Kırşehir: Şeyh Edebali Camii

Kırşehir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Şeyh Edebali Camii; Kırşehir’in Mucur İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır. Kayseri – Kırşehir yolu üzerindedir.

1208 yılında Kırşehir ili Mucur ilçesi İnaç Köyü’nde doğan Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in kayınbabasıdır. Asıl adı Mustafa’dır.

Künyesi, İmadüddin Mustafa b. İbrahim b. İnac el- Kırşehri’dir. İlk öğrenimini Kırşehir’de yaptıktan sonra Şam’a gitmiştir. Hadis, fıkıh, tefsir, Kur’an ve tasavvuf konularında eğitimini tamamladıktan sonra Kırşehir’e dönmüştür.

Bilecik’te zaviye kurmuştur. 1348 yılında 125 yaşında vefat etmiştir. Türbesi Bilecik’tedir. Osmanlı Devleti’nin maddi kurucusu Osman Gazi ise manevi kurucusu Şeyh Edebali idi.

Onun Osman Gazi’ye vasiyeti ve Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’ye vasiyeti, Osmanlı Devleti’nin mayasını oluşturan Ahilik felsefesinin güzel bir ifadesidir. Ahi lideri olan Şeyh Edebali, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin ilk kadısı ve müftüsüdür.

Kırşehir’in kısa tarihi

Tarihçiler, Kırşehir adının eski çağlarda “Parnassos” yada “Makissos” olduğu üzerinde durmaktadırlar. Hititler döneminde Kırşehir havzasına “Ahiyuva” ülkesi denilmekte idi. Roma ve Bizans döneminde ise “Kapodakya” olarak tanımlanmıştır. Kırşehir tarihte yeniden canlanışını Anadolu Selçuklularına borçludur. Özellikle XI. Yüzyıldan sonra Kırşehir’in ilim ve güzel sanatlar dalında büyük bir ağırlığı olduğu gözlenmiştir.

Selçuklular döneminde Kırşehir’in adı Gülşehir olarak geçmektedir. 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğollar tamamıyla Anadolu’ya hakim oldular. Bu dönemde Kırşehir’e vali olarak atanan Cacaoğlu Nureddin Moğallara karşı barışçı bir siyaset güderek Kırşehir’i bayındır bir duruma getirmiştir.

Bu dönemde Kırşehir Türk Kültür Merkezlerinin en önemlilerinden biri haline gelmiş olup, Aşık Paşa, Caca Bey, Ahi Evran, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Hacı Bektaş Veli gibi Türk İslam şair, düşünür ve mutasavvıfları yetiştirmiştir. Taptuk Emre ve Yunus Emre’ninde Kırşehir ve çevresinde yaşadığı göz önüne alınırsa bu gönül erenlerinin Moğol istilasına karşı koyarak Türklüğün Anadolu ya yerleşmesini sağladıklarını görmekteyiz.

Daha sonra Kırşehir çeşitli beyliklerin egemenliği altında sık sık el değiştirmiştir. Son olarak Kırşehir II. Murat zamanında tam ve kesin olarak Osmanlılar yönetimine girmiştir. Kırşehir XIX. yüzyılın ortalarında önemini yitirmiş yollar üzerinde küçük bir durak yeri olmuştur. Konya eyaletine bağlı olan bir sancak olan Kırşehir XIX. Yüzyılın ikinci yarısında önce Konya vilayeti Niğde sancağına bağlı bir kaza, sonrada Ankara vilayetine bağlı bir sancak durumuna, 1921 yılında bağımsız bir sancak durumuna getirildi.

Daha önceleri bir çok kahraman yetiştiren Orta Anadolu’nun bu güzel beldesi Kurtuluş Savaşı’nda da kendisine düşen görevi yapmış 210 şehit ve 87 gaziyle bunu kanıtlamıştır. Kırşehir 1921’de bağımsız mutasarrıflık haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminde ilk merkezi olmuştur. 1924’de Kırşehir’e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur bağlanmıştır. 1944’de Kaman’da ilçe haline gelince, Kırşehir’in ilçe sayısı beş olmuştur.

