Halime Yıldız Kimdir? Hayatı, Eserleri

1967 yılında Bulgaristan’ın Şumnu kentinde dünyaya gelen Halime Yıldız, 1978 Türkiye’ye göç etti. Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi bölümünden mezun oldu.

Bursa radyolarında şiir programları hazırlayıp sundu. İki yıl eğitimci arkadaşlarıyla Yansımalar dergisini çıkardı. Şu anda özel ve üstün yetenekli öğrencilerin eğitim gördüğü bir kurumda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak çalışmaya devam ediyor.

Ödülleri: 1993 Milli Eğitim Şiir Yarışması İkincilik, 1998 Ana Edebiyat Dergisi Şiir Yarışması İkincilik, 2012 ÇKSD Uluslararası Şiir Yarışması Mansiyon, 2013 İbrahim Yıldız Şiir Yarışması Seçici Kurul, 2017 Raşit Kara Şiir Yarışması Birincilik, 2017 Bornova Belediyesi Şiir Yarışması Üçüncülük, 2019 Yunus Emre Şiir Yarışması Birincilik, 2019 Bursa’dan Çocuk Edebiyatına Katkı Ödülü, 2020 Hacı Bektaş Veli Şiir Yarışması İkincilik.

Halime Yıldız’ın eserleri: Sensizlik Yüreğimin (1997 Şiir), Kadın Suretleri (2008 Şiir), Yorgun Atlar Tekkesi (2009 Gezi-Deneme), Uçurtmayla Balık Tutmak (2011 Deneme), Udumbara (2012 Şiir), Ve (2012 Öykü), Kertenkelime (2012 Deneme), Sudanya (2014 Masal), Şehzadenin Sırrı (2016 Masal), Doremi Selami (2019 Hikâye), Buyruklu Yıldız (2020 Şiir), Aksak Zaman Cüceleri  (2021 Şiir).

Paylaşın

Halim Çorbalı Kimdir? Hayatı, Eserleri

1926 yılında Ankara’da dünyaya gelen Halim Çorbalı, 15 Eylül 2010 yılında Muğla’nın Marmaris İlçesi’nde hayatını kaybetti. Çorbalı’nın cenazesi, 17 Eylül 2010 tarihinde Armutalan Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra vasiyeti üzerine Armutalan Mezarlığı’nda defnedildi.

Ankara Erkek Lisesi ve Ankara Gazi Lisesi’nde lise eğitimini tamamladıktan sonra Mülkiye’den mezun oldu. Gençlerbirliği’nde takımın hem kaptanı hem de teknik direktörü olan Hasan Polat tarafından beğenilince forma giymeye başladı.

“Sol açık” pozisyonunda 1944 yılından 1953 yılına kadar top koşturdu. Takım kaptanlığına kadar yükselen Çorbalı, ayağı kırılınca futbolu bıraktı ve Tapu Kadastro müfettişliğine başladı. 1978-1991 yılları arasında Tapu Kadastro Genel Müdürü olarak görev yaptı.

1957’den 1990 yılına kadar Türkiye Futbol Federasyonu üst düzey yöneticilik yaptı. 5 defa Asbaşkanlık, 20 yıl Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı ve 26 Ağustos 1987-25 Şubat 1989 tarihleri arasında da Federasyon Başkanlığı görevlerinde bulundu.

Halim Çorbalı’nın eserleri: Kadastro Kanunu Şerhi

Paylaşın

Halide Eşber Kimdir? Hayatı, Eserleri

28 Şubat 1965 yılında Balıkesir’in Bandırma İlçesi’nde dünyaya gelen Halide Eşber, memur İnci Eşber ile hava pilotu Albay Yıldıray Çelik’in kızıdır. Çamlıca Kız Lisesinde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Filoloji Bölümünden mezun oldu.

Mezun olduktan sonra tiyatro, desen ve kukla gibi sanatlar üzerinde çalışmalar yaptı. Enis Rıza’nın ekibinde senaryo asistanı olarak çalıştı. Bir süreliğine İngiltere’ye giden sanatçı, tam burslu olarak oyunculuk eğitimi aldı. TRT ve muhtelif TV kanallarında oyunculuk ve senaryo yazarlığı yaptı. Açık Radyo’da yayınlanan Açık Dergi programını hazırlayıp sundu.

