Dünyanın Üçüncü Büyük Ekonomisi Artık ‘Almanya’

Geçen yılın sonunda beklenmedik bir şekilde resesyona giren Japonya, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olma unvanını Almanya’ya kaptırdı. Hindistan’ın 2026 yılında hem Japonya’yı hem de Almanya’yı geçmesi bekleniyor.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre; Japonya’nın 2023 yılı gayrisafi yurtiçi hasılası dolar bazında yüzde 1,9 büyümesine rağmen 4,2 trilyon dolar olurken, Almanya’nın 4,5 trilyon dolar oldu.

Ekonomistlere göre pozisyonlardaki değişim, 2023 yılında yüzde 0,3 daralan Alman ekonomisinin Japonya’dan daha iyi performans göstermesinden ziyade, Japon para birimi yenin dolar karşısındaki keskin düşüşünü yansıtıyor.

Japon para birimi ABD para birimi karşısında 2022 ve 2023 yıllarında neredeyse beşte bir oranında, geçen yıl ise yaklaşık yüzde yedi oranında değer kaybetti.

Bunun nedeni kısmen, yükselen enflasyonla mücadele etmek için borçlanma maliyetlerini artıran diğer büyük merkez bankalarının aksine, Japonya Merkez Bankası’nın fiyatları artırmak amacıyla negatif faiz oranlarını sürdürmesiydi.

Almanya’nın büyük ölçüde ihracata bağımlı üreticileri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından yükselen enerji fiyatlarından özellikle olumsuz etkilendi.

Avrupa’nın en büyük ekonomisi, Avrupa Merkez Bankası’nın Euro Bölgesi’nde faiz oranlarını yükseltmesinin yanı sıra bütçe konusundaki belirsizlik ve kalifiye işgücündeki kronik sıkıntılar nedeniyle de sekteye uğradı.

Her ne kadar zayıf yen ihracatı daha ucuz hale getirse de Toyota gibi büyük firmaların Çin gibi kilit pazarlardaki zayıflığı dengelemesine yardımcı oldu.

Perşembe günü açıklanan veriler Japonya ekonomisinin 2023’ün son üç ayında bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 oranında küçüldüğünü ve yüzde 0,2’lik büyüme beklentisinin altında kaldığını gösterdi.

Üçüncü çeyrek büyümesi de aşağı yönlü revize edilerek negatif yüzde 0,8 olarak açıklandı ve bu da Japonya’nın 2023’ün ikinci yarısında teknik resesyonda olduğu anlamına geliyor.

Paylaşın

Emeklilerin Milli Gelirden Aldıkları Pay Yüzde 4,46’ya Kadar Düştü

Emekli aylıklarının gayrisayfi milli hasılaya (GSYH) oranı 2022 yılında yüzde 4,46’ya kadar geriledi. Emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2003 yılında yüzde 5,33 idi.

Kademeli şekilde artan bu oran 2009’da yüzde 6,82’ye; 2016 yılında ise yüzde 7,05’e yükseldi. 2020 yılında bu oran yüzde 6,79 oldu.

Bu esnada emeklilerin nüfusa oranı ise düzenli şekilde arttı. 2003’te her 100 kişiden 10’u emekli iken bu sayı 2022’de 16’nın üstüne çıktı. Ekim itibarıyla emekli kişi sayısı 15 milyon 851 bin oldu. 2003 yılında emekli sayısı 6,8 milyon idi.

Öte yandan, en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranında en kötü yıl 2023 olurken bu oran 2024 yılında daha da kötü hale geldi.

Milyonlarca emekli resmi enflasyondan düşük zam aldı. Son 6 aylık enflasyon yüzde 38 olmasına rağmen Hazine destekli en düşük emekli maaşı 7 bin 500 liradan 10 bin liraya çıktı. Bu da en düşük emekli maaşına yüzde 33 zam demek.

Nüfusa oranı artan emeklilerin milli gelirden aldığı pay da geriliyor. Özellikle 2021 ve 2022 yıllarında emeklilerin gayrisayfi milli hasıladan (GSYH) aldıkları pay oldukça azaldı.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve TÜİK verilerine göre 2009 yılında emekli aylıklarının gayrisafi milli hasılaya oranı yüzde 6,82 idi. Yani, milli gelirin yüzde 6,82’si emekli maaşlarına gidiyordu. 9,2 milyon emeklinin maaşı için 68,6 milyar lira ödenirken Türkiye’nin üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH’si 1 trilyon 6 milyar lira idi.

2022 yılında ise emekli sayısı 13.9 milyon olurken bu kişilerin yıllık maaş ödemesi 668,8 milyar lira oldu. 2022’de GSYH ise 15 trilyon 11 milyar lira gerçekleşti. Böylece emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 4.46’ya kadar düştü. Üstelik bu zaman diliminde emekli sayısının nüfusa oranı yüzde 12,6’dan yüzde 16,3’e çıktı.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Emeklilikte Adalet Derneği 21 Ocak 2024’te İstanbul’da miting düzenleyerek emeklilerin yaşadıkları geçim sıkıntısına ve emekli maaşlarının diğer ücretler karşısında giderek gerilemesine isyan etti.

