ABD Ve G-7’den İran’a Rusya Uyarısı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve G-7 grubundaki müttefikleri, İran’ı Rusya’ya balistik füzeler ve ilgili teknolojileri sağlamaması konusunda uyardı. ABD ve Avrupa, halihazırda İran’a karşı kapsamlı yaptırımlar uyguluyor.

İran’a yönelik uygulanan yaptırımlar, binlerce kişi ve finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörleri hedef alıyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Joe Biden yönetimi, Ukrayna ile savaş halindeki Rusya’nın azalan silah stoklarını yenilemek için çaba harcadığını ve bu çerçevede İran’dan yakın menzilli balistik füzeler talep ettiğini iddia ediyor.

Washington, henüz füzelerin İran’dan Rusya’ya geçtiğini teyit etmedi. Ancak ABD’li yetkililer İran makamlarının bir anlaşmanın yakın olduğu yönündeki açıklamalarından endişe duyduklarını dile getiriyor.

Biden yönetiminden üst düzey bir yetkiliye göre, G-7 ülkelerinin üzerinde düşündüğü yaptırım eylemlerinden biri, İran’ın ulusal havayolu şirketi Iran Air’in Avrupa’ya uçuşlarını yasaklamak.

Aralarında ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya’nın bulunduğu G-7 grubu ülkelerinin liderleri, yaptıkları ortak açıklamada, “İran’ın Rusya’ya balistik füze veya ilgili teknolojileri teslim etmeye başlaması durumunda, önemli yeni yaptırımlar da dahil olmak üzere hızlı ve koordineli bir şekilde karşılık vereceğiz.” dedi.

İran’ın BM Misyonu ise geçen ay yaptığı açıklamada balistik füze satışını engelleyecek herhangi bir yasal kısıtlama bulunmadığını ancak “Rusya-Ukrayna çatışması sırasında savaşı körüklememek için silah ticaretinden kaçınmanın ahlaki bir yükümlülük olduğunu” belirtmişti.

ABD ve Avrupa halihazırda İran’a karşı bireyleri hedef alan ve Tahran’ın ticaret, finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörlere erişimini sınırlayan kapsamlı yaptırımlar uyguluyor. İran’a yönelik yaptırımlar, ABD’nin şu ana kadar herhangi bir ülkeye uyguladığı en geniş ve kapsamlı yaptırımlar olup binlerce kişi ve kuruluşu hedef alıyor.

Biden yönetimi, ocak ayında yaptığı açıklamada, ABD istihbarat yetkililerinin Rusya-İran anlaşmasının tamamlanmadığını tespit ettiklerini ancak Rusya’nın İran’dan füze almak için yürüttüğü müzakerelerin aktif bir şekilde ilerlediğinden endişe duyduklarını kaydetmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bugün Viyana’da düzenlenen bir basın toplantısında “İran’a bunu yapmaması için çok net mesajlar gönderdik, bu konu birçok ülke arasında önemli bir tartışma konusu” diye konuştu.

Biden yönetimi Kremlin’in Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşta ihtiyaç duyduğu silahlar için İran ve Kuzey Kore’ye bağımlı hale geldiğini öne sürüyor. Bu iddialarını istihbarat raporları ile kanıtlamaya çalışıyor.

Rusya, Kuzey Kore’den balistik füzeler satın aldı ve Ukrayna’ya karşı kullandı. Ukraynalı yetkililer ise, Rus güçleri tarafından konuşlandırılan Kuzey Kore füzelerinin sık sık hedefi ıskaladığını öne sürüyor.

İran önce Rusya’ya insansız hava aracı tedarik ettiğini reddetti. Daha sonra Rusya’nın Ukrayna işgali başlamadan kısa bir süre önce az sayıda sattığını kabul etti.

Paylaşın

470 Milyon Yıllık Hayvan Fosilleri Keşfedildi

İki amatör paleontolog, Fransa’nın güneyinde bulunan Cabrières Biota’da olağanüstü derecede iyi korunmuş, 470 milyon yıl öncesine ait yaklaşık 400 fosili gün ışığına çıkardı.

Haber Merkezi / Biota, belirli bir bölgenin, habitatın veya jeolojik dönemin hayvan ve bitki yaşamını ifade eder.

Keşfedilen fosiller, bölgenin küresel ısınmadan kaçan hayvanlar için bir sığınak yeri olduğuna dair kanıtlar ortaya koyuyor.

Fosiller, kabuklu bileşenlerin yanı sıra, sindirim sistemi ve kütikül gibi son derece nadir bulunan yumuşak elementleri de içeriyor.

Orta Fransa’daki Montagne Noire’da yer alan yeni fosil alanı, Alt Ordovisiyen dönemine ilişkin dünyanın en zengin ve en çeşitli fosil alanlarından biri.

O dönemde bu bölge Güney Kutbu’na çok yakındı. Dolayısıyla fosiller, Alt Ordovisiyen döneminde dünyanın en güney bölgelerinden birinde yaşamın nasıl olduğunu ortaya koyuyor.

Amatör paleontologlar Eric Monceret ve Sylvie Monceret – Goujon, keşiflerinin önemini anladıklarında çok sevindiklerini söylediler.

Ordovisiyen, Paleozoyik Zaman’ın ikinci dönemi olarak kabul edilir, 485,4 milyon yıl önce başlamış ve 443,8 milyon yıl önce sona ermiştir. Bu dönem boyunca yerküre tarihindeki bazı kayda değer evrimsel olaylar görülmüştür.

Dönemin adı, Galler’deki Ordovices kabilesinden gelir. Ordovisiyen’e adını veren kişi Charles Lapworth’tur.

Charles Lapworth, 1879’da Kuzey Galler’deki kayaçlardaki fosil faunasının ne Kambriyen ne de Silüriyen sistemlerine ait olduğunu keşfetmiştir.

Charles Lapworth, bu nedenle, bu fosil faunasını kendi sistemine dahil etmiş ve Ordovisiyen Dönemi olarak adlandırmıştır.

Fakat bu dönemin uluslararası tanınırlığı, Lapworth’un ölümünden 40 yıl sonra, 1960’ta Uluslararası Jeolojik Kongre’nin bu dönemi Paleozoyik Zaman’ın bir parçası olarak kabul etmesiyle gerçekleşmiştir.

Paylaşın

Mona Lisa Tablosu İklim Aktivistlerinin Hedefi Oldu

“Riposte Alimentaire” adlı sivil toplum örgütüne üye iki protestocu, Fransa’nın başkenti Louvre Müzesi’nde sergilenen Mona Lisa tablosuna çorba fırlatıldı. Protestocular “sağlıklı ve sürdürülebilir gıda” hakkı için çağrıda bulundu.

Haber Merkezi / Protestocular, “Hangisi daha önemli? Sanat mı ya da sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme hakkı mı? Tarım sistemimiz hasta,” ifadelerini kullandılar.

Ülke genelinde gelirlerinin azlığından şikayet eden çiftçilerin günlerdir sürdürdüğü eylemelere atıf yapan protestocular, çiftçilerin çalışmalarının karşılığını alamadığına işaret ederek “Çiftçiler çalışmaktan ölüyor,” dedi.

Tablo kurşun geçirmez bir camla korunurken, protestonun ardından müze çalışanları Mona Lisa’nın bulunduğu cam panelin önüne siyah panolar yerleştirdi ve ziyaretçilerden eserin sergilendiği odayı boşaltmalarını istedi.

Fransa Kültür Bakanı Rachida Dati, “hiçbir nedenin” Mona Lisa’nın hedef alınmasını haklı gösteremeyeceğini söyledi.

16. yüzyılda Leonardo da Vinci tarafından yapılan ve dünyanın en ünlü sanat eserlerinden biri olarak nitelendirilen Mona Lisa tablosu, 1950’lerin başında gerçekleştirilen asitli bir saldırıdan bu yana güvenlik camıyla korunuyor.

Tablo 1911 yılında Louvre’dan çalınmış ve uluslararası bir sansasyon yaratmıştı. Dünyanın en çok ziyaret edilen müzesinin çalışanı Vincenzo Peruggia, tabloyu almak için bir gece boyunca bir dolapta saklandı.

Tablo, Peruggia’nın iki yıl sonra İtalya’nın Floransa kentinde bir antikacıya satmaya çalıştığı sırada bulundu.

Protestocular daha önce de Londra’daki National Gallery’de sergilenen Vincent Van Gogh’un “Ayçiçekleri” tablosuna domates çorbası atmış, Almanya’nın Potsdam kentindeki Barberini Müzesi’nde sergilenen Fransız ressam Claude Monet’in “Les Mueles” (Saman Yığınları) serisinde yer alan bir eserine ise patates püresi fırlatmıştı.

Londra’daki bal mumu heykel müzesi Madame Tussauds’da Kral 3. Charles’ın heykeline de prtostestocular tarafından çikolatalı kek atılmıştı.

Paylaşın

Altı Ülkeden İsrail’e Destek: Meşru Müdafaa Hakkı

Her geçen gün daha da şiddetlenen ve bölgesel bir çatışmaya dönüşme ihtimalinin tartışıldığı Filistin – İsrail savaşının 17. gününde Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere liderleri ortak açıklama yaparak bir kez daha İsrail’e ve İsrail’in meşru müdafaa hakkına desteklerini bildirdiler.

Haber Merkezi / ABD Başkanı Joe Biden, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak imzalarıyla yayımlanan ortak açıklamada, iki rehinenin serbest bırakılmasının memnuniyetle karşılandığı, diğer rehinelerin de derhal serbest bırakılması istendi. Açıklamada İsrail’den de uluslararası hukuka saygı göstermesi istendi, İsrail sivilleri korumaya davet edildi.

Beyaz Saray’ın internet sayfasında yer alan ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Liderler İsrail’e ve terörizme karşı kendini savunma hakkına desteklerini yinelerken sivillerin korunması da dâhil olmak üzere uluslararası insan hukukuna saygı gösterilmesi çağrısında bulundu.

Liderler iki rehinenin serbest bırakılmasını memnuniyetle karşıladı ve kalan tüm rehinelerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Başta Gazze’den ayrılmak isteyenler olmak üzere bölgedeki vatandaşlarına yardım konusunda yakın koordinasyon içinde olacaklarını taahhüt ettiler.

Liderler Gazze Şeridi’nde ihtiyaç sahibi Filistinlilere ilk insani yardım konvoylarının ulaşmasını memnuniyetle karşıladı ve insani ihtiyaçların karşılanması için gerekli gıda, su, tıbbi malzeme ve diğer yardımlara sürekli ve güvenli erişimin sağlanması amacıyla bölgedeki ortaklarıyla koordinasyonu sürdürme taahhüdünde bulundular.

Liderler, çatışmanın yayılmasını önlemek, Ortadoğu’da istikrarı korumak, siyasi bir çözüm ve kalıcı barış için çalışmak üzere bölgedeki kilit ortaklar da dâhil olmak üzere yakın diplomatik koordinasyonu sürdürme taahhüdünde bulundu.”

Gazze’de 320 nokta vuruldu

Öte yandan İsrail ordusunun yaptığı açıklamaya göre son bir günde Gazze’deki 320 nokta vuruldu. İsrail, Hamas altyapısının hedef alındığını, tünel ve operasyon merkezlerinin vurulduğunu iddia etti. Gece boyunca ve sabah erken saatlerde devam eden saldırılarda uyarı yapılmadan evlerin de vurulduğu öne sürüldü.

Hamas’ın liderlik yaptığı Gazze’deki içişleri bakanlığı ise gece düzenlenen saldırılarda çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini ve yaralandığını aktardı. Hamas daha sonra yaptığı açıklamada 60 kişinin öldüğünü belirtti.

Sabah erken saatlerde Gazze’deki hastanelerin yakınlarında da patlamaların yaşandığı kaydedildi. Filistin İçişleri Bakanlığı ise İsrail’in Gazze’de düzenlediği iki ayrı hava saldırısında 27 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İsrail, Gazze’nin etrafına tank ve asker yığdı

İsrail, Hamas’ı “yok etmeyi” amaçlayan kara harekâtı için Gazze’nin etrafına tanklar ve askerler yığdı.

Hafta sonu Washington, bölgedeki ABD çıkarları için önemli bir risk uyarısı yaptı ve gelişmiş hava savunma sistemlerinin yeni bir konuşlandırmasını duyurdu. Bu adım İsrail-Hamas savaşının daha geniş bir Orta Doğu çatışmasına dönüşebileceği korkusuna neden oldu.

Pentagon, İran’a bağlı güçlerin saldırılarını caydırmaya yardımcı olmak için iki uçak gemisi, destek gemileri ve yaklaşık 2,000 deniz piyadesi de dahil olmak üzere önemli miktarda deniz gücünü Orta Doğu’ya gönderdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Gördüğümüz şey bölgedeki birliklerimize ve halkımıza yönelik saldırıların önemli ölçüde artma ihtimalidir” dedi.

Bölgeyi ziyaret eden Çin’in Orta Doğu özel temsilcisi Zhai Jun, geniş çaplı bir kara çatışması riskinin arttığını ve bölgedeki çatışmaların yayılmasının “endişe verici” olduğu kaydetti.

Reuters’a konuşan İranlı güvenlik yetkilileri İran’ın stratejisinin Tahran’ı da içine çekecek büyük bir tırmanıştan kaçınmak olduğunu söyledi.

Suriye devlet medyası, İsrail füzelerinin pazar günü Şam ve Halep uluslararası havaalanlarını vurduğunu, her ikisinin de hizmet dışı kaldığını ve iki çalışanın öldüğünü duyurdu.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Gazze harekatıyla ilgili “Bir ay, iki ay ya da üç ay sürebilir ama sonunda Hamas kalmayacak” dedi. Kara harekatına “yakında” başlayacaklarını belirten Gallant, “Bu Gazze içindeki son harekatımız olacak, sonrasında Hamas olmayacak” diye konuştu.

Paylaşın

Fransa iPhone 12 Satışlarını Yasakladı: Fazla Radyasyon Yayıyor

Fransa fazla radyasyon yaydığı gerekçesiyle iPhone 12 satışlarını yasakladı. Fransa gibi bazı ülkelerdeki düzenleyici kuruluşlar, olumsuz sağlık etkilerini önlemek amacıyla cep telefonlarının yayabileceği elektromanyetik radyasyon miktarına sınırlamalar getirebiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise çok sayıda araştırma sonucunda “cep telefonu kullanımının sağlık üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin tespit edilmediğini” belirtiyor.

Fransa, çok fazla elektromanyetik radyasyon yaydığı için Apple’dan ülkedeki iPhone 12 satışlarını durdurmasını ve mevcut telefonları onarmasını istedi.

Radyo frekanslarını düzenleyen Fransız kuruluşu ANFR, yapılan testlerde telefonun yaydığı vücut tarafından emilmeye yatkın olan elektromanyetik dalga miktarının izin verilenden daha fazla olduğunu tespit etti.

ANFR’den yapılan açıklamada “modelin vücut tarafından elektromanyetik emilim sınırını aşması” nedeniyle Apple’a iPhone 12’yi 12 Eylül’den itibaren Fransız pazarından çıkarması emrinin verildiği belirtildi.

Telefonun elde veya cepte tutulduğu durumlarda vücut tarafından kilogram başına 5,74 watt elektromanyetik enerji emiliminin tespit edildiği belirtildi.

Bu tür testlerde Avrupa genelinde belirlenen standart kilogram başına 4,0 wattlık soğurma seviyesi olduğu vurgulandı.

ANFR “Halihazırda satılan telefonlarla ilgili olarak, Apple’ın en kısa sürede etkilenen telefonları uyumlu hale getirmek için düzeltici önlemler alması gerekiyor. Aksi takdirde Apple onları toplatmak zorunda kalacak,” dedi.

Öte yandan ANFR, beş santimetre mesafeden emilen elektromanyetik radyasyonu ölçen testlerin kilogram başına 2,0 watt sınırına uygun olduğunu kaydetti.

Fransa gibi bazı ülkelerdeki düzenleyici kuruluşlar, olumsuz sağlık etkilerini önlemek amacıyla cep telefonlarının yayabileceği elektromanyetik radyasyon miktarına sınırlamalar getirebiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü ise çok sayıda araştırma sonucunda “cep telefonu kullanımının sağlık üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin tespit edilmediğini” belirtiyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Fransa’da Okullarda “Abaya” Yasağı Kesinleşti

Fransa’da Danıştay, hükümetin abaya ve entari tarzı uzun elbiselerin laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle okullarda giyilmesini yasaklamasına ilişkin yapılan itirazı reddetti. Bu kararla, okullarda abaya yasağı kesinleşmiş oldu.

Fransa’da Eğitim Bakanı Gabriel Attal, yeni eğitim dönemi öncesinde laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle devlet okullarında abayanın yasaklanacağını açıklamıştı.

Bakan erkeklerin de “kamis” adı verilen uzun gömlekleri giymesinin yasaklandığını duyurmuştu. Bakan, yasağa gerekçe olarak ülkede geçerli olan laiklik ilkesini göstermiş, laiklik ilkesi gereğince devlet okullarından dini sembollerinin yerinin olmadığını belirtmişti.

Hükümet Sözcüsü Olivier Veran, 28 Ağustos’ta ülkedeki okullarda giyilmesinin yasaklanacağı abaya ve benzeri uzun elbiseler için “politik bir saldırı aracı” olduğu yorumunu yapmıştı.

Mahkemenin kararına göre, abaya yasağı özel hayata saygı, din özgürlüğü, eğitim hakkı ve çocuğun refahı haklarını ihlal etmediği gibi, ayrımcılık yasağı ilkesine de aykırılık teşkil etmiyor.

Fransa Danıştayı, okullarda abaya gibi tesettür giysilerinin daha fazla giyilmesinin “dini bir arka planı” olduğu değerlendirmesinde bulundu. Mahkeme, bunun öğrencilerin ifadelerinden anlaşıldığını vurguladı. Yüksek Mahkeme, yasanın devlet okullarında herhangi bir dine aidiyet göstergesi olan giysileri yasakladığına dikkat çekti.

Fransa’da 2004 yılında çıkan bir yasada devlet okullarında derslere dini simge ve objelerle girilmesi yasaklanmıştı. Bu kararın ardından okullarda baş örtüsü yasağı gelmişti.

Bundan sonra ne olacak?

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullara gönderilen talimatnameye göre, abaya giymekte itiraz eden öğrencilerin aileleriyle önce “diyalog süreci” başlatılacak, bunun sonucunda bu giysiyi giymek isteyenler ısrar ederse okuldan atılacak.

Danıştay’ın ilgili dairesi, hükümetin abaya ve entari tarzı uzun elbiselerin laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle okullarda giyilmesini yasaklamasına ilişkin yapılan itirazla ilgili önceki gün bir duruşma düzenlemişti.

Müslümanların haklarını savunan ADM Derneğinin yaptığı başvuruyu değerlendirmek üzere düzenlenen duruşma yaklaşık iki saat sürmüştü.

Yasak kararını temel özgürlüklere aykırı olduğu gerekçesiyle Danıştay’a götüren dernek, duruşmada birkaç ay önceye kadar abayanın “dinle ilgisi olmayan kıyafet” olarak kabul gördüğünü ve bu konuda derin bir tartışma olduğu yolunda savunma yaptı.

Bu yasak nedeniyle abaya giydiği için okula giremeyen öğrencilerin özel hayatının ve kişisel özgürlüğünün ihlal edildiğini savunan derneğin avukatı, bu öğrencilerin kıyafetlerinden dolayı “damgalandığı” görüşünü dile getirdi.

ADM Derneği avukatı Vincent Brengarth, Eğitim Bakanlığının “abayanın” ne tarz bir giysi olduğunu tam anlamıyla tarif eden bir belgesi olmadığını kabul ettiğini söyledi. Brengarth, “Bir şeyin dini nitelikte olup olmadığını belirlemek Eğitim Bakanlığının görevi değil.” ifadesini kullandı.

Abaya kıyafetinin dinle ilgisi olmadığını belirten Brengarth, Fransa İslam Konseyi’nin (CFCM) de bu görüşte olduğunu bildirdi.

Paylaşın

Fransa’da Bir İlk: Tesettür Okullarda Yasaklanıyor

Fransa Eğitim Bakanı Gabriel Attal, devlet okullarında bazı Müslüman öğrencilerin giydiği abaya adı verilen kıyafetin yasaklanacağını söyledi. Attal, abaya giyilmesinin yasaklanmasını “gerekli ve adil” bir karar olarak değerlendirdi.

Eğitim Bakanı Attal, yeni kılık kıyafet yönetmeliğinin okulların açılacağı 4 Eylül öncesinde okul yönetimlerine gönderileceğini söyledi. Attal, “Bir sınıfa adım attığınızda, bir bakışta öğrencilerin hangi dine mensup olduğunu anlayamamalısınız” dedi.

Sağ siyasetçiler çoğunlukla yasağı savunurken, siyasi yelpazenin solunda yer alan bazı politikacılar Müslümanlar kadın ve kızların haklarının çiğnendiği konusunda endişelerini dile getirdi.

Muhalefette yer alan Boyun Eğmeyen Fransa partisinden Clementine Autain, “kıyafet polisliği” yapıldığı eleştirisini yapıyor ve yasağın “anayasaya aykırı” olduğunu savunuyor.

Fransa’daki Müslümanların çatı kuruluşu Fransa Müslüman Konseyi (CFCM) de kıyafetlerin tek başlarına dini semboller olmadığı şeklinde bir açıklama yaptı.

Abaya daha çok Kuzey Afrika, Arap Yarımadası, İran, Mısır gibi ülkelerde giyilen, omuzlardan ayak bileklerine kadar vücudu örten kadın giysilerine deniliyor.

Din ve devlet işlerinin katı bir şekilde ayrıldığı laik bir ülke olan Fransa’da son zamanlarda söz konusu giysilerin dini nitelik taşıdıkları bu yüzden de okullarda yasaklanması gerektiği yönünde tartışmalar yapılıyor.

Fransa’da 1994 yılında kabul edilen bir yasa çerçevesinde okullarda dini sembollerin dikkat çekmeyecek şekilde yer almasına izin verildi. Bundan 10 yıl sonra ise başörtüsü okullarda tamamen yasaklandı. Ancak kipa ve haç yasak kapsamına alınmadı.

2010 yılında da Fransa’da kamuya açık alanlarda yüzün peçe ile kapatılmasına yasak getirildi. 67 milyon nüfuslu Fransa’da tahminlere göre 3,5 ila 6 milyon Müslüman yaşıyor.

Milli Eğitim Personeli Sendikaları Snpden ve Snalc, öğrencilerin çarşafla okula girmesini kabul veya reddetme sorumluluğunun artık öğretmenlere ve okul yönetimi personeline bağlı olmamasının önemli bir gelişme olduğunu ve kararı desteklediklerini açıkladı.

Snpden, X hesabından (eski Twitter), üniversite giriş sınavlarını yeniden Haziran ayına alan ve çarşafla okullara girişi yasaklayan kararlarının “netlik ve cesaret niteliği taşıdığı” mesajını paylaştı.

Devlet okulları, ilk, ortaokul ve liselerde örgütlü Snes-FSU Sendikası Genel Sekreteri Sophie Venetitay da “bu gelişmeyi memnuniyetle karşıladıklarını” ancak çarşafla gelen öğrencilerle diyaloğun ve okul yönetimlerine destek verilmesinin önemine dikkat çekti.

Venetitay, “Eğer bu karar iyi bir akılla, diyalog içinde, gerginlik ve dışlanma durumlarına yol açmadan yapılırsa, bana kalırsa alınan en iyi karardır” diye konuştu.

Fransız medyasında geçen hafta “eğitim ve istihbarat kurumlarının okullarda laikliğe yönelik saldırılarda patlama yaşandığını ortaya koyan” raporlar yayınlanmıştı.

Raporlarda, 2021-2022 öğretim yılında okullarda laikliğe karşı 2 bin 167 vaka tespit edilirken, 2022-2023 öğretim yılında bu rakamın 4 bin 710’a yükseldiğine dikkat çekilmişti.

Raporda, bu vakalar arasında özellikle kıyafet yasağıyla ilgili ciddi bir artış yaşandığı belirtilmiş; Eylül-Kasım 2021 tarihleri arasında bakanlığa “dini kıyafet ve işaretlerin taşınması” ile ilgili 91 vaka rapor edilirken, Nisan- Temmuz 2023’te bu rakamın 923’e yükseldiği, bunun da “laikliğe yönelik saldırıların yüzde 49’una denk geldiği” bilgisine yer verilmişti.

Yasak nasıl savunuluyor?

Yasağı savunan Bakan Attal, laiklik tanımına ilişkin de konuştu ve “Laiklik kişinin kendisini okul aracılığıyla kurtarma özgürlüğüdür” dedi.

Attal sözlerinin devamında, abaya için “laikliğin sığınağı olması gereken okullar üzerinde cumhuriyetin direnişini test eden bir dini dışavurum” ifadesini kullandı.

Devlet okullarında başörtü yanında, Hristiyan semboller ve kipa takılması da yasak.

Ülkede Samuel Paty adlı öğretmen 2020 yılında ifade özgürlüğü ile ilgili bir ders sırasında, Muhammed Peygamber’in karikatürlerini öğrencilerine göstermesinin ardından başı kesilerek öldürülmüştü.

Fransa’da bu cinayet büyük tepki doğurmuş ve ifade özgürlüğünü desteklemek için ülke genelinde yapılan yürüyüşlere on binlerce kişi katılmıştı.

Paylaşın

Kadın, Arkadaşıyla Kahve İçerken Göktaşı Çarptı

Fransa’da 6 Temmuz günü inanılmaz derecede sıra dışı bir olay meydana geldi. Kimliği henüz açıklanmayan bir kadına, terasta bir arkadaşıyla kahve içerken göktaşı çarptı.

Fransız gazetesi Les Dernières Nouvelles d’Alsace’ye göre, söz konusu kişi son derece nadir yaşanan bu olaydan sağ kurtulan ilk kişi olabilir.

Gazeteye verdiği röportajda kadın, “Yanımızdaki çatıdan büyük bir ‘boom’ sesi geldiğini duydum. Bir saniye sonra kaburgalarımda bir şok dalgası hissettim. Önce hayvanlardan, özellikle de yarasadan şüphelendim” diye konuştu.

Bazı hesaplamalara göre, bir insana meteorit çarpma olasılığı kabaca büyük piyangoyu iki kez kazanma veya yazı tura atıp arka arkaya 44 kez tura gelme olasılığına eşit.

NASA her gün kabaca 48 tonluk göktaşının Dünya’ya indiğini tahmin etse de bunların çok büyük kısmı insansız bölgelere veya denizlere düşüyor.

Kadına çarpan gizemli nesneyi inceleyen jeolog Thierry Rebmann, cismin demir ve silikon karışımından oluştuğunu tespit etti. Bu da nesnenin gerçekten bir göktaşı olma ihtimalini kuvvetlendiriyor.

Rebmann, “Ilıman ortamlarda onları bulmak çok zordur” dedi: Çünkü bu ortamlarda diğer elementlerle birleşirler. Öte yandan çöl ortamında onları daha kolay buluruz.

İnsanlara göktaşlarının çarptığına dair çok az sayıda tarihi kayıt var.

1954’te ABD’de bir kadına 9 kiloluk göktaşı çarptığı biliniyor. Bu göktaşı evin tavanını delerek kadının üzerine düşmüştü. Bu olay, göktaşının bir insana çarptığı, doğrulanmış tek vaka diye de anılıyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

G7’den Ukrayna’ya Güvenlik Garantisi; Rusya Ve İran’dan Tepki

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Almanya, Japonya, Fransa, Kanada, İtalya ve İngiltere’den oluşan G7, Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik garantileri öngören bir ortak deklarasyon yayınladı.

Haber Merkezi / Deklarasyona Rusya ve İran’dan tepki geldi. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyururken, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı.

G7 deklarasyonunda, “Her birimiz, Ukrayna ile uzun vadeli güvenlik taahhütleri üzerinde çalışacağız” denilerek Ukrayna’nın NATO müttefikleriyle ihtiyaçları konusunda ikili görüşmeler yürütmesinin önü açıldı.

Bunlar arasında kara, hava ve deniz alanlarında güvenlik yardımı ve modern askeri teçhizat sağlanması, hava savunması, topçu ve uzun menzilli silahlar, zırhlı araçlar ve hava muharebesi gibi diğer temel yeteneklerin arttırılması yer aldı.

Ayrıca Ukrayna’nın endüstriyel altyapısının kalkınmasına destek, Ukrayna güçlerinin eğitimi ve eğitim tatbikatları, istihbarat paylaşımı ve işbirliği, siber savunma, güvenlik, güçlenme girişimleri, hibrid tehditlerle mücadele, yeniden yapılandırma ve ayağa kaldırma çalışmalarıyla Ukrayna’nın ekonomik istikrarını ve dayanıklılığını arttırma, Ukrayna ekonomisinin refahını ve enerji güvenliğini sağlayacak koşulları oluşturma yer alıyor.

Rusya’nın açtığı savaştan kaynaklanan ihtiyaçları karşılayacak teknik ve mali desteğin sağlanması, Kiev’in Avrupa-Atlantik hedeflerine ulaşması için gerekli yönetim reformlarının etkili şekilde uygulanmasını sağlamak için destek sözü de verildi.

Metinde, “Gelecekte Rusya tarafından düzenlenecek bir silahlı saldırıda derhal Ukrayna ile görüşülerek uygun adımlar belirlenecek” denildi. Ayrıca deklarasyonda Rusya’ya ekonomik ve diğer yaptırımların uygulanması ve Ukrayna ile BM Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi çerçevesinde kendini savunma hakkını kullanırken doğacak ihtiyaçları için görüşmeler yapılması yer aldı.

Bu kapsamda, “Ukrayna ile topraklarını bir kez daha savunma zorunda kalması durumunda güvenlik garantileri ve düzenlemeleri paketi üzerinde çalışacağız” denildi. Bunlara ek olarak Rusya’dan yaptırımlar ve ihracat kısıtlamalarıyla hesap sorulmaya devam edeceği belirtildi, savaş suçlularının ve Ukrayna’ya karşı işlenen hassas sivil altyapıya saldırı gibi uluslararası suçların hesabının sorulmaya devam edeceği kaydedildi.

“Savaş suçları cezasız kalamaz” denilen deklarasyonda “Sorumluların uluslararası hukuka uygun şekilde cezalandırılmasına olan bağlılığımızı yineliyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mekanizmaların çalışmalarına desteği sürdüreceğiz” ifadeleri kullanıldı.

Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’da neden olduğu zararı karşılayıncaya kadar mal varlıkları üstündeki kısıtlamaların süreceği belirtildi. Rus saldırganlığının neden olduğu zarar, kayıp veya yaralanmaların tazminine yönelik uluslararası bir mekanizmanın kurulması gereğine vurgu yapılan açıklamada uygun mekanizmaların geliştirilmesi için çalışılacağı belirtildi.

Ukrayna’dan beklentiler

Deklarasyonda Ukrayna’dan beklentiler de yer aldı.

Bunlar, “Ortakların güvenliğine pozitif katkı sağlamak ve ortakların desteğiyle şeffaflıkla hesapverirlik ölçütlerini güçlendirmek, ordunun demokratik sivil kontrolunu güçlendirmek ve Ukrayna’nın savunma kurumları ve sanayisinde verimliliği ve şeffaflığı arttıracak savunma reformları ve modernizasyonda ilerleme sağlamak” olarak sıralandı.

Metinde “Bu çaba, Ukrayna gelecekte Avrupa-Atlantik topluluğuna üyelik yolunda ilerlemeye devam ederken ileriye götürülecektir” denildi.

“Rusya’nın güvenliği ihlal ediliyor”

Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyurdu. Peskov, “Ukrayna’ya güvenlik garantileri vererek Rusya’nın güvenliğini ihlal etmiş oluyorlar” dedi. Batı’nın “bilgelik göstereceğine” dair umutlarını koruduklarını belirten Peskov, bunun olmaması halinde Avrupa ülkelerinin “çok uzun yıllar boyunca daha da tehlikeli” hale geleceğini söyledi.

“Silah şirketleri ceplerini dolduruyor”

G7 ülkelerine bir tepki de İran’dan geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı. Batılı ülkelerin “Ukrayna halkını cepheye sürerek Amerikan silah şirketlerinin ceplerini doldurduğunu” belirten Hamaney, Batı ülkelerinin “yağmacı” ve “sömürgeci” güdülerinin Ukraynalıları savaşmaya ve Batı silah üretim ve satış şirketlerinin çıkarlarına hizmet için ölmeye ittiğini ileri sürdü.

“Güvenlik zaferiyle dönüyoruz”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise deklarasyonu ülkesi açısından “anlamlı bir güvenlik zaferi” olarak niteledi. Zelenskiy, “Ukrayna delegasyonu evine Ukrayna için, ülkemiz için, halkımız için, çocuklarımız için anlamlı bir güvenlik zaferi götürüyor” ifadelerini kullandı.

“Varlığımızı sürdüreceğiz”

ABD Başkanı Joe Biden da G7 deklarasyonuyla ilgili olarak, “Bunun, Ukrayna’ya olan bağlılığımızı ifade eden güçlü bir açıklama olduğunu düşünüyorum. (Ukrayna) bugün özgürlüğünü savunurken geleceğini de yeniden kuruyor. Ne kadar sürerse sürsün yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Batılı ülkeler şimdiye kadar Ukrayna kara kuvvetlerini modern silahlarla teçhizatlandırmış ancak Rusya ile savaş halindeki ülkeye savaş jeti ya da savaş gemisi tedariğinde bulunmamıştı.

Paylaşın

Bilenen En Eski Neandertal Gravürleri Bulundu: 57 Bin Yıl

Bilimsel araştırmalar, Neandertallerin karmaşık kültürel dünyasına dair değerli bilgiler sunmaya devam ediyor. Tours Üniversitesi’nden Jean-Claude Marquet liderliğindeki araştırma ekibi, Neandertallerin sanatsal ifadelerinin bilinen en eski örneklerini bir mağarada ortaya çıkardılar.

Fransa’nın Centre-Val de Loire bölgesinde La Roche-Cotard olarak bilinen mağara, duvarda parmak yivleri (insan eliyle yapılmış işaretler) olarak yorumlanan bir dizi figüratif olmayan işaretler içeriyor. Neandertal gravürlerine ilişkin eski kanıtlar bütünlüklü değil ve büyük oranda 40 bin ila 50 bin yıl öncesinden kalan kemikler üzerine kazınan işaretlerle sınırlı.

Tarih öncesi işaretleri inceleyen bilim insanlarına kalırsa, Fransa’nın merkezinde bulunan bir mağaranın duvarını süsleyen yüzlerce soluk çizgi, nokta ve dalgalı çizim, Neandertaller eliyle yapıldığı bilinen en eski gravürler niteliğinde.

Araştırmacılar, ‘parmak yivleri’ adı verilen desenlerin, Loire Vadisi’nde bulunan La Roche-Cotard mağarasının duvarındaki en uzun ve düz bölümlerde görüldüğünü ve 57 bin yılı aşkın bir zaman önce, henüz modern insanlar bölgeye göç etmeden önce çizildiğini belirtiyorlar.

Tours Üniversitesi’nde arkeolog olan Jean-Claude Marquet, “Bu çizimler süratle ya da üzerinde düşünülmeden çizilmemiş, aksine planlanarak uygulanmış” diyor. Kimi duvar bölümlerinde işaretlerin fazlasıyla bol bulunduğunu, bunların gerçekleştirilen ortak çalışmaların ürünü olabileceğini sözlerine ekliyor.

Mağara, 1846 yılında Loire kıyısında yürütülen taş ocağı faaliyetleri o ana dek gizli kalan bir girişi ortaya çıkardığı zaman keşfedildi. 1912’de yürütülen kısmi kazılarda, alandan hayvan kemikleri ve Neandertal taş aletleri çıkarıldı; fakat mağaranın gerçek boyutlarını anlamak amacıyla 1970’lerde ve 2008’den itibaren daha geniş kapsamlı kazılar gerçekleştirildi.

Şu anda mağaranın nehir kıyısının 33 metre derinine ulaşan dört ana bağlantı odası biliniyor. Neandertaller ilk odada ve aletlerle kemiklerin ortaya çıkarıldığı mağara girişinin önünde yaşamışlar gibi görünüyor.

Gravürler, ufalanan kireçtaşı duvarının büyük kısmını ince ve kahverengi bir katmanın kapladığı mağaranın üçüncü odasında keşfedildi. Marquet, “Duvar çok hassas” diyor: “Bir iz bırakmak için yapmanız gereken tek şey ona dokunmak.”

Geçmişte girişi tıkayan çökeltiler üzerinde gerçekleştirilen incelemeler, mağaranın günümüzden en az 57 bin yıl önce dışarıdan ve etkili biçimde kapatıldığını açığa çıkardı. Bu, kazı alanında bulunan aletlerin yanı sıra, işaretlerin ancak Homo sapiens’in yaklaşık 42 bin yıl önce bu bölgeye gelmesinden çok daha önce Avrupa’da yaşayan Neandertaller eliyle üretilmiş olabileceğini gözler önüne seriyor.

İşaretlerin neredeyse tamamı, yumuşak kahverengi katmana parmak sürterek ya da yetişkinlerin veya uzun boylu gençlerin ulaşabileceği bir yükseklikte parmakların bastırılması yoluyla çizilmiş gibi görünüyor. Plos One adlı bilimsel dergide yayınlanan araştırmada aktarıldığı kadarıyla, desenler sekiz ayrı panel halinde gruplandırılıyor. Bir panelde, bir noktada kesişen kavisli çizgiler mevcut. Diğerleriyse düzinelerce nokta, paralel çizgi ve yelpaze benzeri bir desen barındırıyor.

Neandertal gravürlerine ilişkin eski kanıtlar bütünlüklü değil ve büyük oranda 40 bin ilâ 50 bin yıl öncesinden kalan kemikler üzerine kazınan işaretlerle sınırlı.

“İşaretlerin iletmek istediği mesaj sonsuza kadar esrarını koruyabilir”

Araştırmaya dahil olmayan, Durham Üniversitesi’nden Paleolitik Arkeoloji Profesörü Paul Pettitt, araştırmacıların “İlk kazılarla bozulmuş olan bir sahanın, duvarlarındaki hayvan ve insan izlerinin kendi türümüzün Avrupa’ya gelişinden çok daha önce yapıldığına dair mümkün olduğunca ikna edici bir kanıt sunduğunu” söylüyor.

“Mağaranın tarihinin sadece Neandertallere işaret ettiği ve büyük ihtimalle mağaraya bugüne dek erişilemediği için, daha sonra kurulan Üst Paleolitik yerleşime ilişkin hiçbir kanıta ulaşılamadığı hesaba katıldığında, bu durum, parmak izlerini Neandertallerin bıraktığına dair dolaylı olmakla birlikte güçlü ve artmakta olan bir kanıt kümesi sunuyor” diye ekliyor.

İşaretlerin iletmek istediği mesaj sonsuza kadar esrarını koruyabilir. Marquet, “Bu antik Neandertal izleri hakkında bilgi edinmek önem taşıyor; zira bunlar bölgesel tarihin ve bizim tarihimizin bir parçasını teşkil ediyor” diyor: “Ne anlama geldiklerini asla bilemeyeceğiz. Genlerinin yüzde 2 ilâ 4’ünü barındırıyor olsak da Neandertal değiliz.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın