Türkiye Genelinde Yağışlar Yüzde 38 Azaldı; Kuraklık Gıda Fiyatlarını Artıracak

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı resmi verilere göre Türkiye’de gıda enflasyonu Aralık 2022 itibariyle yüzde 77,87 seviyesinde bulunuyor. Türkiye, bu oranla Dünya Bankası’nın 17 Ocak’ta açıkladığı Gıda Güvenliği Raporu’na göre gıda enflasyonunda Zimbabve, Lübnan, Venezüella ve Arjantin’den sonra dünyada beşinci sırada bulunuyor.

Dünya Bankası’na göre tarımsal fiyatların pandemi öncesi seviyelerin üzerinde kalması beklenirken bu da gıda güvenliği ile ilgili zorlukları artırıyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından Aralık 2022’de yayınlanan rapora göre de küresel gıda fiyatlarının merkez bankalarının uyguladığı faiz artışlarına rağmen savaş, enerji maliyetleri ve hava olayları nedeniyle yüksek kalmaya devam etmesi bekleniyor.

Küresel iklim değişikliğinin özellikle Akdeniz havzasında beklenen etkilerinden bir tanesi, hava sıcaklıklarının artması. Yazların kurak geçtiği ve yağışların ise değişken olduğu Akdeniz iklim bölgesinde bulunan Türkiye de iklim değişikliğinin etkilerini şiddetli şekilde hissediyor. Sıcaklıklar yükselirken yağış buharlaşma rejimi değişiyor.

Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde gerçekleşmesi nedeniyle 2022 yılının Aralık ayı, son 52 yılın “en sıcak aralık ayı” olarak kaydedildi.

Meteoroloji Genel Müdürlüğünün (MGM) 1 Ekim 2022-31 Aralık 2022 dönemini kapsayan üç aylık alansal kümülatif yağış raporuna göre Türkiye geneline yağışlarda normaline göre yüzde 38, geçen yıl aynı dönem yağışlarına göre yüzde 29 azalma gerçekleşti. Yağışlar normaline göre Marmara’da yüzde 53, Ege ve Akdeniz’de yüzde 42, İç Anadolu’da yüzde 45, Karadeniz’de yüzde 25, Doğu Anadolu’da yüzde 40, Güneydoğu Anadolu’da yüzde 26 azaldı.

Ocak ayında da birçok ilde sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. Bu durum beklenen yağışların oluşmasını engelleyerek kuraklığa neden oluyor.

Yağışların mevsim normallerinin çok altında, sıcaklığın ise mevsim normallerinin çok üstünde olması nedeniyle yaşanan kuraklık en çok tarım sektörünü etkileyecek.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) özellikle kışlık ekimleri yapılan buğday ve arpa gibi hububat ve mercimek gibi bakliyat ürünlerinde verim kaybı ve rekolte azalmasına işaret ediyor. Oda’ya göre kış aylarında yaşanabilecek don ya da seller de üretimi olumsuz etkileyebilir.

Toprak Mahsulleri Ofisi’ne göre İç Anadolu Bölgesi, Türkiye’nin buğday ekilişinin yüzde 37’sini, Marmara Bölgesi yüzde 11, Karadeniz yüzde 10, Akdeniz ve Doğu Anadolu yüzde 9, Ege Bölgesi yüzde 8’ini karşılarken, Güneydoğu Anadolu buğday ekilişinin yüzde 15’ini, kırmızı mercimek ekilişinin yüzde 90’ını karşılıyor.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan ZMO Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez, bu yılın başında kuru tarım yapılan alanlarda bazı bölgelerde bitki çıkışlarında düzensizlik görüldüğüne dikkat çekiyor. Suiçmez, “Ya tohum çimlenmedi ya da çimlenen alanların bir bölümünde sıcaklık nedeniyle filizlenen buğday ve arpanın bir kısmı yandı. Sulama olanağı olan yerlerde ocak ayında buğdayda sulama yapılması, sulama maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle yaşanan sorunun çözümü için yetersiz kalıyor” diyor.