Halide Eşber; Milliyet Sanat, Tiyatro Dergisi, Cumhuriyet Kitap Eki için kaleme aldığı değerlendirme yazıları ve TRT İstanbul Radyosu için kaleme aldığı oyunlar ile yazarlık serüvenine başlamıştır. Sanatçı daha sonra roman yazmaya yönelmiş ve Yalnızlık adını verdiği ilk romanı 1999’da yayımlanmıştır. Roman, on altı yaşında lise ikinci sınıfa giden bir kızın yalnızlığa nasıl sürüklendiği üzerine tuttuğu günlükler üzerine kurgulanmış bir gençlik edebiyatı romanı olarak nitelendirilebilir.

Eser, Bu Yayınevi 1999 Gençlik Edebiyatı Roman Yarışmasında üçüncülük ödülüne layık görülmüştür. Eşber, hikâyeler de yazmış ve Adam Öykü gibi çeşitli dergilerde yayımlamıştır. Eşber’in ilk romanını; Sanki Seninle Uzun Zamandır Hiç Böylesine Çılgınlar Gibi Sevişmemiştik (2001), Anlatırken Işığa Bak (2003) ve Çalı Süpürgesi (2006) adlı hikâye kitaplarıyla Her Şey Seninle (2005) adlı romanı izlemiştir. Yayımlanan eserleri dikkate alındığında sanatçının roman ve hikâyede daha üretken olduğu görülmektedir.

Halide Eşber’in eserleri: Yalnızlık (1996 Roman), Sanki Seninle Uzun Zamandır Hiç Böylesine Çılgınlar Gibi Sevişmemiştik (2001 Hikaye), Anlatırken Işığa Bak (2003 Hikaye), Her Şey Seninle (2005 Roman), Çalı Süpürgesi (2006 Hikaye).

Paylaşın

Gürbüz Azak Kimdir? Hayatı, Eserleri

5 Temmuz 1938 yılında Denizli’nin Acıpayam ilçesinde dünyaya gelen Gürbüz Azak, Denizli Lisesinden mezun oldu. Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde Mimarlık Bölümündeki eğitimini yarıda bıraktı.

Mustafa Nadir Özay ile yaptığı röportajda okula bırakma nedenini şöyle açıklar:  “Fakat Akademiyi, Mimarlık Bölümünü bitirmedim. Temelinde iktisadi sebepler vardır. Yurt parası, yeme içme, sinemaya gitme, konserlere devam etme gerekiyordu. O yüzden grafiker olarak Babıali’ye girmeye niyetlendim”. Yine aynı röportajda resim bölümünde okumayı çok istediğini de belirtmektedir.

1961’de Hür Vatan gazetesinde ressam ve grafiker olarak çalıştı. Sırasıyla 1962 – 1965 Yeni Sabah, 1965 – 1969 Babıâlide Sabah gazetelerinde görev yaptı. 1969 – 1974 yılları arasında serbest atölye açtı ve ressamlık yaptı. 1974 -1977 Yeni Asya ve Tercüman gazetelerinde yayın müdürü ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1980 -1984 arasında yeniden serbest ressamlık kapsamında atölye çalışmaları yaptı.

1984 sonrasında ise Türkiye Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı. Yüzlerce kitabın kapağını çizdi.  Büyük Doğu dergisinde çizdiği bir kapak nedeniyle 1968’de kendisine dava açıldı ve beş yıl hapsi istendi. Tedbirler Kanunu yürürlükten kalkmasıyla dava düştü. Eylül 2000’de bir yazısında da hükümete hakaret ettiği iddiasıyla hakkında yeniden dava açıldı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Aydınlar Ocağı, Basın Konseyi üyesidir. Bir kısım yazılarında ve şiirlerinde Nedim Gürbüz, Oğuz Akalan, Aliş imzalarını kullandı. 1958 ile 1988 arasında yazı ve şiirlerini Nasır, kendisinin çıkardığı Şiir, Saygı Edebiyat, Türk Edebiyatı, Boğaziçi – Köprü, Doğuş dergilerinde yayımlandı.