Birçok veri özellikle 2021 ve 2022’de emekli maaşlarının diğer aylıklara göre nasıl azaldığının ve emeklilerin milli gelirden aldıkları payın nasıl düştüğünü gösteriyor. Emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2003 yılında yüzde 5,33 idi. Kademeli şekilde artan bu oran 2009’da yüzde 6,82’ye; 2016 yılında ise yüzde 7,05’e yükseldi. 2020 yılında bu oran yüzde 6,79 oldu.

2021’de yüzde 5,21’e gerileyen emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2022’de yüzde 4,46’ya kadar geriledi. Bu AK Parti’nin iktidarda olduğu son 20 yılın en düşük değeri oldu. Bu esnada emeklilerin nüfusa oranı ise düzenli şekilde arttı. 2003’te her 100 kişiden 10’u emekli iken bu sayı 2022’de 16’nın üstüne çıktı.

Hazine’den SGK’ya yapılan kaynak aktarımında düşüş

SGK’nın gelirleri emekli aylıkları ve diğer masrafları karşılamaya yetmiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı SGK’ya kaynak aktarıyor. Buna bütçe transferi deniliyor. Bütçe transferlerinin GSYH’ye oranı 2022 yılında büyük bir düşüş gösterdi.

2008 yılında bütçe transferlerinin GSYH’ye oranı yüzde 3.49 idi. Bu oran 2020 yılında yüzde 4.93’e kadar çıktı. Ancak önce 2021’de yüzde 3,47’ye; sonra da 2022 yılında yüzde 2,56’ye kadar geriledi. Bu da 2008’den bu yana en düşük değer oldu.

2023 yılı tamamlanmadan emekli sayısı 16 milyona dayandı. Ekim itibarıyla emekli kişi sayısı 15 milyon 851 bin oldu. 2003 yılında emekli sayısı 6,8 milyon idi. Öte yandan, en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranında en kötü yıl 2023 olurken bu oran 2024 yılında daha da kötü hale geldi.

Paylaşın

Milyarderlerin Serveti Hızla Artıyor!

Londra merkezli yardım kuruluşu Oxfam’ın yayınladığı veriler, dünyanın en zengin beş kişisine ait servetin, 2020 yılından bu yana her saat 14 milyon dolar arttığını ve toplam servetlerinin 405 milyar dolardan, 869 milyar dolara yükseldiğini ortaya koyuyor. 

Haber Merkezi / Bütün dolar milyarderlerinin toplam serveti ise küresel enflasyon oranından üç kat daha hızlı büyümüş durumda. Diğer tarafta ise raporda, dünya genelinde en yoksul kesimi oluşturan 4,77 milyar insanın, bir başka deyişle dünya nüfusunun yüzde 60’ının servet kaybının, 2020’den bu yana 20 milyar dolara ulaştığı vurgulanıyor.

791 milyon işçinin maaşlarının enflasyon oranında artmadığı ve her bir işçinin son iki yılda ortalama bir maaş kaybı olduğu da raporun aktardığı çarpıcı verilerden biri.

Dünya genelinde son yıllarda yaşanan kriz ve savaşlar yoksullarla zenginler arasındaki makasın daha da açılmasına neden oldu. Londra merkezli yardım kuruluşu Oxfam’ın, Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun açılışından önce yayınladığı rapora göre, dünyanın, hepsi de erkek olan en zengin beş insanı, 2020 yılından bu yana servetlerini ikiye katlamış durumda.

Rapor, aynı dönemde, yaklaşık 5 milyar kişiye denk gelen dünya nüfusunun yüzde 60’lık yoksul kesiminin daha da fakirleştiğini ortaya koyuyor.

Pazartesi günü açıklanan Oxfam raporunda yayınlanan veriler farklı kaynaklardan toplanan bilgilerle destekleniyor. Örneğin dünyanın en zengin milyarderleri ile ilgili rakamlar için Forbes dergisi ile Bank Credit Suisse’in tahminlerinden yararlanılmış.

Yayınladığı raporda geleceğe dair değerlendirmelerde de bulunan Oxfam, güncel ekonomik büyümeyi baz alarak, önümüzdeki 10 yıl içinde, dünya tarihinde ilk kez bir dolar trilyonerinin ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Cümlenin devamında ise küresel yoksulluğun 230 yıl sonra bile tamamen aşılamayacağı tahmininde bulunuluyor.

Oxfam raporunun önsözünü yazan, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Senatosu’nun üyesi ve eski ABD başkan adayı Bernie Sanders, “Milyarderler zenginleşiyor, işçi sınıfı mücadele etmek zorunda, yoksullar ise çaresizlik içinde yaşıyor. Küresel ekonominin hüzünlü durumu bu” ifadelerini kullandı.

Sanders ayrıca, tarihte hiçbir zaman gelir ve servet arasında bu denli büyük bir eşitsizlik yaşanmadığını, ayrıca aç gözlülük, kibir ve sorumsuzluğun da böylesi bir örneğinin hiç görülmediğini dile getirdi.

Oxfam’ın yayınladığı veriler, dünyanın en zengin beş kişisine ait servetin, 2020 yılından bu yana her saat 14 milyon dolar arttığını ve toplam servetlerinin 405 milyar dolardan, 869 milyar dolara yükseldiğini ortaya koyuyor. Bütün dolar milyarderlerinin toplam serveti ise küresel enflasyon oranından üç kat daha hızlı büyümüş durumda.

Diğer tarafta ise raporda, dünya genelinde en yoksul kesimi oluşturan 4,77 milyar insanın, bir başka deyişle dünya nüfusunun yüzde 60’ının servet kaybının, 2020’den bu yana 20 milyar dolara ulaştığı vurgulanıyor. 791 milyon işçinin maaşlarının enflasyon oranında artmadığı ve her bir işçinin son iki yılda ortalama bir maaş kaybı olduğu da raporun aktardığı çarpıcı verilerden biri.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Oxfam Almanya’nın Yönetim Kurulu Başkanı Serap Altınışık, yaşanan bu ekonomik adaletsizlik sebebiyle toplumun giderek artan bir baskı ile karşı karşıya olduğunu dile getirerek, “Bir yanda milyarlarca insan pandeminin artçı dalgaları, enflasyon ve savaşa katlanmak zorunda kalırken, diğer yanda milyarderlerin servetlerinde patlama yaşanıyor” diyor.

Bu eşitsizliğin, cinsiyete özgü ve ırkçı ayrımcılığı, daha da mağdur olan kadınlar ve beyaz olmayan insanlar gibi marjinalize edilen gruplara karşı körüklediğini belirten Altınışık, “Demokrasinin altı oyuluyor ve bu durum iklim krizinin bir felakete doğru gitmesinde büyük rol oynuyor” ifadelerini kullanıyor.

Oxfam’a göre gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaltılması için küresel çapta varlık vergisi uygulamasına geçilmeli. Buradan elde edilecek kaynağın, iklim koruma, eğitimin yaygınlaştırılması, sağlık hizmetleri ve sosyal güvence alanlarında kullanılabileceğini belirtti.

Paylaşın

Hazine’nin Toplam Borcu 6,5 Trilyon Liraya Yükseldi

2023 yılında hem devletin hem de vatandaşın borcu arttı. Hazine’nin borçları bir yılda 4 trilyon liradan, 6,5 trilyon liraya yükseldi. Vatandaşın bankalara olan borçları ise 1,1 trilyon lira artarak 2,7 trilyon liraya ulaştı.

Konuya ilişkin değerlendirme yapan CHP’li Vehbi Bakırlıoğlu, “Bankalara olan borçları nedeniyle 2,3 milyon kişi takibe düşmüştür. 2023 yılın ocak-kasım döneminde 780 bin 650 kişi bankalara olan bireysel kredi borcunu, 767 bin 663 kişi ise kredi kartı borcunu ödeyemediği için tarafından icra takibine alındı.

Sadece 2023 yılında icra dairelerine gelen dosya sayısı rekor üstüne rekor kırarak 13 milyonu geçti. 2024 borç yılı olacak, ek bütçeler, yetki kanunları ile Cumhurbaşkanına ek borçlanma yetkisi verildi. Devlet borcun faizini bile ödemek için borç almak zorunda. Hem devlet hem de vatandaş borç batağının içinde” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aralık ayına ilişkin nakit gerçekleşmelerini açıkladı. Buna göre Hazine nakit dengesi Aralık’ta 197 milyar lira açık verdi. Bakanlık 2023 yılının tamamında nakit dengesinin 625,5 milyar lira açık verdiğini duyurdu. Aralık’ta faiz dışı denge 168,8 milyar lira olarak gerçekleşirken 2023 genelinde faiz dışı açık 71,1 milyar lira oldu.

2023 yılında hem devletin hem de vatandaşın borcu arttı. Hazine’nin borçları bir yılda 4 trilyon liradan, 6,5 trilyon liraya yükseldi. Bunun 6,3 trilyonu yani yüzde 97’si AKP dönemlerinde gerçekleşti. Türkiye brüt dış borç stoku 482,6 milyar dolara ulaştı.

Sol Haber’in aktardığına göre; Konuyla ilgili açıklama yapan ve “2024 borç yılı olacak” diyen CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, vatandaşın bankalara olan borçlarınınsa 1,1 trilyon lira artarak 2,7 trilyon liraya ulaştığını belirtti.

Tüketici kredileri borcu 421 milyar lira artarak 1 trilyon 557 milyara, kredi kartı borçları ise 661 milyar lira artışla 1 trilyon 114 milyar liraya ulaştı. Çiftçilerin borcuysa 568 milyar liraya çıktı.

Borç miktarı arttıkça icra takibe düşenlerin sayısının da arttığını ifade eden Bakırlıoğlu şunları söyledi: “Bankalara olan borçları nedeniyle 2,3 milyon kişi takibe düşmüştür. 2023 yılın ocak-kasım döneminde 780 bin 650 kişi bankalara olan bireysel kredi borcunu, 767 bin 663 kişi ise kredi kartı borcunu ödeyemediği için tarafından icra takibine alındı. Sadece 2023 yılında icra dairelerine gelen dosya sayısı rekor üstüne rekor kırarak 13 milyonu geçti.

2024 borç yılı olacak, ek bütçeler, yetki kanunları ile Cumhurbaşkanına ek borçlanma yetkisi verildi. Devlet borcun faizini bile ödemek için borç almak zorunda. Hem devlet hem de vatandaş borç batağının içinde.”

Paylaşın

2024’e “Enflasyon Ve Hayat Pahalılığı” Damgasını Vuracak

2024 yılında Türkiye’nin en büyük sorunları enflasyon ve hayat pahalılığı olacak. Onu daha yüksek vergiler ve göçmenler izleyecek. Yeni salgınlar ve susuzluk ise en gerilerden geliyor. Nitelikli insan kaynağına erişim ve bölgesel savaşlar diğer sorunlar oldu.

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlerden sonra Türkiye açısından her şeyin daha kötü olacağı da düşünülüyor.

Araştırma şirketi AGS Global tarafından 26-30 Aralık 2023 tarihleri arasında 224 beyaz yakalının katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre; her 10 katılımcıdan 6’sı 2024 yılından dünya ve Türkiye adına 2023 yılına kıyasla daha az ümitli olduğunu söylerken, yeni yıldan ümitli olanların oranı ise yüzde 25.

Birgün’ün aktardığına göre; 2024 yılında beyaz yakalılara göre Türkiye’nin en büyük sorunları enflasyon ve hayat pahalılığı olacak.  Onu daha yüksek vergiler ve göçmenler izleyecek. Yeni salgınlar ve susuzluk ise en gerilerden geliyor. Nitelikli insan kaynağına erişim ve bölgesel savaşlar diğer sorunlar oldu.

Araştırmaya göre beyaz yakalıların yarısına yakını yerel seçimlerden sonra Türkiye açısından her şeyin daha kötü olacağını düşünürken iyimserler ise yüzde 8,9 ile oldukça küçük bir kesim tarafından temsil ediliyor. Yüzde 39,3’lük bir kesim ise uzun sayılabilecek bir süre seçim olmamasını Türkiye açısından olumlu bir süreç olarak kabul ediyor.

Diğer yandan, beyaz yakalıların yüzde 39,3’ü enflasyonun ivme kaybetmesi için 2026 yılı sonrasının beklenmesi gerektiğini düşünen karamsarlardan oluştu.

Araştırmanın ilginç çıktılarından biri ise beyaz yakalıların 2024 yılında kariyerlerinden beklentilerine ilişkin. Buna göre yüzde 39,3’lük bir kesim 2024 yılında kariyerlerinden ümitli olduğunu söylerken, onu kariyeri adına ümitsiz olanlar  izliyor. 4 beyaz yakalıdan biri ise kariyerinin 2024 yılındaki akıbeti hakkında kararsız olduğunu ifade ediyor.

Kariyerle ilgili en büyük üç endişe ise sırasıyla yüzde 51,8 yetersiz maaş, yüzde 46,4 hedefsiz-motivasyonsuz kalmak ve yüzde 30,4 yetersiz özlük hakları olarak sıralanıyor. İşten ayrılmak ve istediği firmaya geçememek ise yüzde 17,9’ar ile takipçi endişe kaynakları.

Araştırmaya katılan beyaz yakalılara 2024’te en çok hangi kalemler için bütçe ayıracakları sorulduğunda enflasyonist etki karşımıza çıkıyor. Buna göre beyazların yüzde 60,7’si gıdaya, yüzde 42,8’i sağlığa ve yüzde 41,1’i ise kiraya daha çok harcayacağını söyledi.

Paylaşın

Son 20 Yılda Emekliler İçin En Kötü Dönem: 2023

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, veriler yaşanan derin ekonomik krizi gözler önüne seriyor. Derin ekonomik krizden en çok etkilenenler ise sabit gelirliler, özellikle emekliler.

Resmi verilere göre son 20 yılda emekliler için en kötü dönem 2023 yılı oldu. En düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 2003 yılından bu yana hiç bu kadar düşmemişti.

2003 yılında en düşük 4a emekli maaşının asgari ücrete oranı 1,47’ydi. Yani en düşük emekli maaşı asgari ücretin 1,5 katıydı. 2023 yılının ikinci yarısında ise bu oran 0,66’ye geriledi. Yani, en düşük emekli maaşı asgari ücretin üçte ikisi yapıyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK-AR) verilerine göre de Aralık 2002’de ortalama emekli sandığı aylığı asgari ücretin 2,7 katı iken Temmuz 2023’te bu oran 0,9’a geriledi.

Euronews Türkçe, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerinden yola çıkarak 2001-2023 yılları arasında en düşük 4a emekli maaşı ile net asgari ücreti karşılaştırdı.

Buna göre AK Parti’nin iktidar yıllarının başında 2003 yılında net aylık asgari ücret 226 lira idi. 4a en düşük emekli maaşı ise 332 liraydı. En düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 1,47’ydi. Bu da son 20 yıldaki en yüksek oran olarak kayıtlara geçti.

2016 yılına kadar en düşük emekli maaşı hep asgari ücretten fazla oldu. Ancak bu oran kademeli olarak düştü.

2016 yılında ise işin seyri değişti. 4a en düşük emekli maaşı net asgari ücretten daha düşük hale geldi. Asgari ücret bin 301 lira olurken emekli maaşı bin 265 lira oldu. Böylece en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 1’in altına düşerek 0,97 oldu.

Sonraki yıllarda da bu durum benzer eğilimde sürdü. Asgari ücret, en düşük emekli maaşından yüksek seyretti. Ancak durum emekliler lehine bozulmaya devam etti.

2022’in ilk yarısında bu oran 0,74’e kadar düştü. 2023 başında 0,69’u gören en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 2023 ikinci yarısında ise 0,66’ye kadar geriledi. Yani, 4a en düşük emekli maaşı alan bir kişi asgari ücretin üçte ikisi maaş alıyor.

DİSK-AR’ın raporu da son 20 senede maaşların emekliler aleyhine nasıl değiştiğini gösteriyor. Aralık 2002-Temmuz 2023 arasında ortalama emekli sandığı aylığı asgari ücretin 2,7 katı iken 0,89 katına geriledi.

Aynı dönemde en düşük SSK emekli aylığının asgari ücrete oranı da 1,39 kattan 0,66 kata geriledi. En düşük Bağ-Kur esnaf emekli aylığının asgari ücrete oranı da 0,81 kattan 0,66 kara geriledi. Ortalama memur maaşı ise 3,14 kattan 1,97 kata düştü.

Aralık 2002-Temmuz 2023 arasında net asgari ücret nominal olarak 62 kat artış gösterdi. En düşük memur maaşı da 52 kat yükseldi. Ortalama memur emekli aylığı ise aynı dönemde sadece 20 kat arttı.

DİSK-AR’ın aynı raporu asgari ücretin nasıl giderek ortalama ücret (ortalama maaş) haline geldiğini de gösteriyor.

Bu ne demek? Asgari ücrete yakın kazanan işçi oranının giderek yükselmesi demek. Bu olurken asgari ücretten daha yüksek kazananların oranlarının düşmesi anlamına geliyor.

Türkiye’de 10 işçiden 6’sı asgari ücretin yüzde 20 fazlasının altında çalışıyor. Bu oran 20 sene önce 10 kişide 4’tü.

Paylaşın

Türkiye’de 10 İşçiden 6’sı Açlık Sınırının Altında Kazanıyor

Türkiye’de asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında kazananların oranı da son 20 senede yüzde 39,1’den yüzde 58,4’e ulaştı. Bu kişiler de 2023’ün ikinci yarısında aylık en fazla 13 bin 682 lira kazanıyor.

TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre Kasım 2023’te 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 14 bin 25 lira. Buda 10 işçiden 6’sının açlık sınırının altında bir ücret kazandığını gösteriyor. Bu oran 20 yıl önce 10 kişide 4 civarındaydı.

Asgari ücretin açlık sınırını geçtiği aylar oldukça sınırlı. Bu da işçilerin önemli bir bölümünün açlık sınırı altında yaşadığını gösteriyor. Milyonlarca işçinin gözü 2024 yılı için açıklanacak asgari ücrette. 2024 yılında asgari ücrete bir kez zam gelebileceği yönünde tartışmalar da var.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK-AR) hazırladığı “Asgari Ücret Araştırması 2024” raporu asgari ücretin nasıl giderek ortalama ücret haline geldiğini gösteriyor.

Bu ne demek? Asgari ücrete yakın kazanan işçi oranının giderek yükselmesi demek. Bu olurken asgari ücretten daha yüksek kazananların oranının da düşmesi demek.

Buna göre AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında asgari ücretten düşük maaş alan işçilerin oranı yüzde 24,4 iken bu oran 2022 yılında yüzde 33,8’e çıktı.

Asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve bunun altında alanların oranı da aynı dönemde yüzde 27,8’den yüzde 37,5’e yükseldi. Asgari ücretin yüzde 10 fazlası ve bunun altında alanların oranı da yüzde 30,7’den yüzde 38,4’e ulaştı.

Her 10 işçiden 4’ü asgari ücret sınırında

Dolayısıyla her 10 işçiden 4’ü asgari ücret komşuluğunda yer alıyor. Bu; asgari ücrete yakın bir ücret elde edenler (asgari ücretin yüzde 5 veya yüzde 10 fazlası) ile bunun altında bir ücret alanları belirtmek için kullanılan bir kavram.

Buna göre işçilerin yüzde 38,4’ü 2023 ikinci yarısında aylık 12 bin 542 lira veya bundan daha az bir maaş alıyor. Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında kazananların oranı da son 20 senede yüzde 39,1’den yüzde 58,4’e ulaştı. Bu kişiler de 2023’ün ikinci yarısında aylık en fazla 13 bin 682 lira kazanıyor.

TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre Kasım 2023’te 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 14 bin 25 lira. Buda 10 işçiden 6’sının açlık sınırının altında bir ücret kazandığını gösteriyor.

Asgari ücretin yüzde 50 fazlası ve altında aylık alanların oranı da bu dönemde yüzde 49,2’den yüzde 69’a vardı. 10 işçiden yedisi aylık 17 bin 103 lira veya bundan daha az kazanıyor.

Asgari ücretin iki katı ve altında kazananların oranı 2002-2022 arasında yüzde 59,9’dan yüzde 81,9’e çıktı. Asgari ücretin iki katından fazla kazananların oranı da yüzde 40,1’den yüzde 18,1’e geriledi.

DİSK-AR’ın resmi verilerden yola çıkarak hazırladığı bu veriler asgari ücret ve buna yakın kazanan işçilerin büyük bir çoğunluk haline geldiğini; aynı dönemde asgari ücretin iki katından fazla kazananların oranının da hızla düştüğünü ortaya koyuyor.

Avrupa’da durum nasıl?

AB İstatistik Ofisi Eurostat Avrupa’da asgari ücretin yüzde 5’inin fazlasının altında kazananların oranı açıklıyor. En çok açıklanan yıl ise 2018. Eurostat verilerinde Türkiye’nin bulunduğu son dönem ise 2010 yılı. Bundan dolayı Türkiye ile Avrupa verilerini kıyaslarken bunu dikkate almak gerekiyor.

DİSK-AR’ın açıkladığı asgari ücretin yüzde 5’inin altında kazanan verisi ile karşılaştırma olabilir. Ancak Eurostat verileri 10 ve üstü çalışan istihdam edilen firmalardan elde edildiği ve eksik bildirim içerdiğinden bu da tam doğru biraz kıyas olmuyor. Yine de yakın bir karşılaştırmadan söz edilebilir.

Bunun dışında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) açıkladığı sigortalı çalışan istatistiklerinden tam olarak asgari ücretle çalışanların oranı tespit edilebilir.

Buna göre Avrupa’da asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında kazananların oranı oldukça düşük. Türkiye dışında en yüksek oran yüzde 15,2 ile Slovenya’da. İspanya ve Belçika’da bu oran 2018 yılında yüzde 1’in altındaydı. Fransa’da asgari ücrete yakın kazananların oranı yüzde 11,6 iken bu oran Almanya’da yüzde 6,6.

Eurostat’ın açıkladığı 2010 Türkiye verisi ise yüzde 42,9 idi. DİSK-AR’ın açıkladığı 2017 verisine göre Türkiye’de işçilerin yüzde 51,4’ü asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında kazanıyordu. DİSK-AR’ın 2022 verisi ise yüzde 37,5.

Bunun dışında SGK’nın tam olarak asgari ücret kazananları gösterdiği verisinde 2018 oranı yüzde 36,8; 2020 oranı ise yüzde 42 idi. Tanımlar ve hesaplamalarda bazı farklar olsa da asgari ücret civarında kazananların oranının yaklaşık yüzde 40 olduğu görülüyor.

TL bazında aylık net asgari ücrete bakıldığında son yıllarda büyük bir artış dikkat çekiyor. Dolar bazında asgari ücret ise 2002 yılında 115 Dolar iken 2023 yılında 424 Dolar gerçekleşti. Bu AKP iktidarındaki en yüksek ikinci ücret demek.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Bireysel Borçlar 2, 5 Trilyon Liraya Ulaştı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, vatandaşların kredi kartları ile yaptığı borçlanma 2023’ün 10 ayında yüzde 119,2 artışla 991,9 milyar liraya ulaştı.

Aynı dönemde tüketici kredilerindeki artış ise yüzde 34,4 oldu. Böylelikle bireysel kredi kartı borçları ile birlikte Türkiye’deki toplam bireysel borçların büyüklüğü yüzde 59 artışla 2, 5 trilyon TL’ye çıktı.

Türkiye, yüzde 5,9’luk büyüme oranı diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, üçüncü çeyrekte AB, OECD ve G-20 ülkeleri arasında birinci oldu. Ancak, Türkiye ekonomisindeki büyüme ücretli çalışan milyonlarca kişinin gündelik hayatına yansımadı.

Çalışan ücretlerinin büyümeden aldığı pay bir önceki çeyreğe göre azalırken, yılın ilk 10 ayındaki bireysel borçların toplamı ise bir önceki yıla göre yüzde 60’a yakın artışla 2,5 trilyon TL’ye ulaştı. Ekonomideki büyüme ise büyük oranda milyonlarca vatandaşın kredi kartlarıyla borçlanarak yaptıkları harcamalardan ve 6 Şubat depremi sonrasında inşaat sektöründe görülen hareketlilikten kaynaklandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5,9 büyüme kaydetti. Bir önceki çeyreğe göre ise büyüme yüzde 0,3 seviyesinde kaldı. Bu dönemde hane halkı tüketimi büyümeye 7,7 puanla en yüksek katkıyı verdi.

Hane halkı tüketimini 3,4 puanla yatırımlar izledi. Kamu harcamalarının büyümeye katkısı ise 0,7 puanda kaldı. Öte yandan mal ve hizmet ithalatı 2023 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 14,5 artarken, ihracatın büyümesi ise yüzde 1,1 seviyesinde kaldı.

Türkiye’de çalışanların büyümeden aldığı pay da, üçüncü çeyrekte de bir önceki çeyreğe göre kan kaybetti. TÜİK verilerine göre, ikinci çeyrekte yüzde 34,3 olan işgücü ödemelerinin katma değer içerisindeki payı üçüncü çeyrekte yüzde 32,2’ye geriledi.

Geçen yılın aynı döneminde ise iş gücünün büyümeden aldığı pay yüzde 26,1 olmuştu. Çalışanların büyümeden aldığı pay 2022’de yüzde 26,5’e gerilemiş ve böylelikle verinin başlangıç yılı olan 1998 yılından bu yana en düşük seviye kaydedilmişti.

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran’a konuşan Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bu yıl asgari ücrete iki kez zam yapılmasının ve kamu çalışanlarının maaş ayarlamalarının geçen yıla göre iş gücünün büyümeden aldığı payı artırdığına işaret ediyor. Ancak Prof. Kozanoğlu, Türkiye’de iş gücünün yani ücretli kesimin ekonomideki büyümeden aldığı pay son yıllarda giderek düştüğüne de dikkat çekiyor.

Üçüncü çeyrek büyümesine bakıldığında tüketimde genel bir zayıflama görülse de vatandaşların borçlanarak harcama eğiliminin devam ettiğini vurgulayan Kozanoğlu, “28 Mayıs seçimlerinden sonra yapılan faiz artışları yaz aylarında yavaşlamıştı. Bu da ihtiyaç kredisi ve kredi kartı faizlerinin de yavaş artmasına neden oldu. Bu nedenle borçlanarak harcama eğilimi üçüncü çeyrekte de devam etti” diyor.

Şu anda milyonlarca insanın harcamalarını büyük oranda nakit para ile değil, kredi kartlarıyla yaptığını ifade eden Prof. Kozanoğlu, “Örneğin sadece bu hafta 30 milyar TL’nin üzerinde kredi kartı harcaması yapıldı ve toplam kredi kartı harcamaları 2023’te 1 trilyon TL’yi geçmiş oldu” şeklinde konuşuyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, Türkiye’de vatandaşların kredi kartları ile yaptığı borçlanma 2023’ün 10 ayında yüzde 119,2 artışla 991,9 milyar liraya ulaşmıştı. Aynı dönemde tüketici kredilerindeki artış ise yüzde 34,4 oldu. Böylelikle bireysel kredi kartı borçları ile birlikte Türkiye’deki toplam bireysel borçların büyüklüğü yüzde 59 artışla 2, 5 trilyon TL’ye çıktı.

Özellikle üçüncü çeyrekte otomotiv, mobilya ve beyaz eşya harcamalarında bir yavaşlama olmasına rağmen, başta gıda olmak üzere temel ihtiyaç maddeleri konusunda borçlanarak harcamanın devam ettiğini vurgulayan Prof. Kozanoğlu, “Enflasyon beklentisinin hala yüksek olması nedeniyle ben de dahil tüm vatandaşlar, temel ihtiyaç maddeleri almaya öncelik veriyoruz” diyor.

TÜİK verilerine göre, yüzde 5,9’luk büyümeye en büyük katkı hane halkı harcamalarından gelse de, üçüncü çeyrekte hane halkı tüketimi 2020’nin son çeyreğinden bu yana ilk kez daraldı. TÜİK’e göre, iç talep üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,7 düştü.

“Ekonominin yavaşlamaya başladığını görebiliyoruz”

İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ege Yazgan, Merkez Bankası’nın faizi 6 ay içinde yüzde 8,5’ten yüzde 40’a çıkarması ile birlikte iç talepte yavaşlamanın da başladığını söylüyor. Yılın son 3 ayında da tüketimdeki azalmanın devam edeceğini ifade eden Prof. Yazgan, “Son verilerden Türkiye ekonomisinin yavaşlamaya başladığını görebiliyoruz” diyor.

2023 yılının ilk 10 ayında yüksek enflasyon nedeniyle vatandaşların satın alma gücünün eridiğine işaret eden Prof. Yazgan, “Yılın geri kalanında ise başta kiralar olmak üzere fiyat artışlarında bir miktar azalma göreceğiz. Yani enflasyonda kısmi bir iyileşme görecek olsak da, gelecek aylar açısından enflasyonun yeniden yükselip yükselmeyeceğini öngörmek zor” değerlendirmesinde bulunuyor.

Peki Türkiye ekonomisini 2024’te nasıl bir büyüme tablosu bekliyor?

Prof. Hayri Kozanoğlu’na göre, yeni yılın başına hem asgari ücret hem de kamu ve özel sektördeki maaş ayarlamaları yılın ilk aylarında tüketici harcamalarında bir artışa yol açacak. Hükümetin 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimlere kadar ekonomiyi canlı tutmaya çalışacağını kaydeden Prof. Kozanoğlu, şu değerlendirmede bulunuyor:

“Belki bu süreçte 7500 TL’lik çok düşük emekli maaşlarını da düzeltmeye yönelik bir hamle yapılabilir. Ama seçim sonrasında aydan aya vatandaşların satın alma gücü gerileyecek. Enflasyonun hızında bir yavaşlama görülse bile, 2024’ün sonuna kadar her ay hanelerin refah düzeyinde gerileme olacak.”

Bu arada Paris merkezli Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) tarafından yayınlanan ‘Ekonomik Görünüm’ raporunda Türkiye büyüme beklentisi yükseltildi. OECD, 2023’ün tamamı için Türkiye’ye ilişkin büyüme beklentisini yüzde 4,3’ten yüzde 4,5’e yükseltti.

OECD’nin Türkiye ekonomisinin büyümesi konusunda 2024 beklentisi yüzde 2,9, 2025 beklentisi ise yüzde 3,2 oldu. Öte yandan Türkiye’ye ilişkin enflasyon tahminleri de artırıldı. 2023 enflasyon beklentisi yüzde 52,1’den yüzde 52,8’e, 2024 tahmini de yüzde 39,2’den yüzde 47,4’e yükseltildi.

Paylaşın

Borcunu Zamanında Ödeyen İller Belli Oldu!

Borcuna en sadık il takipteki alacakların toplam nakdi krediye oranı yüzde 0,59’la Çankırı oldu. Çankırı’dan sonra takibe düşme oranının en düşük olduğu iller Denizli, Nevşehir, Siirt, Kastamonu ve Aksaray oldu.

Takipteki alacak oranının en yüksek olduğu ilk 5 şehir ise yüzde 3,9 Konya, yüzde 3 Diyarbakır, yüzde 2,4 Mardin, Hakkari yüzde 2,2 ve yüzde 2,2 Adana şeklinde sıralandı.

Türkiye genelinde kredilerin takibe dönüşüm oranının en yüksek ve en düşük olduğu iller belli oldu.

Ekonomim’den İbrahim Ekinci’nin haberine göre, takipteki alacak oranının en yüksek olduğu ilk ise yüzde 3,9 ile Konya oldu.

Borcuna en sadık il ise takipteki alacakların toplam nakdi krediye oranı yüzde yüzde 0,59’la Çankırı oldu.

Takipteki alacak oranının en yüksek olduğu ilk 5 şehir ise yüzde 3,9 Konya, yüzde 3 Diyarbakır, yüzde 2,4 Mardin, Hakkari yüzde 2,2 ve yüzde 2,2 Adana şeklinde sıralandı.

Çankırı’dan sonra takibe düşme oranının en düşük olduğu iller de Denizli, Nevşehir, Siirt, Kastamonu ve Aksaray oldu.

Paylaşın

Derin Yoksulluk, ABB’nin Sosyal Yardım Verilerine Yansıdı

2023 itibarıyla Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden (ABB) sosyal yardım alan kişi sayısı 203 bine ulaştı. Başkent’te, belediyeden sosyal yardım alan kişi sayısında 2019-2023 döneminde yaşanan artış, yüzde 56 olarak gerçekleşti.  

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), ekonomik sıkıntı içerisindeki yurttaşların gıda, temizlik malzemesi, yakacak, ekmek, eğitim (bot-kaban, çanta, kırtasiye) gibi ihtiyaçlarını karşılıyor.

İktidar eliyle yaratılan ekonomik kriz, milyonlarca yurttaşı yoksulluğa mahkûm etti. Türkiye’de 7’den 77’ye tüm yurttaşlar, sosyal yardımlara mecbur bırakıldı.

Aile ve Sosyal Bakanlığı’nın verileri başta olmak üzere, sosyal yardımlara yönelik hemen her resmi veri, Türkiye’deki derin yoksulluğa ortaya koydu.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce (ABB) doğalgaz ödeme desteği, gıda, kırtasiye, kantin ve servis ücreti yardımı olarak gerçekleştirilen sosyal yardımlara yönelik veriler, çarpıcı gerçeği açığa çıkardı.

Mansur Yavaş’ın ABB Başkanlığı’na seçildiği 2019 yılında 130 bin olan sosyal yardım alan kişi sayısının dört yılda 73 bin arttığı tespit edildi.

Türkiye’deki krizin daha da derinleşmesine yol açan Covid-19 salgını döneminin de etkisiyle 2023 itibarıyla ABB’den sosyal yardım alan kişi sayısı 203 bine ulaştı. Başkent’te, belediyeden sosyal yardım alan kişi sayısında 2019-2023 döneminde yaşanan artış, yüzde 56 olarak gerçekleşti.

ABB, ekonomik sıkıntı içerisindeki yurttaşların gıda, temizlik malzemesi, yakacak, ekmek, eğitim (bot-kaban, çanta, kırtasiye) gibi ihtiyaçlarını karşılıyor. Başkent’te toplam 36 sosyal yardım başvuru merkezi bulunuyor.

Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’nın sosyal yardım verileri de Türkiye’deki aşırı yoksulluk çeken kişi sayısının büyüklüğünü ortaya koyuyor. Aşırı yoksulluk çeken ve bakanlığın Aile Destek Programı kapsamına alınan kişi sayısı, aylara göre şöyle sıralanıyor:

Nisan: 3,3 milyon hane,
Mayıs: 3,5 milyon hane,
Haziran: 3,5 milyon hane,
Temmuz: 3,7 milyon hane.

Paylaşın