Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 34 Bin 183’e Yükseldi

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 200. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 32 artarak 34 bin 183’e yükseldi. 

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 59 artarak 77 bin 143’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail ordusunun Refah’a saldırı hazırlığında olduğu yönünde işaretler devam ederken uydu fotoğrafları ile Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus yakınlarında yeni bir çadır kompleksinin inşa edildiği bildirildi. Çadır alanı kurulumu, son haftalarda İsrail askeri operasyonlarının hedefi olan Han Yunus yakınlarında yapılıyor.

İsrail, yedinci ayına giren savaş sırasında yüz binlerce insanın sığındığı kente yönelik bir saldırı sırasında Refah’taki sivilleri tahliye etmeyi planladığını duyurdu. İsrail’den kampın koşulları ve kapsamına ilişkin henüz resmi bir açıklama gelmedi.

Savaş, Hamas ve diğer militanların çoğunluğu sivil olmak üzere yaklaşık bin 200 kişiyi öldürdüğü ve yaklaşık 250 rehineyi kaçırdığı, 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen baskınla başlamıştı. İsrail, Hamas’ın hâlâ 100 civarında rehineyi ve 30’dan fazla kişinin cenazesini elinde tuttuğunu söylüyor.

Gazze’de 6 ayın bilançosu

İsrail, resmi verilerine göre 1200 kişinin öldüğü 260 kişinin de rehin alındığı 7 Ekim Hamas saldırısına misilleme olarak başlattığı hava ve kara operasyonlarında 6. ayına girdi.

Birleşmiş Milletler (BM) kıtlık uyarısını yineledi ve Gazze’ye yardım ulaştırılması ve dağıtılması önündeki engelleri eleştirdi. Kıtlık tehlikesi ABD’nin de dikkat çektiği bir konu.

İsrailli yetkililer Gazze’ye yardım erişimini arttırdıklarını ve gecikmelerden sorumlu olmadıklarını söylüyor. Gazze içindeki yardım dağıtımını BM insani yardım kuruluşları sorumluluğunda olduğunu da savunuyor. İsrail Hamas’ı yardımları çalmakla suçluyor. Hamas bu suçlamaları reddediyor.

Gazze’de son olarak Amerika merkezli sivil toplum kuruluşu World Central Kitchen gönüllüsü 7 kişi hayatını kaybetti. Kurucu Amerikalı ünlü şef Jose Andres, İsrail saldırısının World Central Kitchen yardım kuruluşuna ait konvoyu sistematik bir şekilde “araç araç kasıtlı olarak hedef aldığını” söyledi.

Gönüllü kuruluşun konvoyunda hayatını kaybedenler arasında Avustralya, İngiltere ve ABD vatandaşları da bulunuyordu.

İsrail ordusu, konvoydaki araçların ayrıntılarını içeren mesajı gözden kaçırdıklarını, konvoydaki kişilerden birinde silah olduğu gerekçesiyle yanlışlıkla vurduklarını savundu. Ancak insan hakları grupları ve yardım çalışanları bunun sık rastlanılan bir durum olduğunu iddia ediyor.

İsrail’in 7 Ekim terör saldırılarının ardından Hamas’ı yok etme çabasında, ordunun neyi hedef aldığı ve kaç sivilin ölümüne izin vereceğini belirleme konusunda kendisine geniş bir hareket alanı tanıdığını söylüyor.

Hamas kontrolündeki Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail saldırılarında üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşan 33 binden fazla Filistinli öldürüldü. Bu sayı siviller ve Hamas mensupları arasında ayrım yapılmadığını ortaya koyuyor.

İsrail’in gerçekleştirdiği binlerce saldırının yanısıra kara operasyonlarındaki bombardımanlarda hedefin yanlış tespit edilip edilmediğini bilmek imkansız.

Neredeyse her gün, içinde Filistinli ailelerin bulunduğu binalar vuruluyor, kadınlar erkekler ve çocuklar öldürülüyor. Hedefle ilgili hiçbir açıklama yapılmıyor ya da saldırının orantısız olup olmadığı konusunda bağımsız bir hesap sorma mekanizması yok.

İsrailli insan hakları grubu B’Tselam sözcüsü, World Central Kitchen saldırısının sadece yabancılar öldürüldüğü için dünyanın dikkatini çektiğini söyledi.

Filistinli tanıklar aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu kişilerin beyaz bayrak taşırken İsrail’in hedef olduğunu anlatıyor. El Cezire haber kanalı tarafından Mart ayında yayınlanan görüntülerde Gazze sahilinde yürüyen ve ellerinde beyaz bayrak bulunan iki Filistinlinin öldüğü bir kişinin de yaralandığını saldırıyı İsrail ordusu kabul etmişti.