1985 yılında İnanç Sanat Dergisi Yılın Ressamı, 1994 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yılın Gazetecisi, 2010’da Edebiyat sanat kültür Araştırmaları Merkezi Yılın Romancısı, 2012’de İstanbul Gazeteciler Derneği Babıali’de 50. Yıl ödüllerini aldı. Deli Balta adlı çizgi romanı televizyona dizi olarak çekildi.  2021 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından edebiyat alanında Kültür ve Sanat ödülüne layık görüldü.

Gürbüz Azak, ressam ve gazeteci olarak tanınmıştır. Çizgi romanları ve mizahî hikâyeleri dışında çocukluk yıllarına dair izlenimlerin ve hatıralarının geniş ölçüde kaynaklık ettiği Kırksekiz, Kırkdokuz Elli’den (1997) sonra  tarihi romana yöneldi.

2010 sonrasında kaleme aldığı Tatar ve Meryem’in Atları, yazarın tarihi roman sahasındaki gücünü ortaya koymaktadır. Gürbüz Azak’ın, deneme, köşe yazısı, mizahî hikâye, çizgi roman ve romanlarında Türk toplumunun değerlerine bağlı insan yetiştirme çabası kendini hemen hissettirmektedir.

Gürbüz Azak’ın eserleri: Dostlara Mektup (1977 Deneme), Anadolu Cayır Cayır (Osmanlı’da İsyanlar) (1978 – 2017 Araştırma), Reis Ne Almış (1978 Mizahî Hikâye), Üç bin Türk Motifi (Orta Asya’dan Avrupa İçlerine Motiflerimiz) (1983 Araştırma), Memiş İle Gülbeyaz’ın Serüvenleri (1983 Çizgi Roman), Denizde Kaybolanlar (1983 Çizgi Roman), Nasreddin Hoca (1983 Çizgi Roman),

Sizi Biri Arıyor (1985 Deneme), Atlar Hazır mı? (1990 Deneme), Kaybolan Kuyruk (1997 Mizahî Hikâye), Dünyayı Ölüler Yönetir mi? (1997 Deneme), Ben Adnan Menderes (1997 Biyografi), Kırksekiz, Kırkdokuz, Elli (1997 Roman), Gazeteci Milleti (1997 Hatıra), Güzel İnsanlar (1998 Hatıra), Meşhurları İlk Görüşüm (1998 Hatıra), Zamanı Kurcalayan Yazılar (2003 Deneme),

İnsanı Kurcalayan Yazılar (2003 Deneme), Ülkeyi Kurcalayan Yazılar (2003 Deneme), Deli Balta Açe Yollarında (2005 Çizgi Roman), Bâbıâli’den Geçen Adam: Hatıralar (Hatıra), Deli Balta Müthiş Süvari (2006 Çizgi Roman), 20. Yüzyıl Türkiye’sinin Hüzün ve Dehşet Tarihi (2006), Bütün Sırlarıyla Türkler (2008 Tarih), Tatar Babıali (2010 Roman), Delinin Biri Aranıyor (2011 Deneme), Meryem’in Atları (2012 Roman).

Paylaşın

Mehmet Günsür Kimdir? Hayatı, Eserleri

1955 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mehmet Günsür, 19 Haziran 2004 yılında hayatını kaybetti. Emine Günsür ve Nedim Günsür’ün tek oğlu olan Mehmet Günsür, 1974’te Galatasaray Lisesi’ni bitirdi.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde iki sene kadar okuyan Nedim Günsür, 1974 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu. Partinin basın bürosunda görev alan Günsür, Görev gazetesini, Yurt ve Dünyayı Çark -Başak’ı çıkardı. Türkiye İşçi Partisi’nin Eminönü ilçe başkanı olan Nedim Günsür, sonra istifa etti.

O sene, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Nedim Günsür, 1984 yılında mezun oldu, resim yaptı, sergi açtı. (Öğrenciyken yaptığı resimlerle: Şehir Hatları Yolcusunun Seyir Defterinden.) Bu resimler, Ankara’da da sergilendi. Askerliğini “sakıncalı” olarak yaptı.

