Çocuğunuzun Bir ‘Dahi’ Olduğuna Dair İşaretler

Farklı niteliklere ve büyüme özelliklerine sahip olsalar da her çocuk benzersizdir. Bir çocuğun olağanüstü yeteneklere sahip olduğunu gösteren bazı işaretleri tanımak, çocuğa doğru desteği ve teşviki sağlamak açısından çok önemli olabilir. 

Haber Merkezi / Zekanın çeşitli şekillerde ortaya çıktığını kabul ederek ‘dahi’ kavramına hassasiyetle yaklaşmayı unutmadan çocuğunuzun olağanüstü yetenekler sergilediğini gösteren bazı işaretler şunlar olabilir:

Erken gelişim: Üstün yetenekli çocuklar, gelişimsel dönüm noktalarına akranlarından daha erken ulaşabilirler. Bu, erken dil edinimini, gelişmiş motor becerileri veya hızlandırılmış bilişsel gelişimi içerebilir.

Olağanüstü hafıza: Olağanüstü bir hafıza, üstün yetenekli çocuklar arasında yaygın bir özelliktir. Kapsamlı kelime dağarcığı, olayları dikkate değer bir doğrulukla, bilgileri ayrıntılı olarak hatırlama gibi.

Merak ve soru sorma: Üstün yetenekli çocuklar, sıklıkla yüksek bir merak duygusu ve keşfetmeye yönelik doğal bir eğilim sergilerler. Derinlemesine sorular sorabilir, olayların ‘nedenini’ ve ‘nasıl’ını anlamaya çalışabilir ve çok çeşitli konulara ilgi gösterebilirler.

Hızlı öğrenme yeteneği: Bu çocuklar, genellikle okumaya erken ilgi duyarlar ve yaşlarının çok ötesinde ileri düzeyde okuma becerileri geliştirebilirler. Daha karmaşık edebiyata ilgi duyabilirler ve yaşlarına göre geniş bir kelime dağarcığına sahip olabilirler.

Yaratıcılık ve hayal gücü: Üstün yetenekli çocuklar, genellikle canlı bir hayal gücüne, özgün düşünme ve sorunlara yenilikçi çözümler bulma becerisine sahiptirler.

Olağanüstü problem çözme becerileri: Bu çocuklar, genellikle karmaşık problemleri çözmede başarılıdırlar. Zorluklara farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilir, eleştirel düşünebilir ve yaratıcı çözümler geliştirebilirler.

Paylaşın

Her 5 Öğrenciden Biri Haftada En Az Bir Kez Öğün Atlıyor

Türkiye’de her beş çocuktan birinin parası olmadığı için haftada en az bir kez yemek yiyemediği ortaya çıktı. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 1,9’u “her gün” veya “neredeyse her gün” öğün atladığını bildirdi. 

“Haftada 4 ila 5 kez” diyenlerin oranı yüzde 1,8 olurken öğrencilerin yüzde 4,8’i de “haftada 2 ile 3 kez” yanıtını verdi. “Haftada yaklaşık 1 kez” diyenlerin oranı ise yüzde 10,8 oldu. Böylece haftada en az bir kez öğün atlayan öğrencilerin toplam oranı yüzde 19,3 oldu.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2022 sonuçlarına göre matematik puanı ile öğrencilerin öğün atlaması arasında ilişki bulunuyor. Öğün kaçırma oranı arttıkça matematik puanı da düşüyor. Öğrencilerin maddi imkansızlık nedeniyle aç kalmasında Türkiye (yüzde 19,3) OECD ortalamasının (yüzde 8,2) oldukça üzerinde.

Ortalama matematik puanında ise Türkiye (453), OECD ortalamasının (472) altında yer alıyor. OECD, PISA sonuçlarında ülkeler arasındaki farklılıkları anlamak için sosyo-ekonomik koşullara ilişkin sorulara da yer veriyor. Bunlardan birisi de “Son 30 gün içinde gıda alacak parası olmadığı için yemek yiyememe” oldu.

Rapora göre Türkiye’de yaklaşık her beş çocuktan birinin parası olmadığı için haftada en az bir kez yemek yiyemediğini ortaya koydu. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 1,9’u “her gün” veya “neredeyse her gün” öğün atladığını bildirdi.

“Haftada 4 ila 5 kez” diyenlerin oranı yüzde 1,8 olurken öğrencilerin yüzde 4,8’i de “haftada 2 ile 3 kez” yanıtını verdi. “Haftada yaklaşık 1 kez” diyenlerin oranı ise yüzde 10,8 oldu. Böylece haftada en az bir kez öğün atlayan öğrencilerin toplam oranı yüzde 19,3 oldu.

OECD ortalaması ise yüzde 8,2’de kaldı. Grafikteki listede OECD üyesi olmayan ülkeler de bulunduğu için Türkiye orta sıralara yakın görünüyor. Ancak üyeler arasında Türkiye zirvede bulunuyor. “Aç kalma” oranı ABD’de yüzde 13, Birleşik Krallık’ta yüzde 10,5 ve Fransa’da yüzde 8,5.

PISA’da Türkiye’nin matematik okuryazarlığı sonucu 453 puan oldu. OECD ortalaması 472 puan. Türkiye bu alanda AB ülkelerinden Yunanistan (430), Romanya (428), Kıbrıs (418) ve Bulgaristan (417) geride bıraktı. Sonuçlara ilişkin Andreas Schleicher’in yazdığı “Anlayış ve Yorumlamalar” başlıklı OECD raporunda öğrencilerin aç kalması ve matematik başarısı da ele alınıyor.

Dünyanın birçok yerinde gıda krizi yaşandığına dikkat çeken rapor “PISA sonuçları milyonlarca öğrencinin- en zengin ülkelerden bazıları da dahil olmak üzere beslenmek için zorluk yaşadığını gösteriyor” uyarısında bulundu.

Türkiye’de öğün atlayan öğrencilerin oranının yüzde 19 olduğuna dikkat çeken raporda “Öğrencilerin karınları gurulduyorsa, etkili bir şekilde öğrenmeleri pek olası değil.” yorumuna yer verildi.

