Resmi Gazete Yayınlandı: İlaca Yüzde 30,5 Zam

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlan karara göre, beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılacak Türk Lirası cinsinden 1 Euro değeri Temmuz ayında yüzde 30,5 oranında arttırılarak 14,0387 TL olarak belirlendi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı Resmi Gazete’deki kararla ilaca yüzde 30,5 oranında zam geldi.

Karar göre, beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan Euro değeri, yüzde 30,5 oranında artırılarak 14,0387 TL olarak belirlendi. Artışla fiyat korumalı ürünlerde barem değeri 48,41 TL olurken, diğer ürünlerde ise barem değeri 25,30 TL oldu.

Dönemsel euro değeri güncellemesinde ise geçici 7’nci madde kapsamında uygulanan 4 TL’ye kadar olan artışlar dikkate alınmayacak.

Güncelleme sonrasında 4 TL’ye kadar olan artışlar, TL değerinde değişiklik yapılmadan ürünlerin depocuya satış fiyatları üzerine eklenecek. Karar, 24 Temmuz’dan itibaren yürürlüğe girecek.

Öte yandan birçok siyasi isim ve sosyal medya kullanıcısı gelen zamma tepki gösterdi.

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı kararıyla alınan ilaç zammına tepki gösterdi. Twitter hesabından paylaşım yapan Davutoğlu, “Gıda ve enerji zamları ile vatandaşlarımızı hastalığa mahkûm edip, ilaç zamları ile taammüden öldürmeyi mi planlıyorsunuz?

Yalan ve istismarla kazandığınız seçimler ile kullardan utancınız kalmadı ama halkımız sizin ekonomik zulmünüz altında inim inim inlerken lüks ve şatafat içinde sürdürdüğünüz saltanat dolayısıyla bari Allah’tan utanın! Yazıklar olsun!” dedi.

“2000’lerin başına dönüyoruz”

Siyaset bilimci akademisyen Süleyman Erdem de, “Vatandaşı bir ÖTV çarpıyor, bir KDV çarpıyor. Hala yıkılmadıysan, ayaktaysan, bir de geçici vergi çarpıyor. Ama o biraz kalıcı olarak çarpıyor. Vay be, Türk olmak ne kadar zormuş!

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile ilaç fiyatlarına yüzde 30 zam geldi. Benzine de 6 TL’lik ÖTV ve KDV zammından sonra 2 TL daha zam gelecekmiş. Pek çok açıdan 2000’lerin başlarına dönüyoruz” ifadelerini kullandı.

Eski hakim ve avukat Kerim Yılmaz ise, “Zam yağmurundan kaçış imkansızlaştı, bu gece yarısı ilaç da nasibini almış… Seçimleriniz yaşamınız olur.. Akıl, ahlak, adalet..” yazdı.

Twiter’da kararı paylaşan eczacı Onur Çetin, ilaç krizinin derinleşeceğini söyleyerek, “Evet, 7 ay sonra ilaca %30 zam geldi (olması gereken en az %150). Yani bu demektir ki ilaç krizi daha da derinleşecek, daha da az ilaç bulacağız.

Seçimlerinizin sonuçlarını çekmeye devam edeceğiz. Ayrıca zammı dış güçler değil, Cumhurbaşkanı yaptı. Hesap soracak babayiğitlere duyurulur” dedi.

Paylaşın

Vatandaşlar, SGK’nın Karşılamadığı İlaçlara 6,2 Milyar Lira Ödedi

Geçen yıl, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmadığı için geri ödenmeyen ilaçlara vatandaşlar kendi bütçesinde 6 milyar 220 milyon TL ödedi. Bu tutar 2019’da 2 milyar 980 milyon TL idi.

Söz konusu veriyi paylaşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili ve Eczacı Gamze Taşcıer, “2019 yılında her 100 kutudan 3,6’sı geri ödeme kapsamında değilken, 2021’de bu oran yüzde 55 artışla 5,6’ya yükseldi. Geçtiğimiz yıl, geri ödenmeyen ilaçlar için vatandaşın kendi cebinden yaptığı ilaç harcaması 6 milyar 220 milyon TL oldu. Bu tutar 2019’da 2 milyar 980 milyon TL idi” dedi.

Geri ödeme kapsamında olmayan ilaçların ortalama fiyatı, geri ödemede olanlara kıyasla yaklaşık 3 kat daha pahalıyken; bu durum, yurttaşların ilaçların için daha fazla ödeme yapmasına neden oluyor.

Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre “Vatandaş hastaneye adım attığından itibaren ilaç, reçete, muayene katılım payı, eşdeğer ilaç farkı gibi 15 kalemde yine kendi cebinden ödeme yapıyor” diyen Taşçıer de “Ekonomiyi batırdıkları gibi SGK’yı da batırdıkları için cepten yapılan harcama yıldan yıla artıyor” ifadelerini kullandı.

‘Euro kuru ile reel kur arasındaki makas açıldıkça ilaçlar yok oluyor’

Konu hakkında açıklamalarda bulunan Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Nurten Saydan da “İlaç yokluğu, vatandaşın ödediği katılım ve fark ücretleri çekilmez bir hal aldı. Euro kuru ile reel kur arasındaki makas açıldıkça ilaçlar yok oluyor” diye konuştu.

İlaç üretim maliyetlerindeki artışa dikkat çeken Nurten Saydan, ilaç endüstrisinin ithalata olan bağımlılığına da işaret etti. Saydan, “Çocuk şuruplarının bulunmama nedeni cam şişe maliyetlerindeki artış. İlaç ham maddelerinin yüzde 98’i ithal ve en temel antibiyotik bile bulunamıyor. Diyabet, ağrı kesici, antibiyotik, tansiyon, çocuk şurupları, antidepresan, tüp bebek, epilepsi, kanser gibi birçok alanda ciddi anlamda sıkıntı var. Bazı ilaçların eş değeri de yok” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Resmi Gazete’de Yayınlandı: İlaca Yüzde 25 Zam

Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre, bugünden itibaren geçerli olmak üzere tüm ilaçlara yüzde 25 zam geldi. Fiyatı düşük kaldığı için üretilmeyen az sayıda ilaç grubuna da ayrıca yüzde 20 zam yapıldı.

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Kararda Değişiklik Yapılması Hakkında Karar’a göre ilaçlara zam yapıldı. Madde 2’ye eklenen geçici bir madde ile, beşeri tıbbi ürünlerine fiyatlandırılmasında kullanılan Türk lirası cinsinden bir avro değerinin, 2022 Temmuz’da yüzde 25 artırıldığı belirtildi.

Konuya ilişkin Sözcü’ye konuşan İstanbul Eczacı Odası Başkanı Pınar Özcan, bu kararın, bugünden itibaren tüm ilaçların yüzde 25 zamlanması anlamına geldiğini anlattı.

Özcan, zam kararının ilaç yokluğu sorununu bir nebze rahatlatabileceğini söyledi. Kararla eczacı karlarında da artışa gidildi. Özcan, bu artışın ilaç fiyatlarından bağımsız, teknik bir alt hesaplama olduğu bilgisini verdi.

Buna göre ilaçların depocuya satış fiyatının 100 TL’ye kadar olan kısmı için eczacı kârı yüzde 25’ten yüzde 28’e, 100-200 TL arasında olan kısmı için yüzde 16’dan yüzde 18’e ve 200 TL üstünde kalan kısmı için yüzde 12’den yüzde 13’e çıkarıldı.

Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı Bloomberg HT’ye konu ile ilgili yaptığı değerlendirmesinde şunları kaydetti: “Belirtmek isterim ki biz eczacılar olarak ilaç fiyatlarının artışının tarafında olan bir kesim değiliz. Maalesef halkın ilaca ulaşabilirliği konusunda ciddi endişelerimiz vardı ve bugün ki uygulamanın da bunu çözeceğini düşünmüyoruz. Mevcut ilaç fiyat kararnamesi ile yapılan güncellemeler sadece günü kurtarmak adına bir pansuman niteliği taşıyor.

Son zamanlarda hem hammadde fiyatlarında ki hem de üretim maliyetlerinde ki artışlardan dolayı ilaç sanayisinin birçok ilacı üretmediğini ve ithal etmediğini gözlemledik. Bu durum hastaların ilaca erişimine sıkıntı yarattı ve eczacılar ile hastalar karşı karşıya geldi.

Bu kararname sadece ilaç fiyatlarını belirlemiyor, eczacılık kârlılıklarını da belirliyor. Buna karşın, bu hususta ne halk lehine ne eczacı lehine bir iyileştirme olmadığını görüyoruz.

Türkiye’nin bir an önce kura dayalı sistemden vazgeçmesi, yeni bir sistem oluşturması lazım. Eczacıların, ecza depolarının ve sanayicilerin kârlılıklarını belirleyen sistemin tekrar gözden geçirerek, insanların mesleğini devam ettirebileceği bir sisteme dönüştürülmesi lazım.

Fiyat güncellemesinin yılda 2 veya 3 kere yapılarak yıl içerisine yayılmasının, ilaç yokluklarını azaltacağını düşünüyorum. Bunun yanı sıra yerli ilaç sanayiinin güçlendirilmesi, yerli ilaç sanayisinde yeni ilaç moleküllerine yatırım yapılması gerekiyor.

Tabiri caiz ise, biz şu an bir montaj sanayisi gibi çalışıyoruz. Hammadde üretimimiz yok. Ambalaj materyalleri dahil olmak üzere ilacı oluşturan, reçetesini oluşturan hemen hemen her unsur yurtdışından ithal olarak geliyor. Dolayısıyla maliyetlerde ki artışı sadece kura bağlayıp kuru yılda bir kere bir önceki kurun yüzde 60’ını güncellemek Türkiye’deki ilaç sorununu günden güne büyüttü. Şu anda yüzde 80 civarında yeni bulunan moleküller ülkemize giriş yapmıyor, yani bu halkın tedavi hakkının da bir nebze elinden alınmış olması anlamına geliyor.

Türkiye’de 28 bin 700 eczane, halka sağlık hizmeti veriyor. Burdan elde ettiği gelirle yaşıyor ve bunların da birçoğunun kapanma riski var. Dolayısı ile biz halkın ilaç ve sağlık hizmeti alabilmesi için bu kararnameyi hiçbir açıdan olumlu bulmuyoruz.”

Paylaşın

Zamlar Hız Kesmiyor: İlaca Da Bekleniyor

Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı, ilaç fiyatlarına yüzde 20 civarında zam beklentisi olduğunu açıkladı. Ercanlı, “Eczaneler yaşanan krizden dolayı ciddi anlamda ekonomik darboğaza girdi” dedi.

Birçok kalemde gelen zamlara bir yenisin daha eklenmesi bekleniyor. Sözcü WEB TV’nin haberine göre, Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı, “Sağlık Bakanlığının ilaçta yüzde 20 oranında fiyat artışı talebinin olduğu bilgisini aldık. Artış oranı yüzde 20’nin üzerinde de olabilir” dedi.

Eczanelerin ekonomik darboğaza girdiğini ve mesleği bırakanlar olduğunu da belirten Ercanlı, birçok ilacın üretilemediğini de vurguladı ve şunları söyledi:

‘Mesleği bırakıyorlar’

Eczaneler yaşanan krizden dolayı ciddi anlamda ekonomik darboğaza girdi. Eczanelerimizin bir kısmı süreç içerisinde kapanmaya başladı. Bu işi uzun yıllardır yapan bazı meslektaşlarımızın artık meslek yapma arzuları da ortadan kalktı ve mesleği bırakıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde eczacıların içinde bulundukları zor durumdan kurtarılması gerektiğini aksi halde 14 bin eczacının dükkanlarını kapatma tehlikesi ile karşılaşacağını söyleyen Kayseri Eczacı Odası Başkanı Uğur Nuri Akın, “Ülkece zor zamanlardan geçiyoruz. Tabi bu da sağlık sektörünü yakından etkilemiş durumda. Bundan da en fazla etkilenen grup maalesef bizleriz çünkü bir tarafımız danışmanlık hizmeti verirken, bir tarafımız da ticari faaliyetleri sürdürmekte. Bununla birlikte de maalesef uzun zamandan beri devam eden sorunlarımızın çözülmemesi sebebiyle şu an 28 bin eczanenin yarısı kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur” diye açıklamalarda bulunmuştu.

