IMF Avrupa Direktörü Kammer: Türkiye İle Bir Görüşme Yok

IMF Avrupa Dairesi Direktörü Alfred Kammer, “Biz de Türkiye’deki ekonomi ekibinin uyguladığı programı tavsiye ederdik. Hayır, Türkiye’yi desteklemeye yönelik herhangi bir IMF programı konusunda bir görüşme yok” dedi.

Alfred Kammer ayrıca, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le görüştüğünü ve Şimşek’in, “reformların devreye sokulduğunu, bunun uzun vadeli bir program olduğunu ve kendisiyle Merkez Bankası’nın bu programı icra edeceğini” söylediğini aktardı.

Uluslararası Para Fonu (IMF) – Dünya Bankası Bahar Toplantıları kapsamında Avrupa ekonomileri konulu bir basın brifingi düzenlendi.

Brifingde IMF Avrupa Dairesi Direktörü Alfred Kammer, “Türkiye’de yeni bir IMF programına ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz? Bu konuda Türk yetkililerle görüşmeler yapılıyor mu?” sorusunu yanıtladı.

VOA Türkçe’den Mehmet Toroğlu‘nun aktardığına göre; Türkiye’de hayata geçirilen reform programını çok desteklediklerini ifade eden Kammer, “Biz de Türkiye’deki ekonomi ekibinin uyguladığı programı tavsiye ederdik. Hayır, Türkiye’yi desteklemeye yönelik herhangi bir IMF programı konusunda bir görüşme yok” dedi.

Kammer, “Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ekonomi politikasında yapılan değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu politikanın kalıcı olacağına inanıyor musunuz?” şeklindeki bir başka soru üzerine, Türkiye’de uygulanan programın kırılganlığı daha da azaltmasının, enflasyonu zaman içerisinde kalıcı olarak düşürmesinin ve yatırımlar için uygun ortamı yaratmasının beklendiğini söyledi.

Türkiye’de 2023 yılı ortalarında ekonomi politikasında değişikliğe gidildiğine ve parasal alanda ciddi boyutta sıkılaşmayla yeni politikaların hayata geçirildiğine dikkat çeken Kammer, mali alanda da, depremden kaynaklı artan harcamaları karşılamak dahil mali konsolidasyonun başlatıldığını belirtti.

“Bu alanda bazı başarıları zaten görüyoruz” diyen Kammer, dezenflasyon tarafında başarıların tam olarak görülmesinin daha uzun zaman alacağını, ancak bu politika ortamı sayesinde Türkiye’deki kırılganlıkların azaldığını kaydetti.

Kammer, dün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le görüştüğünü ve Şimşek’in, “reformların devreye sokulduğunu, bunun uzun vadeli bir program olduğunu ve kendisiyle Merkez Bankası’nın bu programı icra edeceğini” söylediğini aktardı.

Alfred Kammer, “Bu programın kırılganlığı daha da azaltması, enflasyonu zaman içinde kalıcı olarak düşürmesi ve yatırımlar için uygun ortamı yaratması bekleniyor, ki böylece büyüme modelinde değişim olur ve büyüme yeniden dengelenir” diye konuştu.

Öte yandan IMF, toplantıda sunduğu Avrupa için görünüm raporunda İtalya ve Fransa’nın borçlarını kontrol altında tutmak için harcamalarını planladıklarından daha hızlı kısmaları gerektiğini belirtti. Almanya içinse büyümeyi canlandırmak için harcamaları arttırması tavsiyesinde bulundu.

IMF’nin raporunda Belçika, Fransa ve İtalya örnekleri verilerek “Nispeten yüksek borç seviyelerine sahip gelişmiş Avrupa ekonomileri, yetkililerin mevcut politikaları kapsamında öngörülenden daha önemli ve önden yüklemeli mali düzenlemeler uygulamalı.” denildi.

IMF’nin Avrupa direktörü Alfred Kammer, “piyasaya güçlü bir sinyal” göndermek ve yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve artan askeri harcamalar gibi uzun vadeli zorluklar için kaynakları serbest bırakmak amacıyla kemer sıkma politikasının öne çekilmesini tavsiye etti.

Uluslararası Para Fonu, orta ve uzun vadeli finansman baskılarının 2050 yılına kadar Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerinin GSYH’sinin yüzde 5,5’ine ulaşacağını öngörüyor.

Paylaşın

IMF’den Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Tahmini: Yüzde 59

Uluslararası Para Fonu (IMF), bugün yayınladığı raporunda, Türkiye için enflasyon tahminini bu yıl için yüzde 59,5 ve gelecek yıl için yüzde 38,4 olarak beklediğini belirtti.

Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,1 ve gelecek yıl yüzde 3,2 büyümesi beklenen IMF raporunda, parasal sıkılaşmanın sona ermesi ve tüketimin toparlanmaya başlamasıyla birlikte 2024’ün ikinci yarısında ekonomik aktivitenin güçlenmesi öngörüldü.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünümü raporunu yayınladı. VOA Türkçe’den Mehmet Toroğlu‘nun aktardığına göre raporda, Türkiye ekonomisinin büyüme tahminlerinde değişiklik yapmadı.

IMF en son Ocak ayında yayınladığı raporun son güncellemesinde, Türkiye ekonomisinin 2024’te yüzde 3,1, 2025’te ise yüzde 3,2 büyüyeceği tahmininde bulunmuştu. Bugün yayınlanan raporda da bu tahminler sabit tutuldu. Raporda Türkiye’ye ilişkin enflasyon tahminiyse 2024 için yüzde 59,5 oldu; 2025 içinse yüzde 38,4 olarak verildi.

Raporda yer alan bir başka tahminse cari açıkla ilgili. Buna göre IMF, Türkiye’nin cari denge/GSYH tahminini 2024’te eksi yüzde 2,8, 2025’te ise eksi yüzde 2,2 olarak öngördü. IMF’nin rapordaki tahminlerine göre, Türkiye’de işsizlik oranı da hem 2024 hem de 2025’te yüzde 9,6 olarak gerçekleşecek.

Raporda, Türkiye’de ekonomik faaliyetin, parasal sıkılaştırma politikasının sona ermesi ve tüketimin toparlanmaya başlamasıyla birlikte 2024 yılının ikinci yarısında güçleneceği öngörüsünde bulunuldu.

IMF, Dünya Ekonomik Görünümü raporunda, küresel büyüme tahminini ise bu yıl için yükseltti. Küresel büyüme tahmini, raporun Ocak ayı versiyonundaki tahmine göre binde 1, geçen Ekim ayındaki tahmine göre de binde 3 arttırıldı.

Raporda, küresel büyümenin hızının, hem hala yüksek seviyede olan borçlanma maliyetleri ve mali desteğin geri çekilmesi gibi yakın vadeli faktörler hem de Kovid-19 pandemisi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin uzun vadeli etkileri, verimlilikteki zayıf büyüme ve artan jeoekonomik parçalanma nedeniyle tarihsel standartlara göre düşük olduğu tespiti yapıldı.

IMF’nin ABD ekonomisindeki büyümeye ilişkin tahminiyse bu yıl için ileri yönlü olarak revize edildi, gelecek yıl içinse hafif düşürüldü.

Raporda ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2,1, gelecek yılsa yüzde 1,8 büyüyeceği öngörüldü. Bu rakamlar, Ocak ayındaki tahminlere göre 2024 için binde 6 artışa tekabül ederken, 2025 yılı içinse binde 1’lik düşüşü yansıttı.

Almanya, Fransa, İtalya, İspanya gibi Avrupa’nın önemli ülkelerinde büyüme beklentileri bir önceki tahminlere göre düşürülürken, örneğin Almanya’da Ocak ayındaki yüzde 1,1 büyüme tahmini, bugün açıklanan raporda binde 7’ye indirildi; gelecek yıl içinse yüzde 1,9’dan yüzde 1,8’e çekildi.

Ocak ayında Japon ekonomisindeki büyüme tahminini yüzde 1,6 olarak açıklayan IMF, son raporunda bu oranı yüzde 1,7’ye yükseltti. Çin ekonomisi içinse bir önceki raporda bu yıl için öngörülen yüzde 4,4’lük büyüme son raporda da sabit bırakıldı, gelecek yıl içinse yüzde 0,1 arttırıldı.

Küresel manşet enflasyonun 2023’te yıllık ortalama yüzde 6,8’den 2024’te yüzde 5,9’a ve 2025’te de yüzde 4,5’e düşmesi, gelişmiş ekonomilerin yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilere kıyasla enflasyon hedeflerine daha erken dönmesinin beklendiği de raporda belirtildi.

Bugünden beş yıl sonraki küresel büyüme için en son yüzde 3,1 seviyesinde olan tahminin son on yılların en düşüğü olduğuna dikkat çekildi. Raporda, dünya genelindeki ekonomik faaliyetin 2022-2023 yıllarındaki küresel dezenflasyon boyunca şaşırtıcı derecede dirençli olduğu değerlendirmesi de yapıldı.

Küresel enflasyon 2022 yılı ortasındaki zirvesinden aşağı inerken ekonomik faaliyetin istikrarlı şekilde büyüyerek stagflasyon ve küresel durgunluk uyarılarına meydan okuduğu kaydedildi.

Küresel görünümün önündeki riskler

Raporda küresel görünüme yönelik risklerin de genel olarak dengelendiği kaydedildi.

Ancak Ukrayna ve Gazze’deki savaş dahil jeopolitik gerilimlerden kaynaklanan yeni fiyat artışlarının, işgücü piyasalarının hala sıkı olduğu yerlerde devam eden çekirdek enflasyonla birlikte faiz oranı beklentilerini yükseltebileceği ve varlık fiyatlarını düşürebileceği belirtildi.

IMF raporunda, büyük ekonomiler arasında dezenflasyon hızlarındaki ayrışmanın da finansal sektörleri baskı altına alan kur hareketlerine neden olabileceği kaydedildi.

Raporda, yüksek faiz oranlarının, sabit faizli konut kredilerinin sıfırlanması ve hane halklarının yüksek borçla mücadele etmesi nedeniyle beklenenden daha fazla soğutma etkisi yaratarak finansal strese neden olabileceği değerlendirmesi de yapıldı.

Çin’de sorunlu emlak sektörüne kapsamlı bir müdahale yapılmadığı takdirde büyümenin durabileceği ve bu durumun Çin’in ticaret ortaklarına zarar verebileceği tespiti de raporda paylaşıldı.

IMF, birçok ekonomide yüksek kamu borcunun olduğu bir sırada vergi artışları ve harcama kesintilerine dönüşün, ekonomik faaliyeti zayıflatabileceği, güveni aşındırabileceği ve iklim değişikliğinden kaynaklanan riskleri azaltmaya dönük reform ve harcamalara desteği azaltabileceği riskine dikkat çekti.

