CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Partiyi Kime Devredeceğini Açıkladı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ‘geminin limana en kısa zamanda yanaşacağını’ belirterek, neden aday olduğuna ilişkin ise “Gemiyi limana güvenli bırakmak için. Bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim. CHP’nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım. İmbikten süzülen bir birikim” dedi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Mevcut kişiler arasında böyle biri var mı?” sorusuna ise,  “Var ama görünür hale gelmesi lazım. Şimdilik bu kadar konuşalım” yanıtını verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Sözcü’den İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na divan başkanlığı teklifini neden götürdüğünü “Ekrem Bey’in eli güçlensin diye. İstanbul’da seçimlerde eli daha güçlü olsun diye bu teklifi yaptım” sözleriyle açıkladı.

Kendisine yönelik eleştiriler sorulan Kılıçdaroğlu, “İttifaklar, Ümit Özdağ ile yapılan protokol ve 39 milletvekili vermenizden dolayı… Hiç ‘Millet İttifakı yanlıştı’ diye düşündünüz mü?” sorusuna “Hayır” yanıtını vererek, “Cumhuriyet bu haldeyken, ülke bu haldeyken, eğitim, ekonomi bu haldeyken siz ne yaparsınız? Sizinle aynı idealleri paylaşanlarla bir araya gelmez misiniz? Cumhuriyet’in kuruluşuna bakın. Gazi Mustafa Kemal’in arkadaşlarına bakın. Cumhuriyet’i kurmak için bir araya geldiler mi, geldiler. Dünya görüşü bile farklıydı ama bir araya geldiler” açıklaması yaptı.

Kılıçdaroğlu, eleştirilerle ilgili açıklamasına şöyle devam etti: Cumhuriyet’i yaşatmak için bir araya gelmekten başka ne yapabilirsiniz? Çok acımasızca eleştirildik. Herkesi dinledim. Büyük bir kısmı önyargıdan kaynaklanıyordu. Onları da dinledim. Eleştirilebilir ama sağduyuyla… Biz uzun yıllardır hiç milletvekili çıkaramadığımız yerlerden milletvekili çıkardık. Bu kadar acımasızlık olabilir mi? Biz sadece bir siyasi partiyle uğraşmadık, iktidarın kontrolüne geçen bir devlet bürokrasisiyle uğraştık. Sanıyorlar ki her şey güllük gülistanlık da biz kazanamadık. Yahu bırakmadılar ki biz bir muhasebe yapalım. Ona bile fırsat vermediler. Bütün bunlara rağmen hepsini dinledim.”

Kılıçdaroğlu, eksikliğin nerede olduğu sorusunu ise, “Oyumuzun düşük olduğu kırsala daha ağırlık verebilirdik. Ben büyük mitinglere hep karşı çıktım. Seçim meydanına gelen kişiler, kırsalda, mahallelerde çalışsaydı, kurultayda harcadığımız enerjiyi cumhurbaşkanlığında harcasaydık çok daha farklı bir sonuç elde ederdik.” diyerek yanıtladı.

Kılıçdaroğlu, CHP’nin sağa kaydığı eleştirilerine ise, “CHP her kesimle diyalog kuruyor” şeklinde yanıt verdi.

Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Esenyurt İlçe Başkanı Halis Kahriman’a belediye başkanlığı vaat ettiği yönündeki iddiaları da “Ben kimseye bir vaatte bulunmadım. Başka partilerden yönetici konumunda kişiler bize gelmek istiyorlarsa önce liderini arar, sorarız. Böyle bir şey konuşulmadı. Onların gönlünden geçebilir ama bu konuşulmadı” diyerek yalanladı. Kılıçdaroğlu, iddiayla ilgili ‘kırıldığını’ belirten DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı Kurultay’dan sonra ziyaret edeceğini söyledi.

“Seçilseydim yanımda olacaklardı, şimdi karşımdalar”

Kılıçdaroğlu, değişim isteyip kendisine destek vermeyenlerle ilgili de, “Seçilseydim yanımda olacaklardı evet, şimdi karşımdalar… Kimin haklı olup olmadığını toplumun vicdanına bırakmak lazım. Gemi en kısa zamanda limana yanaşacak” diye konuştu.

Aday mısınız sorusunu “Hiçbir zaman ‘adayım’ demedim ama örgüt aday gösterirse adayım” diyerek yanıtlayan Kılıçdaroğlu, ‘geminin limana en kısa zamanda yanaşacağını’ belirterek, neden aday olduğuna ilişkin ise “Gemiyi limana güvenli bırakmak için. Bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim. CHP’nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım. İmbikten süzülen bir birikim” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Mevcut kişiler arasında böyle biri var mı?” sorusuna ise,  “Var ama görünür hale gelmesi lazım. Şimdilik bu kadar konuşalım” yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu, CHP’de değişim isteyenlerin ‘partiyi danışmanların’ yönettiği yönündeki görüşlerine ilişkin de, “Doğru bir yorum değil. Kaldı ki bir genel başkan her şeyi paylaşmaz. Bu işin doğasında vardır. TÜİK’in önüne gittim, Milli Eğitim Bakanlığı’na gittim, SADAT’a gittim. Evet, bazılarını son anda haber veriyordum, çünkü biz oraya gidene kadar duyulmaması lazım” şeklinde konuştu.

“Genel başkan değişim olmazsa İstanbul kaybedilebilir” görüşü sorulan Kılıçdaroğlu, İstanbul kaybedilmeyecek” diyerek “İttifak olmasa da mı?” sorusunu “Kesinlikle…” diyerek yanıtladı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan “Gazze” Tepkisi: Katliama Sessiz Kalan…

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze’ye yönelik hava ve kara saldırılarını yoğunlaştırmasına tepki göstererek, “Dünya, ya bu katliama dur diyecek ya da ortak olacak, bunun ortası yok!” dedi.

Haber Merkezi / Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının “Aksa Tufanı” operasyonu sonrası başlayan Filistin – İsrail savaşının 22. günü, İsrail, abluka altında tuttuğu Gazze’ye yönelik hava ve kara saldırılarını yoğunlaştırdı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, saldırılarını yoğunlaştıran İsrail yönetimine tepki göstererek şu ifadeleri kullandı:

“Dış dünyayla bağlantısı koparılan Gazze, ağır bir bombardıman altında… Gazze’de masumlar katlediliyor, yetmezmiş gibi, İsrail Başbakanı hala hastaneleri hedef gösteriyor. Bu gece, bu katliama sessiz kalan herkesin eline masum kanı bulaşır. Dünya, ya bu katliama dur diyecek ya da ortak olacak, bunun ortası yok! Dualarım mazlum Filistin Halkı için…”

SP Lideri Karamollaoğlu, “2 milyondan fazla insandan haber alınamıyor. Bugüne kadar İsrail’in Gazze’deki soykırımına seyirci kalan Batı ülkeleri artık insanlık suçuna karşı İsrail’in bu soykırımına engel olmalıdırlar” dedi ve ekledi:

“Aksi takdirde tarih onları da bu soykırımının ortağı olarak anacaktır. İslam dünyası ise Türkiye öncülüğünde bu gece izzet ve onurunun karanlığın içinde boğulduğunu izlemek yerine harekete geçmeli, tüm dünyaya ve işgalcilere Filistin’in sahipsiz olmadığını göstermelidir.”

Akşener, İsrail’in Gazze’ye saldırılarıyla ilgili sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “Gazze’de gün geçtikçe büyüyen zulüm, bu geceki kara harekâtıyla artık geri dönülmez bir boyut kazanıyor. Uluslararası tüm normların hiçe sayıldığı böylesi bir vahşete engel olamayan uluslararası toplum; bu saatten sonra insan haklarını nasıl savunacak? Nasıl demokratik değerler, nasıl barış diyebilecek?