Gıda ithalatı gündeme gelebilir

Suiçmez’e göre, ilkbahar yağışlarının normale dönmemesi halinde sadece kuru tarım alanlarında değil sulu tarım alanlarında sulama yapılacak mısır, şeker pancarı, yonca, sebzeler de dahil birçok üründe verim düşüklüğü ve rekolte azlığı yaşanabilir.

ZMO Başkanı, kış ve ilkbahar aylarında kar ve yağmur olarak yeterli ve dengeli yağışların olmaması durumunda ürünlerde oluşacak ciddi verim düşüklüğü ve üretim miktarı azalmasını, çiftçinin üretimden çekilmesinin takip edeceğini vurguluyor. Gıda arz açığını kapatmak üzere daha yüksek fiyatlarla dışalım yapılmasının söz konusu olabileceğine işaret eden Suiçmez, “Dışalım bağımlılığının artması, tüketicilerin daha yüksek fiyata gıdaya erişimi yani yüksek gıda enflasyonu bizleri yakın dönemde bekleyen sorun alanları” uyarısı yapıyor.

Türkiye gıda enflasyonunda dünya beşincisi

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı resmi verilere göre Türkiye’de gıda enflasyonu Aralık 2022 itibariyle yüzde 77,87 seviyesinde bulunuyor. Türkiye, bu oranla Dünya Bankası’nın 17 Ocak’ta açıkladığı Gıda Güvenliği Raporu’na göre gıda enflasyonunda Zimbabve, Lübnan, Venezüella ve Arjantin’den sonra dünyada beşinci sırada bulunuyor.

Dünya Bankası’na göre tarımsal fiyatların pandemi öncesi seviyelerin üzerinde kalması beklenirken bu da gıda güvenliği ile ilgili zorlukları artırıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından Aralık 2022’de yayınlanan rapora göre de küresel gıda fiyatlarının merkez bankalarının uyguladığı faiz artışlarına rağmen savaş, enerji maliyetleri ve hava olayları nedeniyle yüksek kalmaya devam etmesi bekleniyor.

Türkiye’de de arzdan kaynaklı nedenlerin yanı sıra mazot, gübre, ilaç, tohum, yem gibi tarımsal girdilerin ithalatla sağlanması, dövizdeki artışa bağlı olarak fiyatların sürekli yükselmesine neden oluyor. Aynı zamanda elektrik ve sulama maliyetleri de artıyor.

“Gıda enflasyonu yüksekliğini sadece kuraklığa bağlamak kolaycılıktır ve asıl sorunların çözümünü ötelemektir” diyen Baki Remzi Suiçmez, tarımsal girdi fiyat endeksinin Kasım 2022’de yüzde 121, tarım ürünleri üretici fiyat endeksinin de yüzde 151 olduğuna işaret ediyor.

“Üretim maliyetleri düşürülmeli”

Suiçmez, “Böyle bir ortamda girdilerde somut indirim yaparak üretim maliyetlerini düşürmek, toplam destek bütçesini artırmak, destekleri önceden vermek, ürün maliyeti üzerinden alım fiyatı açıklamak ve yeterli miktarda alım yapmak gibi ekonomik çözümler öncelikle atılması gereken adımlardır” diye konuşuyor.

Tarımın, doğa koşullarına bağlı, mutlaka korunması gereken ve uzun vadeli planlanması gereken bir sektör olduğunu vurgulayan Suiçmez, iklim değişikliğinin kısa ve uzun vadeli senaryoları dikkate alınarak su kaynaklarına yönelik uzun vadeli planlamalar yapılması ve “Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı”nın somut adımlarla hedefleri gerçekleşecek şekilde uygulanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Yeraltı suları tarıma çekiliyor”

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Başkanı Dr. Baran Bozoğlu da iklim değişikliğine uyum için su havzalarının korunması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de suyun yüzde 75 kadarının tarımsal sulamada kullanıldığına, yeraltı su kaynaklarının da özellikle bu alanlara çekildiğine işaret eden Bozoğlu, “Kaçak kuyu miktarı çok fazla. Özellikle Konya bölgesinde 500 bine yakın kaçak kuyu, izinsiz kuyu olduğu biliniyor yıllardır. Ama bu konuda da bunları engelleyen adımlar atılmadığını görüyoruz” diye konuşuyor.