Aralık ayında Maghazi kampında en az 68 kişinin ölümüne neden olan saldırıda hedefin yakınlarındaki binaların da vurulduğunu ve muhtemelen sivillere de zarar verdiği İsrail Ordusu tarafından kabul edilmişti.

İsrail Ordusu ayrıca Gazze’de Hamas esaretinden kurtulan ve elinde beyaz bayrak sallayan üç İsrailli rehinenin de yanlışlıkla vurularak öldürüldüğünü kabul etti.

Sınır Tanımayan Doktorlar grubunun bombalandığı saldırının soruşturmasında yer alan eski İngiliz Ordusu mensubu Chris Cobb-Smith, İsrail ordusunun son derece pervasız davranışlardan oluşan tutarlı bir model izlediğini savundu.

Eski bir İngiliz istihbarat subayı olan Cristal Lincoln-Jones ise AP haber ajansına yaptığı açıklamada İsrail’in savaş kurallarına uymadığını şu sözlerle savundu: “Bunu bir NATO insansız hava aracı pilotunun yapmasına imkan yok. Bu eylem, yargılanma hatta hapis cezası ihtimali ile karşı karşıya kalmayı gerektirebilir.”

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 34 Bin 151’e Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 199. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 54 artarak 34 bin 151’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 151’e artarak 77 bin 84’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail askerleri sürpriz bir baskınla Han Yunus’un doğusuna tekrar girdi. Gazze Şeridi’nin güneyindeki kentin merkez hastanesinin bulunduğu ve Filistinli yetkililerin toplu mezar olduğunu ileri sürdüğü yerden çok sayıda ceset çıkarıldığı bildiriliyor.

Gazze Şeridi’nin daha güneyinde bulunan ve 2,3 milyonluk Gazze nüfusunun yarısının sığındığı Refah’a ve Gazze’nin çeşitli bölgelerine yeni hava saldırıları düzenlendiği bildiriliyor.

İsrail, yedi aydır devam eden savaşın en yoğun çatışmalarının yaşanmasının ardından bu ay kara birliklerini aniden Gazze Şeridi’nin güneyinden çekmişti. Bölgeden kaçan Filistinliler yıkıntıların arasındaki evlerine geri dönmeye başlamıştı.

Ayrıca İsrail ordusu, Hamas’ın 7 Ekim’deki İsrail saldırısındaki başarısızlığı nedeniyle askeri istihbarat şefi Aharon Haliva’nın istifa ettiğini duyurdu.

İsrail askeri istihbaratının başındaki Aharon Haliva, Hamas’ın çoğu sivil bin 200 kişinin ölümüne ve yaklaşık 250 kişinin esir alınmasına yol açan ve Gazze’de Hamas’a karşı altı ay süren savaşın fitilini ateşleyen 7 Ekim 2023’teki saldırının ardından istifa eden ilk üst düzey İsrailli isim oldu.

Tümgeneral Haliva istifa mektubunda, “Komutam altındaki istihbarat birimi misyonunu yerine getiremedi. Savaşın acısını sonsuza kadar taşıyacağım. Artık sorumluluğu kabul edip görevimi sonlandırmak istiyorum” ifadesini kullandı.

Haliva Ekim ayındaki saldırıdan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada da saldırıyı engelleyemediği için suçu üstlendiğini söylemişti. İsrail ordusundan yapılan açıklamada genelkurmay başkanının Haliva’nın istifa talebini kabul ettiği ve kendisine hizmetlerinden dolayı teşekkür ettiği belirtildi.

İsrail ordusu tarafından geçen ay başında yapılan yazılı açıklamada, 7 Ekim saldırısıyla ilgili yeterli tedbirleri almadığı düşünülen askeri birimlerin kendi içlerinde soruşturmalar yürütüleceği kaydedilmişti. Soruşturmaların, Mart 2018’den 10 Ekim 2023’e kadar 5 yıllık zaman dilimindeki ordu içindeki operasyonel başarısızlıklara odaklanacağı aktarılmıştı.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, saldırıların ardından kendisine önceden bu yönde bir bilgi iletilmediğini belirterek ordu ve istihbaratı saldırılardan sorumlu tutmuş, ancak gelen tepkilerin ardından sosyal medyada bu yönde yaptığı paylaşımı silmişti.

Saldırılarla ilgili şimdiye kadar sorumluluk kabul etmeye yanaşmayan Netanyahu, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili kapsamlı bir soruşturma açılması taleplerini, şu an savaşın içinde bulunulduğu gerekçesiyle geri çeviriyor, soruşturmanın savaşta nihai zafer kazanıldıktan sonra başlatılmasını savunuyor.

