CHP Lideri Özel’den Meral Akşener’e Sert Tepki: Kavga Etmek İstiyor

İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in seçim öncesinde iktidarın değil, CHP’nin kendilerine engel çıkarttığını ifade etmesine sert tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, “Ya ciddi şekilde yanıltıldı ya da bizle kavga etmek istiyor” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, hukukçu ve yazar Muammer Aksoy’un katledilişinin 34. yıldönümü nedeniyle Ankara’da gerçekleştirilen törende gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Özgür Özel’e, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Özgür Özel Eskişehir’de ilginç bir konuşma yaptı. Bizimle ilgili imanın ötesine geçen, AK Parti ile tuhaf bazı alışverişlerimiz olabildiğini ifade eden bir konuşma yaptı. Ağır bir iftirada bulundu. Buradan Sayın Özel’e sesleniyorum: Siz bilmeyebilirsiniz 2017’de biz hayır oyu kullanmak üzere kampanya yaptık. Eski genel başkanımız Kılıçdaroğlu’na gidin sorun, CHP bize 1 liralık yardım yapmış mı? Cevabı hayır. Partimizi kurduğumuzda Kılıçdaroğlu bize 1 lira para yardımı yapmış mı? Sayın Kılıçdaroğlu buna cevap vermek zorundasınız” sözleri soruldu.

14 Mayıs seçiminde İYİ Parti’den milletvekili seçilip daha sonra AK Parti’ye geçen Nebi Hatipoğlu’nu kastettiğini söyleyen Özel, “Ben gerçekten Akşener’in konuşmasına çok şaşırdım. İki ihtimal var. İhtimallerden bir tanesi Sayın Genel Başkanı ciddi şekilde yanıltılmış, ikincisi de Sayın Genel Başkan bizimle kavga etmek istiyor. Ben Sayın Genel Başkan’la kavga etmeyeceğim, bunun kimseye faydası yok. Muhalefete muhalefet etmek gibi bir derdimiz yok. Eskişehir konuşmamda bahsettiğim mevzu şu: Benim bahsettiğim aday şu an AK Parti’nin adayı. İYİ Parti’den milletvekili seçilen kişi, Millet İttifakı’nın oylarıyla milletvekili seçilen kişi bir siyasi yankesicilikle, siyasi dolandırıcılıkla ve Recep Tayyip Erdoğan’a muhalefet etmek üzere Eskişehirlilerden oy istedi ve gitti AK Parti’ye katıldı” dedi.

“Ben ‘Geçmişte birlikte olduklarımızı bugün saray birtakım imkanlar yaratarak karşımıza çıkarıyor’ derken, Eskişehir’deki AK Parti adayını kastettim” diyen Özel, “Benim ne Kemal Bey’e sormaya ihtiyacım var ne de başkasına ben Meral Hanım’ın da partisinin de bahsettiği konulardaki namusuna, dirayetine kefilim. Mesele benim için bir yanlış anlaşılmanın düzeltilmesi boyutundadır. İYİ Parti’den seçilip AK Parti’ye geçen milli irade hırsızına laf ediyorum. Yoksa İYİ Parti adaylarına niye laf edeyim, iyi insanlar” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Meral Akşener’e Sert Yanıt: Ne Muhatabım Ne De…

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in “Önümüze bu engeli çıkartan iktidar değil, ana muhalefet. Bizi sansürlemek isteyen; saray değil belediye! Bizi engellemeye çalışan; Beştepe değil, Saraçhane” ifadelerine yanıt verdi:

“Bizim öyle bir engelleme veya bu tarz bir girişimde bulunmayacağımızı en iyi kendilerini bilirler. Niye yaptığını bilmiyorum böyle bir açıklamayı. Bu işin sadece belediye kısmı yok, firma boyutu da var.  İstanbul’da Ekrem İmamoğlu üzerinden  konuşmak ya da taş atmak bir prim yapmaya doğru gidiyor.”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den bahsederken, ‘Eş Genel Başkan’ ifadesini kullanmasına dair de konuşan İBB Başkanı İmamoğlu, “Bu nezaketsiz tutum ve tavırlar ne muhatabım ne de cevap vereceğim niteliğe sahip. Kötü söz sahibine aittir” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Tasarım Müzesi’nin açılışının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in kendisini hedef alan açıklamalarına ilişkin konuştu.

İmamoğlu, Ankara, İstanbul ve İzmir’de hazırladıkları seçim afişlerinin bilboardlara asılmasının engellendiğini öne süren ve İBB’yi suçlayan Akşener’e şu yanıtı verdi:

“Bizim öyle bir engelleme veya bu tarz bir girişimde bulunmayacağımızı en iyi kendileri bilirler. Bu noktada ne için yaptığını bilmiyorum bu açıklamayı, ama muhtemelen bilboard meselesi… Bu işin sadece İstanbul’u yok, muhtelif şehirleri var. Bu işler de şehirlerde firmalarda yönetiliyor. Onlarla konuşabilirler.

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu üzerinden konuşmak veya taş atmak böyle bir prim yapacak zannedilir şekle doğru gidiliyor. Hayırlısı. Allah’tan alışığız. Bize atılan hiçbir taşın etkisi olmaz. Bize doğru gelirken havada güle dönüşür. Dikkat etsinler, bizim öyle bir endişemiz yok. İnsanlara karşı, demokrasiye karşı sorumluluk hissettik. Bu sorumluluğun dışında da hareket etmedik. Bunu en iyi sayın Akşener bilir.”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den bahsederken, ‘Eş Genel Başkan’ ifadesini kullanmasına dair de konuşan İBB Başkanı İmamoğlu, “Bu nezaketsiz tutum ve tavırlar ne muhatabım ne de cevap vereceğim niteliğe sahip. Kötü söz sahibine aittir” dedi.

“İYİ Parti nerede duracağına kendisi karar verecek”

Öte yandan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Meral Akşener’in açıklamalarını değerlendirdi. Günaydın, muhalefete muhalefet etmeyi bıraktıklarını, İYİ Partinin nerede duracağına kendisinin karar vereceğini söyledi.

Günaydın, “Bir afişin nasıl asılacağına ilişkin ilkeler, ticari ilişkiler bellidir. Ankara, İstanbul, İzmir Büyükşehir Belediyesinin bütün afiş mekanlarını kontrol etme durumu yoktur. İYİ Parti de bu gerekçeleri yerine getirir, kendisini tanıtır. Cumhurbaşkanı adayı ilan ettiğin, Fatih’e benzettiğin ve Türkiye’nin kurtuluşunun reçetesi olarak tanımladığın Sayın Ekrem İmamoğlu, Sayın Mansur Yavaş’ı bugün beğenmeyip karşısına aday çıkartmak, kendisini engellemekle itham etmek, İYİ Partinin kurumsal kimliğinden çıkan kararlardır. Biz buna da saygılıyız” değerlendirmesinde bulundu.

İYİ Parti Lideri Akşener ne demişti?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki  grup toplantısında yaptığı açıklamada, yerel seçim için hazırladıkları afişlerin Ankara, İstanbul ve İzmir’deki bilboardlara asılmasının engellendiğini ileri sürmüştü.

Ekrem İmamoğlu’nu hedef alarak “Bizi engellemek isteyen Beştepe değil Saraçhane” ifadesini kullanmıştı.

Mansur Yavaş’ı da hedef gösteren Akşener, şunları söylemişti: “Biz, zaten şirkete telefon açan bu fevkalade cabbar arkadaşları kapalı kapılar ardında aslan kesilip, iş icraata geldiğinde ise meydana çıkmaya cesaret edemeyişleriyle tanıyoruz. Ama belli ki, bunlar karşılarında kimlerin olduğunu unutmuş.”

Paylaşın

Akşener’den CHP Lideri Özer’e Tepki: Herkes Haddini Bilecek

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, “Özgür Özel Eskişehir’de ilginç bir konuşma yaptı. Bizimle ilgili imanın ötesine geçen, AK Parti ile tuhaf bazı alışverişlerimiz olabildiğini ifade eden bir konuşma yaptı. Ağır bir iftirada bulundu” dedi ve ekledi:

“Buradan Sayın Özel’e sesleniyorum: Siz bilmeyebilirsiniz 2017’de biz hayır oyu kullanmak üzere kampanya yaptık. Eski genel başkanımız Kılıçdaroğlu’na gidin sorun, CHP bize 1 liralık yardım yapmış mı? Cevabı hayır. Patimizi kurduğumuzda Kılıçdaroğlu bize 1 lira para yardımı yapmış mı? Sayın Kılıçdaroğlu buna cevap vermek zorundasınız. Herkes haddini bilecek.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Meral Akşener’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Görüşleri fark etmeksizin siyasetteki herkes bizden çok rahatsız. Zaten iktidar rahatsız, DEM’liler rahatsız onları biliyorduk. Meğer ana muhalefet partisi de çok rahatsızmış onu da gördük. Bu kadar çok kesimi rahatsız ediyorsak ne kadar doğru işler yapıyoruz demek ki.

Bugün de isteniyor ki bilboardsız seçim kampanyaları yapalım. Bu sefer önümüze engel çıkaran iktidar değil ana muhalefet, saray değil belediye, Saray değil, Saraçhane.

Seçim kampanyası için hazırlığımız 4 sloganımız var. Büyük karın ağrısının sebebi işte bunlar. Beşinciyi de ben ekledim: Saray sansürüne de belediye sansürüne de mecbur değilsin.

Hayatında el tokadı yememişler, arabası kurşunlanmış bir genel başkan olarak duruyorum karşınızda. Hayatınızda el bebek gül bebek gelmişsiniz bizi mi korkutacaksınız. Her siyasi parti biz de bir şirkete anlaşarak Ankara, İstanbul ve İzmir’de bilboardlar kiraladık, parasını ödedik.

Afişleri fotoğrafları çekilmiş, sonra da şirkete ‘İstanbul’dan bir telefon gelmiş, bunları asmayacaksınız, biraz yumuşatın’ diye. Üstelik Ankara ve İzmir’de de asılmayacakmış. Sonra da eşbaşkanlık deyince alınıyorlar, kızıyorlar.

Referandum sürecinde kiraladığımız salonları hatırlayın, partimizin kuruluş lansmanı için kiraladığımız ünlü oteli, genel merkezimiz için bina aradığımız zamanları hatırlayın.

Bu tür durumlarda eğer belediye izin vermiyorsa sebebi ile birlikte bir ret yazısı yazar imzası kaşesi ile birlikte şirkete gönderilir. Ama ne böyle bir ret ne izin ne de gerekçe var, konu şifahi kaldı. Bu kepazeliğin bedelini şirket üzerine yıkarlarsa hiç şaşırmayacağız.

Adaletsizlikle mücadele etmek için mağdurun kim olduğuna bakmaksızın yeri geldiğinde Pınarhisar’a yeri geldiğinde Saraçhane’ye en önde koşanlarız ve yeri geldiğinde bunların en pis bedellerini ödeyenleriz.

Yıllardır ceberrut bir iktidar karşısında dimdik duran bizler şimdi onun kötü bir taklidine mi boyun eğeceğiz. Ateşten çemberlerden geçip bugünlere gelen bizler şimdi bir kibritle mi yanacağız.

Özgür Özel Eskişehir’de ilginç bir konuşma yaptı. Bizimle ilgili imanın ötesine geçen, AK Parti ile tuhaf bazı alışverişlerimiz olabildiğini ifade eden bir konuşma yaptı. Ağır bir iftirada bulundu. Buradan Sayın Özel’e sesleniyorum: Siz bilmeyebilirsiniz 2017’de biz hayır oyu kullanmak üzere kampanya yaptık.

“Kendi imkanlarımızla sürünerek propaganda yaptık”

Eski genel başkanımız Kılıçdaroğlu’na gidin sorun, CHP bize 1 liralık yardım yapmış mı? Cevabı hayır. Patimizi kurduğumuzda Kılıçdaroğlu bize 1 lira para yardımı yapmış mı? Sayın Kılıçdaroğlu buna cevap vermek zorundasınız. Herkes haddini bilecek. En fazla aldığımız yardım parasını ödediğimiz salonlardır. Kendi imkanlarımızla sürünerek biz propaganda yaptık.

Gelelim 2019’a aynı şey olmuş mu? Seçimler oldu İstanbul ve Ankara, Antalya, Aydın, Muğla kazanıldı. Bu belediye başkanlarına sesleniyorum. Sayın İmamoğlu, Mansur Yavaş, Zeydan Karalar, Muhittin Böcek ben sizi şu işi şuna verin bize para gelecek diye aradım mı, partimize 1 kuruş para istedim mi? Sayın Kılıçdaroğlu ben sizden hiçbir şey istedim mi? Sizden istemedik size kazandırdık.

AK Parti ile ittifakları biz değil, dolaylı olarak sizler yapıyorsunuz. Aynı kurtlu elmanın iki yarısı olanların ürettiği masalları dinliyoruz. Lafa gelince en büyük Atatürkçü kendileriymiş gibi yaparlar. Ama bir taraf Atatürk düşmanı hangi onursuz varsa diğer taraf da malum şer ocağına şirin gözükmek için adını bizzat Atatürk’ün verdiği şehrimizin adını bile söyleyemez. Tunceli diyemez.  

Bir taraf HÜDA Par ile el ele tutuşurken bir taraf DEM’li kafaların kuyruğundan ayrılamaz. Bir taraf tek adam vesayetini meşrulaştırmaya çalışırken bir taraf da Kandil’e İmaralı’ya Tekirdağ’a giden selamlar Türksüz Türkiye hezeyanlarını demokrasi ile örtmeye çalışır. Sözde değişimler özde izdüşümlere dönüşmüş.

Hak hukuk demokrasi hassasiyetleri aynı iktidarınki gibi sadece kendileri ile aynı fikirde olanlar içinmiş. Milletin verdiği yetkiden aldığı gücün kibriyle kendini kaybeden sadece AK Parti eğil bizzat ana muhalefeti yönetenlermiş.

Büyük hukuksuzluklarla karşı karşıyayız. Dün akşam Meclisimizde yaşananlar 100 yıllık devletimizi hukuk devleti ilkesinin ne denli tehdit altında olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Bugüne kadar yargı kurumları arasında süren uyumsuzluğa dün akşam TBMM de dahil oldu.

Yargıtay’ın anayasayı tanımayarak yok açtığı hukuk skandalına TBMM de eşlik etmiş oldu. Yürütmenin yargı üzerindeki siyasi baskısından yasama da payını almış oldu. Ülkemizde aylardır süregelen anayasal krizi Meclis’imizden çıkan Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülme kararı ile birlikte artık ülkemizi anayasasız bir devlet olma tehlikesine karşı sürüklemeye başladılar.

Sorunu çözüp uyumu sağlamakla görevli olan Erdoğan her zamanki gibi sorunu büyütmeyi, krizi derinleştirmeyi tercih ediyor. Devletmiş, anayasaymış kanunmuş onlar için hepsi önemsiz bir teferruat haline geldi. Uyguladıkları kararların meşruiyetini bundan sonra neye dayandıracaklar?

Gazze’deki Netahyahu terörünün zulmüne karşı pek çok çağrıda bulunduk. Savaş suçlusu ilan edilmesi için ülkelerin Meclislerinde karar alınmasını, bunun da uluslararası boyuta taşınması gerektiğini, Türkiye’nin de arabulucu ülke olarak öncülük etmesini istedik.

Bizi Erdoğan, İç ve Dışişleri bakanları duymadı, Arap ülkeleri de duymadı. Ama sağ olsun Afrika duydu, 29 Aralık’ta Güney Afrika Cumhuriyeti aldı bu kararı. İktidarın hamasetle yapamadığını Mandela’nın çocukları yaptı. Devlet yönetmekle algı yönetmenin farkı bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Buradan hükümete çağrımız; gelin Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak biz de Filistin lehine davaya müdahil olalım.

26 Ocak’ta İzmir’de Suriyeli bir sığınmacının vahşice saldırısıyla 12 yaşındaki bir çocuğumuzu kaybettik. Annesini 7 kez bıçaklayan cani 12 yaşındaki Behiye’yi de sırf korkup çığlık attığı için bıçaklayarak öldürdü. Vahşetin geldiği son nokta işte budur.

“Milli kültürümüz tahrip ediliyor”

Uzun zamandır sürdürülen stratejik göç mühendisliğinin sonucunda toplumsal güvenliğimiz tehdit altında. Birçok çocuğumuz tacize tecavüze şiddete uğramaktan korkan birçok kadın tehdit altında. Kontrolsüz göç ve sığınmacı sorunu Türkiye’nin milli güvenliği için en öncelikli tehditlerden biri haline geldi. Milli kültürümüz tahrip ediliyor.

Devleti yönetenler havaya bakıp ıslık çalmaya devam ediyor. Kimsenin şüphesi olmasın ki İYİ Parti’nin yönettiği ütün belediyelerde sığınmacı sayısını azaltacağız.”

Paylaşın

Meral Akşener Hakkında Çarpıcı İddia: AK Partili İsimlerle Görüştükten Sonra Döndü

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Ankara’da bulunan Togo Kuleleri’nde eski AK Partili iki isimle yaptığı görüşme olduğunu ve bu görüşmeden sonra 180 derece dönüşüm yaşadığı iddia edildi.

İddiada bulunan İYİ Parti’den istifa eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Grup Başkanvekili İbrahim Özkan.

İYİ Partisi’ndeki istifa ve görevden alma dalgaları sürerken İYİ Parti’den geçtiğimiz haftalarda istifa eden İbrahim Özkan, Halk TV’de Meral Akşener’e ilişkin çarpıcı iddialarda bulundu.

İbrahim Özkan, İYİ Parti’nin CHP’nin iş birliği tekliflerini reddetmesinin nedeninin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Ankara’da bulunan Togo Kuleleri’nde eski AKP’li iki isimle yaptığı görüşme olduğunu ve bu görüşmeden sonra 180 derece dönüşüm yaşadığını iddia etti.

İşte Özkan’ın yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar: “Çok üzerinde durulmadı ama ben söylemek isterim. Sayın Meral Akşener’in, Togo Kuleleri’ndeki AK Partili Cemil Çiçek ve Abdulkadir Aksu ile yaptığı görüşmeleri inceleyin.

Muhalefette bulunan bir siyasi partinin genel başkanının, orada iki tane AK Partili eski bakanla ne görüştüğünü merak ediyorum. Benim kafam buradaki görüşmeye takılmış durumda.

Toplantıdan hemen sonra enteresan dönüşümler yaşandı. Mesela 26 Ağustos’ta Afyonkarahisar’a dönün. Ben oradaydım ve yerel dinamiklerde iş birliği yapılacağı söylendi. 2 gün sonra sayın Fatih Altaylı’nın programında yaptığı açıklamalara tamamen şoke oldum.”