Bozoğlu, Tuz Gölü gibi suyun çok az olduğu bir bölgede bile damla sulamadan ziyade vahşi sulama yöntemlerinin uygulandığını, Tarım Bakanlığı’na bağlı ekiplerin, ilçe tarım müdürlüklerinin ve il tarım müdürlüklerinin sahada bunların denetimini yapmadıklarını ifade ediyor.

Tarımsal sulamanın kontrol altına alınmasının yanı sıra tarımda arıtılmış suların tekrar kullanımı konusuna da odaklanılması gerektiğine vurgu yapan Bozoğlu, “Mevzuat değişikleri yapıldı ama uygulamaya geldiğimizde Türkiye’deki arıtılmış suların yüzde 5 ila 7 arasında tekrar kullanıldığını biliyoruz. Bu oranların bir an önce artırılması gerekiyor. Özellikle sulamada, peyzaj sulaması ve sanayide arıtım suyunun tekrar kullanımının sağlanmasına ihtiyacımız var. Bu da bizi iklim krizine karşı dirençli hale getirip uyumu sağlamamızın önünü açacaktır” diye konuşuyor.

“Bütüncül olarak değerlendirmeli”

Sulama yatırımlarının artırılması, su havzaları ve su kaynaklarının korunarak yasal olmayan yeraltı suyu kullanımının engellenmesi gerektiğine işaret eden Suiçmez’e göre de Türkiye’nin su ve toprak kaynakları bütüncül olarak değerlendirilmeli. Toprakta su muhafazasını sağlayan arazi kullanım yönetimine yönelik araştırma geliştirme ve eğitim çalışmaları da önem taşıyor.

Bilinçsiz su tüketiminin önüne geçilmesi ve atık suların arıtılarak yeniden kullanılabilir hale getirilmesinin önemine dikkat çeken Suiçmez, doğal yaşamı tehdit eden HES’lerin ise durdurulması gerektiğine vurgu yapıyor.

Suiçmez, “Su tahsisinde en fazla payı olan tarım sektöründe, mevcut salma sulama yerine su tasarrufu sağlayan basınçlı/kontrollü sulama yöntemleri uygulanmalı, suyun kıtlığında kısıtlı sulama yapılmalı ve su ölçülü olarak üreticilere verilmeli, su iletim ve dağıtım sistemlerinde su kayıplarını en aza indiren önlemler ivedilikle uygulanmalı” diye konuşuyor.

Salma sulama yönteminde kaynağından tarla başına kadar getirilen su, serbest bir şekilde araziye salınıyor. Bu da suyun daha fazla kullanımına neden oluyor.

“Havzalarda denetimler artırılmalı”

Baran Bozoğlu da Türkiye’de su havzalarının korunması için yapılan su havzaları özel hüküm belirleme çalışmalarına dikkat çekerek bu çalışmaların artırılarak devam etmesi, su havzalarına kısa ve orta mesafede olan alanlarda bu çalışmalarda tanımlanan kriterlere uygun şekilde yapılanma olması gerektiğini vurguluyor.

Bozoğlu, “Örneğin kısa mesafe alanlarda tarım uygulamalarından vazgeçilmesi gibi, sanayi yatırımlarının yapılmaması, buraların imara açılmaması gibi kararlar verilmesi lazım ve bunların mutlaka büyükşehir belediyeleri ve devletin kurumları tarafından denetlenmesi gerekiyor. Denetimin artırılması lazım. İkinci konu ise kirlenmesini engellemek. Üçüncü mesele ki bence oldukça kritik bir konu bu. Su kayıp kaçağını önlemek” diyor.

Ülke düzeyinde kuraklık erken uyarı ve izleme altyapısı ve yönetim sistemi kurulmasının önemine işaret eden Suiçmez de “şu an işlevsiz ve dağınık olan” kamu yönetimi yerine tarım, toprak ve su yönetiminde etkin bir kamu yönetimi kurulmasının önemine işaret ediyor. Suiçmez’e göre Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü güçlendirilerek sulama bütçesi artırılmalı, en ücra noktalara hizmet verecek şekilde Toprak Su Genel Müdürlüğü yeniden kurulmalı.

Paylaşın

Çin, Kuraklıkla Başa Çıkmak İçin ‘Bulut Tohumlamaya’ Başladı

Çin, iki aydan fazla süredir tarım ve hayvancılığı tehdit eden, bazı bölgelerde elektrik üretiminde kesintilere sebep olan şiddetli kuraklık ve rekor kıran sıcak hava dalgasıyla baş etmeye çalışıyor.

Ülkenin orta ve güneybatı bölgelerinde yağışları artırmak amacıyla bulut tohumlama yapılıyor.

Çin Ulusal İklim Merkezi’ne göre, 64 gün süren bu dönem ülkede 1961’den bu yana yaşanan en uzun sıcak hava dalgası olarak kaydedildi.

Asya’nın en uzunu olan Yangtze Nehri’nin su seviyesi rekor derecede azaldı.

Ülkenin bazı bölgelerine normalin yarısından daha az yağış düştü.

Yetkililer, hidroelektrik rezervlerinin yarı yarıya azaldığını söylüyor.

Bu durum enerji şirketlerini de baskı altında bıraktı.

Yerel basın, kuraklıktan etkilenen Yangtze Nehri çevresindeki illerde, yağmursuzlukla mücadele etmek için bulut tohumlama operasyonlarına yöneldiğini bildiriyor. Yani bulutlardan düşen yağış miktarını artırmak için havaya çeşitli kimyasal maddeler yayacak roketler fırlatılıyor.

Elektrik sıkıntısı

Siçuan eyaleti ve komşu illerdeki sıcaklıklar 40 santigrat dereceyi aştı.

Reuters’ın yerel gazete Sichuan Daily’den aktardığına göre, eyaletteki devlet dairelerinden klimalarını 26 derecenin altında tutmaları ve çalışanlardan mümkünse asansör yerine merdiven kullanmaları istendi.

Milyonlarca bölge sakini de elektrik kesintilerine maruz kalıyor.

Yerel basında çıkan haberlere göre, eyalette bulunan yaklaşık 5,4 milyon kişinin yaşadığı Dazhou şehrinde elektrik kesintileri üç saat kadar sürebiliyor.

Ayrıca eyaletteki fabrikalar, güç kaynaklarını evlere yönlendirmek için alınan acil durum önlemlerinin bir parçası olarak, üretimi kesmek veya işi durdurmak zorunda kalıyor.

Siçuan havzası ve orta Çin’in büyük bölümlerinde yüksek sıcaklıkların 26 Ağustos’a kadar devam edeceği öngörülüyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Somali’yi Kuraklık Vurdu: Bir Milyon Kişi Evini Terk Etti

Doğu Afrika ülkesi Somali, son on yılın en kötü kuraklığı ile karşı karşıya. Birleşmiş Milletler (BM) ve Norveç Mülteci Konseyi (NRC), Somali’de kuraklık yüzünden 2021 yılı ocak ayından bu yana yaklaşık 1 milyon kişinin evini terk etmek zorunda kaldığını bildirdi.

Somali’de sadece, bu yıl içinde ülke içinde evini terk etmek zorunda kalanların sayısı ise 750 bine ulaştı. Gelecek aylarda bu ülkede açlık tehlikesi yaşayanların sayısının ise 7 milyona ulaşması bekleniyor.

NRC Somali Temsilcisi Muhammed Abdi, evini terk etmek zorunda kalanların sayısının bir milyona ulaşmasını “alarm verici işaret” olarak yorumlayarak, “Şu anda bütün ülkede kıtlık çekiliyor. Gittikçe daha fazla ailenin köylerinde su ve yiyecek olmadığı için her şeyden vazgeçmek zorunda kaldığını görüyoruz. Çok geç olmadan bu ülkeye mali yardımı artırmak için acil bir plana ihtiyaç var” dedi.

2021 ve 2022’de son 40 yılın en kurak dönemini yaşayan Somali’de küresel ısınma ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte artan gıda fiyatları, açlık sorununu daha fazla körüklüyor.

Dünya Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) geçen hafta yaptığı açıklamada, ülkedeki 8 bölgede eylül ayından bu yana kıtlık yaşandığı uyarasında bulundu.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Somali Temsilcisi Magatte Guisse, haziran ayında yaptığı açıklamada Somali, Kenya ve Etiyopya’da kuraklık yüzünden evlerini terk ekmek zorunda kalan 1.5 milyon kişi için acilen 42,6 milyon dolara ihtiyaç olduğunu bildirmişti.

Somali’de ülkenin neredeyse yüzde 90’ını kapsayan kuraklığın 4.5 milyon kişinin hayatını etkilediği düşünülüyor. En büyük nehir olan Juba Nehri’nin ise neredeyse tamamen kurumuş durumda olduğuna dikkat çekiliyor.

Kırsal bölgelerde köyler ve kasabalar terk ediliyor. Köylüler, hızla artan su ve gıda fiyatları yüzünden kentlere göç etmeye başlıyor.

Çok sayıda insan normal şartlarda gelir kaynakları olan hayvanlarıyla birlikte yola çıkıyor ama hayvanların birçoğu yolda ölüyor. Köylerde ise hareket edecek durumda olmayan yaşlılar yağmuru bekliyor veya gençlerin su getirmesini umuyor.

Kuraklık sadece Somali’yi değil, Afrika Boynuzu’nun tamamını ve kıtanın geri kalanının birçok bölgesini etkiliyor. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Afrika’da insanların yaklaşık yüzde 25’inin gıda güvenliği krizi yaşadığını bildiriyor.

Uzmanlar ise krizin Rusya-Ukrayna savaşı yüzünden gölgelendiğini, tüm desteğin Ukrayna’ya yöneldiği ve Afrikalıların unutulduğunu söylüyor.

Afrika’da çalışan insani yardım kuruluşları, bölgedeki destek faaliyetlerinin çok ciddi bir finansman krizinden etkilendiğini ve gerekli bütçenin yalnızca yüzde 3’üne ulaşabildiklerini ifade ediyor.

Kuraklık, çok sayıda ailenin bölünmesine neden oluyor. Erkekler kentsel alanlarda iş ararken kadınlar ve çocuklar yardım bulunan bölgelere yöneliyor.

İnsani yardım kuruluşları bu bölgelere yardım göndermek için çalışmalarına devam ediyor, ancak yeterli maddi desteğe ulaşamadıkları durumda önümüzdeki haftalarda devam edemeyeceklerini söylüyor.

Paylaşın

Avrupa’da Kuraklık Ve Su Kıtlığı Alarmı

Avrupa Birliği (AB) Avrupa Kuraklık Gözlemevi’nin verilerine göre, bu seneki yaz koşullarından hayli etkilenen Avrupa kıtasında su seviyeleri düştü. Su seviyesinin düşmesine bağlı olarak bazı bölgelerde su kıtlığı yaşanmaya başladı.

Kuraklık göstergelerine göre temmuz ayından itibaren kıtanın yüzde 45’sinde kuraklık düzeyi “uyarı verici”, yüzde 17’sinde de “alarm verici” düzeye çıktı.