Muteber reklam ajanslarında, reklam yazarlığı, yaratıcı yönetmenlik ve yöneticilik görevlerinde bulunan Nedim Günsür, 1995 yılında ilk kitabı çıktı. Kitaplarını çok az sayıda, sadece arkadaşları için bastıran Nedim Günsür, sonra bu tavrından vazgeçti. Günsür, 2003 yılında içeriye Bakan Kim? adlı kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı.

Nedim Günsür’ün eserleri: Caigue (1995), İçeriye BakanKim? (2002), Lacivert Kayıkta Balık Tutan Adamlar (2004).

Paylaşın

Yılmaz Güney Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Nisan 1937 yılında Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Yenice Köyü’nde dünyaya gelen Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984 yılında mide kanserinden dolayı Paris’te hayatını kaybetti. Yılmaz Güney’in naaşı Père Lachaise Mezarlığı’na defnedildi.

Asıl adı Yılmaz Pütün olan Yılmaz Güney’in babası kan davası yüzünden Adana’ya göçen aslen Urfa Siverekli çiftçi başı Hamit (Hamo) Pütün (Hamit Çavuş), annesi ise Güllü (Gule) (nüfustaki adı Nafiye) Hanım’dır. Yazarın annesinin ilk eşi Koço Bey’den iki kardeşi; babası Hamit Bey’in ikinci eşi Sebiha Hanım’dan dört kardeşi vardır. Öz kardeşi Leyla ise 1938’de doğdu.

İlkokul üçüncü sınıfa kadar Yenice İlkokulunda, sonra sırasıyla Adana İnönü ve Adana İnkılap İlkokullarında okudu. Ortaokulu Adana Ortaokulunda tamamladı. Öykü yazmaya lise yıllarında başladı. “Unutulmuş Adam” (1956), “İçimizden Biri” (1956), “Ölüm Beni Çağıyor” (1956) yazarın ilk öykülerindendir. 1955’te (kimi kaynaklara göre 1956) On Üç, Fikir Sanat Dergisi’nde yayımlanan “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri” yazar için hayatının dönüm noktası oldu. 1956’da Adana Erkek Lisesinden mezun oldu.

Çocukluğundan itibaren simitçilik, çobanlık, bekçilik, ırgatlık vb. işlerde çalışan Yılmaz Güney, lise yıllarında ve sonrasında film şirketlerinde pursantaj memuru olarak çalıştı. 1956’da yazar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydını yaptırdı. Derslere devam zorunluluğu yoktu. Bunun üzerine Adana’ya döndü; amacı hem okuyup hem çalışmaktı.

Fakat iki iş bir arada yürümedi ve okulun yarıyıl sonu sınavlarına dahi giremedi. 1957’de İstanbul’a gitti. 1958’te İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine kaydını yaptırdı. Yılmaz Güney’in İstanbul’a gelirken en büyük amacı büyük bir yazar olabilmekti. Çeşitli sebeplerle okula devam edemedi. 1958’de yayımlanan “İyi Günler Pazar” öyküsünden itibaren yazılarında da Yılmaz Güney adını kullandı.

Yazar İstanbul’da bir taraftan sinema sektöründe çalışmaya bir taraftan da edebiyatçılarla tanışmaya, gazete/dergilere yazı yazmaya devam etti. 1958’de Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Bu Vatanın Çocukları” filminde ilk asistanlık, senaryo yardımcılığı ve başrol oyunculuğu deneyimini yaşadı. “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri” adlı hikâyesinde siyasi propaganda yaptığı gerekçesiyle 1956’da başlayan yargılanma süreci 1961’de sona erdi ve yazar bir buçuk yıl ağır hapis, sürgün ve kamu haklarından ömür boyu men cezası aldı.

Hapishanede iken senaryolar yazarak geçimini sağladı. 1962’de Konya’da sürgündeyken içkili eğlence mekânında şarkıcılık yapan Birsen (Can) Ünal’la tanıştı. 1963’te İstanbul’a döndü ve sinema sektöründeki kariyerine devam etti. Can Ünal’la evlilik dışı birlikteliklerinden Elif adında kızları oldu. 1964-65 yıllarında Yılmaz Güney sinema sektöründe rüştünü ispat etti ve çok meşhur bir aktöre dönüştü. 1966’da çekilen “Çirkin Kral” filminden sonra bu takma adıyla anılmaya başlandı. 1966’da ilk romanı Boynu Bükükler yayımlandı.

1967’de Nebahat Çehre (gerçek adı Hilal) ile yaptığı evlilik bir yıl sürdü. 1968-1970 yılları arasında önce Sivas ardından Muş’ta askerlik görevini tamamladı. 1970’de İstanbul’a döndü. Ara vermeden film çekimlerine başladı. Aynı yıl Jale Fatma (Fatoş) Hanım’la evlendi. 1970’de yönetmenliğini yaptığı “Umut” filmi Türk ve Dünya sinemasında oldukça ses getirdi. 1971’de oğlu Yılmaz dünyaya geldi. 1972-74 yılları arasında İstanbul Selimiye askeri cezaevinde tutuklu kaldı.

1974’te af yasasıyla hapishaneden çıktıktan sonra ideolojik görüşünün ağır bastığı filmlere imza attı. Aynı yıl “Endişe” filminin çekimlerinde Adana’da bir gazinoda silahlı tartışmada yargıç Sefa Mutlu’yu öldürmekten tutuklandı. On dokuz yıl ağır ceza hapsi aldı. Cezaevindeyken Nihat Behram’la birlikte Güney isimli dergi çıkardı; senaryoları Zeki Ökten, Şerif Gören gibi yönetmenler tarafından filme çekildi. 1981’de firar ederek Paris’e kaçtı. 1984’te Paris’te mide kanserinden vefat etti. Filmleri dışında ayrıca 1971’de yayımlanan Boynu Bükük Öldüler romanıyla 1972 Orhan Kemal Roman Ödülünü kazandı.

Yüzden fazla filmde oyuncu, yönetmen ve senarist olan Yılmaz Güney pek çok ödül almıştır. Aldığı ödüllerden en önemlileri şöyledir:

Hudutların Kanunu (1966)-4. Antalya Film Festivali (1967), En iyi erkek oyuncu; Seyyit Han (Toprağın Gelini)-1. Adana Film Şenliği (1969) En başaralı üçüncü film/en başarılı erkek oyuncu; Bir Çirkin Adam (1969)-7. Antalya Film Festivali (1970) En başarılı film/en başarılı erkek oyuncu; Umut (1970)-2. Adana Film Şenliği (1970) En iyi film/en iyi senaryo/en iyi erkek oyuncu-25. Uluslararası Cannes Film Festivali (1971) yarışma dışı gösterildi-27. Uluslararası Berlin Film Festivali (1977) Fibresci Ödülü; Acı (1971) Adana Film Festivali (1971)En başarılı ikinci film/en başarılı erkek oyuncu; Ağıt (1971)- Adana Film Festivali (1971)En başarılı film/en başarılı yönetmen/en iyi erkek oyuncu; Umutsuzlar (1971)-3. Adana Film Festivali (1971) En iyi üçüncü film; Arkadaş (1974)-Antalya Film Festivali (1975) En iyi ikinci film; Zavallılar (1974)- 12. Antalya Film Festivali (1975) En iyi üçüncü film;

Endişe (1974)-12. Antalya Film Festivali (1975) En iyi film/en iyi senarist; Sürü (1978)-29. Uluslararası Berlin Film Festivali (1979) Jüri özel ödülü, Sinema Yazarları Derneği (1980) En iyi film/en iyi senarist, 32. Locarno Film Şenliği (1979) En iyi film, özel mansiyon, 10. Antwerp Film Festivali (1979) Belçika Kraliyet film arşivi ödülü/büyük ödül, Londra Film Festivali (1980) En özgün ve yaratıcı film, Valencia Film Festivali (1980) Büyük ödül; Düşman (1979) 30. Uluslararası Berlin Film Festivali (1980) En iyi senaryo jüri özel ödülü/Katolik kilisesi büyük ödülü, Sinema Yazarları Derneği (1981)En iyi üçüncü film/en iyi senaryo; Yol (1981) 35. Uluslararası Cannes Film Festivali (1982) Altın Palmiye ödülü.