20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanun, Nevşehir’i il, Kırşehir’i de ona bağlı ilçe haline getirmiştir. Çiçekdağı Yozgat’a, Kaman Ankara’ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir’e bağlanmıştır. 1 Temmuz 1957 ‘de çıkarılan 7001 sayılı kanunla Kırşehir yeniden il olmuştur. Bu yeni düzenlemede Kırşehir’e Çiçekdağı, Kaman ve Mucur bağlanmıştır. Hacıbektaş ve Avanos ise Nevşehir’e dahil edilmiştir. Akpınar ( 1990 ) yılında Kırşehir’in yeni ilçeleri olmuştur. Halen Kırşehir’e bağlı altı ilçe vardır.

Paylaşın

Kırşehir: Ahmedi Gülşehri Türbesi

Kırşehir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Ahmedi Gülşehri Türbesi; Kırşehir’in Merkez İlçesi, Ahievran Mahallesi, Ahmedi Gülşehri Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Gülşehri, XIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIV. yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır. 1250 yılında doğmuştur. Ancak hayatı hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Felekname ve Mantıku’t-tayr adlı eserlerinde kendisine “Gülşehri” adını vermiştir.

Ömrünü Kırşehir’de geçirdiği ve tekke sahibi bir şeyh olduğu bilinmektedir. İslami ve edebi bilgiler yanında fen bilimlerine de sahiptir. Ayrıca hafız olduğunu Felekname adlı eserinde

belirtmiştir. Türk edebiyatında ilk hikâye yazarı, Türk tercüme edebiyatında ilk hikâye tercüme eden şair, Türk fabl edebiyatında Anadolu’daki  ilk şair ve yazar, ahilik hakkında bilgi veren ilk eserin yazarı olarak karşımıza çıkan Gülşehri için en önemli husus, Türkçe’ye verdiği önemdir.

İlk eserini Farsça yazan şairde daha sonra Türkçe şuuru önem kazanmıştır. O, Mantıku’t-tayr adlı eserini Türkçe yazmıştır. Böylece Anadolu’da Türkçecilik cereyanını başlatan ve Türkçeyi hiç bırakmamak kaydıyla sahip çıkan ilk şair de Gülşehri olmuştur.

Kırşehir’in kısa tarihi

Tarihçiler, Kırşehir adının eski çağlarda “Parnassos” yada “Makissos” olduğu üzerinde durmaktadırlar. Hititler döneminde Kırşehir havzasına “Ahiyuva” ülkesi denilmekte idi. Roma ve Bizans döneminde ise “Kapodakya” olarak tanımlanmıştır. Kırşehir tarihte yeniden canlanışını Anadolu Selçuklularına borçludur. Özellikle XI. Yüzyıldan sonra Kırşehir’in ilim ve güzel sanatlar dalında büyük bir ağırlığı olduğu gözlenmiştir.

Selçuklular döneminde Kırşehir’in adı Gülşehir olarak geçmektedir. 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğollar tamamıyla Anadolu’ya hakim oldular. Bu dönemde Kırşehir’e vali olarak atanan Cacaoğlu Nureddin Moğallara karşı barışçı bir siyaset güderek Kırşehir’i bayındır bir duruma getirmiştir.

Bu dönemde Kırşehir Türk Kültür Merkezlerinin en önemlilerinden biri haline gelmiş olup, Aşık Paşa, Caca Bey, Ahi Evran, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Hacı Bektaş Veli gibi Türk İslam şair, düşünür ve mutasavvıfları yetiştirmiştir. Taptuk Emre ve Yunus Emre’ninde Kırşehir ve çevresinde yaşadığı göz önüne alınırsa bu gönül erenlerinin Moğol istilasına karşı koyarak Türklüğün Anadolu ya yerleşmesini sağladıklarını görmekteyiz.

Daha sonra Kırşehir çeşitli beyliklerin egemenliği altında sık sık el değiştirmiştir. Son olarak Kırşehir II. Murat zamanında tam ve kesin olarak Osmanlılar yönetimine girmiştir. Kırşehir XIX. yüzyılın ortalarında önemini yitirmiş yollar üzerinde küçük bir durak yeri olmuştur. Konya eyaletine bağlı olan bir sancak olan Kırşehir XIX. Yüzyılın ikinci yarısında önce Konya vilayeti Niğde sancağına bağlı bir kaza, sonrada Ankara vilayetine bağlı bir sancak durumuna, 1921 yılında bağımsız bir sancak durumuna getirildi.

Daha önceleri bir çok kahraman yetiştiren Orta Anadolu’nun bu güzel beldesi Kurtuluş Savaşı’nda da kendisine düşen görevi yapmış 210 şehit ve 87 gaziyle bunu kanıtlamıştır. Kırşehir 1921’de bağımsız mutasarrıflık haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminde ilk merkezi olmuştur. 1924’de Kırşehir’e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur bağlanmıştır. 1944’de Kaman’da ilçe haline gelince, Kırşehir’in ilçe sayısı beş olmuştur.

20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanun, Nevşehir’i il, Kırşehir’i de ona bağlı ilçe haline getirmiştir. Çiçekdağı Yozgat’a, Kaman Ankara’ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir’e bağlanmıştır. 1 Temmuz 1957 ‘de çıkarılan 7001 sayılı kanunla Kırşehir yeniden il olmuştur. Bu yeni düzenlemede Kırşehir’e Çiçekdağı, Kaman ve Mucur bağlanmıştır. Hacıbektaş ve Avanos ise Nevşehir’e dahil edilmiştir. Akpınar ( 1990 ) yılında Kırşehir’in yeni ilçeleri olmuştur. Halen Kırşehir’e bağlı altı ilçe vardır.

Paylaşın

Kırşehir: Yunus Emre Türbesi

Kırşehir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Yunus Emre Türbesi; Kırşehir’in Ulupınar Kasabası’nda, 1267 metre yüksekliğindeki Ziyarettepe Mevkii’nde yer almaktadır.

Her yıl Eylül ayının 2. haftası, Kırşehir ve Aksaray Valiliklerince Yunus Emre’yi Anma Günü Etkinlikleri yapılmaktadır. Kesme taştan yapılmış, kare planlı türbenin doğu ve güney duvarında bulunan kemerlerin içinde demir parmaklıklı birer dikdörtgen pencere yer almaktadır.

Türbenin iç örtüsü, daralarak yükselen bir bindirme tavan biçimindedir. Dıştan da kare piramit şeklinde bir taş külah ile korunan bu tavan örtüsünün tepesi, kare planlı bir boşluk hâlinde bırakılmıştır. Çilehane, Ziyarettepe Mevkii’nin yaklaşık 250 m güneyinde bulunan, Yunus Emre’nin dünya işlerinden uzaklaşıp, ibadet etmek için kapandığı Çilehane’de, sonraları dervişlerin de zikir yapmak için toplandığı tahmin edilmektedir.

Yunus Emre’ye atfedilen mezarlar;

1971 yılında UNESCO tarafından da anılan, tanıtılan ve şiirleri birçok dile çevrilen, mısraları bütün dünyayı dolaşan Yunus Emre’ye atfedilen mezar sayısı; ülke sınırları içinde 13 (Kırşehir, Manisa, Karaman, Eskişehir, Isparta, Bursa, Afyon, Ordu, Balıkesir, Bolu, Erzurum, Konya, Aksaray), Azerbaycan’da 3 olmak üzere toplam 16’dır.

Bu da Yunus Emre’nin halk tarafından ne kadar çok sevildiğinin, benimsendiğinin ve paylaşılamadığının âdeta bir kanıtıdır. İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsinYa nice okumaktır…

Kırşehir’in kısa tarihi

Tarihçiler, Kırşehir adının eski çağlarda “Parnassos” yada “Makissos” olduğu üzerinde durmaktadırlar. Hititler döneminde Kırşehir havzasına “Ahiyuva” ülkesi denilmekte idi. Roma ve Bizans döneminde ise “Kapodakya” olarak tanımlanmıştır. Kırşehir tarihte yeniden canlanışını Anadolu Selçuklularına borçludur. Özellikle XI. Yüzyıldan sonra Kırşehir’in ilim ve güzel sanatlar dalında büyük bir ağırlığı olduğu gözlenmiştir.

