Kadınlar Dikkat: Yumurtalık Kanseri Riskini Artıran Meslekler

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, kuaför, güzellik uzmanı ve muhasebeci gibi belirli işlerde çalışan kadınların yumurtalık kanseri riskine yakalanma oranın daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Haber Merkezi / Kanada’da 2010 ile 2016 yılları arasında hastanede tedavi gören 1 ile 78 yaşları arasında yumurtalık kanseri teşhisi konan 491 kadının verileri, yumurtalık kanseri olmayan 897 kadından alınan verilerle karşılaştırıldı.

Araştırmaya katılanların sosyal geçmişi, tıbbi geçmişi, reçete edilen ilaçlar, aile öyküsü, kilosu ve boyu, çalışma geçmişine ilişkin yaşam tarzı bilgileri toplandı.

Mesleki ve Çevresel Tıp dergisinde yayınlanan araştırma, kuaför, güzellik uzmanı, muhasebeci ve hazır giyim endüstrisi gibi belirli işlerde çalışan kadınların yumurtalık kanseri riskine yakalanma oranın daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Araştırmada, kuaför, berber, güzellik uzmanı gibi alanlarda 10 yıl veya daha fazla çalışanların, yumurtalık kanseri riskine yakalanma olasılığının üç kat artığı belirtildi. Muhasebede 10 yıl veya daha fazla çalışanlar için ise bunun çifte riskle ilişkili olduğu bulunuldu.

Araştırmada, hazır giyim endüstrisinde uzun süre çalışanların, satış veya perakende sektöründe çalışanlara göre yüzde 85 daha yüksek risk taşıdığı ortaya kondu. Hazır giyim endüstrisindeki riskin, amonyak, hidrojen peroksit, organik boyalar ve pigmentler ve ağartıcılar dahil olmak üzere 13 kimyasal maddeye sık sık maruz kalmaktan kaynaklandığı belirtildi.

Yumurtalık Kanseri Nedir?

Yumurtalık kanseri ya da diğer ismiyle over kanseri; yumurtalık dokusunda bulunan hücrelerin kontrolsüzce büyümeleri ve çoğalmaları sonucu oluşur. Yumurtalık kanseri, yumurtalıklara sahip oldukları için kadınlarda görülür.

Yumurtalık (Over) Kanseri Nedenleri Nelerdir?

Yumurtalık kanserinin nedenleri, diğer kanser türlerinde olduğu gibi net olarak bilinmemektedir. Kanserlere neden olduğu düşünülen yaşam alışkanlıkları, bazı genetik yatkınlıklar ve hormonal faktörler yumurtalık kanserinin nedenleri olarak görülmektedir. Yumurtalık kanserlerinin yaklaşık %5-10 kadarı genetik nedenlerle oluşmaktadır. Bu yüzden birinci derece akrabalarında meme, yumurtalık ve rahim içi kanseri olan kadınlar, yumurtalık kanseri için risk grubundadır.

Kanser türlerinin birçoğunda olduğu gibi, yumurtalık kanserinde de ilerleyen yaş, hastalığın oluşma ihtimalini artırmaktadır. Yumurtalıklar; ergenlik, erişkinlik ve menopoz dönemlerinde farklı performanslarda ve farklı işlevlerde çalışırlar. Yumurtalık kanserlerinin genellikle oluştuğu zamanlar menopoz sonrasıdır. Menopoz doğurganlık döneminin bitişi anlamına gelse de, yumurtalıklar çalışmaya devam etmektedir. Dolayısıyla menopoz sırasında ve sonrasında da düzenli olarak hekim kontrolünden geçmek hem kişinin yaşam kalitesi için hem de sağlıklı yumurtalıklar için önemlidir.

Kanser, bulunduğu dokulardaki hücrelerin olağandışı büyümesi ve çoğalması sonucu oluşur. Yumurtalıklar tıpkı vücudun diğer organları gibi, genel sağlık durumumuzdan etkilenirler. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları, düzenli egzersiz, kontrol altına alınmış stres seviyesi hem yumurtalıkların hem de tüm vücut sağlığının korunması için önemlidir.

Yumurtalık kanserinin belirtileri nelerdir?

Yumurtalık kanseri belirtileri çoğunlukla kendini çok göstermez. Yumurtalık kanseri ile ilgili belirtilerin çoğu hastaya özel olmakla beraber tipik bir bulgusu yoktur. Yumurtalık kanseri belirtileri olarak, pek çok hastalık belirtisi olarak da söylenebilecek; karın ağrısı, şişkinlik ve mide rahatsızlıkları sıralanabilir.

Yumurtalık kanserinin en büyük belirtisi ileri safhalarında ise karında ele gelen kitle, aşağı doğru basınç hissi, karında sıvı birikmesi, karın şişliği, çevredeki organlara bası yapmasına bağlı olarak idrar ve bağırsak şikayetleri görülür.

Yumurtalık kanserinin bazı türlerinde hormon düzensizlikleri görülebilir. Buna bağlı olarak adet düzensizlikleri, erkeklik hormonu salgısının artmasıyla tüylenme, erkek tipi saç dökülmesi görülebilir. Çoğu yumurtalık kanseri şikayeti ise karın şişliği üzerinedir.

Genel olarak görülen yumurtalık kanseri belirtilerini şöyle sıralayabiliriz;

Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik, özellikle kabızlığın ortaya çıkması,
Mesane alışkanlıklarında değişiklik, sık sık idrara çıkma ihtiyacı,
İştah kaybı veya hızlı bir şekilde tokluk hissi,
Vajinal kanama,
Kilo kaybı,
Karında basınç hissi ve şişkinlik,
Kasıkta dolgunluk veya ağrı,
Uzun süreli hazımsızlık, gaz veya bulantı.

Yumurtalık kanserinin tedavisi var mı?

Yumurtalık kanserinin ilk tedavisi cerrahi tedavidir. Başka bir deyişle hastalar önce ameliyatla tedavi edilirler. Hastalığın tedaviye vereceği cevap ilk ameliyatın yeterliliği ile doğrudan ilişkilidir. Hastalığın erken dönemlerinde tümörün çıkartılması ile birlikte evreleme cerrahisi denilen bir ameliyat yapılır.

İleri dönemlerinde ise kapsamlı bir ameliyatla, karın boşluğu içindeki tümörler çıkartılır. Ameliyat sırasında gerek görüldüğü hallerde bağırsak parçalarının çıkartılması da söz konusu olabilir. Ameliyat sonrasında çok erken dönemdeki hastalar dışındaki tüm hastalara kemoterapi denilen ilaç tedavisi yapılmaktadır. Başka bir deyişle yumurtalık kanseri tedavisinin önemli bir bölümünde, ilaç tedavisi uygulanır.

Hastalığın tedaviye vereceği cevap tümörün yaygınlığı ile doğrudan ilişkilidir. Tedavi ile erken dönemdeki hastalıklar %80-90 iyileşirken, ileri dönem hastalıklarında iyileşme oranı %40-50 civarındadır. Ameliyat ve kemoterapi sonrası hastalar, uzun yıllar boyunca 4-5 ayda bir muayene ve tetkiklerle kontrol edilirler. Hastalık tekrarladığında ise tedavilerin de tekrarlanması gerekir. Bazen ameliyatların 2 ile 4 kez tekrarlanması dahi gerekebilir.

Yumurtalık kanseri tehlikeli mi?

Yumurtalık kanseri, kadın genital organı kanserleri arasında en öldürücü olanıdır. Diğer jinekolojik kanserler ile karşılaştırıldığında, erken dönemdeki yumurtalık kanserleri hemen hemen hiçbir ön belirti vermediği için genellikle çok geç tanı konulabilmektedir. Bu nedenle rutin jinekolojik USG erken tanıda önemlidir.

Paylaşın

Erken Uyuma Eğilimi Olan Erkekler Dikkat: Kalp Hastalığı Belirtisi Olabilir

Yeni yapılan bir araştırma, erkeklerde erken uyuma isteğinin kalp hastalığının bir işareti olduğunu gösteriyor. Erken yatmanın yüksek tansiyonla bağlantılı olduğu ve hatta vücudun biyolojik saatini etkileyebileceği belirtildi.

Haber Merkezi / Herkes uyumayı sever. Çoğu, ne kadar erken uyuyabilirse, o kadar erken uyumak ister. Ancak, erken uyuma eğiliminde olan erkeklerin birkaç şeye dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü bu durum bir hastalık belirtisi olabilir.

Yeni bir araştırma, erkeklerde erken uyuma isteğinin kalp hastalığının bir işareti olduğunu gösteriyor. Araştırmada, erken yatma eğilimine yüksek tansiyonun neden olabileceği belirtiliyor. Araştırmada yer alan bilim insanları, bu konuda uyarıyorlar.

2400 yetişkin üzerinde yapılan araştırmada yüksek tansiyonu olanların, sağlıklı olanlara göre en az 18 dakika daha erken yattıkları tespit edilmiştir.

Kan basıncının olması gereken ideal değerlerin üzerinde olması olarak tanımlanan yüksek tansiyon, kalp krizlerinin ana nedenlerinden biridir. Yüksek tansiyon, aynı zamanda felce de yol açar.

Japonya’dan araştırmacı Nubuo Sasaki, erken uykunun yüksek tansiyonla bağlantılı olduğunu ve hatta vücudun biyolojik saatini etkileyebileceğini söyledi.

Yüksek tansiyona ne sebep olur?

Aşırı tuz tüketimi: Yüksek tansiyona yol açan nedenlerden biridir.
Hareketsiz yaşam biçimi: Hareketsizlik yüksek tansiyon görülme olasılığını artırır.
Sigara-alkol tüketimi: Yüksek tansiyon görülme sıklığı artar.
Stres: Yüksek tansiyonun ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.

Yüksek tansiyon kaç olunca tehlikeli?

Kan basıncının 120-129/80-84 mmHg olması normal, 130-139/85-89 mmHg olması yüksek normal tansiyon olarak adlandırılır. Kan basıncının 140/90 mmHg’nın üzerinde olması hipertansiyondur. Hastaların % 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilecek altta yatan başka bir hastalık yoktur.

Yüksek Tansiyonu Ne Düşürür?

Başınızı soğuk su ile yıkamanız yüksek tansiyonunuzu düşürmek için doğru bir adım olacaktır. Çünkü soğuk su sinirlerinizi uyardığı için tansiyonunuzun düşmesine ön ayak olacaktır.
Kekik tüketimi ya da kekik suyu kaynatılması, düşürmekte yararlı olacaktır.
Yoğurt veya ayran tüketebilirsiniz.

Limon tüketimi doğru bir tercih olacaktır. Çünkü limon suyu damarların tıkanmasına neden olan bazı maddeleri vücudumuzdan temizleme görevini üstleniyor. Her sabah bir bardak suya yarım limon sıkarak sizde bu maddelerin vücudunuzdan uzaklaştırılmasını sağlayabilirsiniz.

Sarımsaklı ürünler tercih edebilirsiniz. Sarımsak tansiyonunuzun düşmesini hızlı bir şekilde sağlayacaktır. Her gün 1-2 diş sarımsak tüketimine özen gösterin.
Pancar suyu içeriğindeki nitrat sayesinde kanın damarlardan rahat rahat geçmesini sağladığı için etkili bir tansiyon düşürücüdür.

Muz içerdiği zengin potasyumlu içeriği ile kan akışınızı hızlandırır ve tansiyonunuzun düşmesini sağlar. Ayrıca damarlarda tıkanıklık yaratabilecek maddelerin birikmesini önlemede birebirdir.

Kudret narı çoğu hastalığa şifalı geldiği gibi yükselen tansiyonunuzu düşürmek için doğru bir çözüm olacaktır.
Tuz tüketimini indirgemeniz hipertansiyon için çok mühimdir.
Kuşburnu çayı ile tansiyonunuzu düzene sokma yoluna gidebilirsiniz.

Paylaşın

Kadınlar Dikkat: 40 Yaşından Büyükseniz Bu Yiyecekleri Yemelisiniz

Sağlıklı yaşam tarzı uygulamalarını ne kadar takip edersek edelim, yaşa bağlı hem fiziksel hem de zihinsel bazı sorunlar gelişmeye başlar. Özellikle yaşlandıkça kemikler zayıflamaya başlar.

Haber Merkezi / Kemiklerin zayıflaması, vücudumuzdaki kalsiyum eksikliğinin nedenidir. Özellikle 40 yaşını aşan kadınlarda kemik gücü azalmaya başlar. Kadınlar, bunu telafi etmek için kalsiyum açısından zengin yiyecekler tüketmelidirler.

Soya fasulyesi: Soya fasulyesi, kalsiyum açısından zengindir. Kemikleri güçlendirir ve kolesterol seviyesini düşürür. D vitamini açısından da zengindir.

Yapraklı sebzeler: Lahana, brokoli, ıspanak ve diğer yapraklı sebzeler protein ve kalsiyum açısından oldukça zengindir.

Süt ürünleri: Her gün düzenli olarak aldığımız süt ve süt bazlı ürünler kalsiyum açısından oldukça zengindir. Özellikle yaşlandıkça süt çok önemlidir.

Balık: Somon ve ton balığı gibi balıklar protein ve kalsiyum açısından zengindir. Kalsiyum ihtiyacını karşılar ve içerisindeki omega 3 yağ asidi kolesterolün erimesine yardımcı olur. Benzer şekilde keçi kemiği suyu veya koyun budu çorbası içmek kemikleri güçlendirecektir.

Badem: Kalsiyum sadece besin ihtiyacını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda yaşlansak bile güçlü kalmamıza yardımcı olur. Her gün badem yemek eklem ve kas ağrılarını vb. hafifletebilir. Kemikleri güçlendirir.

Yumurta: Yumurtalar protein, kalsiyum ve D vitamini gibi besinlerle doludur. Yaşınıza ve vücut kompozisyonunuza bağlı olarak günlük tükettiğiniz yumurta sayısını artırabilirsiniz.

Tohumlar: Tohumlar kalsiyum açısından oldukça zengindir. 40 yaş üstü kişilerin protein ve diğer besin ihtiyaçlarını da karşılar.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir.

Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Dünyada Cinsiyet Eşitsizliğini Gidermek 131 Yıl Alabilir

Dünya genelinde cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik ilerlemenin mevcut hızda devam etmesi durumunda bu farkın ancak 2154’te, yani 131 yıl içinde kapanabileceği tespit edildi.

Bu süre, ekonomik eşitsizliği kapatmak için 169 yıl, siyasi yetkilendirme alanındaki eşitsizliği kapatmak için ise 162 yıl alabilir. Cinsiyet eşitliğinde en yüksek oran İzlanda’da en düşük Afganistan’da. Türkiye, yüzde 63,8 ile cinsiyet eşitliğinde 129’uncu sırada yer aldı.

Dünya çapında kadınlar iş gücüne erkeklere göre daha yüksek oranda katılım sağlamasına karşın bu yıl küresel iş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturdu.

İsviçre’nin Cenevre kentinde yer alan Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Cinsiyet Farkı 2023 Raporu’nu yayınladı.

146 ülkede “ekonomik katılım ve fırsat”, “eğitimsel kazanımlar”, “sağlık ve hayatta kalma” ve “siyasi yetkilendirme” olmak üzere 4 temel alanda cinsiyet eşitsizliğinin değişiminin ölçüldüğü rapora göre, dünyada cinsiyet eşitsizliğini gidermek için sağlanan ilerlemenin hızı yaşanan çeşitli krizler nedeniyle büyük ölçüde yavaşladı.

Cinsiyet eşitsizliği, geçen yıla göre sadece yüzde 0,3 kapandı. Bu yavaş ilerlemede, eğitimsel kazanımlarda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ilişkin iyileşme ana faktör oldu.

WEF’in raporu yayımlamaya başladığı 2006’dan beri cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında sadece yüzde 4,1 iyileşme kaydedildi. Dünyada cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik ilerlemenin mevcut hızda devam etmesi durumunda bu farkın ancak 2154’te, yani 131 yıl içinde kapanabileceği tespit edildi.

Bu süre, ekonomik eşitsizliği kapatmak için 169 yıl, siyasi yetkilendirme alanındaki eşitsizliği kapatmak için ise 162 yıl alabilir. Cinsiyet eşitliğinde en yüksek oran İzlanda’da en düşük Afganistan’da

Dünyada hiçbir ülkede cinsiyet eşitliği yüzde 100 sağlanamamış olsa da İzlanda yüzde 91,2 ile bu konuda ilk sırada yer aldı ve üst üste 14 yıldır en yüksek oranın görüldüğü ülke oldu.

Bu oran; Norveç’te yüzde 87,9, Finlandiya’da yüzde 86,3, Yeni Zelanda’da yüzde 85,6 ve İsveç’te yüzde 81,5 olarak belirlendi. Almanya’da ise cinsiyet eşitliği oranı yüzde 81,5, Nikaragua’da yüzde 81,1, Namibya’da yüzde 80,2, Litvanya’da yüzde 80 ve Belçika’da yüzde 79,6 oldu.

Belçika, ilk kez cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu 10 ülke arasına girdi. Türkiye, yüzde 63,8 ile cinsiyet eşitliğinde 129’uncu sırada yer aldı. Afganistan yüzde 40 ile cinsiyet eşitliğinin en düşük ölçüldüğü ülke olurken, bunu yüzde 57 ile Çad, Cezayir, İran ve Pakistan izledi.

Bölgesel bazda Avrupa, yüzde 76,3 ile cinsiyet eşitliğinin en yüksek ölçüldüğü bölge olurken, Avrupa’yı, yüzde 75 ile Kuzey Amerika, yüzde 74,3 ile Latin Amerika ve Karayipler, yüzde 69 ile de Avrasya ve Orta Asya izledi. Sahra Altı Afrika’da bu oran yüzde 68,2, Güney Asya bölgesinde yüzde 63,4 ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yüzde 62,6 oldu.

İş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturuyor

Dünya çapında kadınlar iş gücüne erkeklere göre daha yüksek oranda katılım sağlamasına karşın bu yıl küresel iş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturdu.

Kadınların kıdemli liderlik pozisyonlarındaki oranı ise yüzde 32,2 ile erkeklere göre 10 puan daha düşük. Küresel işsizlik oranları açısından da kadınlarda işsizlik oranı yüzde 4,5 ile erkeklerdeki yüzde 4,3 işsizlik oranına göre daha yüksek ölçüldü.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Taliban Yönetimindeki Afganistan: Kadınlar Arasında İntihar Düşüncesi Salgını

Birleşik Krallık’ın kamu yayımcısı BBC, Taliban’ın 2021 yılında yönetimi ele geçirdiği Afganistan’da kadınların her geçen gün daha fazla baskıya karşılaştığını ve intihar düşüncelerinin yaygınlaştığını yazdı. 

BBC’nin görüştüğü ve kimliğini paylaşmayan bir üniversite öğrencisi, “Sınıfımdaki kadınların çoğunun intihar düşünceleri var. Hepimiz depresyon ve anksiyeteden mustaribiz. Hiç umudumuz yok” dedi.

Soyadını paylaşmayan psikolog Emel ise “Afganistan’da bir intihar düşüncesi salgını var” ifadelerini kullandı.

Uluslararası medyada ülkedeki açlığın ve ekonomik krizin gündemde tutulduğuna fakat akıl sağlığı sorunlarının tartışılmadığına dikkat çeken Emel, “Sanki insanlar yavaş yavaş zehirleniyor. Gün geçtikçe umutlarını kaybediyorlar” dedi.

Psikolog, Taliban aralıkta üniversite eğitimini yasaklama kararını açıkladığında, iki gün içinde 170 kişiden acil destek talebi aldığını söyledi. Günde en az 10 kişinin destek için kendisini aradığını belirten Emel, taleplerin çoğunun kadınlardan ve kız çocuklarından geldiğini belirtti.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Yeni Meclis’te 33 İlden Kadın Milletvekili Olmayacak

2018 seçim sonuçları temel alınarak yapılan karşılaştırmalara ve hesaplamalara göre, 14 Mayıs’ta da yapılacak seçimlerde 33 il kadın vekil çıkaramayacak. Bu iller TBMM’nin 28. Dönemi boyunca sadece erkek vekillerce temsil edilecek.

Cumhuriyet tarihi boyunca kadın vekil çıkarmamış olan 20 ilden 18’inde bu seçimde de kadın vekil çıkmayacağı görülmekte. MHP’nin 40, AKP’nin 34, İyi Parti’nin 22, CHP’nin 21 ilde kadın adayı bulunmamakta. Meclis’e 117 kadın vekilin girmesi ve Meclis’teki kadın oranının yüzde 19.50 olması beklenmekte.

Yüksek Seçim Kurulu, 14 Mayıs 2023’te yapılacak seçimlerle ilgili milletvekilliği kesin aday listelerini 19 Nisan (Çarşamba) günü açıkladı.

Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK),  Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İyi Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekili listeleri üzerinde yapmış olduğu incelemeye göre, yeni Meclis’in eşit temsilden yine çok uzak olacağını ortaya koydu.

EŞİK açıklamasında, “Kadınlar siyasete girmek istemiyor iddiasını çürüten çok sayıda kadın aday adayı olmasına rağmen, birçok partinin kesinleşmiş listelerinde çok az sayıda kadına yer verildiği; büyük bölümünün de seçilemeyecek yerlere konularak listelerdeki kadın oranının yapay şekilde yükseltildiği görülüyor” denildi.

MHP’nin 40, AKP’nin 34, İyi Parti’nin 22, CHP’nin 21 ilde kadın adayı yok!

14 Mayıs seçimlerinden sonra Meclis’te yer alması beklenen siyasi partilerin kesinleşmiş aday listeleri üzerinden gerçekleştirdiğimiz inceleme bulgularına ve 2018 seçim sonuçları temel alınarak yapmış olduğu karşılaştırmalara ve hesaplamalara göre:

33 ilden kadın vekil çıkmamaktadır. Bu iller TBMM’nin 28. Dönemi boyunca sadece erkek vekillerce temsil edileceklerdir. Cumhuriyet tarihi boyunca kadın vekil çıkarmamış olan 20 ilden 18’inde bu seçimde de kadın vekil çıkmayacağı görülmektedir.

MHP’nin 40, AKP’nin 34, İyi Parti’nin 22, CHP’nin 21 ilde kadın adayı bulunmamaktadır.

Meclis’e 117 kadın vekilin girmesi ve Meclis’teki kadın oranının %19.50 olması beklenmektedir.

TİP ile Yeşil Sol Parti’nin oy oranları 2018 seçimine göre artacak olursa, ilk sıralarda kadınlara en çok yer veren partiler oldukları için, Meclis’e girecek kadın sayısı da artacaktır.

CHP ve İyi Parti açısından İstanbul, İzmir, Giresun, Karabük, Manisa, Tekirdağ, Zonguldak, Osmaniye gibi kimi illerdeki potansiyel oy artışı, Meclis’e 7-10 arasında daha fazla kadının girmesini sağlayabilir.

Yeniden Refah Partisi’nin listelerine 48 kadın aday koyduğu görülmekle birlikte, birinci sırada kadınlara yer vermemiş olması sebebiyle, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde vekil çıkaracak olsa bile, bunlar erkek vekiller olacaklardır.

Meclis’e girecek en çok sayıda kadın vekil, 56 kadın milletvekili ile AKP’de görünse de oransal olarak değerlendirildiğinde, yüzde 41.54 kadın vekil oranı ile Yeşil Sol Parti ilk sırada yer almaktadır.

Listelerde seçilebilir yerlerde yer alan kadın oranı en yüksek olan parti Yeşil Sol Parti (yüzde 41.54) iken en düşük orana sahip parti MHP’dir (yüzde 4.00). MHP’yi yüzde 11.36 ile İyi Parti, yüzde 18.18 ile CHP ve yüzde 19.05 ile AKP izlemektedir.

Listelerdeki kadın oranı ile seçilebilir yere yazılan kadın oranları kıyaslandığında, aradaki farkın en açık olduğu parti TİP’dir, hemen ardından ise İyi Parti gelmektedir. İyi Parti listesinde yer bulan kadın sayısı 150 iken, seçilebilir yerde sadece 5 kadın adayın olduğu görülmektedir. İyi Parti’yi MHP takip etmektedir; MHP’nin listesinde 91 kadın varken, seçilebilir yere yazılan kadın sayısı sadece 2’dir. CHP listesinde 153 kadına yer vermekle birlikte, sadece 26 kadın aday CHP’den seçilebilir sıralarda yer almaktadır. (Seçilebilir yer nitelendirmesi, 2018 seçim sonuçları baz alınarak oluşturulmuştur.)

Partilerin listelerinde seçilebilir yerin hemen altında bir kadın adaya yer verdiği görülmektedir. Bu durum AKP listelerinde 15, Yeşil Sol Parti’de 13, CHP listelerinde 11, İyi Parti’de 7, MHP’de 6, TİP’de 3 ilde görülmektedir. Bu da bize, siyasi partilerin seçilebilir sırada kadın aday eksikliğinin farkında olduklarını ve mümkün olduğunca üst ama seçilmesi riskli sıralara kadınları koyduklarını ve seçilebilmek için en yoğun emeği sarfetmek durumunda kalacak adayların da kadın adaylar olacağını göstermektedir. (Seçilebilir yer nitelendirmesi, 2018 seçim sonuçları baz alınarak oluşturulmuştur.)

İllerdeki durum:

MHP’nin 40 ilde kadın adayı bulunmuyor.

AKP; Adıyaman, Amasya, Artvin, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Burdur, Çankırı, Çorum, Elazığ, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Isparta, Kars, Kırşehir, Mardin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Rize, Siirt, Sinop, Tokat, Yozgat, Bayburt, Kırıkkale, Bartın, Ardahan, Iğdır, Karabük ve Kilis’te yani toplam 34 ilde hiç kadın adaya yer vermedi.

İyi Parti; Afyon, Ağrı, Amasya, Artvin, Bilecik, Bitlis, Bolu, Burdur, Giresun, Gümüşhane, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Niğde, Sinop, Tokat, Tunceli, Uşak, Bayburt, Şırnak, Ardahan ve Kilis’te yani toplam 22 ilde hiç kadın adaya yer vermedi.

CHP; Ardahan, Artvin, Bilecik, Bingöl, Edirne, Erzincan, Erzurum, Iğdır, Karabük, Kastamonu, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Kilis, Malatya, Rize, Siirt, Sinop, Sivas, Şırnak ve Tokat’ta yani toplam 21 ilde hiç kadın adaya yer vermedi.

Millet ittifakı; Ardahan, Artvin, Bilecik, Iğdır, Kastamonu, Giresun, Gümüşhane, Sinop, Tokat, Kırşehir, Kilis, Şırnak ve Rize’de, yani toplam 13 ilde, 6 parti olarak tek bir kadın aday çıkarmamış durumdadır.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tüm illerde kadın adaylara, eşit temsile yakın oranda yer verdiği görüldü.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

En Çok Kadın Adayı Türkiye İşçi Partisi Ve Yeşil Sol Parti Gösterdi

YSK’ya verilen listelere göre, en fazla kadın adayı Yeşil Sol Parti gösterdi. Yeşil Sol Parti, 193 kadın adaya listelerinde yer verdi. Türkiye İşçi Partisi (TİP) de 398 aday içerisinde 161 kadını vekil adayı gösterdi.

AK Parti listesinde 126 kadın aday, CHP listesinde 137 kadın aday yer aldı. İYİ Parti’nin adaylarının ise 145’ini kadınlar oluşturuyor.

14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği seçimleri için siyasi partiler, aday listelerini bugün Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) sundu. Partiler arasında en fazla kadın adayı Yeşil Sol Parti gösterdi.

Artı Gerçek’in haberine göre; AK Parti’nin 600 kişilik listesinde 113 kadına yer ver aldı. DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin de dahil olduğu CHP listesindeki adayların 153’ünü, ayrı listeyle giren İYİ Parti’nin adaylarının ise 145’ini kadınlar oluşturuyor.

Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında seçimlere girecek olan Yeşil Sol Parti’nin göre, 490 adayın 193’ünü kadınlar oluşturuyor. İttifakın mensubu olan ancak bazı illerde seçimlere kendi listesiyle giren Türkiye İşçi Partisi (TİP) de 398 aday içerisinde 161 kadını vekil adayı gösterdi.

YSK’ya verilen listelere göre, AK Parti 4, CHP 11, İYİ Parti 6 kadını illerin birincisi sırasından aday gösterdi. Bu sayı YSP’de 30 oldu. TİP ise 28 kadını birinci sıradan listesine koydu.

Partilerin aday listelerindeki kadın oranı şöyle:

AK Parti: yüzde 18.83
CHP: yüzde 26.33
İYİ Parti: yüzde 25.84
YSP: yüzde 39.38
TİP: yüzde 40.45

24 Haziran seçimlerinde AK Parti listesinde 126 kadın aday, CHP listesinde 137 kadın aday yer aldı. 14 Mayıs’taki seçimlere YSP olarak girecek olan HDP’nin 27. dönemde gösterdiği kadın vekil sayısı 230 idi.

Paylaşın

İran, Kamusal Alanlarda Kadınları Kameralarla İzleyecek

İran’da kadınların başörtüsü takıp takmadığını kamusal alanlara ve caddelere konacak kameralarla takip edilecek. İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi’nin ardından uygulanan Şeriat yönetimi uyarınca ülkede kadınlar saçlarını örtmek ve vücut hatlarını belli etmeyen bol kıyafetler giymek zorunda. Bu kurallara uymayan kadınlar para cezasına ve hatta tutuklanmaya maruz kalabiliyor.

İran’da devlet, kıyafeti İslami kurallara uygun olmayan kadınlara yönelik tavrını daha da sertleştiriyor. Polisin kamuya ait medya organları ile adalet sisteminin internet sayfası olan Mizan üzerinden duyurduğuna göre bundan böyle kadınların, kamuya açık alanlarla caddelere yerleştirilen kameralar vasıtasıyla başörtüsü takıp takmadıkları izlenecek.

Kıyafet yönetmeliğine uymadığı tespit edilen kadınların telefonlarına, önce alabilecekleri cezalar ile ilgili bilgileri içeren bir uyarı mesajı gönderileceğini duyuran İran polisi, dükkan sahiplerinden de, “toplumsal normlara” uyulmasına dikkat etmelerini talep etti.

İran’da uzun süreli protesto gösterilerinin devlet tarafından şiddetle bastırılmasının ardından, hükümeti protesto etmek için kamusal alanda başörtüsü takmayan kadınların sayısı son dönemde giderek artıyor. Söz konusu kitlesel protestolar, geçen yıl Eylül ayında, başörtüsünü gerektiği gibi takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin polis gözetiminde iken hayatını kaybetmesinin ardından başlamıştı.

İran İçişleri Bakanlığı, Mart ayında yaptığı bir açıklamada, başörtüsünün “İran ulusunun uygarlık temellerinden biri” olduğunu ifade etmiş ve bundan geri adım atılmayacağını duyurmuştu. Bakanlık ayrıca halka çağrıda bulunarak, başörtüsüz kadınlardan hesap sorulmasını istemişti.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

Paylaşın

Türkiye’de 21 Yılda En Az 7 Bin 990 Kadın Öldürüldü

CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, “AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren 21 yılda Türkiye’de en az 7 bin 990 kadın öldürüldü. 2002’e öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2007 ve 2009 yıllarında bu sayı binin üzerine çıktı. 2020’de 300, 2021’de 280, 2022’de ise 334 kadın öldürüldü. 2023’ün Ocak ayında 31, Şubat ayında 11 kadın öldürüldü. 2023’nin aynı döneminde 37 kadının ölümü ise ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti” dedi.

İktidarın kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine karşı “seyirci kaldığını” söyleyen Yüceer, kadını koruyan sözleşmelere “savaş açıp hedef hâline getirerek” Türkiye’nin imzasını çekenlerin gerçek niyetinin “kadını korumak değil, aksine kadınları sessiz ve dilsiz bırakmak” olduğunu iddia etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi Candan Yüceer, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından öldürülen kadınların sayısına dikkat çekti.

CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yayımladığı “AKP’nin Başarısı: Kadına Yönelik Şiddette Dünya Liderliği” başlıklı açıklamada, “AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren 21 yılda Türkiye’de en az 7 bin 990 kadın öldürüldü. 2002’e öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2007 ve 2009 yıllarında bu sayı binin üzerine çıktı. 2020’de 300, 2021’de 280, 2022’de ise 334 kadın öldürüldü. 2023’ün Ocak ayında 31, Şubat ayında 11 kadın öldürüldü. 2023’nin aynı döneminde 37 kadının ölümü ise ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti” dedi.

Yüceer, “Tek adamın imzasıyla bir gecede hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 603 kadın öldürüldü, 464 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti” diye ekledi.

İktidarın kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine karşı “seyirci kaldığını” söyleyen Yüceer, kadını koruyan sözleşmelere “savaş açıp hedef hâline getirerek” Türkiye’nin imzasını çekenlerin gerçek niyetinin “kadını korumak değil, aksine kadınları sessiz ve dilsiz bırakmak” olduğunu iddia etti.

Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden Mart 2021’de çekilmişti

Resmi adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için uluslararası alanda İstanbul Sözleşmesi ismiyle anılıyor.

Türkiye, kadına yönelik şiddet sorununa dair bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı uluslararası sözleşme olarak bilinen belgeyi ilk imzalayan ülkelerden biriydi. Ancak Türkiye, Mart 2021’de alınan Cumhurbaşkanı kararıyla tek taraflı olarak sözleşmeden çekildi.Çekilme kararı, ülke çapında protestolara neden olmuştu.

“Hiçbir kadın ölümü şüpheli kalmamalı”

Türkiye’de son dönemde intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında ciddi bir artış görüldüğünü belirten CHP milletvekili Yüceer, “Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Kadınların gerçekten kaza sonucu mu öldükleri, kadın cinayeti olup olmadığı, intihar edip etmedikleri veya bir şekilde intihara sürüklenip sürüklenmedikleri açığa çıkartılmalıdır. Hiçbir kadın ölümünün şüpheli kalmamalıdır” çağrısında bulundu.

Türkiye’nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldiğini belirten Yüceer, “2012’de 139 bin olan koruma talebi sayısı, 2020 yılına geldiğinde yüzde 114 artışla 339 bin 792’ye yükseldi. Bu yükselişe rağmen koruma talep eden kadınların korunamadığı da acı bir gerçektir. Öldürülen birçok kadının failler hakkında koruma kararı çıkardığı, uzaklaştırma kararı aldığı ortaya çıkmaktadır” diye ekledi.

Dünya Ekonomik Forumu’nun yayımladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2021 Raporu’nda ise Türkiye’nin 146 ülke arasında 124’üncü sırada yer aldığını belirten Yüceer, “Listede Türkiye Bangladeş, Etiyopya, Endonezya, Gana ve Nijerya gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınlar dünyadaki pek çok ülkeden önce, 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını erkeklerle eşit bir biçimde elde etmişlerdir. Ancak ülkemizde özellikle sonra 21 yıllık AKP iktidarında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alandaki durumu bakımından dünyanın birçok ülkesinin gerisine düşmüş durumdadır” dedi.

Meclis’teki kadın vekil sayısının azlığına da dikkat çeken Yüceer, “Mart 2023 itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sadece yüzde 17,38’i kadın milletvekillerinden oluşmaktadır. Yani 101 kadın milletvekili bulunmaktadır. Son seçimde 33 ilden kadın milletvekili seçilmemiştir. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde sadece bir kadın bakan görev yapmaktadır. Tüm bunlarla beraber partimizin siyasette eşit temsiliyet talebiyle yüzde 50 cinsiyet kotası ve fermuar sistemi kanun teklifi AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiştir” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Taliban Yönetimindeki Afganistan’da Üniversiteler Kadın Öğrenciler Olmadan Açıldı

Taliban yönetimindeki Afganistan’da aralık ayında kadınların üniversiteye gitmesinin yasaklanmasının ardından, üniversiteler kış tatilinin ardından kadın öğrenciler olmadan açıldı.

Taliban Yüksek Eğitim Bakanı, yazılı bir açıklamayla kadınların üniversiteye gitmesini yasaklamıştı. Taliban böylece Afganistan’da yönetimi ele geçirdikleri 2021’de kadınların eğitimine izin veren politikalarını iptal etmişti.

Bu süre içinde kadınlar buna benzer çeşitli diğer kısıtlamalarla da karşı karşıya kaldı. Birçok lise kapılarını kız öğrencilere kapattı.

Taliban yetkilileri bu müdahalelerin geçici olduğunu söylüyor. Yetkililer, kıyafet kurallarının ihlali, bütçe eksikliği ve müfredatın yeniden şekillendirilmesi ihtiyacı gibi çeşitli gerekçeleri sıralıyor.

Üniversitelerin büyük bir kısmı ise halihazırda kadın ve erkekleri ayırmak gibi önlemlerin alındığını belirtiliyor.

Ülkede kadınların haklarına yönelik çeşitli protestolar düzenleniyor ancak Taliban bunların büyük bir kısmını engelliyor. Taliban, Salı günü Birleşmiş Milletler (BM) ofisinin önünde düzenlenen küçük bir gösteriyi dağıttı.

Sosyal medyada ise Kabil Üniversitesi’nin önünde oturarak kitap okuyan bir grup kadın öğrencinin fotoğrafları paylaşıldı.

Taliban’ın kadınlara yönelik kısıtlamaları uluslararası tepkilere de neden oldu. Bu hafta yayımlanan bir BM raporu, kısıtlamaların insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini söylüyor.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın