Pakistan’dan “Göçmen” Çıkışı: 1 Kasım’a Kadar Ülkeyi Terk Edin

Pakistan İçişleri Bakanı Sarfraz Bugti, ülkede yasa dışı olarak bulunan göçmenlerin toplu gözaltı veya zorla sınır dışı edilmeye maruz kalmamak için 1 Kasım öncesi gönüllü olarak ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini kaydetti.

Bakan Bugti ayrıca, hükümetin belgesiz göçmenlerin mal ve mülklerine el koymayı planladığını ve bu durumda olan göçmenlerle ilgili bilgi verecek vatandaşları ödüllendirmek için de özel bir telefon hattı kuracağını aktardı.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM), Pakistan’ın 2 milyona yakın “yasa dışı göçmeni” sınır dışı etmek için belirlediği süreye karşı çıkarak “geri dönüşün gönüllü olması ve herhangi bir baskı olmadan gerçekleşmesi gerektiğini” bildirdi.

Euronews Türkçe’den Mustafa Bag’in haberine göre; Pakistan, aralarında 1,7 milyon Afganistan vatandaşının da bulunduğu tüm belgesiz göçmenlere ülkeyi terk etmeleri talimatını verdi. İslamabad, aksi takdirde 1 Kasım’dan itibaren belgesiz yabancıların zorla sınır dışı edileceği tehdidinde bulundu.

Ordu destekli geçici hükümet, bu kararı, ülkede sene başından bu yana düzenlenen 24 intihar saldırısından 14’ünün Afganlar tarafından yapılması nedeniyle aldığını belirtti.

İçişleri Bakanı Sarfraz Bugti, talimatın Afganları hedef almadığını, ülkedeki göçmenlerin büyük çoğunluğunun Afgan olmasına rağmen tüm yabancıları kapsayacağını söyledi. Bugti, Pakistan’da yasa dışı olarak bulunan göçmenlerin toplu gözaltı veya zorla sınır dışı edilmeye maruz kalmamak için 1 Kasım öncesi gönüllü olarak ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini kaydetti.

Bakan, hükümetin belgesiz göçmenlerin mal ve mülklerine el koymayı planladığını ve bu durumda olan göçmenlerle ilgili bilgi verecek vatandaşları ödüllendirmek için de özel bir telefon hattı kuracağını aktardı.

Ayrıca Pakistanlı bakan, ülkedeki yaklaşık 1,73 milyon Afgan vatandaşın kalmak için yasal belgeleri olmadığını ve Pakistan’da toplam 4,4 milyon Afgan mültecinin yaşadığını söyledi. Sarfraz Bugti, “Afganistan içinden saldırıya uğradığımıza ve Afganistan vatandaşlarının bize yönelik saldırılara karıştığına dair iki farklı görüş yok. Elimizde kanıtlar var.” diye konuştu.

Açıklama, İslamabad’ın geçen ay Taliban’la yaşanan sınır gerginliği sonrası Kabil’le bozulan ilişkilerinde yeni bir dip noktasına işaret ediyor. Ancak yetkililerin belgesiz göçmenlerin ülkeyi terk etmelerini nasıl sağlayabileceği ya da bu kişileri sınır dışı etmek için nasıl bulabileceği henüz bilinmiyor.

Birleşmiş Milletler’den karara tepki

Bu arada Birleşmiş Milletler, Pakistan’ın 2 milyona yakın “yasa dışı göçmeni” sınır dışı etmek için belirlediği süreye karşı çıkarak “geri dönüşün gönüllü olması ve herhangi bir baskı olmadan gerçekleşmesi gerektiğini” bildirdi.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Kayser Han Afridi, AA’ya yaptığı açıklamada, “Herhangi bir mülteci geri dönüşü gönüllü olmalı ve güvenlik arayışındakilerin korunmasını sağlamak için herhangi bir baskı olmadan yapılmalı.” değerlendirmesinde bulundu.

Pakistan, Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Taliban örgütünün en güçlü destekçisi konumunda. Batı destekli eski Afgan hükümeti döneminde, yetkililer, Afganistan’da düzenlenen intihar saldırılarının ardında Pakistan istihbaratının olduğu yönünde suçlamalar yöneltiyordu.

Sovyetler Birliği’nin 1979’da Afganistan’ı işgal etmesinin ardından savaştan kaçan Afganlar, ağırlıklı olarak Pakistan’a göç etti. Batılı bazı analistler Pakistan’ı, Taliban ve diğer silahlı militan grupları kendi topraklarında himaye ederek Afganistan’ı istikrarsızlaştırma girişimleri suçlamasıyla eleştiriyordu.

Paylaşın

2023’te 186 Bin Göçme Akdeniz Üzerinden Avrupa’ya Geçti

2023 yılında 186 bin göçmenin Akdeniz üzerinden Avrupa’ya gittiği açıklandı. Bu sayının bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 83 arttığı belirtildi. Göçmenlerin 130 bininin İtalya’ya gittiği vurgulandı.