Selçuklular döneminde Kırşehir’in adı Gülşehir olarak geçmektedir. 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğollar tamamıyla Anadolu’ya hakim oldular. Bu dönemde Kırşehir’e vali olarak atanan Cacaoğlu Nureddin Moğallara karşı barışçı bir siyaset güderek Kırşehir’i bayındır bir duruma getirmiştir.

Bu dönemde Kırşehir Türk Kültür Merkezlerinin en önemlilerinden biri haline gelmiş olup, Aşık Paşa, Caca Bey, Ahi Evran, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Hacı Bektaş Veli gibi Türk İslam şair, düşünür ve mutasavvıfları yetiştirmiştir. Taptuk Emre ve Yunus Emre’ninde Kırşehir ve çevresinde yaşadığı göz önüne alınırsa bu gönül erenlerinin Moğol istilasına karşı koyarak Türklüğün Anadolu ya yerleşmesini sağladıklarını görmekteyiz.

Daha sonra Kırşehir çeşitli beyliklerin egemenliği altında sık sık el değiştirmiştir. Son olarak Kırşehir II. Murat zamanında tam ve kesin olarak Osmanlılar yönetimine girmiştir. Kırşehir XIX. yüzyılın ortalarında önemini yitirmiş yollar üzerinde küçük bir durak yeri olmuştur. Konya eyaletine bağlı olan bir sancak olan Kırşehir XIX. Yüzyılın ikinci yarısında önce Konya vilayeti Niğde sancağına bağlı bir kaza, sonrada Ankara vilayetine bağlı bir sancak durumuna, 1921 yılında bağımsız bir sancak durumuna getirildi.

Daha önceleri bir çok kahraman yetiştiren Orta Anadolu’nun bu güzel beldesi Kurtuluş Savaşı’nda da kendisine düşen görevi yapmış 210 şehit ve 87 gaziyle bunu kanıtlamıştır. Kırşehir 1921’de bağımsız mutasarrıflık haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminde ilk merkezi olmuştur. 1924’de Kırşehir’e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur bağlanmıştır. 1944’de Kaman’da ilçe haline gelince, Kırşehir’in ilçe sayısı beş olmuştur.

20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanun, Nevşehir’i il, Kırşehir’i de ona bağlı ilçe haline getirmiştir. Çiçekdağı Yozgat’a, Kaman Ankara’ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir’e bağlanmıştır. 1 Temmuz 1957 ‘de çıkarılan 7001 sayılı kanunla Kırşehir yeniden il olmuştur. Bu yeni düzenlemede Kırşehir’e Çiçekdağı, Kaman ve Mucur bağlanmıştır. Hacıbektaş ve Avanos ise Nevşehir’e dahil edilmiştir. Akpınar ( 1990 ) yılında Kırşehir’in yeni ilçeleri olmuştur. Halen Kırşehir’e bağlı altı ilçe vardır.

Paylaşın

Kırşehir: Aşık Paşa Türbesi

Kırşehir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Aşık Paşa Türbesi; Kırşehir’in Merkez İlçesi, Aşık Paşa Mahallesinde yer almaktadır. Ertana veziri Alaattin Alişahruhi tarafından yaptırılmıştır.

1333 tarihli türbe tamamen mermerden yapılmış olup, asimetrik uzun cephesi , Kırgız çadırına benzeyen kubbesi, yana alınmış dar ve uzun portali ile Selçuklu mimarisinden farklılık göstermektedir. Girişte yanda dar bir holle, kubbeli kare bir mekanda oluşan türbe değişik mimari unsurların ahenkli bir biçimde uygulandığı bir örnektir.

Asıl adı Ali olan Aşık Paşa, H. 670 / M. 1272 yılında Arapsun’da doğup, H. 733 / M. 1333’de Kırşehir’de ölmüştür. Eserlerinde Öz Türkçe’yi kullanan Aşık Paşa, din ve tasavvuf bilgilerini, Şeyh Süleyman Türkmani’den öğrenmiştir. Aşık Paşa, Kırşehir’de bir zaviye kurmuştur. Aşık Paşa’nın 10.613 beyitlik “Garipname” adlı eseri, Türkçe yazılmış olmasıyla önem taşımaktadır. Garipname, Aşık Paşa’nın en tanınmış eseridir.

Kırşehir’in kısa tarihi

Tarihçiler, Kırşehir adının eski çağlarda “Parnassos” yada “Makissos” olduğu üzerinde durmaktadırlar. Hititler döneminde Kırşehir havzasına “Ahiyuva” ülkesi denilmekte idi. Roma ve Bizans döneminde ise “Kapodakya” olarak tanımlanmıştır. Kırşehir tarihte yeniden canlanışını Anadolu Selçuklularına borçludur. Özellikle XI. Yüzyıldan sonra Kırşehir’in ilim ve güzel sanatlar dalında büyük bir ağırlığı olduğu gözlenmiştir.

Selçuklular döneminde Kırşehir’in adı Gülşehir olarak geçmektedir. 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğollar tamamıyla Anadolu’ya hakim oldular. Bu dönemde Kırşehir’e vali olarak atanan Cacaoğlu Nureddin Moğallara karşı barışçı bir siyaset güderek Kırşehir’i bayındır bir duruma getirmiştir.

Bu dönemde Kırşehir Türk Kültür Merkezlerinin en önemlilerinden biri haline gelmiş olup, Aşık Paşa, Caca Bey, Ahi Evran, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Hacı Bektaş Veli gibi Türk İslam şair, düşünür ve mutasavvıfları yetiştirmiştir. Taptuk Emre ve Yunus Emre’ninde Kırşehir ve çevresinde yaşadığı göz önüne alınırsa bu gönül erenlerinin Moğol istilasına karşı koyarak Türklüğün Anadolu ya yerleşmesini sağladıklarını görmekteyiz.

Daha sonra Kırşehir çeşitli beyliklerin egemenliği altında sık sık el değiştirmiştir. Son olarak Kırşehir II. Murat zamanında tam ve kesin olarak Osmanlılar yönetimine girmiştir. Kırşehir XIX. yüzyılın ortalarında önemini yitirmiş yollar üzerinde küçük bir durak yeri olmuştur. Konya eyaletine bağlı olan bir sancak olan Kırşehir XIX. Yüzyılın ikinci yarısında önce Konya vilayeti Niğde sancağına bağlı bir kaza, sonrada Ankara vilayetine bağlı bir sancak durumuna, 1921 yılında bağımsız bir sancak durumuna getirildi.

Daha önceleri bir çok kahraman yetiştiren Orta Anadolu’nun bu güzel beldesi Kurtuluş Savaşı’nda da kendisine düşen görevi yapmış 210 şehit ve 87 gaziyle bunu kanıtlamıştır. Kırşehir 1921’de bağımsız mutasarrıflık haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminde ilk merkezi olmuştur. 1924’de Kırşehir’e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur bağlanmıştır. 1944’de Kaman’da ilçe haline gelince, Kırşehir’in ilçe sayısı beş olmuştur.

20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanun, Nevşehir’i il, Kırşehir’i de ona bağlı ilçe haline getirmiştir. Çiçekdağı Yozgat’a, Kaman Ankara’ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir’e bağlanmıştır. 1 Temmuz 1957 ‘de çıkarılan 7001 sayılı kanunla Kırşehir yeniden il olmuştur. Bu yeni düzenlemede Kırşehir’e Çiçekdağı, Kaman ve Mucur bağlanmıştır. Hacıbektaş ve Avanos ise Nevşehir’e dahil edilmiştir. Akpınar ( 1990 ) yılında Kırşehir’in yeni ilçeleri olmuştur. Halen Kırşehir’e bağlı altı ilçe vardır.

Paylaşın

Kırşehir: Cacabey Gökbilim Medresesi

Kırşehir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Cacabey Gökbilim Medresesi; Kırşehir’in Merkez İlçesi, Medrese Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. 