İklim krizi nedeniyle rekor seviyelere çıkan hava sıcaklığı Fransa, İspanya, İtalya ve Hollanda’da birçok akarsu yatağının kaynağını kuruttu.

“Kuraklık devam edecek”

Gözlemevi yetkilileri, ağustos ve eylül ayı boyunca Avrupa kıtasında kuraklığın devam edeceğini beklediklerini duyurdu. Bu durumun kuraklığı gittikçe arttıracağı ve ayrıca tarım, enerji ve su teminini de ciddi şekilde etkileyeceği belirtildi.

AB’nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi ise yağışların azlığı ve yüksek sıcaklıklara bağlı çıkabilecek orman yangınları açısından da kıta genelindeki tehlikelere karşı uyardı.

İspanya’da ülkenin en sıcak ayı

Devlet Meteoroloji Ajansı’nın (Aemet) verilerine göre, İspanya’da bu yılın temmuz ayı 26,6 dereceyle “ülkede şimdiye kadar tespit edilen en sıcak ay” olarak kayıtlara geçti.

Aemet, 1981-2010 yıllarındaki temmuz aylarına göre kıyaslama yapıldığında, ortalama sıcaklığın 2,7 santigrat derece arttığını ve bunun Temmuz 2015’te kırılan son sıcaklık rekorunun 0,2 derece üzerinde olduğunu bildirdi.

Carlos III Sağlık Enstitüsü de 1-29 Temmuz döneminde beklenenden 9 bin 687 daha fazla ölüm kaydedildiğini ve bunlardan 2 bin 124’ünün aşırı sıcaklıklara bağlı olduğunu açıkladı.

Son 15 yılın en kurak ayı

Bu yılın temmuz ayı son 15 yılın en kurak ayı oldu. İspanya genelinde temmuzda ortalama yağış, normal değerlerin yarısına inerken; “2005 ve 2007 temmuzlarının ardından en az yağışlı üçüncü dönem” olarak tespit edildi.

Kuraklık sorununun en çok Galisya, Endülüs ve Katalonya bölgelerinde yaşandığını aktaran yetkililer, temmuz sonu itibariyle ülke genelinde baraj ve göletlerdeki su doluluk oranının yüzde 40’lara indiğini duyurdu.

Kuraklığa karşı yerel yönetimler, farklı önlemler alırken; bazı yerlerde plajlardaki duşların kapatılması, temel ihtiyaçların dışında su kullanımının kısıtlanması, kişi başına günlük su tüketiminin sınırlandırılması gibi kararlar açıklandı.

Bask bölgesindeki Bilbao kentinde de kuraklıktan en fazla etkilenen yerlere teknelerle su taşınmaya başlandı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Uganda’da Açlık Nedeniyle Bu Ay 200 Kişi Öldü

Doğu Afrika ülkesi Uganda’nın kuzeydoğusunda aylardır devam eden kuraklığın yol açtığı açlıktan ötürü bu ay en az 200 kişi yaşamını yitirdi. Bir yetkili, tek bir ilçede sadece bu ay açlıktan en az 184 ölüm vakası kaydedildiğini söyledi.

Yerel bir yetkili ve bir sivil toplum kuruluşu çalışanına göre, kuraklığın yanı sıra emniyetin olmaması, bölgede yarım milyondan fazla kişiyi açlıkla karşı karşıya bıraktı.

Göçebe çobanların yaşadığı Kenya sınırındaki yarı kurak Karamoja bölgesi, kalkınma açısından Uganda’nın diğer tüm bölgelerinin de gerisinde kalmış durumda.

Ayrıca bu yıl, silahlı grupların büyükbaş hayvan çiftliklerine düzenledikleri baskınlarında yaşanan artış, durumu daha da kötüleştirdi.