Okullarda ücretsiz öğle yemeği önerisi

Birçok ülkenin halihazırda okul yemeği programları uyguladığını belirten OECD raporu bunların zor durumdaki çocuklar ve haneler için bir güvenlik ağı oluşturduğuna dikkat çekti.

Rapor, politika yapıcılara çağrıda bulunarak, ücretsiz öğle yemeğinin daha fazla çocuğun okula gitmesini sağlayacağı tavsiyesinde bulunuyor. Raporda son bir haftada öğün kaçırdığını söyleyenlerin oranı ile matematik puanları arasında negatif ilişki olduğunu gösteren grafik bulunuyor.

PISA araştırması OECD tarafından 15 yaş grubunda örgün eğitime devam eden öğrencilerin matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı, okuma becerilerini değerlendirmek ve ülkeleri karşılaştırabilmek için yapılıyor.

Türkiye, PISA araştırmasına 2003’ten bu yana yer alıyor. PISA 2022 nihai uygulaması, Türkiye’de 19 Nisan-13 Mayıs 2022’de 60 ilden 196 okul ve 7 bin 250 öğrencinin katılımıyla bilgisayar tabanlı gerçekleştirildi. Türkiye’nin matematik puanı 2008 yılında 454 puan ile zirveyi görmüştü. En düşük değer ise 2015 yılında 420 puan olmuştu.

PISA sonuçlarında “matematik kaygı endeksi” de yer alıyor. Türkiye bu alanda oldukça üst sıralarda. Türkiye’nin puanı 0,59 iken OECD ortalaması 0,17 puan.

Öte yandan, Türkiye’de okullar arasındaki fark da dikkat çekici. Türkiye’de matematik performansında okullar arasındaki farklılık, OECD ülkelerindeki ortalama toplam farklılıkla karşılaştırıldığında en büyük farklılıklar arasında.

OECD raporunda sosyo-ekonomik durumun matematik sonuçlarını açıklamada önemli bis gösterge olduğu vurgulanıyor. AB İstatistik Ofisi Eurostat’ın 2022 yılı verilerine göre Türkiye “çocuklarda yoksulluk veya sosyal dışlanma riski”nde Avrupa’nın zirvesinde yer alıyor.

Türkiye’de çocukların yüzde 45’i yoksulluk veya sosyal dışlanma riski yaşarken bu oran AB’de yüzde 25. Okullarda ücretsiz yemek konusunda Türkiye ve Avrupa’da farklı uygulamalar bulunuyor.

AB’de 5 ülkede ücretsiz yemek uygulaması var. 10 ülkede sosyal yardım alanlar veya geliri düşük olan ailelerin çocuklarına ücretsiz yemek veriliyor. Türkiye ise okul öncesi öğrenciler başta olmak üzere bu imkanı yaygınlaştırmayı planlıyordu ancak hayata geçip geçmeyeceği belirsiz.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Bir Milyon 858 Bin Çocuk Sosyal Yardımla Okula Gidebiliyor

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan programa göre, bu yıl ekonomik güçlükle mücadele eden bir milyon 858 bin 482 kişiye, çocuklarının okula gidebilmesi için Şartlı Eğitim Yardımı yapıldı.

Bu kapsamda ailelere toplam 1,2 milyar TL ödenirken hane başına sağlanan yardımın miktarı ise tartışma yaratacak türden. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sitesinde yer alan bilgilere göre, ilköğretime devam eden bir kız çocuğu için aylık 100 TL, oğlan çocuğu için de 90 TL ödeniyor. Ayrıca ortaöğretime giden kız çocuğu için aylık 150 TL, oğlan çocuğu için ise 130 TL yardım yapılıyor.

Türkiye ekonomisinde yüksek enflasyon nedeniyle hayat pahalılığı durdurulamazken yurttaşların yaşamı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Milyonlarca hanenin geçim sıkıntısıyla mücadele ettiği bu tablo, çocukların yaşamını da derinden etkiliyor.

Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan veriler çocuk yoksulluğunun sürdüğünü gözler önüne serdi. Verilere göre 1,5 milyondan fazla çocuk, en temel hakkı olan eğitim ve sağlık hizmetine ancak sosyal yardımlarla erişebiliyor.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan ve Resmi Gazete’de yayınlanan programa göre, bu yıl ekonomik güçlükle mücadele eden bir milyon 858 bin 482 kişiye, çocuklarının okula gidebilmesi için Şartlı Eğitim Yardımı yapıldı. Bu kapsamda ailelere toplam 1,2 milyar TL ödenirken hane başına sağlanan yardımın miktarı ise tartışma yaratacak türden. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sitesinde yer alan bilgilere göre, ilköğretime devam eden bir kız çocuğu için aylık 100 TL, oğlan çocuğu için de 90 TL ödeniyor. Ayrıca ortaöğretime giden kız çocuğu için aylık 150 TL, oğlan çocuğu için ise 130 TL yardım yapılıyor.

Bu yardım, ihtiyaç sahibi olan ailelerin çocuklarının, örgün eğitime devam etmeleri için sağlanıyor. Ancak bu kapsama dahil edilen ailelerin çocuklarının okulda bir ayda dört günden fazla devamsızlık yapmama şartı var. Ayrıca Bakanlığın ödeme yaptığı kişilerin herhangi bir sosyal güvencesinin de bulunmaması gerekiyor. “Fırsat eşitliği ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi” için verilen destek kapsamında, geçen yılın Eylül ayı dahil olmak üzere 2 milyon 438 bin 865 kişiye ödeme yapıldı. Ancak aradan geçen bir yılda 580 bin 383 kişilik azalış yaşandığı görülüyor. Bakanlığın tespit edebildiği sosyal yardıma muhtaç halde olan çocuk sayısı 2021 yılının Ağustos ayında 2 milyon 357 bin 932’ydi. Bu sayı, 2020’nin ağustos ayında ise 2 milyon 451 bin 422 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2022 tarihli verilerine göre Türkiye’de 0-18 yaş arasındaki çocuk ve genç sayısı 22 milyon 578 bin 378. Bunun yüzde 25’ini 1’i 0-4 yaş grubu, yüzde 29,4’ünü 5-9 yaş grubu, yüzde 28,5’ini 10-14 yaş grubu ve yüzde 17,0’si ise 15-17 yaş grubu oluşturuyor.

DW Türkçe’den Uğur Şahin’e açıklamada bulunan Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Prof. Dr. Adnan Gümüş, bu verilerin eğitimdeki eşitsizliğin boyutunu gösterdiğine işaret ediyor. Prof. Dr. Gümüş, yardım alanların sayısına ek olarak ‘çıraklık eğitimi’ olarak bilinen ve çocuk işçiliği tartışmalarına neden olan Mesleki Eğitim Merkezleri’nde bir milyon 300 bin çocuğun bulunduğunu aktarıyor. Ayrıca okullarda hiç kaydı bulunmayan 600 bin çocuğun olduğunu ifade ediyor.

“Yoksulluk nedeniyle eğitimden kopuş yaşandığının” altını çizen Prof. Dr. Gümüş, “400 bin civarında sığınmacı ve göçmen çocuk da var. Buna açıköğretime yönelen çocukları dahil ettiğimizde, 4 milyonun üzerinde bir rakama ulaşılıyor. Bu, milyonlarca çocuğun aşırı yoksulluk altında olduğunu gösteriyor” diyerek tabloyu özetliyor.

Prof. Dr. Gümüş, yoksulluğun derinleştiği, enflasyonunun yükseldiği süreçte yardım alan sayısında yaşanan düşüşe tepki gösteriyor. “Oysa bu rakamların daha da yukarıya çıkması gerekiyor” diyor ve ekliyor:

“Çünkü Türkiye’nin realitesi açık. 4-5 milyon civarındaki yoksul çocuğu aileleriyle birlikte düşünürsek, bu 20 milyon haneye tekabül eder. Onların da açlık sınırı civarında dolaştığı anlamına gelir.”

İktisadi, sosyal ve kültürel eşitliğin sağlanması gerektiğini ifade eden akademisyen, “Toplumsal eşitsizlikleri ve yoksulluğu çözebilirsek, okuldaki eşitsizliği de çözebiliriz” şeklinde konuşuyor.

Benzer tablo, ihtiyaç sahibi olan ailelere, 0-6 yaş arasındaki çocuklarını düzenli olarak sağlık kontrolüne göndermelerini de kapsayan Şartlı Sağlık Yardımı bilançosuna yansıdı. Yıllık Program’da aktarılanlara göre, bu destekten faydalanan sayısı 988 bin 41 oldu. Ağustos ayına dek bu yardım kapsamında yapılan ödemelerin tutarı kayıtlara 646 milyon TL olarak geçti. Derin yoksulluk altındaki hanelere sağlanan yardımın miktarı ise çocuk başına yalnızca aylık 100 TL.

Şartlı Sağlık Yardımı kapsamında hamile olan kadınlara ayda 200 TL, yeni doğum yapmış kadınlara ise en fazla iki ay olmak üzere 300 TL veriliyor. Hastanede doğum yapan annelere de bu yardım kapsamında bir kereliğine 500 TL ödeniyor. Şartlı Eğitim Yardımı’nda olduğu gibi, bu ödemelerden yararlanabilmek için hanede sosyal güvenceli bireyin bulunmaması gerekiyor. Buna ek olarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Mütevelli Heyeti’nin ailenin ihtiyaç sahibi olduğuna kanaat getirmiş olması şart. Geçen yıl bir milyon 230 bin 784, bir önceki yıl ise 1 milyon 198 bin 259 çocuk, sağlık hizmetine bu yardım sayesinde ulaşabilmişti.

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Türkan Günay, yapılan yardım sayısının çok az olduğu düşüncesinde. Prof. Dr. Günay, “Bu kesinlikle ülkedeki çocuk nüfusunu kapsayacak bir şey değil” diyor.

Sağlık sisteminin ebeveynin çocuğu hastaneye götürmesi gerekmeden takip etmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Günay, şunları söylüyor: “Sağlık hizmeti, ailelerin talebi doğrultusunda değil, direkt sağlık hakkı çerçevesinde, herkesin ulaşabileceği şekilde planlanmalı. Sağlık sisteminin şartlı yardıma gereksinim duymayacak biçimde ülkede her çocuğa ulaşması gerekiyor. Bu hem çocuğun hakkı hem de yasal olarak bakanlığın yükümlülüğüdür.”

Sağlık ve eğitim desteğinde yaşanan düşünün aksine, Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) programından yararlandırılan çocuk sayısında artış yaşandığı görülüyor. Yıllık Program’da belirtilenlere göre, ailesinin yanında bakımı sağlanamayan 164 bin 765 çocuk için destek verildi. Çocukların eğitim kademesine göre yapılan ödemeler, 2 bin 500 ila 4 bin 500 TL aralığında değişiyor. Ağustos ayı itibarıyla yapılan ödemelerin toplam tutarı ise 4 milyar 504 milyon 177 bin TL. Bu yardım, temel ihtiyaçları karşılanamadığı için ailesinden koparılma riski bulunan çocuklara yapılıyor. Geçen yıl Eylül ayı itibarıyla bu yardımdan faydalanan “yaşamlarını en düşük seviyede dahi sürdürmekte güçlük çeken” hane sayısı, 145 bin 783’tü.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2024 Yılı Bütçe Teklifi’nde SED kapsamındaki çocuk sayısında artış yaşanacağı öngörülüyor. Bakanlığın, önümüzdeki üç yıla ilişkin tahmini şöyle:

2024: 170 bin çocuk.
2025: 200 bin çocuk.
2026: 210 bin çocuk.

Sosyal politika alanındaki çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Meryem Koray’a göre, bu veriler, sosyal politikanın uygulanmadığının bir göstergesi. Türkiye’nin bir sosyal yardım devletine dönüştüğü görüşünde olan Prof. Dr. Koray, yardıma muhtaç hale gelenlerin sayısının artmasını, “Geçim darlığı ortada. Bu, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumla uyuşan bir gösterge” sözleriyle değerlendiriyor.

Bu sosyal yardım cenderesinden nasıl çıkabilir?

Prof. Dr. Meryem Koray, yurttaşların derin yoksulluğa sürüklenmesini engelleyecek politikalar uygulanması gerektiğine dikkat çekiyor. Fakat önleyici adımların yıllardan beri atılmadığını savunuyor. Prof. Dr. Koray, özellikle gelir dağılımı, işsizlik ve sosyal güvenliğe ilişkin hamlelere işaret ediyor, “Bunlara dair uygulamalar gerekiyordu ki böylece himmete muhtaç olan sayısı artmasın” diyor.

“Neoliberal politikaların uygulandığı dönemlerde, bütün ülkelerde sosyal politikanın gerilediğini” söyleyen Prof. Dr. Meryem Koray, “Türkiye, bunun uç örneklerinden bir tanesi” ifadesini kullanıyor.

Paylaşın

Eğitim Yasağına Meydan Okuyan Afgan Kızları Medreselere Yöneldi

Taliban’ın yönetimi elinde bulundurduğu Afganistan’da kadınlara yönelik eğitim yasağı, kızları medreselere yöneltti. Medreselere kaydolan kızların sayısı son bir yılda ikiye katlandı.

İslami eğitim verilen medreselere ağırlıklı olarak orta okul ve lise çağındaki kız çocukları gidiyor. Erkek çocuklar ise medreselerde farklı saatlerde ve ayrı bölümlerde eğitim görüyor.

Matematik ve edebiyat gibi derslerin yerine, Arapça Kur’an eğitiminin verildiği medreselerde, ayetlerin anlamını öğrenmek isteyen çocuklara ise ayrı dersler veriliyor.

Kabil ve Kandahar’da üç medreseyi ziyaret eden AFP’ye göre, geçen yıldan bu yana medreselere giden kız öğrenci sayısı iki katına çıktı.

Medresede eğitim gören 16 yaşındaki Farah, AFP’ye yaptığı açıklamada “Eğitimden men edildiğimiz için bunalımdaydık. Daha sonra ailem en azından buraya gelmeme karar verdi. Bizim için artık tek açık yer medrese” ifadelerini kullandı.

Avukat olma hayalinin yok edildiğini belirten Farah, yine de ailesi derslere katılmasına izin verdiği için kendini şanslı hissettiğini söyledi.

Daha önce tıp fakültesinde okuyan ancak şu anda Kandahar’daki bir medresede öğretmenlik yapan Hosna ise, “Üniversitede eğitim almak bir gelecek inşa etmemize yardım ediyor, haklarımızın farkında olmamızı sağlıyordu. Ama medreselerde birg gelecek yok. Buraya başka çareleri olmadığı için geliyorlar” dedi.

Afganistan’da eğitim çıkmazı

Afgan hükümetine yakın bazı yetkililere göre, kararlar dini lider Hibatullah Akhundzada ve çevresinde bulunan bazı dini danışmanlar tarafından alınıyor.

Kendi İslami emirliğini inşa eden Akhundzada, aynı zamanda yüzlerce yeni medresenin inşa edilmesi talimatını da veren isim.

Kabil’deki yetkililer kız çocuklarına getirilen okul yasağına gerekçe olarak, ayrı sınıflar ve İslami üniformaların eksikliğini gösteriyor. Ancak hükümet okulların er ya da geç açılacağı konusunda halen ısrarcı.

Eğitime getirilen engeller Taliban yönetimiyle uluslararası toplum arasında uzlaşma sağlanamayan temel konulardan biri. Dünya üzerinde hiçbir ülke Taliban hükümetini tanımıyor. Taliban ise nüfusun yarısından fazlasının açlıkla mücadele ettiği ülkede ekonomiyi su üzerinde tutmaya çalışıyor.

Medreselerde verilen eğitim

Sadece İslami eğitimin verildiği medreselerde verilen eğitimin kalitesi de tartışma konusu. Uzmanlar, medreselerin çocukları iş yaşamına hazırlayacak eğitimi vermekten uzak olduğunu söylüyor.

Dini konular üzerine konuşmak için yerel televizyonlara sık sık çıkan akademisyen Abdul Bari Madani konuyla ilgili, “Koşullara bakarsak, modern eğitim ihtiyacı bir öncelik. İslami dünyanın geri kalmaması için çaba harcanması ve modern eğitimin ülkeye ihanet olduğu düşüncesinden kurtulunması gerekiyor” dedi.

Kandahar bölgesi eğitim müdürlüğünde İslami Çalışmalar departmanının başında bulunan Nimetullah Ulfat ise, “Hükümet gece gündüz medreselerin sayısını nasıl artıracağını düşünüyor. Buradaki fikir bu ülkenin yeni nesline iyi eğitim, iyi ilkeler ve iyi ahlak kazandırabilmek” şeklinde konuştu.

Dünya genelinde medreseler militanlıkla da ilişkilendiriliyor. Taliban’ın birçok liderinin eğitim gördüğü Pakistan’daki Darul Uloom Haqqania medresesi bu nedenle “Cihat Üniversitesi” olarak anılmaya başlanmıştı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Afganistan’da Üniversiteler İlk Defa Kadın Öğrenciler Olmadan Kapılarını Açtı

Afganistan’da Taliban geçici hükümetinin kız öğrencilerin üniversitelerde eğitim almasını yasaklamasının ardından ülke çapındaki üniversiteler ilk defa kız öğrenciler olmadan kapılarını açtı.

15 Ağustos 2021’de Taliban’ın Afganistan yönetimine gelmesiyle kadınların çalışması ve kızların eğitim almasına yönelik ciddi kısıtlamalar getirildi. Kızların önce ortaokul ve liselerde, geçen aralık ayında ise üniversitelerde eğitim alması engellendi.

Afganistan genelinde kış ayları nedeniyle derslere ara verilen üniversiteler kız öğrenciler olmadan yeni eğitim ve öğretim dönemine başladı.

Taliban geçici hükümetinin Yüksek Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamada, tüm üniversitelerin bugünden itibaren eğitime başladığı duyuruldu.

Böylece aralık ayında, Taliban geçici hükümetinin kız öğrencilerin üniversitelerde eğitim almasını yasaklamasının ardından ülke çapındaki üniversiteler ilk defa kız öğrenciler olmadan kapılarını açtı.

Anadolu Ajansı’nın haberine göre, sabah saatlerinden itibaren üniversitelerin erkek öğrencileri sınıflardaki yerini aldı. Kampüs önlerinde toplanan küçük gruplar halindeki kız öğrencilerin içeri girmesine ise izin verilmedi.

Bazı kız öğrenciler sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarda kızların eğitim alacağı ana kadar erkek öğrencilerin üniversitelerdeki eğitimi protesto edip derslere katılmamasını istedi.

Bu çağrıya uyan ülkenin kuzeyindeki Belh Üniversitesinden bir grup erkek öğrenci dersleri boykot edeceklerini duyurdu.

Kabil Üniversitesi öğrencileri AA muhabirine, Taliban sonrası üniversitelerin imkanlarında ciddi ölçüde daralma olduğunu belirterek kızların da üniversitelerde eğitim alması gerektiğini ifade etti.

Kimi öğrenciler, bugün ders işlenmediğini ancak okula gelerek ders müfredatı ve içerik hakkında bilgi aldıklarını ifade etti. Üniversiteye yeni başlayan öğrenciler de yüksek öğretimin ilk heyecanını yaşadı.

“Tüm arzularımız yok oldu”

Kabil Üniversitesi Psikoloji 3’üncü sınıf öğrencisi Lime Suheyl, kampüse alınmayacağını bile bile, kız öğrencilerin görünürlüğünü artırmak istediğini ve bu nedenle iki arkadaşı ile birlikte giriş kapısının önünde beklediğini söyledi.

Üniversite eğitimine büyük umutlarla başladığını aktaran Suheyl şu ifadeleri kullandı:

“Tüm arzularımız yok oldu. Toplumdan silindik. Varlığımız yok. Kim olduğumuz, hedef ve isteklerimizin olup olmadığı kimsenin umrunda değil. Burada erkelerin içeri girdiğini, bize ise izin verilmediğini görmek kötü ve umut kırıcı bir his veriyor.”

Kabil Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölümü 2’inci sınıf öğrencisi Danış Taban ise, Taliban sonrası birçok üniversite hocasının ülkeden ayrıldığını ve üniversite imkanlarında daralma meydana geldiğini söyledi.

Taban, “Kızlar olmadan ilk kez bugün eğitime başladık. Kızların sınıfta olmaması bir parçamızın olmaması gibiydi. Bugün erkek öğrencilerin sayısı da çok azdı ve bu nedenle sınıflarda sıkıcı bir ortam vardı.” ifadelerini kullandı.

Hukuk ve Siyaset Bilimi öğrencisi Petun Kadiri, bugün ders işlenmediğini ancak eğitim materyalleri hakkında bilgi aldığını aktardı.

Üniversiteye bu yıl yeni başladığını aktaran Kadiri, “Üniversitelerde geçen yıldan bu yana neler değiştiğini bilmiyorum. Çokça olumsuz şeyler duyuyoruz ancak eldeki imkanları iyi kullanıp yüksek notlar almayı hedefliyorum” dedi.

Eğitim ve çalışma hayatında kısıtlamalar

15 Ağustos 2021’de Taliban’ın Afganistan yönetimine gelmesiyle kadınların çalışması ve kızların eğitim almasına yönelik ciddi kısıtlamalar getirildi.

Kızların önce ortaokul ve liselerde, geçen aralık ayında ise üniversitelerde eğitim alması engellendi. Yine aralık ayında Afgan kadınların yerel ve yabancı sivil toplum kuruluşlarında çalışması da askıya alındı.

Afgan kadınlarına “örtünme zorunluluğu” getirilirken, kadınların spor salonları, park ve bahçeler gibi sosyal mekanlara da girişi yasaklandı.

Taliban yetkilileri ise, yasakların ardındaki nedeni “örtünme kurallarına uygun bir biçimde riayet edilmemesi” olarak gerekçelendirdi.

Yetkililer, yasakların “geçici” nitelikte olduğunu söylemesine karşın, şu an kadar kadınlara yönelik getirilen kısıtlamalarda herhangi bir iyileşme görülmedi.

Söz konusu alandaki kısıtlamalar uluslararası toplumdan da büyük tepki topluyor.

Paylaşın

2022 Yılında 86 Gazeteci Öldürüldü

2022 yılında dünyada 86 gazetecinin öldürüldüğünü açıkladı. Öldürülen gazetecilerin yaklaşık yarısı iş başında değilken hedef alındı. Bu gazetecilerden bazıları seyahat ederken saldırıya uğrarken ya da haber takibinde değilken kamusal alanda hedef alınırken, öldürülen gazetecilerden bazıları evlerindeyken saldırıya uğradı.

Dünyada ülke çapında en ölümcül ülkeler ise 19 gazetecinin öldürüldüğü Meksika, 10 gazetecinin öldürüldüğü Ukrayna ve dokuz gazetecinin öldürüldüğü Haiti’ydi. Asya ve Pasifik ülkelerinde 16 gazeteci öldürülürken Doğu Avrupa’da 11 gazeteci öldürüldü.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 2022 yılında dünyada 86 gazetecinin öldürüldüğünü açıkladı. Bu, yaklaşık her dört günde bir gazetecinin öldürülmüş olduğu anlamına geliyor.

UN News haber sitesinin aktardığına göre, dünyada öldürülen gazetecilerin sayısında son üç senede düşüş yaşanmıştı. Fakat 2021 yılı ile karşılaştırıldığında öldürülen gazetecilerin sayısı yaklaşık yüzde 50 arttı.

Buna göre, dünya çapında 2021 yılında 55 gazeteci öldürülmüştü. 2022 yılında ise tüm dünyada 86 gazeteci öldürüldü.

UNESCO, konuyla ilgili açıklamasında, raporun ortaya koyduğu bulguların “gazetecilerin çalışmaları sırasında karşı karşıya kalmaya devam ettiği büyük risk ve kırılganlıkları gözler önüne serdiğini” belirtti.

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, raporun bulgularını “endişe verici” olarak nitelendirdi: “Yetkililerin bu suçları durdurmak için çabalarını arttırması ve bu suçların faillerinin cezalandırıldığından emin olması gerekiyor çünkü bu şiddet ikliminde kayıtsızlık önemli bir faktör.”

Cezasızlık devam ediyor

UNESCO’nun raporuna göre, 2022 yılında öldürülen gazetecilerin yaklaşık yarısı iş başında değilken hedef alındı.

Bu gazetecilerden bazıları seyahat ederken saldırıya uğrarken ya da haber takibinde değilken kamusal alanda hedef alınırken, öldürülen gazetecilerden bazıları evlerindeyken saldırıya uğradı.

UNESCO raporu, “Bu, gazeteciler için boş zamanlarında bile güvenli bir ortamın olmadığını gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.

Rapora göre, son beş yıl içinde bu konu hakkında bir ilerleme kaydedilmiş olsa da dünyadaki gazeteci cinayetlerinde cezasızlık oranı yüzde 86 ile “şok edici düzeyde yüksek” seyretmeye devam ediyor.

23 gazeteci çatışmada öldürüldü

Dünyadaki gazeteciler, cinayetlerin yanı sıra 2022 yılında farklı şiddet şekilleriyle de karşı karşıya kaldı. Buna göre, gazeteciler aynı zamanda zorla/ gözaltında kaybetme, kaçırma, keyfi tutukluluk, yasal taciz ve başta kadınlar olmak üzere dijital şiddet ile karşı karşıya kaldı.

Gazeteciler için en ölümcül ülkenin Meksika olduğunu ortaya koyan UNESCO raporundan öne çıkan diğer noktalar şöyle:

“2022 yılında Latin Amerika ve Karayip ülkeleri gazeteciler için en ölümcül ülkelerdi. 44 gazeteci bu bölgelerde öldürüldü.

Dünyada ülke çapında en ölümcül ülkeler ise 19 gazetecinin öldürüldüğü Meksika, 10 gazetecinin öldürüldüğü Ukrayna ve dokuz gazetecinin öldürüldüğü Haiti’ydi. Asya ve Pasifik ülkelerinde 16 gazeteci öldürülürken Doğu Avrupa’da 11 gazeteci öldürüldü.

Çatışmada öldürülen gazetecilerin sayısı 2021 yılında 20’ydi. Bu sayı, 2022 yılında 23’e yükseldi.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Afganistan’da Kadınlar Eğitim Hakları İçin Protesto Düzenledi

Afganistan’ın Başkenti Kabil’de onlarca kadın, Taliban yönetiminin kadınlara üniversite eğitimini yasaklamasını protesto etti. Protestoya katılan bazı kadınlar güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı.

Kadınlar, “haklar ya herkes içindir ya da hiç kimse” sloganı eşliğinde eğitim haklarını savunmak için sokaktaydı.

Başlangıçta ülkenin en büyük ve prestijli üniversitelerinden Kabil Üniversitesi kampüsü önünde yapılması planlanan protesto gösterisi, bölgeye çok sayıda silahlı güvenlik gücünün konuşlandırılması nedeniyle başka bir noktaya taşınmak zorunda kaldı.

Protestoculardan biri, birden fazla kadın protestocunun kadın polisler tarafından götürüldüğünü, ikisinin daha sonra serbest bırakıldığını, diğer birçok kadınınsa hala gözaltında tutulduğunu söyledi.

Bu yılın başlarında önde gelen kadın aktivistlerin tutuklanmasından bu yana, kadınlar tarafından düzenlenen protesto gösterisi sayısı azaldı. Katılımcılar gözaltı, şiddet ve fişlenme riskiyle karşı karşıya.

Herat Üniversitesi’nden bir gazetecilik öğrencisi, “Afgan kızlar, ölü bir topluluk haline geldi. Kan ağlıyorlar. Bize karşı tüm güçlerini kullanıyorlar. Yakında kadınların nefes almasının yasaklandığını duyurmalarından korkuyorum.” şeklinde konuştu.

Uluslararası kamuoyu, Afgan kadınların eğitim haklarının ellerinden alınmasını kınadı. “Let her learn” (Öğrenmelerine izin verin) etiketi sosyal medyada gündem oldu.

Taliban hükümetinin Yüksek Öğretim Bakanı Neda Muhammed Nadim salı günü yayımlanan bir talimatla, kadınların “ikinci bir emre kadar” üniversite öğrenimlerini sürdürmelerini yasaklamıştı.

Örgütün iktidarının başlangıcında kadın hakları için verdiği sözler yerini yasaklara bıraktı. Kadınların yanlarında bir erkek akrabaları olmadan seyahat etmelerine izin verilmiyor ve evlerinden çıkarken burka ya da başörtüsü takmaları gerekiyor.

Kasım ayında, kadınların parklara, bahçelere, spor salonlarına ve hamamlara girişleri de yasaklamıştı.

ABD’nin geçen yıl ağustosta ülkeden çekilmesiyle Taliban önce başkent Kabil’i daha sonra da ülkenin tamamını ele geçirmişti.

Örgüt katı uygulamalarla kadınların halka açık parklara girmesini ve neredeyse sağlık sektörü dışında çalışmalarını yasaklamıştı.

Öte yandan Taliban’ın kız çocuklarının ilkokul eğitimi almasını yasakladığı bildirildi. ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’ın aktardığın göre Taliban yetkilileri, başkent Kabil’de özel okul müdürleri, din adamları ve topluluk temsilcileriyle çarşamba günü bir araya geldi.

Buna göre yetkililer, kadın öğretmenlerin ve personelin okullarda çalışmasının da yasaklandığını duyurdu. Taliban’dan yasağa dair resmi açıklama yapılmazken, düzenlenen görüşmede uygulamanın geçici olacağının söylendiği aktarıldı.

İlkokul çağındaki kızının karardan ötürü çok üzgün olduğunu söyleyen Afgan yurttaş Gulam Server Haydari, “Haberleri duyunca kendisini odaya kilitledi. Sürekli ağlıyor. Tüm umutları suya düştü. Bu durumdan çok yorulduk” dedi.

Buna ek olarak kadınların camilere girmesine ve dini seminerlere katılmasına izin verilmeyeceği de belirtildi.

Paylaşın

Afganistan’da Kızların İlkokula Gitmesi De Yasakladı

Taliban yönetimindeki Afganistan’da kızların ilkokul eğitimi almasının yasaklandığı bildirildi. Buna ek olarak kadınların camilere girmesine ve dini seminerlere katılmasına izin verilmeyeceği de belirtildi.

ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’ın aktardığın göre Taliban yetkilileri, başkent Kabil’de özel okul müdürleri, din adamları ve topluluk temsilcileriyle çarşamba günü bir araya geldi.

Buna göre yetkililer, kadın öğretmenlerin ve personelin okullarda çalışmasının da yasaklandığını duyurdu.

Taliban’dan yasağa dair resmi açıklama yapılmazken, düzenlenen görüşmede uygulamanın geçici olacağının söylendiği aktarıldı.

İlkokul çağındaki kızının karardan ötürü çok üzgün olduğunu söyleyen Afgan yurttaş Gulam Server Haydari, “Haberleri duyunca kendisini odaya kilitledi. Sürekli ağlıyor. Tüm umutları suya düştü. Bu durumdan çok yorulduk” dedi.

Buna ek olarak kadınların camilere girmesine ve dini seminerlere katılmasına izin verilmeyeceği de belirtildi.

Örgüt, salı günü de kadınların üniversitede eğitim görmesinin yasaklandığını duyurmuştu. Üniversiteye giden kadın öğrenciler, Taliban görevlileri tarafından geri gönderilmişti.

ABD’nin geçen yıl ağustosta ülkeden çekilmesiyle Taliban önce başkent Kabil’i daha sonra da ülkenin tamamını ele geçirmişti.

Örgüt katı uygulamalarla kadınların halka açık parklara girmesini ve neredeyse sağlık sektörü dışında çalışmalarını yasaklamıştı.

Kadınlar eğitim hakları için protesto düzenledi

Öte yandan Afganistan’ın Başkenti Kabil’de onlarca kadın, Taliban yönetiminin kadınlara üniversite eğitimini yasaklamasını protesto etti. Protestoya katılan bazı kadınlar güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı.

Kadınlar, “haklar ya herkes içindir ya da hiç kimse” sloganı eşliğinde eğitim haklarını savunmak için sokaktaydı.

Başlangıçta ülkenin en büyük ve prestijli üniversitelerinden Kabil Üniversitesi kampüsü önünde yapılması planlanan protesto gösterisi, bölgeye çok sayıda silahlı güvenlik gücünün konuşlandırılması nedeniyle başka bir noktaya taşınmak zorunda kaldı.

Protestoculardan biri, birden fazla kadın protestocunun kadın polisler tarafından götürüldüğünü, ikisinin daha sonra serbest bırakıldığını, diğer birçok kadınınsa hala gözaltında tutulduğunu söyledi.

Bu yılın başlarında önde gelen kadın aktivistlerin tutuklanmasından bu yana, kadınlar tarafından düzenlenen protesto gösterisi sayısı azaldı. Katılımcılar gözaltı, şiddet ve fişlenme riskiyle karşı karşıya.

Herat Üniversitesi’nden bir gazetecilik öğrencisi, “Afgan kızlar, ölü bir topluluk haline geldi. Kan ağlıyorlar. Bize karşı tüm güçlerini kullanıyorlar. Yakında kadınların nefes almasının yasaklandığını duyurmalarından korkuyorum.” şeklinde konuştu.

Uluslararası kamuoyu, Afgan kadınların eğitim haklarının ellerinden alınmasını kınadı. “Let her learn” (Öğrenmelerine izin verin) etiketi sosyal medyada gündem oldu.

Taliban hükümetinin Yüksek Öğretim Bakanı Neda Muhammed Nadim salı günü yayımlanan bir talimatla, kadınların “ikinci bir emre kadar” üniversite öğrenimlerini sürdürmelerini yasaklamıştı.

Örgütün iktidarının başlangıcında kadın hakları için verdiği sözler yerini yasaklara bıraktı. Kadınların yanlarında bir erkek akrabaları olmadan seyahat etmelerine izin verilmiyor ve evlerinden çıkarken burka ya da başörtüsü takmaları gerekiyor.

Paylaşın

Ekonomik Kriz: 2,5 Milyon Çocuk Eğitimine Yardımla Devam Ediyor

Derinleşen yoksulluk ve ekonomik kriz, çocukların eğitim hayatlarını da doğrudan etkiledi. Şartlı yardım ile okula gidebilen çocukların sayısı Eylül 2022 itibarıyla 2 milyon 438 bin 865 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ne eğitimde ne istihdamda olan 15-24 yaş grubundaki genç sayısı 2 milyon 736 bine ulaşırken, milyonlarca öğrencinin de ancak sosyal yardım ile eğitime ulaşabildiği ortaya çıktı.

Türkiye’deki yoksulluğun yarattığı çarpıcı tabloyu ortaya koyan veri, 2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı ile ortaya konuldu. Programın, “Çocuk” başlıklı bölümünde Şartlı Eğitim Yardımı’na yönelik veriler paylaşıldı.

Programda, maddi imkânları kısıtlı ailelerin çocuklarına yönelik, “Fırsat eşitliğini artırmaya, yaşam kalitelerini yükseltmeye ve potansiyel riskleri azaltmaya” yönelik yardımlar yapıldığı belirtildi.

2,5 milyon çocuğa yardım

BirGün Mustafa Bildircin’in haberine göre bu kapsamda Eylül 2022 itibarıyla 2 milyon 438 bin 865 çocuğun Şartlı Eğitim Yardımı’ndan yararlandırıldığı kaydedildi.

Eğitim hayatını sürdürebilmek için sosyal yardıma muhtaç çocuk sayısının hemen her yıl 2,5 milyonun üzerinde olması da dikkati çekti. Buna göre, 2018 yılında 2 milyon 517 bin 680 çocuk şartlı eğitim yardımı alırken 2019, 2020 ve 2021 yıllarında bu sayı sırasıyla 2 milyon 603 bin 680, 2 milyon 607 bin 26 ve 2 milyon 128 bin 750 olarak gerçekleşti.

Aile ve Sosyal Bakanlığı’nın 2021 yılına yönelik verilerine göre, ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı 150 bine dayandı. 2020 yılında 129 bin 422 olan ailesinin yanında bakımı sağlanamayan çocuk sayısı 2021 yılında 141 bin 275’e yükseldi.

Şartlı eğitim yardımı nedir?

Şartlı Eğitim Yardımı, ekonomik güçlükler nedeniyle temel eğitim hizmetlerinden yararlanamayan, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan ve 3294 sayılı kanun kapsamında muhtaçlığı onaylanmış hanelere yapılıyor.

Şartlı eğitim yardımı, bu grup içerisinde yer alanlar arasında örgün eğitime katılan çocuklara eğitimin başlangıcından, lise öğrenimini bitirene kadar, öncelikli olarak çocuğun annesi olmak üzere, çocuğun babası veya çocukla aynı hanede yaşayan ve çocuğun bakımını üstlenen reşit bireylere veriliyor.

Paylaşın

Çocuklar Okulda Aç Kalıyor: Ayran, Tost, Su 36 TL

2022-2023 eğitim ve öğretim yılı 12 Eylül Pazartesi başladı, 19 milyon öğrenci ders başı yaptı. Öğrencilerin eğitime başlamasıyla birlikte yoksulluk koşullarında yaşayan çocukların eğitime erişimlerinin önündeki engeller de ortaya çıktı.  

Türkiye Özel Okullar Derneği’ne göre; özel okullarda okul, yemek, kırtasiye ve servis ücreti hesaba katıldığında ortalama tek bir öğrencinin yıllık masrafı 50-60 bin TL’den başlıyor, 180 bin TL’ye kadar çıkabiliyor.

Devlet okullarındaki masraflar illere göre değişse de okul başlarken bir öğrencinin sadece kırtasiye ve kıyafet masrafları en az 2500-3000 TL’yi buluyor.

“Çocuklar tüm gün okulda aç kalıyor”

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Başkanı Ömer Yılmaz, derin yoksulluğun öğrencilerine ve velillerin yaşamına etkisini bianet’ten Ruken Tuncel’e anlattı.

Yılmaz, okul masraflarının ilkokul, ortaokul ve lisede masraflar farklılık gösterdiğini, ilkokula giden bir öğrencinin masraflarının kırtasiye giyim masrafları ortalama 2500 -3000 TL harcandığını söyledi.

Liselerde okul masrafının daha da arttığını ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti: “Lise öğrencilerinde okul açılırken masraflar 4000 TL’yi buluyor.

Okul sürecindeki masrafları ise; en az 2000 TL oluyor. Bu masrafın içinde servis ve yemek var ama çocukların büyük kısmı kantinden bir şey alamıyor. Gelişim çağındaki çocuklar okulda hiçbir şey yemiyor. Sabah evde kahvaltı yapıyorlar ve tüm gün aç kalıyorlar.”

“Ayran, tost, su 36 TL” 

Masrafların sadece okula başladığı dönemle kalmadığını belirten Yılmaz, masrafların öğrenim süreci içinde katlandığını söyledi ve ailelerin masrafları karşılamak da zorlandığını vurguladı:

“Çocuk okulda beslenecekse; günlük kantin masrafı 30-40 TL’yi buluyor. Kantinciler Odası’ndan aldığımız bilgiye göre; ayran, tost ve suyun toplam fiyatı 36 TL.

Özel okullardaki  durum çok daha vahim, elektrik ve doğalgaza zam yapıldığı için özel okullar yemek ücretlerine yansıtmışlar.

Velilerle yaptıkları görüşmede protokolde yer alan ücretlerle hizmet veremeyeceklerini ve yüzde 30-40 zam yapmak zorunda olduklarını söylemişler ve fiyatları güncellemişler. Devlet okullarında da durum aynı zam geldikçe bu kantinlere de yansıyor.

“Aileler masrafları karşılayamıyor”

Diğer taraftan yol ücretleri var. 600 TL ile 1600 TL arasında servis ücreti talep ediliyor. Özel okullarda 2500 TL- 3000 TL’ye kadar çıkıyor. Çoğu aile servise veremiyor, servis sayısı azaldığı için bazı öğrenciler de dışarda kaldı. Ailelerin büyük kısmı bu anlamda da çok mağdur.

Yani okul açılırken yapılan kırtasiye ve kıyafet masrafı dışında aylık bir çocuğun yol, beslenme ve okul dönemindeki masrafı en az 2500 TL. Bu durum özellikle açlık sınırı altındaki aileleri çok zorluyor. Bir an önce bir çalışma yapılmalı ve desteklenmeleri gerekiyor.”

“Okula gidemeyen 200 bin öğrenci sınıfta kaldı”

Okul masraflarındaki artan maliyetin lise çağındaki öğrencilerde okul terkine neden olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “2021-2022 istatistiklerine göre; 1 milyon 738 bin 198 öğrenci okulu bıraktığı, örgün eğitim dışına çıktığını” vurguladı:

“Veliler, çocukların okul masraflarını karşılamak da güçlük çektiği için tercihleri meslek liseleri oluyor. Çocuklar haftanın bir günü okulda oluyor ve diğer günlerde staj yaptıkları işletmede çalıştırılıyorlar. Çocuk hem okula gitmiş oluyor hem de asgari ücretin üçte biri kadar para alıyor.

Ayrıca meslek liselerindeki bu durum nedeniyle çocuklar eğitimden kopuyor. Geçtiğimiz yıl 700 bine yakın öğrenciyi sisteme kattılar fakat bu öğrencilerin 200 bini sınıfta kaldı, bu öğrenciler işletmeye de gitmedi okula da gitmedi.”

“Çocuklar yoksulluk nedeniyle okulu bırakıyor”

Yılmaz, son olarak eğitim çağında birden fazla çocuğu olan ailelere değindi ve derin yoksulluk nedeniyle çocuğunu okula gönderemeyen ailelerin sayısının arttığını belirtti:

“Yine okul çağında dört çocuğu olan aileler, çocukları arasında tercih yapmak zorunda kalıyor hepsini gönderemiyorlar okula. İki çocuğunu okula gönderemiyor ikisini gönderiyor. Mesela eskiden çocuklar okul hayatında başarısız olursa okulu bırakıyordu fakat bugün çocuklar derin yoksulluk nedeniyle okulu terk etmek zorunda kalıyor.”

Paylaşın