İlk hikâyeleri On Üç, Salkım, Nasır, Doruk, Yeni Ufuklar ve Pazar Postası gibi dergilerde yayımlanan Yılmaz Güney hikâye dışında roman, deneme, mektup ve senaryo türlerinde eserler kaleme alır. Çocukluğundan itibaren okumaya ve edebiyata düşkün olan Güney’in gençlik dönemi hikâyeleri alttan alta bir sınıf bilinci taşısa da tam anlamıyla belirli bir dünya görüşüne yaslanmazlar. Yazar bu dönemde aynı zamanda sinema sektöründe oyunculuk ve yönetmenlik yapmaktadır.

Bu nedenle hikâyelerinin kurgusunda sinematografik öğelere rastlanır. Birey-toplum ilişkisi, ezilen insanlar, insanın hiçliği, yalnızlığı öykülerinin tematik evrenini oluşturur. Bu eserlerde yer yer düş ile gerçeğin iç içe geçtiği ve fantastik unsurların kullanıldığı görülür. Yazar, karakterlerin bilinçaltını okuyucuya sunmaya çalışır, psikolojik tahlillere yer verir. Hikâyelerde varoluşçuluk akımının etkileri gözlenir. Bu dönem eserlerinde yer yer şiirsel söylem göze çarpar.

Yılmaz Güney’in öykücülüğünün ilk evresinden sonra araya hapishane yılları girer. Bu dönemden sonra yazarın eserlerinde varoluşçu duyuştan ziyade somut gerçekliklerin ağır bastığı gözlemlenir. Artık dünya görüşünün üstün geldiği yapıtlar kaleme alır. Boynu Bükükler( 1966) / Boynu Bükük Öldüler (1971) romanı bu evreye denk gelir. Feodal üretim biçimi olarak ağalık düzeninin anlatıldığı romanda ahlak, sevgi ve insan ilişkileri gibi kavramlar sorgulanır. Köyü ele alması bağlamında eser Yaşar Kemal’in Çukurova’yı anlattığı hikâye ve romanlarıyla, Orhan Kemal’in eserleriyle benzerlikler taşır. Fakat romanda köyü terk eden kahramanların şehirdeki serüvenine de yer verilir. Eser, toplumsal düzende ataerkil erkek kimliğinin eleştirisini de içerir.

Hücrem-Salpa-Sanık (1975) üçlemesinde yazarın doğrudan mesaj kaygısı taşıdığı gözlemlenir. Çünkü Güney, artık sesinin geniş kitlelere ulaştığının ve bu kitleler üzerindeki etkisinin de farkındadır. Bu eserlerde toplumsal/siyasal olayları yazar. Hücrem’de devrimci düşünce ve sınıf mücadelesi temel izleklerdendir. Salpa’da aydın kesimin egemen ideoloji ile bağını Mehmet Salpa karakteri üzerinden sorgular. Sanık’ta ise Yaşar Yılmaz karakteri üzerinden tezini ortaya koyar. Buna göre kitlelerle organik bağı bulunmayan aydınlar yalnızlığa mahkûmdur. Soba, Pencere Camı, İki Ekmek İstiyoruz (1999), gecekondu çocuklarının suçla olan bağlantısını işler ve eserde çocuk cezaevlerinin durumu anlatılır.

Yazarın senaryolarında gözlem gücünün ağır bastığı görülür. Güney’in yaşadığı ve gördüğü her şey senaryolarının malzemesini oluşturur. Denemeleri toplumsal ve siyasal meseleler üzerinedir. Selimiye Mektupları (1995) ise 1972-74 arasında yazarın Selimiye Cezaevinden eşi Fatoş Güney’e yazdığı mektuplardan oluşur.

Yılmaz Güney’in eserleri: Boynu Bükükler (1966 Roman), Boynu Bükük Öldüler (1971 Roman), Umut (1975 Diğer), Arkadaş (1975 Diğer), Umutsuzlar (1975 Diğer), Hücrem (1975 Roman), Salpa (1975 Roman), Sanık (1975 Roman), Baba (1976 Diğer), Asılacak Adam (1976 Diğer), Seyyit Han (1976 Diğer), Endişe (1976 Diğer), Ağıt (1976 Diğer), Zavallılar (1976 Diğer), Acı (1977 Diğer),

Yumurtalık Olayı ve Yılmaz Güney (1977 Diğer), Hudutların Kanunu (1977 Diğer), Aç Kurtlar (1977 Diğer), Savunma (1977 Diğer), Faşizm Üzerine (1979 Deneme), Paris Komünü Üzerine (1979 Deneme), Siyasal Yazılar (3 Cilt) (1985 Deneme), Ölüm Beni Çağırıyor (1988 Hikâye), Yunan Bıçağı (1990 Hikâye), Yol (1994 Diğer), Sürü (1994 Diğer), Selimiye Mektupları (1995 Mektup), Duvar Yılmaz  (1999 Diğer), Oğluma (1999 Diğer), Soba, Pencere Camı, İki Ekmek İstiyoruz (1999 Roman).

Paylaşın

Gülsüm Niyazi Kimdir? Hayatı, Eserleri

Osmanlı’nın son zamanlarında ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında eser veren Gülsüm Niyazi, modern Türk edebiyatının ilk kadın yazarlarındandır. Niyazi, Tanzimat dönemiyle birlikte edebiyat dünyasında sesini duyurmaya başlayan diğer kadın yazarlar gibi kadının toplumdaki yerini, ev-aile ilişkilerini ve evlilik kurumunu konu alan hikayeleriyle bilinir.

1925 yılında Orhaniye Matbaası’nda basılan Son Basamak[1] adlı öykü kitabının yazardır. Unutulan eser, günümüz Türkçesine çevrilerek 2018 yılında yeniden basılmıştır.

Eserde kadın, aile ve evlilik kurumu konuları işlenir. Yazar, Türkiye’de Tanzimat sonrası dönemde hak ve özgürlük talebi mücadelelerinde boy göstermeye başlayan kadınların seslerini duyurmalarında öncülük etmiştir. Eser, diğer bir yönüyle Osmanlı İmparatorluğu döneminden ulus devlet anlayışına sahip Türkiye devletine geçiş aşamasında aile ilişkilerine ve evlilik kurumuna ait izlerin sürülmesi ve Cumhuriyet ile birlikte getirilen yeniliklerin ikili ilişkiler odağında ortaya koyduğu farkların incelenmesi bakımından önemli bir örnek teşkil etmektedir.

Gülsüm Niyazi’nin yazılarına aralarında Fatma Aliye ve Makbule Leman gibi isimlerin de bulunduğu; 1896-1925 yılları arasında kadın erkek ilişkilerine ve evliliğe yönelik eserler veren sekiz farklı kadın yazarı bir araya getiren İzdivaçlar, İttifaklar ve İhtilaflar adlı derleme kitapta yer verilmiştir.

Toplamda yedi farklı öyküden oluşan bu eser hikâye içinde hikâye anlatma tekniği kullanılarak meydana getirilmiştir. Yazar, kaleme aldığı metinlerde özellikle İstanbul’un üst sınıflarına mensup çiftlerinin ilişkilerine odaklanmış ve evlilik kurumuna kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyet perspektifinden yaklaşmıştır. Son Basamak, bu özelliği ile çoğunlukla kadınların tecrübelerini temel alan ve tek bir cinsiyetin odağında işlenerek ilerleyen evlilik hikayelerinden farkını ortaya koymuştur.

Son Basamak’ta yer alan hikayeler: Tereddüt: Dürnev’den Beria’ya, Güzel Fahire Hanım, Beyaz Gölge, Daüssirka, Naciye’nin Kabul Günleri, Ölüye Aşık, Çengel.

Eserde yer verilen hikayelerin büyük bir kısmı; ikili ilişkiler, aldatmalar, aldanışlar, saplantılar ve bireyin ait olduğu sınıfsal konumun ilişkilere yansıması gibi konulara değinirken ‘Çengel’, dönemi daha geniş bir çerçeveden ele almış; topluma sosyal ve tarihsel açıdan yaklaşmıştır. Çocukluğu ve kent tecrübelerini de içinde bulundurması bakımından ‘Çengel’, diğer hikayelerden ayrılır.