Öte yandan, maliye politikasının gerekenden ve tahminlerde varsayılanlardan daha gevşek olmasının, kısa vadede ekonomik faaliyeti arttırabileceğini kaydeden IMF; ancak bunun, ilerleyen süreçte daha maliyetli politika ayarlamaları riskini beraberinde getirebileceğini de ifade etti.

Küresel Ekonomik Görünüm raporunda enflasyonun, işgücüne katılımın daha da artmasıyla beklenenden daha hızlı düşebileceği ve merkez bankalarının gevşeme planlarını öne çekmesine olanak tanıyabileceği belirtildi.

Paylaşın

Dünya Bankası’ndan Alınacak Krediyle İlgili Dikkat Çeken İddia: Bizimki IMF’yi Sevmiyor

Mehmet Şimşek’in Dünya Bankası’ndan alınacak 35 milyar dolar krediyle ilgili “Neden IMF değil de Dünya Bankası” sorusuna Erdoğan’ı kastederek, “Bizimkini biliyorsunuz IMF’yi sevmiyor, IMF sözünü duymak bile istemiyor, ondan hoşlanmıyor” yanıtı verdiği iddia edildi.

IMF ile olumsuz görüşlerin kaynağının Külliye’deki ekonomistler olduğunu da belirten Mehmet Şimşek’in, “Külliyedekilerin kafaları bu işlere aslında basmıyor. Hep Cumhurbaşkanını yanlış yönlendiriyorlar, hatta kandırıyorlar. Bu ekonomik tablonun nedeni de bu aslında” dediği de aktarıldı.

Gazeteci Sedat Bozkurt, bugün Kısa Dalga’da yayımlanan yazısında, 31 Mart yerel seçimleri öncesi Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile esnaf arasında geçen diyalogu gündeme taşıdı.

Bozkurt, yazısında Mehmet Şimşek’in Dünya Bankası’ndan alınacak 35 milyar dolar krediyle ilgili “Neden IMF değil de Dünya Bankası” sorusuna Erdoğan’ı kastederek, “Bizimkini biliyorsunuz IMF’yi sevmiyor, IMF sözünü duymak bile istemiyor, ondan hoşlanmıyor. Bizimkilerin IMF’ye bakışı hep olumsuz o nedenle kaynak arayışında Dünya Bankası’nı tercih ediyoruz” yanıtını verdiğini iddia etti.

Mehmet Şimşek’in IMF ile olumsuz görüşlerin kaynağının Külliye’deki ekonomistler olduğunu da net bir biçimde aktardığını yazan Sedat Bozkurt, Şimşek’in “Külliyedekilerin kafaları bu işlere aslında basmıyor. Hep Cumhurbaşkanını yanlış yönlendiriyorlar, hatta kandırıyorlar. Bu ekonomik tablonun nedeni de bu aslında” dediğini belirtti.

Sedat Bozkurt’un yazısının ilgili bölümü şöyle: “Ankara Yenimahalle’de AKP için Belediye Başkanlığı seçim çalışmalarına katıldı. Toplantıda AKP’lilerin yanı sıra GİMAT üyeleri de var. Türkiye’nin en büyük gıda ve ihtiyaç maddeleri toptancıları sitesidir GİMAT. Mekânı bilmiyorum. Ama katılımcı sayısı hayli fazla. Yalanlanma ihtimalini böylece azaltalım.

Bakan Şimşek ilk olarak 6 Eylül’de duyurusu yapılan Dünya Bankası’ndan gelecek 35 milyar doları tekrar burada dillendiriyor. Arkasından da açıklama ihtiyacı duyarak, “neden IMF değil de Dünya Bankası” sorusuna Erdoğan’ı kastederek, “Bizimkini biliyorsunuz IMF’yi sevmiyor, IMF sözünü duymak bile istemiyor, ondan hoşlanmıyor. Bizimkilerin IMF’ye bakışı hep olumsuz o nedenle kaynak arayışında Dünya Bankası’nı tercih ediyoruz” yanıtını veriyor. Bu açıklamanın ardından kendisinin gülerek sorduğu soru herkesi güldürüyor: “Aranızda gazeteci yok değil mi?”

IMF ile olumsuz görüşlerin kaynağının Külliye’ deki ekonomistler olduğunu da net bir biçimde aktarıyor Şimşek, “Külliyedekilerin kafaları bu işlere aslında basmıyor. Hep Cumhurbaşkanını yanlış yönlendiriyorlar, hatta kandırıyorlar. Bu ekonomik tablonun nedeni de bu aslında” diyerek. Bu arada Şimşek’in “külliyedeki ekonomistler” için kullandığı ve onları hafife alan (kesinlikle hakaret değil) tanıma net ulaşamadığım için ben de yazamıyorum. Külliyedeki kadro ile Şimşek’in arasındaki “stresi” de bu açıklamalar net bir biçimde ortaya koyuyor.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

IMF’in En Mutlu Ülkeler Listesi: Türkiye 106. Sırada

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) en mutlu ülkeler sıralamasının ilk üçünde Finlandiya, Danimarka ve İzlanda, son üçünde ise Sierra Leone, Lübnan ve Afganistan yer aldı. Türkiye ise listede kendisine 106. sırada yer buldu.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) internet sitesinde 2023 Mutluluk Raporu’na dayandırılan ‘Para Mutluluğu Satın Alır Mı’ isimli bir rapor yayımlandı. Mutluluk listesinde genellikle gelişmiş ülkelerin üst sıralarda olduğu ancak istisnaların da bulunduğu gözlemlendi.

Birgün’ün aktardığına göre; IMF, Birleşmiş Milletler’in yayımladığı Mutluluk Raporu ile ülkelerdeki kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) arasındaki ilişkiyi sorguladı.

Genellikle kişi başına düşen GSYİH miktarı yüksek ülkelerin mutluluk listesinde de önde olduğu görülürken istisnalar da göze çarptı. Örneğin Singapur, kişi başına düşen GSYİH sıralamasında 2. olmasına rağmen mutluluk sıralamasında ilk 20’ye giremedi.

Dünyadaki en mutlu 10 ülke şöyle:

1- Finlandiya (7,80)
2- Danimarka (7,59)
3- İzlanda (7,53)
4- İsrail (7,47)
5- İsveç (7.40)

6- Hollanda (7,40)
7- Norveç (7.32)
8- Lüksemburg (7,23)
9- Yeni Zelanda (7,12)
10- Avusturya (7,10)

Türkiye, bu listede 4,61 puanla 106. sırada yer aldı.

En mutsuz üç ülke ise savaş ve kaosun sürdüğü ülkeler. O ülkeler şöyle:

135- Sierra Leone (3,14)
136- Lübnan (2,39)
137- Afganistan (1,86)

Paylaşın

IMF, Türkiye’nin Büyüme Tahminini Yüzde 3,1’e Çıkardı

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ekonomisi için ise bu yıl için büyüme tahmini yüzde 0,1 yükselterek yüzde 3,1’e çıkardı. IMF, Türkiye’nin gelecek yıl için büyüme tahmini ise yüzde 3,2’te sabit tuttu.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nu güncelledi. IMF, bu yıl dünya ekonomisi için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğünde dirençli bir büyüme öngörüyor.

IMF baş ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, kaleme aldığı blog yazısında, “Bulutlar dağılmaya başlıyor” diyerek enflasyonun düşmekte olduğuna ve büyüme eğrisinin “yükseldiğine” işaret etti.

Tahminlerinde artış yapma nedeninin, ABD ve bazı büyük yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerdeki beklenenden fazla dayanıklılık ve Çin’deki mali destekten kaynaklandığını belirten Gourinchas, 2025’te yüzde 3,2’lik bir küresel büyüme öngörüsünde bulundu.

IMF baş ekonomisti, diğer yandan sürdürülebilir büyüme ve daha fazla refah gibi hedeflere ulaşmak için büyüme hızının artması gerektiğini belirtti.

IMF dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD için de, 2024 yılı büyüme tahminini yüzde 1,5’ten yüzde 2,1’e çıkardı. Ancak bu 2023’te yüzde 2,5 büyüyen ABD ekonomisi için yavaşlama anlamına geliyor. IMF, ABD ekonomisinin 2025’te ise yavaşlayarak yüzde 1,7 büyüyeceğini tahmin ediyor.

Ayrıca küresel manşet enflasyonun 2024 yılında yüzde 5,8’e, 2025 yılında ise yüzde 4,4’e düşmesini bekleyen IMF, 2025 yılı tahminini de aşağı yönlü revize etti.

IMF, Türkiye’nin büyüme tahminini de yükseltti. 2023 yılı Ekim ayında Türkiye için yüzde 3 olarak tahmin edilen oran, 2024 yılı için yüzde 3,1 oldu. IMF, Türkiye’nin 2025’te de yüzde 3,2 oranında büyüyeceği öngörüsünde bulundu.

Paylaşın

IMF’den Enflasyon Vurgusu: Fiyat İstikrarı Büyümenin Ön Şartıdır

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, “Biz öncelikle enflasyonla mücadeleyi kazanmaya odaklanıyoruz. Fiyat istikrarı büyümenin ön şartıdır. Bu aynı zamanda özellikle toplumun en yoksul kesimi olmak üzere insanları korur. Ayrıca finansal istikrarı korumamız gerekiyor” dedi.

Georgieva, enflasyonun düştüğünü ancak hala birçok ülkenin hedeflerinin üzerinde olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu nedenle faizler uzun süre yüksek kalmak zorunda. Son haftalarda ABD ve Avrupa’daki tahvil getirilerindeki hareketlerden de görüyoruz ki piyasalar faiz oranlarının uzun süre yüksek kalacağı anlayışına uyum sağlıyor.

Ancak finansal koşulların keskin şekilde daha da sıkılaştırılması piyasaları, bankaları ve finansal kuruluşları vurabilir. Bu nedenle güçlü bir mali denetim şart. Ayrıca, orta vadeli büyümeyi artırmamız gerekiyor. Bugün şokların etkisinden kurtulmamız ve insanların yaşam standartlarının yükseldiğini görebilmeleri için fırsatlar sunmamız gereken büyümeye sahip değiliz.”

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, IMF ve Dünya Bankası’nın Fas’ın Marakeş kentinde düzenlenen yıllık toplantılarında düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Georgieva, zayıf büyüme, ekonomik bölünme ve derinleşen ayrışmalarla karakterize edilen küresel ekonomide ciddi şokların “yeni normal” haline geldiğini, faiz oranlarının kalıcı enflasyonu dizginlemek için daha uzun süre yüksek kalmasının beklendiğini söyledi.

Ülkelere gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaları ve işbirliği alanlarına odaklanmaları çağrısında bulun Georgieva “Şokları öngörmek ve hızlı tepki vermek açısından çevikliğimizi geliştirmemiz gerekiyor,” dedi.

Ekonomide derinleşen farklılıklarla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Georgieva, “Biz öncelikle enflasyonla mücadeleyi kazanmaya odaklanıyoruz. Fiyat istikrarı büyümenin ön şartıdır. Bu aynı zamanda özellikle toplumun en yoksul kesimi olmak üzere insanları korur. Ayrıca finansal istikrarı korumamız gerekiyor” diye konuştu.

Georgieva, enflasyonun düştüğünü ancak hala birçok ülkenin hedeflerinin üzerinde olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu nedenle faizler uzun süre yüksek kalmak zorunda. Son haftalarda ABD ve Avrupa’daki tahvil getirilerindeki hareketlerden de görüyoruz ki piyasalar faiz oranlarının uzun süre yüksek kalacağı anlayışına uyum sağlıyor.

Ancak finansal koşulların keskin şekilde daha da sıkılaştırılması piyasaları, bankaları ve finansal kuruluşları vurabilir. Bu nedenle güçlü bir mali denetim şart. Ayrıca, orta vadeli büyümeyi artırmamız gerekiyor. Bugün şokların etkisinden kurtulmamız ve insanların yaşam standartlarının yükseldiğini görebilmeleri için fırsatlar sunmamız gereken büyümeye sahip değiliz.”

İsrail-Hamas savaşını da değerlendiren Georgieva, “Çok açık ki bu, dünya ekonomisinin zaten pek de iç açıcı olmayan ufkunun üzerinde yeni bir bulut, bu ufku karartan yeni bir bulut” dedi. “Masum sivillerin öldüğünü görmek yürek parçalayıcı,” diyen Georgieva “Bedelini kim ödüyor? Bedelini ödeyenler masumlar oluyor” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

IMF, Türkiye İçin 2023 Ve 2024 Yılı Enflasyon Tahminlerini Yükseltti

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye için 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 50,6’dan yüzde 51,2’ye, 2024 yılı enflasyon tahminini yüzde 35,2’den yüzde 62,5’e yükseltildi.

IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme beklentilerinde ise bu yıl ve gelecek yıl için yukarı yönlü revizyona gitti. Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 4 ve gelecek yıl yüzde 3,25 büyüyeceği tahmin edildi.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun ekim sayısını “Küresel Farlılıklarda Gezinme” başlığıyla yayımladı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Kovid 19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının ardından küresel toparlanmanın yavaş ve düzensiz olmayı sürdürdüğüne işaret edilen raporda, yeniden açılmayla gelen toparlanma ve enflasyonun düşürülmesinde kaydedilen ilerlemeyle birlikte yılın başındaki ekonomik dayanıklılığa rağmen rahatlamak için erken olduğu vurgulandı.

Raporda, ekonomik faaliyetin, özellikle yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde hala salgın öncesi seyrinin gerisinde kaldığı vurgulanarak, bölgeler arasında genişleyen farklılıklara işaret edildi.

Çeşitli güçlerin toparlanmayı engellediği belirtilen raporda, bunlardan bazılarının, salgının, Ukrayna’daki savaşın ve artan jeoekonomik ayrışmanın uzun vadeli sonuçlarını yansıttığı aktarıldı.

Dünya ekonomisinin geçen yıl yüzde 3,5 büyüdüğü anımsatılan raporda, küresel ekonomik büyümenin yavaşlayarak bu yıl yüzde 3 ve gelecek yıl yüzde 2,9 olmasının beklendiği bildirildi. IMF, temmuz ayında yayımladığı tahminlerinde, küresel ekonominin hem 2023 hem de 2024’te yüzde 3 büyüyeceğini öngörmüştü.

Raporda, küresel ekonomik büyüme tahminlerinin 2000-2019 yılları ortalaması olan yüzde 3,8’in altında kaldığı kaydedildi. Gelişmiş ekonomilerin 2022’de yüzde 2,6 büyüdüğü hatırlatılan raporda, ABD’deki ivmenin beklenenden güçlü ancak Euro Bölgesi’ndeki büyümenin beklenenden zayıf olduğu bir dönemde bu ekonomilerdeki büyümenin yavaşlayarak bu yıl yüzde 1,5 ve 2024’te yüzde 1,4 olmasının beklendiği aktarıldı.

Raporda, geçen yıl yüzde 4,1’lik büyüme kaydeden yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerin de Çin’deki emlak sektörü krizini yansıtacak şekilde hem 2023 hem de 2024’te yüzde 4 düzeyinde büyümesinin öngörüldüğü bildirildi. Orta vadede küresel büyüme tahminlerinin yüzde 3,1 ile son yılların en düşük seviyesinde bulunduğuna işaret edilen raporda, ülkelerin daha yüksek yaşam standartlarına ulaşma beklentilerinin zayıf olduğu belirtildi.

Raporda, küresel enflasyonun ise 2022’deki yüzde 8,7 seviyesinden 2023’te yüzde 6,9’a ve 2024’te yüzde 5,8’e istikrarlı bir şekilde düşeceğinin öngörüldüğü, ancak enflasyon tahmininin bu yıl için 0,1 ve gelecek yıl için 0,6 puan artırıldığı, çoğu durumda 2025’e kadar enflasyon hedeflerine dönülmesinin beklenmediği ifade edildi.

ABD’de borç limiti gerilimlerinin çözülmesiyle İsviçreli ve ABD’li yetkililerin bankacılık sektöründeki türbülansı kontrol altına almak için kararlı bir şekilde harekete geçmesi nedeniyle, finansal görünüme yönelik risklerin altı ay öncesine göre daha dengeli olduğuna işaret edilen raporda, ekonomide “sert iniş” ihtimalinin azaldığı ancak küresel büyümeye yönelik risklerin aşağı yönlü olmaya devam ettiği kaydedildi.

Raporda, Çin’in emlak sektörü krizinin özellikle emtia ihracatçıları açısından küresel etkileriyle birlikte derinleşebileceğine değinilerek, enflasyonun sıkı iş gücü piyasalarıyla birlikte beklenenden daha yüksek politika faizleri gerektirmesine katkıda bulunabileceği vurgulandı.

Daha fazla iklim ve jeopolitik şokun, gıda ve enerji fiyatlarında ilave artışlara neden olabileceği kaydedilen raporda, jeoekonomik ayrışmanın yoğunlaşmasının emtianın piyasalar arasındaki akışını kısıtlayabileceği, ek fiyat dalgalanmalarına neden olabileceği ve yeşil dönüşümü karmaşık hale getirebileceği ifade edildi.

Raporda, düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerin ise yarısından fazlasının borç sıkıntısı içinde veya yüksek risk altında olduğu kaydedildi. IMF’nin raporunda, ülkelere ilişkin güncellenen ekonomik büyüme tahminleri de paylaşıldı.

Buna göre, ABD ekonomisine ilişkin büyüme beklentisi 2023 yılı için yüzde 1,8’den yüzde 2,1’e ve 2024 yılı için yüzde 1’den yüzde 1,5’e yükseltildi. Euro Bölgesi ekonomisine ilişkin büyüme tahmini ise bu yıl için yüzde 0,9’dan yüzde 0,7’ye ve 2024 yılı için de yüzde 1,5’ten yüzde 1,2’ye düşürüldü.

Avrupa’nın önde gelen ekonomilerinden Almanya’nın bu yıl yüzde 0,5 küçülmesi beklenirken, gelecek yıl yüzde 0,9 büyüyeceği tahmin edildi. IMF, temmuz ayındaki tahminlerinde, Almanya ekonomisinin bu yıl yüzde 0,3 küçüleceğini ve 2024’te yüzde 1,3 büyüyeceğini öngörmüştü.

Fransa ekonomisine ilişkin büyüme beklentisi bu yıl için yüzde 0,8’den yüzde 1’e çıkarılırken, gelecek yıl için yüzde 1,3 olarak korundu. İtalya ekonomisine ilişkin büyüme tahmini 2023 yılı için yüzde 1,1’den yüzde 0,7’ye ve gelecek yıl için yüzde 0,9’dan yüzde 0,7’ye düşürüldü. İspanya ekonomisine ilişkin büyüme tahmini de bu yıl için yüzde 2,5 olarak korunurken, gelecek yıl için yüzde 2’den yüzde 1,7’ye düşürüldü.

İngiltere ekonomisine ilişkin 2023 yılı büyüme tahmini yüzde 0,4’ten yüzde 0,5’e çıkarılırken, 2024 yılı beklentisi yüzde 1’den yüzde 0,6’ya indirildi. Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülke ekonomileri grubunda ise Çin ekonomisine ilişkin büyüme beklentisi bu yıl için yüzde 5,2’den yüzde 5’e düşürüldü. Çin ekonomisine yönelik 2024 yılı büyüme tahmini de yüzde 4,5’ten yüzde 4,2’ye çekildi.

Hindistan ekonomisinde bu yıla dair büyüme beklentisi ise yüzde 6,1’den yüzde 6,3’e çıkarılırken, gelecek yıl için yüzde 6,3 olarak korundu. Rusya ekonomisine ilişkin büyüme tahmini de bu yıl için yüzde 1,5’ten yüzde 2,2’ye yükseltilirken, gelecek yıl için yüzde 1,3’ten yüzde 1,1’e düşürüldü.

Türkiye için tahminler

IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme beklentilerinde ise bu yıl ve gelecek yıl için yukarı yönlü revizyona gitti.

Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 4 ve gelecek yıl yüzde 3,25 büyüyeceği tahmin edildi. Fon, temmuz ayındaki tahminlerinde, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3 ve gelecek yıl yüzde 2,8 büyüyeceğini öngörmüştü.

IMF, 6 Ekim’de de James Walsh liderliğindeki IMF heyetinin 25-29 Eylül’de yaptığı Türkiye ziyaretinin ardından ülke ekonomisine ilişkin değerlendirmeleri paylaşmıştı. Fondan yapılan açıklamada, Türkiye’de seçimden bu yana uygulanan politika değişikliğinin memnuniyetle karşılandığı aktarılmıştı.

Açıklamada, politika faizinin yükseltilmesi, vergilerin artırılması ve bazı finansal sektör önlemlerinin serbestleştirilmesi yönündeki son adımların riskleri azalttığı ve yatırımcı güvenini artırdığı belirtilerek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın rezerv pozisyonunun da iyileştiği kaydedilmişti.

Paylaşın

IMF’den Türkiye’ye Enflasyonun Üzerinde Ücret Zamlarından Kaçınılması Tavsiyesi

Türkiye ziyaretinin ardından açıklamada bulunan Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, ücretlere ve emekli maaşlarına, geçmiş enflasyona göre değil beklenen enflasyona göre zam yapılmasını, enflasyonun üzerinde ücret zamlarından kaçınılmasını tavsiye etti.

Bu da ücretlere zam yapılırken yıl sonundaki yüksek enflasyonun değil, çok daha düşük olan 2024 sonu beklentisinin dikkate alınması, ücretlerde reel kayıp yaşanması anlamına geliyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda çalışan memur ve işçilerin maaş artışlarına ilişkin eylül başında yaptığı açıklamada “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak” demişti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) teknik ekibi, her yıl olduğu gibi dördüncü madde görüşmeleri kapsamında yaptığı Türkiye ziyaretinin ardından ilk açıklamayı kamuoyu ile paylaştı.

James P. Walsh liderliğindeki ekibin 25-29 Eylül tarihleri arasında hükümet yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerin ardından gelen açıklama, IMF’nin internet sitesinde dün yayımlandı.

Sözcü’nün aktardığına göre, açıklamada, seçimden sonra uygulanan politika değişikliğinin IMF tarafından memnuniyetle karşılandığı ve faiz artışları nedeniyle yetkililerin tebrik edildiği belirtilirken, Merkez Bankası (TCMB) politika faizinin yükseltilmesi, vergilerin artırılması ve bazı finansal tedbirlerin serbestleştirilmesi yönündeki son adımların Türkiye’de riskleri azaltıp yatırımcı güveni ile rezervleri artırdığına işaret edildi.

Açıklamaya göre, ekonomik büyümenin 2023’te yüzde 4’e, 2024’te yüzde 3,2’ye düşmesini, 2022 sonunda yüzde 64,3 olan resmi tüketici enflasyonunun 2023 sonunda yüzde 69,1, 2024 sonunda yüzde 46 olmasını öngören IMF heyeti, işsizlik oranının da 2023’te yüzde 10,1, 2024’te yüzde 10,5 olmasını bekliyor.

IMF, milli gelire oranla cari açığın da 2023’te yüzde 4,1, 2024’te ise yüzde 3,1 olmasını öngörüyor. IMF heyeti Ankara’ya faizlerde daha fazla artış, finansal düzenlemelerde daha fazla serbestleştirme ve bütçe açığını azaltacak daha fazla adım çağrısında bulundu.

IMF heyeti ayrıca, ücretlere ve emekli maaşlarına, geçmiş enflasyona göre değil beklenen enflasyona göre zam yapılmasını, enflasyonun üzerinde ücret zamlarından kaçınılmasını tavsiye etti. Bu da ücretlere zam yapılırken yıl sonundaki yüksek enflasyonun değil, çok daha düşük olan 2024 sonu beklentisinin dikkate alınması, ücretlerde reel kayıp yaşanması anlamına geliyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda çalışan memur ve işçilerin maaş artışlarına ilişkin eylül başında yaptığı açıklamada “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak” demişti.

Risk dengesinin aşağı yönlü olduğu belirtilen açıklamada, temel riskin, şu an devam etmekte olan politika değişikliğinin güçlü ivmesini kaybetmesi, bunun da güven kaybına neden olarak döviz talebi yaratması olduğu kaydedildi. Dış riskler olarak ise, yüksek emtia fiyatları, ticaret ortaklarının talebindeki yavaşlama ve küresel sistemik finansal istikrarsızlığa işaret edildi.

Paylaşın

Bakan Şimşek, Kredi İçin Haftaya Yeniden Yollarda

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın gelecek hafta Fas’ın Marakeş kentinde başlayacak yıllık toplantılarına Türkiye’yi temsilen katılacak.

Bakan Şimşek’in, burada da çeşitli ülke mevkidaşları, fon yöneticileri, yatırım bankalarının temsilcileriyle ikili görüşmeler yapması planlanıyor. Mehmet Şimşek’e bu toplantılarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da eşlik edecek.

BloomberHT’de yer alan habere göre; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Körfez ülkeleriyle başladığı “road show” yatırımcı görüşmelerine, Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kuruluna katılmak üzere ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde New York’ta devam etti. Ardından finansın önemli duraklarından Londra’ya hareket eden Şimşek, 4-6 Ekim’de uluslararası yatırımcılarla yoğun temaslarda bulundu.

Ziyaret kapsamında, toplam varlık büyüklüğü 75 trilyon doları aşan uluslararası varlık yönetim şirketleri, yatırım fonları, çok uluslu bankalar ve altyapı fonları yöneticileriyle bir araya gelen Şimşek, aralarında derecelendirme kuruluşlarının da bulunduğu yaklaşık 85 ayrı kurumdan 100’ün üzerinde üst düzey yöneticiyle görüşmeler gerçekleştirdi.

Görüşmelerinde uluslararası yatırımcılara ve kredi derecelendirme kuruluşlarının temsilcilerine Türkiye’nin yeni ekonomi politikaları ve Orta Vadeli Program’daki hedef ve reform hazırlıklarını anlatan Şimşek, yatırımcıları Türkiye’deki fırsatları değerlendirmeye davet etti.

Söz konusu ziyaretlerin ardından Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasının gelecek hafta Marakeş’te başlayacak yıllık toplantılarına da Türkiye’yi temsilen katılacak olan Şimşek’in, burada da çeşitli ülke mevkidaşları, fon yöneticileri, yatırım bankalarının temsilcileriyle ikili görüşmeler yapması planlanıyor. Şimşek’e bu toplantılarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da eşlik edecek.

Paylaşın

HRW’den Dikkat Çeken IMF Raporu: Kemer Sıkma Önlemleri İnsan Haklarını Baltalıyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), dikkat çeken bir rapora imza attı. HRW’nin raporuna göre, Uluslararası Para Fonu (IMF) kredileriyle bağlantılı kemer sıkma önlemleri dünya genelinde insan haklarını aşındırıyor.

HRW’ye göre uluslararası finans kuruluşlarının, üye devletler kanalıyla da insan hakları yükümlülükleri bulunuyor. Bu nedenle Örgüt, IMF’nin kredi verirken, politikaların hayata geçirilmeden önce insan hakları üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi gibi daha sıkı tedbirler uygulaması gerektiğini vurguluyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; HRW, Mart 2020 ile Mart 2023 arasında Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından onaylanan 38 kredi programının, uygulandığı ülkelerde her sekiz kişiden birinin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını doğrudan etkileyerek eşitsizliğin artmasına yol açtığını belirtti.

Kemer sıkma önlemlerini şart koşan kredilerden yararlanan ülkelerde toplamda 1,1 milyar insan yaşıyor. HRW’ye göre IMF kredileri, ülkelerin sağlık ve eğitim gibi hayati hizmetlere yatırım yapmalarına yardımcı olmak için tasarlandı, ancak pratikte bunu imkansız kılan şartlarla birlikte veriliyorlar.

Bir IMF kredisinin temel koşullarından biri, vergi artışları ve kemer sıkma politikaları yoluyla kamu borçlarının azaltılması oluyor. IMF aynı zamanda ülkelerin bunu “sosyal harcamaları koruyarak” yapmaları konusunda ısrar ediyor ki bu da ülkelerin belirli sosyal programlara ve sosyal güvenlik ağlarına yaptıkları harcamaları ifade ediyor.

Kurum, ülkelerin sağlık, eğitim ve sosyal koruma programları gibi sosyal harcamalara ayırmaları gereken asgari miktarları belirleyerek sosyal harcama tabanları oluşturuyor. Ancak HRW, sosyal harcama tabanlarının kamu harcamalarındaki azalmanın olumsuz etkilerini dengeleme konusunda yeterince etkili olmadığını vurguladı.

HRW tarafından hazırlanan raporda Ürdün örneği özel olarak ele alınıyor. Ülke 2012’den bu yana IMS kredi programlarından yararlanırken, hem yoksulluk hem de borç hala yüksek düzeylerde.

Neden sadece teoride kalıyor?

HRW’ye göre IMF’nin kredi şartlarının pratikte işe yaramamasının en önemli nedenlerinden biri, IMF kredi programlarından önce var olan sorunların genellikle çok belirsiz bir şekilde değerlendirilmesi. Bu da krediden sonra ihtiyaç duyulan sosyal harcama artışının boyutunu bilmenin neredeyse imkansız olduğu anlamına geliyor ve temel insan haklarına erişimde bir kesintiye yol açıyor.

HRW’ye göre ikinci olarak, katsayılar genellikle hükümetlerin kamu harcamalarını azalttığında bireylerin kaybedeceklerini uygun şekilde telafi edemeyecek kadar geniş tanımlanıyor. HRW’de ekonomik adalet ve haklar konusunda kıdemli araştırmacısı olan Sarah Saadoun, Euronews’e Sri Lanka’da ev işçisi olarak haftanın yedi günü çalışarak günde 1 dolar kazanan bir kadının durumunu anlattı.

“Oradaki ekonomik krizin etkisi kadının kazancının yarı yarıya azalması anlamına geliyordu. Dahası, kamu harcamalarını azaltmak amacıyla hükümet elektrik sübvansiyonlarını kesti” diyen Saadoun “Bu kadın oğluyla birlikte annesinin yanına taşınmak zorunda kaldı, yani hayatta kalmak için tamamen akrabalarına ve işverenine bağımlı hale geldi,” ifadelerini kullandı.

Sri Lankalı ev işçisi, 1994 yılından bu yana ülkesinin sosyal koruma sisteminden yardım alıyordu, ancak söz konusu sistemi iyileştirmek amacıyla bu yardımlar kesildi. Yeni kurulan programa ise uygun olup olmadığını henüz öğrenemedi.

Kamu harcamalarındaki kesintilerin etkilerini hafifletmek için gereken kesin kriterlerin değerlendirilmesinin karmaşık olduğunu belirten Saadoun Sri Lankalı kadın örneğinin bu zorluğu ortaya koyduğunu, elektrik sübvansiyonlarının kesilmesinin birçok kişinin enerji için daha fazla harcama yapması gerektiği anlamına geldiğini vurguladı.

Normalde devletin bunu bir şekilde telafi etmesi gerekiyordu. Örneğin eğitime katkılar vererek oğlunun eğitimi için daha az ödeme yapmasını sağlamalı ya da sağlık hizmetlerinin maliyetini düşürerek bu alandaki maliyetleri düşürmeliydi. Ancak bu durum 1,1 milyar insana yayıldığında, kamu harcamalarındaki kesintilerin etkisinin ve her bir birey üzerindeki sonuçlarının nasıl hafifletileceğinin değerlendirilmesi neredeyse imkansız hale geliyor.

Paylaşın