Karamoja bölgesinde yer alan Kaabong ilçesi yerel yönetim direktörü Jino Bornd Meri, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Yaşlılar, emziren anneler ve çocuklar dahil insanlar evlerinde sessizce ölüyorlar. Açlığa yenik düşüyorlar.” diye konuştu.

Integrated Community Agriculture and Nutrition (ICAN) isimli yerel yardım kuruluşunun direktörü Moses Okori de bölgedeki bir başka ilçe olan Kotido’da bu ay açlıktan ölen en az 22 kişi olduğunu bildiğini dile getirdi.

Geçen ay Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’ndan (WFP) yapılan açıklamada, en az 518 bin kişinin, yani bölge nüfusunun yüzde 40’ının yüksek düzeyde gıda güvensizliği ile karşı karşıya olduğu bildirilmişti.

Karamoja Milletvekili Faith Nakut ise haziran başından bu yana bölgede en az 600 kişinin açlıktan öldüğünü tahmin ettiklerini kaydetti.

Bölge halkının yiyeceği olmadığı için açlıktan hayatını kaybettiğinin altını çizen Nakut ayrıca, “Karamoja alt bölgesini kasıp kavuran kıtlık nedeniyle 2 bin 181 hane de ölmeyi bekliyor.” ifadesini kullanmıştı.

Uganda Başbakanlık Sözcüsü Julius Mucunguzi, açlığa bağlı ölümlerle ilgili bilgiler aldıklarını ancak kesin bir sayı veremeyeceklerini söyledi.

Yönetimin bölgeye gıda yardımı yaptığını savunan Mucunguzi, hükümetin geçen hafta bölgeye kamyonlarla gıda gönderdiğini ifade etti.

Paylaşın

Milyonlarca Iraklı ve Suriyeli İçme Suyu Bulamıyor!

İklim değişikliği nedeniyle sıcaklıklar artmaya devam ederken Irak ve Suriye’de milyonlarca insan temiz su, elektrik ve gıdaya erişim riskiyle karşı karşıya. Ayrıca, yağışlardaki azalma yaşanan kuraklığı rekor düzey çıkarmış düzeyde.

Haber Merkezi / Uzmanlar, bu durumun, yıllarca süren savaş ve yolsuzlukla hırpalanmış iki ulus için acil durum anlamına geldiğini dile getiriyor. Kuraklık elektrik kaynaklarını etkiliyor çünkü düşük su seviyesi barajların düzgün çalışmasını etkiliyor, bu da başta sağlık tesisleri de dahil olmak üzere temel altyapıyı hizmetlerinin aksamasına neden oluyor. Kuraklığın beş milyonu Suriye’de olmak üzere toplam 12 milyondan fazla insanı etkilediği belirtiliyor.

Kuraklık, yaklaşık 400 kilometrekarelik ekilebilir alanı kullanılamaz hale getirdi ve Suriye’nin kuzeyinde normal şartlar altında üç milyon kişiye enerji sağlayan en az iki fabrika kapanma riskiyle karşı karşıya.

“Benzeri görülmemiş bir felaket olacak”

Yardım kuruluşlarından Norveç Mülteci Konseyi’nin Bölge Direktörü Carsten Hansen, Suriye’de hala yerinden edilmiş yüz binlerce Iraklı ve hala hayatlarını kurtarmak için kaçan Iraklılar için kuraklığın yakında bir kriz haline geleceğini söyledi. Hansen, kuraklığın daha fazla insanın yerinden edilmeye iten benzeri görülmemiş bir felaket olacağını belirtti.

Bir diğer yardım kuruluşu CARE’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölge şefi Nirvana Shawky, yetkilileri ve bağış yapan hükümetleri hayat kurtarmak için hızlı hareket etmeye çağırdı. Danimarka Mülteci Konseyi’nden Gerry Garvey ise, “Kaybedecek zaman yok” diyerek, su krizinin zaten istikrarsızlaşmış bir bölgede çatışmayı artırmasının muhtemel olduğunu söyledi.

Paylaşın