İran İle İsrail Arasında Gerilim Tırmanıyor: Sert Karşılık Veririz

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “Şunu açıklığa kavuşturmak isterim, kendi kararlarımızı kendimiz vereceğiz ve İsrail devleti kendini savunmak için gerekli olan her şeyi yapacak” dedi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise, “İsrail’in en ufak işgalinin büyük ve sert bir karşılığa yol açacağı” uyarısında bulundu.

1 Nisan tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’daki İran konsolosluğuna bir hava saldırısı düzenlenmiş ve saldırıda İran Devrim Muhafızlarına üye, aralarında iki üst düzey generalin de bulunduğu yedi kişi hayatını kaybetmişti. Tahran, İsrail’in sorumlu tutulduğu bu saldırıya yanıt olarak Cumartesi günü geç saatlerde 300’den fazla füze ve insansız hava aracı (İHA) ateşlemiş ve ilk kez İsrail’e doğrudan saldırıda bulunmuştu.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile bir görüşme yaptı.

Görüşmeyle ilgili Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada iki bakanın “her türden öneri ve tavsiyede bulunduğu” ancak Netanyahu’nun iki bakana “Şunu açıklığa kavuşturmak isterim, kendi kararlarımızı kendimiz vereceğiz ve İsrail devleti kendini savunmak için gerekli olan her şeyi yapacak” dediği ifade edildi. Netanyahu’nun İsrail’in “kendini koruma hakkını saklı tutacağını” görüşmede ifade ettiği belirtildi.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise “İsrail’in en ufak işgalinin büyük ve sert bir karşılığa yol açacağı” uyarısında bulundu. Bu yıl İran’ın başkenti Tahran’ın güneyi yerine kuzeyindeki bir kışlada yapılan askeri geçit töreni sırasında konuşan İran Cumhurbaşkanı Reisi, Cumartesi günü İsrail’e yönelik saldırının “sınırlı” olduğunu söyledi.

İran’ın resmi haber ajansı IRNA’nın aktardığı habere göre İran Cumhurbaşkanı, “Eğer İran daha büyük bir saldırı düzenlemek isteseydi, Siyonist rejimden geriye bir şey kalmazdı” iddiasında bulundu. İranlı yetkililer, İbrahim Reisi’nin konuştuğu askeri geçit töreninin yerinin neden değiştirildiği konusunda bir açıklama yapmadı; devlet televizyonu ise önceki yıllarda olduğu gibi geçit törenini canlı yayınlamadı.

1 Nisan tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’daki İran konsolosluğuna bir hava saldırısı düzenlenmiş ve saldırıda İran Devrim Muhafızlarına üye, aralarında iki üst düzey generalin de bulunduğu yedi kişi hayatını kaybetmişti. Tahran, İsrail’in sorumlu tutulduğu bu saldırıya yanıt olarak Cumartesi günü geç saatlerde 300’den fazla füze ve insansız hava aracı (İHA) ateşlemiş ve ilk kez İsrail’e doğrudan saldırıda bulunmuştu.

Füze ve İHA’ların hemen hemen hepsi İsrail, ABD, İngiltere ve Ürdün tarafından havadayken imha edilmişti. İsrail bu saldırıya yanıt verileceğini duyururken Batı ülkelerinden İsrail’e misillemede bulunmama çağrıları yapılmıştı.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Paylaşın

İran’dan Batı’ya Gözdağı: Karşılık Veririz

ABD, Irak ve Suriye’deki İran hedeflerine yönelik saldırı planlarını hazır hale getirirken, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ülkesinin bir savaş başlatmayacağını ama ülkesine karşı zorbalık yapmaya çalışana güçlü karşılık vereceğini söyledi.

Haber Merkezi / İran Cumhurbaşkanı Reisi, “Önce, Amerikalılar bizimle konuşmak isteyince askeri seçeneğin masada olduğunu söylediler. Şimdi de İran’la çatışma istemediklerini belirtiyorlar.

İran İslam Cumhuriyeti’nin askeri gücü bölgede hiçbir ülkeye tehdit değil ve olmamıştır. Tersine, bölge ülkelerinin dayanacağı ve güvenebileceği güvenlik sağlar” ifadelerini kullandı.

ABD, Ürdün’de Amerikan askerlerinin hedef alındığı saldırıda kullanılan insansız hava aracının İran’da üretildiğini değerlendiriyor.

