Dolar Rekora Doymuyor!

Mehmet Şimşek’in “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak atanmasının ardından döviz kurunun ‘kısmen’ serbest bırakılması sonrası hem dolar hem de avro rekor kırmıştı.

Haber Merkezi / Geçen haftayı 23,4; avro ise 25,51 seviyesinde kapatan dolar, bugün erken saatlerde dolar 23,64’ü gördü. Kısmen gerileyen dolar 23,55’ten alıcı buluyor. Avro da yine gece yarısı 25,5 seviyesindeyken 23,36’ya kadar geriledi.

Dolar, 14 Mayıs’taki seçimlerden sonra 4 liradan fazla yükseldi. Doların 28 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turundan sonraki yükselişi ise 3,5 liranın üzerinde.

Gece saatlerinde 1495,72 seviyelerine kadar çıkarak rekorunu tazeleyen gram altın ise 1484,28 seviyelerinden işlem görüyor.

Şahap Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası başkanı olarak göreve geldiği 19 Mart’ta 7,4573 TL olan dolar kuru, 2 Haziran’a kadar olan dönemde TL karşısında yüzde 178,3 değerlenerek 20,7529 TL’ye yükseldi.

Başka deyişle TL, bu dönemde dolar karşısında yüzde 64,1 değer yitirdi. Merkez Bankası döviz alış kurlarına göre dolar kuru geçen haftayı ise son işlem gününde 23,4314 TL düzeyinden kapadı.

Merkez Bankası verilerine göre 3 aya kadar vadeli Türk Lirası mevduat faizleri 2 Haziran haftası itibariyle ortalamada yüzde 37,39’a yükseldi.

TL mevduat faizi bir yılda 20 puan, 2022 sonundan bu yana ise 13 puan arttı. Geçen hafta TL mevduat faiz oranının yüzde 47’ye kadar çıktığı vurgulanıyor.

Paylaşın

Dolar Rekor Kırdı; Dış Borca 1,4 Trilyon Lira Yük Bindi

Mehmet Şimşek, “Tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve getirilmesinin ardından, kurun serbest bırakılmasıyla dolar ve avroda tarihi değerler görüldü. Döviz kurundaki artış ülkenin birinci gündem maddesi haline geldi.

Döviz kurundaki artış birçok kalemde zam olarak yansırken, yabancı para cinsinden borçlar nedeniyle ödeme yükümlülükleri de arttı.

Dünya yazarı Naki Bakır, bugünkü yazısında dolarda seçimlerin ardından 7 Haziran’a kadar yüzde 15,4 oranında artış yaşandı. Bu da 3 lira 7 kuruşa denk geldi. Bakır’a göre artış, Türkiye’ye dış borçlar cephesinde 1 trilyon 409,1 milyar liralık kur farkı yükü bindirdi.

Söz konusu 8 iş gününde dövizde yaşanan artış, kur farkı olarak özel sektöre 734,8 milyar, kamuya 573,6 milyar, Merkez Bankası’na 100,7 milyar TL ek yük getirdi. Dolardaki her 1 kuruş artış, dış borçların ekonomiye yükünü yaklaşık 4,6 milyar lira artırıyor.

Türkiye’nin 2022 sonu itibariyle 459 milyar dolar olarak açıklanan dış borç stokunun yüzde 58,1 oranındaki 366,5 milyar dolarlık bölümünü ABD doları üzerinden alınmış borçlar oluşturuyor.

Merkez Bankası’nın faizle ilgili adımları ne olacak?

Öte yandan geçen hafta sonu açıklanan yeni kabinede; ekonomi alanında kurumsal bağımsızlığı, bütçe disiplinini, ekonomik reformları ve “ortodoks” politikaları savunduğu bilinen Mehmet Şimşek, Nurettin Nebati’nin yerine Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirildi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yerine ise Devlet Planlama Teşkilatı deneyimi de olan eski TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmaz geldi.

Mehmet Şimşek, Nebati’den görevi devraldığı törende yaptığı açıklamada ‘rasyonel politikalara dönüş’ çağrısı yaptı:

“Sosyal refahı artıracağız. Bu hedefe ulaşmada şeffaflık, öngörülebilirlik, uluslararası normlara uygunluk temel hedefimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Enflasyonla mücadele temel politikamız olacak”.

Şimşek aynı konuşmada, Merkez Bankası’yla ilgili olarak ise şu sözleri sarf etti:

“Orta vadede enflasyonun yeniden tek haneli rakamlara düşürülmesi, öngörülebilirliğin artırılması, cari açığı azaltacak yapısal dönüşümün hızlandırılması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Uygulanacak maliye politikası ve yapısal reformlarla Merkez Bankamıza enflasyonla mücadelede destek olmak temel politikamız olacaktır.

“Bu öncelikler çerçevesinde çalışmalarımızı eş güdüm içerisinde ilgili bakanlıklar ve kurumlarımızla güçlü bir koordinasyon sağlayarak yürüteceğiz. “

Yeni görevlendirmeler ve bu tür açıklamalar ekonomide yeni bir dönemin başlayabileceğine dair işaretler verirken Erdoğan’ın düşük faiz politikalarını savunan güncel açıklamaları ise ekonominin rotasına dair önümüzdeki dönemle ilgili öngörüde bulunmayı zorlaştırıyor.

Bu manzara içinde, ekonomi politikalarının nasıl ve ne kadar değiştirileceği ve bunun parçası olarak Merkez Bankası’nın yeni yönetiminin, 22 Haziran’daki Para Politikası Kurulu toplantısından itibaren faizler konusunda nasıl bir adım atacağı merak ediliyor.

Paylaşın

Morgan Stanley’den Yıl Sonu Dolar Tahmini: 28 Lira

Morgan Stanley ekonomistleri, Türk Lirası’ndaki sert değer kaybını beklemediklerini, yıl sonu dolar tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade ettiler. Kurum ekonomistleri, Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıkladılar.

Kurum ekonomistleri ayrıca, “Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.” ifadelerini kullandılar.

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türk ekonomisine ilişkin bir raporunda, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları doğrultusunda Türk lirasında değer kaybı ve yüksek faiz oranlarıyla daha konvansiyonel politikalar beklediğini bildirdi.

Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini haziran ayında yüzde 20, ağustos ayında ise yüzde 25’e yükselteceği tahminini paylaştı.

Dolar/TL beklentisi 28 seviyesinde

Raporda Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikasına dönüşün bir işareti olduğu belirtildi. Seçimlerin ardından Türk lirasında değer kaybı ve finansal koşullarda sıkılaşma beklediğini belirten kurum ekonomistleri, para biriminde sert değer kaybı beklemediklerini, dolar/TL’ye ilişkin yıl sonu tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıklayan kurum ekonomistleri, şu ifadeleri kullandı:

“Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.”

Paylaşın

Mayıs Ayında Yatırımcısına En Fazla Kazandıran “Külçe Altın”

Külçe altın, mayıs ayında en yüksek reel getiri sağlayan araç oldu. Külçe altın, üç ve altı aylık değerlendirmede de yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan araç oldu. Külçe altın, yıllık değerlendirmede ise yatırımcısına yüzde 2,41 reel getiri sağladı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Mayıs 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre, mayısta en yüksek reel getiri, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 4,55 ile külçe altında oldu. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde de külçe altın yatırımcısına yüzde 3,91 kazanç sağladı.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım araçlarından DİBS yüzde 2,6, dolar yüzde 1,57, mevduat faizi (brüt) yüzde 0,96, avro yüzde 0,69 yatırımcısına reel getiri sağlarken, BIST 100 endeksi yüzde 8,29 yatırımcısını kayba uğrattı.

TÜFE ile indirgendiğinde DİBS’in yüzde 3,23, doların yüzde 2,19, mevduat faizinin (brüt) yüzde 1,58, avronun yüzde 1,3 yatırımcısına reel getirisi oldu, BIST 100 endeksinin yatırımcısını yüzde 7,73 kayba uğrattığı görüldü.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,84, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 13,66 yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan araç olarak kayıtlara geçti. Aynı dönemde BIST 100 endeksi Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,22, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 11,69 yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı olarak hesaplandı.

6 aylık değerlendirmeye göre külçe altın, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 21,53, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 12,08 yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken, aynı dönemde DİBS’in, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 7,17, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 14,39 ile yatırımcısına en çok kaybettiren araç olduğu belirlendi.

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 33,84, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 34,96 yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım araçlarından külçe altın yüzde 2,41 yatırımcısına reel getiri sağlarken, DİBS yüzde 1,53, avro yüzde 8,37, dolar yüzde 10,73 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 17,58 yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde külçe altın yüzde 3,27 yatırımcısına reel getiri sağladı, DİBS yüzde 0,7, avro yüzde 7,6, dolar yüzde 9,99 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 16,89 yatırımcısını kayba uğrattı.

Paylaşın

Dolar Rekor Kırdı; Otomobil Fiyatlarına “Kur Farkı” Zammı

Otomotiv markaları kurdaki artışa paralel bugün ve cuma günü fiyatlarını güncellemesi bekleniyor. Cardata’nın CEO’su Yalçın, hem sıfır araç bayilerinin hem de ikinci el araç satışı yapan galerilerin kurdaki hareket nedeniyle pozisyon almakta zorlandığını söyledi.

Gülan Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Gülan, özellikle aracını önceden sipariş etmiş ve teslimat süresi yaklaşan alıcıların fiyatlar daha da artmadan satış sürecini tamamlama telaşına düştüğünü kaydetti.

VavaCars Perakende Grup Başkanı Gözelekli, “ Sıfır kilometre araçlara yapılan zamların kısa sürede ikinci elde de fiyatları yukarı çekmesi bekleniyor” dedi.

Bazı uzmanlar ikinci elde fiyatların bu ay minimum yüzde 8 artacağını öngörüyor. İkinci el araç fiyatları son bir yılda ortalama yüzde 80’e yakın artmıştı.

Seçimlerin ardından ekonomi politikalarında yeni bir döneme geçilirken, bir süredir baskılanan döviz kurunun serbest kalması özellikle telefon, bilgisayar ve otomobil gibi ithal ağırlıklı ürünlere zam olarak yansımaya başladı.

Ekonomi gazetesinden Aysel Yücel / Selenay Yağcı’nın haberine göre Apple yılın üçüncü zammını önceki gün yaparken, dün de diğer bilgisayar ve telefon üreticileri fiyatlarını güncelledi.

Fiyat güncellemesi nedeniyle zaman zaman bazı ürünlerde satışlar durdu. Benzer durum otomobil piyasasında da yaşandı.

Dizüstü bilgisayar ve cep telefonu gibi elektronik ürünlerin fiyatları haziran başında yüzde 15 artmıştı.

ABD’li teknoloji şirketi Apple dolardaki yüzde 8’e yaklaşan artış sonrası, Türkiye fiyatlarına yılın üçüncü zammını önceki akşam yaptı. Son zamla birlikte şirketin en ucuz telefonu iPhone SE modeli 19 bin 499 liraya yükselirken en pahalı modeli 1TB 14 Pro Max’in fiyatı da 67 bin 999 TL’ye çıktı.

Teknoloji ürünlerinde son 6 ayda ortalama yüzde 40’lık bir fiyat artışı yaşandığına dikkat çeken sektör yetkilileri, teknolojide zamların çoğunlukla stoktaki ürüne göre yapıldığını belirtiyor.

Zam beklentisi ertelenen talepleri de harekete geçirdi. İhtiyacını zamsız fiyattan almak isteyen tüketiciler, mağazalara koştu.

incehesap.com’un Kurucu Ortağı Nurettin Erzen, son birkaç gündür küçük ev aletlerinde özellikle kahve makinesi, süpürge, laptop gibi ürünlerin satışlarının hareketlendiğine işaret etti.

Otomobilde ise Ford ve MG gibi bazı markalar, fiyatlarını güncelledi. Cardata’nın verilerine göre Ford ortalama yüzde 7,6 fiyat artışına giderken MG ise fiyatları yüzde 3,2 oranında artırdı.

Diğer otomotiv markalarının da kurdaki artışa paralel bugün ve cuma günü fiyatlarını güncellemesi bekleniyor.

Otomotiv veri ve analiz şirketi Cardata’nın CEO’su Hüsamettin Yalçın, hem sıfır araç bayilerinin hem de ikinci el araç satışı yapan galerilerin kurdaki hareket nedeniyle pozisyon almakta zorlandığını söyledi.

Nissan, Renault, Dacia, Fiat, Peugeot, Opel ve Citroen bayiliğini yapan Gülan Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gülan, özellikle aracını önceden sipariş etmiş ve teslimat süresi yaklaşan alıcıların fiyatlar daha da artmadan satış sürecini tamamlama telaşına düştüğünü kaydetti.

Kurdaki artış, ikinci otomobil piyasasını da hareketlendirdi. VavaCars Perakende Grup Başkanı Serdıl Gözelekli, “ Sıfır kilometre araçlara yapılan zamların kısa sürede ikinci elde de fiyatları yukarı çekmesi bekleniyor” dedi.

Bazı uzmanlar ikinci elde fiyatların bu ay minimum yüzde 8 artacağını öngörüyor. İkinci el araç fiyatları son bir yılda ortalama yüzde 80’e yakın artmıştı.

Paylaşın

Uzmanlar, TL’deki Rekor Değer Kaybını Nasıl Değerlendiriyor?

Seçim öncesi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) doları baskılamak için kamu bankaları aracılığıyla piyasaya müdahale ettiği aktarılıyordu. Dolar, seçimlerin ardından dün yaklaşık yüzde 7 yükselerek bir yıldan sonra ilk defa keskin bir artış yaşadı.

Dolar, dün 23 seviyesini aşarak rekor tazelerken, perşembe gününe ise 23,40 seviyesinden başladı. Türk Lirası bu yılın başından beri dolara karşı yaklaşık yüzde 18 değer kaybetti.

Uzmanlar hem döviz kurundaki yükselişi hem de Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ardından para politikasında değişiklik beklentisini Reuters haber ajansına değerlendirdi.

Londra’da bulunan mali piyasalar danışmanlık şirketi In Touch Capital Markets’ın üst düzey döviz analisti Piotr Matys, yaşanan keskin düşüşün, liranın daha serbest işlem görmesine izin verildiğinin bir göstergesi olarak tanımladı.

Piotr Matys, “Seçimlerin ardından Erdoğan yönetiminin lirayı yapay şekilde istikrarlı tutmaya yönelik taahhüdü daha zayıf. Aslında döviz kurunun Türkiye’de çok yüksek enflasyon ve son derece gevşek olan para politikası gerçeğine uyum sağladığına tanık oluyoruz” dedi.

Merkezi Londra’da bulunan makroekonomik öngörü ve danışmanlık şirketi TS Lombard’ın makro strateji uzmanı Jon Harrison da, “Beklendiği gibi para politikasında gerçekten bir değişim olursa, o zaman Ortodoks yaklaşım faiz oranının arttırılması öncesinde piyasaya liranın asıl değerini bulmasına izin verilmesi olacaktır. Ancak Erdoğan’ın ekonomik politikada önceki müdahale yaklaşımını tamamen terk edeceği konusunda şüpheliyim ama göreceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

“Kalıcı değişiklik olmazsa Türkiye devalüasyon ve tırmanan enflasyon sarmalına girebilir”

Merkezi Almanya’nın Frankfurt kentinde bulunan emlak bankası Commerzbank’ın döviz araştırmaları başkanı Ulrich Leuchtmann yaşanan durumun “lira krizinin başlangıcı” olabileceği görüşünde.

Ulrich Leuchtmann, “Kalıcı bir değişiklik görmediğimiz sürece, Türkiye devalüasyon ve yükselen enflasyon sarmalına girebilir. Bunun nerede sonlanacağını kestirmek zor. Piyasalar bir noktada sorunların IMF’ten başka bir çare kalmayacak şekilde büyümesi halinde durumu değerlendirecektir. Ancak o zamana kadar Türk Lirası’nın asıl değerini hesaplamak imkansız” şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye için önümüzdeki bir yıl içindeki döviz öngörüsünü revize ederek yükselten ABD yatırım bankası Goldman Sachs’ın küresel piyasalar analisti Teresa Alves, öngörülerini ABD Doları’nın 12 aylık sürenin sonunda 28 olacağı yönünde güncellediklerini hatırlattı; ancak koşullara göre bu seviyeye daha erken gelinebileceği uyarısında bulundu.

“Maliyetli müdahalelerden vazgeçildiğinin işareti”

Dinamik Yatırım’ın baş ekonomisti Enver Erkan da döviz kurundaki yükselişi yeni ekonomi yönetiminin daha geleneksel ekonomi politikalarına dönüş kapsamında “maliyetli müdahalelerden vazgeçtiğinin işaretleri” olarak yorumladı.

Enver Erkan, “Kamu bankaları muhtemelen Türk Lirası’nı savunmak üzere yapmış olduğu döviz satışlarını durduruyor. Bu nedenle Türk Lirası hızla değer kaybediyor” dedi.

Yatırım stratejisti Tunç Şatıroğlu da Türk Lirası’ndaki hızlı değer kaybını ve dövizdeki yükselişi benzer şekilde değerlendirerek yabancı yatırımcının gelebileceği beklentisine dikkat çekti.

Merkez Bankası ne yapacak?

Reuters’a konuşan borsacılar Merkez Bankası’nın döviz ve altın rezervlerindeki düşüşün geçen hafta itibariyle durduğunu ve toparlanmanın başlayabileceğini belirterek, “Varış noktası her gün daha da netleşiyor. Liranın değerinin piyasa koşulları tarafından belirlendiği bir yöne gidiyoruz” diyor.

Merkez Bankası’nın bir sonraki para politikası toplantısı 22 Haziran’da. Ancak bazı analistler Merkez Bankası’nın faiz oranlarını artırmak üzere acil bir toplantı yapabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor.

Commerzbank’ın döviz araştırmaları başkanı Ulrich Leuchtmann, politika faiz oranında acil bir artışın son derece olası olduğunu ve bunun kısa vadede piyasalara istikrar sağlayabileceğini belirtiyor.

Paylaşın

Dolar Tarihi Rekorunu Yeniledi, Peki Neden Yükseliyor?

Dolar kuru 23 lirayı geçerken, Euro/TL tarafında da 24,83 ile rekor görüldü. Prof. Dr. Oğuz Oyan, seçimden sonra kurlarda bir normalleşme eğiliminin zaten bekleniyordu; çünkü kurları tutmak için kullanılan araçlar artık tükendi. 

“Yaklaşık iki yıldır iktidarın yaptığı hem kurlara hem faizlere müdahale etmekti ki kurları düşük tutmak için her türlü çabayı gösterdi, kur korumalı mevduat, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri vesaire. Fakat orada işin sonuna gelindi” diyen Oyan, Merkez Bankası rezervlerinin eksiyi gördüğünü, Kur Korumalı Mevduat’ta da 130 milyar dolarlık seviyenin aşıldığını ifade ediyor.

Kur Korumalı Mevduat’ın yaklaşık 2,5 milyon liralık bir yük oluşturduğunu söyleyen Oyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ellerinde araç kalmadığı gibi, Ortodoks politikalara dönüleceği mesajını veren Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetimine getirilmesi ile birlikte ideolojik baskı da ortadan kalkınca kurun önü açıldı. Burada gecikmeli bir uyum söz konusu.”

Prof. Dr. Sinan Alçın, Türkiye’deki temel meselenin ihracatın ithalata bağımlılığı olduğunu söylüyor. Türk Lirası değer kaybettiğinde dışarıya satışın daha ucuza gerçekleştiğini, daha fazla ürün satılabildiğini ifade eden Alçın, “Fakat o sattığımız malı üretebilmek için hammadde, ara malı ve enerjide yüzde 70’lere varan oranda bağımlılık olduğu için ithalat harcamaları ihracat gelirinden daha hızlı artıyor. Dolayısıyla attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değmiyor” diyor.

Türk Lirası’ndaki değersizleştirmenin ihracattaki artışı destekleyebileceğini ancak mevcut sanayi yapısı hala hammadde, enerji ve ara malı bağımlısı olduğu için bunun aslında girdi maliyetlerini artıran bir unsur olacağını ifade eden Alçın, “Yurtiçi hammadde kaynaklarıyla üretilebilen ve dışarıya satılabilen malların üretildiği sektörler için kazançlı bir durum diyebiliriz. Veya stoklarda artış yaşanan sektörler açısından da nakit akışını destekler. Fakat orta ve uzun vadede dış ticaret hadlerini olumlu etkileyecek bir durum değil” yorumunu yapıyor.

Haftanın üçüncü işlem gününe hızlı başlayan döviz kurları, Türk Lirası karşısında yaklaşık yüzde 7 değer kazandı. Dolar, 23 TL’yi aştı; Euro ise, 25 TL’ye yaklaştı. Peki kurlardaki bu hızlı yükselişin nedeni ne?

Uzmanlara göre kur hareketi seçim öncesinde çok ciddi bir şekilde, alternatif finansal araçlar vasıtasıyla baskılanırken bu politika sürdürülebilir değildi. Şu anda görülen yükseliş, TL’nin uzaklaşmış olduğu gerçek değerine yakınlaşması anlamına geliyor.

DW Türkçe’ye Pelin Ülker’e konuşan iktisatçı Prof. Dr. Sinan Alçın, iki ülke arasındaki kur farkını belirleyen en temel faktörün bu ülkelerdeki enflasyon oranı olduğuna dikkat çekiyor.

Amerikan Doları ile Türk Lirası karşılaştırıldığında Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) enflasyon oranı 4,5 civarı iken Türkiye’de aynı dönemde enflasyonun yüzde 80’ler civarında olduğunu hatırlatan Alçın’a göre özellikle son 2,5 yıldaki enflasyonist dönemde TL’nin değerinin Amerikan doları ve diğer para birimleri karşısında düşmesi gerekiyordu.

Özellikle seçime yaklaşılan süre içerisinde Merkez Bankası’nın kendi rezervleri üzerinden Türk Lirası’ndaki değer kaybının önlemeye çalışıldığına işaret eden Alçın, “Öte yandan ihracatçılarımızın dolar geliri önemli ölçüde kontrol edildi. Dövize bağlı hesapları sınırlandırmak için bankacılık sisteminde sürekli düzenlemeler yapıldı ve Türk Lirası’ndaki değer kaybı suni veya sentetik biçimde son 5, 5 buçuk aydır belli bir seviyede tutulmaya çalışıldı” diye devam ediyor.

Seçimden sonra ise Ekim 2021’den bu yana uygulanan bu politikanın sonuna gelindiğini ifade eden Alçın, dolayısıyla Merkez Bankası’nın döviz satışının da azaldığını ifade ediyor ve ekliyor: “Buna mukabil de o gecikmiş olan değer kaybının yavaş yavaş realize olduğunu, gerçekleştiğini görüyoruz.”

Son dönemde kuru baskılamak için ihracatçıdan gelen döviz gelirleri, Kur Korumalı Mevduat kanalıyla gelen dövizler ve swaplar kullanılsa da Merkez Bankası rezervlerindeki düşüşün önüne geçilemedi. Merkez Bankası net rezervi 19 Mayıs haftasında eksi 0,2 milyar dolar seviyesine gerileyerek 21 yıl sonra ilk kez negatife geçti. Swap hariç net rezervler eksi 60,3 milyar dolarla kritik bir seviyeye geldi.

“Kullanılan araçlar tükendi”

Prof. Dr. Oğuz Oyan’a göre de seçimden sonra kurlarda bir normalleşme eğiliminin zaten bekleniyordu; çünkü kurları tutmak için kullanılan araçlar artık tükendi.

“Yaklaşık iki yıldır iktidarın yaptığı hem kurlara hem faizlere müdahale etmekti ki kurları düşük tutmak için her türlü çabayı gösterdi, kur korumalı mevduat, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri vesaire. Fakat orada işin sonuna gelindi” diyen Oyan, Merkez Bankası rezervlerinin eksiyi gördüğünü, Kur Korumalı Mevduat’ta da 130 milyar dolarlık seviyenin aşıldığını ifade ediyor.

Kur Korumalı Mevduat’ın yaklaşık 2,5 milyon liralık bir yük oluşturduğunu söyleyen Oyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ellerinde araç kalmadığı gibi, Ortodoks politikalara dönüleceği mesajını veren Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetimine getirilmesi ile birlikte ideolojik baskı da ortadan kalkınca kurun önü açıldı. Burada gecikmeli bir uyum söz konusu”.

Yükseliş ne kadar devam eder?

Seçimlerin ardından dolar/TL’de yükseliş ivmesi görülürken yabancı kurumlar da dolar/TL beklentilerini revize etmişlerdi. Commerzbank yıl sonu dolar/TL tahminini 20 seviyesinden 25’e yükseltirken, 2024 yıl sonu beklentisini 30 olarak açıkladı. Goldman Sachs ise 3 Haziran tarihli raporunda üç aylık dolar/TL tahminini 19’dan 23’e, altı aylık tahminini 21’den 25’e, on iki aylık tahminini de 22’den 28’e yükseltti.

Prof. Dr. Sinan Alçın’a göre de üç aylık bir perspektifte dolar kurunun 26-27 liralara kadar yaklaşabileceğini söylemek mümkün.

Ancak bugünkü güçlü hareketi bundan sonraki bir iki ay boyunca her gün aynı biçimde beklememek gerektiğini ifade eden Alçın, bunun özellikle bireysel yatırımcı açısından dikkatli olunması gereken bir süreç olduğunu vurguluyor.

Dolar kurunda günlük yaklaşık 30-40 kuruşluk bir artış olduğunu belirten Alçın, bugün ise hızlı bir yükseliş yaşandığını söylüyor. Türkiye’de çok farklı amaçlarla elinde dolar tutan yatırımcılar olduğuna işaret eden Alçın, “Bunların bir kısmı kendilerini güvence altına almak veyahut da vadesi geldiğinde borçlarını ödemek, hammadde ve ara malı almak için dolar tutan kurumsal işletmeler. Hane halkı da biraz daha kendini güvence altında hissedebilmek veya tasarruf saikiyle amacıyla tutuyor. Dolayısıyla günlük hareketler aynı hızda gerçekleşmiyor. Bu nedenle zaman zaman bir yandan da kazanç elde edebilmek için satışların da olduğunu görmek lazım. Yani tek taraflı işlemiyor süreç” ifadelerini kullanıyor.

Türkiye’nin bir gün içinde adeta bir kur şoku yaşadığını dile getiren Oğuz Oyan da bankalara güvenin sağlam olduğunu, dolayısıyla bankalardan döviz çekme gibi bir eğilimin söz konusu olmayacağını düşünüyor. Son dönemde yürütülen politikalar nedeniyle Türkiye’de dolarizasyonun arttığına dikkat çeken Oyan, doların 25-26 liralık denge kur seviyesine kadar yükselebileceğini vurguluyor.

Oyan, “Normalde eğer bu iktidar enflasyonu azdırmamış olsaydı ne kur bu kadar yükselirdi ne enflasyon. Yüzde 30’un altında bir enflasyonla 12 13 lirayı aşmayan bir kur olurdu. Ama bütün bunlar, bu yanlışlıklar yapıldıktan sonra şimdi hala yüzde 40 düzeyinde bir enflasyonumuz var. Dolayısıyla şimdi bu telafi mekanizması çalışıyor. Yani 25-26 liraya kadar bu enflasyona uyum süreci devam edecektir. 26 liradan sonrası reel olarak TL’nin aşındığı bir evre olur” diye konuşuyor.

Oğuz Oyan, kurlardaki artışın geçişkenlik etkisiyle enflasyonu da yukarı çekeceğini belirtiyor. Doğal gaza sıfır fiyat uygulanarak mayıs ayında enflasyonun kâğıt üzerinde yüzde 40’ın altına düşürüldüğünü ifade eden Oyan, bunun bir istatistik oyunu olduğunu belirterek enflasyonu artık yüzde 40’ın altına tutmanın imkânı olmadığını vurguluyor. Oyan, “Yüzde 40 ihtimali bu kur artışlarıyla iyice tükenmiştir. Enflasyon hızla yüzde 50’nin üzerine tekrar çıkacaktır. Önümüzdeki aylarda göreceğiz” yorumunu yapıyor.

Sinan Alçın da son bir aydır resmi kurla piyasa kuru arasındaki makasın açılması ve seçim sonrasında da kurdaki yükselişin yanı sıra dünyada ham petrol fiyatları artmasının Türkiye’de hem akaryakıt fiyatlarının hem de genel olarak doğal gaz ve enerji fiyatlarının arttığı bir görünüm ortaya çıkartacağını söylüyor.

Bunun da enflasyonu besleyecek bir unsur olduğunu dile getiren Alçın, öte yandan Türkiye’de gıda fiyatlarının da dünyadaki düşüş trendinin aksine yükseldiğine dikkat çekiyor. Bu durumun tamamen tarımsal üretimdeki arz sıkıntısından kaynaklandığını ifade eden Alçın, “Bu yönüyle baktığımızda hem kur etkisi, kur geçişkenliği etkisi hem de gıda fiyatlarındaki olası yükseliş eğiliminin devamı nedeniyle yıl sonu enflasyonunda benim beklentim yine 40-45 bandında bir düzeyle yılı tamamlayabileceğimiz yönünde. Yani beklenen, istenen fiyat istikrarı en azından 2023 yılında tam olarak sağlanabilir gözükmüyor” diyor.

Kurlardaki yükselişle birlikte dolar bazında ücretler de geriliyor. Prof. Dr. Oğuz Oyan, gelirlerdeki dolar bazında erimenin süreceğine işaret ediyor.

İktidarın seçim vaatlerinden biri olan yeni asgari ücret için haziran enflasyonunun bekleneceği belirtiliyordu. Seçim öncesi yapılan açıklamalarda temmuz ayında zam yapılacağı ve asgari ücretin 500 dolar seviyesine çıkarılacağı belirtilmişti.

Asgari ücretin 500 dolara çıkarılacağına dair açıklamalar yapıldığında doların 19,5 liralarda olduğuna dikkat çeken Oyan, yeni kur seviyeleriyle birlikte bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığı görüşünde.

Oyan, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu diyelim ki iki hafta içinde toplandı ve o sırada dolar 24 lira oldu. Asgari ücreti 12 bin lira yapacaklar mı? Yapsalar bile bu anlık bir düzeltme olur. Daha sonra yeniden kur yukarı gittiği sürece dolar bazında, döviz bazında azalır. Bunu her halükârda yaşayacağız. Ancak ben 12 bin lira gibi bir asgari ücret düzeyine çıkacaklarını hiç sanmıyorum. Belki 10 bin eşiği aşılabilir ama Türkiye’de ucuz iş gücü arayışı, en azından dolar bazında ucuz iş gücü arayışı sürecektir, devam edecektir. Bu yöndeki baskıları, sermaye kesimi üzerinden de gelen baskılar, iktidarın yok sayması, bunları yani ciddiye almaması mümkün olamaz” diye konuşuyor.

İhracatçı için ne ifade ediyor?

Yaklaşık iki buçuk yıl sürdürülen kuru sabit tutma politikasının bir parçası olarak Türkiye’de ithalat ucuzlarken ihracat da daha pahalı hale geldi. Dış ticaret açığı ve cari açıkta uçurum büyüdü.

Türkiye 2021 yılında 46 milyar dolar dış ticaret açığı vermişken, açık 2022 yılında 110 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığı, yılın ilk beş ayında ise 56,1 milyar dolara yükseldi. Son açıklanan verilere göre 12 aylık cari açık da şubat ayında 55,4 milyar dolar ile 10 yılın zirvesini görürken martta 54,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Peki kurlardaki yükseliş ihracatı olumlu etkileyecek mi?

Prof. Dr. Sinan Alçın, Türkiye’deki temel meselenin ihracatın ithalata bağımlılığı olduğunu söylüyor. Türk Lirası değer kaybettiğinde dışarıya satışın daha ucuza gerçekleştiğini, daha fazla ürün satılabildiğini ifade eden Alçın, “Fakat o sattığımız malı üretebilmek için hammadde, ara malı ve enerjide yüzde 70’lere varan oranda bağımlılık olduğu için ithalat harcamaları ihracat gelirinden daha hızlı artıyor. Dolayısıyla attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değmiyor” diyor.

Türk Lirası’ndaki değersizleştirmenin ihracattaki artışı destekleyebileceğini ancak mevcut sanayi yapısı hala hammadde, enerji ve ara malı bağımlısı olduğu için bunun aslında girdi maliyetlerini artıran bir unsur olacağını ifade eden Alçın, “Yurtiçi hammadde kaynaklarıyla üretilebilen ve dışarıya satılabilen malların üretildiği sektörler için kazançlı bir durum diyebiliriz. Veya stoklarda artış yaşanan sektörler açısından da nakit akışını destekler. Fakat orta ve uzun vadede dış ticaret hadlerini olumlu etkileyecek bir durum değil” yorumunu yapıyor.

Öte yandan kurlardaki artış, Kur Korumalı Mevduat’taki riski de artıracak. Kurları baskı altında tutmak için getirilen Kur Korumalı Mevduat yüksek maliyeti nedeniyle bütçede ağır bir yüke yol açmış, Türkiye’nin bütçe açığı Ocak-Nisan döneminde 382,5 milyar TL’ye çıkarken, dört ayda yıl sonu için öngörülen bütçe açığının yüzde 58’ine ulaşılmıştı.

Kur Korumalı Mevduat’ta mevduat sahiplerine hem faiz hem de kur farkı ödeniyor. Seçim öncesinde bankalar vade sonu beklenmeden prim ödemesi yapabiliyordu ve faiz oranı 26’ya kadar çıkmıştı. Seçimlerin ardından ise Merkez Bankası, 1 Haziran’dan itibaren açılacak veya yenilenecek kur korumalı mevduat hesaplarında önden prim ödemesi yapılmamasına karar verdi. Kur Korumalı Mevduat’ta faiz oranı yüzde 4’e kadar düştü.

Ancak ekonomistler döviz tevdiat hesabı olarak da değerlendirebilecek bu hesaplarda ciddi bir meblağın biriktiğine dikkat çekiyor.

Kurların tutulduğu dönemde Kur Korumalı Mevduat’ta büyük bir kur farkı oluşmadığını dile getiren Oğuz Oyan, son artışlarla birlikte ciddi ölçüde kur farkının oluştuğunu, dolayısıyla bunun ciddi bir külfet anlamına geldiğini aktarıyor.

Sinan Alçın da Kur Korumalı Mevduat’ın Hazine üzerinde büyük bir yük oluşturduğuna dikkat çekerek değeri 2 trilyon lirayı geçen bu hesapların tekrar Türk Lirası’na dönüşünün problemli biçimde gerçekleşebileceğini söylüyor.

Ekonomi yönetiminden ne bekleniyor?

İktisatçılara göre Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten beklenen, kendisinin de devir teslim töreninde ifade ettiği gibi, biraz daha uluslararası finans kapital çevrelerinin kabul edebileceği, yani şeffaf, öngörülebilir mali politikalar ve mali disiplin uygulaması.

Burada mali disiplinden ne anlaşıldığının çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sinan Alçın, “Mali disiplin, kamu harcamalarını kısıtlamak, örneğin sayısı on binleri bulan makam araçlarının sayısını azaltmak veyahut da şatafatlı çeşitli törenlere son vermek gibi araçlarla mı gerçekleştirilecek? Yoksa mali disiplini vergi oranlarındaki artışla, özellikle dolaylı vergilerdeki artışla mı sağlayacak” diye soruyor.

Yine Şimşek’in yaptığı konuşmada verginin tabana yayılacağı ifadesinin olduğuna dikkat çeken Alçın, Türkiye’de zaten vergi dağılımının büyük ölçüde tabana yayılmış durumda olduğunu vurguluyor.

Ücretli kesimden alınan dolaylı vergilerin toplam vergi geliri içerisindeki oranının yüzde 75’i bulduğunu, bu oranın Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 25’te kaldığını ifade eden Alçın, “Burada verginin tabana yayılmasından benim anladığım şey Özel Tüketim Vergisi’nde belli kalemlerde artış, Katma Değer Vergisi’nde yine belli bir gıda veyahut da mal türlerine dönük olarak artışlar veya tek seferlik çeşitli vergilerin, harçlarda artış olabileceği” diyor ve ekliyor: “Fiyat istikrarını önceleyip enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılırken bunun bedeli olarak acı reçetenin veya kemer sıkma politikasının geniş kesimlerin alım gücünü biraz daha düşüreceği, ücret artışlarının sınırlandırılacağı, öte yandan çeşitli vergilerin artırılacağı bir politika demek ki bizi bekliyor.”

Paylaşın

Dolar 23 TL’nin Üzerine Çıktı; Ekonomistler: Olan Rezervlere Oldu

Dolar, 23 TL’yi aştı; Euro ise, 25 TL’ye yaklaştı. Gram altın ise 1445 TL ile rekor tazeledi. Döviz kurları, Türk Lirası karşısında yaklaşık yüzde 7’ye yakın değer kazanırken ekonomistlerden dikkat çeken yorumlar geldi.

Haber Merkezi / Ekonomist Oğuz Demir, “Şimdi kur da zaten tüm iş yapanların kendi arasında fiyatlama yaparken kullandığı seviyelere, yani gerçeğe geliyor. Olan rezervlere oldu!” ifadelerini kullanırken, İslam Memiş de, “Ekonomi yönetimi ve MB’dan açıklama veya müdahale gelmeden karar vermemeli. Normal bir fiyatlama yok!” dedi.

Murat Muratoğlu, “Merkez Bankası bağımsız olmayınca, hain gibi elindeki bütün dolarları satınca… Dolar’ın 22.85’i görmesi acayip mi? Gayet normal… Oyna devam!” değerlendirmesinde bulunurken, Kerim Rota da, “Seçimden 10 gün sonra $, TL’ye karşı %16 değer kazandı. Herşey seçim içindi” ifadelerini kullandı.

Ekonomistlerin döviz kurlarına ilişkin açıklamaları şöyle:

Tunç Şatıroğlu: “Bu sabah itibarıyla Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu göreve geldiğinden beri dolar kurundaki artış yüzde 213 oldu. Doları olanlar rahat olun. Kardeşimiz iktidardayken faiz artmayacak. Doları bozayım mı diye sormayın, rahat olun. Mandacı iktisatçıların eski modellerine rağbet edilmiyor uzun süredir. Faizin artması için mandacı iktisatçılar lazım. Bu kadar liralaşmak dolar kurunu düşürmeye yaramadı.

Bu kadar liralaşmak dolar kurunu düşürmeye yaramadı. Evet bu kadar kur artışına kallavi zamlar gelir. Artık tasarruf zamanı. Alacağınız aldınız, oturacak kemer sıkacak ve bu süreci atlatmaya çalışacaksınız. Harcamalarınızı kısmanız elinizdekini de TL varlıkların haricinde yatırımlarda değerlendirmeniz riskten kaçınmanız gerekiyor.”

Oğuz Demir: “Şimdi kur da zaten tüm iş yapanların kendi arasında fiyatlama yaparken kullandığı seviyelere, yani gerçeğe geliyor. Olan rezervlere oldu!”

İslam Memiş: “Ekonomi yönetimi ve MB’dan açıklama veya müdahale gelmeden karar vermemeli. Normal bir fiyatlama yok!”

Murat Muratoğlu: “Merkez Bankası bağımsız olmayınca, hain gibi elindeki bütün dolarları satınca… Dolar’ın 22.85’i görmesi acayip mi? Gayet normal… Oyna devam!”

Kerim Rota: “Seçimden 10 gün sonra $, TL’ye karşı %16 değer kazandı. Herşey seçim içindi. Kurlar 9 aydır TCMB rezerv satışı, sermaye kontrolleri ve sözlü müdahale ile baskılanıyordu. Yay şimdi gevşetilse de nerede gerçek bir piyasa dengesi oluşacağı belirsiz. Bu seviyede bile şirketlerin döviz alması yasak, tek satıcı TCMB. Kurlar bu seviyede kalsa bile KKM’ye ödenecek kamu kaynağı bu sürede 200 Milyar TL’yi aşacak.

Kur artışı enflasyonu arttıracak. Bu artışın hepsi Haziran enflasyonuna yansımayacağı için ücretler yazın enflasyon karşısında yine eriyecek. Kötü ekonomi yönetiminin ve “faiz sebep, enflasyon netice” safsatasında ısrarın bedelini bir kez daha sabit gelirli vatandaşlar ödeyecek. Bununla da bitmeyecek, devreye maliye politikası da girecek. Korkarım ki pek yakında sabit gelirlilere yönetilen fiyatlara yapılan zamlar ve dolaylı vergilerle bir darbe daha vurulacak.”

Haftanın üçüncü işlem gününe hızlı başlayan döviz kurları, Türk Lirası karşısında yaklaşık yüzde 7 değer kazandı. Dolar, 23 TL’yi aştı; Euro ise, 25 TL’ye yaklaştı. Gram altında ise 1445 lira ile rekor kırıldı.

Dolar/Türk Lirası, dün Türkiye piyasalarının kapanış saatinde 21,50 lira seviyesinde hareket ederken, yeni güne rekorla başladı. Kur, sonrasında da yukarı yönlü hareketine devam etti ve tüm zamanların en yüksek seviyesini 23,2260 TL’ye taşıdı. Dolar, saat 10.26 itibarıyla yüzde 6,43 oranında artışla 22,9415 liradan işlem gördü.

Euro da tarihinde ilk kez 24 liranın üzerini görerek, rekor seviyesini 24,8670 liraya kadar yükseltti. Euro, şu dakikalarda yüzde 6,67 oranında kazançla 24,6405 liradan hareket ediyor.

Altının gram fiyatı, ons altındaki yatay seyre rağmen, Dolar/TL’deki hızlı yükselişin desteğiyle tüm zamanların en yüksek seviyesini 1445,93 liraya taşıdı.

Ons altının ve Dolar/TL’nin fiyatına göre hesaplanan gram altın, saat 09.12 itibarıyla yüzde 5,71 oranında primle 1439 TL’de alıcı buluyor. Altının ons fiyatı ise, şu sıralarda yüzde 0,02 oranında düşüşle 1963 dolarda işlem görüyor.

Döviz kurundaki bu artış ülkenin birinci gündem maddesi haline gelirken, henüz Merkez Bankası ve Ekonomi Bakanlığı’ndan herhangi bir açıklama yapılmadı.

Paylaşın

Dolar Tarihi Rekorunu Yeniledi, Gram Altında Yeni Zirve

Haftanın üçüncü işlem gününe hızlı başlayan döviz kurları, Türk Lirası karşısında yaklaşık yüzde 7 değer kazandı. Dolar, 23 TL’yi aştı; Euro ise, 25 TL’ye yaklaştı. Gram altında ise 1445 lira ile rekor kırıldı.

Dolar/Türk Lirası, dün Türkiye piyasalarının kapanış saatinde 21,50 lira seviyesinde hareket ederken, yeni güne rekorla başladı. Kur, sonrasında da yukarı yönlü hareketine devam etti ve tüm zamanların en yüksek seviyesini 23,2260 TL’ye taşıdı. Dolar, saat 10.26 itibarıyla yüzde 6,43 oranında artışla 22,9415 liradan işlem gördü.

Euro da tarihinde ilk kez 24 liranın üzerini görerek, rekor seviyesini 24,8670 liraya kadar yükseltti. Euro, şu dakikalarda yüzde 6,67 oranında kazançla 24,6405 liradan hareket ediyor.

Altının gram fiyatı, ons altındaki yatay seyre rağmen, Dolar/TL’deki hızlı yükselişin desteğiyle tüm zamanların en yüksek seviyesini 1445,93 liraya taşıdı.

Ons altının ve Dolar/TL’nin fiyatına göre hesaplanan gram altın, saat 09.12 itibarıyla yüzde 5,71 oranında primle 1439 TL’de alıcı buluyor. Altının ons fiyatı ise, şu sıralarda yüzde 0,02 oranında düşüşle 1963 dolarda işlem görüyor.

Döviz kurundaki bu artış ülkenin birinci gündem maddesi haline gelirken, henüz Merkez Bankası ve Ekonomi Bakanlığı’ndan herhangi bir açıklama yapılmadı.

Ekonomistler ise sosyal medya hesaplarından artan döviz kurundaki artışa ilişkin açıklamalarda bulundu. Ekonomistlerin açıklamaları şöyle:

Tunç Şatıroğlu: “Bu sabah itibarıyla Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu göreve geldiğinden beri dolar kurundaki artış yüzde 213 oldu. Doları olanlar rahat olun. Kardeşimiz iktidardayken faiz artmayacak. Doları bozayım mı diye sormayın, rahat olun. Mandacı iktisatçıların eski modellerine rağbet edilmiyor uzun süredir. Faizin artması için mandacı iktisatçılar lazım. Bu kadar liralaşmak dolar kurunu düşürmeye yaramadı.

Bu kadar liralaşmak dolar kurunu düşürmeye yaramadı. Evet bu kadar kur artışına kallavi zamlar gelir. Artık tasarruf zamanı. Alacağınız aldınız, oturacak kemer sıkacak ve bu süreci atlatmaya çalışacaksınız. Harcamalarınızı kısmanız elinizdekini de TL varlıkların haricinde yatırımlarda değerlendirmeniz riskten kaçınmanız gerekiyor.”

Oğuz Demir: “Şimdi kur da zaten tüm iş yapanların kendi arasında fiyatlama yaparken kullandığı seviyelere, yani gerçeğe geliyor. Olan rezervlere oldu!”

İslam Memiş: “Ekonomi yönetimi ve MB’dan açıklama veya müdahale gelmeden karar vermemeli. Normal bir fiyatlama yok!”

Murat Muratoğlu: “Merkez Bankası bağımsız olmayınca, hain gibi elindeki bütün dolarları satınca… Dolar’ın 22.85’i görmesi acayip mi? Gayet normal… Oyna devam!”

Kerim Rota: “Seçimden 10 gün sonra $, TL’ye karşı %16 değer kazandı. Herşey seçim içindi. Kurlar 9 aydır TCMB rezerv satışı, sermaye kontrolleri ve sözlü müdahale ile baskılanıyordu. Yay şimdi gevşetilse de nerede gerçek bir piyasa dengesi oluşacağı belirsiz. Bu seviyede bile şirketlerin döviz alması yasak, tek satıcı TCMB. Kurlar bu seviyede kalsa bile KKM’ye ödenecek kamu kaynağı bu sürede 200 Milyar TL’yi aşacak.

Kur artışı enflasyonu arttıracak. Bu artışın hepsi Haziran enflasyonuna yansımayacağı için ücretler yazın enflasyon karşısında yine eriyecek. Kötü ekonomi yönetiminin ve “faiz sebep, enflasyon netice” safsatasında ısrarın bedelini bir kez daha sabit gelirli vatandaşlar ödeyecek. Bununla da bitmeyecek, devreye maliye politikası da girecek. Korkarım ki pek yakında sabit gelirlilere yönetilen fiyatlara yapılan zamlar ve dolaylı vergilerle bir darbe daha vurulacak.”

Paylaşın

Türk Lirası, Mehmet Şimşek’e Rağmen Değer Kaybediyor

Türk lirası haftaya değer kaybederek başladığı Dolar 21,16’dan işlem görürken, Euro 22,62 TL’den işlem görüyor. Bu arada Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, haftaya yüzde 2,31 artışla 5.233,23 puandan başladı.

Mehmet Şimşek, “Hükümetimizin temel hedefi toplumsal refahı yükseltmektir. Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır” demişti.

Birleşik Krallık merkezli Reuters haber ajansı, Mehmet Şimşek’in Maliye ve Hazine Bakanlığı’na getirilmesine rağmen Türk lirasının haftaya değer kaybederek başladığını bildirdi.

Piyasaların açılmasıyla Dolar/TL kuru 21,16’dan işlem görürken, Euro/TL kuru 22,62 TL’den işlem görüyor. Bu arada Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, haftaya yüzde 2,31 artışla 5.233,23 puandan başladı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini Nureddin Nebati’den devralan Mehmet Şimşek, “Hükümetimizin temel hedefi toplumsal refahı yükseltmektir. Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır” demişti.

Şimşek ayrıca, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” ifadesini kullanmıştı.

Reuters “Şimşek’in atanmasının, Erdoğan’ın lirayı değersizleştiren faiz indirimlerinden uzaklaştığının bir işareti olarak görülebileceği” yorumunu yaptı.

“Türkiye’nin uzun vadeli görünümü hala çok olumlu”

Federated Hermes’te gelişmekte olan piyasalar sabit gelir kıdemli portföy yöneticisi Mohammed Elmi’nin de görüşlerine yer veren Reuters, Elmi’nin “Umut, Şimşek’in çok ihtiyaç duyulan ekonomide ortodoks politikaları başlatmasıdır ve piyasayla daha etkili bir şekilde etkileşime girmesidir” sözlerini aktardı.

Elmi’ye göre, Türkiye’nin yıllık tüketici fiyatları enflasyonu geçen yıl yüzde 85’i aşarak 24 yılın zirvesine ulaştı ve Nisan ayında yüzde 44 olarak gerçekleşerek daha fazla parasal sıkılaştırma ihtiyacını ortaya koydu.

Elmi ayrıca, “Güvenilir bir ekonomi politikasına basit bir dönüş, Türkiye’nin yatırım cazibesinde belirgin bir değişiklik yaratabilir. Türkiye’nin uzun vadeli görünümü hala çok olumlu. Genç bir nüfus, gelişen bir orta sınıf ve kilit bir stratejik konuma sahip bir ülke olarak, lehine bir dizi faktör var” dedi.

Paylaşın