Öte yandan Türkiye üzerinden deniz veya kara yoluyla Yunanistan’a geçen göçmenlerin sayısında da artış kaydedildi. Bu yılın başından 24 Eylül’e kadar geçen sürede 28 bin 679 düzensiz göçmen Türkiye üzerinden Yunanistan’a, dolayısıyla Avrupa Birliği’ne giriş yaptı. Bir önceki yıl bu sayı yaklaşık 18 bin 700 olarak kaydedilmişti.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) bu yılın Ocak ile Eylül ayları arasında yaklaşık 186 bin göçmenin Akdeniz üzerinden Avrupa’ya gittiğini açıkladı. UNHCR New York Ofisi Direktörü Ruven Menikdiwela, bu göçmenlerin 130 bininin İtalya’ya gittiğini, bu sayının bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 83 arttığını belirtti.

Menikdiwela, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Perşembe günü yaptığı açıklamada 1 Ocak-24 Eylül tarihleri arasında hayatını kaybedenlerin ve kayıp olarak bildirilenlerin sayısının da 2 bin 500’ü aştığına dikkat çekti. Menikdiwela, bu sayının bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla neredeyse yüzde 50 arttığını da sözlerine ekledi.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ise Akdeniz’deki ölü ve kayıpların sayısının 2 bin 700’ü aştığını bildirmişti. IOM, İtalya’nın yanı sıra Yunanistan’a giden göçmen sayısının arttığını belirtmiş, ancak bu sayıların 2015 yılındaki kadar yüksek olmadığını kaydetmişti.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, göçmenlerin 100 binden fazlası Tunus üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyor. Libya üzerinden Avrupa’ya gitmeye çalışan göçmenlerin sayısı ise 45 binden fazla. İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın yanı sıra Kıbrıs ve Malta da göçmen taşıyan botların hedefindeki ülkeler arasında yer alıyor.

Menikdiwela, “Libya ve Cezayir’deki toplu sınır dışılar ile ırkçı saikle düzenlenen saldırılar ve nefret söylemi nedeniyle sığınmacı topluluklar arasında oluşan güvensizlik sonucunda” Tunus üzerinden Avrupa’ya gidenlerin sayısının arttığını ifade etti.

Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçen düzensiz göçmenler

Yunanistan Göç Bakanlığı verilerine göre Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçen düzensiz göçmenlerin sayısındaki artış da sürüyor. Bakanlık’tan Cuma günü yapılan açıklamada, 23-27 Eylül tarihleri arasında 1691 kişinin Yunan güvenlik güçleri tarafından yakalandığı belirtildi.

Ülkeye gelmeye çalışanların çoğunun erkek olduğunu kaydeden Yunanistan Sahil Güvenlik Teşkilatı, bu göçmenlerin Midilli, Sisam, Rodos, Keçi, (Pserimos), Bulamaç (Farmakonisi), İleryoz ve Sömbeki adalarında veya bu adaların kıyısında yakalandığını bildirdi.

Açıklamada, göçmenlerin sayısının artması nedeniyle Midilli, Sakız, Sisam, İstanköy ve İleryoz adalarındaki kayıt merkezlerinde kapasitenin neredeyse dolduğu belirtildi. Buna göre, toplam 15 bin 190 kişi kapasiteli kamplarda 27 Eylül itibarıyla 14 bin 433 sığınmacının bulunduğu kaydedildi. 1 Ocak 2023’te bu kamplarda toplam 4 bin 400 sığınmacı bulunuyordu.

UNHCR verilerine göre de Türkiye üzerinden deniz veya kara yoluyla Yunanistan’a geçen göçmenlerin sayısında artış kaydedildi. Bu yılın başından 24 Eylül’e kadar geçen sürede 28 bin 679 düzensiz göçmen Türkiye üzerinden Yunanistan’a, dolayısıyla Avrupa Birliği’ne giriş yaptı.

Bir önceki yıl bu sayı yaklaşık 18 bin 700 olarak kaydedilmişti. Yunanistan Sahil Güvenlik yetkilileri, Yunanistan’a gidenlerin sayısının daha yüksek olabileceği tahminini dile getiriyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye “Sığınmacı Desteği” 10 Milyar Euroyu Buldu

Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye, ağırladığı sığınmacılar ve ev sahibi topluluklarla ilgili verdiği desteğe ilişkin yapılan açıklamada, söz konusu desteklerin 2011 yılından bu yana 10 milyar euroyu bulduğu belirtildi.

Türkiye’nin “dünyadaki en büyük mülteci topluluğunu ağırlayan ülke olmaya ve onların ihtiyaçlarını karşılama konusunda önemli çabalar göstermeye devam ettiği” ifade edilen açıklamada, AB Komisyonunun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi’nin şu sözlerine yer verildi:

“AB, Türkiye’deki mültecilerin ve ev sahibi toplulukların yanında olmaya devam edecek. Komisyon, üye ülkelere, sahadaki mevcut gerçeklere uygun, istikrar ve güvenliğe büyük bir yatırım olarak 2023 sonrasında da destek seferber etmeyi sürdürmeleri yönünde bir teklifte bulundu. Umarım üye ülkeler arasında konuyla ilgili görüşmeler hızla sonuçlandırılır.”

Avrupa Birliği’nin (AB), 2011 yılından bu yana sığınmacıların gereksinimlerinin karşılanması amacıyla Türkiye’ye sağladığı maddi destek 10 milyar euroyu buldu.

Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı Yedinci Yıllık Raporunda söz konusu meblağın sığınmacıların temel ihtiyaçlarının karşılanması, eğitim, sağlık, sosyo-ekonomik alanlarda desteklenmesi, toplumsal altyapı ve sınır yönetiminin güçlendirilmesi gibi kilit alanlar için hazır edildiği belirtildi.

AB Komisyonu tarafından Çarşamba günü Brüksel’de yapılan açıklamada, 2021-2023 dönemi için ayrılan 3 milyar eurodan 30 milyon euroluk miktarın göç yönetimi ve sınır kontrolleri için öngörüldüğü, sadece geçen yıl Türkiye’nin doğu sınırlarına gelen sığınmacıların teknik ve eğitim gibi gereksinimlerinin karşılanabilmesi için 220 milyon euro ayrıldığı belirtildi.

AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu üyesi Oliver Varhelyi ödemeleri “istikrar ve güvenliğe yapılan önemli bir yatırım” olarak nitelendirdi. Komisyon bu nedenle üye ülkelere desteğin 2023’ten sonra da devam etmesi yönünde bir öneri hazırladı. Varhelyi istişarelerin hızlı bir şekilde sonuçlanmasını umduğunu söyledi.

AB, Türkiye üzerinden göçün sınırlandırılmasına yönelik 29 Kasım 2015 tarihli ortak eylem planı kapsamında sığınmacılar ve ev sahibi toplumlar için bir fon mekanizması oluşturmuştu. Bu bağlamda temel ihtiyaçların karşılanması, eğitim, sağlık ve belediye altyapılarının oluşturulması ve sınır yönetimi gibi konularda Türkiye’ye para desteği sağlanıyor.

2016 yılında mülteci mutabakatıyla genişletilen ortak eylem planı kapsamında 2016-2017 ile 2018-2019 dönemleri için 3’er milyar euroluk destek öngörülmüş, 2022 yılı sonuna kadar 5 milyar euroluk miktarın ödemesinin tamamlandığı bildirilmişti.

Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı kapsamında sığınmacılara şu yardımlar sağlanıyor:

Temel ihtiyaçlar: Banka kartlarıyla aylık nakit yardımı sağlayan bir program aracılığıyla 2,6 milyondan fazla mülteciye doğrudan yardım edildi. Ayrıca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Türk sosyal güvenlik sistemine benzerlik gösteren bir program kapsamında çok güç durumda olan mültecilere aylık mali yardım sağlandı.

Eğitim: Mart 2022 itibarıyla 747 binden fazla Suriyeli çocuk örgün eğitim hizmetlerine katıldı. 811 bin 181 çocuğa, mülteci çocukların okula kayıtlarını ve devamlarını destekleyen bir AB programı kapsamında yardım edildi. Bugüne kadar 12 binden fazla eğitim kurumu iyileştirildi ve toplam 117 yeni okul inşa edildi.

Sağlık: Göçmenlere yönelik iki hastane ve 187 sağlık merkezi açıldı. AB destekli bu tesislerde yaklaşık 4 bin sağlık çalışanı istihdam ediliyor.

Belediye altyapısı: Mali Yardım Programı, 36 su temini ve sanitasyon tesisi ile atık yönetim tesisinin yanı sıra 26 gençlik ve spor tesisini finanse etti. Gaziantep’te mekanik-biyolojik atık arıtma tesisinin inşaatı Ekim 2021’de tamamlandı.

Mesleki eğitim: Suriyeli sığınmacı ve ev sahibi topluluklarda, yeni başlayanların yanı sıra yerleşik girişimciler de girişimcilik hibeleri ve eğitimleri yoluyla desteklendi. 26 binden fazla kadın kısa süreli mesleki eğitimi tamamladı ve yaklaşık 40 bin kadın istihdam danışmanlığı hizmetlerinden yararlandı. Ayrıca, yaklaşık 25 bin kadın Türkçe dil kurslarından mezun oldu.

Sınır yönetimi: Mali Yardım Programı, Türk Sahil Güvenliğinin arama ve kurtarma kapasitesini ve AB’den geri dönüşlerin yönetimini güçlendirmek için toplam 80 milyon euro tutarında iki proje finanse edildi. Her iki proje de tamamlandı.

Paylaşın

Suudi Arabistan, Yüzlerce Göçmen Ve Sığınmacıyı Öldürdü

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Suudi Arabistan’ın yüzlerce göçmen ve sığınmacıyı öldürdüğünü açıkladı. HRW, Riyad’a göçmen ve sığınmacılara karşı ölümcül güç kullanma politikasını “derhal ve acilen iptal etmesi” çağrısında bulundu.

HRW, Birleşmiş Milletleri (BM) iddia edilen cinayetleri soruşturmaya çağırdı. Geçen yıl BM uzmanları, 2022’nin ilk 4 ayında Suudi Arabistan’ın güneyinde ve Yemen’in kuzeyinde “Suudi Arabistan güvenlik güçleri tarafından sınır ötesi topçu bombardımanı ve hafif silah ateşinin yaklaşık 430 göçmeni öldürdüğüne dair endişe verici iddialar olduğunu” bildirmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) yayınladığı yeni bir raporda, Suudi sınır muhafızlarının Yemen sınırından geçmeye çalışan göçmenleri vurduğunu ve yüzlercesinin geçen yıldan bu yana hayatını kaybettiğini bildirdi.