Muhalefetle iş birliğine bütün kapıları kapatır bir hale döndü. Orada ne olduğunu çözemedik ve biz de tabii ki komplo teorisyeni olduk. Biz bu dönüşümü seçmene de anlatamıyoruz. Ne oldu diye soruyor insanlar. Çünkü bu yerel seçimler çok önemli.”

Paylaşın

İYİ Parti’nin Ankara Adayı Belli Oldu!

31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere “hür ve müstakil” girme kararı alan İYİ Parti’de genel başkan Meral Akşener, partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayının Cengiz Topel Yıldırım olduğunu açıkladı.

Cengiz Topel Yıldırım, 2016 yılından itibaren eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlığını üstlenmişti.

Akşener, partisinin grup toplantısında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı’nın Teşkilat Başkanı Buğra Kavuncu, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı’nın da Balıkesir Milletvekilli Turhan Çömez olduğunu duyurmuştu.

İYİ Parti Lideri Akşener, aday tanıtım toplantısında, “ismiyle müsemma kardeşim” olarak tanıttığı Cengiz Topel Yıldırım’ın başkan adaylığı teklifini “Tabii ki, Ankara’ya hizmet etmek benim için bir şereftir” diyerek kabul ettiğini söyledi.

Akşener, “Aramıza hoş geldiniz” dediği Yıldırım’ı kürsüye davet etmeden önce şunları söyledi: Ankara’yı İYİ Parti’nin kazandığı, iyi belediyeciliğin uygulandığı, 2028’de iktidar olmamızda, cumhurbaşkanı adayının şudur dediğimizde onun seçildiği bir sistemin, bir iddianın oluşmasında yol başcısı ve başrolde olacağınıza duyduğum güven ve inançla sahneye davet ediyorum.

Cumhuriyetin 100. yılında Ankara’nın belediye başkan adaylığına layık görülmenin kendisi için “tarifsiz bir onur ve büyük bir mesuliyet” olduğunu belirten Yıldırım, “Modern dünyanın imkanlarına baktığımızda Ankara’nın ve Ankaralının sinesine düşen kocaman bir hayal kırıklığıdır. Ankara hak ettiği yerde değildir. Ankara adına, şanına ve mazisine yakışan bir konumdan fersah fersah uzaktır” dedi.

Yıldırım, 5 yıllık Mansur Yavaş yönetimini de eleştirerek şunları söyledi: Tam bir asırdır ülkemize başkentlik yapan Ankara, mevcut potansiyelini bir türlü harekete geçirememiştir. Ankara, durağanlığın kenti olmuştur. Ankara’ya memat gelmemiş, fakat hayat Ankara’dan gitmiştir.

Son 30 yıla baktığımızda Ankaramız ziyandadır. Yaklaşık 25 sene uçuk projelerle enerjisini tüketen Ankara, son 5 yılda ayağa kalkacağına tembellik ve ihmalkarlığın pençesine düşürülmüştür.”

Adaylığının Akşener tarafından İYİ Parti Meclis Grup Toplantısı’nda açıklanacağından haberi olmadığını belirten Kavuncu ise “Vazife, görev her şeyin üstündedir. Bir görev düştüğünde, bugün partimiz için, yarın da ülke için, en zoru sırtlanmak zorunda olduğumuzun şuuruyla yetiştik” dedi.

Cengiz Topel Yıldırım kimdir?

Cengiz Topel Yıldırım, lise yılları içerisinde Etlikspor’da amatör lisanslı futbol oynadı. Cengiz Topel Yıldırım, futbola ve Ankara’ya olan tutkusunu, Ankaragücü’nde birleştirmişti. 2008 yılında, Ankaragücü Yönetim Kurulu’nda bulundu.

Bir dönem Ankaragücü Spor Kulübü başkanlığı da yapan Yıldırım 2014’te büyükşehir belediye başkanlığı için aday adayı oldu, ancak o dönem parti tercihini Mansur Yavaş’tan yana kullandı.

Yavaş’ın adaylığı kesinleşmeden önce 2019 yerel seçimlerinde de siyasi kulislerde ismi adaylar arasında konuşuldu.
Yıldırım, 2016’dan itibaren eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlığını üstlenmişti.

Paylaşın

Akşener, Partisinin İstanbul Adayını Duyurdu: Buğra Kavuncu

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylarının Buğra Kavuncu olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasının satırbaşları şöyle:

“Sözlerimin başında; Dün, Gazi Meclisimizde gerçekleşen, çok önemli bir oylamaya, değinmek istiyorum. Biliyorsunuz; İsveç’in, NATO’ya katılım protokolü; İYİ Partimizin, “hayır” oyuna rağmen; Cumhur İttifakı ve CHP oylarıyla, maalesef kabul edildi.

Ve böylece; Milli güvenliğimiz için, talep ettiğimiz hususlar; henüz yerine getirilmemiş; muhataplarımız tarafından, kabul edilebilir adımlar, henüz atılmamış olduğu halde; ülkemizin elindeki, çok önemli bir koz; adeta bir muammayla, elimizden uçup, gitmiş oldu…

Ancak, öyle bir oylama yaşadık ki; Adeta, bir turnusol kağıdı niteliğindeydi… Bir tarafta; madde madde şartlar açıklayıp, bol keseden atanların; içerde efelenip, dışarda sus pus olanların; daha önce, nicesine şahit olduğumuz, tornistanlarını izledik.

Diğer taraftaysa; “İktidar ile hizalanmayacağız.” diyenlerin; “Ak Parti’yle, aynı bildiriye imza atmayız.” diyenlerin; iktidarla birlikte, aynı vahim yanlışa, şaşırtıcı bir uyum içerisinde, el kaldırışlarına şahit olduk.