Paylaşın

Gülistan İsmet Kimdir? Hayatı, Eserleri

21 Mart 1874 yılında Saraybosna’da dünyaya gelen Gülistan İsmet, 1948 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Annesi Hüsnügül Hanım, Sultan Abdülaziz’in sarayında yetişen Çerkez asıllı bir cariye, babası Binbaşı Mehmet Tevfik Bey, Bağdatlı bir şeyhin oğludur.

Sekiz yaşındayken Üsküdar Amerikan İnas Mektebi’ne girmiş, 10 sene aralıksız ve yatılı olarak eğitim almış ve 1891’de mezun olmuştur. Gülistan İsmet, Amerikan Kız Koleji’nin orta kısmından mezun olan ilk Müslüman Türk kızıdır. Mektepten sonra eğitimine özel olarak devam etmiş, kısa bir süre öğretmenlik yapmıştır. Müzik eğitimine İngiltere’de devam etmiş, bir süre Fransa’da bulunmuştur. İyi derecede İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir.

1897’de Meclis-i Mebusan başkâtibi Mustafa Asım Bey ile evlenmiş, üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Selanik’teyken eşi ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılmış, cemiyetin Avrupa ve Amerika basınına gönderdiği bildirileri İngilizceye tercüme etmiştir. İnkılaptan sonra Selanik’te “Şefkat” isminde bir hayır cemiyetinin temellerini atmış, ancak ilerleme kaydedemeden İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır.

Gülistan İsmet, Hanımlara Mahsus Gazete’nin başyazarlarından biridir. Bu gazetede 1896-1902 yılları arasında 84 yazısı yayınlanmıştır. Bunlardan 54 tanesi tercümedir. İngilizceden çevirdiği “Şıklık Faciası” adlı romanı 151-163 numaralı sayılarda; Fransızcadan tercüme ettiği “Birinci Mükâfat” isimli romanı ise 339-377. sayılar arasında yayınlanmıştır.

Gülistan İsmet’in eserleri: Şıklık Faciası (Roman), Birinci Mükâfat (Çeviri).

Paylaşın

Güler Ertan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Nisan 1940 yılında Balıkesir’in Susurluk ilçesinde dünyaya gelen Güler Ertan, ilkokul eğitimini bir öğretmenin beş farklı sınıfı bir arada okuttuğu Susurluk ilkokulunda okudu.

1952 yıllarında İstanbul’a gelerek orta ve lise eğitimini bitirip 1959 yılında Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu Grafik bölümünün yetenek sınavını kazanarak eğitimini tamamlamıştır. 1963 yılında mezun olup 1964’te de aynı kuruma fotoğraf asistanı olarak atanarak görev almıştır.

1968 yılında Avusturya hükûmetinin vermiş olduğu bir bursla Viyana’da renkli fotoğraf ve karanlık odada uygulanan fotoğrafik çalışmalarını sürdürmüştür. Viyana’da tezini hazırlamış ve Türkiye’ye dönerek öğretim üyeliği görevine başlamıştır.

Güler Ertan’ın eserleri: Çağdaş Fotografi Sanatı (1977), Fotoğraf Terimleri Sözlüğü (1994), Açıklamalı Fotoğraf Terimleri Sözlüğü (2004), 1960 Sonrası Türk Fotoğrafı (2005), Dünden Bugüne Fotoğraf (2007), Görsel Sanatlarda Anlam ve Algı (2016), Fotoğrafımızda 1960’tan Günümüze (2017).

Paylaşın

Güldal Okuducu Kimdir? Hayatı, Eserleri

1958 yılında Gümüşhane’nin merkez ilçesine bağlı Çamlıköy (Mavrengel) köyünde dünyaya gelen Güldal Okuducu’nun babasının adı Tahir Okuducu, annesinın adı ise Kebire Okuducu’dur.

Yüksekokul mezunu olan Güldal Okuducu, eğitimci ve yayıncı olarak çalıştı. Güldal Okuducu, ders kitapları ve öykü kitapları yazdı.

Güldal Okuducu, 2002 genel seçimlerinde CHP’den XXII. Dönem (03.11.2002 – 22.07.2007) İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı.

Güldal Okuducu’nun eserleri: Yarın Gene Uzak (2001), Dilsizdi Herkes (2008), Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Kadınının Kısa Tarihi (2014).

Paylaşın