Netanyahu terörüne göz yummaya devam edenler, hiç şüphesiz ki; tarihe bir utanç vesikası olarak geçecekler. Uluslararası güvenliğin bir krize terk edilmemesi için tüm devletleri acilen bu terörü durdurmak üzere birleşmeye davet ediyorum.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından, “Ey Müslüman ayağa kalk. Ey insanlık ayağa kalk. Gazze’de katledilen insanlıktır. İsrail devlet terörü uygulayarak kadın çocuk demeden masum sivilleri katlediyor, dünya seyrediyor, yeter, yeter” paylaşımında bulundu.

İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı

İsrail Savunma Güçleri (IDF) Sözcüsü Daniel Hagari, Gazze’ye yönelik saldırıları yoğunlaştırdıklarını belirterek, “Hava Kuvvetleri çok kapsamlı bir şekilde yer altındaki hedeflere saldırı düzenliyor ve terörist altyapıyı hedef alıyor. Son günlerde düzenlediğimiz hücum faaliyetlerinin devamı olarak bu akşam kara birliklerinin operasyonlarını genişleteceğiz” ifadelerini kullandı.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da Hamas’ın Gazze’deki tünellerini yok etmek amacıyla planladıkları kara harekatının uzun süreceğini ve zorlu olacağını belirtmiş, bakanın sözleri ucu açık bir savaşa işaret ettiğinden endişeleri arttırmıştı.

Gazze’de kontrolü elinde bulunduran Hamas, İsrail’in kara operasyonlarını genişleteceği açıklaması ile ilgili olarak, “Arap, Müslüman ülkeleri ve uluslararası kamuoyunu sorumluluk almaya, bu suçları ve insanlarımıza karşı katliam dizisini durdurmaya çağırıyoruz” açıklaması yapmıştı.

Hamas’ın silahlı kanadı İzeddin El Kasım Tugayları, Gazze’nin kuzeyinde İsrail ordusu ile çatıştıklarını açıkladı. Hamas açıklamasında Gazze’nin kuzeyinde yer alan Beyt Hanun ve merkezde yer alan Bureij’de İsrail güçleri ile “şiddetli çatışmaların” yaşandığını aktardı.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Demokrasinin Tam Ve Belirgin Olması İçin Çalışacağız

Partisinin düzenlediği ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılı Resepsiyonu’nda konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Demokrasinin tam ve belirgin olması için çalışacağız ve çaba harcayacağız. Değerli dostlarım, sizler de biliyorsunuz; gerçek bir demokrasiyi inşa etmek için yol çetin, zorlu, meşakkatli olabilir” dedi ve  ekledi:

Haber Merkezi / “Ancak onlar Cumhuriyet’i kurarken asla yılmadılar. Onların izinden giden bizler de aynı amaç doğrultusunda çalışacağız ve asla yılmayacağız. Değerli katılımcılar; sizlere ‘dostlarım’ dedim. Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutladığımız bu güzel akşamda bizleri yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza tekrar, saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.  Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın demokrasi.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin düzenlediği “Cumhuriyetimizin 100. Yılı Resepsiyonu”na katıldı. Burada bir konuşma yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının kurduğu güzel Cumhuriyetimiz, 100 yaşına girdi. İkinci yüzyılın arifesindeyiz. Bu kutlu günü yaşamaktan, üstelik O’nun iki büyük eserinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak, bu günü görmekten dolayı tarifsiz bir mutluluk içinde olduğumu ifade etmek isterim. Değerli dostlarım; Cumhuriyet ne demektir, en güzel tanımını Cumhuriyet’i kuran Büyük Atatürk yapmıştır. Atatürk, ‘Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’ der.

Çünkü Cumhuriyet, birlikte alın teri döküp, birlikte yükselmenin yoludur. Çünkü Cumhuriyet, eşitliktir, özgürlüktür, yani adalettir. Cumhuriyet, ilimdir, fendir, çağdaşlıktır. Cumhuriyet demokrasiye giden yolun ilk ve en önemli adımıdır. Cumhuriyet bir gecede kurulmuş, bulunmuş bir fikir değil, ilmek ilmek, bedel ödenerek ulaşılmış bir hedeftir. Aynı zamanda Cumhuriyet, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de bir gençlik düşüdür.

Dikkat ediniz, ‘Gençlik düşü’ diyorum. Bizler hep, Büyük Atatürk’ün, 28 Ekim 1923 akşamı, ‘Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz’ sözünü çok iyi biliriz ve hatırlarız. Bu söz doğrudur ve gereği de yapılmıştır. Ancak bu sözün arkasında yıllar süren bir mücadele, yıllar süren bir emek, yıllar süren bir fikriyat vardır. Atatürk’ün Cumhuriyet hedefi 1906 yılında, Şam’daki görevinden gizlice geldiği Selanik’te, arkadaşlarıyla yaptığı toplantıyla başlar.

Bu gece buluşmasının ayrıntılarını Hüsrev Sami Kızıldoğan, ‘Vatan ve Hürriyet: İttihat ve Terakki’ adlı yazısında kaleme alır. Buluşmada Atatürk, Şam’daki görevi sırasında kurduğu ‘Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nden söz eder. Ve nihai amacını ise ‘Milleti hâkim kılmak’ diye anlatır. Bakınız; 1906 yılında, 25 yaşındaki Mustafa Kemal, nihai amacını, ‘Milleti hâkim kılmak’ olarak anlatır. O gece, Atatürk sözlerini tamamladıktan sonra Hüsrev Sami Bey’e döner, tabancasını masanın üstüne koymasını ister.

Hüsrev Sami Bey o anı şöyle anlatır: ‘Taşıdığım Browning tabancamı masanın üzerine koydum. Hepimiz ellerimizi bu tabancanın üzerine koyarak, ölünceye kadar bu kutsal dava uğruna çalışacağımıza ant içtik…’ Böylece Mustafa Kemal ve arkadaşları, millet egemenliğine duydukları inancı bir yeminle kalıcılaştırıyorlar. Ki unutmayınız; bu yemin daha sonra, ‘Hâkimiyet bilâkaydüşart milletindir’ ilkesiyle vücut buluyor.

Bu hayat akışı, 25 yaşında vatan ve millet sevdalısı bir genç subayın hem ülkesine, hem halkına, hem de milletin egemenliğine duyduğu sarsılmaz inancın ve kararlı bir mücadelenin hikâyesidir. Her şeyi milleti için, milletle beraber gerçekleştiren bir liderin ülkesine bırakabileceği en güzel armağan, bağımsız bir Cumhuriyet’tir. Bizler, Büyük Önder Atatürk ve yol arkadaşlarının çizdiği istikamette, 100 yıl sonra, yeni bir görev ve hedefle bir aradayız.

Onlar, düşünü kurdukları Cumhuriyet’i inşa ettiler. Bizlere düşen görev ise, güzel Cumhuriyetimizi, eksiksiz bir demokrasi ile taçlandırmaktır. Çünkü Mustafa Kemal ‘Demokrasinin tam ve en belirgin hükûmet şekli Cumhuriyettir’ der. Demokrasinin tam ve belirgin olması için çalışacağız ve çaba harcayacağız.

Değerli dostlarım, sizler de biliyorsunuz; gerçek bir demokrasiyi inşa etmek için yol çetin, zorlu, meşakkatli olabilir. Ancak onlar Cumhuriyet’i kurarken asla yılmadılar. Onların izinden giden bizler de aynı amaç doğrultusunda çalışacağız ve asla yılmayacağız. Değerli katılımcılar; sizlere ‘dostlarım’ dedim. Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutladığımız bu güzel akşamda bizleri yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza tekrar, saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.  Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın demokrasi.”