TÜİK’in “hissedilen enflasyon” açıklaması

“Gerçeklerin, bir gün mutlaka, ortaya çıkmak gibi; çok güzel bir huyu vardır…” Nitekim; bunun yeni bir örneğine de, birkaç gün önce; milletimize yıllardır, utanmadan yalan söyleyen TÜİK’in; basına yansıyan, itiraf niteliğindeki, fevkalade çarpıcı bir tespitiyle, şahit olduk.  Neymiş? Vatandaş, açıklanan enflasyonun, 2 katını “hissediyormuş”… Yani; TÜİK’in, yüzde 64,7 olarak açıkladığı, 2023 yılı, tüketici enflasyonu; Yine TÜİK’in yaptığı, hesaplamalara göre; vatandaşlarımızca, yüzde 129,4 olarak “hissediliyormuş”… Güler misin, ağlar mısın?… İstatistik kurumu değil; meteoroloji enstitüsü mübarek…

Üstelik, aradaki farkın sebebi de; böyle ciddiyetsiz bir tespitten beklenenin aksine; balkanlardan gelen, yüksek enflasyon dalgası; veya, döviz kurlarındaki, yüksek nem oranı değil; Tüketim alışkanlıkları ve harcama kalıplarıymış…

Yani sorun, TÜİK’te değil; 85 milyon olarak, bizzat bizlerdeymiş… Sorun, TÜİK’in, uydurma rakamlarında değil; bizim, tüketim alışkanlıklarımızdaymış… Sorun, iktidarın, yanlış ekonomi politikalarında değil; bizim, harcama kalıplarımızdaymış…

Allah aşkına; siz bu milletle, dalga mı geçiyorsunuz?

Kardeşim; İnsanlarımız, demir mi yiyor? Çimento, tuğla mı yiyor?

Et, süt, yumurta yiyor. Ekmek yiyor, peynir yiyor, sebze yiyor. Tutup da, “Milletin tüketim alışkanlıkları yanlış.” demek; Millete, “Ekmek bulamazsan, git tuğla ye.” demekle aynı şeydir. Bir büyük ciddiyetsizliktir, bir büyük saygısızlıktır.

Tam 3 yıldır; iktidara bu soruyu soruyoruz! Tam 3 yıldır; bu garabete, bir an önce, son verilmesini istiyoruz! Tam 3 yıldır; “Emekli maaşlarını, asgari ücretle eşitleyin.” çağrısını yapıyoruz. Ama bu 3 yılın sonunda; Bırakın, iktidar tarafından bir adım atılmasını; emeklilerimiz için, her geçen gün, daha da kötüleşen bir tabloyla, karşı karşıyayız.

2002 yılında, en düşük emekli maaşı, asgari ücretin, 1.3 katıyken; bugün, yüzde 60’ına düştü…10 yıl önce, asgari ücret, 850 lirayken; en düşük emekli maaşı, 1050 liraydı. Bugün ise; asgari ücret, 17 bin liraya çıktı; ama en düşük emekli maaşı, 10 bin lirada kaldı.

Daha 10 yıl önce; asgari ücretin, yüzde 24 üzerinde maaş alan emeklilerimiz; bugün, asgari ücretlinin, neredeyse yarısı kadar maaş alıyor.

Memlekette açlık sınırı, 14 bin 431 lirayı bulmuş; Yoksulluk sınırı, 47 bin 9 lira olmuş;

İktidar ise; en düşük emekli maaşını, 10 bin lira yapmakla övünüyor… Gerçekten ibretlik…

Sayın Erdoğan; Emeklilerimizin üzerindeki ağır yükü, derhâl kaldırın. En düşük emekli maaşını, bir an önce, asgari ücret seviyesine çıkartın. En düşük emekli maaşında yapılan artışlardan, tüm emeklilerimizin, faydalanmasını sağlayın. Kök maaş işinden, derhal vazgeçin. Yüksek ücret üzerinden ve yüksek günle prim ödeyenleri, daha fazla cezalandırmayın.

İstanbul adayı Buğra Kavuncu

Meral Akşener İstanbul Büyükşehir adayını Buğra Kavuncu’yu Balıkesir’de Turhan Çömez’i ve Sincan’da da Fatih Koca’yı aday gösterdiklerini söyledi.

Bir cami imamının, hutbede; şehitlerimizle ilgili bölümü, okumaması rezaleti üzerinden; yine bir kavga çıktı. Üstelik, o kadar vahim bir kavga ki… Bir yanda imam, kendisine baskı yapıldığını söylüyor. Diğer yanda ise, imama görevini hatırlatan kaymakamla ilgili; sözde iddialar havada uçuşuyor. Kaymakamın bıyığının şekli bile; şehitlerimizin, aziz hatırasına yapılan saygısızlığın, önüne geçiyor.

Allah aşkına, böyle bir rezalet olabilir mi? Bu devletin imamına kim, neden ve nasıl baskı yapıyor? Hayırdır? Türkiye’de bölgelere göre, çok hukuklu bir düzene mi geçtik? Yerine göre, camisine göre, baskısına göre; farklı hutbeler okutmaya mı başladık? Devleti yönetenler, bunları neden açığa çıkarmıyor? Diyanet neden sessiz kalıyor?

Biliyorsunuz, 19 Ocak gecesi; Cumhuriyet tarihimizde, bir ilk yaşandı. Astronotumuz, Alper Gezeravcı; uzaya çıkan, ilk Türk oldu. Cumhuriyetimizin, 100’üncü yılında yaşanan, bu güzel gelişme; aslında her Türk’ün, mutlu olacağı bir gelişmeydi. Şanlı bayrağımızın, uluslararası uzay istasyonuna çıkması, her Türk’ün, gururlanacağı bir tabloydu. Ama maalesef; bu konuda bile, utanmazca ayrıştırıldık…

İlk başta; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, iktidardan ibaret görenlerle, onları küçümseyenler arasında; bir garip tartışma başladı. Sonrasında ise, astronotumuzun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü anarak; “İstikbal göklerdedir!” demesi üzerinden; bu sefer de, tersine bir meydan okuma alanı oluşturuldu. Atatürk’ümüze düşman olanlarla; kendi tapulu mülkü zannedenlerin; bol gürültülü, horoz dövüşünün ortasında; millet olarak, yine bir sevincimizde, bir gururumuzda, ortaklaşamadık.

Oysa; Bir yandan gururlanırken; Bir yandan da, tartışılması gereken şeyler yok muydu?Elbette vardı. Ama tartışmamız gereken şey; Atatürk değildi. Tartışmamız gereken şey; Astronotumuzun, siyasi tercihleri değildi. Tartışmamız gereken şey; milletimize verilen sözlerdi.

Hatırlayın; Daha 2021 yılında, Sayın Erdoğan, bir söz vermişti. Demişti ki; “İlk aşamada, 2023 yılı sonunda, yakın dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz, kendi millî ve özgün, hibrit roketimizle, aya ulaşarak, sert iniş gerçekleştireceğiz.” 2023 bitti, ama aya sert iniş yapılamadı. Asıl sorgulanması, asıl tartışılması gereken, işte buydu.

Yıl oldu 2024… Ama biz, bir başka ülkenin, ticari bir şirketi aracılıyla; bir vatandaşımızı, uzaya gönderebildik. İşte bizim asıl tartışmamız gereken; Bunu, kendi imkân ve kabiliyetlerimizle; kendi teknolojimizle; neden hâlâ yapamadığımızdı!

Bizim asıl tartışmamız gereken; Küresel rekabetin, en önemli merkezlerinden birinde olup da; uluslararası rekabet gücümüzü, neden hâlâ artıramadığımızdı. Ve her şeyden önce, bizim asıl tartışmamız gereken şey; Tüm bunları yapabilecek güçte bir ekonomiye, neden hâlâ sahip olamadığımızdı.

“Millete tepeden bakan, bu kibirli siyaseti reddediyoruz!”

Ortada, Türkiye için, bir vizyon, bir proje, bir iddia yok! Sadece, “Ben gelmezsem o gelir.” diyerek, korku salıp; kendini milletimize dayatmak var! Ortada, memleket için, bir fikir, bir amaç, bir hedef yok! Her fikri, her ideolojiyi, her hedefi, kendi çıkarına göre, eğip bükmek; sonra da kullanıp atmak var!

İşte biz, İYİ Parti olarak; Millete tepeden bakan, bu kibirli siyaseti reddediyoruz! Memlekete hiçbir faydası olmayan, bu çıkarcı siyaseti reddediyoruz! Milletimizin iradesini, ipotek altına alan, bu mecburiyet siyasetini reddediyoruz!

Bu sebeple, buradan milletimizin her bir ferdine, tek tek seslenmek istiyorum. Her bir vatandaşımıza, bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Ey Türk Milleti’nin asil evladı! Seni anlamayana, görmeyene, bilmeyene, artık mecbur değilsin. Hayat tarzın üzerinden yargılayana, artık mecbur değilsin. Sandıktaki keklik olmaya, cepteki seçmen kalmaya, içine sinmeden, oy kullanmaya; artık mecbur değilsin.

Şeyh Sait’i övenlere, katile selam duranlara, demokrasi diye, Türksüz Türkiye pazarlayanlara, artık mecbur değilsin.  Yani artık; cumhuriyete savaş açana da teröre alan açana da mecbur değilsin.”

Paylaşın

Akşener Hakkında ‘Siyasi Cinayetler’ Sözleri Nedeniyle Suç Duyurusu

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geçen hafta yaptığı bir konuşmasında söylediği “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere tanık olduk ama mertçeydi, onun için de hiçbirimiz korkmadık” sözlerine ilişkin suç duyurusunda bulunuldu.

Suç duyurusunda, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in şahit olduğu ve övdüğü kere, bahse konu cinayetlerle ilgili bağlantısı ve sorumluluğu ölçeğinde TCK’nin suçuna denk gelen maddelerinden cezalandırılması talep edildi.

Gazete Duvar’da Selçuk Arslan’ın habere göre; Bodrum Cumhuriyet Savcılığı’na verilen suç duyurusu dilekçesinde, Akşener’in sözleri itiraf olarak değerlendirilerek araştırılması talep edildi.

Bodrum Yurttaş İnisiyatifi Sözcüsü Ayhan Karahan, suç dilekçesiyle ilgili şu açıklamada bulundu:

“Bilindiği üzere faili meçhul cinayetler bu ülkenin kanayan yarasıdır. Ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin anneleri 982 haftadır hiç olmazsa çocuklarının kemiklerine ulaşabilmek için bir araya geliyorlar. Ancak bu ortalama insan vicdanının kabul etmeyeceği acı gerçekle ilgili 4 gün önce önemli bir itiraf geldi. Meral Akşener isimli şüpheli bu cinayetlere alenen şahit olduğunu söylüyor.

Şüpheli Akşener’den; hangi siyasi cinayetlere ve ne ölçüde tanık olduğunun mutlaka sorulması gerektiği aşikardır. Bu kadar siyasi cinayetlere vakıf ise ayrıca iştirakinin olup olmadığının da araştırılması hukuken elzem bir durum olsa gerek. Ancak daha vahimi bu siyasi ya da faili meçhul cinayetleri, ‘mertçe’ şeklinde tanımlıyor. Yani cinayetlere ve katillere ya da tetikçilere de bir övgü söz konusudur.”

“Siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi”

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta partililerle bir araya gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’da, 30 Aralık 2022 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in kendisini ziyaret ettiğini anlattı

Akşener, “Ben ısrarla her şeyi takip ederim ama siyasi malzeme haline getirmem. Ama bunu kendisi anlattığı için sizlerle paylaşmak isterim. Ayşe benim evladım gibi. Telefon açtı bana dedi ki, ‘Abla çocuklarla sana gelmek istiyoruz’. Ben de dedim ki, ‘Eve mi?’; ‘Her yere olabilir’ dedi. Dedim ki ‘Partiye olabilir mi çocuklar da eğlensin, işte herkes seviyor onları, kalabalık’. ‘Olur’ dedi” ifadelerini kullandı.

Akşener sözlerinin devamında, “Küçük kızı elleri buz gibi, ayaklar buz gibi, burun buz gibi. Neden biliyor musunuz? Haykıra haykıra ağlayasım var. ‘Anne gözümün önünden ayrılma ya seni de babam gibi vururlarsa’. Nasıl biliyor musunuz, titriyor. Çünkü torbacılar öldürdü, katletti. Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi.

Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar. Ve onların yarın ne yapacaklarını o çocuk bilmiyor. Koruma polisleri çocuğu aldılar, bütün telefon numaralarını verdiler. Bir çocuğa bunu yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu çocukların ahının yerde kalmaması için bizi seçin.” dedi.

Paylaşın

Akşener’e Bir Tepki De Cumartesi Anneleri’nden: Kalleşçe…

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘siyasi cinayetler’ açıklamasına tepki gösteren Cumartesi Annesi / İnsanı Hanife Yıldız, “Ben bir anne olarak size oğlumu mertçe getirdim, siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz” dedi ve ekledi:

“Meral hanım, sen kim oluyorsun? Mertlik kim sen kim. Bırak Kürt düşmanlığını, Alevi düşmanlığını, halk düşmanlığını. Lanet olsun sizin siyasetinize de. Başkanlığınız da sizin başınızı yesin. Yeter artık gençlerin başını yediniz.”

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 982. hafta buluşması bugün Galatasaray Meydanı’ndaydı. Eylemde, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e tepki gösterilirken, gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın davasındaki cezasızlığa dikkat çekildi.

Açıklamaya, hak savunucularından sadece 10 kişinin basın açıklamasına katılmasına izin verildi. Yoğun yağmura rağmen düzenlenen eylemde haftanın açıklamasını İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi (İHD) Başkanı Avukat Gülseren Yoleri okudu.

Yoleri, açıklamayı okumadan önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 18 Ocak Perşembe günü partisinin Sivas Belediye Başkan adayı Mehmet Ceylan’ı açıkladığı buluşmadaki ‘siyasi cinayetler’ açıklamasına tepki gösterdi.

Yoleri, şunları söyledi: “Meral Akşener yaptığı açıklamada, 90’larda işlenen siyasi cinayetlere işaret ederek mertçe ifadesini kullandı. Biz bu açıklamanın fecaat olduğunun altını çizmek istiyoruz. O yıllarda karanlık içinde karanlık güçler tarafından yapıldığını iddia bugüne kadar bu şekilde açıklanan bu siyasi cinayetlerin kayıpların mertçe istendiğini söylemek o gün işlenen suçların aynı zamanda övülmesidir.

Eğer mertçe işlendiyse neden halen bu suçlar karanlıkta. Neden failler kendilerini açıklamaktan korkuyorlar neden halen yargılanmaktan korkuyorlar. Neden biz 28 yıldır hakikatlerin açığa çıkması faillerin yargılanması için mücadele ediyoruz? Her hafta hakikatlerin katillerin kamuoyu önünde açıkladığımız için baskılarla yasaklarla susturulmak isteniyoruz? Bunu kamuoyu önünde sormak istiyoruz.”

Daha sonra açıklamayı okuyan Yoleri, “Abdullah Canan için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” diye seslendi, şöyle dedi: Bu topraklarda yaşanan gözaltında kaybetmelere ve bu suça eşlik eden cezasızlık olgusuna karşı kamuoyunu bilgilendirmek ve haklı taleplerimizi duyurmak amacıyla 982 haftadır barışçıl buluşmalarımızı sürdürüyoruz.

Cezasızlık; suç işleyen kişilerin işledikleri suçun hukuki sonuçlarından muaf tutulması durumu olarak karşımıza çıkmakta ve adalet sisteminin zayıf bir halkası olarak hukuku etkisizleştirmeye, Türkiye’yi evrensel demokrasi ilkelerinden uzaklaştırmaya devam etmektedir.

982. haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz: Hukukun temel değerlerine olan inancı sarsan, toplumun huzur ve barışını tehdit eden cezasızlık son bulmadan hukukun üstünlüğü korunamaz ve herkes için adil bir yargı sistemi sağlanamaz. 982. haftamızda bilinen failleri cezasız bırakılan Abdullah Canan için adalet istiyoruz.

Üç kuşak Abdullah Canan’ı arıyorlar 

Açıklama sonrasında Abdullah Canan’ın oğlu Vahap Canan da konuştu, şöyle dedi: “90’lı yıllardaki cinayetlerde babasını yitiren biri olarak söylüyorum. Mertçe olarak dediğiniz cinayetler, lanetli cinayetlerdir. O yıllar lanetli yıllardı. Sayın Akşener bunlar namertçe cinayetlerdir, bunlar geleceğimize ipotek koyan cinayetlerdir. Babamız için açılan davada gördük katil Mehmet Emin Yurdakul olduğunu gördük.”

“Yüksekova çetesini aklamaya çalışanlar vardı biz bunları da lanetliyoruz. Bizi buraya 10 kişilik bir grupla sıkıştırmaya çalışıyorlar, biz burada tüm kayıplarımızın sesiyiz sesi olmaya devam edeceğiz. Bizden öncekiler ve sonraki kuşaklar hak arayışından vazgeçmeyecek. ‘Dünya karanlığın tamamı birleşse dahi mum ışığını söndüremez’. Bizi kimse söndüremez. Biz bu ülkenin mum ışığıyı. Katil Mehmet Emin Yurdakul’u lanetliyoruz.”

Açıklamanın ardından oğlu Murat Yıldız 1995’te kaybedilen Cumartesi Annesi Hanife Yıldız da Akşener’e tepki gösterdi: Ben bir anne olarak size oğlumu mertçe getirdim, siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz. Meral hanım, sen kim oluyorsun? Mertlik kim sen kim. Bırak Kürt düşmanlığını, Alevi düşmanlığını, halk düşmanlığını. Lanet olsun sizin siyasetinize de. Başkanlığınız da sizin başınızı yesin. Yeter artık gençlerin başını yediniz.

Kayıp yakınları, Galatasaray Meydanı’na çiçek bırakması ile eylem sona erdi.

Abdullah Canan nasıl kaybedildi?

43 yaşındaki Abdullah Canan, Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova – Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü.

Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak, Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 tarihinde Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu.

Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu.

Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkâr edilen Abdullah Canan’ı o dönem tabur karargâhındaki revirde gördüğünü söyledi.

Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı.

Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı. 12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı. (Karar No: 2001/1226)

Bunun üzerine Canan Ailesi, 1 Aralık 1997 tarihinde AİHM’e başvurdu. AİHM, “Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan’ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır.” tespitinde bulundu. Türkiye’nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy birliği ile mahkûmiyet kararı verdi. (Başvuru No:39436/98)

Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanlar, işkence ile katleden ve kaybedenlerin isimleri yazılıdır.

Devlet, Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmeli, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Buldan’dan Akşener’in “Siyasi Cinayetler Mertçeydi” Sözlerine Tek Kelimelik Tepki

DEM Parti Milletvekili Pervin Buldan, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” ifadelerine “namertçe” diyerek tek kelimelik tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Milletvekili Pervin Buldan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada kullandığı “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” sözlerine, sosyal medya hesabından yaptığı tek kelimelik paylaşımla tepki gösterdi: Namertçe.

Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan 1994’te kaçırılarak öldürülen Kürt iş insanlarının arasında yer alıyordu. Savaş Buldan’ın cenazesi İstanbul’da Yeşilköy’de bir otelin çıkışında kaçırıldıktan iki gün sonra 3 Haziran 1994 tarihinde bulunmuştu. Mahkeme tutanaklarında Savaş Buldan ile aynı gün öldürülen Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın isimlerinin “Öldürülecek Kürt İşadamları Listesi”nde olduğu ortaya çıkmıştı.

3 Kasım 1996’daki Susurluk kazası sonrası hazırlanan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın 1998 tarihli raporunda, “Susurluk olayının başlangıcı belki de zamanın Başbakanı Çiller’in bir cümlesinde gizlidir. ‘PKK’ya yardım eden iş adamlarının listesi elimizde’ diyordu. Sonra da infazlar başladı. İnfazların kararını kim veriyordu? Bozulmanın başlaması ve vatan – millet hesaplarının yerini kişisel hesapların alması kaçınılmazdı ve öyle oldu” yazıyordu.

“Siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi”

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta partililerle bir araya gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’da, 30 Aralık 2022 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in kendisini ziyaret ettiğini anlattı

Akşener, “Ben ısrarla her şeyi takip ederim ama siyasi malzeme haline getirmem. Ama bunu kendisi anlattığı için sizlerle paylaşmak isterim. Ayşe benim evladım gibi. Telefon açtı bana dedi ki, ‘Abla çocuklarla sana gelmek istiyoruz’. Ben de dedim ki, ‘Eve mi?’; ‘Her yere olabilir’ dedi. Dedim ki ‘Partiye olabilir mi çocuklar da eğlensin, işte herkes seviyor onları, kalabalık’. ‘Olur’ dedi” ifadelerini kullandı.

Akşener sözlerinin devamında, “Küçük kızı elleri buz gibi, ayaklar buz gibi, burun buz gibi. Neden biliyor musunuz? Haykıra haykıra ağlayasım var. ‘Anne gözümün önünden ayrılma ya seni de babam gibi vururlarsa’. Nasıl biliyor musunuz, titriyor. Çünkü torbacılar öldürdü, katletti. Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi.

Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar. Ve onların yarın ne yapacaklarını o çocuk bilmiyor. Koruma polisleri çocuğu aldılar, bütün telefon numaralarını verdiler. Bir çocuğa bunu yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu çocukların ahının yerde kalmaması için bizi seçin.” dedi.

Paylaşın

Akşener’den Çarpıcı “Siyasi Cinayetler” Açıklaması: Mertçeydi

Sinan Ateş cinayetine ilişkin açıklamada bulunan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta partililerle bir araya geldi.

Partisinin il başkanlık binasında konuşan Akşener şunları söyledi: Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da bu şehrin evladıdır. Nedense Sivas’tan yetişip Türkiye sevgisi, millet sevgisi, vatan sevgisiyle dolu olanlar çok ağır eziyetler gördüler, çok acılar çektiler. Rahmetli Muhsin başkan da onlardan birisi. Onun da burada bir emaneti var, onun da burada Mehmet Ceylan’a ve bizlere yüklediği bir görev var.

Rahmetlinin cinayetinin aydınlatılabilmesi için ailesi de biliyor ki bütün elimden ne geliyorsa, imkanlarım neyse onları sonuna kadar kullanmış bir şahısım. Çünkü rahmetliyle bir ağabey kardeştik, 2 yaş vardı aramızda ama ağabey kardeştik. O nedenle inşallah burası kazanıldıktan sonra elbette İYİ Parti de iktidara doğru yürüyecek. Şu sözü verebilirim ben İYİ Parti’nin Genel Başkanı olarak hem Muhsin başkanın hem Sinan Ateş’in katillerini yakalayıp hukuka teslim edip gereğinin yapılmasını sağlamak bizim için bir namus sözüdür. Onun için inşallah bunları başaracağız.

Ankara’da, 30 Aralık 2022 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in kendisini ziyaret ettiğini anlatan Akşener, “Ben ısrarla her şeyi takip ederim ama siyasi malzeme haline getirmem. Ama bunu kendisi anlattığı için sizlerle paylaşmak isterim. Ayşe benim evladım gibi. Telefon açtı bana dedi ki, ‘Abla çocuklarla sana gelmek istiyoruz’. Ben de dedim ki, ‘Eve mi?’; ‘Her yere olabilir’ dedi. Dedim ki ‘Partiye olabilir mi çocuklar da eğlensin, işte herkes seviyor onları, kalabalık’. ‘Olur’ dedi” ifadelerini kullandı.

“Siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi”

Akşener sözlerinin devamında, “Küçük kızı elleri buz gibi, ayaklar buz gibi, burun buz gibi. Neden biliyor musunuz? Haykıra haykıra ağlayasım var. ‘Anne gözümün önünden ayrılma ya seni de babam gibi vururlarsa’. Nasıl biliyor musunuz, titriyor. Çünkü torbacılar öldürdü, katletti. Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar. Ve onların yarın ne yapacaklarını o çocuk bilmiyor. Koruma polisleri çocuğu aldılar, bütün telefon numaralarını verdiler. Bir çocuğa bunu yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu çocukların ahının yerde kalmaması için bizi seçin.” dedi.

Sinan Ateş cinayeti

30 Aralık 2022 tarihinde eski Ülkü Ocakları Başkanı ve akademisyen Sinan Ateş, akrabası Selman Bozkurt ile Çankaya’nın Kızılırmak Mahallesi’ndeki 1456. Sokak’ta, bir aracın arkasına saklanmış Eray Özyağcı’nın silahlı saldırısına uğradı. Özyağcı tarafından sıkılan bir mermi Bozkurt’a, beş mermi ise Ateş’e isabet etti. Bozkurt omzundan yaralandı, Ateş ise ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede öldü.

Yapılan otopsi raporuna göre, Ateş’e isabet eden beş kurşunun; biri çenesinden girip başının üstünden, biri karnının solundan girip belinden, sol bacağının kasık bölgesinden giren bir kurşunun vücudundan çıkış noktası bulunurken; aynı yerden giren bir diğer kurşunun ve sağ kasığından giren bir kurşunun vücudundan çıkış noktası bulunamadı.

Saldırı, basında; “Sinan Ateş cinayeti”, “Sinan Ateş suikastı” veya “Çukurambar cinayeti” olarak anıldı ve Ateş; bazı kişiler tarafından şehit ilan edildi. Ateş; vurulan ikinci, vurulma sonucu ölen ilk Ülkü Ocakları başkanıdır.

Paylaşın