Paylaşın

ABD’den İsrail, Ukrayna Ve Tayvan’a 95 Milyar Dolarlık Yardım

ABD Temsilciler Meclisi, Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a güvenlik yardımı sağlayan 95 milyar dolarlık bir yasa paketini kabul etti. Yasa paketinin ABD Senatosu’nda onaylanarak ABD Başkanı Joe Biden’ın imzasına sunulması bekleniyor.

Haber Merkezi / Yardım paketi, ABD silahlarının, stoklarının ve tesislerinin ikmali için 23 milyar dolar da dahil olmak üzere Ukrayna 60,84 milyar dolar; 9,1 milyar doları insani ihtiyaçlar için olmak üzere İsrail için 26 milyar dolar ve Tayvan dahil Hint-Pasifik bölgesi için 8,12 milyar dolar ayrılmasını öngörüyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugün Temsilciler Meclisi’nden geçen hayati önem taşıyan ABD yardım tasarısı, savaşın yayılmasını önleyecek, binlerce hayat kurtaracak ve her iki ulusun daha güçlü olmasına yardımcı olacak” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise yardım paketinin ABD Temsilciler Meclisi’nde onaylanmasının ardından teşekkür mesajı yayımladı.

Netanyahu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, tasarının ABD Kongresi’nde “ezici çoğunlukla” kabul edilmesinin, İsrail’in ABD’de her iki parti tarafından da desteklendiğini gösterdiğini ve “Batı medeniyetinin savunulması” anlamına geldiğini ifade etti.

Beyaz Saray yaptığı açıklamada, “Dünya Kongre’nin ne yaptığını izliyor” demişti. Beyaz Saray’ın açıklamasında, “Bu yasa tasarısını geçirmek, çok önemli bir anda Amerikan liderliğinin gücü hakkında güçlü bir mesaj gönderecektir. Yönetim, Kongre’nin her iki kanadını da bu ek finansman paketini hızla Başkan’ın masasına göndermeye çağırıyor” denilmişti.

Geçen yıldan bu yana Kongre’ye Ukrayna’ya yapılacak ek yardımı onaylaması yönünde çağrıda bulunan Biden da bir açıklamada bulundu. Biden, “Bu yardım, İsrail’in İran’ın eşi benzeri görülmemiş saldırılarıyla karşı karşıya olduğu ve Ukrayna’nın Rusya’nın devam eden bombardımanı altında olduğu bu çok acil bir zamanda geliyor” dedi.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 34 Bin 97’ye Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 198. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 48 artarak 34 bin 097’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 97 artarak 76 bin 980’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail, Batı Şeria’nın güneyindeki El-Halil kasabası yakınlarında bir kontrol noktasına bıçak ve silahla saldıran iki Filistinli’yi öldürdü. Filistin sağlık yetkilileri, öldürülen iki kişinin 18 ve 19 yaşlarında aynı aileden olduklarını söyledi. İsrail ordusu olayda hiçbir İsrail askerinin yaralanmadığını açıkladı.

Bu arada Filistin Kızılayı, İsrail’in Batı Şeria’daki Nur Şems mülteci kampına yönelik Perşembe günü geç saatlerindeki baskın sonrasında toplam 14 cesedin bulunduğunu söyledi. Ölenler arasında İslami Cihad örgütünden üç militan ve 15 yaşında bir erkek çocuk da yer alıyor.

İsrail ordusu ise kampta 10 militanın öldürüldüğünü ve sekiz şüphelinin tutuklandığını açıklamıştı. Baskında dokuz İsrail askerinin yaralandığı da gelen bilgiler arasında.

Filistin sağlık yetkililerine göre Gazze’deki savaşın başlangıcından bu yana Batı Şeria’da İsrail askerleri ve yerleşimciler tarafından en az 469 Filistinli öldürüldü.

Ayrıca İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu ve hükümetine karşı protesto gösterileri düzenlendi. Tel Aviv, Kudüs ve diğer kentlerdeki protestolara katılanlar erken seçim çağrısı yaptı.

Dünyanın dört bir yanında Filistin destekçileri yürüyüş düzenledi. Filistin destekçileri, İsrail’e savunma yardımını da içeren ABD dış yardım tasarısının onaylanmasına tepki olarak başkent Washington DC’deki Kongre Binası önünde protesto düzenledi.

ABD’nin Kaliforniya eyaletine bağlı San Francisco Körfezi’nde bulunan San Jose kentinde bir araya gelen bir grup İran ve Filistin yanlısı gösterici, İsrail’in İran ve Gazze’ye yönelik saldırılarını kınamak üzere bir araya geldi.

ABD’nin Illinois eyaletindeki Chicago kentinde Filistin’e destek gösterisi düzenlendi. Filistin bayrakları ve pankartlar taşıyan protestocular, İsrail aleyhine sloganlar attı.

İtalya’nın Milano kentinde Filistin’e destek gösterisi düzenlendi. Göstericiler, ellerinde bayrak ve pankartlarla Filistin’e destek mesajı verdi.

İspanya’nın başkenti Madrid’de Filistin’e destek yürüyüşü düzenlendi. Filistin bayrakları ve pankartlar taşıyan protestocular, İsrail aleyhine sloganlar attı.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 34 Bini Aştı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 196. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 42 artarak 34 bin 012’ye yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 63 artarak 76 bin 833’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından veto edildi. Tasarının ABD tarafından veto edebileceği öne sürülmüştü.

Öte yandan Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Arap Grubu adına Cezayir tarafından hazırlanmıştı. İsrail ise, Filistin Yönetimi’nin devlet olmak için gerekli kriterleri karşılamadığını söylemişti.

15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Cezayir tarafından Filistin’in BM’ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD’nin “hayır” oyu kullandığı tasarı, 12 “evet” ve 2 “çekimser” oy aldı.

İngiltere ve İsviçre “çekimser” kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya “evet” oyu verdi.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin “hayır” oyu kullanmaması ve toplamda 9 “evet” oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kuruluna Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir.” ifadesi yer alıyordu.

BM’ye üye olan 193 ülkenin çoğunluğu, Filistin Özerk Yönetimi’nin açıklamasına göre 137’si, Filistin’i devlet olarak resmen tanıyor. Almanya, Filistin’i devlet olarak tanımayan ülkeler arasında yer almasına rağmen Filistinlilerle diplomatik ilişkilerde bulunuyor.

Oylamanın ardından Filistin Özerk Yönetimi, ABD’nin tavrını kınadı. Filistin lideri Mahmud Abbas’ın ofisinden yapılan açıklamada, “Amerika’nın Filistin’e, onun halkına ve meşru haklarına karşı bu agresif tavrı, uluslararası hukuka karşı da açık bir şekilde saldırganlığını ortaya koyarken, halkımıza karşı sürdürülen ve bölgeyi daha da uçurumun kenarına sürükleyen soykırımvari savaşın devam ettirilmesi için cesaret veriyor” ifadeleri kullanıldı.

Filistin Özerk Yönetimi’nin BM Temsilcisi Riyad Mansur da ABD vetosunun, Filistin halkının “iradesini kıramayacağını ve kararlılığını durduramayacağını” dile getirerek, “Çabalarımızı durdurmayacağız. Filistin devleti kaçınılmaz ve gerçektir” dedi.

Riyad Mansur, Nisan ayı başında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e yazdığı mektupla, Filistin’in tam üyelik sürecinin yeniden başlatılması yönündeki isteğini dile getirmişti. 2012 yılından bu yana BM’de gözlemci statüsünde yer alan Filistin, yıllardan bu yana tam üye olmayı talep ediyor.

Rusya ve Çin

Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, Gazze’de savaşın başlangıcından beri ABD’nin beşinci kez veto hakkını kullandığını belirerek, “Şu anda küresel toplumun çoğunluğunun Filistin’in BM’ye tam üye olma başvurusunu desteklediğini ancak ABD’nin Filistinliler hakkında gerçekte ne düşündüğünü bir kez daha gösterdi. ABD’nin bugün veto hakkını yeniden kullanması, tarihin kaçınılmaz akışını durdurmaya yönelik umutsuz bir girişimdir’’ dedi.

Filistin’in BM Temsilcisi Riyad Mansur, “Bugün hem bölgesel hem de tarihi bir gün için Güvenlik Konseyi’ne geldik. Konseyin çoğunluğu da bu tarihi günde bizimleydi. Bizi destekleyerek evet oyu verenlere teşekkür ediyorum. Filistin halkı adına sizleri selamlıyorum’’ dedi.

Çin BM Daimi Temsilcisi Fu Cong, Filistin halkının onlarca yıllık hayalinin, Filistin’in BM’ye tam üye olarak kabul edilmesinin her zamankinden daha acil olduğu bir dönemde suya düştüğünü, bağımsız bir devletin kurulmasının sorgulanamayacak devredilemez bir hak olduğunu kaydetti.

Cong, “Filistin BM’ye tam üye olarak kabul edilseydi, İsrail ile iki devletli çözüme ilişkin müzakerelere gerçekten yardımcı olacaktı Filistin ile İsrail bir gün barış içinde, yan yana yaşayacaklar o günün gerçekleşmesi için Çin gereken tüm desteği verecek’’ dedi.

ABD’nin BM Büyükelçi Yardımcısı Robert Wood, oylamadan sonra yaptığı açıklamada, ülkesinin “iki devletli bir çözümü ısrarla desteklemeye devam ettiğini” dile getirdi. Söz konusu iki devletli çözüm, İsrail ile birlikte var olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor.

Wood, ABD’nin oylamadaki tavrının Filistin devletine karşı olmak anlamına gelmediğini, sadece böyle bir devletin ancak “iki taraf arasında doğrudan müzakerelerle” kurulabileceği gerçeğinin kabulü olduğunu ifade etti.