HRW araştırmacısı Nadia Hardman yaptığı açıklamada, “Suudi yetkililer bu uzak sınır bölgesinde dünyanın geri kalanının gözleri önünde yüzlerce göçmen ve sığınmacıyı öldürüyor” dedi.

Hardman ayrıca, “Suudi imajını iyileştirmek için profesyonel golf, futbol kulüpleri ve büyük eğlence etkinliklerini satın almak için milyarlar harcayarak, dikkatleri bu korkunç suçlardan saptırmamalıdır” dedi.

New York merkezli HRW, yaklaşık 10 yıldır Suudi Arabistan ve Yemen’deki Etiyopyalı göçmenlere yönelik ihlalleri belgelediğini, ancak son cinayetlerin “yaygın ve sistematik” göründüğünü ve insanlığa karşı suç anlamına gelebileceğini kaydetti.

Geçen yıl BM uzmanları, 2022’nin ilk 4 ayında Suudi Arabistan’ın güneyinde ve Yemen’in kuzeyinde “Suudi Arabistan güvenlik güçleri tarafından sınır ötesi topçu bombardımanı ve hafif silah ateşinin yaklaşık 430 göçmeni öldürdüğüne dair endişe verici iddialar olduğunu” bildirmişti.

Riyad’ın hemen yorum yapmadığı iddialar, Afrika Boynuzu’ndan Suudi Arabistan’a uzanan ve yüz binlerce Etiyopyalının yaşadığı ve çalıştığı tehlikeli “Doğu Rotası” boyunca ihlallerin önemli ölçüde arttığına işaret ediyor.

Suudi yetkililer AFP’nin rapora ilişkin yorum talebine yanıt vermezken, HRW raporunda Suudi içişleri ve savunma bakanlıklarına, insan hakları komisyonuna ve Yemen’in kuzeyini kontrol eden Huti isyancılarına gönderdiği mektuplara yanıt gelmediği belirtildi.

Suudi yetkililer 2015 yılında, Yemen’in başkenti Sana’yı bir önceki yıl uluslararası tanınırlığa sahip hükümetten ele geçiren Hutileri devirmek için bir koalisyonu harekete geçirmişti.

HRW tarafından açıklanan ihlallerin çoğunun, Nisan 2022’de yürürlüğe giren ve geçtiğimiz Ekim ayında resmen sona ermesine rağmen büyük ölçüde devam eden ateşkes sırasında meydana gelmiş olabileceğine işaret etti.

BM’ye cinayetleri soruşturma çağrısı

HRW raporunda, Yemen’den Suudi Arabistan’a geçmeye çalışan 38 Etiyopyalı göçmenle yapılan görüşmelerin yanı sıra uydu görüntüleri ve sosyal medyada yayınlanan “veya diğer kaynaklardan toplanan” video ve fotoğraflardan yararlanıldı.

Rapora göre görüşülen kişiler, havan topu mermileriyle yapılan saldırılar da dahil olmak üzere 28 “patlayıcı silah olayı” tanımladı. Raporda, hayatta kalan bazı kişilerin yakın mesafeden saldırıları anlattığı ve Suudi sınır muhafızlarının Etiyopyalılar’a “vücutlarının hangi uzuvlarından vurulmayı tercih edeceklerini” sorduğu belirtildi.

HRW, Riyad’a göçmen ve sığınmacılara karşı ölümcül güç kullanma politikasını “derhal ve acilen iptal etmesi” çağrısında bulundu ve BM’yi iddia edilen cinayetleri soruşturmaya çağırdı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Katolik Kilisesi Lideri Papa: Göçmen Ölümleri İnsanlığın Açık Yarası

Vatikan’daki Pazar duası sonrası konuşan Katolik Kilisesi Ruhani Lideri Papa Francesco, “Birkaç gün önce Akdeniz’de trajik bir tekne kazası daha meydana geldi: 41 kişi hayatını kaybetti. Onlar için dua ettim” dedi ve ekledi:

“Acı ve utançla söylemek zorundayız: bu yılın başından beri neredeyse 2 bin erkek, kadın ve çocuk Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken bu denizde öldü. Bu insanlığımızın açık yarasıdır.”

BBC Türkçe’den Övgü Pınar’ın aktardığına göre, “Dayanışma ve kardeşlik duygularıyla, bu yarayı sarmaya yönelik siyasi ve diplomatik çaba” gösterilmesi çağrısı yapan Papa, ayrıca göçmenleri kurtarmak için çalışanların kararlılığını desteklediğini de vurguladı.

İtalya’da Ekim 2022’de iktidara gelen aşırı sağ liderliğindeki koalisyon hükümeti, Akdeniz’de göçmenleri kurtarmak için çalışan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini zorlaştırmaya çalışmakla suçlanıyor. Hükümetin, STK’ların kurtarma gemilerine en yakın limanları açmak yerine bu gemileri daha uzak limanlara yönlendirme gibi uygulamaları eleştiriliyor.

İtalya hükümetinin girişimleri üzerine Avrupa Birliği bu yaz, düzensiz göçü önlemek amacıyla Tunus ile bir anlaşmaya varmıştı. Bu yıla kadar Orta Akdeniz hattından İtalya’ya ulaşan göçmenler ağırlıkla Libya’dan denize açılıyordu. Bu yıl ise Tunus, göçmenlerin en sık kullandığı kalkış limanı haline geldi.

İtalya’ya bu yıl deniz yoluyla ulaşan göçmen sayısı, geçen yıla kıyasla iki katın üzerine çıkarak 94 bine yaklaştı. Orta Akdeniz hattını kullanarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışan yaklaşık 2 bin göçmen de hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü, Orta Akdeniz’i “dünyanın bilinen en ölümcül göç rotası” olarak tanımlıyor. Denizde hayatını kaybedenlerin yanı sıra, bu göç rotasının önceki ayağı olan Kuzey Afrika’da göçmenlerin sıklıkla kötü muameleye tabi tutulduğuna dair haberler de gündemde.

Papa Francesco da geçen hafta yaptığı bir açıklamada bu unsura da dikkat çekmiş ve göçmenlerin Kuzey Afrika’daki “lager’lerde” (toplama kampı) suiistimal edildiklerini söylemişti. Geçen Pazar günü Portekiz seyahatinden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Papa, “Göçmenlerin sömürülmesi suçtur… Kuzey Afrika’daki lager’lerdeki göçmenlerin yaşadıkları korkunç” demişti.

Daha önce Akdeniz’in gittikçe bir mezarlığa dönüştüğü uyarısı yapan, “Mare nostrum’un (bizim denizimiz) kasvetli bir ‘mare mortuum’a (ölü deniz) dönüşmesine izin vermeyelim” diyen Papa, bu kez bu konuda şunları söyledi: Akdeniz bir mezarlık, ama en büyük mezarlık değil. En büyük mezarlık Kuzey Afrika.

Paylaşın

İngiltere İle Türkiye Arasında “Yasa Dışı Göçü Yavaşlatma” Anlaşması

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ın ülkeye gelen yasa dışı göçü azaltma sözü verdiği bir dönemde, İngiltere ile Türkiye arasında ülkeye yasa dışı göçün yavaşlatılması amacıyla iki ülke arasında yeni bir anlaşma imzalandığı duyuruldu.

Haber Merkezi / İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, “Yakın bir dost ve müttefik olan Türkiye ile ortaklığımız, güvenlik güçlerinin bu uluslararası sorun üzerinde birlikte çalışmasını ve küçük tekne tedarik zinciri sorununu çözmesini sağlayacak” dedi.

Göç Bakanı Robert Jenrick de açıklamasında anlaşmaya dair ayrıntıları paylaştı. Jenrick, “İnsan kaçakçılığı çetelerini dağıtmak ve küçük tekne geçişlerini sağlayan malzemelerin imalatı ile tedarikini engellemek için istihbarat, insan kaynağı ve teknolojiyi yoğun şekilde paylaşacağız” dedi.

Anlaşma İngiltere Göç Bakanı Jenrick’in geçen ay Türkiye’ye düzenlediği ziyaretin ardından geldi. Jenrick, ziyareti sırasında Türkiye-Bulgaristan Sınır Kontrol Noktası’na da gitmişti.

Anlaşmanın, insan kaçakçılığı şebekelerinin çökertilmesi ve tekne ticaretinin engellenmesi amacıyla kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesini kapsadığı açıklandı. Anlaşma kapsamında söz konusu işbirliğinin güçlendirilmesi için Türkiye’de Emniyet Müdürülüğü bünyesinde yeni bir operasyonel birimin oluşturulması da öngörülüyor.

İngiltere hükümetinin açıklamasında, anlaşma sayesinde gümrük verilerinin, istihbaratın ve bilgilerin daha hızlı paylaşılacağı ifade edildi.

İngiltere’deki Muhafazakar Parti hükümeti, muhalefetteki İşçi Partisi tarafından göçmen politikaları konusunda çok sert bir şekilde eleştiriliyor ve muhtemelen gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde yasadışı göç, en ciddi tartışmalardan biri olacağa benziyor.

Hükümetin sığınmacıları tartışmalı bir şekilde Bibby Stockholm adlı dev gemiye taşıma planları, hukuki itirazlar ve yasal engellerle karşı karşıya. Güneyde Portland Limanı’na demirli gemiye gecikmeli olarak Pazartesi günü yerleştirilmesi planlanan ilk 50 kişilik gruptan yalnızca 15 kişinin sevki yapılabildi.

Daha önce Telegraph, insan kaçakçılarının kullandığı teknelerin yaklaşık yüzde 90’ının Türkiye’de üretildiğini öne sürdü. Haberde, Türkiye’de kaçak üretilen teknelere Çin’den getirtilen motorların takıldığı, daha sonra da bunların depolanması için Bulgaristan üzerinden Almanya’ya gönderildiği savunuldu.

İnsan kaçakçılarının daha sonra bu tekneleri Almanya’dan Fransa’ya götürdüğü, buradan da Manş Denizi’ni geçerek BK’ye girdiği yazıldı. Gazete, söz konusu iddiaların kaynağını paylaşmadı. Telegraph, bu teknelere el konması için Almanya’yla bir anlaşma imzalanmasının da planlandığını aktardı.

Haberde, bu yılın başından beri Türkiye’den yola çıkıp Manş Denizi’ni geçerek Britanya topraklarına yasadışı şekilde giren göçmen sayısının en az 1300’e ulaştığı aktarıldı. Gazete, bunun geçen yıla kıyasla 10 kattan fazla artışa denk geldiğini ve BK’nin söz konusu düzensiz göçmenlerin sınır dışı işlemlerinin hızlandırılması için de Türkiye’yle ayrı bir anlaşma üzerinde çalıştığını yazdı.

Paylaşın

Akdeniz’de Göçmen Faciası: 41 Kişi Hayatını Kaybetti

Akdeniz’de yaşanan göçmen facialarına bir yenisi eklendi. Tunus’un Safakes kentinden yola çıkan ve göçmenleri taşıyan tekne, İtalya’nın Lampedusa Adası açıklarında alabora oldu. Olayda 41 kişi hayatını yitirdi.

Haber Merkezi / Sahil Güvenlik Ekipleri 4 göçmeni kurtardı. Kurtarılan kişiler, 45 kişiyle yola çıktıklarını ve aralarında 3 çocuk olduğunu belirtti.

Göçmen facilarında endişe verici artış

2023’ün ilk yarısında, Akdeniz’deki ana göç güzergahı üzerinde hayatını kaybeden sığınmacı sayısının, 2018-2022 arasında, her bir yılın tamamında kaydedilenden daha fazla olduğu bildirildi.

Ocak ayından bu yana, söz konusu güzergahta, çoğu boğularak bin 700’den fazla insanın yaşamını yitirdiğini ifade edildi. Libya ve Tunus’tan denize açılarak, genelde İtalya ve kısmen de Malta’ya doğru olan güzergah, Akdeniz üzerindeki merkezi rota olarak adlandırılıyor.

Genelde açık deniz için uygun olmayan botlarla yapılan ve çoğunlukla insan kaçakçıları tarafından organize edilen bu geçişler, söz konusu insan tacirlerine büyük paralar kazandırıyor. Açık denizde mahsur kalan sığınmacı ve göçmenleri kurtarmaya yönelik halihazırda kamusal bir görev misyonu bulunmuyor.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından, Akdeniz’de yaşanan ölümcül sığınmacı botu facialarında, “endişe verici” oranda artış yaşandığı dile getirildi.

IOM Sözcüsü Safa Msehli, Protestan haber ajansı epd’ye yaptığı açıklamada, 2023’ün ilk yarısında, Akdeniz’deki ana göç güzergahı üzerinde hayatını kaybeden sığınmacı sayısının, 2018-2022 arasında, her bir yılın tamamında kaydedilenden daha fazla olduğunu bildirdi.

Ocak ayından bu yana, söz konusu güzergahta, çoğu boğularak bin 700’den fazla insanın yaşamını yitirdiğini ifade eden Msehli, bu rakamın 2018’in tamamında bin 314, 2020’de ise bin olduğunu aktardı.

Göç uzmanı Msehli, yaşanan bu ölümcül trajedilerin toplumsal algıda “normalleşmemesi” gerektiği uyarısında da bulunarak, yaşanan bu olaylara kamuoyunun alışması gibi bir tehlike ile karşı karşıya olunduğunu belirtti. Safa Msehli, “algılardaki bu normalleşmeden, koruma arayan insanları şeytanlaştıran popülist siyasetçilerin sorumlu olduğunu” da dile getirdi.

Tehlikeli yolculuğu göze almanın sebepleri

Geçerli uluslararası hukuka göre devletlerin, açık denizde mahsur kalan insanları kurtarmak zorunda olduğunu vurgulayan IOM Sözcüsü, bu kurtarma çalışmalarının sürüncemede bırakılmasının kesinlikle kabul edilemez olduğunu bildirdi.

Tehlikeli Akdeniz rotası üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan insanların çoğunun, savaş, şiddet, baskı ve ağır yoksullukla yüzleşmiş insanlar olduklarını ifade eden Safa Msehli, iklim değişikliği ve onun yarattığı ağır sonuçların da, giderek artan sayıda insanı, yaşadığı toprakları terk etmeye zorladığını aktardı.

Libya ve Tunus’tan denize açılarak, genelde İtalya ve kısmen de Malta’ya doğru olan güzergah, Akdeniz üzerindeki merkezi rota olarak adlandırılıyor.

Genelde açık deniz için uygun olmayan botlarla yapılan ve çoğunlukla insan kaçakçıları tarafından organize edilen bu geçişler, söz konusu insan tacirlerine büyük paralar kazandırıyor. Açık denizde mahsur kalan sığınmacı ve göçmenleri kurtarmaya yönelik halihazırda kamusal bir görev misyonu bulunmuyor.

Paylaşın

Akdeniz’deki Sığınmacı Facialarında “Endişe Verici” Artış

2023’ün ilk yarısında, Akdeniz’deki ana göç güzergahı üzerinde hayatını kaybeden sığınmacı sayısının, 2018-2022 arasında, her bir yılın tamamında kaydedilenden daha fazla olduğunu bildirildi.

Ocak ayından bu yana, söz konusu güzergahta, çoğu boğularak bin 700’den fazla insanın yaşamını yitirdiğini ifade edildi. Libya ve Tunus’tan denize açılarak, genelde İtalya ve kısmen de Malta’ya doğru olan güzergah, Akdeniz üzerindeki merkezi rota olarak adlandırılıyor.

Genelde açık deniz için uygun olmayan botlarla yapılan ve çoğunlukla insan kaçakçıları tarafından organize edilen bu geçişler, söz konusu insan tacirlerine büyük paralar kazandırıyor. Açık denizde mahsur kalan sığınmacı ve göçmenleri kurtarmaya yönelik halihazırda kamusal bir görev misyonu bulunmuyor.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından, Akdeniz’de yaşanan ölümcül sığınmacı botu facialarında, “endişe verici” oranda artış yaşandığı dile getirildi.

IOM Sözcüsü Safa Msehli, Protestan haber ajansı epd’ye yaptığı açıklamada, 2023’ün ilk yarısında, Akdeniz’deki ana göç güzergahı üzerinde hayatını kaybeden sığınmacı sayısının, 2018-2022 arasında, her bir yılın tamamında kaydedilenden daha fazla olduğunu bildirdi.

Ocak ayından bu yana, söz konusu güzergahta, çoğu boğularak bin 700’den fazla insanın yaşamını yitirdiğini ifade eden Msehli, bu rakamın 2018’in tamamında bin 314, 2020’de ise bin olduğunu aktardı.

Göç uzmanı Msehli, yaşanan bu ölümcül trajedilerin toplumsal algıda “normalleşmemesi” gerektiği uyarısında da bulunarak, yaşanan bu olaylara kamuoyunun alışması gibi bir tehlike ile karşı karşıya olunduğunu belirtti. Safa Msehli, “algılardaki bu normalleşmeden, koruma arayan insanları şeytanlaştıran popülist siyasetçilerin sorumlu olduğunu” da dile getirdi.

Tehlikeli yolculuğu göze almanın sebepleri

Geçerli uluslararası hukuka göre devletlerin, açık denizde mahsur kalan insanları kurtarmak zorunda olduğunu vurgulayan IOM Sözcüsü, bu kurtarma çalışmalarının sürüncemede bırakılmasının kesinlikle kabul edilemez olduğunu bildirdi.

Tehlikeli Akdeniz rotası üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan insanların çoğunun, savaş, şiddet, baskı ve ağır yoksullukla yüzleşmiş insanlar olduklarını ifade eden Safa Msehli, iklim değişikliği ve onun yarattığı ağır sonuçların da, giderek artan sayıda insanı, yaşadığı toprakları terk etmeye zorladığını aktardı.

Libya ve Tunus’tan denize açılarak, genelde İtalya ve kısmen de Malta’ya doğru olan güzergah, Akdeniz üzerindeki merkezi rota olarak adlandırılıyor.

Genelde açık deniz için uygun olmayan botlarla yapılan ve çoğunlukla insan kaçakçıları tarafından organize edilen bu geçişler, söz konusu insan tacirlerine büyük paralar kazandırıyor. Açık denizde mahsur kalan sığınmacı ve göçmenleri kurtarmaya yönelik halihazırda kamusal bir görev misyonu bulunmuyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Yunanistan Açıklarında Göçmenleri Taşıyan Tekne Alabora Oldu: En Az 59 Ölü

İtalya’ya gitmek için Libya’dan yola çıkan göçmen teknesi, Yunanistan’ın Mora yarımadası açıklarında bilinmeyen bir nedenle alabora oldu. Kaza sonucu en az 59 kişi hayatını kaybetti.

Yunanistan Sahil Güvenliği, Mora Yarımadası’nın 75 kilometre güneybatısında alabora olan teknede kaç kişinin olduğunun bilinmediğini ancak 100’den fazla kişinin kurtarıldığını açıkladı.

Kurtarma operasyonuna altı sahil güvenlik gemisi, bir donanma fırkateyni, bir askeri nakliye ve bir hava kuvvetleri helikopterinin yanı sıra çok sayıda özel gemi katıldı. Kayıp olduğu düşünülen kişileri hala aranıyor.  Yunanistan yetkilileri, hayatta kalan göçmenlerin Kamata kasabasına götürüldüğünü söyledi.

Yunanistan devlet televizyonu ERT, botun Yunanistan’ın Girit adasının güneyinde yer alan Libya’nın Tobruk kentinden yola çıktığını ve bottakilerin çoğunun 20’li yaşlarda genç erkekler olduğunu aktardı.

Kişilerin uyrukları ve teknenin nereden yola çıktığı Yunan resmi makamları tarafından henüz açıklanmazken, kurtulanlar Kalamata limanına götürülerek, tedavi altına alındı.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) Yunanistan’daki ofisine ait sosyal medya hesabından konuyla ilgili yapılan paylaşımda ise “Bu yürek parçalayıcı. Denizdeki bu tür trajik ölümler önlenebilir. Kaçmak zorunda kalan insanlar için daha güvenli yollara ihtiyacımız var. Hayatlarını tehdit eden imkansız seçeneklerle baş başa bırakılmamalılar” denildi.

Yunanistan Ortadoğu, Asya ve Afrika’dan gelen mülteci ve göçmenler için Avrupa Birliği’ne giden ana yollardan biri. Çoğu düzensiz göçmen Türkiye yakınlarından Yunan adalarına geçerken, giderek artan sayıda tekne de Türkiye’den İtalya’ya Yunanistan üzerinden daha uzun ve tehlikeli yolculuklar yapıyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre bu yıl içinde İtalya, İspanya, Yunanistan, Malta ve Güney Kıbrıs’a yaklaşık 72 bin mülteci ve göçmen geldi ve bunların çoğu İtalya’da karaya çıktı.

Bu olaydan ayrı olarak, aynı gün alınan bir başka yardım çağrısı ile 70’ten fazla göçmeni taşıyan özel bir yat batmaktan kurtarıldı ve Girit adasının güney kıyısında bir limana çekildi.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler Raporu: En Fazla Mülteci Türkiye’de

Türkiye’nin yaklaşık 3,6 milyon mülteciyle dünya genelinde en fazla mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke. Türkiye’yi, 3,4 milyon ile İran, 2,5 milyon ile Kolombiya ve 2,1 milyon ile Almanya takip etti.

Dünya genelinde 2022’de toplam 2,6 milyon sığınma başvurusu yapılırken, ABD’nin 730 bin 400 kişiyle en fazla başvuru alan ülke oldu. ABD’yi 217 bin 800 ile Almanya takip ederken, Costa Rika, İspanya ve Meksika da bu alanda ilk 5’te yer aldı.

Dünya genelindeki toplam mülteci sayısı yüzde 35 artışla (8,9 milyon kişi) 2022’nin sonunda 34,6 milyona ulaştı. Bu artış büyük ölçüde ülkelerindeki savaştan kaçan Ukraynalı mülteciler ile İran ve Pakistan’daki Afganistanlıların sayısının revize edilmiş tahminlerinden kaynaklanıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), “Zorla Yerinden Edilmede Küresel Eğitimler 2022” başlıklı raporunu açıkladı.

Raporda, geçen yıl 2021 sonuna göre yaklaşık 19 milyon artan zorla yerinden edilenlerin sayısının 108,4 milyona yükseldiği belirtildi.

Bu rakamın 62,5 milyonu ülke içinde yerinden edilenleri, 35,3 milyonu mültecileri, 5,4 milyonu sığınmacıları, 5,2 milyonu da uluslararası korumaya ihtiyaç duyan bireyleri kapsıyor.

Düşük ve orta gelirli ülkeler, dünya genelindeki mültecilerin ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyanların yüzde 76’sına ev sahipliği yapıyor.

En az gelişmiş ülkeler zorla yerinden edilenlerin yüzde 20’sine ev sahipliği yaparken, mülteciler ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyanların yaklaşık yüzde 70’i komşu ülkelerde yaşıyor.

En fazla mülteci Türkiye’de

Raporda, Türkiye’nin yaklaşık 3,6 milyon mülteciyle dünya genelinde en fazla mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke olduğu bilgisi yer aldı.

Türkiye’yi, 3,4 milyon ile İran, 2,5 milyon ile Kolombiya ve 2,1 milyon ile Almanya takip etti.

Ulusal nüfuslarına göre, Aruba Adası (nüfusunun 6’da 1) ve Lübnan’ın (nüfusunun 7’de 1’i) en fazla sayıda mülteciye ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyan diğer insanlara ev sahipliği yaptığı kaydedildi.

Raporda, dünya nüfusunun yüzde 30’unu oluşturan çocukların, zorla yerinden edilenlerin yüzde 40’ını oluşturduğu bildirildi.

En çok başvuru alan ülke: ABD

Dünya genelinde 2022’de toplam 2,6 milyon sığınma başvurusu yapılırken, ABD’nin 730 bin 400 kişiyle en fazla başvuru alan ülke olduğu ifade edildi.

ABD’yi 217 bin 800 ile Almanya takip ederken, Costa Rika, İspanya ve Meksika da bu alanda ilk 5’te yer aldı.

Raporda, tüm mültecilerin ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyan diğer kişilerin 6,5 milyon ile Suriye, 5,7 milyon ile Ukrayna ve 5,7 milyon ile Afganistan’dan geldiğinin altı çizildi. Buna göre korumaya ihtiyaç duyanların yüzde 52’si bu 3 ülkeden geldi.

Dünya genelindeki toplam mülteci sayısının yüzde 35 artışla (8,9 milyon kişi) 2022’nin sonunda 34,6 milyona ulaştığı da belirtildi.

Bu artış büyük ölçüde ülkelerindeki savaştan kaçan Ukraynalı mülteciler ile İran ve Pakistan’daki Afganistanlıların sayısının revize edilmiş tahminlerinden kaynaklanıyor.

Raporda, 5,7 milyon ülke içinde yerinden edilmiş kişi ve 339 bin 300 mülteci dahil yerinden edilmiş 6 milyondan fazla kişinin, 2022’de ülkelerine döndüğü aktarıldı.

114 bin 300 mülteci, sığınma başvurusu yapılan ülkeden onları kabul eden başka bir ülkeye transfer edildi. Bu oran da bir önceki yıla göre yarı yarıya arttı.

BMMYK’nin de 116 bin 500 mülteciyi yeniden yerleştirme için ülkelere teslim ettiği bilgisi paylaşıldı.

Raporda görüşlerine yer verilen BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, “Bu rakamlar bize bazı insanların çatışmaya girmek için çok hızlı ve çözüm bulmak için çok yavaş olduğunu gösteriyor. Sonuç, evlerinden zorla koparılan milyonlarca kişinin her biri için yıkım, yerinden edilme ve ıstıraptır” dedi.

Raporda, kalıcı çözümler için parlak bir tablonun olmadığı değerlendirmesi yer aldı.

Paylaşın