İsrail’e sert tepki

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu daha sonra sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Dış dünyayla bağlantısı koparılan Gazze, ağır bir bombardıman altında… Gazze’de masumlar katlediliyor, yetmezmiş gibi, İsrail Başbakanı hala hastaneleri hedef gösteriyor. Bu gece, bu katliama sessiz kalan herkesin eline masum kanı bulaşır. Dünya, ya bu katliama ‘dur’ diyecek ya da ortak olacak, bunun ortası yok! Dualarım mazlum Filistin Halkı için…” ifadelerini kullandı.

İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari bugün akşam saatlerinde yaptığı açıklamada “Kara kuvvetleri bu akşam operasyonları genişletiyor. Gazze sakinlerine güneye gitme çağrısı yapıyoruz” demişti. Hagari, ayrıca kuzey sınırındaki İsrail ordu kuvvetlerinin “yüksek alarm” durumunda olduğunu kaydetmişti. Filistin telekomünikasyon şirketi “Jawwal” ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Gazze’deki tüm telefon ve internet hizmetlerinin kesildiğini duyurmuştu.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu İle İmamoğlu’ndan Bir Saatlik Görüşme: Açıklama Yapılmadı

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile İBB Başkanı İmamoğlu, bir saat süren bir görüşme gerçekleştirdiler. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu, görüşme sonrası basın mensuplarına herhangi bir açıklamada bulunmadılar.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çankaya Belediyesi’nin Ahlatlıbel Tesisleri’nde saat 09.30’da bir araya geldi.

Ekrem İmamoğlu ile İle Kılıçdaroğlu arasındaki basına kapalı görüşme bir saat sürdü. Farklı araçlarla tesisten ayrılan Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu, basın mensuplarına herhangi bir açıklamada bulunmadı.

4-5 Kasım’da 38’inci Olağan Kurultayı’nı gerçekleştirecek CHP’de kurultay gündemi devam ediyor. Kılıçdaroğlu’nun görüşmede İmamoğlu’na Kurultay Divan Başkanlığı’nı önereceği iddia edilmişti.

Gazeteci İsmail Saymaz, görüşmenin ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’nun divan başkanlığı konusunda anlaştığını yazdı.

Saymaz şunları söyledi: Kılıçdaroğlu, bir hafta önce İmamoğlu’na haber göndererek, kurultayda divan başkanı olması teklifini iletmişti. İmamoğlu sıcak baktığını söylemişti. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu bugün görüştü ve anlaştı. 4 Kasım’daki CHP kurultayında divan başkanlığını İmamoğlu yapacak.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan 100. Yıl Kutlamalarının Ertelenmesine Sert Tepki

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “‘Filistin’de bunlar oluyor, biz şenlikleri erteleyelim’ diyorlar. Bir 100 yıl sonra mı şenlik yapacaksınız? Bunlar şenliği başka türlü anlıyorlar galiba. Anmak demek, 100. yılı kutlamak demek, bilim insanlarının, sanatçıların, esnafın konuşması demek. Anıtkabir’i ziyaret etmek demek. Şehitlerimizin mezarını ziyaret etmek demek. Eğlenmek, gülmek dolayısıyla 100. yılı kutlamak demek” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bizim belediyelerimizin olduğu her yerde her yer bayrağımızın renginde kırmızı beyaz olacak ve Cumhuriyetin 100’üncü yılı şenlik havasında turnuvalarla, konserlerle, yürüyüşlerle kutlanacak. Yani Cumhuriyet Halk Partisi 100’üncü yılımızı coşkuyla halkımızla birlikte kutlayacak.”

Kılıçdaroğlu, Filistin – İsrail savaşına ilişkin ise, “2 binden fazla çocuk katledildi, 5 binden fazla insan hayatını kaybetti. Hastane bombalanır mı ya? Akıl var mantık var. Ama bir insanın gözü dönmüşse, koltuğun derdine düşmüşse, bunu Netanyahu için diyorum, elbette hastaneyi bombalarlar… Ortadoğu ateş topuna döndü, bizimkiler bağırıyorlar: ‘Biz gelip arabulucu olalım mı?’ diye. Kimse bu sesi duymuyor. Niçin kimse duymuyor? Çünkü artık Türkiye dış politikasında güven veren bir devlet olmaktan çıktı” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasının önemli bir bölümünü, Cumhuriyetin 100. yıl kutlamalarının ertelenmesine ve Filistin – İsrail savaşına ayırdı: Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Bütün dünyanın gözünün önünde masum çocukların katledildiğini görüyorsunuz, kadınların öldürüldüğünü, yaşlıların öldürüldüğünü görüyorsunuz. Nerede? Filistin’de. Kendilerini uygar bir dünyanın parçası olarak tanımlayan o sözde devletlerin yöneticileri ne yapıyor? Akan kanı mı durduruyorlar, hayır. Ellerinden gelse, utanmasalar alkış tutacaklar. 21. yüzyılın dünyasından söz ediyorum.

İki bini aşkın çocuk katledildi. Beş bini aşkın insan hayatını kaybetti. Hastane bombalanır mı? Akıl var, mantık var. Ama bir insanın gözü dönmüşse, artık bir şeyi görmüyorsa, kendi koltuğuna düşkünse, Netanyahu için söylüyorum; onlar giderler, elbette hastaneyi de bombalarlar. Bunun bütün dünyanın gözünün önünde yapılması, 21. yüzyılın dünyası için en büyük ayıplardan birisidir.

Geçmişte, Türkiye Ortadoğu’nun en güven veren ülkesiydi. Avrupa ve Ortadoğu arasında güzel bir coğrafyamız var. Güzel bir köprüdeyiz, Asya ile Avrupa arasında güzel bir köprüyüz. Türkiye Ortadoğu’da yaşanan bütün sorunlar açısından sorunu ilk çözecek ülke olarak akla gelirdi. Çünkü Türkiye dış politikası ile güven veren bir ülkeydi… Bugün geldiğimiz noktada Türkiye güven veren bir ülke olmaktan çıktı. Oysa pek çok uluslararası kuruluşun oluşumunda, özellikle İslam dünyası ve Orta Doğu’da Türkiye önderlik yapardı.

Bir sorun çıktığı zaman gelir Türkiye’nin kapısını çalarlardı. Bizim bu sorumuzu gelin çözün, diye. Bunun temelinde güven yatardı. Ama üzülerek ifade edeyim, son yıllarda Türkiye bu güveni kaybetti. Orta Doğu ateş topuna döndü. Bizimkiler bağırıyorlar, ‘Biz gelip arabulucu olalım mı, bizi arabulucu olarak görün’ diye. Kimse bu sesi duymuyor. Soru şu, ne için kimse duymuyor? Hangi gerekçe ile kimse duymuyor? Çünkü artık Türkiye, dış politikasında güven veren bir devlet olmaktan çıktı. Güven vermiyoruz…

Ortadoğu’nun yüzünü bize dönmesi ne demektir biliyor musunuz? Demokrasiye dönmesi demektir. Kadın ve erkek eşitliğine dönmesi demektir. Ortadoğu halkları bize imreniyor. Bizim gibi olmak istiyorlar. Özgür bir ülkede yaşamak istiyorlar. Ama bizim ülkenin yöneticileri de Orta Doğu’nun kralları gibi olmak istiyorlar.

Aramızda derin bir görüş ayrılığı var. Eğer dış politikayı, iç politikadan ayırmazsanız, iç politikanın malzemesi olarak kullanıp, oraya eklemlerseniz, o zaman dış politika dış politika olmaktan çıkar ve siz güven kaybına uğrarsınız. Türkiye geçmişte sorular çözmeye talip olmazdı, sorunları çözmeye davet edilirdi. Şimdi bizimkiler bağlıyorlar, ‘Gelin biz size arabuluculuk yapalım’. Ama kimse dinlemiyor. Sözü dinlenen bir Türkiye’den Orta Doğu’da dışlanan Türkiye konumuna geldik.

