IŞİD’den Moskova’da Silahlı Saldırı: En Az 133 Ölü

Rusya’nın başkenti Moskova’da yer alan bir konser salonuna düzenlenen silahlı saldırıda, en az 133 kişi hayatını kaybederken, 133’den fazla kişi de yaralandı. Saldırıyı IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) üstlendi.

Haber Merkezi / IŞİD ile bağlantılı Amaq ajansı tarafından Telegram’da paylaşılan kısa açıklamada saldırı üstlenildi; ancak açıklamada, bu iddiayı desteklemek için bir delil ortaya konmadı.

Rusya medyası da saldırının IŞİD tarafından üstlenildiğine dair güvenilir bir bilgi olmadığını belirtiyor. Rusya’nın İngilizca yayın yapan haber kanalı Russia Today de saldırıyı henüz üstlenenin olmadığını duyurdu.

Öte yandan Reuters haber ajansı adını paylaşmadığı bir ABD’li yetkiliye dayandırdığı haberinde ABD’nin saldırıyı IŞİD’in Horasan kolunun gerçekleştirdiğine dair istihbarat bilgisi olduğunu belirtti. Aynı yetkili ABD’nin Rusya’yı saldırı konusunda geride bıraktığımız haftalar içerisine uyardığını da söyledi.

Moskova’daki saldırı, 2004 yılında militanların aralarında yüzlerce çocuğun da olduğu binden fazla kişiyi rehin aldığı Beslan okul kuşatması olarak tarihe geçen saldırıdan bu yanaki en ağır saldırılardan biri.

Rus basınına göre, kamuflaj kıyafetli en az 5 kişi Crocus City alışveriş merkezindeki konser salonu yakınlarında ateş açtı. O sırada “Picnic” adlı bir müzik grubunun konseri vardı. TASS haber ajansı da ateş açılan binada patlama olduğunu ve yangın çıktığını bildirdi.

11 gözaltı

Reuters haber ajansının aktardığına göre, Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), Devlet Başkanı Vladimir Putin’e saldırıyla bağlantılı olarak 11 şüphelinin gözaltına alındığı bilgisini verdi. Rusya’nın Interfax haber ajansı da Kremlin’e dayandırdığı haberinde, saldırıyla bağlantılı olarak ‘daha fazla suç ortağının tespiti için çalışma yapıldığını’ aktardı.

Putin: Dikkatlice planlanmış bir terör saldırısı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, saldırısının ardından ilk kez konuştu. Tüm saldırganların yakalandığını belirten Rusya Devlet Başkanı Putin, “Saldırganlar Ukrayna’ya kaçmaya çalışıyorlardı” dedi. “Düşmanlarımız bizi bölemeyecek” ifadelerini kullanan Rus lider Putin, “Dikkatlice planlanmış bir terör saldırısının yanı sıra önceden hazırlanmış bir toplu insan katliamıyla karşılaştık” dedi.

Bu saldırı emrini veren herkesin cezalandırılacağını belirten Putin, “Rusya’ya, halkımıza yönelik bu saldırıyı hazırlayan, teröristlerin arkasında duran herkesi tespit edip cezalandıracağız” ifadelerini kullandı. 24 Mart gününü yas günü ilan ettiklerini duyuran Putin, saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diledi.

Türkiye, saldırıyı kınadı

Türkiye, Moskova’daki saldırıyı kınadı. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, saldırıda çok sayıda ölü ve yaralı olduğunun üzüntüyle öğrenildiği belirtildi. Açıklamada, “Masum sivilleri hedef alan bu menfur terör saldırısını şiddetle kınıyoruz. Rus halkına ve Rusya hükümetine en derin taziyelerimizi sunuyoruz” denildi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile telefonda görüşerek saldırı nedeniyle başsağlığı diledi. Fidan, Lavrov’a, Türkiye’nin saldırıyı kınadığını belirterek, Rus halkı ve hükümetine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Türk halkının başsağlığı dileklerini iletti.

“Ukrayna bağlantısına dair bir işaret yok”

Olayın hemen ardından ABD yönetimi, olayda Ukrayna bağlantısına dair bir işaret bulunmadığını açıkladı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, “Açılan ateşte Ukrayna’nın ya da Ukraynalıların dahli olduğuna dair bu sefer bir işaret bulunmamakta” ifadelerini kullandı.

Olayın detaylarıyla ilgili konuşabilmek için henüz çok erken olduğunu belirten Kirby, “Ancak görüntüler dehşet verici. Düşüncelerimiz bu korkunç silahlı saldırının kurbanlarıyla. Haberi daha almamış anneler babalar, ağabey ve ablalar, kız ve erkek çocuklar var. Bu çok zor bir gün olacak” diye konuştu.

Saldırıyla ilgili Ukrayna’dan da açıklama geldi. Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin baş danışmanı Mihail Podolyak, Ukrayna’nın olayla hiçbir bağlantısının bulunmadığını belirtti.

“Washinton nereden biliyor?”

Rusya Dışişleri Bakanlığı, olayı “terör saldırısı” olarak nitelendirerek tüm dünyaca kınanması gerektiğini kaydetti.

Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova, Kirby’nin açıklamasına tepki göstererek “Washington’daki yetkililer daha bir trajedinin ortasındayken neye dayanarak birinin masumiyetiyle ilgili çıkarımda bulunabiliyor?” sorusunu yöneltti. Zakharova, Washington’ın elinde bilgiler varsa bunu Rusya ile paylaşması ya da bu tür açıklamalarda bulunmaya son vermesi gerektiğini söyledi.

Moskova’daki ABD Büyükelçiliği, 7 Mart’ta yaptığı açıklamada “aşırılıkçıların” Moskova’da saldırı planları yaptığına dair uyararak ABD vatandaşlarının Moskova’daki kalabalık yerlerden uzak durmaları tavsiyesinde bulunmuştu.

Saldırının arkasında kim var?

Cuma günü kısa bir açıklama yapan IŞİD saldırıyı üstlendi. Cumartesi günü ise saldırganlara ait olduğunu öne sürdüğü ve dört maskeli erkeğin yer aldığı bir fotoğraf paylaştı.

Rus yetkililer, saldırıyı IŞİD’in üstlenmesine dair bir açıklama yapmadı. ABD iki hafta önce Moskova’da büyük etkinliklerin hedef alınabileceğine dair bir uyarı yayımlamıştı. Rus yetkililer, ABD’nin paylaştığı istihbarat bilgisinde pek bir detay olmadığını belirtti.

Vladimir Putin geçen hafta yaptığı bir konuşmada “Batılı kurumların Rusya’da terör saldırısı düzenlenebileceğine dair son dönemde yaptığı provokatif açıklamalar bir şantaj niteliğindedir. Amacı toplumumuzu sindirmek ve istikrarsızlaştırmaktır” demişti.

ABD saldırının arkasında IŞİD’in Horasan kolu olan IŞİD-H’nin olduğunu söyledi. Örgütün bu kolu, eskiden Horasan olarak adlandırılan bölgede bir halifelik kurmak istiyor. Örgütün hak iddia ettiği topraklar Afganistan, Pakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan ve İran’ı kapsıyor.

New York Times’a konuşan terörizmle mücadele analisti Colin Clarke “IŞİD-H iki yıldır Rusya’ya odaklanmış durumda” diyor ve ekliyor: Örgüt Kremlin’i Afganistan, Çeçenistan ve Suriye’deki müdahaleleri nedeniyle eleştiriyor, Müslümanları katlettiğini söylüyor.

Putin saldırganların Ukrayna’ya kaçmaya çalışırken yakalandığını söyledi, “İlk bulgulara göre Ukrayna tarafında onlar için bir geçiş hazırlanmıştı” dedi. Ukrayna ise bu iddiayı reddetti, “son derece absürt” diye niteledi.

Paylaşın

33 İlde Eş Zamanlı IŞİD Operasyonu: 147 Gözaltı

IŞİD’e yönelik 33 ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen “Kahramanlar-49” operasyonlarında 147 şüphelinin yakalandığını açıklayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Terörle mücadelemiz son terörist etkisiz hale getirilince kadar kararlılıkla devam edecek” dedi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, terörle mücadele kapsamında IŞİD’e karşı 33 il genelinde “Kahramanlar-49” operasyonları düzenlendiğini belirtti.

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde, İl Emniyet Müdürlüklerince yürütülen operasyonlarda IŞİD içerisinde faaliyet yürüttüğü tespit edilen toplam 147 şüpheli yakalandı.

İçişleri Bakan Yerlikaya, Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ankara, Antalya, Bingöl, Bitlis, Bolu, Bursa, Çorum, Diyarbakır, Düzce, Eskişehir, İstanbul, Gaziantep, İzmir, Karabük, Kayseri, Kırıkkale, Elazığ, Kırşehir, Kilis, Kocaeli, Konya, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa ve Yalova’da düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan kişilerin sayısına dair de bilgi verdi.

Operasyonları gerçekleştiren polisleri tebrik eden Yerlikaya, “Allah ayaklarına taş değdirmesin. Yılın 365 günü, 4 mevsim, 12 ay, gece gündüz demeden operasyonlar düzenliyoruz. Terörle mücadelemiz son terörist etkisiz hale getirilince kadar kararlılıkla devam edecek” dedi.

Paylaşın

Irak’taki ABD Askeri Üssü Füzelerin Hedefi Oldu

Irak’ın Anbar ilinde ABD ve IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) karşıtı koalisyon güçlerinin bulunduğu Ayn el-Esed askeri hava üssüne füzeli saldırı düzenlendi. Son saldırıyı henüz üstlenen olmadı.

Konuya ilişkin olarak bilgi veren ABD’li bir yetkili, saldırıya ilişkin eldeki ilk verilere göre saldırının balistik bir füzeyle düzenlendiğini gösterdiğini söyledi. Ancak farklı bir türde roket saldırısının da olası olduğu belirtilirken saldırıya ilişkin soruşturmanın sürdüğü açıklandı.

Son dönemde Irak’ta başkent Bağdat ve Kuzey Irak’taki Erbil Havalimanı yakınlarındaki üsler de dahil olmak üzere ABD üslerine çok sayıda saldırı düzenlendi. İsrail’in Gazze saldırılarının başlamasının ardından bölgedeki ABD üslerine saldırılar arttı.

İsrail’in bugün Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında düzenlediği hava saldırısında İranlı Devrim Muhafızlarından 5 kişi hayatını kaybetmişti. İran pazartesi günü ise Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi’nde İsrail gizli servisi Mossad tarafından kullanıldığını iddia ettiği bir binayı tahrip etmişti.

Paylaşın

IŞİD’den Suriye’de Çifte Saldırı: 19 Suriye Güvenli Görevlisi Öldü

IŞİD’in Suriye çölünde bir askeri otobüste düzenlediği saldırıda en az 14 asker hayatını kaybederken, örgütün Rakka kırsalında düzenlediği ikinci saldırıda ise 5 güvenlik görevlisi yaşamın yitirdi.

Haber Merkezi / Birleşik Krallık merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, İslam Devleti’nin (IŞİD) antik Palmira kenti yakınlarındaki çölde askeri bir otobüse düzenlediği saldırıda rejim güçlerinden en az 14 askerin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Gözlemevi, saldırıda çok sayıda rejim askerinin yaralandığını açıkladı. Yaralıların, Palmira kentindeki bir hastaneye nakledildiği belirtildi.

İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye’nin kuzeyindeki Rakka kırsalında rejim güçlerine düzenlediği ikinci saldırıda ise 4 rejim askeri ile Ulusal Savunma Kuvvetleri (NDF) üyesi bir kişi hayatını kaybetti.

IŞİD üyeleri çölün derinliklerine çekildi. IŞİD, Humus, Dera, Suveyda ve Deyrizor illerinin bir kısmını kapsayan ve “Badiye” olarak bilinen çöl bölgesinde hücre yapılanması şeklinde varlığını sürdürmeye çalışıyor.

Paylaşın

İran’daki Kanlı Saldırıyı IŞİD Üstlendi?

İran’da eski Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani”nin Kirman kentinde yer alan mezarı yakınlarında düzenlenen kanlı saldırıyı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) üstlendi.

Haber Merkezi / Kasım Süleymani’nin, Ocak 2020’de ABD’nin Bağdat’taki saldırısında öldürülmesinin 4. yılı dolayısıyla anma töreninin yapıldığı mezarlığa giden yol üzerinde 20 dakika ara iki patlama meydana gelmişti.

İlk önce 108 olarak açıklanan can kaybı sayısı daha sonra 84’e düşürülmüştü. Saldırıda 280 civarında kişinin de yaralandığı açıklanmıştı.

Süleymani’nin 2020 yılındaki cenaze töreninde izdiham çıkmış ve binlerce kişinin katıldığı törende en az 56 kişi ölmüş, 200’den fazla kişi de yaralanmıştı.

İran’ın bölgesel askeri faaliyetlerinin mimarı olan Kasım Süleymani, İran’daki dini rejimin ulusal simgelerinden biri olarak kabul ediliyordu.

Süleymani ayrıca Suriye’de 2011’deki Arap Baharı protestolarından sonra patlak veren iç savaşta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın hükümetini güvence altına almaya yardım eden isimlerden biriydi.

Kasım Süleymani, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgaline kadar İran içinde tanınan bir isim değildi.

Ancak Süleymani’nin popülaritesi, Amerikalı yetkililerin, Amerikan askerlerinin öldürülmesi ve yaralanmasına yol açan militanların silahlanmasına yardımcı olduğu gerekçesiyle öldürülmesi çağrısı yapması üzerine yükselmişti.

İran Devrim Muhafızları Ordusu, çarşamba günkü saldırıyı “güvensizlik yaratmayı ve ulusun İran İslam Cumhuriyeti’ne olan derin sevgi ve bağlılığına karşı intikam almayı amaçlayan korkakça bir eylem” olarak nitelendirmişti.

DMO, “saldırının failleri kararlı ve adil bir şekilde cezalandırma kararlılıklarını güçlendirdiğini” bildirmişti.

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir, onlarca kişinin ölmesine ve yaralanmasına neden olan patlamalar için “intikam” vadinde bulunmuştu.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’nden Tartışmalı “Gar Katliamı” Kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM), IŞİD üyesi iki canlı bombanın saldırısı sonrası 103 kişinin hayatını kaybettiği, en az 500 kişinin yaralandığı “Gar Katliamı” davasına ilişkin dikkat çeken bir karar verdi.

Anayasa Mahkemesi (AYM), kamu görevlilerinin ihmali olduğuna ilişkin şikâyetin takipsizlikle sonuçlanması üzerine yapılan bireysel başvuruyu reddetti. 10 Ekim Davası avukatlarından Senem Doğanoğlu, AYM’nin henüz gerekçeli kararını açıklamadığını anımsatarak, “Anlıyoruz ki 10 Ekim katliamının aydınlatılmasının önüne Türkiye’deki tüm idari ve yargı makamları duvar örmekte ısrarcı.” dedi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre; Anayasa Mahkemesi (AYM), 8 yıl önce 103 kişinin öldüğü Ankara Tren Garı katliamında ihmali bulunan kamu görevlilerinin ihmaline ilişkin soruşturmanın takipsizlikle kapatılması üzerine yapılan bireysel başvuruyu “kabul edilemez” buldu.

Böylece, Gar katliamında kamu görevlilerinin ihmaline ilişkin iç hukuk yolu tamamlanmış oldu. 10 Ekim Davası avukatlarından Senem Doğanoğlu, AYM’nin henüz gerekçeli kararını açıklamadığını belirterek, “Anlıyoruz ki 10 Ekim katliamının aydınlatılmasının önüne Türkiye’deki tüm idari ve yargı makamları duvar örmekte ısrarcı” dedi.

10 Ekim 2015 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük katliamlarından biri yaşandı. IŞİD üyesi iki canlı bomba, Emek, Barış ve Demokrasi mitingi için Ankara Tren Garı önünde toplanan binlerce kişinin arasında kendisini patlattı. Saldırı sonucunda 103 kişi hayatını kaybederken 500’ün üzerinde kişi yaralandı. Saldırıda rol alan IŞİD üyelerine dava açılırken, katliamda ihmali bulunan kamu görevlilerine ilişkin etkili bir soruşturma açılamadı.

O ihmaller neydi?

Katliamı gerçekleştiren canlı bombaları taşıyan araç, IŞİD’in Gaziantep emiri Yunus Durmaz’ın yardımcısı Halil İbrahim Durgun tarafından 9 Ekim akşamı yola çıkarıldı. Ankara dışından gelen araçların durdurulması ve arama konusunda mahkemeden karar alınmasına karşın Ankara Emniyet Müdürlüğü saat 00.00-9.00 arasında başkent girişlerinde arama uygulamasına ara verdi.

Canlı bombaları taşıyan araç, yol kontrolü olmamasının rahatlığıyla Ankara’ya ulaştı. Ayrıca miting için 2 bin 44 polis görevlendirilmişken, toplanma alanı olan Gar çevresinde yalnızca 129 polis vardı. Gar Meydanı’ndaki toplanma alanına gelenler de aranmadı.

Canlı bombaları taşıyan araca eskortluk yapan IŞİD üyesi Yakup Şahin’in Gaziantep’in Nizip ilçesinde bir gübre bayisinden amonyum nitrat almaya çalışması, polise saldırıdan 11 gün önce ihbar edildi. Nizip Emniyeti, Şahin’in kimliğini tespit etti. 2 Ekim 2015’te bu durumu Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne bildiren Nizip Emniyeti, gerekli araştırmaların yapılmasını istedi. Ancak Şahin hakkında yakalama kararı çıkarılmadı.

10 Ekim katliamına gidilirken IŞİD’teki hareketlilik Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT tarafından tespit edildi. O dönem Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından, IŞİD’in canlı bomba saldırısı düzenleyeceğine yönelik istihbarat alındı. İstihbaratta, “DEAŞ’ın (IŞİD) yapmaya karar verdiği büyük bir eylem için seçtiği grubu Suriye’deki bir kampta özel eğitime aldığı, eylemin uçak-gemi kaçırma ya da miting-kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde olabileceği” uyarısı yapıldı. Ancak yeterli tedbirler alınmadı.

İçişleri Bakanlığı’nın katliamdaki ihmallere ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında Emniyet ve MİT’in eline, IŞİD’in terör saldırısı düzenleyeceğine ilişkin 62 ayrı istihbarat notu geçtiği tespit edildi. Son gelen ihbar ise katliamdan bir gün önce Ankara Emniyeti’ne ulaştı. Ancak Ankara Emniyeti Terör ve İstihbarat Şube Müdürlükleri, istihbarat notunu “önemsiz bularak” gerekli birimleri uyarmadı.

Emniyet’in canlı bomba listesinde yer alan ve “terör nitelikli kayıp şahıs” olarak aranan Yunus Emre Alagöz’ün yapılan telefon dinlemelerinde ailesiyle vedalaştığı dahi belirlendi. Üstelik Alagöz’ün kardeşi Şeyh Abdurrahman Alagöz, 20 Temmuz 2015’te Suruç katliamını yapan saldırgandı. Bu istihbaratlara rağmen Ankara Valiliği’nde 14 Eylül 2015’te yapılan güvenlik toplantısında miting iptal edilmedi. Miting öncesinde ise Emniyet yalnızca kendi personelini “canlı bomba saldırılarına karşı duyarlı olunması” yönünde uyarırken mitingi düzenleyenlere haber verilmedi.

Ankara Tren Garı katliamının ardından ihmali olan kamu görevlileri yönünden hem idari hem de adli soruşturma yürütüldü. İçişleri Bakanlığı müfettişleri, hazırladığı 25 Şubat 2016 tarihli raporda dönemin Ankara Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube Müdür Vekili, TEM Şube Müdürü, Eski Güvenlik Şube Müdür Vekili ve TEM Şubesi C Büro amirinin ihmalini tespit etti. Raporda, bu isimler hakkında soruşturma izni istendi. Ancak Ankara Valiliği soruşturma izni vermedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara itiraz etmeyince dosya dava açılamadan kapandı.

10 Ekim katliamı mağdurları, bunun üzerine 2016 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, katliamda ihmali bulunan kamu görevlilerinin yanı sıra, patlamadan sonra yaralı ve ölülerin olduğu yerde göz yaşartıcı gaz sıkan polislerin yargılanmaması, acil sağlık hizmetinin sunulmasında ihmaller yaşanması ve bunlara karşı etkili soruşturma yapılmaması da başvuru nedenleri arasında sıralandı.

Bu kapsamda yaşam hakkı, kötü muamele yasağı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiaları mahkemeye taşındı.

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm, 2016’da yapılan başvuruyu ancak yedi yıl sonra, 14 Aralık 2023 tarihinde gündemine aldı. Gar katliamı dosyasını AYM Genel Kurulu’na sevk etme gereği duymayan İkinci Bölüm, başvurunun “kabul edilemez olduğuna” karar verdi. Böylece Gar katliamında ihmali bulunan kamu görevlilerine ilişkin şikâyette iç hukuk yolu tükenmiş oldu. Bu karardan sonra avukatların AİHM’e başvurları bekleniyor.

“10 Ekim katliamı önüne duvar örülüyor”

10 Ekim Davası avukatlarından Senem Doğanoğlu, AYM’nin henüz gerekçeli kararını açıklamadığını anımsatarak, “Anlıyoruz ki 10 Ekim katliamının aydınlatılmasının önüne Türkiye’deki tüm idari ve yargı makamları duvar örmekte ısrarcı. Açıkça, ‘kamu görevlileri sorumludur’ diyen müfettiş raporu bugün hâlâ kamudan gizleniyorken, AYM de bu koruma zırhını güçlendirdi. Türkiye yakın tarihinin en büyük katliamındaki devlet sorumluluğuna sonuç olarak Genel Kurulun bile karar vermediğini de görüyoruz. Bizim yargıya karşı mücadelemiz sürmeye devam edecek” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

IŞİD Ve El Kaide’den “Gazze’deki Savaşı Tüm Dünyaya Yayma” Çağrısı

Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının Aksa Tufanı operasyonuyla başlattığı İsrail- Filistin savaşının 17. gününde, El Kaide ve IŞİD (Irak Şam İslam Devleti), Gazze’deki savaşı tüm dünyaya yayılacak bir cihada çevirme çağrısı yaptı.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı’na (FDD) bağlı Long War Journal haber sitesi, radikal İslamcı örgütlerden son iki haftada yayımlanan açıklamaların, Ortadoğu ve Batı’da yeni terör olaylarına yol açabileceğine dikkat çekti.

El Kaide’ye bağlı Eş-Şebab’ın yayımladığı açıklamada, Gazze’deki savaşın “sadece Filistin topraklarındaki Müslüman grupların değil, tüm İslam ümmetinin savaşı” olduğu belirtildi.

Somali’de Federal Geçiş Hükümeti’ni ortadan kaldırmak için savaşan ve ülkenin güneyinin çoğunu kontrol eden örgütün açıklamasında, “Müslümanlar bir araya gelerek, Yahudilere ve onların ikiyüzlü kafir müttefiklerine karşı mücahitleri desteklemek için ellerinden gelen her şeyi yapmalıdır” dendi.

El-Kaide’nin Kuzey Afrika yapılanması olan Mağrip El-Kaidesi’yle, bu örgütün Sahel’den sorumlu kolu Cemaat Nusra el İslam ve Müslim de ortak açıklama yayımlayarak, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları’nın 7 Ekim’de başlattığı Aksa Tufanı operasyonunu övdü.

Örgütler, operasyona destek verdiklerini belirterek şu ifadeleri kullandı: Filistinliler, boyunlarındaki utanç kılıcını kaldırmak için Yahudilere saldırdı. Eylemlerinizi kutluyor ve sizi cihat yolunda sabırla ilerlemeye çağırıyoruz. Bugün tüm İslam ümmeti adına bir bedel ödüyorsunuz. Biz El Kaide olarak Kudüs’ü özgürleştirmenizde size katılma imkanını elde edebilmek için zamana karşı yarışıyoruz.

Öte yandan El Kaide’ye bağlı örgütler, Gazze’deki İsrail’e karşı başlatılan savaşın, Batı Şeria’ya da taşınması çağrısı da yaptı. Cihatçılar, “Acele edin, Batı Şeria’da Yahudilerin ayakları altında bir ateş yakın. Kalkın ve Yahudilerle ve Yahudileri koruyanlarla savaşın” dedi.

IŞİD ise yayımladığı propaganda dergisi El Naba’da, Gazze’deki savaşın başka ülkelere taşınması gerektiğini savundu. Örgüt, “ABD, Avrupa ve dünyanın geri kalanında Yahudilerin yaşadığı yerlerin hedef alınması ve Yahudilerle Haçlılara ait elçiliklerin ateşe verilmesi” çağrısı yaptı.

Birleşik Krallık iç istihbarat servisi MI5 ve ABD’nin iç istihbarat teşkilatı FBI da geçen hafta yayımladıkları ortak açıklamada, Gazze’deki savaşın Batı’da terör saldırılarını artırabileceği uyarısında bulunmuştu.

İsrail, 320 noktayı vurdu

Öte yandan, İsrail ordusu, son bir günde Gazze’deki 320 nokta vurdu. İsrail ayrıca, gece boyunca güney Lübnan’ı da vurdu. İsrail, Hamas altyapısının hedef alındığını, tünel ve operasyon merkezlerinin vurulduğunu iddia etti. Gece boyunca ve sabah erken saatlerde devam eden saldırılarda uyarı yapılmadan evlerin de vurulduğu öne sürüldü.

Hamas’ın liderlik yaptığı Gazze’deki içişleri bakanlığı ise gece düzenlenen saldırılarda çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini ve yaralandığını aktardı. Hamas daha sonra yaptığı açıklamada 60 kişinin öldüğünü belirtti.

Sabah erken saatlerde Gazze’deki hastanelerin yakınlarında da patlamaların yaşandığı kaydedildi. Filistin İçişleri Bakanlığı ise İsrail’in Gazze’de düzenlediği iki ayrı hava saldırısında 27 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İsrail, Gazze’nin etrafına tank ve asker yığdı

İsrail, Hamas’ı “yok etmeyi” amaçlayan kara harekâtı için Gazze’nin etrafına tanklar ve askerler yığdı.

Hafta sonu Washington, bölgedeki ABD çıkarları için önemli bir risk uyarısı yaptı ve gelişmiş hava savunma sistemlerinin yeni bir konuşlandırmasını duyurdu. Bu adım İsrail-Hamas savaşının daha geniş bir Orta Doğu çatışmasına dönüşebileceği korkusuna neden oldu.

Pentagon, İran’a bağlı güçlerin saldırılarını caydırmaya yardımcı olmak için iki uçak gemisi, destek gemileri ve yaklaşık 2,000 deniz piyadesi de dahil olmak üzere önemli miktarda deniz gücünü Orta Doğu’ya gönderdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Gördüğümüz şey bölgedeki birliklerimize ve halkımıza yönelik saldırıların önemli ölçüde artma ihtimalidir” dedi.

Bölgeyi ziyaret eden Çin’in Orta Doğu özel temsilcisi Zhai Jun, geniş çaplı bir kara çatışması riskinin arttığını ve bölgedeki çatışmaların yayılmasının “endişe verici” olduğu kaydetti.

Reuters’a konuşan İranlı güvenlik yetkilileri İran’ın stratejisinin Tahran’ı da içine çekecek büyük bir tırmanıştan kaçınmak olduğunu söyledi.

Suriye devlet medyası, İsrail füzelerinin pazar günü Şam ve Halep uluslararası havaalanlarını vurduğunu, her ikisinin de hizmet dışı kaldığını ve iki çalışanın öldüğünü duyurdu.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Gazze harekatıyla ilgili “Bir ay, iki ay ya da üç ay sürebilir ama sonunda Hamas kalmayacak” dedi. Kara harekatına “yakında” başlayacaklarını belirten Gallant, “Bu Gazze içindeki son harekatımız olacak, sonrasında Hamas olmayacak” diye konuştu.

Paylaşın

IŞİD’den Deyrizor’da Saldırı: En Az 23 Suriye Askeri Öldü

Son haftalarda Suriye’nin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda saldırılarını arttıran Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Deyrizor’da bir askeri otobüsü hedef aldı. Saldırıda, en az 23 Suriye askerinin öldüğü duyuruldu.

Bu hafta başlarında cihatçıların eski kalesi Rakka vilayetinde bir IŞİD saldırısında on Suriye askeri ve hükümet yanlısı savaşçının öldüğü bildirilmişti.

IŞİD, yakın zamanda örgütün lideri Ebu Hüseyin el Hüseyni el Kureyşi’nin öldürüldüğünü doğrulamıştı. Ebu Hüseyin el Hüseyni el Kureyşi, Kasım 2022’de selefinin Suriye’de ölümünün ardından örgütün liderliğini devralmıştı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) bugün, Suriye’nin doğusunda bir askeri otobüse düzenlenen saldırıda en az 23 Suriye askerinin öldürüldüğünü duyurdu.

SOHR, dün Deyrizor’da gerçekleşen saldırı için, “IŞİD üyeleri bir askeri otobüsü hedef aldı” dedi.

Suriye içindeki geniş bir kaynak ağına dayanan İngiltere merkezli grup, saldırıda 23 askerin öldüğünü ve ondan fazla askerin yaralandığını duyurdu. Grup, yaralıların bazılarının durumunun kritik olduğunu söyledi.

SOHR, onlarca askerin saldırıdan sonra kaybolduğunu belirtti.

2019’da Suriye’deki son toprak parçasını kaybetmesine rağmen IŞİD, uçsuz bucaksız Suriye çölünde saklandığı yerleri korumaya devam ediyor. IŞİD, saklandığı yerlerden pusu kurarak vur-kaç saldırıları yapıyor.

IŞİD üyeleri son haftalarda Suriye’nin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda saldırılarını arttırdı.

SOHR, Salı günü yaptığı açıklamada, bu hafta başlarında cihatçıların eski kalesi Rakka vilayetinde bir IŞİD saldırısında on Suriye askeri ve hükümet yanlısı savaşçının öldürüldüğünü duyurmuştu.

IŞİD bir zamanlar Irak ve Suriye’nin üçte birini kontrol ediyordu. Grup, dönemin IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi’nin örgütün kontrol ettiği topraklarda halifelik ilan ettiği 2014’te gücünün zirvesindeydi.

Bağdadi Suriye’de 2019’da düzenlenen bir askeri operasyonla öldürüldü. IŞİD militanları Suriye ve Irak’ta direniş hareketini sürdürmeye devam ediyor.

Örgütün kalan binlerce militanı son yıllarda Suriye ve Irak’ın uzak bölgelerinde, yeraltında varlığını sürdürüyor. Ancak bunlar hala “vur- kaç” saldırıları düzenleme kapasitesine sahip.

Paylaşın

IŞİD, Örgütün Lideri Hüseyin El Kureyşi’nin Öldürüldüğünü Doğruladı

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), örgütün lideri Ebu Hüseyin el Hüseyni el Kureyşi’nin öldürüldüğünü doğruladı. Ebu Hüseyin el Hüseyni el Kureyşi, Kasım 2022’de selefinin Suriye’de ölümünün ardından örgütün liderliğini devralmıştı.

Haber Merkezi / IŞİD, Kureyşi’nin İdlib’de Hayat Tahrir El-Şam örgütüyle doğrudan çatışmalarda öldüğü açıkladı. Açıklamada, El Kureyşi’nin tam olarak ne zaman öldürüldüğü hakkında ise ayrıntı verilmedi.

Açıklamada, İdlib vilayetinde silahlı muhaliflerin elindeki bölgeleri kontrol eden Hayat Tahrir El-Şam örgütünün IŞİD liderini öldürdükten sonra cesedini Türkiye’ye teslim ettiğini savunuldu.

Hayat Tahrir El-Şam (HTŞ), IŞİD liderini hedef alan herhangi bir operasyonu üstlenmedi. IŞİD, HTŞ’yi Ankara’nın çıkarları doğrultusunda çalışmakla suçluyor.

Ebu Hüseyin el Hüseyni el Kureyşi örgütün kuruluşundan bu yana beşinci liderleriydi. Geçen yıl kasım ayında IŞİD, önceki lideri Ebu Hasan el-Haşimi el-Kureyşi’nin öldürüldüğünü açıklamıştı. Selefi Ebu İbrahim el-Kureyşi, geçen yıl şubat ayında ABD’nin İdlib’de düzenlediği bir baskında öldürülmüştü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) IŞİD lideri Ebu Hüseyin el Kureyşi’yi Suriye’nin kuzeyinde düzenlediği operasyonla öldürdüğünü Nisan ayının sonunda açıklamıştı.

Erdoğan, “MİT DAEŞ’in sözde lideri Ebu Hüseyin el Kureyşi kod adlı şahsı uzun süredir takip ediyordu. Bu şahıs, Milli İstihbarat Teşkilatımız’ın dün Suriye’de gerçekleştirdiği bir operasyonla etkisiz hale getirildi.

Yani bu tür DAEŞ’in başındaki kişileri, şurada buradaki terör örgütlerinin başlarını Amerika, vesaire etkisiz hale getirdiği zaman dünyayı ayağa kaldırırlar. İşte buyurun, şu anda biz DEAŞ’la ilgili bir değil, iki değil, üç değil, kaç tanesini etkisiz hale getirdik. PKK ile ilgili kaç tanesini etkisiz hale getirdik” diye konuşmuştu.

IŞİD bir zamanlar Irak ve Suriye’nin üçte birini kontrol ediyordu. Grup, dönemin IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi’nin örgütün kontrol ettiği topraklarda halifelik ilan ettiği 2014’te gücünün zirvesindeydi.

Bağdadi Suriye’de 2019’da düzenlenen bir askeri operasyonla öldürüldü. IŞİD militanları Suriye ve Irak’ta direniş hareketini sürdürmeye devam ediyor.

Örgütün kalan binlerce militanı son yıllarda Suriye ve Irak’ın uzak bölgelerinde, yeraltında varlığını sürdürüyor. Ancak bunlar hala “vur- kaç” saldırıları düzenleme kapasitesine sahip.

Paylaşın

Halkların Demokratik Partisi’nden Ezidi Soykırımı’nı Tanıma Çağrısı

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) 3 Ağustos 2014 tarihinde yaptığı Ezidi Soykırımı’nı tanıma çağrısı yapan Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Tüm toplumu bu soykırımın tanınması ve bir daha yaşanmaması için sorumluluk almaya çağırıyoruz” dedi.

Haber Merkezi / Şu ana dek Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK) ve Birleşmiş Milletler’in (BM) yanı sıra ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya, İskoçya, İrlanda, Ermenistan, Portekiz, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un da aralarında olduğu çok sayıda ülke Ezidi Soykırımı’nı tanıdı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) 3 Ağustos 2014 tarihinde yaptığı Ezidi Soykırımı’na ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi.

“9 yıl önce katliamcı IŞİD tarafından dünyanın gözleri önünde Êzidî halkı soykırıma uğratıldı, kadınlar ve çocuklar köle pazarlarında satıldı. Katliamda yaşamını yitirenleri, halkını savunmak için toprağa düşenleri saygı ve minnetle anıyoruz. Tüm toplumu bu soykırımın tanınması ve bir daha yaşanmaması için sorumluluk almaya çağırıyoruz.”

Ezidi Soykırımı

Ezidi Soykırımı (Ezidi tarafından anılan ismiyle 73. Ferman), Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD veya İslam Devleti olarak da adlandırılır) Irak’taki Ezidilere yönelik 3 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu katliamlar silsilesi. Birleşmiş Milletler tarafından soykırım olarak kabul edilmiştir.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki Ezidi kadınlar ve küçük yaştaki kızlar IŞİD mensupları tarafından cinsel köleliğe zorlandı, erkekler sürgün edildi ve binlercesi topluca infaz edildi. Başta Sincar’da olmak üzere toplamda yaklaşık 5 bin Ezidinin öldürüldüğü 10 bine yakının ise esir düştüğü ifade edilmektedir. Soykırım 2014 yılında Peşmerge’nin IŞİD saldırıları sonucunda geri çekilmesinden sonra başlamıştır.

IŞİD’in Ezidilere yönelik katliamı uluslararası toplumda geniş yer buldu ve tepki olarak ABD IŞİD’e yönelik hava saldırılarına başladı. Ek olarak ABD, İngiltere ve Avustralya, Sincar Dağları’na kaçmış olan Ezidilere uçaklarla acil yardımlar yaptı ve Ezidileri savunmaya giden silahlı güçlere silah desteği sağladı.

IŞİD’in Ezidi nüfusuna yönelik eylemleri yaklaşık 500.000 mülteciye ve binlerce kişinin ölümüne veya kaçırılmasına sebep oldu. Soykırımın etkileri özellikle Almanya’daki diğer Ezidi topluluklarını da etkiledi. Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti 2019 yılında 3 Ağustos gününü “Ezidi Soykırım Günü” ilan etti.

Paylaşın