Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Uçar: Bedel Ödeyerek Haklarımızı Kazandık

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “AKP hükümeti zamanında Kürtler ve Aleviler kendi kimliklerini söyleyebildiler” sözlerine de yanıt veren Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Uçar, “Hiç sizin mevzunuz değil! Size rağmen bu ülkede yaşayan Kürtler, Aleviler kendi haklarını ve kimliklerini bedel ödeye ödeye kazandılar” dedi ve ekledi:

“Bugün buradaysak, Türkiye siyasetine müdahale ediyorsak sizin yok saydığınız Kürtlerin, Alevilerin, Çerkeslerin, Lazların mücadelesi sayesinde buradayız. Bu mücadele ile biz kazanacağız, onlar kaybedecekler. Buradayız, birlikte değiştireceğiz.”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesi seçim bürosu açılışında komuştu.

MA’nın haberine göre; Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmaya tepki gösteren Kılıçgün Uçar, şunları söyledi:

“Tek adam rejiminin cumhurbaşkanı Amed’deydi. Amed halkına seslendi. Amed’de ‘Kürt kardeşlerim’ diyorlar ama Ankara’ya gittiklerinde ‘Kürt terörü’ oluyor. Kürtler onların kardeşi değil! Onların kardeşleri Torosçular, onların kardeşleri beşli çete, onların kardeşleri Kürtleri inkar eden faşist milliyetçiler.

Bir iddiası da var, ‘Yeni yüzyılı Kürtlerle kuracağız’ diyor. Cumartesi Annelerine oturma eylemi yaptırmayan bir iktidarla Kürtlerin kuracağı bir yeni yüzyıl yok. Kadınları şiddetle evlere hapsetmeye, biat ettirmeye çalışan iktidarla yeni bir yüzyıl yok. Erdoğan’ın beyannamesini açıkladığı gün Van’da helikopterden atılan Osman Şiban’a 7 yıl 6 ay ceza verildi.

Bunu reva görenlerle Kürtlerin kurabileceği yeni bir yüzyıl yok. Kürt dilini ve varlığını inkar edenlerle, çözüm sürecini buzdolabına kaldırıp masayı devirenlerle Kürtlerin kuracağı yeni bir yüzyıl yok. 15 Mayıs geldiğinde Kürtler size yeni bir yüzyılın, yeni bir düzenin nasıl kurulacağını tokat gibi gösterecek.”

Uçar, ayrıca İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “AKP hükümeti zamanında Kürtler ve Aleviler kendi kimliklerini söyleyebildiler” sözlerine de yanıt verdi.

“Hiç sizin mevzunuz değil! Size rağmen bu ülkede yaşayan Kürtler, Aleviler kendi haklarını ve kimliklerini bedel ödeye ödeye kazandılar. Bugün buradaysak, Türkiye siyasetine müdahale ediyorsak sizin yok saydığınız Kürtlerin, Alevilerin, Çerkeslerin, Lazların mücadelesi sayesinde buradayız. Bu mücadele ile biz kazanacağız, onlar kaybedecekler. Buradayız, birlikte değiştireceğiz.”

“Kürtler sorun değil gerçek”

“Türkiye’nin en temel sorunlarından biri Kürt gerçekliğidir. Biz sorun değil gerçekliğiz” diyen Uçar, devletin bu gerçeklikle yüzleşmediğini söyledi:

“Bir daha söyleyeyim; Kürt sorununu çözmeye bizler adayız, halkımız aday, Yeşil Sol Parti aday. Çözmek için geliyoruz, hiç kimseye muhtaç ve mahkum değiliz.

Biz 7 Haziran 2015’te AKP’nin olmadığı bir Türkiye’yi inşa ettik ama yarım kaldı. 2023 14 Mayıs’ında AKP’siz demokratik bir Türkiye’ye hazır mıyız? Yeni yüzyılın kurucusu olmaya hazır mıyız? Yolumuz açık olsun, hiçbir engelimiz yok. 15 Mayıs’ımız kutlu olsun.”

Paylaşın

Ağrı, 4 büyüklüğünde deprem ile sarsıldı

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Ağrı Doğubayazıt’ta saat 08.57’de 4 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini duyurdu. 7.02 kilometre derinlikte olduğu belirlenen deprem çevre illerden de hissedildi.

Haber Merkezi / AFAD’ın internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, Doğubayazıt’ta saat 08.57’de 4.0 büyüklüğünde bir deprem kaydedildi. 7.02 kilometre derinlikte olduğu belirlenen deprem çevre illerden de hissedildi.

Doğubayazıt’ta meydana gelen deprem sonrası olumsuz bir ihbarın bulunmadığı bilgisi kamuoyuna duyuruldu.

 

Paylaşın

Ağrı: Nuh’un Gemisi

Nuh’un Gemisi; Ağrı’nın Doğubayazıt İlçesine bağlı Telçeker ile Üzengili Köyleri arasında yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanabilmektedir.

Nuh’un Gemisi doğal bir anıttır. Aslında bu anıt gemi biçiminde bir şekil, iz (siluet) dir. Kalıntı Türkiye- İran Transit yoluna 3.5 kilometre mesafededir. Nuh tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı öne sürülmektedir. Buranın halk arasındaki adı Cudi Dağı’dır.

1983 yılından itibaren kutsal geminin kalıntılarını burada arama çalışmaları hızlanmıştır. Başta James İrwin olmak üzeri Amerikalı araştırmacılar burayı çok yönlü incelemişlerdir. Türk bilim adamları ( Atatürk Üniversitesi ve MTA Enstitüsü elemanları) da bu oluşumu bilimsel yönden incelemişlerdir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklar Yüksek Kurulu 17 Eylül 1987 tarih ve 3657 sayılı kararı ile gemi kütlesinin “korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı” özelliği gösterdiğini belirtildiğinden, burası doğal sit alını ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır.

Nuh’ un Gemisi’nin İzi ilk kez 11 Eylül 1959 günü harita yüzbaşısı İhsan Durupınar tarafından keşfedildi. Durupınar, doğu bölgesinin havadan çekilmiş fotometrik haritalarını tetkik ederken ilginç bir resmi buldu. Resim bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Bunun Nuh’un Gemisi olma ihtimali vardı. Bu tarihten sonra Ağrı Dağı ve Telçeker Köyü üstündeki heyelan bölgesinde gemi aramaları hızlandı. Heyelan bölgesi, Ağrı Dağı’nın tam güney karşısında, Doğubayazıt- Gürbulak yolunun güneyinde, Telçeker ve Üzengili köylerinin yamaçlarındadır.

Burada gemi biçimli bir şekil vardır ki, harita yüzbaşısının üzerinde durduğu toprak şekil budur. İlk bakışta gerçekten gemiye benzeyen bu yapının heyelanın etkisiyle mi, yoksa Nuh’ un gemisinin karaya oturduğu yer mi olduğu henüz tartışma konusudur. Şekil Nuh’ un gemisi olması kadar ilginç olmakla beraber, doğal anıt niteliğindedir. Yer kabuğunun bir oyunu sonucunda oluşsa dahi, şekil yer bilimleri açısından da ilginçtir.

Nuh’un Gemisi’nin kütlesi, sürekli heyelan olan ve akıntının bütün şiddetiyle devam ettiği yamaçta olduğu halde, yerinde basit kalmış, şekil bozulmamıştır. Kütlenin biçimi, insanoğlunun yaptığı ilk gemilere benzerlik göstermektedir. Baş tarafı çok dar, arka kısmı ortaya doğru daralmış haldedir.

Boyut olarak 165x50x13 metre ölçüsündedir. (Bu rakamlar, kutsal kitaplarda belirtilen ölçülere uymaktadır.) Çevresini oluşturan toprak toprağa kıyasla gemi kütlesinin malzemesi kuvvetli bir fiziksel mukavemete sahiptir. Gemi içinde ve yüzeyinde üç ayrı seviyede dizilmiş, eşit aralıklarla dağılmış ve fiziksel farklılıklar gösteren bölümler mevcuttur. Geminin muhtelif yerlerinde gemi direklerini andıran boşluk ve tümsekler vardır.

Paylaşın

Ağrı: Eski Bayezid Camii

Eski Bayezid Camii; Ağrı’nın Doğubayazıt İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanabilmektedir.

Doğubayazıt Kalesi’nin hemen yanında, merkezi kubbeli ve tek minareli cami yapılmıştır. Caminin yer aldığı yamaç düzeltildikten sonra, duvar örülmek suretiyle düz bir teras oluşturulmuş ve üzerinde bu camii inşa edilmiştir.

Kesme taştan yapılan bu camii, 15–20×15-20 metre boyutlarında, kara planlı ve tek kubbelidir. Tarihi caminin giriş kapısı, beden duvarları, mihrabı, son cemaat yeri, mihrabiyeleri, duvar payeleri, kubbeye geçiş sistemleri, duvarlardaki kemerler, pencereler ve minarenin yapımında bir sadelik göze çarpar.

Paylaşın

Ağrı: Buz Mağarası

Buz Mağarası; Ağrı’nın Doğubayazıt İlçesine bağlı Hallaç Köyü sınırları içerisindedir. Köy merkezine 3 kilometre mesafededir. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanabilmektedir.

Doğal bir anıt mağarasıdır. Mağara uzun eksenli, elips biçiminde, yaklaşık 100 metre uzunluğunda, 50 metre genişliğinde ve 8 metre derinliğinde bir çukurdur. Mağaranın ağzı esas çukura göre biraz yukarıda kalmaktadır. İçinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların üzerinde saf ve temiz suların donmasıyla oluşmuş buz tabakalarını görmek mümkündür.

Kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve dikitleri olan buz mağarası mevsimlere göre değişken bir havaya sahiptir. Kışın fazla soğuk olmayan buz mağarası hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir.

Doğubayazıt İlçesi’nin en sıcak bölgesinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki zıtlık gösteren buzdan sarkıt ve dikitler, insanı şaşırtacak şekildedir. Mağaranın ağzından süzülen güneş ışığı, mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır.

Doğubayazıt Ovası’nda çok sayıdaki bataklıktan anlaşılacağı üzere yer altı suyu tablası çok yüksektir. Bu durumda hava akımının mağaraya yakın yerlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Aşağı Sinek Köyü’nden başlayıp mağaraya doğru uzanan lav aracılığıyla mağaranın dip kısmından gelip, mağaranın iç kısmını soğutan ve mağara tavanı üzerindeki kaya kesimlerinden süzülerek damlayan suyun donmasına yol açan bu soğuk havanın özel bir bileşimi olduğu sanılmaktadır.

Mağara içinde kuşların yuva yapması, şimdiye kadar mağara içinde kimsenin etkilenmemesi ve devamlı buzlu su alınması, hava bileşiminin zehirsiz olduğunu göstermektedir. Yöre halkının buzluk olarak adlandırdığı mağara çevresindeki yerleşimlerin su ihtiyacını karşılamaktadır.

Işık tutulduğunda kristal gibi parlayan ve renkten renge giren buz parçaları insanları hayretler içinde bırakır. Mağaranın en önemli özelliklerinden biri de yazın soğuk, kışın sıcak olmasıdır. Kapısında sürekli sıcak ve soğuk hava akımı bulunur.

Paylaşın

Ağrı: Ahmed-i Hani Türbesi

Ahmed-i Hani Türbesi; Ağrı’nın Doğubayazit İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Türbenin bulunduğu yere her yarım saatte bir belediye servis hizmeti vardır.

1651 yılında doğan ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmeyen Ahmedi Hani’ye ait bir türbedir. Türbenin yanında sonradan birde cami yapılmıştır.  İshak Paşa Sarayının üst kısmındadır. Bölgede en çok ziyaret edilen türbedir.

Ahmed-İ Hani Kimdir?

17. yüzyılda yaşayan ve Mem u Zin adlı eseriyle bilinen Kürt edebiyatçı, şair, astronom ve İslam âlimi olan Ahmed-i Hani, kendisi gibi âlim olan İlyas adlı şahsın oğludur. Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan ve Osmanlı dönemi şeyh, âlim ve şairlerinden olan Ahmed-i Hani’nin yapılan son araştırmalar neticesinde Hakkari’nin Hân köyünde doğduğu ve bu nedenle Hani adını aldığı bilinmektedir.

İlk tahsilini dönemin birçok âlimi gibi ailesinden aldığı eğitimle tamamlayan Hani, sonraki süreçlerde Bağdat, Şam, Halep ve İran medreselerinde uzun süre eğitim görmüş ve onu tarihe not kazıyan benliğini bu eğitimler vesilesiyle kazanmıştır. İyi bir İslami ilim, şiir ve tasavvuf eğitimi alan Hani’nin ayrıca, eserlerinden anlaşıldığı üzere Nakşibendi tarikatına da girdiği görülmektedir. Çevre halkına faydalı olabilmek amacıyla eserlerini umumiyetle ana dili olan Kürtçe ile kaleme almıştır. Kürtçe’nin yanında Arapça, Farsça ve Türkçe’yi de iyi bilmektedir.

Hayatı boyunca hiç evlenmeyen Ahmed-i Hani, kendini İslam ilim ve kültürüne adadı, büyük bir âlim ve mutasavvıf olma yolunda emek harcadı. Evlenmemiş olsa da yazdığı aşk şiir ve hikâyelerinden duygu yüklü bir insan olduğu görülmektedir. Bir dönem üst tabakaya mensup Selma adında bir kıza aşık olduğu ve bu vesileyle aşk şiirleri yazdığı rivayet edilir.

İshak Paşa Sarayı’nın temeli atılırken dua ettiği rivayet edilen Hani’nin bu sarayda kâtiplik yapıldığı bilinmektedir. Bunun yanında gençlik yıllarında Botan Beyi’nin meclislerinde uzun süre bulunduğu gibi diğer beyliklerle de yakın ilişki kurduğu bilinmektedir. Doğubayazıt’ta Muradiye Cami’inde imamlık yapan Ahmed-i Hani, Bayazıt Mir Mir Muhammed’in de divan kâtibi görevini yürüttü.

Hayatının son dönemlerine doğru kurduğu Hani Medresesi’nde İslam kültürüne dair dersler verdi ve bölge civarındaki gençlerin İslami terbiye ile yetişmesi için çaba gösterdi. Ahmed-i Hani bir süre dönem itibariyle bölgenin kültür merkezi olan bugünkü Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaşadı. Sonraki süreçlerde Doğubayazit’e yerleşti ve burada vefat etti.

Paylaşın

Ağrı: Balık Gölü

Balık Gölü; Ağrı’nın Taşlıçay İlçesi ile Doğubayazıt İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Taşlıçay’a 26 kilometre, Doğubayazıt’a 60 kilometre mesafededir.

Balık Gölü’nün denizden yüksekliği 2 bin 241 metre olup, Türkiye’nin en yüksek rakımlı göllerinden biridir. En derin yeri 37 metredir ve bir lav seti gölüdür.

Göl, içme suyu ve kullanma suyu koruma sahası statüsünde olup yakınındaki yerleşim birimleri için içme suyu sağlamaktadır. Çevresindeki dağlardan gelen küçük dereler, kıyısındaki pınarlar ve yer altı sularıyla beslendiği için akış durumu ve sürekliliği ile ilgili veriler tespit edilememiştir.

Yakın çevresinde tarım alanları ve otlaklar bulunur. Türkiye’nin önemli kuş alanlarından biridir. Gölün üzerindeki 0.15 hektar alana sahip bir adada kuluçkaya yatan kadife ördek popülasyonu ile önemli bir kuş alanı statüsü kazanmıştır.

Bölgedeki asıl ünü, yetiştirdiği kırmızı benekli alabalıktan kaynaklanır. Göl çevresinde yaşayan başlıca hayvan türleri kartal, şahin, keklik, yabani tavşan, tilki, kurt, yaban ördeği, martı, bıldırcın ve çulluktur.

Paylaşın

Ağrı: Meteor Çukuru

Meteor Çukuru; Ağrı’nın Doğubayazıt İlçe Merkezi’nin 35 kilometre doğusunda, Gürbulak Gümrük Kapısı’nın 2 kilometre kuzeydoğusunda yer almaktadır.

Meteor Çukuru, ikinci derece doğal sit alanıdır. Karstik çöküntü olup derinliği 60 metre, çapı ise 35 metredir.

Yöre halkı arasında 1892 yılında gece büyük bir göktaşının düştüğü, sarsıntı  meydana geldiğini ve Gülveren köyünün su kaynaklarının bulanık aktığı söylenmektedir.

Önemli bir turizm potansiyeline sahiptir. Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir.

Paylaşın

99 Yılda Tamamlan saray: İshak Paşa Sarayı

Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinin 7 km. güney doğusunda, ovaya hakim yüksek bir tepenin üzerine kurulan İshak Paşa Sarayı, İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür.

Sarayın yapımı 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılmış, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784’ te (99 yılda) tamamlanmıştır. Mimarı, Ahıskalı ustalardır. 

Saray, Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmektedir. Doğu-Batı yönünde yaklaşık 7.600 m. karelik bir alan üzerine oturtulmuştur. Bazı kısımları tek, bazı kısımları iki, bodrum dahil bazı kısımları üç katlı olarak yapılmıştır.

Bir saray için gerekli tüm bölümler (harem, harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, camii, çeşitli hizmet odaları, oturma odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, cezaevi, erzak depoları, cephanelik, tavlalar, bodrum katlarında çeşitli hizmet odaları vb.) vardır. Her odada ocak, dolap yerleri vb. görülmektedir.

Sarayın girişi, savunması en zor olan doğu cephesindedir. Anıtsal taçkapı, avlulara çıkan diğer kapılar gibi, kabartma, süsleme ve zengin bitki motifleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini taşır. Saray, tarih ve sanat tarihi yönünden essiz bir değere sahiptir. Bu bey kalesi, Avrupa’ daki şato tipi yapıların ülkemizde rastlanmayan en iyi örneğidir. 

Sarayın cami dışındaki bölümlerin çoğu yıkılmış, harap olmuş, tavanları sökülmüştür. Son yıllarda biraz onarılmış, restore edilmiştir. Camii, saray kompleksinin en sağlam kalan yeridir. Her halde burası, dini bir korkuyla tahrip edilmemiştir. Tek kubbeli camii, iki ayrı renk taşla örülmüş minaresiyle saraya ilginç bir görünüm kazandırmaktadır. Camiinin kıble duvarının dışındaki türbe geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiş olup, muhtemel Abdi Çolak Paşa ile İshak Paşa ve yakınları için yapılmıştır. 

Sarayın(Selamlık) kuzey cephesinde dışa sarkan dört ahşap konsolda üstte kanatlı ejder, onun altında aslan, en altta insan figürleri yer almaktadır ki, çok ilginç ve sanatkaranedir.

Sarayda klasik Osmanlı mimarisinden farklı üslup ve benzeme şekilleri dikkati çeker. Türk saray geleneği ve mimarisinin ana prensiplerine uyulmuştur. Yapı birkaç aşamalıdır ve güzellikle azameti yansıtır. Saray iştihamı, yaptıran paşanın çevreye ve Merkezi Devlet’e karşı gücünü göstermek istediği anlaşılmaktadır. 

Taş duvarların içinde görülen boşluktur, sarayın kalorifer tesisatı andıran merkezi ısıtma sistemiyle ısıtıldığını göstermektedir. 

Yapımı bir çok efsane ve hikayeye konu olan İshak paşa sarayı; Osmanlı döneminde Ağrı’ da yapılan en büyük ve en önemli mimari eserdir. İshak Paşa Sarayı, geleneksel Türk mimari karakterinde ve Selçuklu mimarisi biçiminde bir yapıdır. Bu yapılar topluluğunda Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin öğeleri yanında, Avrupa sanatının Barok üslubunun etkileri de görülmektedir. Zamanın en modern ve ileri anlayışı ile yapılmış olup, genel hatlarıyla Türk kültürünün özelliklerini taşır. Bir Osmanlı Dönemi Yapısı İshak Paşa Sarayı Görkemli özel mimarı yapısı, anıtsal taç kapıları, haremi, selamlığı, cami ve yüzlerce odası ile görülmeye değer bir şah eserdir… 

Sanki bir saray değil, tüm heybetiyle canlı bir tarih, her tarafı sır dolu bir efsanedir. Onu anlamak için yakından görmek, gezmek gerekir… 

Bu görkemli yapının mimarı meçhuldür, onun için halk, sarayın yapımı ve tarihi hakkında bir çok efsane anlatır. Sarayı gezerken, masal dünyasının saraylarını görmüş gibi hayal güçleriniz harekete geçer, güzellikler karşısında efsanelerde anlatılanlar bir bir gözlerinizin önünde canlanır… 

Bir kartal yuvasını andıran ve çevresiyle ahenk oluşturan bu muazzam yapıya hayran kalmamak elde değil…

Paylaşın