Kırşehir’deki en önemli tarihî yapılardan biri olan Cacabey Gökbilim Medresesi, 1272 yılında, dönemin Kırşehir Valisi Nureddin Cibril bin Cacabey tarafından matematik, fen ve astronomi eğitimi verilen bir medrese olarak yaptırılmıştır.

Eşsiz mimarisinin yanı sıra özellikle güneş sistemindeki gezegenleri sembolize eden iç sütunceleri, rasat kuyusu, aydınlık feneri ve gözlem kulesi ile dikkatleri çeken Cacabey Gökbilim Medresesi, astronomi eğitimi veren ilk merkezlerden biri ve belki de en önemlisidir.

Günümüzde cami olarak kullanılan medresinin üç ayrı yerinde bulunan ve rokete benzeyen sütunceleri, yapının astronomi merkezi olarak faaliyet gösterdiğinin delili sayılmaktadır.

Kırşehir’deki en önemli tarihî yapıların başında gelen ve il merkezinde bulunan Cacabey Gökbilim Medresesi, 1272 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Kırşehir Valisi Nureddin Cibril bin Cacabey tarafından matematik, fen veastronomi eğitimi verilen bir medrese olarak yaptırılmıştır.

Medresede ilk dikkati çeken, dış cephede ve köşelerde bulunan sütuncelerdir. Toplam üç adet olan sütuncelerin, roketin ateşleme ve fırlatma hâlini gösterdiğine inanılmaktadır. Anadolu Selçuklu Süsleme Sanatı’nın en güzel örneklerinden birisi olan ve ustanın âdeta ruhunu işlediği, sırrını verdiği, çift renkli Taç Kapısı, yapının bir diğer dikkat çeken unsurudur.

Taç Kapı’nın üzerine işlenen bazı şekiller, bugün tartışma konusu olmuştur. Özellikle Taç Kapı’nın girişindeki sütuncelerin başlıklarından sarkıtılan kürelerin, ay’ı ve güneşi sembolize ettiği, ayrıca alınlığın sağ ve sol altköşesinde yer alan dairesel şekillerin ekvator çizgisini ve eksen eğikliğini gösterdiği üzerine yapılan yorumlar, tartışmaları doruk noktasına çıkarmıştır.

Kur’an-ı Kerim’den ayetlerin de yer aldığı Taç Kapı’nın üzerinde ve türbe penceresinde bulunan süslemelerin, usta eller tarafından büyük bir itinayla işlendiği de gözden kaçmamaktadır. 21 m yüksekliğindeki Gözlem Kulesi, yapının güneybatı cephesine ve yapıdan 22 cm ayrı olarak inşa edilmiştir.

Tuğladan örülü Gözlem Kulesi’nin üst tarafında zikzaklı süslemeler yer alırken, alt tarafında düz süslemeler görülmektedir. Düz süslemeler arasına yerleştirilen ruze rengi çinilerden dolayı, günümüzde cami olarak kullanılan medreseye, halk arasında “Cıncıklı Cami” denilmektedir. İç mekânda ise, avlunun ortasında gökbilim incelemelerinin yapıldığı rasat kuyusu ile hemen üzerinde aydınlık feneri yer almaktadır.

Ayrıca, eğitim amaçlı yapılmış 8 adet öğrenci odası bulunmaktadır. Aynı zamanda koni ve kürelerin üst üste bindirilmesiyle oluşmuş ana eyvanın köşelerinde yer alan sütuncelerin, güneş sistemindeki gezegenleri sembolize ettiği düşüncesi oldukça yaygındır. Ayrıca, bugün bütün ihtişamı ve gizemi ile ayakta duran ve atalarımızdan mukaddes bir emanet olarak bizlere miras kalan Cacabey Gökbilim Medresesi, 2014 yılında Unesco Geçici Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır.

Kırşehir’e büyük eserler bırakan ve bilime böylesine değer veren Cacabey’in türbesinin de bulunduğu medrese, bugün birçok ziyaretçinin ilgi odağı olmuştur.CACABEY (1240? 1301) Ceceli aşiretinin beyi olan Emir Bahaeddin Caca’nın oğlu olan Cacabey, 1240 yılında doğdu. Cacabey, Eskişehir emiri iken, bir süre Tokat’ta kaldıktan sonra Kırşehir’e Vali olmuştur.

Mevlâna’dan övgü mektupları alan ve Hacı Bektaş-ı Veli ile iyi ilişkilerde bulunan Cacabey, Anadolu’da birçok hayır kurumu yaptırmış, onyedi cami ve zaviyeyi de onarıma almıştır. 1301 yılında Rum tekfurları ile yapılan savaşta şehit düşmüş, naaşı Kırşehir’e getirilerek 1272’de yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedilmiştir.

Kırşehir’in kısa tarihi

Tarihçiler, Kırşehir adının eski çağlarda “Parnassos” yada “Makissos” olduğu üzerinde durmaktadırlar. Hititler döneminde Kırşehir havzasına “Ahiyuva” ülkesi denilmekte idi. Roma ve Bizans döneminde ise “Kapodakya” olarak tanımlanmıştır. Kırşehir tarihte yeniden canlanışını Anadolu Selçuklularına borçludur. Özellikle XI. Yüzyıldan sonra Kırşehir’in ilim ve güzel sanatlar dalında büyük bir ağırlığı olduğu gözlenmiştir.

Selçuklular döneminde Kırşehir’in adı Gülşehir olarak geçmektedir. 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğollar tamamıyla Anadolu’ya hakim oldular. Bu dönemde Kırşehir’e vali olarak atanan Cacaoğlu Nureddin Moğallara karşı barışçı bir siyaset güderek Kırşehir’i bayındır bir duruma getirmiştir.

Bu dönemde Kırşehir Türk Kültür Merkezlerinin en önemlilerinden biri haline gelmiş olup, Aşık Paşa, Caca Bey, Ahi Evran, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Hacı Bektaş Veli gibi Türk İslam şair, düşünür ve mutasavvıfları yetiştirmiştir. Taptuk Emre ve Yunus Emre’ninde Kırşehir ve çevresinde yaşadığı göz önüne alınırsa bu gönül erenlerinin Moğol istilasına karşı koyarak Türklüğün Anadolu ya yerleşmesini sağladıklarını görmekteyiz.

Daha sonra Kırşehir çeşitli beyliklerin egemenliği altında sık sık el değiştirmiştir. Son olarak Kırşehir II. Murat zamanında tam ve kesin olarak Osmanlılar yönetimine girmiştir. Kırşehir XIX. yüzyılın ortalarında önemini yitirmiş yollar üzerinde küçük bir durak yeri olmuştur. Konya eyaletine bağlı olan bir sancak olan Kırşehir XIX. Yüzyılın ikinci yarısında önce Konya vilayeti Niğde sancağına bağlı bir kaza, sonrada Ankara vilayetine bağlı bir sancak durumuna, 1921 yılında bağımsız bir sancak durumuna getirildi.

Daha önceleri bir çok kahraman yetiştiren Orta Anadolu’nun bu güzel beldesi Kurtuluş Savaşı’nda da kendisine düşen görevi yapmış 210 şehit ve 87 gaziyle bunu kanıtlamıştır. Kırşehir 1921’de bağımsız mutasarrıflık haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminde ilk merkezi olmuştur. 1924’de Kırşehir’e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur bağlanmıştır. 1944’de Kaman’da ilçe haline gelince, Kırşehir’in ilçe sayısı beş olmuştur.

20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanun, Nevşehir’i il, Kırşehir’i de ona bağlı ilçe haline getirmiştir. Çiçekdağı Yozgat’a, Kaman Ankara’ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir’e bağlanmıştır. 1 Temmuz 1957 ‘de çıkarılan 7001 sayılı kanunla Kırşehir yeniden il olmuştur. Bu yeni düzenlemede Kırşehir’e Çiçekdağı, Kaman ve Mucur bağlanmıştır. Hacıbektaş ve Avanos ise Nevşehir’e dahil edilmiştir. Akpınar ( 1990 ) yılında Kırşehir’in yeni ilçeleri olmuştur. Halen Kırşehir’e bağlı altı ilçe vardır.

Paylaşın