Paylaşın

İsrail, İran’ın Nükleer Tesislerini Hedef Aldı

İsrail, İran’ın nükleer tesislerinin bulunduğu İsfahan kentini hedef alırken, nükleer tesislerin zarar görmediği aktarıldı. İran’ın uranyum zenginleştirme programının merkezi olan Natanz nükleer tesisi İsfahan’da bulunuyor.

Haber Merkezi / İsrail ayrıca, Suriye’nin güneyindeki hava savunma birimini hedef alan ve maddi hasara yol açan bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Suriye’nin bu bölgesi, İsfahan’ın hemen batısında, yaklaşık 1,500 kilometre uzaklıkta ve İsrail’in doğusunda yer alıyor.

İran medya kuruluşları, ülkenin merkezinde yer alan İsfahan’a yönelik bir hava saldırısının, üç insansız hava aracının (İHA) düşürülmesi suretiyle önlendiğini duyurdu.

Devletin üst düzey bir temsilcisi de, ülkeye “dışarıdan bir saldırı” olmadığını ifade ederek, İHA’ların ülke içindeki kişiler tarafından yönlendirilmiş olabileceğini ve dikkatlerin “bir saldırıdan çok bir sızma hareketine odaklandığını” dile getirdi. Temsilci ayrıca, Tahran’ın söz konusu olayla ilgili doğrudan bir misillemede bulunmayı planlamadığını vurguladı.

İran ordusunda görev yapan üst düzey bir komutan da, gece saatlerinde herhangi bir zarara neden olmayan bir saldırıya maruz kalındığını, nükleer tesislerde de bir hasar olmadığını bildirdi.

Tasnim’de yer alan haberlerde, “İsrail medyasındaki söylenti ve iddialara karşın İsfahan’a veya İran’ın başka bir bölgesine ülke dışından saldırı olduğuna dair bilgi bulunmuyor” denildi.

İran devlet televizyonu, İsfahan’daki askeri hava üssü yakınlarında “üç patlama” duyulduğunu aktardı. İran Uzay Ajansı sözcüsü de çok sayıda insansız hava aracının (İHA) “başarıyla vurulduğunu” belirtti. Sözcü, füze saldırısı olduğunu dair şimdilik bir bilgi bulunmadığı aktardı.

İran ordusunda görevli bir general, İsfahan’da herhangi bir hasar bildirilmediğini söyledi. General, “İsfahan’da duyulan güçlü ses, hava savunmasının şüpheli cisimlere ateş açmasından kaynaklandı. Herhangi bir hasar meydana gelmedi” dedi.

İran medya kuruluşları, İsfahan’daki saldırının ‘küçük çaplı’ olduğu yönünde yayınlar yaparak ‘gerilimi düşürücü’ yönde yayınlar yapıyor.

İran Uzay Ajansı yetkilisi Hüseyin Dalirian, İsfahan’da askeri üslere herhangi bir füze saldırısı gerçekleşmediğini, ancak ‘birkaç insansız hava aracının vurulduğunu’ belirtti.

Hüseyin Dalirian, “Şu ana kadar İsfahan’a ya da ülkenin diğer bölgelerine sınır dışından herhangi bir hava saldırısı yok, sadece quadcopter (küçük insansız hava araçları) uçurma girişiminde bulunmuşlar ve bunlarda da düşürüldü. Amerikan medyasının haberleri doğru değil.” dedi.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın nükleer tesislerinde herhangi bir hasar meydana gelmediğini doğruladı. Birleşmiş Milletler’a bağlı kurumun Genel Müdürü Rafael Mariano Grossi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada nükleer tesislerin askeri çatışmalarda hedef olmaması gerektiğini vurguladı ve itidal çağrısında bulundu.

“İsrail, Suriye’deki hava savunma sistemini hedef aldı”

Bu arada, Suriye’nin devlet haber ajansı SANA’nın askeri bir açıklamadan aktardığına göre İsrail, güneyindeki hava savunma birimini hedef alan ve maddi hasara yol açan bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Suriye’nin bu bölgesi, İsfahan’ın hemen batısında, yaklaşık 1,500 kilometre uzaklıkta ve İsrail’in doğusunda yer alıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu sabah İtalya’nın Capri kentinde düzenlenen G7 Dışişleri Bakanları toplantısının son oturumuna katılırken, Ortadoğu’daki son gelişmeler hakkında yorum yapmadı. Biden yönetimi dün, İran’a karşı insansız hava aracı üretimini ve balistik füze programını hedef alan yeni yaptırımlar açıklamıştı.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Guterres: Ortadoğu uçurumun eşiğinde

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres Ortadoğu’nun “tam ölçekli bölgesel çatışmanın” eşiğinde olduğu uyarısında bulundu.

BM Güvenlik Konseyi’nde Ürdün ve İran’ın dışişleri bakanlarının da katıldığı üst düzey toplantıda konuşan Guterres, “Ortadoğu bir uçurumun eşiğinde. Son günlerde sözde ve eylemde tehlikeli bir tırmanış yaşanıyor. Bir yanlış hesap, bir iletişimsizlik, bir hata, akla gelmeyecek bir şey, ilgili herkes için yıkıcı olacak tam ölçekli bir bölgesel çatışmaya yol açabilir” ifadelerini kullandı.

Her iki saldırıyı da kınayarak İran’ın saldırısının gerilimi “ciddi şekilde tırmandırdığını” söyleyen Guterres, “Kanlı misilleme döngüsünü sona erdirmenin tam zamanı. Artık durmanın zamanı geldi” dedi.

Guterres sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası toplum, siviller üzerinde yıkıcı bir etki yaratarak tüm Ortadoğu’yu uçuruma sürükleyebilecek her türlü eylemi önlemek için birlikte çalışmalı. Açık konuşayım, riskler pek çok cephede artıyor.”

Tüm tarafları “azami itidal” göstermeye davet eden Guterres, İsrail’in 7 Ekim’deki Hamas saldırıları sonrası başlattığı Gazze operasyonunun bölgede mahsur kalan siviller için “insani bir cehennem manzarası” yarattığını kaydetti. Derhal insani ateşkes yapılması ve Hamas’a da bütün rehineleri serbest bırakması çağrısını yineleyen Guterres, yardım operasyonlarının sekteye uğradığını kaydetti.

Paylaşın

İran’dan İsrail’e “Nükleer” Uyarısı

İran Devrim Muhafızları’nın nükleer güvenlikten sorumlu yetkilisi Ahmed Hagtalab, “Siyonist rejimin İran nükleer tesislerine yönelik tehditleri nükleer doktrinimizi gözden geçirmemizi ya da önceki değerlendirmelerimizden sapmamızı mümkün hale getiriyor” dedi.

Haber Merkezi / Yarı resmi Tasnim haber ajansında yer alan demecinde Ahmed Hagtalab “Eğer Siyonist rejim nükleer merkezlerimize ve tesislerimize karşı harekete geçmek isterse, kesinlikle ve kategorik olarak onların nükleer tesislerine karşı gelişmiş füzelerle karşılık vereceğiz” ifadelerini kullandı.

Tahran’ın nükleer programı konusunda son sözü İran’ın dini lideri Ali Hamaney söylüyor. Hamaney önce yaptığı bir çok açıklamada, Tahran’ın hiçbir zaman dinin yasakladığı nükleer silah inşa etme veya kullanma peşinde olmadığı görüşünü dile getirdi.

İsrail, İran’ın Şam’daki konsolosluk binasına 1 Nisan’da hava saldırısı düzenlemişti. Saldırıda, İran Devrim Muhafızları Ordusundan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü. İran, İsrail’in konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve misillemede bulunacaklarını duyurmuştu. İsrail de İran’ın saldırılarına karşılık vereceğini bildirmişti.

İran, 13 Nisan’da İsrail’e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle saldırı başlatmıştı. İran bazı hedeflerin vurulduğunu, İsrail ise saldırıların çoğunun hava savunma sistemlerince önlendiğini ancak güneydeki bir askeri üsse füze isabet ettiğini açıklamıştı.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 34 Bine Dayandı

Filistin – İsrail savaşının 195. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında ölü sayısı sayısı son 24 saatte 71 artarak 33 bin 970’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 106 artarak 76 bin 770’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail’in Refah’a operasyon hazırlığı olarak Gazze Şeridi çevresine ilave birlik konuşlandırdığı bildirildi. İsrailli Ma’ariv gazetesinin dünkü haberinde, İsrail ordusunun Gazze çevresine topçu birlikleri ve zırhlı personel taşıyıcıları yerleştirdiği yazıldı.

Haberde, birliklerin alarm durumuna geçirildiği, Refah operasyonun temel planının Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ve Savunma Bakanı Yoav Gallant tarafından onaylandığı da öne sürüldü. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), iddialarla ilgili yorum yapmayı reddetti.

IDF’den salı günü yapılan açıklamada, İsrail bombardımanları nedeniyle Gazze’nin kuzeyinden kaçıp Mısır sınırındaki Refah şehrine sığınan sivillerin tahliyesi için 40 bin çadır satın alındığı bildirilmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD başta olmak üzere Batılı müttefiklerin itirazlarına rağmen Refah’a kara harekatı düzenleyeceklerini birçok kez söylemişti. ABD Dışişleri Bakanlığı ise İsrail’in kara harekatıyla ilgili henüz kendileriyle bilgi paylaşmadığını aktardı.

Ayrıca Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, ülkesinin Gazze Şeridi’nde İsrail ile Hamas arasında devam eden savaşla ilgili arabuluculuk rolünü gözden geçirdiğini söyledi.

Doha’da temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la dün biraraya gelen Al Sani basın toplantısında, arabuluculuk rolünün suistimal edildiğini dile getirerek, “Şu anda gelinen noktada, arabulucu olarak rolümüzü ve tarafların bu arabuluculuğa nasıl dahil olduklarını yeniden değerlendiriyoruz” dedi.

Al Sani, Hamas’ın üst düzey liderleri ülkede sürgünde yaşıyor olsa da Katar’ın arabulucu olarak yapabileceklerinin sınırlı olduğunu söyledi. Katar Başbakanı, Gazze’de ateşkes için yapılan müzakerelerin “hassas bir aşamada” olduğunu ve bir anlaşmaya varmanın önündeki engelleri ele almak için çaba sarf edildiğini kaydetti.

Katar, Mısır ve ABD, Gazze’de Hamas’ın elindeki bazı rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail’in elindeki Filistinli mahkûmların serbest bırakılmasını ve çatışmaların durdurulmasını sağlamak üzere görüşmeler yürütüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da Katar Başbakanı Al Sani ile yaptığı telefon görüşmesinde konuyu ele aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı iki yetkilinin “Gazze’de tüm rehinelerin serbest bırakılmasını güvence altına alan bir ateşkesin sağlanması için önümüzdeki günlerde de birlikte çalışmaya devam etmenin önemini” bir kez daha teyit ettiklerini açıkladı.

Paylaşın

İran İle İsrail Arasında Gerilim Tırmanıyor: Sert Karşılık Veririz

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “Şunu açıklığa kavuşturmak isterim, kendi kararlarımızı kendimiz vereceğiz ve İsrail devleti kendini savunmak için gerekli olan her şeyi yapacak” dedi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise, “İsrail’in en ufak işgalinin büyük ve sert bir karşılığa yol açacağı” uyarısında bulundu.

1 Nisan tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’daki İran konsolosluğuna bir hava saldırısı düzenlenmiş ve saldırıda İran Devrim Muhafızlarına üye, aralarında iki üst düzey generalin de bulunduğu yedi kişi hayatını kaybetmişti. Tahran, İsrail’in sorumlu tutulduğu bu saldırıya yanıt olarak Cumartesi günü geç saatlerde 300’den fazla füze ve insansız hava aracı (İHA) ateşlemiş ve ilk kez İsrail’e doğrudan saldırıda bulunmuştu.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile bir görüşme yaptı.

Görüşmeyle ilgili Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada iki bakanın “her türden öneri ve tavsiyede bulunduğu” ancak Netanyahu’nun iki bakana “Şunu açıklığa kavuşturmak isterim, kendi kararlarımızı kendimiz vereceğiz ve İsrail devleti kendini savunmak için gerekli olan her şeyi yapacak” dediği ifade edildi. Netanyahu’nun İsrail’in “kendini koruma hakkını saklı tutacağını” görüşmede ifade ettiği belirtildi.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise “İsrail’in en ufak işgalinin büyük ve sert bir karşılığa yol açacağı” uyarısında bulundu. Bu yıl İran’ın başkenti Tahran’ın güneyi yerine kuzeyindeki bir kışlada yapılan askeri geçit töreni sırasında konuşan İran Cumhurbaşkanı Reisi, Cumartesi günü İsrail’e yönelik saldırının “sınırlı” olduğunu söyledi.

İran’ın resmi haber ajansı IRNA’nın aktardığı habere göre İran Cumhurbaşkanı, “Eğer İran daha büyük bir saldırı düzenlemek isteseydi, Siyonist rejimden geriye bir şey kalmazdı” iddiasında bulundu. İranlı yetkililer, İbrahim Reisi’nin konuştuğu askeri geçit töreninin yerinin neden değiştirildiği konusunda bir açıklama yapmadı; devlet televizyonu ise önceki yıllarda olduğu gibi geçit törenini canlı yayınlamadı.

1 Nisan tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’daki İran konsolosluğuna bir hava saldırısı düzenlenmiş ve saldırıda İran Devrim Muhafızlarına üye, aralarında iki üst düzey generalin de bulunduğu yedi kişi hayatını kaybetmişti. Tahran, İsrail’in sorumlu tutulduğu bu saldırıya yanıt olarak Cumartesi günü geç saatlerde 300’den fazla füze ve insansız hava aracı (İHA) ateşlemiş ve ilk kez İsrail’e doğrudan saldırıda bulunmuştu.

Füze ve İHA’ların hemen hemen hepsi İsrail, ABD, İngiltere ve Ürdün tarafından havadayken imha edilmişti. İsrail bu saldırıya yanıt verileceğini duyururken Batı ülkelerinden İsrail’e misillemede bulunmama çağrıları yapılmıştı.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 33 Bin 899’a Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 194. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında ölü sayısı sayısı son 24 saatte 56 artarak 33 bin 899’a yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 89 artarak 76 bin 664’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü saldırıları nedeniyle yaklaşık 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi’nde 1,9 milyon kişi yerinden edildi. Bu Filistinlilerin çoğu, İsrail’in daha önce “güvenli bölge” olduğunu iddia ettiği Refah kentine sığındı.

Gazze Şeridi’nin en güneyinde, Mısır sınırında yer alan Refah’ın İsrail saldırılarından önce 280 bin olan nüfusu, 5 kattan fazla artarak yaklaşık 1,5 milyona ulaştı. İsrail’in saldırılarından kaçarak, yeterli kalacak yerin bulunmadığı ve altyapının yetersiz olduğu Refah’a sığınan Filistinlilerin büyük bölümü, derme çatma çadırlardan oluşan kamplarda yaşam mücadelesi veriyor.

İsrail ordusunun sık sık hava saldırıları düzenlediği Refah’a kara saldırısı başlatması halinde sivillerin Gazze Şeridi’nde sığınacak yerinin kalmayacağından endişe ediliyor.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM), savaşın devam ettiği Gazze Şeridi’nde kıtlık riskiyle karşı karşıya olan Filistinliler için 2,8 milyar dolar yardım çağrısında bulundu. BM’nin Gazze ve Batı Şeria’daki insani yardım ofisinin başkanı Andrea De Domenico gazetecilere yaptığı açıklamada, savaştan zarar gören Gazze’de sadece yaklaşan kıtlık tehlikesiyle değil, temizlik, su ve sağlık tesisleri için de mücadele gerektiğini vurguladı.

De Domenico, bu hizmetlerin yeniden sağlanması ve asgari standartların karşılanması için “büyük operasyonlara” ihtiyaç olduğunu ve bunun da askeri operasyon sürerken yapılamayacağını ekledi.

Hastanelerin, su arıtma tesislerinin, evlerin, yolların ve okulların tahrip edildiğine işaret eden De Domenico, Gazze’deki en büyük hastane olan Şifa Hastanesi’nin saldırı sonucu kapanmak zorunda kaldığını anımsattı. BM yetkilisi, “vücudun bölümlerini inceleyen ve kanserleri tespit edebilen bir MRI cihazının vurulmasındaki askeri amacın ne olduğunu” sorguladı.

Şifa Hastanesi’nde saldırı sonrası gördükleri manzarayı da anlatan De Domenico, “bir dehşet sahnesiyle” karşılaştıklarını, meslektaşlarının, insanlara aile üyelerini ayakkabıları veya giysilerinden tanımaya yardım ettiklerini söyledi.

De Domenico, İsrail’in Gazze’ye daha fazla insani yardım ulaştırma konusunda “iyi niyetli” olduğuna dair işaretler olduğunu belirterek, kıtlık tehdidiyle en çok karşı karşıya olan kuzeye bir yardım geçiti ve fırınlar açılması gerektiğini önerdi. BM’nin İsrail’i daha fazlasını yapmaya zorlamaya devam ettiğini dile getiren yetkili, yardım konvoylarının Gazze’ye girişlerinin İsrail tarafından geciktirildiğine dikkat çekti.

Filistin’in BM’ye tam üyeliği oylanacak

Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı oylanacak. Filistin’in BM Daimi Temsilciliği, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajda, karar tasarısının Arap Grubu adına Cezayir tarafından hazırlandığını bildirdi.

Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kurulu’na Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir” ifadesi yer alıyor. BM’ye tam üye olmak için yapılan bir başvurunun, ABD’nin veto edebileceği Güvenlik Konseyi ve ardından 193 üyeli Genel Kurul’un en az üçte ikisi tarafından onaylanması gerekiyor.

1990’ların başında İsrail ve Filistin Yönetimi arasında Oslo Anlaşmaları’nın imzalanmasından bu yana Filistin devletinin kurulması konusunda çok az ilerleme kaydedildi. İsrail yerleşimlerinin genişlemesi engeller arasında yer alırken, İsrail’in BM Büyükelçisi Gilad Erdan, Filistin Yönetimi’nin devlet olmak için gerekli kriterleri karşılamadığını söyledi.

Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi, Batı Şeria’da sınırlı bir özerklik uyguluyor ve İsrail’in Oslo Anlaşmaları’ndaki ortağı. Hamas 2007 yılında Filistin Yönetimi’ni Gazze Şeridi’nde iktidardan indirmişti.

Paylaşın