Suriye sınırına yakın Ürdün’de bir insansız hava aracı saldırısında üç ABD askeri hayatını kaybetmesi sonrası Beyaz Saray, misilleme olarak Suriye ve Irak’taki İran hedeflerini vurma planını onayladı.

Saldırıya yanıtının ne olacağı üzerine değerlendirmeler yapılırken, ABD Başkanı Joe Biden’a, ülkesindeki şahin siyasetçilerden İran topraklarındaki hedeflerin vurulması çağrısı da geldi.

ABD Başkanı Biden, Beyaz Saray’da gazetecilere yaptığı açıklamada “İstediğim şey bu değil” mesajı verdi ve İran topraklarına yönelik bir misilleme yapılmayacağını ima etti. Beyaz Saray yapacağı misillemeyi Suriye ve Irak topraklarındaki İran bağlantılı hedeflerle sınırlı tutacak.

ABD’nin Irak’ta 2 bin 500, Suriye’de 900 Ürdün’de ise 3000 civarında askeri bulunuyor.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a göre İran destekli milisler, 17 Ekim’den bu yana Irak ve Suriye’deki Amerikan birliklerinin bulunduğu üslere 150’den fazla saldırı düzenledi. Roketler ve tek yönlü saldırı uçaklarıyla yapılan saldırıların büyük çoğunluğu önlendi.

Haberler İran’ın da benzer bir gerilimi engellemek için adım attığına işaret ediyor. İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), üst düzey subaylarını Suriye’den çekme kararı aldı.

İran’ın üst düzey subaylarını geri çekme kararı, Orta Doğu’da zaten oldukça yüksek olan tansiyonun içine doğrudan çekilmek istememesinden kaynaklanıyor.

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Suriye’de devam eden iç savaşta Devlet Başkanı Beşar Esad’a yardım etmek için 10 yıl önce bu ülkeye geldi.

Rusya da 2015 yılında hava kuvvetlerini Suriye’ye konuşlandırarak Beşar Esad’ı desteklemişti. Analistlere göre İran’ın Suriye’deki varlığının zayıflaması, Rusya’nın işine yarayabilir.

Bu arada İran’ın desteklediği Iraklı Nujaba adlı grup, bölgedeki Amerikan güçlerine saldırmaya devam edeceğini açıkladı. Örgüt, Gazze savaşı sona erene ve Amerikan askerleri Irak’tan çekilene kadar saldırıların süreceğini belirtti.

Paylaşın

İran Cumhurbaşkanı Reisi’den “Başörtüsü” Tehdidi

İran’ın büyük şehirlerinde başörtüsünü saçlarını tamamen kapatacak şekilde takmayı reddeden kadınların sayısı son aylarda giderek artarken, Cumhurbaşkanı Reisi, ülkede başörtüsü takmayı reddeden kadınlara yönelik tehditlerini sürdürdü.

Yaklaşık 90 milyon nüfuslu ülkede, aşırı muhafazakarlar, örtünme kurallarının ihlaline karşı daha sert yaptırım taleplerini son dönemde sıkça dile getiriyordu.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, “İslami örtünme kurallarına” karşı gelen ve başörtüsü takmayan kadınları tehdit etti. “Başörtüsünün çıkarılmasının yayılması kesin surette durdurulacaktır” diyen Reisi, “Başörtüsü takmayan bazı kişiler bunu bilinçli yapmıyor, onları uyarmamız gerekiyor. Ancak kimileri düşmanın planı çerçevesinde hareket ediyor” diye konuştu.

İran’ın büyük şehirlerinde başörtüsünü saçlarını tamamen kapatacak şekilde takmayı reddeden kadınların sayısı son aylarda giderek arttı. Tesettürü reddeden kadınlar, bunu bir sessiz eylem biçimi olarak da benimsiyor.

Yaklaşık 90 milyon nüfuslu ülkede, aşırı muhafazakarlar örtünme kurallarının ihlaline karşı daha sert yaptırım taleplerini son dönemde sıkça dile getiriyordu. Tahran da bu doğrultuda düzenlemeleri dikkate almayanlara yönelik sert cezalar öngören tartışmalı bir yasa taslağı hazırladı.

Ahlak polisi yeniden sokaklarda

Bundan yaklaşık bir yıl önce ahlak polisi tarafından örtünme kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden 22 yaşındaki Jina Mahsa Amini’nin ölümünün ardından ülke, İslam Devrimi’nin ardından görülen en geniş çaplı ptotestolara sahne olmuş, eylemler hükümet tarafından sert bir biçimde bastırılmıştı.

Binlerce kişi gözaltına alınmış, aralarında çocukların da bulunduğu yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş, protestolara katılan yedi kişi ise idam edilmişti.

Sokaklarda devriye gezerek kadınları uyaran ve örtünme kurallarına uymayanları gözaltına alan ahlak polisinin eylemlerin ardından Aralık 2022’de kaldırıldığı açıklanmış, geçen ay itibarıyla ise yeniden sokaklarda devriye gezmeye başladıkları ve bazı kadınları zor kullanarak gözaltına aldıkları görülmüştü.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İran Cumhurbaşkanı, Başörtüsü İsteği Reddedilince Röportajı İptal Etti

Christane Amanpour, sosyal medya hesabından, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu için New York’ta bulunan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile yapacağı röportajın, başörtüsü takması talebini reddetmesi üzerine iptal edildiğini açıkladı.

CNN televizyonunun ünlü muhabirlerinden Amanpour, yaptığı açıklamada “Bu, Cumhurbaşkanı Reisi’nin BM Genel Kurulu toplantısı ziyareti sırasında, Amerikan topraklarında yapacağı ilk söyleşi olacaktı. Haftalar süren planlamanın, sekiz saat süren çeviri ekipmanı kurma uğraşından sonra hazırdık. Ama Cumhurbaşkanı gelmedi” dedi.

Söyleşi için sözleşilen saatten 40 dakika sonra, Reisi’nin bir yardımcısı başörtüsü takmasını istedi.

Amanpour “Nazikçe reddettim. New York’tayız ve burada başörtüsüyle ilgili herhangi bir kanun ya da gelenek yok. Onlarla İran dışında görüştüğümde hiçbir İran Cumhurbaşkanı’nın böyle bir şey istemediğini söyledim” dedi.

Amanpour, yardımcının başörtüsü takmaması halinde söyleşinin yapılmayacağını belirttiğini, bunun bir “saygı meselesi” olduğunu ve gösterileri kast ederek “İran’daki durumdan” bahsettiğini aktardı.

Ünlü muhabir “Tekrar bu daha önce görülmemiş ve beklenmeyen koşulu kabul etmeyeceğimi söyledim” ifadelerini kullandı.

Bunun üzerine CNN Muhabiri kalktı ve röportaj gerçekleşmedi.

Amanpour “İran’da gösteriler devam eder ve insanlar öldürülürken, Cumhurbaşkanı Reisi ile konuşmak adına önemli bir an olacaktı” dedi.

Reisi geçen hafta CBS’te yayımlanan 60 dakika programına konuşmuştu. CBS muhabiri Lesley Stahl silah kendisine “nasıl giyineceğinin, Reisi oturmadan oturmaması ve cumhurbaşkanının sözünü kesmemesi gerektiğinin söylendiğini” açıklamıştı.

Paylaşın

Tahran’daki Üçlü Zirvede ‘Suriye’nin Toprak Bütünlüğü’ Vurgusu

“Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı” İran’ın başkenti Tahran’da gerçekleştirildi. Suriye krizine çözüm amaçlı oluşturulan Astana görüşmeleri bağlamında gerçekleştirilen toplantıya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi katıldı.

Üçlü zirve toplantısı öncesinde Rusya Devlet Başkanı Putin, Erdoğan, Reisi ve İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile de bir araya geldi. Tahran Uluslararası Konferans Salonu’nda düzenlenen Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı sonrasında liderler ortak basın toplantısında konuştu. Toplantı sonrasında ayrıca ortak bir bildiri yayınlandı.

“Egemenliği ihlal edecek girişimlerden kaçınmalı”

Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’ye muhtemel askeri operasyonunun konuşulduğu günlerde gerçekleştirilen zirve sonrası yapılan açıklamalarda Suriye’nin “egemenliği ve toprak bütünlüğü” vurgusu vardı.

Zirvenin ardından gerçekleştirilen ortak basın toplantısında konuşan İran Cumhurbaşkanı Reisi, ABD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığı kabul edilebilir değil ve onların buraları terk etmeleri gerekiyor” dedi: Suriye’nin topraklarının her noktasının Suriye’nin meşru hükümetinin denetimine ve kontrolü altına girmesi gerekiyor.

Üçlü zirvenin gündem maddelerine de değinen Reisi, “Suriye’nin egemenliğini ihlal edecek herhangi bir girişimden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladık” dedi, Rusya, Türkiye ve İran’ın iş birliğinin yanı sıra Suriye hükümetiyle işbirliği nin “çok önemli olduğunu” söyledi.

“Fırat’ın doğusu, Şam’ın kontrolünde olmalı”

Toplantıda konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yaparak “çözümün siyasi olması gerektiğini” belirtti, bölgeye dışarıdan müdahale yapılmasına karşı çıktı.

Putin, ayrıca Fırat’ın doğusunun Beşar Esad yönetimindeki “Şam hükümetinin kontrolünde olması gerektiğini” söyledi.

Putin, “Rusya, İran ve Türkiye olarak Suriye’de sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dönüşüm sağlanabilmesi için kararlı olduğumuzu teyit ettik” dedi, bir sonraki zirvenin Rusya’da olacağını duyurdu.

Ortak bildiri

Üçlü zirve sonrasında yayınlanan ortak bildiride de zirvede, Suriye’deki güncel durumun ele alındığı, liderlerin “Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli bağlılıklarını vurguladıkları” kaydedildi.

“Suriye’nin kuzeyindeki duruma” ilişkin değerlendirmelerin de olduğu ortak bildiride, bölgede “terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimin reddedildiği” ifade edildi.

Ortak bildiri ayrıca “liderlerin, Suriye’nin kuzeyindeki durumu ele aldıkları, bu bölgede kalıcı güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası temelinde sağlanabileceği hususunun vurgulandığı” bilgisine de yer verildi.

Bildiriden öne çıkan diğer noktalar özetle şöyle:

“Devlet başkanları, sivil tesisleri hedef alan ve masum can kayıplarına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye’nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütlerinin ve bunlarla iltisaklı farklı isimler altındaki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır.

Suriye’nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir.

Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmişler ve Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yanı sıra komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını vurgulamışlardır.”

“Suriye’den söküp atmakta kararlıyız”

Öte yandan, üçlü zirve sonrası ortak basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütleriyle mücadelemiz nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir” dedi:

“Milli güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak, Rusya Federasyonu ve İran’dan beklentimiz bu mücadelede Türkiye’ye destek olmalarıdır.

Görüşmelerimizde evvelce varılan mutabakatların uygulama durumunu da gözden geçirdik. PKK, YPG, PYD terörü hepimizin ortak meselesidir. Astana garantörleri olarak, bugüne kadar sergilediğimiz iş birliğini sürdürerek bu hedeflere el birliği ile ulaşacağımıza yürekten inanıyorum.”

Üçlü zirve toplantısının açılışında konuşan Erdoğan, “Milli güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız. Tel Rıfat ve Münbiç, terör yatağı haline dönüşmüştür, terör örgütünün sığındığı bu limanları temizlemenin vakti esasen çoktan gelmiştir” demişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Hamaney’den Erdoğan’a ‘Suriye’ Uyarısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tahran’da İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve ardından İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Hamaney ile görüşmesinden önce, Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin yedinci toplantısına katıldı.

Görüşme sonrasında Hamaney’in resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yapacağı herhangi bir askeri operasyon Suriye için, Türkiye için ve bölge için zararlı olacak ve sadece teröristler için faydalı olacaktır” denildi.

Açıklama şu şekilde devam etti: Böyle bir saldırı Türkiye’nin Suriye hükümetinden beklediği siyasi eylemi de yerine getirmeyecek. Terörizm ile mutlaka mücadele edilmelidir. Biz de elbette Türkiye ile terörizme karşı mücadelede işbirliği yaparız.

Hamaney açıklamasında diyalog çağrısı da yaptı: Suriye meseleleri diyalogla çözülmeli ve İran, Türkiye, Suriye ve Rusya müzakere ile bu meseleyi bitirmelidir.

30 milyar dolarlık ticari hacme ulaşma hedefi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Hamaney ile görüşmesinden önce, Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin yedinci toplantısına katıldı.

Toplantı sonrasında iki ülke arasında yapılan anlaşmaların imza töreni ve ardından Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ortak basın toplantısı gerçekleşti.

Erdoğan, yapılan görüşmelerin Türkiye-İran ilişkilerine yeni bir ivme kazandıracağını, siyasi, kültürel, ticari ve ekonomik alanlarda görüşüldüğünü ve anlaşmalara varıldığını belirtti.

Erdoğan, iki ülkenin 30 milyar dolarlık bir ticari hacme ulaşma hedefi olduğunu ancak Covid-19 sebebiyle ciddi manada bir gerileme yaşandığını söyledi.

Erdoğan, “Şu an itibariyle 7 buçuk milyar doları yakaladık. Ben inanıyorum ki iki ülkenin kararlı yürüyüşüyle biz 30 milyar dolara yine ulaşacağız” dedi ve devam etti:

“Savunma sanayiinde atacağımız adımlarla bu süreci hızlandırmamız mümkün. Gerek petrol, gerek doğalgaz alanında atılacak adımlarla da bu hızlanabilir. Türkiye olarak bildiğiniz gibi özellikle savunma sanayiinde son yıllarda ciddi bir sıçramamız mevcut. Bu konudaki dayanışmamızı çok ama çok önemsiyorum.”

İran Cumhurbaşkanı Reisi ise “30 milyar dolarlık bir rakam belirledik bu da mevcut ticaret hacminin üç katına çıkarılacağı anlamına gelmektedir. İki ülkenin ortak sanayi siteleri kurması, bugün konuştuğumuz ve anlaştığımız konulardan bir tanesi” diye konuştu ve devam etti:

“İki ülkede bilgi ve teknoloji parkları kurulması ve bilim alanında çalışan şirketlerin kurulması müzakeremizin konularından bir tanesiydi.

“İki ülke arasında doğal gaz ihracatı konusuyla ilgili bulunan 25 yıllık anlaşmanın süresinin uzatılması konusu da iki taraftan vurgulandı ve takip edeceğimiz konular arasında. Bunun süresinin uzatılmasıyla doğal gaz ihracatı hacmi yeni bir boyuta ulaşacaktır.  Bugünkü toplantımızda yatırım konularının geliştirilmesi de ele alındı.”

‘Terörle mücadele’

Terörle mücadele konusunda açıklama yapan iki lider konunun büyük önem arz ettiğini söyledi.

Her iki ülkede de “ciddi manada baş belası” olan terör örgütleri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu konuyu artık NATO sözleşmesine de eklediğini belirtti.

Erdoğan, İran ile Türkiye’nin dayanışma içerisinde teröre karşı mücadelelerini sürdürmesi gerektiğini ifade etti.

İran Cumhurbaşkanı Reisi ise şu şekilde konuştu:

“Terör örgütlerinin farklı isimleri olabilir ama halklarımızın güvenliğini tehlikeye atıyorsa onlar teröristtir ve mücadele etmemiz gerekir. Batı’da bugün uygulanan ikili standartlar var, biz bunu reddediyoruz. Terörizm hangi başlık altında olursa olsun onunla mücadele edilmelidir” dedi.

Reisi, her iki ülkenin de Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiği konusunda hemfikir olduğunu belirtti.

Astana Süreci

Astana Süreci’ni oluşturan Türkiye, İran ve Rusya’nın liderleri bu akşam Tahran’da bir araya gelecek ve Suriye’de devam eden istikrarsızlığı değerlendirecek. Zirvenin Suriye ile ilgili gündeminde, Rusya ile İran’ın karşı çıktıkları olası bir Türkiye askeri operasyonu ağırlıklı olarak yer alacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in zirve öncesinde yapacakları ikili görüşmenin gündemi ise Ukrayna ve oluşturulması için yoğun çaba gösterilen tahıl koridoru olacak.

Paylaşın

Tahran Zirvesi’nde Hangi Konular Ele Alacak?

Astana Süreci’ni oluşturan Türkiye, İran ve Rusya’nın liderleri bu akşam Tahran’da bir araya gelecek ve Suriye’de devam eden istikrarsızlığı değerlendirecek. Zirvenin Suriye ile ilgili gündeminde, Rusya ile İran’ın karşı çıktıkları olası bir Türkiye askeri operasyonu ağırlıklı olarak yer alacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in zirve öncesinde yapacakları ikili görüşmenin gündemi ise Ukrayna ve oluşturulması için yoğun çaba gösterilen tahıl koridoru olacak. Erdoğan’ın amacı, Birleşmiş Milletler (BM) ile oluşturulan planın somut bir şekilde uygulanması için Putin’i de ikna etmek ve anlaşmayı imza aşamasına getirmek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 7.si yapılacak Astana Süreci zirvesi için bugün Tahran’da buluşacak. Liderlerin akşam saatlerinde bir araya gelmeleri ve toplantı sonrasında ortak basın açıklaması yapması bekleniyor.

Suriye sorununun çözülmesine kolaylaştırıcı olmak üzere 2017’de oluşturulan Astana Süreci, Covid-19 salgını nedeniyle liderler düzeyinde fiziki olarak 2019 Eylül’ünden bu yana toplanamıyordu.

Yaklaşık üç sene sonra yoğun bir Suriye gündemiyle gerçekleşecek olan zirve, 24 Şubat’ta Rusya’nın saldırmasıyla başlayan Ukrayna savaşı nedeniyle farklı bir uluslararası konjonktürde yapılacak.

Küresel ve bölgesel dengeleri tamamen değiştiren Ukrayna savaşının Suriye’ye olası etkilerinin bugünkü zirvede daha net ortaya çıkabileceği kaydediliyor.

Bu kapsamda, üç liderin kendi aralarında yapacakları ikili görüşmeler de önemli olacak. 24 Şubat’tan bu yana birçok kez telefonda görüşen Erdoğan ve Putin, savaşın başlamasının ardından ilk kez Tahran’da yüz yüze görüşecek.

Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan, Madrid Zirvesi’nde kabul edilen NATO Strateji Belgesi’nde “en önemli ve doğrudan tehdit” olarak tanımlanan Rusya’nın Devlet Başkanı Putin ile yüz yüze görüşen ilk ve tek NATO lideri olacak.

Batı’nın yakından takip ettiği zirve ve ikili görüşmeler, Suriye ve Ukrayna gündeminin bundan sonraki gelişmeleri açısından önem taşıyacak.

Suriye gündemi yoğun olacak

Suriye’ye odaklanan Astana Süreci’nin Tahran Zirvesi’nde ele alınacak konuların başında “terörle mücadele” konusu geliyor. Ancak özellikle Türkiye ve Rusya’nın bu konudaki öncelikleri farklı.

Türkiye Cumhurbaşkanlığı’ndan zirveye ilişkin yapılan açıklamada, zirve gündemi sıralanırken “PKK/YPG ve DEAŞ başta olmak üzere bölge güvenliğine tehdit teşkil eden terör örgütleriyle mücadele” başlığı dikkat çekti.

Kremlin’den yapılan açıklamada ise liderlerin “uluslararası terörizmin yuvasının tamamen temizlenmesi için” bir dizi önlemin görüşüleceği bilgisi verilerek, özellikle İdlib’de konuşlu “radikal İslamcı terör örgütleri” gündeme getirildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen aylarda yaptığı bir açıklamada, PKK’nın Suriye kolu olarak tanımlanan YPG’nin kuzey Suriye’de Tel Rıfat ve Münbiç’ten temizlenmesi için bölgeye yeni bir askeri operasyon yapılacağını açıklamıştı.

Bölgeye en son Ekim 2019’da Barış Pınarı Operasyonu’nu düzenleyerek Cerablus-Mare arasında güvenli bir bölge oluşturan Türkiye, Tel Rıfat ve Münbiç’i de YPG’den arındırmak ve oluşturulacak yeni alanlara yaklaşık bir milyon Suriyeli mülteciyi yerleştirmek istediğini kaydetmişti.

İran ve Rusya, Türkiye’nin operasyonuna karşı

Ancak Türkiye’nin yeni bir operasyon yapmasına ne Rusya ne İran sıcak bakıyor. Türkiye’nin güvenlik kaygılarının giderilmesi gerektiğini, ancak yeni bir operasyonun istikrarsızlaştırıcı sonuçları olacağını kaydeden Rusya ve İran’ın, Türkiye’nin operasyonu durdurup durduramayacakları ileriki dönemde belli olacak.

Her ne kadar tüm ağırlığını Ukrayna’ya verse de Rusya, Suriye’de hala en önemli askeri güç ve son dönemde oluşturulan statükonun bozulmasını istemiyor.

Rusya, ayrıca zafiyet görüntüsü vermemek için de Türkiye’nin operasyonuna sıcak bakmıyor. Türkiye’nin olası operasyonuna Rusya’nın nasıl yanıt vereceği, örneğin 2020 başında olduğu gibi İdlib kozunu oynayıp oynamayacağı da bilinmiyor.

İran ise Rusya’nın dikkatinin Ukrayna’ya çevrilmiş olmasını fırsat bilerek Suriye ile ilişkilerini daha da güçlendirme arayışında. İran’ın desteklediği Şii milis güçlerinin son dönemde kuzey Suriye’de daha görünür oldukları kaydediliyor.

Tel Rıfat ve Münbiç’e yapılacak bir operasyonun Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep’in güvenliğini tehlikeye sokacak olması da İran’ın kaygıları arasında.

Türkiye’nin operasyonuna Rusya ve İran’ın yanı sıra, başta ABD olmak üzere Batılı müttefikler de karşı çıkıyor. Washington’dan yapılan açıklamalar, Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) oluşturan YPG’ye karşı yapılacak bir harekatın, IŞİD ile mücadeleye sekte vuracağı ve bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağı noktasına dayanıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) operasyon yapıp yapmayacağı, yaparsa ölçüsü ve sınırları, Tahran Zirvesi sonuçları ışığında 21 Temmuz günü düzenlenecek Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ayrıntılı ele alınacak.

Siyasi süreç donma noktasında

Astana Süreci’nin en önemli getirilerinden biri BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına uygun şekilde Suriye’de siyasi süreci ilerletmek için Anayasa Komitesi’nin kurulması olmuştu.

Ancak aradan geçen onca yıl ve BM liderliğindeki görüşmelere karşın somut bir ilerleme sağlanamadı. Türkiye’nin Astana Süreci ortaklarına yaptığı ve Suriye’ye uygulanan siyasi ve ekonomik yaptırımlar da sonuç vermedi.

Zirvede Suriye yönetimi ile muhalefeti bir araya getiren anayasa yazım sürecinin yeniden ele alınması hedefleniyor, ancak somut sonuç çıkması beklenmiyor.

Ukrayna savaşı nedeniyle Batı ile ilişkileri kopma noktasına gelen Rusya’nın siyasi süreç konusunda yeni talepleri olduğu, bunlar karşılanana kadar Suriye’nin anayasa komitesi toplantısına katılmasını istemediği kaydediliyor.

Bu nedenle bu ay sonunda yapılması öngörülen anayasa komitesi toplantısının 9. tur birleşimi yapılamıyor. Rusya’nın toplantıların Cenevre yerine başka bir yerde yapılmasını istediği, Arap basınının gündeme getirdiği iddialar arasında.

‘Tahıl koridoru’ da gündemde

Tahran’da üçlü Suriye görüşmesi kadar ikili temaslar da önemli olacak. Gözlerin çevrildiği buluşma ise Erdoğan ile Putin arasında olacak. Türk ve Rus liderlerin ikili gündemini ise Ukrayna dosyası dolduracak.

Savaşın başladığı 24 Şubat’tan bu yana Ukrayna ve Rusya arasında dengeli bir politika izlediğini açıklayan Türkiye, bunalımın ilk günlerinde tarafları Antalya ve İstanbul’da bir araya getirerek çatışmaların bir an önce durmasını hedeflemişti.

Taraflar arasındaki çatışmaların yoğunlaşması ve Rusya’nın birçok kez sivil hedefleri vurarak yüzlerce kişinin ölmesine yol açması ateşkes çabalarının sona ermesine yol açmıştı.

Türkiye, Mayıs ayı başlarından itibaren küresel bir gıda krizinin engellenmesi için Ukrayna’nın gemilerde ve silolarında bekleyen 25 milyon tona yakın tahılın güvenli yollarla dünya pazarlarına ulaştırılması için taraflar arasında diplomasiye başladı.

Geçen hafta Türkiye ve BM yetkililerinin katılımıyla İstanbul’da yapılan toplantıda Ukrayna ve Rusya askeri yetkilileri uzunca bir süreden sonra ilk kez aynı masa etrafında buluşmuş, tahıl ihracının yapılabilmesi için bazı teknik unsurlarda uzlaşmıştı.

Hem Ankara hem de Moskova’dan yapılan açıklamalar, tahıl koridoruna ilişkin çalışmanın iki lider tarafından Tahran’da ele alınacağını gösteriyor. Savunma Bakanı Hulusi Akar, zirveden bir gün önce yaptığı açıklamada, tarafların bu hafta içinde bir kez daha bir araya gelmesinin beklendiğini kaydetti.

Erdoğan’ın da Putin’e bu anlaşmanın tamamlanması için gerekli siyasi liderliği göstermesi ve devam eden savaşın küresel gıda krizine yol açmasını önleme çağrısında bulunması bekleniyor.

Putin ile yapılacak görüşmelerde Akar’ın açıkladığı planın geri kalan unsurlarının da çözülmesi durumunda, Rusya ve Ukrayna’nın gıda koridorları oluşturulmasını içeren anlaşmaya imza atabilecekleri kaydediliyor.

Zirve öncesinde bir açıklama yapan AB Dış Politika ve Savunma Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, tahıl koridoru konusunda bir anlaşmanın yakın olduğunu kaydetmişti.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan, Tahran’da Suriye İçin ‘Yeşil Işık’ Arıyor

Rusya, Türkiye ve İran Suriye’de süre giden çatışmayı sona erdirmek hedefiyle 11 yl önce başlatılan ve “Astana barış süreci” olarak adlandırılan müzakerelerin yeni bir evresi olarak Suriye’deki son durumu görüşmek üzere Salı günü İran’ın başkenti Tahran’da bir araya geliyor.

Üç ülke de Suriye’de güç bulunduruyor. Rusya ve İran, Selefi muhaliflere karşı Şam rejimini desteklerken Türkiye isyancıları destekliyor. Salı günkü zirve, Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyindeki Kürt güçlerine yönelik yeni bir saldırı başlatma tehdidinin gölgesinde toplanıyor.

Al Monitor’un haberine göre toplantıya ev sahipliği yapan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi toplantı öncesinde Türkiye’nin Suriye’deki herhangi bir askeri harekatının “bölgeyi istikrarsızlaştırabileceği” uyarısında bulundu.

Tahran zirvesi, Erdoğan’ın, Şubat’ta Ukrayna’yı işgal kararnamesi yayınlamasından bu yana Putin ile ilk yüz yüze görüşmesi olacak. Erdoğan uzun süredir Putin’le buluşma arzusunu dile getiriyordu.

AFP’ye demeç veren Rus yorumcu Vladimir Sotnikov, Türkiye’nin Suriye’deki istilasını Rusya’nın Ukrayna’daki işgaliyle meşrulaştırmayı hedeflediğini söylüyor.

İran ve Rusya “yeşil ışık” yakacak mı?

Erdoğan Ankara’nın “terörist” olarak gördüğü Kürt gücü YPG ve Kürt-Arap ortak ordusu SDG’yi hedef alıyor. Suriye hükümeti, Türkiye’nin yeni bir saldırı başlatma tehditlerini pek çok kez kınadı.

Carnegie Europe uzmanlarından konuk araştırmacı Sinan Ülgen, Ankara’nın operasyonunu başlatmadan önce Moskova ve İran’ın onayını aradığını söyledi.

Ülgen Ankara’nın özellikle hedef almak istediği Tel Rıfat ve Membiç’in “Rusya’nın kontrolü altında” olduğunu ve Türkiye’nin operasyonu sonuçlandırmak açısından bu bölgede “hava sahasını kendisine açmasını istiyor.” Ülgen’in yorumuna göre Ankara özetle Rusya ve İran’dan “yeşil ışık” istiyor.

Ancak şu ana kadar Rusya ve İran, Ankara’nın önünü açacak bir tutum takınmadılar. Rusya, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bir saldırı başlatmaktan “kaçınacağı” umudunu önceden dile getirmişti.

Geçtiğimiz haftalarda hem Ankara’yı hem de Şam’ı ziyaret eden İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir-Abdullahyan Türkiye’yi ihtiyatlı olmaya çağırdı.

Ancak, İranlı diplomatlar Haziran sonunda Ankara’da “[…] belki özel bir operasyona ihtiyaç duyulabilir olmasını” değerlendirebilecekleri imasında bulunmuşlardı.

Ne var ki, Abdullahyan daha sonra Şam’da yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Suriye’deki askeri harekatının “bölgede istikrarsızlaştırıcı bir unsur olacağını” söyledi.

Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) başkomutanı Mazlum Abdi’yse, Rusya ve İran’ı Türkiye’yi dizginlemeye çağırdı vee “Umarız (saldırılar) gerçekleşmez ve Kürtler… Büyük güçler arasındaki görüşmeler sırasında terkedilmez” dedi.

Bu koşullar altında yorumcular Türkiye, Rusya ve İran’ın gerginlikten kaçınma ve Suriye konsundaki görüş farklılıklarını azaltma gayretinde olacaklarını öngörüyorlar.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın