Kılıçdaroğlu: Bizim Sorunumuz Devleti Soyanlarla

Katıldığı bir televizyon programında açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “Yapılan ihaleler, alınan rüşveteler, vatandaşın soyulması, dolar endeksli ihale yapılması, 85 milyonun bir avuç kişiye çalışır hale getirmesi. Tüm bunları üst üste koyduğunuz zaman bizim uzman arkadaşlar 418 milyar dolarlık bir kaybı ortaya çıkardı. Her birisini dosyaladık, bir tarafta tutuyoruz. Devleti soyanlarla bizim sorunumuz var” dedi ve ekledi:

“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir. TBMM, TMSF’de soruşturma açılmayacaktır diye kanun çıkardı. Belki de hiçbir ülkenin tarihinde böyle bir rezalet yaşanmamıştır. TMSF’yi soyacaksın, soyanlara soruşturma açamayacaksın, kanun çıkardılar. Bu parlamentoyu itibarsız kılmak demektir. Yargı felaket durumda. Bir tek Yargıtay kararı altında imzası olmadan kişi alındı AYM’ye üye yapıldı. Bu yargıç mı şimdi? Buna yargıç denmez ki, paraşütle geleceksin oraya, dayın olacak orada.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, gazeteci Zeynel Lüle ve TELE1 Ana Haber Sunucusu Evren Özalkuş’un sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu’nun söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:

“Gençler umduğumuzdan fazla siyasetin içinde ve onlar özgürlük istiyorlar. Seçimin kaderini belirleyecek olan gençler. Oylarının ne kadar değerli olduğunun da farkındalar. Türkiye’de değişimi siz getireceksiniz, dünya siyaset tarihine miras bırakacaksınız diyorum. Daha ilginç olanı, kadınlar. Mutfaktaki yangını en çok hisseden kadın. Evin, pazarın sıkıntılarını yaşayan kadın. Gençler ve kadınlar iktidarı yolcu edecekler. İki kesim siyasete ağırlığını koymuşlar.

Türkiye ikiye bölünmüş vaziyette. Kadını değersiz olarak görenler ve kadın erkek eşitliğini savunanlar… Değersiz görenler de her fırsatta dillendiriyor. Bir tarafta demokrasi isteyenler öbür tarafta otokrasi isteyenler. Bir tarafta üniversitelerde bilimsel çalışmaların yapıldığı tabloyu savunanlar, diğer tarafta üniversiteleri tamamen bilimsel çalışmaların dışına itenler. Türkiye’nin demokrasiden hızla uzaklaştığını gösteriyor. Bir kişinin dudaklarından çıkacak sözlere göre yönetildiği bir tablo. Her ne kadar yasama yargı organlarımız olsa da saraydan aldıkları talimata göre görev yapıyorlar. Devleti ayakta tutan kolonları yeniden inşa etmemiz lazım. Tüm bunlardan çıkışın yolu sandıkla olacak. Her vatandaşımın pazar günü sandığa gitmesini, sayımını izlemesini, orada elde edilen bilgileri duyurmasını isteriz.

Bazen sizin ne söylediğiniz değil kendi iç dünyasını yansıtıyor. Ondan söz edilmesini istiyor. Pankart ve görsellerle. Canlarını yakan o. Zaman zaman söylemlerinizin dışınıza çıkmak durumunda kalıyorsunuz. Biz de gittiğimiz yerlere göre o pankartlara da bakarak söylemlerde bulunuyoruz. Sakın ola ki umutsuzluğa kapılmayın, hepimizin iradesiyle gerçekleşecek. Gidip oy kullanacağız. Değişim için oy kullanın diye çağrıda bulunuyoruz.

Kararlılık iradesi çok önemli. Onların ne yaptıklarını çok iyi biliyoruz. Çatışma yaratmak istiyorlar. Seçmen bilinçli, tahriklere kapılmıyor. Öbür türlü, pankartlar, broşürleri biz dağıtıyormuşuz gibi yapılıyor. Sormak lazım, bunlarda Allah inancı var mı, ahlak var mı? Devleti yönetenler partiyi devletleştirdiler. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok AK Parti devleti var. İletişim Başkanlığı, AK Parti’nin yayın organı, kara kutusu gibi.

Kimse montajcılara inanmasın, bu ahlaksızlıktır. Çıkar iftiralar atarlar, Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Kesinlikle çıkaracağız, ahlaksız yapıları açığa çıkaracağız. YSK açıklamasın, sonuçları biz açıklayacağız. 1 buçuk yıldır sandık güvenliğine çalışıyoruz. Tüm altyapı oluşturuldu, denemeler yapıldı. Bayram havası içinde sandığa gideceksiniz. YSK, AA yayınlamayabilir. Biz tutanak örneğini göstererek tek tek yayınlayacağız. Hepsi bizim elimizde olacak.

AK Partili bazı unsurlar sokaklara çıkıp ateş edebilirler, kaybettiklerini görünce taşkınlık yapabilirler. O konuda bütün vatandaşlarımın dikkatli olmasını istedim. Bir çatışma ortamı yaratmak isteyebilirler. Nasıl Erzurum’da yapıldığında çatışmaya girmediler özellikle. Çünkü saray bunu istiyor, özellikle kaçınması gerekiyor.

En sonunda bunlar halkı darbeci yaptılar. Soğan üreticisini, emekliyi terörist yaptılar. Neredeyse 85 milyonu terörist yaptılar. Şimdi darbeci yaptılar. Seçim tarihini, YSK’yı, kuraları yapanlar bunlar. Beğenmedikleri zaman vatandaş darbe yaptı olacak. Allah bunlara akıl fikir versin, bunlar devleti yönetmiyorlar. Bunların devletle falan ilgisi yok. Bunlar beşli çetelerin, ailelerin, kendi çıkarlarını savunuyorlar. Bunların dünyalıkları da yurt dışında.

Halkın iradesi her şeyin üzerindedir. Bir kişi halkın iradesini yok sayıyorum deme lüksü yok. İstanbul seçimlerinde denemek istediler. YSK’daki çetelerle bunu halletmeye çalıştılar. Hukuka bakın, zekaya bakın. Tam bir rezalet. Hukuk tarihimizin en büyük rezaletlerinden. İkinci kez seçimi yaptıran yargıçların hiç birisi gerçek anlamda yargıç değildir. O yüzden onlara çete dedim. Dava açtılar, kazanacağım. Bir yargıç hukuku katledemez. İstanbul seçimlerinde görüldü. İstiyorlarsa bir daha seçim yaparız. Halkın iradesine herkes saygı göstermek zorundadır. Yönetimi vermemezlik edemez, tıpış tıpış verecek. Türkiye onun malı mı? Birinci turda bitecek. Çok iyi durumdayız, rahatlıkla…

“Devleti soyanlarla bizim sorunumuz var”

Sadece bir havalimanı. 1 milyar dolar. Bunlar bilinen olaylar, paraların nasıl gittiği belli. Yapılan ihaleler, alınan rüşveteler, vatandaşın soyulması, dolar endeksli ihale yapılması, 85 milyonun bir avuç kişiye çalışır hale getirmesi. Tüm bunları üst üste koyduğunuz zaman bizim uzman arkadaşlar 418 milyar dolarlık bir kaybı ortaya çıkardı. Her birisini dosyaladık, bir tarafta tutuyoruz. Devleti soyanlarla bizim sorunumuz var.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir. TBMM, TMSF’de soruşturma açılmayacaktır diye kanun çıkardı. Belki de hiçbir ülkenin tarihinde böyle bir rezalet yaşanmamıştır. TMSF’yi soyacaksın, soyanlara soruşturma açamayacaksın, kanun çıkardılar. Bu parlamentoyu itibarsız kılmak demektir. Yargı felaket durumda. Bir tek Yargıtay kararı altında imzası olmadan kişi alındı AYM’ye üye yapıldı. Bu yargıç mı şimdi? Buna yargıç denmez ki, paraşütle geleceksin oraya, dayın olacak orada.

Özel sektör de bu alana girecekse bir rekabet içinde girilmeli. Dolayısıyla kim daha iyi nitelikli ürün üretiyorsa başımızın üzerinde yeri var. Ama diğerlerini tasfiye edip bir kişinin önünü açarsanız bu doğru değil, ahlaki de değil.

Terör bir insanlık suçudur. Kim destek verirse Allah belasını versin. Hangi çağda yaşıyoruz biz. Teröre karşı durmak insani bir görevdir, mücadele etmek hepimizin görevidir. İktidar muhalefet ayrım olmaz, hepimizin görevidir.

Türkiye artık yoksulluğu yaşayan bir ülke olmaktan çıkacak. Hayat standardı yükselecek. Sosyal devlet kadının temel güvencesi olacak.

6 lider 2 bin 400 maddelik Ortak Mutabakat Metni hazırladık, kamuoyu ile paylaştık. Bunun içinde her şey var. Neyi nasıl yapacağımızı biliyoruz. İlk yapacağımız şeylerden birisi Durum ve Hasar Tespit komisyonu kuracağız. MB’nin durumu nedir, bilmiyoruz. Varlık Fonu nedir ne değildir, bilmiyoruz. TÜİK’de ne oluyor, gerçek rakamlar nedir? En geç önümüze 15-20 gün içerisinde rapor koyacak.

“Yönetimde yeni bir anlayışı egemen kılacağız”

Stratejik Planlama Teşkilatı kuracağız. Türkiye’nin kaynaklarının nereye harcandığı ile ilgili. Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacağız. Tüm taraflar yer alacak, işçisinden sanayicisine. Toplumsal destek alacağız. Yönetimde yeni bir anlayışı egemen kılacağız. Bir kişiye teslim edilen devletin nereye geldiği görüldü.

Türkiye 6 ay içinde nefes alacak. Hızla büyümesini sağlayacağız. Anayasa değişikliği ön görüyoruz. Parlamenter sisteme dönelim derken, eskiye dönmeyeceğiz. Eskiden memnun değiliz. Antidemokratik maddelerin ayıklanması lazım. Oturuldu çalışıldı hazırlandı, paylaşıldı. Millet İttifakı bunun hepsini yaptı, Cumhur İttifakı ne yaptı? Böyle devlet olmaz, devlet yara alır buradan.

Kadro çalışmalarımız devam ediyor. CHP olarak değil, diğer partilerle de. Şu anda kamuda görevini hakkıyla, sorumlulukla, çalışan insanlar yerlerinde kalacaklar. Hepsini atalım yenisini getirelim düşüncemiz yok. Saray’ın talimatlarını yapan, politize olmuş insanlar ayrılacak. Onların yerine daha birikimli insanlar gelecek. Merkez Bankası’nın başkanı çok önemli. İçerideki ve dışarıdaki kişilere güven vermesi lazım. Birisi var. Türkiye’de bu işi bilen insanlar artık ekonomiye yön verecek.

Devlet adaletle yönetilir, kinle öfkeyle yönetilmez. Birisi yolsuzluk yapmışsa bağımsız mahkemelerde hesabını verir. Serbest de kalır mahkum da edilebilir. Mahkemeye bunu demeyiz. Vicdani kanaati ve hukukun üstünlüğüyle karar veriyorsa bir sorun yok. Yolsuzluk varsa belgesi dokümanları hukuk sürecinde alınır, varsa yolsuzluk yargıya teslim edersiniz, gider yargılanır. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedi, bunu görmezden geleyim diyemezsiniz.

Vali gerçekten valiliğini yapıyorsa, gel hemen değiştirelim değil, onun kuralları vardır, atama kuralları vardır, atamalar yapılır. Fincancı dükkanına giren fil gibi yakıp yıkma gibi davranılmaz. Adalete uygun davranılması gereğine inanan bir insanım.

Dış politikayı 180 derece değiştireceğiz. Yapılan yanlışı doğru zemine oturtmamız lazım. Kavgacı bir dış politikası olmaz. Hele Arap dünyasının iç işlerine karışmak asla doğru değil. Türkiye hakemlik rolü üstlenir. Türkiye o alana girmemekle her zaman kazançlı çıkmıştır. Suriye Devlet Başkanı’na her türlü hakaret yapıldı şimdi adam gönderiyorlar barışalım diye. Neden kavga ettin? Kaybeden kim, Türkiye. Sorumlusu kim? Sınırlar yol geçen hanına döndü. Biz uygar dünyadan koptuk. İstedikleri kişinin mal varlığına çökebilirler.

İlla bu devletin demokratikleşmesi için illa birinin dayatması mı lazım? Bizim aklımız yok mu? Avrupa Birliği’nin ön gördüğü bütün demokratik kuralları yaparız. Bir Alman demokrasiyi yaşayacak da bir Türk neden yaşamasın? Tüm demokratik kuralları getireceğiz. 3 ay içinde onların vize için ön gördükleri kuralları, yasal düzenlemeleri yapacağız, vizeler kalkacak, vatandaşımız seyahat edebilecek.

“Rusya’nın Türkiye’deki yatırımları devam edecek”

Biz, bir devletin başka bir devletin iç işlerine karışmasını istemeyiz. Elbette dostluk komşuluk ilişkilerimiz olacak. Binlerce turist gelecek. Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmanın bir an önce bitmesini, barışın olmasını isteriz. Beklentilerimizden birisidir. Rusya’nın işgalini doğru bulmayız. Rusya’nın Türkiye’deki yatırımları da devam edecek. Nükleer Santral yatırımları… Bazı büyük teknolojik yatırımları, cam sanayiyi Rusya’dan aldık.

Hayatını savaş meydanlarında geçirmiş olan Mustafa Kemal’in temel bir kuralı vardır: Yurtta sulh, cihanda sulh… Ben dünyayla neden kavga edeyim. Rekabet edebilirsiniz ama kavgaya gerek yok. İki taraf da kavga eder. Dış politikayı var olan eksenden değiştireceğiz. Suriyeli kardeşlerimizi de en geç 2 yıl içinde kendi ülkelerine uğurlayacağız.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan 14 Mayıs Yorumu: Tarihi Bir Dönemeç

14 Mayıs seçimlerinin “tarihi bir dönemeç” olabileceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “İlk kez sandık başına gidecek 5 milyon 300 bin genç seçmen özgürlük ve demokrasi istiyor. Bu bizim için, Türkiye için, üyesi olmaya çalıştığımız AB için ve ayrıca Batı medeniyeti için çok önemli” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan karşısında az farkla önde olduğunu; darboğazdaki ekonomi, yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla Şubat’daki deprem felaketinden sonra hükümetin verdiği yanıtın seçmen memnuniyetsizliğini arttırdığını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, seçmen memnuniyetsizliğini seçim zaferine dönüştürme yolunun zorluklarla dolu olduğunu da belirtti.

Wall Street Journal (WSJ, CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’yla yaptığı özel röportajı yayınladı.

Jared Malsin ve Elvan Kıvılcım imzasını taşıyan haber, “Türkiye’nin Seçimlerde Önde Gelen Rakip İsminden NATO ve AB’yle Daha Yakın Bağ Sözü” başlığıyla yayımlandı.

WSJ’ye verdiği söyleşide Kılıçdaroğlu, seçimin galibi olması durumunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “siyasi muhalifleri hapsettiği ve yüz yılın en güçlü Türk lideri olmak için devleti yeniden şekillendirdiği Türkiye’de demokratik kontrol ve denge mekanizmalarına yeniden hayat vereceğini” kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le daha yakın ilişki kurma arayışına girmesi sonrasında, Türkiye’nin NATO’nun temel yapı taşlarından biri olarak rolünü güçlendireceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin AB’ye katılma sürecini de yeniden canlandırma taahhüdünde bulundu.

“Seçmen özgürlük ve demokrasi istiyor”

14 Mayıs seçimlerinin “tarihi bir dönemeç” olabileceğini kaydeden Kılıçdaroğlu WSJ’ye Cumartesi günü düzenlenen Millet İttifakı mitinginden bir saat sonra verdiği söyleşide, “İlk kez sandık başına gidecek 5 milyon 300 bin genç seçmen özgürlük ve demokrasi istiyor. Bu bizim için, Türkiye için, üyesi olmaya çalıştığımız AB için ve ayrıca Batı medeniyeti için çok önemli” şeklinde konuştu.

WSJ, Türkiye’yi 2003’ten beri yöneten Erdoğan’ın Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında tüm taraflara oynadığını, Putin’le yakın ilişkileri korumaya çalışırken Türkiye’yi “bölgesel bir güç odağına dönüştürme amacına hizmet etmek” için Ukrayna’ya silah sattığını da hatırlatıyor.

“Putin de bunu çok iyi bilir”

Gazete, Amerika’nın itirazlarına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus S-400 savunma sistemini satın aldığını, Washington’un da Batı yaptırımlarını ihlal etmeye çalışan Rusya’ya yardım eden Türk şirket ve kurumlarına yaptırım uygulama tehdidinde bulunduğunu vurguluyor.

Kılıçdaroğlu ise WSJ röportajında Türkiye’nin Rusya’daki yatırımlarını koruyacağını; ancak Rusya’ya yaptırım uygulama konusunda Batılı ülkelerin aldıkları kararlara uyacağını kaydederek, “Türkiye, Batı ittifakının ve NATO’nun bir üyesidir ve Putin de bunu çok iyi bilir. Türkiye, NATO tarafından alınan kararlara uymak zorundadır” dedi.

WSJ, son kamuoyu yoklamalarına göre Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısında az farkla önde olduğunu; darboğazdaki ekonomi, yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla Şubat’daki deprem felaketinden sonra hükümetin verdiği yanıtın seçmen memnuniyetsizliğini arttırdığını kaydetti.

Gazete, Kılıçdaroğlu’nun seçmen memnuniyetsizliğini seçim zaferine dönüştürme yolunun zorluklarla dolu olduğunu da savundu. WSJ’ye göre bunun bir nedeni, Erdoğan’ın zorlu Türk siyasetinde “Rasputin tarzı ayakta kalma becerileri” sergileyebilmesi.

Gazete Kılıçdaroğlu’nun adaylığının en zayıf noktalarından biri olarak görülen “karizma ve siyasi kurnazlık yoksunluğu” algısının üstesinden gelmek için çabaladığını, mitinglere çok sayıda seçmenin katılmasını sağladığını ve coşkulu kampanyasıyla kimilerini şaşırttığını yazdı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun hayat pahalılığını azaltma, Türkiye’yi parlamenter sisteme döndürme, Merkez Bankası gibi kurumların bağımsızlığını yeniden inşa etme ve siyasi tutukluları özgürlüklerine kavuşturma vaatleriyle kampanya yaptığını kaydeden WSJ, CHP liderinin Suriyeli ve Afgan mültecileri ülkelerine gönderme sözününse insan hakları savunucularını kaygılandırdığını belirtiyor.

“Erdoğan kazanırsa Türkiye bir tür diktatörlüğe geçmiş olur”

Kılıçdaroğlu bu konuda, “Biz ırkçı değiliz. Ancak bu insanların kendi ülkelerinde daha iyi şartlar altında yaşamlarına devam etmelerini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

WSJ haberin sonunda, HDP’nin Millet İttifakı’nın bir parçası olmamasına rağmen, “Türkiye’nin en önemli Kürt lideri” olarak tanımladığı Selahattin Demirtaş’ın Kılıçdaroğlu’na destek açıklamasında bulunmasının seçimlerin yönünü değiştirebilecek bir hamle olduğunu yazdı.

Demirtaş WSJ’ye verdiği yazılı söyleşide, Kılıçdaroğlu’nun zafer kazanmasının kendisi ve diğer siyasi tutukluların serbest bırakılmasının önünü açacağını kaydetti; “Eğer Erdoğan kazanırsa Türkiye bir tür diktatörlüğe geçmiş olur” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Dikkat Çeken “Demirtaş Ve Kavala” Açıklaması

“Kazanmanız halinde Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi siyasi nedenlerde mahkum olanların durumu ne olacak? Serbest kalacaklar mı?” sorusuna yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Yargı kararları var zaten serbest kalmalarına yönelik olarak” dedi ve ekledi:

“Bu kararların uygulanması lazım. Hiç kimse düşüncelerinden ötürü hapse girmemeli. Temel hedefimiz bu zaten.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte düzenlediği miting öncesinde DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu, farklı alanlardaki sorulara şu yanıtları verdi:

Seçime çok az bir süre kaldı. İlk turda biteceğini düşünüyor musunuz? Anketler ve alanlar ne diyor?

Seçim ilk turda bitecek ve ilk turda kazanacağız. Alanlar zaten bunu gösteriyor.

Bu seçimler Türkiye için kader seçimi olarak da görülüyor. Sizin bu seçime sembolik açıdan bakışınız nasıl? Bir çeşit referandum da denilebilir mi?

Demokrasi talebi var toplumun. O nedenle demokrasiyi getirmek için kitleler birleşmiş vaziyette. Herkes farklılıklarını bir tarafa bıraktı ülkeye demokrasi ve özgürlükleri getireceğiz diye. Özellikle gençler bunu talep ediyorlar.

Gençler dediniz… Son yıllarda ciddi bir beyin göçü var. Siz gençlere ne vaat ediyorsunuz?

Gençlere Türkiye’de istihdam olanağı sağlamanız lazım. Eğer bunu sağlamazsanız doğal olarak yurtdışına gidiyorlar. Çalıştıkları zaman da iyi bir gelir düzeyi yakalamaları gerekiyor. Yani kısa bir süre içinde araba alma olanağı olmalı, bir süre sonra da bir ev sahibi olabilmeliler. Dolayısıyla bu gelir dağılımındaki bozukluğu özellikle gençler için gidermemiz gerekiyor.

Yurtdışındaki seçmenlerden de seçime büyük bir katılım var. Diğer taraftan bu kişilerin oy kullanmaları ile ilgili bazı kesimlerin itirazları da var. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz? 

Yurtdışındaki seçmenlerin oy kullanmaları gayet doğal. Gitmeliler, oylarını kullanmalılar. Ama bizim düşüncemiz bir yurtdışı seçim çevresi yasası çıkarmak. Yurtdışında çalışan Türk kardeşlerimiz orada kendi adaylarını seçmeli, adayları TBMM’de yurtdışındaki seçmenleri temsil etmeli. Doğru olan budur. Bu bir geçiş süreci, biz iktidar olduğumuzda görecekseniz. Yurtdışı seçim bölgesi getireceğiz ve o seçmenler kendi milletvekili adaylarını kendileri seçecekler.

Millet İttifakı’nın ekonomi kadroları açıklanacak mı?

Geçen Cumartesi günü ittifakınızın ekonomi kadroları bir araya geldi. 14 Mayıs öncesi belki bazı isimlerin açıklanması söz konusu olabilir mi?

Bu aşamada hayır. Ama aşağı yukarı kimin hangi göreve geleceği belli, yetkin kişiler alanında uzman kişiler gelecek. Türkiye ekonomisi zaten zor koşullarla karşı karşıya, ülkenin bu içinde bulunduğu cendereden çıkması lazım. Siyasal açıdan özgürlük ortamı yaratmak gerekiyor, ikinci olarak da ekonomik bir sıkışmışlık var bunun giderilmesi gerekiyor. Bunun için de uzman kişilerin liyakatli bürokratların atanması gerekiyor.

İlk tur ile ikinci tur arasındaki döneme dair endişeleriniz var mı? 

Hiçbir endişem yok, çünkü birinci turda kazanacağız.

Rusya ile ilişkiler ne olacak?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 20 yıldan uzun bir süredir iktidarda. Otoriter rejimini sona erdirmek istediğinizi söylüyorsunuz. Kazanmanız durumunda göreceğimiz en büyük değişiklik ne olacak?

Kılıçdaroğlu: Sadece Türkiye halkının değil bütün dünyanın göreceği en büyük değişiklik demokrasi özlemini gidermemiz olacak. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz.

Türkiye’nin Batı ülkeleri ile ilişkileri son yıllarda zor zamanlardan geçti. Batılı müttefiklerinize mesajınız nedir?

Kılıçdaroğlu: Türkiye’nin dış politikasını 180 derece değiştireceğiz. AB’nin öngördüğü bütün demokratik kuralları kendi ülkemizde uygulayacağız. Dolayısıyla bu çerçevede yapılması gereken bütün düzenlemeleri altı liderin uzlaşması ile kendi ülkemizde sağlayacağız. En büyük değişiklik toplumun beklediği demokrasi talebinin hayata geçirilmesi olacak.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e karşı tutumunuz nasıl olacak?

Kılıçdaroğlu: Biz NATO İttifakı’nın bir üyesiyiz ve aynı zamanda AB’ye de tam üyelik için başvuran bir ülkeyiz. Dolayısıyla bizim yönümüz Batı uygarlığı olacaktır. Ama Rusya ile ilişkilerimizi de iyi zeminde götürmek isteriz. Yani orada çok sayıda iş insanımız var çalışıyorlar. Ama Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini da asla doğru bulmuyoruz ve kabul etmiyoruz.

Kavala ve Demirtaş

Seçimde kaybetmesi durumunda sizce şimdiki iktidar yetkilerini barışçıl bir şekilde devreder mi? Yoksa bazı sorunlar ya da gecikmeler çıkabilir mi?

Kılıçdaroğlu: Halka sandığa gidin ve oy kullanın dedik. Bu seçimde çok fazla kişi sandığa gidecek ve oy kullanacak. Ve biz kazanacağız. Ve Erdoğan’ı da göndereceğiz.

Kazanmanız halinde iş insanı Osman Kavala ve HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş gibi siyasi nedenlerde mahkum olanların durumu ne olacak? Serbest kalacaklar mı?

Kılıçdaroğlu: Yargı kararları var zaten serbest kalmalarına yönelik olarak. Bu kararların uygulanması lazım. Hiç kimse düşüncelerinden ötürü hapse girmemeli. Temel hedefimiz bu zaten.

Seçim öncesinde zaman zaman tansiyon yükselebiliyor. Güvenliğinizden endişeli misiniz?

Kılıçdaroğlu: Şöyle ifade edeyim; güvenlik konusu Türkiye’nin temel sorunlarından birisi. Ama hiçbir endişe duymuyorum. Ben tümüyle seçime kilitlendim. Bu seçimi alacağız ve Türkiye’yi demokratikleştireceğiz.

Paylaşın

Guardian: Erdoğan’ın Rakibi Demokrasi İçin Mücadeleyi Hızlandırdı

Uluslararası basın, 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor.

Birleşik Krallık merkezli The Guardian gazetesi, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında bir makale yayınladı.

Kılıçdaroğlu’nun Kürtler tarafından “kahraman gibi” karşılandığını yazan gazete, CHP lideri için “Türk demokrasisinin geleceği olarak lanse edilen siyasetçi” yorumunu yaptı.

Gazeteye konuşan Kılıçdaroğlu, “Seçimler uygun koşullarda gerçekleşmiyor ama her şeye rağmen kazanacağız” dedi.

“Dış politikada u dönüşü kesin değil”

CNN ise “Türk liderliğindeki bir değişiklik, Rusya ile bağların sonu anlamına gelmeyebilir” başlıklı bir analiz yayınladı. Seçimlerin baş başa geçmesinin beklendiğini yazan CNN, “Ancak analistler, Erdoğan anketlerde devrilse bile, Türkiye’nin dış politikada u dönüşünün kesin olmadığını söylüyor.

Muhalefete yakın figürler, galip gelmesi halinde Türkiye’nin yönünü yeniden Batı’ya çevireceğini belirtirken, diğerleri temel dış politika konularının muhtemelen değişmeyeceğini söylüyor” diye yazdı.

“Erdoğan’ın daha önce hiç olmadığı kadar ‘savunmasız'”

BBC, “Türkiye seçimleri: Depremin vurduğu ülkede öfke ve kederin artçı şokları” başlıklı bir haberle seçimleri yazdı.

Erdoğan’ın daha önce hiç olmadığı kadar “savunmasız” göründüğünü belirten BBC’ın değerlendirmesi şöyle:

“Otoriter Erdoğan döneminin sonu -eğer gelirse- daha özgür, daha demokratik bir Türkiye anlamına gelmelidir. Hapishaneler daha az kalabalık olabilir ve Batı ile ilişkiler daha az gergin olabilir.

Seçimler yaklaşırken, Türklerin, devletin Şubat ayındaki depremlere yavaş tepki vermesinden harabeye dönmüş bir ekonomiye kadar şikayet edecek ve üzülecek çok şeyi oldu. Resmi enflasyon oranı %50’dir. Gerçek rakam bunun iki katı olabilir.”

“Az bir farkla kaybetmesi yargı ve orduyla bağlılığını sınayacak”

Financial Times (FT) gazetesi “Erdoğan şimdiye kadarki en büyük sınavıyla karşı karşıya” başlıklı bir analiz yayınladı.

Analizde, “21 yıllık iktidarından sonra Cumhurbaşkanı, ülkenin rotasını değiştirmeye kararlı olan birleşik bir muhalefetle başa baş bir yarışta” denildi. Analizin devamında şöyle denildi:

“Muhalefetin, özellikle az farkla kazanacağı bir zafer, Erdoğan’ın demokrasiye olan bağlılığının yanı sıra, kontrolü altına almak için yirmi yıldır çabaladığı yargı, polis ve ordunun bağlılıklarını da sınayacaktır. Muhalefete karşı artan bir hoşgörüsüzlük sergileyen Erdoğan, bir dönemi daha garantiye alınırsa, onu eleştirenler, Türkiye’yi daha da otoriterleşmeye sürükleyeceğinden korkuyor.”

Gazete, “Erdoğan’ın seçim kampanyası hakkında bilgi sahibi olan bir kişi ‘Panik yok ama rahat değiller’ dedi” diye yazdı

Paylaşın

Erzurum Olayları; Kılıçdaroğlu: Sorumlusu Sarayda Oturan Kişidir

Erzurum’da İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik taşlı saldırıyı değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Erdoğan Erzurum’u tanımadan ben Erzurum’u bilirim. Erzurum Dadaşlar kentidir. Yaşanan tabloyu, Ekrem Bey’e yapılanı, bir Erzurumlunun kabul edeceğini hiç düşünmüyorum. Erzurumlular böyle değil. Son derece sıcakkanlı, sevecen insanlar” dedi ve ekledi:

“Bazıları tahrik ettiler. Büyük bir olasılıkla elinde taş olan kişiler bir anlamda bunu güvenlik güçlerinin gözetiminde yapıyorlar. Fotoğrafları var. Ellerinde taş, atıyorlar. Niye atıyorsun kardeşim? Hangi gerekçeyle atıyorsun? Temel sorumlusu kimdir? Bütün bu olayların temel sorumlusu sarayda oturan kişidir. Toplumu bu kadar germenin mantığı var mı? Bu seçim sürecinde bir kez dahi adını ağzıma almadım. Artık kutuplaşmadan bıkmadı mı? Ülkenin bu kadar sorunu varken nedir bu kutuplaşma, nedir bu kavga, nedir bu alıp veremediğimiz?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bir soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, seçimin ilk turda biteceğini, seçim meydanlarında bunu gördüğünü ifade etti.

Kılıçdaroğlu, seçim meydanlarının ekonominin düzelmesini, mutfaktaki yangının durmasını, demokrasi ve umut istediğini, kendilerinin de seçmene neyi, nasıl yapacağını anlattıklarını belirtti. Türkiye’nin hiçbir dönem ekonomiden siyasete, yargıdan sağlığa kadar bu kadar kötü bir atmosferle karşı karşıya kalmadığını savunan Kılıçdaroğlu, “saray hariç toplumun her kesiminin büyük sorunlarının bulunduğunu, her kesimden şikayet aldıklarını” söyledi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum ziyareti sırasındaki olaylara ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Elinde Türk bayrağı olan 7-8 yaşındaki bir çocuğa kim, hangi gerekçeyle taş atar? Hangi vicdan sahibi buna ‘Evet’ der? O meydanda sadece Türk bayrakları var. O meydanda elinde Türk bayrağı taşıyan, dalgalandıran insanlara teröristçe saldırıyorsunuz. Aklın alacağı şey mi bu?” diye konuştu.

Olayların provokasyon olduğunu, bunu kimlerin teşvik ettiğini de bildiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Erdoğan Erzurum’u tanımadan ben Erzurum’u bilirim. Erzurum Dadaşlar kentidir. Yaşanan tabloyu, Ekrem Bey’e yapılanı, bir Erzurumlunun kabul edeceğini hiç düşünmüyorum. Erzurumlular böyle değil. Son derece sıcakkanlı, sevecen insanlar. Bazıları tahrik ettiler. Büyük bir olasılıkla elinde taş olan kişiler bir anlamda bunu güvenlik güçlerinin gözetiminde yapıyorlar. Fotoğrafları var. Ellerinde taş, atıyorlar.

Niye atıyorsun kardeşim? Hangi gerekçeyle atıyorsun? Temel sorumlusu kimdir? Bütün bu olayların temel sorumlusu sarayda oturan kişidir. Toplumu bu kadar germenin mantığı var mı? Bu seçim sürecinde bir kez dahi adını ağzıma almadım. Artık kutuplaşmadan bıkmadı mı? Ülkenin bu kadar sorunu varken nedir bu kutuplaşma, nedir bu kavga, nedir bu alıp veremediğimiz?”

“Küçük çocuklara nasıl taş atarsın?”

“Oraya gidenler olaylar çıksın diye birbirlerini taşlamışlar” iddiasının ortaya atıldığını belirten Kılıçdaroğlu, bunun şeytanın aklına gelmeyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “O kadınlara sen nasıl taş atarsın, küçük çocuklara nasıl taş atarsın? Attığın taşın nereye gideceğini nasıl düşünmezsin? Bunu yapanlar insan değil.” ifadesini kullandı.

Erzurum Valisini eleştiren Kılıçdaroğlu, suçun ve suçlunun sabit olduğunu ifade etti ve taş atanlar kadar onlara taş attıranların da bulunmasını istedi. Tüm vatandaşlardan sakin olmasını isteyen Kılıçdaroğlu, savaşa değil, seçime gidildiğini, tüm görüş ve düşüncelere saygı duyulması gerektiğini ifade etti.

“İmamoğlu’nun mitinginin izinsiz ve İl Seçim Kurulunun gösterdiği yerin farklı olduğu” yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, mitingin yapılacağı yerin otobüslerle kapatıldığını, başka yer gösterilmediğini söyledi.

Valinin yetersiz kaldığını, polisin de olaylara müdahale etmediğini, polise “dokunma” talimatı verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, olayın Erzurumlulara mal edilmemesini istedi.

“Sayın Engin Altay’ı Muharrem Bey’e gönderdim”

Cumhurbaşkanı adaylarından Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye ittifak teklifi yapılıp yapılmadığına ilişkin soru üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, İnce’ye teklifte bulunulduğunu belirterek, “Memleket Partisi’ni ziyaret ettikten sonra dönünce akşam bir arkadaşımı Muharrem Bey’e gönderdim, Sayın Engin Altay’ı Muharrem Bey’e gönderdim.” dedi.

Vatandaşın parasını cebine atanı affetme gibi bir yetkisinin bulunmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Sayın Davutoğlu da, Sayın Babacan da, kendi hayatlarına bakın, mal varlıklarına bakın. Yönetimde eksiği, kusuru olabilir, benim de eksiğim, kusurum olabilir ama temel ölçü ‘kişisel çıkar sağlamaya yönelik çabalar oldu mu, olmadı mı’? İkisi için de şunu rahatlıkla söyleyebilirim, hayır, öyle bir şeyleri yok.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde yoksulluğu 3 yıl içinde bitireceğini ve hiçbir ailenin “Ben yoksulum” demeyeceğini ifade etti.

“Millet İttifakı’nın işine mi yarar, Cumhur İttifakı’nın işine mi yarar?”

“Kandil’den, terör örgütü elebaşlarından net destek mesajları geliyor. Videolar yayınlanıyor. Kandil’den gelen bu açıklamalar sizi rahatsız ediyor mu?” sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Kandil’den Millet İttifakı’nı desteklemeye yönelik bir açıklama kimin işine yarar? Bir daha sorayım, Kandil’den yani terör örgütünden, ‘Biz Millet İttifakı’nı destekliyoruz.’ diye bir açıklama kimin işine yarar? Millet İttifakı’nın işine mi yarar, Cumhur İttifakı’nın işine mi yarar? Bizi mi destekliyorlar, onları mı destekliyorlar? Akıl var, mantık var. Terör örgütü kalkıp da ‘Ben seni destekliyorum.’ diyorsa aslında karşı tarafı destekliyorum demektir bu.”

Terörün insanlık suçu olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, nereden ve kimden gelirse gelsin terörle mücadele etmenin bir devletin en meşru görevi olduğunu vurguladı.

“Bir partiye ‘Size şu sözü veriyoruz.’ deme şansımız yok zaten”

Kılıçdaroğlu, “HDP ile Meclis’te yapılan görüşmede iktidarın söylediği gibi herhangi bir söz verildi mi? Eğer Mecliste ittifak olarak çoğunluğu sağlayamazsanız ve olur da HDP kilit bir konuma gelirse talepleri konusunda tutumunuz ne olur?” sorusuna karşılık, kimseye bir söz vermediklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Bir partiye ‘Size şu sözü veriyoruz.’ deme şansımız yok zaten. Altı lider bir araya gelip hangi sözü vereceğiz? Bizim ortak mutabakat metnimiz var. Bizim tüm görüşlerimiz orada. Herhangi bir ödün vermek ya da sizin talebinizi aynen kabul ediyoruz gibi bir tablo hiç olmadı. Boşu boşuna, gereksiz bir tartışmadır gidiyor.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, TCG Anadolu gemisinin AK Parti’nin seçim otobüsü haline getirildiğini savundu.

“17-25’in tamamı doğrudur”

“Bir televizyon programında deep fake uygulaması üzerine konuşulurken bir ifadeniz oldu, ’17-25 Aralık sürecinde de benzer şeyler yaptılar.’ diye bir cümle kurdunuz. İktidar bunu bir itiraf olarak yorumladı.” ifadeleri üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“17-25’in tamamı doğrudur. Benim hakkımda davalar açıldı, ben o kasetlerin tümünün mahkemeye gelmesini ve incelenmesini istedim. Getirmediler, korktular. Çünkü gerçek ortaya çıkacak. Ben 17-25’i anlatıyorum, daha sonra benim sesimi kullanarak başka bir şey yaptılar, yine bunlar yaptılar deep fake… Bunun mümkün olduğunu söyledim ben. Ama o konuşmaların tamamı yüzde 100 artı yüzde 100 artı yüzde 100 doğrudur. Paraların, nerelerde evlerin alındığı, hepsi doğrudur. Nerelere gittiği paraların doğrudur. Hepsini biliyoruz.”

Durum ve hasar tespit komisyonu ile strateji ve planlama teşkilatı kuracaklarını aktaran Kılıçdaroğlu, bu kurumların planlama yapacağını ve 6 lidere sunacağını söyledi.

Sonrasında siyasi tercih yapacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bir kişinin iki dudağına bir devlet teslim edilemez. İstişare bizim temel hedeflerimizden birisidir.” dedi.

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş dışındaki cumhurbaşkanı yardımcılarının sorumlu olduğu bir alan ya da bakanlık olup olmayacağı sorulan Kılıçdaroğlu, bunu 6 liderin henüz konuşmadığını bildirdi ve “Önce şu seçimi bir alalım.” ifadesini kullandı.

Emekliye 15 bin lira bayram ikramiyesi, en düşük memur maaşını yükseltme gibi vaatleri nasıl hayata geçirecekleri sorusuna Kılıçdaroğlu, “AK Parti’nin penceresinden bakarsanız bunların hiçbirisi gerçekleşemez. Çünkü o tamamını alıp benim tabirimle beşli çetelere veriyor. Ben 27,5 yıl bu devlette çalıştım. Ve çok zor sınavları başararak devlet memurluğunu, yani hesap uzmanlığını kazandım. Siz kaynağı doğru ve yerinde kullanırsanız bir sorun yok.” yanıtını verdi.

Ülkede halkın fakirleştiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Bu ülkede halk soğana muhtaç olur muydu? Ülkeyi bu hale getirdiler. Afralarından, tafralarından geçilmiyor. Oturmuşlar ekonomi tartışılmasın, mutfak tartışılmasın diye falan terör örgütü, filan terör örgütü, yok masanın altı… Sen bırak bunları kardeşim. Terörist varsa sen gidip teröristi yakalamıyorsan, suç işliyorsun. Niye teröristi yakalamıyorsun? Elinden tutan mı var? Varsa birisi terör örgütüne mensupsa yakalarsın götürürsün, çıkarırsın savcıya, çıkarırsın mahkemeye. Faili meçhul düşmanlar, ne olduğu belli olmayan düşmanlar… Ondan sonra bunun üzerinden siyaset götürüyorlar. Akıllarını yitirdiler. Kaybedeceklerini biliyorlar ama kaybedecekler. Milletin tahammülü kalmadı.”

Kılıçdaroğlu’ndan KHK açıklaması

Kılıçdaroğlu, Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) ihraç edilenlerin geri döneceği yönündeki vaadinde kriterin ne olacağının sorulması üzerine, şunları kaydetti:

“Şimdi bakınız, diyelim ki af çıkarma. Kim affı kabul edecek? Ben mi? Hayır. Nereye gidecek? Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne. Türkiye Büyük Millet Meclisi af varsa kabul edecek. Benim Türkiye Büyük Millet Meclisi adına konuşma hakkım var mı? Ben Meclis başkanı değilim. Ama benim söylediğim şu; adalet istiyorsanız yargıya güveneceksiniz. Şimdi kişiyi kamudan atmışsınız, FETÖ’cü veya başka bir nedenle, herhangi bir nedenle atmışsınız. Gitti savcıya, savcı dosyaya baktı dedi ki ‘Burada bir şey yok, takipsizlik’ kararı verdi.

Ne olması lazım? Görevine iade edilmesi lazım. Yasalar böyle. ‘Hayır ben seni göreve iade etmeyeceğim’ diyor. İkinci olay, yine atıyorsunuz savcıya gidiyor, savcı olayı ciddi buluyor ve soruşturma açıyor. Gidiyor mahkemede beraat ediyor. Ne yaparsınız? Göreve iade edersiniz. Bunlar göreve iade etmiyorlar. Ben onların tamamını görevlerine iade edeceğim. Ben mahkeme kararını uygulamıyorsam ben bu mahkemeleri tanımıyorum demektir. İşine geleni uygulayacaksın, işine gelmeyeni uygulamayacaksın, hukuk devletinde çifte standart olmaz.”

Kazanması halinde sevinç gösterileri konusundaki uyarısı hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Bazı unsurların seçim gecesi sokağa çıkıp taşkınlık yapacakları yönünde duyumlar geliyor bize. Sadece bana değil, diğer liderlere de böyle duyumlar geliyor. Herkesin sakin olmasını istiyorum.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, sandık güvenliğini yüzde 100 sağladıklarını belirterek, 1,5 yıldır bunun için çalıştıklarını aktardı. Hangi sandıkta kimlerin görevli olacağının belirlendiğini bildiren Kılıçdaroğlu, “Ayrıca her okulda, büyük metropollerin tümünde her okulda bir gönüllü avukat olacak. Bir sorun çıktığında hemen avukat müdahale edebilecek. Bütün bu konuda bütün vatandaşlarımın emin olmasını ve güven içinde sandığa gidip oy kullanmalarını istiyorum.” diye konuştu

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Alman Televizyonu ARD’ye Konuştu Sığınmacıları Yollayacağız

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye sığınan dört milyon Suriyeliyi evlerine geri göndermek istediğinizi açıkladınız. Peki AB ile mülteci anlaşmasını iptal mi edeceksiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Dört milyon Suriyeli mülteci var. Ve biz onlara yıllardır ev sahipliği yapıyoruz. Ama hepsi Türkiye’de sigortasız çalışıyor. Peki yarın yaşlandıklarında ne olacak? Burada sadece bugüne değil, geleceğe de bakan bir politika oluşturmak gibi bir görevimiz var. Biz bunu şöyle yapmak istiyoruz: Öncelikle Suriye’nin meşru hükümetiyle bir anlaşma yapacağız. Karşılıklı büyükelçilikler açacağız.

Buradaki Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri şartıyla can ve mal güvenliklerini garanti altına alacağız. Gerekirse Birleşmiş Milletler’in de devreye girmesi gerekecek. Ayrıca Türkiye’de yaşayan Suriyeliler Suriye’ye döndüklerinde yollarını, köprülerini, okullarını, kreşlerini, her şeylerini yeniden inşa edeceğiz. Böylece hiçbir endişe duymadan ülkelerine dönebilecekler. Amacımız bu insanların kendi ülkelerinde özgürce yaşamaları.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Alman kamu televizyonu ARD’ye verdiği mülakatta, farklı bir Türkiye için planlarını anlattı, Suriyeli sığınmacıları ülkelerine göndermek için hazırladıkları taslakla ilgili ayrıntıları paylaştı.

Caren Miosga’nın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 20 yılı aşkın süredir iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) ülke demokrasisine kan kaybettirdiğini belirterek “Altılı ittifakımız bunu yeniden inşa etmek, demokrasiyi yeniden kurmak için bir araya geldi. Bizi bir araya getiren demokrasi özlemidir. Bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı var. Türkiye, demokrasi olmadığı ve tüm gücün tek bir kişide toplanması nedeniyle canlılığından çok şey kaybetti” dedi.

Türkiye’nin büyük ekonomik sorunları olduğunu ifade eden CHP lideri, ekonomiyi düzeltmek ve demokrasiyi yeniden tesis etmek için güçlendirilmiş bir parlamenter sistem getireceklerini, anayasayı değiştireceklerini kaydetti.

AB’nin yeni bir fasıl açmasını beklemeden, Avrupa Birliği’nin tüm demokratik standartlarını tam olarak uygulayacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde yatan kişilerin de özgürlüklerine kavuşacağını söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin siyasi tutuklularla ilgili kararları olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu kişilerin serbest bırakılmaları gerektiğini ancak Erdoğan’ın yargı üzerinde baskı kurarak bunu engellediğini kaydetti.

“Eğer bu Avrupa kararları uygulansaydı, zaten hepsi özgür olacaktı” diye konuşan Kılıçdaroğlu, “21. yüzyıl Türkiye’sinde hiç kimse fikrini ifade ettiği için hapse atılmamalı. İfade özgürlüğünün hapisle cezalandırıldığı bir Türkiye’yi kategorik olarak reddediyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriyeliler nasıl gönderilecek?

Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye sığınan dört milyon Suriyeliyi evlerine geri göndermek istediğinizi açıkladınız. Peki AB ile mülteci anlaşmasını iptal mi edeceksiniz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Dört milyon Suriyeli mülteci var. Ve biz onlara yıllardır ev sahipliği yapıyoruz. Ama hepsi Türkiye’de sigortasız çalışıyor. Peki yarın yaşlandıklarında ne olacak? Burada sadece bugüne değil, geleceğe de bakan bir politika oluşturmak gibi bir görevimiz var. Biz bunu şöyle yapmak istiyoruz: Öncelikle Suriye’nin meşru hükümetiyle bir anlaşma yapacağız. Karşılıklı büyükelçilikler açacağız.

Buradaki Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri şartıyla can ve mal güvenliklerini garanti altına alacağız. Gerekirse Birleşmiş Milletler’in de devreye girmesi gerekecek. Ayrıca Türkiye’de yaşayan Suriyeliler Suriye’ye döndüklerinde yollarını, köprülerini, okullarını, kreşlerini, her şeylerini yeniden inşa edeceğiz. Böylece hiçbir endişe duymadan ülkelerine dönebilecekler. Amacımız bu insanların kendi ülkelerinde özgürce yaşamaları.”

Suriyelilerin ülkelerine döndükten sonra orada işe de ihtiyaçları olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu konuda Gaziantepli sanayicilerin Suriye’de yatırım yapmaya hazır olduklarını belirterek, “Avrupalılar da bunu yapmak isterse çok mutlu oluruz” dedi.

ARD muhabirinin Türkiye’deki Suriyelilerin göç etmek zorunda kaldıklarında Suriye yerine Batı’ya gitmek isteyeceklerini, bu durumda da AB ile sorun yaşanabileceğini söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

“Buradaki Suriyelilerin kanaat önderleriyle konuştum. Bazı siyasi parti liderleriyle ve buradan yayın yapan ve meşru Suriye hükümetini eleştiren bazı gazetecilerle de görüştüm. Can ve mal güvenliğini garanti altına alırsak, orada istihdam olanakları yaratılırsa zaten kendi istekleriyle ülkelerine geri döneceklerini söylüyorlar.”

Olaf Scholz benzetmesi

Kılıçdaroğlu muhabirin, “Türkiye neredeyse 20 yıl boyunca kendisini büyük bir baba figürü olarak gösteren, büyük bir hatip, büyük bir demagog olarak kabul edilen bir adam tarafından yönetildi. Siz bunun tam tersisiniz, hatta bir finans gazetesi tarafından yılın bürokratı seçildiniz. Siz Türkiye’nin Olaf Scholz’u musunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Olaf Scholz’a benzetilmek benim için bir onurdur. Aslında ben sakin bir insanım. Kolay kolay heyecanlanmam. Var olan soruna odaklanırım, onu çözmeye çalışırım. Ama bu sorunu çözme yöntemimi de insanlarla paylaşırım. Dolayısıyla insanların desteğini almak benim için önemli. Çünkü Türkiye’yi demokrat olmayan birinin yönettiği, otoriter bir yönetimin yönettiği artık sadece bizim değil bütün dünyanın gördüğü bir şey.

İşte bu yüzden biz altı muhalefet partisi Türkiye’yi otoriter bir yönetimden kurtarmak için bir araya geldik. Ve AB tarafından öngörülen tüm demokratik standartların hayata geçirilmesi için mücadele ediyoruz. Bu mücadele çok uzun sürmeyecek. Tam bir hafta sonra Türkiye yeni bir döneme girecek. Siyasi söylemimiz şu: Türkiye’ye bahar gelecek.”

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

MP Milletvekili Adayı Çağrı Ünsal İstifa Etti: Kılıçdaroğlu’nu Destekleyeceğim

Memleket Partisi’nden ve milletvekili adaylığından çekilen Çağrı Ünsal, “Gelinen noktada 20 yıllık AKP karanlığına karşı siyasi mücadele gösteren tüm muhalif kesimin iç tartışmaları bir kenara koyarak bu mücadeleyi birlikte sürdürmesi kaçınılmaz bir zorunluluk arz etmektedir” dedi ve ekledi:

“Bu nedenlerle, 14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakını destekleyeceğimi bildiriyor; kuruluşundan bu yana bir neferi olduğum Memleket Partisi’nin politikası ile fikir ayrılığına düşmüş olduğumdan, Ankara milletvekili adaylığından, Genel Disiplin Kurulu üyeliğinden ve parti üyeliğinden derin bir üzüntüyle istifa ediyorum.”

Memleket Partisi Genel Disiplin Kurulu üyesi ve Ankara Milletvekili adayı Çağrı Ünsal, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek vereceğini belirterek adaylıktan çekildi.

Duvar’da yer alan haber göre Erzurum’da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mitingine yönelik saldırıyı hatırlatan Ünsal, “Mücadeleyi birlikte sürdürmek kaçınılmaz bir zorunluluk arz etmektedir” dedi.

“Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nı destekleyeceğim”

Memleket Partisi’nden ve milletvekili adaylığından çekilen Ünsal, partisi ile fikir ayrılığına düştüğünü belirttiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Gelinen noktada 20 yıllık AKP karanlığına karşı siyasi mücadele gösteren tüm muhalif kesimin iç tartışmaları bir kenara koyarak bu mücadeleyi birlikte sürdürmesi kaçınılmaz bir zorunluluk arz etmektedir.

Bu nedenlerle, 14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakını destekleyeceğimi bildiriyor; kuruluşundan bu yana bir neferi olduğum Memleket Partisi’nin politikası ile fikir ayrılığına düşmüş olduğumdan, Ankara milletvekili adaylığından, Genel Disiplin Kurulu üyeliğinden ve parti üyeliğinden derin bir üzüntüyle istifa ediyorum.”

Paylaşın

Kemal Kılıçdaroğlu TRT’de: TRT Gerçekleri Gizliyor

TRT’de propaganda konuşmasını yapan “Sevgili halkım, TRT siyasal iktidardan bağımsız kamu yayıncılığı yapmak üzere kurulmuştur. Halk doğru, tarafsız ve gerçek habere ulaşsın diye, halk için var. Ancak bugün TRT iktidar partisinin yayın organı haline geldi. Oysa haber alma özgürlüğü temel haklardandır. Bu hak demokratik toplumlarda toplumun doğru bilgi edinmesini sağlar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “TRT her gün kendi ilkelerine ve mevzuatına aykırı yayın politikası ile suç işliyor. Halkın vergileri ile ayakta kalmasına rağmen iktidarın güdümünde, iktidarın propagandasını yapıyor. Atanmışlar, taraflı yayıncılıkla halkın haber almak hakkını ihlal ediyor. TRT gerçekleri halktan gizliyor”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde, TRT’de propaganda konuşmasının ilkini gerçekleştirdi.

“Sevgili halkım, TRT siyasal iktidardan bağımsız kamu yayıncılığı yapmak üzere kurulmuştur. Halk doğru, tarafsız ve gerçek habere ulaşsın diye, halk için var. Ancak bugün TRT iktidar partisinin yayın organı haline geldi. Oysa haber alma özgürlüğü temel haklardandır. Bu hak demokratik toplumlarda toplumun doğru bilgi edinmesini sağlar.

TRT her gün kendi ilkelerine ve mevzuatına aykırı yayın politikası ile suç işliyor. Halkın vergileri ile ayakta kalmasına rağmen iktidarın güdümünde, iktidarın propagandasını yapıyor. Atanmışlar, taraflı yayıncılıkla halkın haber almak hakkını ihlal ediyor. TRT gerçekleri halktan gizliyor”

Propaganda hakkını gerçekleri anlatmak için kullanacağını belirten CHP lideri “TRT size faturalarını ödeyemedikleri için, karanlığa mahkum edilen milyonlarca vatandaşımızı gösterdi mi? Göstermedi” dedi.

Bartın maden faciasına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Bartın maden faciasında hayatını kaybeden Rıdvan’ın ailesini ziyaret etmiştim. Oğlu Emrullah’ın keder dolu gözleri bıçak gibi kalbime saplandı. TRT hayatını kaybeden 41 maden işçisinin hikayelerini haber yaptı mı? Yapmadı. Tedbirsizliği, denetimsizliği, hesap verilmeyen aileleri, işçisinin can güvenliğini sağlayamayanları anlattı mı? Anlatmadı” şeklinde konuştu.

Şenyaşar Ailesinin yaşadıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Şanlıurfa’da iktidar partisi adayının kardeş ve akrabaları tarafından eşi ve 2 evladı öldürülen, adalet aramak için yılladır nöbet tutan Emine Şenyaşar’a sarıldım. Emine Hanımın bitmeyen gözyaşlarını TRT halkımıza gösterdi mi? Göstermedi” ifadelerini kullandı.

‘TRT gerçekleri gizliyor’ Kılıçdaroğlu, TRT’nin gerçekleri gizlediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürüdü:”8 Şubat’ta Hatay Samandağ’daydım. ‘İçeride annem, abim ve babam var. Ses veriyorlar. Termal kamerada ısı da var. Ama girecek ekipman yok’ diye bize feryat eden gencimizi TRT’nin ekranında gördüğünüz mü? Görmediniz.

‘Devlet nerede, AFAD nerede?’ diye bağıran vatandaşlarımızın görüntüleri yayınlandı mı? Hayır, yayınlanmadı.” “Ekmeğini çöpten çıkaran, ekmek teknesi gasbedilen kağıt işçilerinin deposuna gittim. Çaylarını içtim. Baver Bey, uğradığı haksızlığı bana anlattı. Çok üzüldüm. Bana ‘Üstümüz kirli olabilir ama içimiz gül bahçesi’ diyen kağıt işçilerinin yaşadıklarını TRT size anlattı mı? Anlatmadı.

“Ergenekon kumpası ile canına kastedilen Kuddusi Okkır’ın evine gittim. Beni metanetle karşılayan Sabriye Okkır hanımı gördüğünüz mü ekranlarınızda?

Görmediniz. ‘Süt veren ineğimi kestirip, kredi ödüyorum’ diyen Meliha Hanımı peki? Onu da görmediniz. TRT halkımıza 73 yaşında Kazdağları’nı savunan Hanife Hanımı, suyunu, toprağını yani yaşamı korumak için can ve başla mücadele eden vatandaşlarımızı gösterdi mi? Göstermedi” Kılıçdaroğlu, TRT’nin KPSS’de derece yapmasına rağmen atanamayan Salih Can’a da yer vermediğini kaydederek, “KPSS’de derece yapmasına rağmen atanamayan Salihcan’ın hikayesine yer verdi mi, sözde haberlerinde? Vermedi.

‘Sokakta uyuşturucu torbacıları tarafından ülkücü hareketin en değerli evlatlarından biri olan ve hunharca katledilen Sinan Ateş’in eşi ve bebeklerini gösterdi mi? Ateş ailesinin hikayesini dinlediniz mi hiç TRT’de? Dinleyemediniz. Gezi Parkı davasında haksız yere hapis yatan şehir plancısı Tayfun Kahraman tutuklandı. Cezaevine girmeden önce kızı Vera’ya son sarılışını gördünüz mü? Görmediniz. Göstermediler”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Ülkeye Değişim Getirmenin Bir Bedeli Vardır

Sosyal medya hesabından ‘Erzurum Olayları’ başlığıyla bir video paylaşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, itidal çağrısı yaptı ve seçmenin korkutulmaya çalıştığını savundu ve “14 Mayıs’a odaklanın, gerisi teferruattır” dedi.

Haber Merkezi / “Ekrem evladıma geçmiş olsun” diyen Kılıçdaroğlu, “Ülkeye değişim getirmenin bir bedeli vardır. Bunu da ödemeye hepimiz hazırız” dedi. Kılıçdaroğlu, Antalya mitinginde de saldırıyı değerlendirdi ve “Provokasyonlara karşı dikkatli olacağız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde yaşanan taşlı saldırı sonrası, sosyal medya hesabından ‘Erzurum Olayları’ başlığıyla bir video paylaştı.

Kılıçdaroğlu, videoda şunları söyledi:

Mafyalar, militanlar, SADAT’çılardan, Sinan Ateş’i öldüren torbacılardan, beşli çetelerden, domuz bağcılardan oluşan bir militarist koalisyon var. Bugün Ekrem başkanımıza saldıranlar bunlar. Amaçları insanlarımızı korkutmaktır. Sandıktan uzak tutmaktır. Türkiye makul çoğunluğun ülkesi. Çoğunluk bu kötülüğü bitirecek.

Sevgili vatandaşlarım 14 Mayıs’a odaklanın. Başka her şey teferruattır. Sakın kızmayın, sakın küsmeyin. İnsanınızı sevin, bağrınıza basın. O terör gruplarını kahreden de tam olarak budur. Ekrem evladıma da geçmiş olsun. Ülkeye değişim getirmenin bir bedeli vardır bunu da ödemeye hepimiz hazırız.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de sosyal medya hesabından, “Millet iradesini ne taşla ne de kurşunla durduramazsınız” paylaşımını yaptı. Millet İttifakı partilerinin liderleri mesajlarla İmamoğlu’na destek verdi.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Ekrem İmamoğlu’nun maruz kaldığı saldırı, iktidarın kirli dilinin ürünüdür. ” mesajını verdi. Selahattin Demirtaş, Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde yaşananlar sonrası yurttaşlara “Siz lütfen sakin olun, öfkenizi sandığa saklayın” çağrısında bulundu.

Paylaşın

Kemal Kılıçdaroğlu: Kul Hakkı Yiyenler Benden Çekiniyor

Kırşehir’de halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Benim cumhurbaşkanı olmamı istemeyen iki kesim var; biri beşli çeteler, ikincisi uyuşturucu baronları. Haktan yana oy kullanacaksınız, adaletten, vatandaştan yana oy kullanacaksın. Üstten sizi tehdit edenlere dur diyeceksiniz. 22 yıl oldu eyvallar kardeşim çekil! Bir değişim olsun, bir yeni insan gelsin, bir adaletli insan gelsin, bir kul hakkı yemeyen insan gelsin” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem. Kul hakkı yiyenler benden çekiniyor. Kul hakkı yiyenden diyeceğim ki, götürdüğün paraları ver. Son kuruşuna kadar getireceğim. Bu milletin hakkını aldın götürdün çaldın, hepsini getireceğim. Emekliye 2015 yılından bu yana, asgari ücret kadar iki bayram ikramiyesi verin dedim. Vay efendim nereden bulacağız dediler.

Sonra verdiler, şimdi seçimler geldi artırdılar. Sözüm söz, asgari ücret kadar emekliye bayramlarda ikramiye verilmesi lazım. Bütün emekli kardeşlerim gidecekler bankadan para çekince orada 15 bin lira olacağını görecekler. Kurban Bayramı’nda emekli kardeşime 15 bin lira vereceği. 4-5 yerden maaş alanlara para var, yandaşlara para var… Emekliye gelince, garibana gelince para yok. Yer mi Bay Kemal.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim çalışmaları kapsamında Kırşehir’de halka seslendi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:

“Nasılsınız? Değişimden yana mısınız, alın terinden yana mısınız, hak, hukuk ve adaletten yana mısınız?

Size sözüm var; bu ülkeye hakkı, hukuku ve adaleti getireceğim. Size sözüm var, alın teri dökenlerin hakkını teslim edeceğim. Size sözüm var; bu ülkeye huzuru, bu ülkeye barışı getireceğim. Size sözüm var, ayrışmayı değil kucaklaşmayı getireceğim. Size sözüm var, alın teri döküp kazananın hakkını teslim edeceğim. Size sözüm var, beşli çetelerin çaldıklarının tamamını bu memlekete getireceğim. Size sözüm var.

Gelmeden önce Neşet Ertaş’ın mezarını ziyaret ettim, babasının mezarını ziyaret ettim. Hocamızla beraber bir Fatiha okuduk. Babası ile yüz yüze hiç tanışmışlığımız yoktu ama Neşet Ertaş ile zaman zaman beraber olduk. Onun sazını, onun sözünü dinledim. Onun tezenesi kadar güzel, onun sesi kadar güzel bir ses yok gerçekten de. Güzel şey söylüyor, ‘Kadınlar insandır, biz de insanoğlu’ diye. Kadına ne kadar değer verdiğini hepimiz biliyoruz.

Bugünkü hayat pahalılığı içinde en büyük sorunu yaşayan kadındır. Bugün hayat pahalılığı içinde dertleri alıp derman üretmeye çalışan yine kadınlardır. Büyük sıkıntılar çeken kadınlardır. Pazara gidip mutfaktaki yangını gören kadınlardır. O nedenle benim kadınlara borcum var. Rahmetli annem okuma yazma bilmezdi. Ve dolayısıyla evdeki bütün sıkıntıları yaşardı. Rahmetli babam; 7 kardeşiz, 7 kardeşe bir bayramda ayakkabı aldığını hiç hatırlamam. Çünkü alacak gücü yoktu. Ama bizi okuttu. 7 kardeş içinde üniversiteye giden sadece benim.

Çünkü diğerlerini gönderecek parası, imkânı da yoktu. Ama benim şimdi pırıl pırıl üniversite mezunu 3 evladım var. 3 evladım; onların ne iş yaptığını kimse bilmez, ben Genel Başkanım diye asla ve asla gidip bir yerlerde üstten konuşmadılar. Her birisi kendi ekmeğini çıkardı. Çalışıyor, üretiyor, kazanıyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor. İsterim ki her anne, baba evladını iyi bir okula gönderebilsin. Çünkü eğitim bizim en temel sorunlarımızdan birisidir ve onun için de hep birlikte mücadele etmek ve evlatlarımızı okutmak zorundayız. Evlatlarımız ne kadar iyi eğitim alırsa, Türkiye o kadar hızla büyür ve hızla kalkınır.

Sevgili anneler, size sözüm var. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa edeceğim. Hiçbir çocuğun. Aile Destekleri Sigortasıyla göreceksiniz, hiçbir ailede ‘Benim gelirim yoktur’ feryadını duymayacaksınız. Her ailenin en az asgari ücret düzeyinde geliri olacak. Ve bu gelir kadının banka hesabına yatacak. Dolayısıyla kadın bankaya gidecek, fakir ailedeki yoksul kadın bankaya gidecek, her ay düzenli bankadan parasını çekecek, çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Onun fakir olduğunu, onun yoksul olduğunu sosyal devletten başka kimse bilmeyecek.

Çünkü benim felsefem, çünkü benim inancım şunu söylüyor: Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek. Nokta. Öyle fakir ailelerde çocukları getir, sıraya diz, yardım yap, bütün televizyonlar onu seyretsin, senin vicdanın rahatlasın. Hayır efendim. Hayır, hayır. Bunu kabul etmiyorum. Yoksulluğu afişe etmeyeceksin. Bir yerde yoksul varsa, o yoksulluk devleti yönetenlerin ayıbıdır. Yoksul olanın değil. Onun için bitireceğim yoksulluğu. Bu topraklarda hiç kimse ‘Ben fakirim, ben yoksulum’ diye yardım istemeyecek. Sosyal devlet, ona her türlü desteği ödünsüz, hiçbir şey beklemeden verecek. Göreceksiniz, bu topraklara baharı getireceğim, baharı. Huzuru getireceğim, huzuru.

Hiçbir yoksul ailenin elektriği asla ve asla kesilmeyecek, suyu asla ve asla kesilmeyecek, doğalgazı asla ve asla kesilmeyecek. Diğerleri nasıl yaşıyorsa, yoksul aileler de aynı şekilde huzur içinde yaşayacaklar. Ve beraber yaşayacağız ve huzur içinde yaşayacağız göreceksiniz.

Köylerde çalışan kadınlar var. Onları da biliyorum. Neredeyse günün 24 saati çalışıyorlar. Köylerde çalışan, tarlada çalışan, bağda çalışan, bahçede çalışan, ahırda çalışan. Bir anlamda hayatın her alanında çalışan, fedakârlık gösteren kadınlar var. Onları da biliyorum, onlara da sözüm var. Onların sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Yeter ki çalışsınlar. Yeri, zamanı gelince de emekli olacaklar, emekli aylıkları olacak. Gençler için de aynı şekilde. Köyde, tarlada çalışan, traktörde çalışan bütün gençlerin sosyal güvenlik primini de devlet ödeyecek. Böylece köy hareketlenecek. Köyde çalışmak cazip hale gelecek. Ayrıca bir sözüm daha var. Bütün köy okullarını açacağım ve öğrencilerimiz kendi köylerinde okullara gidecekler. 100 bin öğretmenin atamasını Cumhuriyetin 100’üncü yılında yapacağız, göreceksiniz. Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi öğretmenle öğrenciyi buluşturacağız, hiç endişe etmeyin.

Köylerde sadece öğretmen, sadece imam değil, ziraat teknisyeni de olacak, ziraat mühendisi de olacak, veteriner hekim de olacak. Bu bölgenin hayvancılık konusunda ne kadar önemli ve değerli olduğunu biliyorum. Bölge bu konuda olağanüstü avantajlara sahip bir bölge. Burada bir kesimhanenin kurulması… Et ve Balık Kurumu görevini yapsa aslında, burada üreticinin her türlü hakkını teslim etse hepimiz çok mutlu olacağız. Bölgeyi ayağa kaldırmak zorundayız. Bölgede herkesin ürettiği ve herkesin kazandığı bir ekonomik atmosferi yaratmak zorundayız.

Hızlı trenden söz ediliyor. Her seçim öncesi gelip söz veriyorlar. Seçim bitiyor, sizler oylarınızı veriyorsunuz, sonra onlar unutuyorlar. Bay Kemal unutmaz. Unutmayın; Bay Kemal unutmaz, Bay Kemal sözünün arkasında durur, sözünün eridir. Yapılacaksa yapılacak kardeşim, niye yapmıyorsun? Yapmıyorlar.

Hızlı trenin ötesini düşünüyorum ben. Bakın Anadolu’nun içi boşaldı. Anadolu’da insanlar büyük kentlerin varoşlarına gidiyorlar, acaba oralarda asgari ücretle iş bulabilir miyiz diye. Allah nasip eder Cumhurbaşkanı olarak göreve başladığımda göreceksiniz; biz, orta Anadolu’yu, demiryollarıyla Mersin ve İskenderun limanına ve Karadeniz’e bağlayacağız. Buradaki fabrikalar ihracat yaptığı zaman, demiryoluyla taşıdıklarında bütün lojistik masraflarını devlet olarak biz karşılayacağız. Böylece fabrikanın Mersin’de olması, Adana’da olması çok cazip olmayacak. Kırşehir’de olması çok daha cazip, Kayseri’de olması çok daha cazip, Aksaray’da olması çok daha cazip olacak. Böylece herkesin kazandığı, herkesin ürettiği bir modeli inşallah inşa edeceğiz. Göreceksiniz, Türkiye için çalışacağız. Beşli çeteler için değil, sizin için çalışacağız. Sizin için emek harcayacağız, beşli çeteler için değil.

Ücret dengesizliği var kamuda. Bunu da gayet iyi biliyorum. Doktor kardeşlerimizin, sağlık çalışanlarımızın pandemi döneminde herkesin ortak talebi olarak onların aylıklarını artırdık. Ama devlette bir yapı var. Devlette; doktor, mimar, mühendis, bunlar birbirlerine yakın aylıklar alırlardı. Dolayısıyla şimdi kamuda çalışan mimarlar ve mühendisler diyorlar ki ‘Bizim de aylıklarımızın artırılması lazım, biraz yükseltilmesi lazım’. Onlara da söz verdim. Adaleti sağlayacağız, adaletli olacak. Adaletsiz bir dünyayı asla kabul etmiyorum. Çünkü devletin dini adalettir ve adaleti inşa edeceğiz. Bunu da herkesin bilmesini isterim.

Gelelim başka bir konuya. Türkiye yolgeçen hanına döndü. Bütün sınırlarımız delik, deşik. 3 milyon 600 bin Suriyeli var. Söz verdim, en geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye uğurlayacağız. Benim evladım, sizin evladınız işsiz. Onlar asgari ücretin yarısı ile çalışıyorlar. Onlar da mağdur oluyorlar. Onları kendi ülkelerine götüreceğiz: Avrupa Birliğinden aldığımız fonlarla, alacağımız fonlarla onların yollarını, köprülerini, okullarını, hastanelerini bizim müteahhitler yapacak. Can ve mal güvenliklerini sağlayacağız ve onları en geç 2 yıl içinde kendi ülkelerine uğurlayacağız ve göndereceğiz. Emek sömürüsünün karşısındayız. İnsan insandır, Allah’ın yarattığı en değerli varlıktır ve onun döktüğü alın terinin karşılığının ödenmesi gerekiyor. Bunu yapacağım. Afganlar da var, onları da kendi ülkelerine Allah nasip ederse uğurlayacağız göreceksiniz.

‘2000’liler mezarda emekli olmak istemiyorlar’. Sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılanması lazım, herkesin hakkının teslim edilmesi lazım. Herkesin ödediği prim kadar aylık alması lazım. Altı yükselttiğiniz zaman, üst gelir gruplarını, aylık gruplarını da yükseltmeniz lazım. Yani eşitliğin olmadığı bir yerde, toplumda huzur olmaz. Huzuru sağlayacağız mutlaka.

‘Kemal Dedemin gölgesi yeter’ diyorsunuz, ‘Aç kapıyı Veysel efendi, Bay Kemal geliyor’ diyorsunuz. ‘Bir çocuk aç kalmayana kadar çalışacağız’ diyorsunuz. Hiç ama hiç endişe etmeyin. Ülkemi seviyorum. Ülkem için hizmet etmek benim boynumun borcudur. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği… Bu coğrafyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın; Diyarbakır’da, Hakkari’de, Rize’de, Şanlıurfa’da, Trakya’da, Edirne’de, Kırklareli’nde, İzmir’de, Mersin’de, Antalya’da… Nerede yaşarsa yaşasın, bu coğrafyada her insanın mutlu olmasını istiyorum, huzurlu olmasını istiyorum. Bizi kavga ettiriyorlar ama o kavgaya girmeyeceğiz. Bir sürü şeyler söylüyorlar, onlara da inanmayın lütfen. Benim ağzımdan çıkana inanın. Ben, bu millete doğruları söylemeye yenim ettim. Doğruları söyleyeceğim, doğruların arkasından gideceğim.

Çok kamplaştık, çok kutuplaştık. Neredeyse birbirimizi düşman gibi görmeye başladık. Buradan Türkiye’yi çıkaracağım. 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Bir grubun değil, bir kesimin değil, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olarak görev yapacağım. Bunu göreceksiniz ve buna inanmanızı istiyorum, çünkü beraber olursak güçlü oluruz, birlikte olursak güçlü oluruz, adaleti getirirsek güçlü oluruz. Adaletin gelmesinin yollarından birisi de, gelir dağılımının hakça bölüşülmesidir yani gelirin hakça bölüşülmesidir. Bizim güzel bir sözümüz var, atalarımız söyler, ‘Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar.’ Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye’yi özlüyoruz ve bunu yapmak için zaten mücadele ediyoruz.

“Kul hakkı yiyenler benden çekiniyor, benden korkuyorlar”

Benim Cumhurbaşkanı Adayı olmamı istemeyen, hatta Cumhurbaşkanı olmamı istemeyen iki kesim var. Biri beşli çeteler, ikincisi uyuşturucu baronları. Yuh çekmeyin. Sandığa gideceksiniz ve oy kullanacaksınız. Haktan yana oy kullanacaksınız, adaletten yana oy kullanacaksınız, vatandaştan yana oy kullanacaksınız. Üstten konuşan, üstten sizi tehdit edenlere ‘Artık dur’ diyeceksiniz. 22 yıl oldu. Eyvallah kardeşim. Çekil, bir değişim olsun. Diğer insan gelsin. Bir adaletli insan gelsin. Bir kul hakkı yemeyen insan gelsin. Söyledim, kul hakkı yemem ve kul hakkı yedirmem; bu kadar net.

Kul hakkı yiyenler benden çekiniyor, benden korkuyorlar. ‘Ya gelirse…’ Gelirsem ne yapacağım belli. Kul hakkı yiyene diyeceğim ki ‘Ver kardeşim, götürdüğün paraları ver.’ Götüreceksin ABD’ye, 35 katlı gökdelenler yapacaksın, Bay Kemal seyredecek! Manhattan’a götüreceksin gökdelenler yapacaksın, Bay Kemal seyredecek! İngiltere’ye dolarlarını, avrolarını götüreceksin Bay Kemal seyredecek! Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın alacaksın, Bay Kemal seyredecek! Yerler mi? Yemezler, yemezler. Son kuruşuna kadar getireceğim. Bu milletin alın terinin karşılığını aldın, götürdün, çaldın. Alacağım, getireceğim Türkiye’ye, millete vereceğim. Sizlere vereceğim, sizin hakkınız bu.

Şimdi… Ben, 2015 yılından bu yana ‘Emekliye 2 bayram ikramiyesi verin. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı asgari ücret kadar emekli ikramiyesi verin’ dedim. Önce bağırdılar ‘Vay efendim, emekli ikramiyesi diyorsun, parayı nereden bulacaksın?’ Üsteledim, söyledim, ‘Ben maliyeciyim, ben hesap uzmanıyım. Devlette para var. Parayı adaletli kullanırsan olur.’ Sonra verdiler, şimdi seçimler geldi, 1000 lirayı biraz artırdılar. Benim sözüm söz; asgari ücret kadar emekliye Ramazan ve Kurban bayramlarında ikramiye verilmesi lazım. Son bayramda vermediler. Allah nasip eder, Kurban Bayramında bütün emekli kardeşlerim gidecekler, bankadan para çekince, orada 15 bin liraları olduğunu görecekler. 15 bin lirayı, Kurban Bayramında emekli kardeşlerime ikramiye olarak vereceğim. Hiç endişe etmeyin.

Bağırıyorlar hemen ‘Parayı nereden bulacaksın?’. Var efendim, beşli çeteye gelince para var. 4 yerden, 5 yerden, 6 yerden maaş alanlar için paralar var. Yandaşlar için paralar var. Senin beşli çetelerin dolarla ve avroyla ihale alıyorlar. Onlara para var. Emekliye gelince, garibana gelince para yok. Yer mi bunu Bay Kemal? Yemez. O paraları söke söke alacağım. Tamamını emekliye vereceğim, işçiye vereceğim, memura vereceğim, garibana vereceğim, çiftçiye vereceğim. Kim alın teri döküyorsa, kim çalışıyorsa, kim üretiyorsa ona vereceğiz.

Bakınız, dışarıdan canlı hayvan getiriyorlar, dışarıdan et getiriyorlar, dışarıdan buğday getiriyorlar, dışarıdan fasulye getiriyorlar; her şey dışarıdan geliyor. Her şey Türkiye’de üretilecek. Her şey Türkiye’de üretilince her şey çok güzel olacak, inanın; çalışan, alın teri döken için.

Esnaf kardeşimiz de sıkıntıda. Sattığı malı, yeniden gidip satın aldığında parasını ödeyemiyor, bakıyor zam gelmiş.

Zam konusunda en dertli olanlar aileler. Kira bedelleri giderek yükseldi. Pazarda yangın var. Mutfakta yangın var. Oturuyor, aybaşında hesap yapacak; masraf nereye gidecek, nasıl gidecek, bunun hesabı. Yol parası, okul parası, beslenme parası, elektrik parası; bütün bunların hepsi üst üste geldiğinde her aile ‘Acaba biz ay sonunu nasıl getiririz?’ diye, bunun için uğraşıyorlar. Ay sonunu, Bay Kemal’in iktidarında göreceksiniz, çok güzel getireceksiniz ay sonunu. Onlardan alacağım, size vereceğim. Öyle her hafta, her gün, her saat hesap yapmayacaksınız. Hele bir de düğüne davetiye gelirse ‘Eyvah’ diyorsunuz.

Düğüne gideceğiz ama parayı nereden bulacağız, altını nasıl takacağız diye. Ben, bu kardeşiniz, bunların hepsini hesapladı. Niçin? Bu kardeşiniz hesap uzmanı, neyi nasıl yapacağını, devlette tam 27,5 yıl çalışarak bunların hepsini ortaya çıkardı. Şimdi diyorlar ya, ‘Kılıçdaroğlu bunları nasıl yapacak?’ 27,5 yıl bu işler için çalıştım. 27,5 yıllık devlet hayatımı incelediler, ‘Acaba Bay Kemal ile ilgili bir şey bulabilir miyiz? Bulursak da getirir miyiz?’ diye. Toplu iğne ucu kadar bir şey bulamadılar ve bulamazlar. Çünkü kul hakkı yemedim ve kul hakkı yedirmeyeceğim. Ben kul hakkı yemedim, yedirmeyeceğim diyorum. Onlar böyle bir şey söylemiyorlar.

Mesela çıkıp ‘Biz kul hakkı yemedik, yedirmeyeceğiz’ diyemiyorlar. Niye diyemiyorlar? AK Partili veya MHP’li bir kardeşinizle karşılaştığınızda Allah için bunu sorun, deyin ki ‘Siz bu Bay Kemal’e kızıyorsunuz. Bay Kemal diyor ki, kul hakkı yemem, yedirmem. Sizin Genel Başkanlarınız da söylesin. Kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem desin.’ Diyebiliyorlar mı? Niye diyemiyorlar? Kul hakkı yiyene devlet teslim edilir mi? Özellikle MHP’li kardeşlerime sesleniyorum. Kul hakkı yiyene devlet teslim edilir mi? Sınırları yolgeçen hanına döndüren birine devlet teslim edilir mi?

Devlet akılla yönetilir, bilgiyle yönetilir, birikimle yönetilir, irfanla yönetilir. Devlet bir kişiye teslim edilmez. Bizim tarihimize baktığınız zaman ta Mete Han’dan bu yana hiçbir zaman bir devlet, bir kişinin iki dudağına teslim edilmemiştir. Bunu çözeceğiz. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getireceğiz ve daha güzel bir devlet inşa edeceğiz. Huzur içinde, hakça üreten ve bölüşen bir devleti inşa edeceğiz. Rahmetli Ecevit’in güzel bir sözü vardı, ‘Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen’ diye. Aynı şeyi yapacağız; ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen.

Sağlık çalışanlarını biliyorum. 10 bin atamayı biliyorum. Bakın bir devlet sağlık, güvenlik ve eğitim alanında asla boş kadro bırakmaz. Dünyanın neresine giderseniz sağlık personelinde asla boş kadro olmaz. Engelli kadrosunda asla boş kadro olmaz. Güvenlikte asla boş kadro olmaz. Çünkü bunlar bir devleti ayakta tutan temel kolonlardır.

Efendim şimdi bir şey daha söyleyeyim. Bizim böylesine güzel bir toplantı yapmamızın ve bizim güvenliğimizi sağlamamızın aktörleri de burada. Yani polis kardeşlerimiz de burada. Onlara da yürekten teşekkür ederiz. Onların da dünya kadar sorunu var biliyorum. Sizin sorununuz var, mutfaklarda yangın var. Onların da mutfağında yangın var, onların da sorunları var. Onlar günün 12 saati, 13 saati, 14 saati nöbet tutuyorlar, onu da gayet iyi biliyorum. Bazen 24 saat çalışıyorlar, onu da gayet iyi biliyorum. Polis intiharlarının hangi noktalara ulaştığını, onu da gayet iyi biliyorum. Onlara güveniyoruz ve onlar bizim can ve mal güvenliğimizi sağlayan temel aktörler. O nedenle polis arkadaşlarımıza da hepinizin huzurunda teşekkürlerimi sunuyorum.

Bir şey daha. Benim saray merakım yok. Saraylarda gidip oturma gibi bir merakım da yok. Ben sizler gibi yaşıyorum, mütevazı bir evim var. Mutfağımı da hepiniz biliyorsunuz zaten. Huzur içinde evimizde yaşıyoruz. Saraylara asla gidip oturmayacağım, o sarayda da oturmayacağım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mütevazı Çankaya’sına gideceğim. Bizim saraylarda oturmak gibi bir merakımız yok. Halka üstten bakmak, halkı küçümsemek, hele hele kadınlara hakaret etmek, kadınlara yaptığı hakareti ve küfrü belli noktalarda bütün Türkiye’ye duyurmak asla ve asla doğru değil. Kadınlar hiç endişe etmeyiniz, sizin Bay Kemal’iniz var. Sizi başımızın üstünde taşıyacağız. Unutmayın, Sevgili Peygamberimiz, ‘Cennet’in anahtarı kadınların ayakları altındadır’ diyor. Bunu unutmayın.

Efendim hepinize şükranlarımı sunuyorum. Bugün iki yere daha gideceğim. Hepiniz sağ olun, hepiniz var olun.

Ekrem Başkanımız şunu söyler, her şey çok güzel olacak diye. O zaman bende sorayım sizlere. Her şey çok güzel olacak. Vallahi de, billahi de her şey çok güzel olacak. Hiç endişe etmeyin, her şey çok güzel olacak. Bu memlekete huzuru getireceğim, huzuru; bereketi getireceğim, bereketi; alın terinin değerini vereceğim, alın terinin değerini.

Hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.”

Paylaşın