Arabuluculuk rolünü Katar’a verdiler. Katar yapıyor bunu. Bazen öyle bir dil kullanıyoruz ki, herkesi kırıp geçiyoruz. Sözümüzün nereye gittiğini bile hesaplayamıyoruz. Amerika iki uçak gemisi gönderdi. Erdoğan bağırıyor, ‘ABD nere, Akdeniz nere? Ne işin var senin orada?’ Allah aşkına biz de sormaz mıyız? Senin damadının Amerikan uçak gemisinde ne işi var? Ben bunu sormaz mıyım? İkili oynamayacaksınız, dürüst ve namuslu olacaksınız. Devlette ikili politika olmaz. Açık ve net olacaksınız.

Evet, söyleyebilirsin. Neden o gemi oraya gidiyor, diyebilirsin. Ama derken, damadına bakacaksın. Yakınlarına bakacaksın. Neyi, nasıl yaptığına da bakacaksın. Türkiye güven kaybetti, doğru… Dışişleri Bakanlığı’ndaki bürokratlar, sırada bürokratlar değildir. Dışişleri Bakanlığı da sıradan bir bakanlık değildir. Türkiye’nin dış politikasını belirler… Rüşvet alandan büyükelçi yaparsanız, Türkiye’nin dış politikası güven vermez. Bunu 50 sefer söyledim… Güveni temelden sarsıyoruz biz… Güven kaybı, dış politikada çok temel bir kayıptır.

Cumhuriyetin 100’üncü yaşını kutlayacağız. Biz Cumhuriyeti kan ve gözyaşı ile kurduk. Ağır bedeller ödedik. Ülke düşman işgali altındayken; babalarımız, dedelerimiz, annelerimiz büyük mücadele verdiler. ‘Gözüm Sakarya’da ama düşüncem İstiklal Yolunda, yani İnebolu’da. Acaba silahlar gelir ve biz Milli Kurtuluş Savaşı’nı verir miyiz diye.’ Milli Kurtuluş Savaşı sıradan bir savaş değil. Ağır bedellerin ödendiği bir savaştır. Biz Cumhuriyeti kurarken, Milli Kurtuluş Savaşını verirken bütün mazlum milletlere örnek olduk… 100’üncü yılını kutluyoruz, şu iktidarın ve onun destekçisi bir partinin oyları ile yabancı askerler Türkiye’ye davet ediliyor.

100’üncü yılında. Ne için, terörle mücadele edecekmişiz. Eğer bir iktidar Türkiye Cumhuriyeti devletinin 100’üncü yılında; terörle mücadele konusunda kendi ordusuna, kendi güvenlik güçlerine güvenmeyip de yabancı bir ülkenin askerini Türkiye’ye davet ediyorsa, artık o iktidarın bu ülkeye vereceği hiçbir şey yoktur. Ben onun vatanseverliğinden kuşku duyarım. Vatansever değildir bu insanlar. Ne demek? 35-40 yıldır mücadele ediyor bu ülkenin ordusu, korucusu. Gittiğiniz her yerde anlatın. Cumhuriyetin 100’üncü yılında yabancı askerleri bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletine davet edecekler, çağıracaklarmış. Neymiş, terörle mücadele için. Söyledim, bir daha söyleyeyim. Bu topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz.

‘Filistin’de bu oluyor, olaylar var, çocuklar katlediliyor. Efendim biz, şenlikleri erteleyelim.’ Bunlar şenliği başka anlıyor galiba. Anmak demek, 100’üncü yılı kutlamak demek, bilim insanlarının, sanatçıların, esnafın konuşması, gençlerin sokaklarda yürümesi, meşale taşıması, Anıtkabir’i ziyaret etmesi demek. Şehitlerimizin mezarını ziyaret etmek, eğlenmek, gülmek, dolayısıyla 100’üncü yılı kutlamak demek. Dışişleri Bakanlığı’nın içinde bulunduğu fecaati az önce anlattım. Katar Büyükelçimiz, efendim Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlamayı ertelemiş. Ama beyefendi kendisi gitmiş düğüne.

Fotoğrafa baktım, dedim ki ‘Bu bir Dışişleri mensubu olamaz.’ Bürokratik hayatımda çok büyükelçi ile karşılaştım. Bizim büyükelçilerimiz onurlu dururlar. El pençe kimsenin önünde durmazlar. Bilirler ki ‘biz Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil ediyoruz.’ O temsilden asla ödün vermezler. Düğünde çekilen fotoğrafı gördüm, iki eli önünde. Süt dökmüş kedi gibi iki kişinin arasında duruyor. Vallahi bu dışişlerinin yetiştirdiği bir büyük elçi olamaz dedim. Telefon ettim. Yahu bu adam kim? Gerçekten bu adam dışişlerinin yetiştirdiği birisi mi? Hayır öyle değil. Fotoğraf bile bunu söylüyor aslında. Türkiye’de Dışişleri Bakanlığını bu hale getirirseniz, Türkiye’nin saygınlığına gölge düşürürsünüz.

“Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti”

Bütün hedefimiz, Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmaktır. Göreceksiniz bizim belediyelerin olduğu yerlerde bütün sokaklar ve caddeler kırmızı beyaz olacak. Bayrağımızın rengi olacak. Cumhuriyetimizi sevinç ve coşku ile kutlayacağız. Konserler, bordo gösterileri, fener alayları, dans gösterileri, tiyatro gösterileri, müzik dinletileri… Bütün bunların tamamı gerçekleşecek… Yani CHP 100 yıllık Cumhuriyeti coşku ile kutlayacak.

Mustafa Kemal Atatürk’ün üç cümlesini de ifade edeyim. ‘Demokrasinin tam ve en belirgin hükümet şekli cumhuriyettir’ diyor. Yani Cumhuriyet, demokrasiyi inşa etmenin ilk ve en temel adımıdır. Cumhuriyeti kurarsınız, oturtursunuz, arkasından demokrasiyi inşa etme süreci gelir. Bu söylüyor Mustafa Kemal Atatürk. ‘Cumhuriyet rejimi demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.

Biz cumhuriyeti kurduk, cumhuriyet 10 yaşını doldururken, demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe koymalıdır.’ Ve ‘Cumhuriyet bilhassa, kimsesizlerin kimsesidir’ diyor. Yani Cumhuriyet’te kimse kendini kimsesiz hissetmesin. O nedenle diyoruz ki, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti ve 100 yaşını dolduran yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi.”

Paylaşın

94 Milletvekili Kılıçdaroğlu İçin İmza Verdi: Son Dönem

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 130 milletvekilinden 94’ü ‘son dönem’ diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun 4-5 Kasım’da gerçekleştirilecek kurultayda Genel Başkan adayı olması için imza verdi.

Kurultayda genel başkanlık için Kemal Kılıçdaroğlu ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yarışması bekleniyor. CHP’de genel başkanlığa aday olabilmek için 1370 delegeden yüzde 5’inin imzası gerekiyor.

Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre, CHP’de 81 il ve 900’ü aşkın ilçede yapılan il ve ilçe kongreleri sona erdi. 4-5 Kasım’daki kurultay öncesi tamamlanan kongrelerde 51 il başkanı ile 413 ilçe başkanı değişti. 30 il başkanı ile 560 ilçe başkanı ise seçimleri yeniden kazandı.

Kongre takvimi çerçevesinde il ve ilçe başkan ve yönetimlerinin yanı sıra 1370 kurultay delegesi de belirlendi. CHP’deki 130 milletvekilinden 94’ü de Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan adayı olması için imza verdi.

Bugüne kadar 19’u olağanüstü 56 kurultay yapan CHP’de, 38. Olağan Kurultay 4-5 Kasım’da, Ankara Spor Salonu’nda düzenlenecek. Kurultayda, ilk gün genel başkan seçimi, ikinci gün ise Parti Meclisi (PM) ve Yüksek Disiplin Kurulu üyelerinin seçimi yapılacak.

Seçimlerin, “blok liste” ve kadın üyeler için pozitif ayrımcılık amacıyla ‘fermuar” yöntemiyle yapılması düşünülüyor. Genel başkanlık için Kemal Kılıçdaroğlu ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yarışması bekleniyor. CHP’de genel başkanlığa aday olabilmek için 1370 delegeden yüzde 5’inin imzası gerekiyor. CHP’de 38. Olağan Kurultay’dan iki hafta sonra da tüzük kurultayı yapılacak.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan “Tezkere” Açıklaması: Ülkemizde Yabancı Asker Postalı İstemiyoruz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Meclis’te bir tezkere görüşülüyor. Terörle mücadele tezkeresi olduğu kamuoyuna sunuluyor. Biz CHP olarak, ve doğrudan doğruya terör örgütünün saldırısına uğrayan bir kişi olarak teröre her zaman karşı çıktım. Terörle mücadele kaçınılmazdır. Ne gerekiyorsa bizden ne isteniyorsa eyvallah” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bir tezkere getirdiler. O tezkerede, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiği taktirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi’ yazıyor. ‘Ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diye bitiyor cümle. Cumhuriyeti kuran bir parti nasıl olur da yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesine izin verir? Biz kendi ülkemizin mübarek topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz. Kendi topraklarına yabancı askerleri davet edip terörle mücadele ayağı altında burada onların bazı müdahalelerde bulunmalarına izin vermek vatana ihanettir. Yabancı askerler Türkiye’de neye müdahale edecekler?”

Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında, “Bahçeli ve Erdoğan’dan yanıtlar istedim. Erdoğan’dan tık yok. Bahçeli bugün konuşmuş. ‘Türkiye’ye gayrimeşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur. Şayet olursa verilecek bir canımız vardır’ diyor. Bizleri kandıracaklarını sanıyorlar. Türkiye’ye meşru postallar gelebilir… Ben meşru postal da istemiyorum, ben kendi ülkemde yabancı asker postalı istemiyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklaması şöyle:

“Zor günler yaşıyoruz, bunun hepimiz bilincindeyiz, farkındayız ama A Milli Futbol Takımımız, yani Bizim Çocuklar Avrupa Kupası’na katılmaya hak kazandılar. Bizim Çocuklara inanıyorum, güveniyorum, inşallah kupayı getirecekler ve hep beraber mutlu olacağız.

Tabii değerli arkadaşlarım yakınımızda Filistin-İsrail çatışması da var, bütün dünyanın gözleri orada. Çocukların, kadınların, yaşlıların öldürülmesini hiçbir insan kabul edemez. Savaşın bir an önce sonlanması en büyük dileğimizdir, sağduyuya davet etmek bizim de görevimizdir ama İsrail’in uyguladığı politikanın en büyük eleştirilerini İsrailli aydınlardan aldığını da unutmamamız gerekiyor. Bu dünyanın haklı olarak Filistin davasına verdiği desteğin de bir anlamda ifadesidir. İsrailli aydınlardan Haaretz Gazetesi yazarı Gideon Levy aynen şunları yazıyor:

“Bütün bunların arkasında İsrail’in kibri yatıyor. İstediğimiz her şeyi yapabiliriz, yaptığımız şeylerin bedelini ise asla ödemeyiz ya da cezalandırılmayız diye düşünüyoruz. Sanki istediğimiz her şeyi yaparız da hiç rahatsız edilmeden hayatlarımıza devam ederiz diye düşünüyoruz. Filistinli insanları tutukluyor, öldürüyor, taciz ediyor, mülksüzleştiriyoruz. Aynı zamanda Filistinlilere pogrom, yani kıyım düzenlemekle meşgul İsrailli yerleşimcileri koruyoruz” diyor. Bu kadar açık, bu kadar net İsrail’i eleştiren bir İsrailli aydını görmedim ve kendisini gerçekten yürekten kutluyorum bir gerçeğin altını çizdiği ve dünyaya açıkladığı için. Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın Genel Komiser Lazzarini de “dünya insanlığını kaybetti” diyerek bu faciaya dikkati çekiyor.

Biz Filistin halkının kendi topraklarına kavuşmasını istiyoruz. Biz Mescidi Aksa başta olmak üzere bütün kutsal mekanlara saygı istiyoruz. Biz Filistin halkına yönelik insanlık dışı ablukanın kaldırılmasını istiyoruz. Biz akan kanların durdurulmasını istiyoruz ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Ortadoğu’ya barışın gelmesi için OBİT dediğimiz Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nın kurularak Türkiye’nin bu bölgeye barış getirmesini istiyoruz. Bu politika bizim politikamız ama hükümetin, şu andaki hükümetin de bunu uygulaması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım; Amasra maden faciası dolayısıyla Bartın ve Amasra’ya gittik. 14 Ekim 2022’de 43 madencimiz hayatını kaybetmişti. Davaları takip ediyoruz. Davaları takip ederken ne kadar dikkatli davrandığımızı, ne kadar haklı olduğumuzu, insanların haklarının savunulması gerektiğini ve bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’nin verdiği mücadeleyi de topluma anlatmak zorundayız.

Bakın değerli arkadaşlarım; uzun uzun olayı anlatmak istemem ama bir bilirkişi raporunda yer alan cümleleri sizlerle paylaşmak isterim: Metan oranının sadece patlama günü değil, defalarca riskli seviyeye çıktığı, bunların kayıtlarının müessesede olduğu, ancak böyle durumlarda dahi zaman zaman işçilerin çalıştırılmaya devam ettirildiği yazılmaktadır. Yani göz göre göre 43 işçinin ölüme gönderildiğini ifade ediyor. Yine aynı şekilde hayatını kaybeden bir madenci ailesinin açtığı dava sonucu gelen bilirkişi raporu: “Sonuç olarak Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğünün kazanın meydana gelmesinde yüzde 100 kusurlu olduğu ifade edilmektedir.” Yüzde yüz kusurlu…

Diyeceksiniz ki, peki yüzde yüz kusurluysa Türkiye Taşkömürü Genel Müdürü ne oldu? Terfi ettirildi. Sadece Amasra’da hayatını kaybeden maden işçilerinin ailelerine değil, nerede maden çıkarılıyorsa, kömür çıkarılıyorsa, yüzlerce metre aşağıda insanlar alın teri döküp ekmek parası kazanıyorsa, onların tamamının da hayatının riskli olduğunu ifade etmek isterim. Ama bu davayı hepimiz yakından izliyoruz; avukat arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız izliyorlar. Aileleri ziyaret ettim, iki aileyi ziyaret ettim, onlara da aynı şeyi söyledim. Siz hak talebinde bulunuyorsunuz, hak ve adalet arıyorsunuz. Hiç endişe etmeyin, Cumhuriyet Halk Partisi kim hak istiyorsa, adalet istiyorsa onların yanında olacaktır.

Kadınlar hiç endişe etmeyin, yalnız erkekleri ikna etmekten de çekinmeyin. Yüzde 50 cinsiyet kotasını ve fermuar sistemini getireceğiz. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi büyük tarihsel dönüşümlerin her zaman öncüsü olmuştur, burada da öncüsü olmayı sürdüreceğiz.

Meclis’te bir tezkere görüşülüyor, terörle mücadele tezkeresi olduğu kamuoyuna sunuluyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve doğrudan doğruya terör örgütünün saldırısına uğrayan bir kişi olarak teröre her zaman karşı çıktım. İnsan olan herkes teröre karşı çıkar. Terör bir insanlık suçudur; her yerde, her zaman, her ortamda ifade ettim. Terörle mücadele kaçınılmazdır. Terörle mücadele için ne gerekiyorsa, bizden ne isteniyorsa eyvallah, hiç itirazımız yok. Terörle mücadele konusuna bir tezkere getirdiler, güzel.

Bakın değerli arkadaşlar, o tezkerede şunlar yazıyor: “Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi.” Eyvallah, hiç itirazımız yok. Terör varsa, Türkiye’yi tehdit ediyorsa, Türk Silahlı Kuvvetleri yani güvenlik güçlerimiz giderler, müdahale ederler. Uluslararası hukukun da verdiği bir avantajdır bu, uluslararası hukuk buna izin veriyor. Ama cümle şöyle bitiyor: “Ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması…” Aynı amaçlara matuf olmak üzere; yani yabancı bir silahlı kuvvet Türkiye’ye gelecek ve burada belli olaylara müdahale edecek. Buna izin verin diyorlar.

Cumhuriyeti kuran bir parti, kökleri Kuvayı Milliye’de olan bir parti nasıl olur da yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesine izin verir? Akıl tutulması gibi bir şey… Söyledim, bir daha söylüyorum: Ben kendi ülkemde, biz kendi ülkemizde kadınıyla erkeğiyle, vatanseveriyle, bayrağını sevenle kendi ülkemizin mübarek topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz. Evet, bir daha ifade edeyim: Biz kendi ülkemizde, bu mübarek topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz. Kendi topraklarına yabancı askerleri davet edip, terörle mücadele ayağı altında burada onların bazı müdahalelerde bulunmalarına izin vermek açık ve net söylüyorum, vatana ihanettir. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum!

Yabancı askerler Türkiye’de neye müdahale edecekler? Ya neye müdahale edecekler? Terörle mücadeleyse, terörle mücadele konusunda kahraman ordumuz var, terörle mücadele konusunda polislerimiz var, terörle mücadele konusunda uzman çavuşlarımız var, terörle mücadele konusunda korucularımız var. Bunlar 30-35 yıldır terörle mücadele ediyorlar, 30-35 yıldır… Kimisi elini bıraktı, kolunu bıraktı, gözünü bıraktı, ayaklarını bıraktı terörle mücadelede ve onlar basın toplantısı yapıyorlar. Diyorlar ki: “Yabancı askeri davet işgaldir ve biz yabancı asker istemiyoruz. Eğer bize görev verilirse ayağım yok, cepheye giderim, kolum yok, cepheye giderim, gözüm yok, cepheye giderim” diyor. Daha ne desinler ya, daha ne desinler?..

Bunu söyledim ve onlardan bazı yanıtlar da istedim, Bahçeli’den ve Erdoğan’dan. Erdoğan’dan tık yok bildiğim kadarıyla, Bahçeli bugün konuşmuş. Şöyle diyor: “Türkiye’ye gayrimeşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur. Şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır.” Bakın değerli arkadaşlar, bizleri kandıracaklarını sanıyorlar. “Türkiye’ye gayri meşru yabancı postalları…” Yani meşru yabancı postallar gelebilir. Ben meşru yabancı postal da istemiyorum kardeşim. Ben kendi ülkemde yabancı asker postalı istemiyorum terörle mücadele konusunda. Meşru ne demek? Efendim ben el kaldıracağım, yabancı askerleri isteyeceğim, böylece meşruiyet kazanmış olacak. İstemiyoruz, istemiyoruz, yabancı askeri istemiyoruz… Terörle mücadeleyse gideriz. Terör bana saldırdı, size saldırmadı. Teröristler bana saldırdı, 1 askerimiz şehit oldu, size saldırmadı. Siz çocuklarınızı parayla pulla askere gönderdiniz, ben evladımı parasız pulsuz askere gönderdim.

Bir de efeleniyor: “Efendim, ABD’nin insansız hava aracımızı düşürmesinin hesabı er geç mutlaka sorulacaktır.” Sen külahıma anlat. Ya arkadaşlar, papazı teslim ettiklerinde bunlardan ses çıktı mı ya? Bakın tezkere yine şunu söylüyor: “Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak.” Yani yabancı asker buraya geldiğinde onun ne yapacağını, neler yapacağını, nasıl olacağını, yetkiyi Cumhurbaşkanına veriyorlar. Meclis hikaye, hiçbir yetkisi yok… Milli Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Gazi Meclis, Mustafa Kemal Atatürk’e Başkomutanlık yetkisini bile üç ay süreyle vermiştir… Biz bütün yetkiyi verelim, ne biliyorsanız yapın diye. E kardeşim sen papazı teslim ettin, ben sana nasıl güveneceğim? Çıktın milletin önüne: “Bu can bu bedende kaldıkça asla bu teröristi, bu papazı alamazsın” dedin. Güzel… Ne dedi Trump? “Bak beni kızdırma, senin mal varlığını araştırırım, dünyaya da duyururum.” Ne oldu? Papazı götürdün, tıpış tıpış teslim ettin. Ben şimdi sana mı güveneceğim?

Cemal Kaşıkçı cinayeti; toplum unutabilir ama bizim hafızamız unutmaz. Cemal Kaşıkçı cinayeti. İstanbul’da konsoloslukta Cemal Kaşıkçı öldürüldü. Dava açıldı, sonra bir tehdit geldi, götürdüler davayı teslim ettiler katillerine. Yani Suudi Arabistan’a götürdüler, davayı teslim ettiler. Ben şimdi sana mı güveneceğim, sana mı güveneceğim? O davanın bir itiraz şerhi vardır, bir hakimin yazdığı şerh vardır, o çok önemlidir.

Yine Kuzey Irak’ta bizim askerin başına çuval geçirdiler değil mi? Gazeteciler Erdoğan’a sordular: Amerika’ya nota verecek misiniz? “Ne notası kardeşim, müzik notasında mı söz ediyorsunuz?” Şimdi aslansın kaplansın; İHA düşürüldü, ben bunun intikamını alacağım. Elinden tutan mı var? Git intikamını alsana, elinden tutan mı var? Üstelik açıklamıyorsun, korkuyorsun, onlar açıklıyorlar biz düşürdük diye.

20 milyon dolara Mavi Marmara’daki haklı davamızı sattılar, 20 milyon dolar bağış yaptık dediler ve vatandaşlar bunu duymasın diye o 20 milyon dolarlık bağış sözleşmesini de gece saat 12’de Meclis’ten geçirdiler Meclis Televizyonunu da kapatarak. Biz bunları bilmiyor muyuz? Biliyoruz. Dolayısıyla Bahçeli yok canımızı veririz falan filan değil; yabancı asker buraya geldiğinde, sen davet ettiğinde Kemal Kılıçdaroğlu olarak yabancı askerlerin önünde bütün CHP’liler olarak duracağız ve onları kovacağız. Hiç tereddüdümüz yok, beraber gideceğiz, beraber mücadele edeceğiz ve bunları göndereceğiz. Yok öyle bir şey. Bu ülke Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir ülkedir. Ben Milli Kurtuluş Savaşı’nın tarihine ihanet getirmeyeceğim.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Parti Aleyhine Konuşanlar Ayrılacak

Yerel Yönetimler Marmara Bölge Toplantısı’nda konuşan Kılıçdaroğlu, “Kongrelerimiz yapılıyor, güzel tartışmalar oluyor, gayet güzel. Biz demokrasiyiz zaten, demokrasiyi getiren partiyiz. Farklı görüşler ortaya atılabilir ama kongre biter, seçimler biter, el ele, omuz omuza sahaya çıkmak durumundayız dedi ve ekledi:

“Kim, kongrelerden sonra parti aleyhine konuşursa, partiyi televizyonlarda tartışır hale getirirse, kimse kusura bakmasın onu partiden ayıracağım. Kimse kusura bakmasın, kimse. Çok açık, çok net söylüyorum. Tartışma eyvallah, başımın üstüne.”

Yerel Yönetimler Marmara Bölge Toplantısı, Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde yer alan bir otelde düzenlendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da toplantıda açıklamalarda bulundu.

İktidarın sığınmacı politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Bir sığınmacı deposuna döndü koskaca Türkiye Cumhuriyeti… Daha geçen gün Ankara’daki terör eyleminin faillerinin Suriye’den geldiği söylendi. Ne deniyor? Sınır namustur. Şu soruyu iktidar sahiplerine sormak zorundayız; o sınırda yazan ‘Sınır namustur’ sözünün gereğini yapıyor musunuz?” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “2020 yılında Suriyelilere 40 milyar lira dolar para harcandığı söylendi. 2023’teyiz, herhalde 10 milyar dolar harcanmıştır. 100 milyar dolarlık bir kaynağı sığınmacılara harcarken 3-5 milyar doları nerede bulurum diye kapı kapı dolaşan bir Türkiye var.”

TBMM’de gündeme gelecek tezkereye değinen Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki hafta parlamentoda bir tezkere görüşülecek. Tezkere, teröre karşı mücadele. Güzel… Teröre karşı hepimiz karşı çıkmak zorundayız. Çözemediğimiz bir cümle var; ‘Gerektiğinzde yabancı askerlerin Türkiye’ye davet edilmesi.’ Niçin? 30-35 yıl teröre karşı mücadele eden bizim Silahlı Kuvvetlerimiz, güvenlik güçlerimiz. Yabancı askerin bizim ülkemizde ne işimiz var. Eğer sizler CHP’liler olarak bunu bütün Türkiye sathına anlatmazsanız sorumluluğunuz var demektir” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Sayın Bahçeli’ye de sordum. Diyor ya ‘Ben milliyetçiyim.’ Sayın Erdoğan’a sordum. O da her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan bir kişi. Nasıl olduysa bunlar yan yana geldi! İkisine de sordum, kim bu yabancı askerler? Geçen gün Meclis Başkanı’nı ziyaret ederken kendisine sordum. Oradan da bir haber gelmedi.”

Yerel seçimler ile ilgili mesaj veren Kılıçdaroğlu, “İstanbul, İzmir’in, Mersin’in, Antalya’nın, Muğla’nın, Adana’nın, Ankara’nın, Aydın’ın, Tekirdağ’ın, Hatay’ın büyük başarılar sağladığını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Kocaeli İl Başkanımız söyledi, Kocaeli’yi de dahil edeceğiz. Balıkesir’i dahil edeceğiz, Manisa’yı dahil edeceğiz, Bursa’yı dahil edeceğiz. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Çalışarak ve yaptıklarımızı geniş kitlelere anlatarak bu başarıları elde edeceğiz. En çok halk diyelim İstanbul, diyelim Ankara, diyelim İzmir… CHP’li belediyelerin olduğu yerlere gelmek ister. CHP’li belediyelerin olduğu yerde huzur vardır çünkü.”

Öte yandan partisinin kurultayda atacağı adımları da anlatan Kılıçdaroğlu, delege sisteminin kaldırılacağını belirterek “Gelsinler üyeler seçsinler” dedi. CHP lideri fermuar sisteminde geçileceğini de belirterek, “Bana göre cinsiyet kotası yüzde 50 olmalı” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, kongre döneminde tartışmaların normal olduğunu belirterek “Kongre biter el ele omuz omuza sahaya çıkmak zorundayız. Kim kongrelerden sonra parti aleyhine konuşursa, partiyi televizyonlar tartışılır hale getirirse, kimse kusura bakmasın onu partiden ayıracağım. Çok açık çok net söylüyorum” diye konuştu.

Paylaşın

“Kılıçdaroğlu, Yerel Seçimler Sonrası Görevi Bırakacak” İddiası

14 ve 28 Mayıs seçimlerinden yenilgiyle çıkan Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimler sonrası görevi bırakacağı iddia edildi.

Kılıçdaroğlu’nun uzun yıllardır yakın çalışma ekibinde olan bir kurmayı, “Kemal Bey partiyi güvenli limana götürüp bırakacak” diyor. Kılıçdaroğlu’nun kurultaydan 850 oyla genel başkan olarak ayrılacağını iddia eden bir partili de kendinden emin bir şekilde, “Genel başkan yerel seçim sonrası bırakacak” ifadelerini kullanıyor.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; 14-28 Mayıs seçimlerinden yenilgiyle çıkan CHP, “değişim” çağrıları eşliğinde kurultaya gidiyor. 4-5 Kasım’da yapılacak kurultayda CHP Genel Başkanlığı için Kemal Kılıçdaroğlu ile Grup Başkanı Özgür Özel’in yarışacağı neredeyse kesinleşti. İstanbul il başkanlığı seçimini kazanan “değişimciler” yola çıktıkları günden daha iddialı bir noktada.

Seçimin kolay geçmeyeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu ekibi temkinli olsa da günün sonunda sürpriz olmayacağı görüşünde. Ancak bu görüş hayat bulur, Kılıçdaroğlu yeniden kazanırsa da Kılıçdaroğlu’nun “bırakması” çağrıları durmayacak gibi görünüyor. CHP kulislerine bakılırsa “genel merkezciler” de aynı noktada ancak takvimde ayrışıyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun uzun yıllardır yakın çalışma ekibinde olan bir kurmayı, “Kemal Bey partiyi güvenli limana götürüp bırakacak” diyor. Bu güvenli limanın da yerel seçim sonrası olduğu ifade ediliyor. Bu görüşü son günlerde CHP kulislerinde başka birçok siyasetçinin de dile getirdiği görülüyor.

Kılıçdaroğlu’nun kurultaydan 850 oyla genel başkan olarak ayrılacağını iddia eden bir partili de kendinden emin bir şekilde, “Genel başkan yerel seçim sonrası bırakacak” diyor. Benzer görüşü savunan bir partili de seçim sonrası toplanacak bir tüzük ve seçimli olağanüstü kongrede daha gerçek bir değişim tartışması yapılacağını savunarak, “Sayın genel başkanın o süreçte bırakacağını düşünüyorum” diyor.

Yerel seçimler

Öte yandan 2019 yerel seçimlerinde CHP ve İYİ Parti iş birliği, ayrıca HDP’nin aday çıkarmaması, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin muhalefet tarafından kazanılmasını sağladı. 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimlere ise farklı bir tabloda gidilecek görünüyor.

İYİ Parti ve HDP’nin aday çıkardığı bir seçimde iki kentin de kaybedilebileceğini dile getirenler var. Ancak Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimi iddialı. Başkentteki tüm seçmenin oyuna talip olduklarını anlatan yöneticiler belediye meclisinde de çoğunluk sağlanabileceğini savunuyor. İttifak olmadan gidilecek bir seçimde bu iddianın dile getirilme nedeni ise yapılan işe duyulan güven ve bunun sonucunda ortaya çıkan memnuniyet oranı. Hem İstanbul hem de Ankara’da alınan oyun üzerinde memnuniyet oranı olduğuna dikkat çekiliyor.

Rakiplerin tek blok halinde gireceği bir seçimde muhalefetin de tabanını genişletmesi gerektiğine işaret edilse de bu birleşmenin en kötü ihtimalle sandıkta olabileceği görüşü hakim. 16 Nisan referandumundan bu yana yapılan tüm seçimlerde muhalif tavrını ortaya koyan iki büyük şehrin bu seçimde tavrından geri adım atmayacağı beklentisi var.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Bahçeli’ye Çok Sert “Tezkere” Yanıtı

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında, MHP Lideri Bahçeli’nin sözlerine yanıt veren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Önümüzde bir tezkere var. “‘Terörle mücadele edeceğiz’ diyorlar. Hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadık. Şimdi önümüze bir tezkere gelecek. Elbette ki terörle mücadele konusunda her şeye biz ‘evet’ deriz ama anlamadığım bir şey var. ‘Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diyor” dedi ve ekledi:

“Birinci sorum Bahçeli’ye. Partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi, MHP olarak ‘evet’ diyeceğini söylüyorsun. Yabancı asker postallarının Türkiye Cumhuriyeti topraklarını çiğnemesine evet diyor musun demiyor musun? Asla ve asla yabancı bir askerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum. Bahçeli’ye ikinci sorum; bu yabancı askerler kimler? Hangi askeri terörle mücadele için Türkiye’ye davet edeceksiniz.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“10 Ekim Gar Katliamı’nın 8’inci yılı. Tarihimizde ilk kez bir terör eylemi dolayısıyla 103 vatandaşımız hayatını kaybetti. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği… Bizim hem bu olayın takipçisi olmak hem de bir daha olmaması için çaba harcamak görevimizdir.

Geçen hafta Can Atalay’ı, Osman Kavala’yı ve Tayfun Kahraman’ı Silivri’de ziyaret etti. Ayrıca Çiğdem Mater ve Mine Özerden’i de Bakırköy Cezaevi’nde ziyaret ettim. Devleti devlet yapan o devletin temel kurumlarıdır. Devletin temel kurumları üç ayak üzerine inşa edilir. Yasama, yürütme ve yargı. Çağdaş demokrasilerde buna bir dördüncü ayak da eklenmiştir o da medya. Az önce isimlerini saydığım insanlar aslında haksız yere hapiste tutuluyorlar.

Adaletin çürüdüğünü, yasama organının bu çürümeye katkı verdiğini, yürütme organının ise bu çürümede ana aktör olduğunu hepimiz biliyoruz. Barış Pehlivan’ı da görmek istedim. Kendisinin Maltepe’ye nakledilmesi dolayısıyla görüşemedim. Bu vesilesiyle buradan kucak dolusu sevgilerimi, saygılarımı göndermek isterim.

Şu anda toplumun canını yakan bir sorun var; ekonomi. Alışveriş yaptığınızda canınızın yandığını görürsünüz. Ekonomi artık dikiş tutmuyor. 200 lirayla ancak 20 tane simit alabiliyorsunuz. Türkiye, borç para buldu diye sevinen bir ülke noktasına geldi.

Pamuğun üretimi kilo başına 24 liranın üzerinde. Verilen fiyat 20 lira. Pamuk ekmeyin diyorlar. Her şeyin dışarıdan geldiği bir ülke haline geleceğiz. Hayat pahalılığı her eve yansıyınca öğrencilere de yansımış oluyor. 21 yıldır barınma sorununu çözemediler. Öğrencilerin başka yerlere mahkum olmasını istiyorlar. Yurt sorununu çözemediler. Fahiş ev kiraları var. Üniversiteye giden evladını aileler nasıl destekleyecek? Üniversitede kantinlere de zam geldi. Gelen zammı öğrenciler protesto ediyorlar.

Emekliler için artık bir şey söylemeyeceğim. Ta en baştan beri Ramazan ve Kurban bayramlarında birer maaş alsınlar diye verdiğim mücadele sonunda bir noktaya geldi. Yine ısrar ettik. Emekliler geçinemiyorlar. “5 bin lira ikramiye vereceğiz” dediler. Çalışanlara vermiyorlar. İlk kez bizim tarihimizde emekliler ayrımcılığa tabii tutuluyor.

Filistin – İsrail savaşı

Orta Doğu’da yine silahlar patladı. Filistin Kurtuluş Örgütü, 15 Kasım 1988’de Cezayir’de Filistin Devleti kurulduğunu açıkladı. Bugün dünyada 138 devlet Filistin’i kabul ediyor. BM’de de gözlemci devlet oldu. Gazze ise İsrail çekildikten sonra Hamas’ın kontrolüne girdi. Hak aramak ayrı bir şeydir. Gazze’de 2-2,5 milyon Filistinli yaşar.

Büyük sorunları var. Filistin halkının haklı davasını savunmak her demokratik hakkıdır. 1975’lerde devrimci gençler destek vermek için gittiler. Onların mezarlarının Filistin’de olduğunu unutmadık. Hiçbir haklı dava sivillerin öldürmesine haklılık kazandırmaz. Bu sorunun çözümü için çaba harcanmalı. Artık bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Olayların büyümeden bu davanın sonlanması gerekiyor.

“Yabancı bir askerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum”

Devlet olarak biz öteden beri bütün komşularımızla iyi ilişkiler kurardık. Önümüzde bir tezkere var. “Terörle mücadele edeceğiz” diyorlar. Hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadık. Şimdi önümüze bir tezkere gelecek. Elbette ki terörle mücadele konusunda her şeye biz “evet” deriz ama anlamadığım bir şey var. “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” diyor.

Birinci sorum Bahçeli’ye. Partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi, MHP olarak “evet” diyeceğini söylüyorsun. Yabancı asker postallarının Türkiye Cumhuriyeti topraklarını çiğnemesine evet diyor musun demiyor musun? Asla ve asla yabancı bir askerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum. Bahçeli’ye ikinci sorum; bu yabancı askerler kimler? Hangi askeri terörle mücadele için Türkiye’ye davet edeceksiniz.

Öyle bir noktaya geldik ki, helikopterimiz düşürülür yabancılardan duyarız. Akdeniz’de gemimiz basılır yabancılardan duyarız. SİHA’mız düşürülür onu da yabancılardan duyarız. Gemin basılacak gıkın bile çıkmayacak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu duruma hiç düşmemişti.

Suriye’de askerlerimiz şehit edildi. Vuran Rusya’ydı. Erdoğan soluğu Putin’in kapısında aldı. Şehit olan bizim askerimiz. Özür dilemesi gereken biri varsa onlar. Şimdi bunlar kalkmışlar bizim milliyetçiliğimizi sorguluyorlar. Siz milliyetçiliğin M’sini bile bilmezsiniz. Bu yabancı askerler kim? Tık yok. Bizi suçluyorlar, “Teröre destek veriyorsunuz” diye. Akıl tutulması.

Erdoğan ve Bahçeli’ye üç soru soracağım: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yöneticileri yolsuzluk yaptığında haklarında soruşturma ve kovuşturma açılmayacaktır diye kanun teklifi gelirken, bu tekliften sizin haberiniz var mı?

Dünyanın hangi parlamentosunda yolsuzluklar hakkında araştırma ve kovuşturma yapılamaz diye bir kanun çıkmıştır?

Sizin aklınız erer mi ermez mi bilmiyorum ama ilkokula giden bir çocuğa sorun. Herhangi bir kamu kurumunda yolsuzluk yapanlar hakkında araştırma ve kovuşturma yapılamaz diye bir kanun çıkarsa buna siz evet mi dersiniz hayır mı dersiniz? Adım gibi eminim “hayır” diyecektir. İlkokul öğrencisinin bile kabul etmediği olayı siz hangi gerekçe ile kabul ettiniz?

Ben ülkesini seven biri olarak AYM Başkanı’na mektup yazdım. “Bu kanunu iptal edin” dedim. Benim gösterdiği duyarlılığı Erdoğan ya da Bahçeli gösterdi mi?”

Paylaşın