‘İlaç yokluğu tekrar artışta’

Birçok ilaçta yokluk yaşıyoruz. Kurdaki artışla beraber ve pandemi sürecinin de bunun üzerine eklenmesiyle birlikte ilaç yokluğu maalesef tekrar artışa geçti. Elimizdeki verilere göre, yaklaşık yüzde 17 oranında bir ilaç yokluğu mevcut. Birçok ilaç yurt dışından ithal edilemiyor. Uluslararası alanda ilaç ham madde fiyatlarındaki artış da, sanayimizde birçok ilacın üretemez hale gelmesine yol açtı.

İlaç yokluğundan dolayı hastalarla karşı karşıya geliyoruz. Hastalarımız ilacın yokluğunun kaynağının eczacılar olduğu gibi bir algıya kapılıyor. İlaç üretildiği ilk andan hastaya ulaşana kadar takip edilen bir ürün. Hasta reçetesiyle geldiğinde ilacını ulaştırmak istiyoruz. Buradaki engel fiyat ise çözülmesi lazım. Biz ilaca zam isteyen tarafta değil ilacın erişilebilir olmasını isteyen taraftayız.

Paylaşın

Antikoagülan Gıda-İlaç Etkileşimleri

Gıda-ilaç etkileşimi, belirli bir yiyecek veya içeceğin belirli bir ilacın çalışma şeklini etkilemesidir. Gıda-ilaç etkileşimlerinin riskleri, bir ilacın düzgün çalışmasını engellemeyi, istenmeyen yan etkilere neden olmayı ve ilaç tedavisi sırasında vücudun yutulan yiyecek veya içecekleri kullanma şeklini değiştirmeyi içerir.

Haber Merkezi / İlaçlar aç karnına alındığında da farklı şekilde çalışabilir. Örneğin, daha hızlı veya daha yavaş, daha fazla veya daha az etkili çalışabilir veya sindirim sorunlarına neden olabilirler. Herhangi bir yan etkiyi önlemek veya tanımak için mevcut ve yeni ilaçlar arasındaki potansiyel etkileşimleri tartışmak önemlidir. Bu uyarı aynı zamanda ilaç-gıda etkileşimlerini de kapsar.

Doğrudan oral antikoagülanların (DOAC’lar), artan güvenlik marjları nedeniyle VKA’ların yerini alması beklenmektedir. Bununla birlikte, yiyecek, içecek, şifalı otlar ve diğer ilaçlarla etkileşimler yine de ortaya çıkabilir.

Antikoagülanlar nelerdir?

Yaygın olarak kan sulandırıcı olarak adlandırılan antikoagülanlar, kanın pıhtılaşma sürecini engelleyen bir grup ilaçtır. Zararlı kan pıhtılarının gelişmesini önlemek için reçete edilirler. Antikoagülanlar, kan pıhtısı oluşumu riskinin yüksek olduğu hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılır. Bunlar arasında derin ven trombozu, faktör V Leiden, miyokard enfarktüsü ve polisitemi vera sayılabilir.

Antikoagülanlar reçete edildiğinde, etkinliğini değerlendirmek için bir protrombin zamanı (PT) testi kullanılır. Bu test, kanın ne kadar hızlı pıhtılaştığına bakar. PT testinden elde edilen sonuçlar, uluslararası normalleştirilmiş oran (INR) olarak adlandırılan bir oran olarak ifade edilir.

Sağlıklı hastalarda 1,1 veya daha düşük bir INR değeri normal kabul edilir, daha düşük değerler daha hızlı pıhtılaşmayı gösterirken daha yüksek değerler daha yavaş pıhtılaşma oranını gösterir. 2,0 ile 3,0 arasındaki INR değerleri, antikoagülan tedavi sırasında etkili terapötik değerler olarak kabul edilir.

K vitamini antagonistleri

K vitamini antagonistleri (VKA’lar) dünya çapında en sık reçete edilen oral antikoagülanlardır. Embolik iskemik inme, derin ven trombozu ve pulmoner emboli gibi durumları tedavi etmek için kullanılırlar. VKA’ların etkinliğini etkileyen etkileşimler , aşırı antikoagülasyondan kanamaya veya yetersiz antikoagülasyondan dolayı tromboza neden olabilir.

Doğrudan oral antikoagülanlar (DOAC’lar)

Antikoagülanlar ve K vitamini etkileşimleri

K vitamini, kanın pıhtılaşma sürecinde gerekli bir elementtir. Yetişkinlerin günde yaklaşık 1 mikrogram/kg vücut ağırlığı K vitaminine ihtiyacı vardır. Fazla K vitamini alınırsa, karaciğerde ileride kullanılmak üzere depolanır. Bu nedenle, vücut depolarını sağlıklı seviyelerde tutmak için günlük alım veya ekstra K vitamini takviyesi genellikle gereksizdir.

K vitamini aşağıdaki gıdalarda bulunur:

  • Karaciğer
  • Brokoli
  • Brüksel lahanası
  • Lahana
  • Peynir
  • Kara lahana
  • Mercimek
  • Keten tohumu
  • Marul
  • Ispanak
  • Soya yağı
  • Şalgam
  • Papatya
  • Yeşil çay

Keten tohumu, antikoagülanların uygun emilimini engelleyebilir.

Soya fasulyesi yağı veya soya fasulyesi sütü ve ayrıca karaciğer, VKA’ların etkisini engelleyebilecek yüksek K vitamini içeriğine sahiptir.

Kızılcık ürünleri, idrar yolu enfeksiyonlarında olduğu gibi yüksek miktarlarda alınmadıkça önemli değildir.

Yeşil çay yüksek miktarlarda PT-INR değerlerini düşürebilir.

Antikoagülanlar ve alkol etkileşimleri

Alkol çok sayıda ilaçla etkileşime girer.

Alkolün de bir miktar pıhtılaşma önleyici etkiye sahip olduğunu ve yetişkinleri kan pıhtılarından koruyabildiğini belirtmek önemlidir, ancak bu amaç için önleyici bir önlem olarak önerilmemektedir.

Karaciğer alkolün ve bazı ilaçların parçalanmasından sorumludur ve bu durum antikoagülanın normalden daha yavaş metabolizmasına neden olarak kandaki ilaç konsantrasyonunun artmasına ve dolayısıyla kanama riskinin artmasına neden olabilir.

Antikoagülanlarla birlikte alındığında aşırı alkol tüketimi INR değerlerini artırabilir. Öte yandan, kronik alkol tüketimi INR’yi düşürür. Antikoagülan kullanan hastaların günde iki veya daha az alkollü içki içmeleri önerilir.

Antikoagülanlar ve bitkisel takviye ve vitamin etkileşimleri

Çeşitli otlar ve vitaminler antikoagülanlarla etkileşime girebilir.

Kızılcık suyu ve diğer kızılcık ürünleri, antikoagülanların etkilerini değiştirebilir. Antikoagülan ilaçlar kullanırken kanama riskini artırabileceğinden büyük miktarlarda sarımsak, zencefil, glukozamin (bir amino şeker), ginseng ve ginkgodan kaçınılmalıdır.

Aşağıdaki takviyeler teorik olarak VKA’ları inhibe etme yeteneğine sahiptir, ancak klinik etkileri önemsizdir:

  • Balık Yağı
  • Omega-3 yağlı asitler
  • Sarımsak
  • Zencefil
  • Ginkgo
  • Zerdeçal
  • kurkumin

Çalışmalar, VKA ilacı kullanan hastalar bitkisel takviyelerden kaçınırsa veya haftada üç veya daha az kez alırsa, optimal terapötik 2,0 ila 3,0 aralığında PT-INR değerlerine ulaşma olasılığının %58 daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Balık yağları hastanın INR seviyesini artırabilir ve bu nedenle antikoagülan kullanan bir hasta önemli ölçüde daha yüksek miktarlarda balık yağı almaya başlarsa INR seviyeleri kontrol edilmelidir.

Özet

Antikoagülan alan hastaların, tedavi etkinliğinde dalgalanmaları önlemek için tedavi süresince dengeli ve tutarlı bir diyete uymaları genellikle tavsiye edilir. Aynı nedenle bu hastalarda diyetle (başta ciğer etleri, yüksek miktarda yeşil yapraklı sebzeler ve kızılcık suyu olmak üzere) K vitamini alımının da yakından izlenmesi önerilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Antiviral Nedir, Antiviral İlaçlar Nelerdir?

Antiviral, virüslerin zararlı etkilerini önleyen anlamına gelir. Başka bir deyişle, Antiviral, virüs enfeksiyonlarına karşı kullanılan farmakolojik ajanlardır. Viral enfeksiyonun kontrol altına alınması ya da yok edilmesi amacıyla kullanılırlar.

Bu ilaçlar ‘Nöraminidaz İnhibitörleri’ olarak bilinir. Nöraminidaz grip virüslerinin yüzeyinde bulunan ve kısaca N harfi ile gösterilen enzimlerdir. Bu enzim, virüs partiküllerinin enfekte olmuş hücrelerden salınımı ve bulaşıcı virüsün vücutta daha fazla yayılmasında rol oynar.

Bu enzimin bloke edilmesi ile virüsün çoğalması ve solunum yollarında yayılması durdurulmuş olur. Bu sayede hem hastalık süresi ve belirtilerin şiddetinde hem de bulaştırıcılık azalmış olur.

Hangi hastalara verilmelidir?

Domuz gribi birçok hastada hiçbir ilaca gerek kalmadan düzelmektedir. Bu ilaçların sağlıklı olan ve ağır hastalık belirtisi göstermeyen kişilere verilmesi doğru değildir. CDC’ ye göre antiviral ilaçlar şu kişilere verilmelidir:

Ağır grip tablosu gösterenler (kanıtlanmış veya muhtemel grip teşhisiyle hastaneye yatırılan hastalar)

Komplikasyon ihtimali yüksek olan 2 yaşından küçük çocuklar, 65 yaşın üzerinde olanlar, gebeler, kronik veya bağışıklığı baskılayan hastalığı olanlar,

19 yaşından küçük olan ve sürekli aspirin tedavisi görenler,

2-4 yaş arasında olan ve yüksek riskli hastalıkları veya ağır hastalık tablosu olmayan çocuklar için antiviral tedavi gerekmez. Buna karşılık zatürree ile uyumlu şikayet ve muayene bulguları olan gripli çocuk veya erişkinlere ise gecikmeden antiviral tedavi başlanmalıdır.

Anitiviral ilaçlara ne zaman başlanmalıdır?

Antiviral ilaçlardan beklenen faydanın ortaya çıkması için tedavi, hastalık belirtilerinin başlamasından sonraki ilk 48 saat içinde verilmelidir. Antiviral ilaçlar, herhangi bir sebeple tedaviye geç başlanan hastalarda da hastanede yatış süresini ve ölüm oranını azalttığı için ağır hastalarda geç de olsa verilmelidir.

Tedaviye başlamak için hastaların test sonuçları beklenmemelidir. Çünkü çeşitli sebeplerle birçok hasta grip olduğu halde testler negatif çıkabilir. Hızlı antijen testlerinin H1N1 virüsü için duyarlılığının yüzde 10-70 arasında olduğu unutulmamalıdır.

Tedavi süreci ne kadardır?

Tamiflu veya Relenza tedavi süresi 5 gündür ancak ağır hastalık tablosu sebeiyle hastaneye yatması gereken hastalarda bu süre daha uzunn olabilir..

Paylaşın