Erdoğan, Diyarbakır’da: Kürt Kardeşlerim…

Diyarbakır’da halka seslenen Erdoğan, “Diyarbakır’da hem milletvekilliğinde hem cumhurbaşkanlığında arzu ettiğimiz oy oranlarına ulaşamadık ancak seçim sonucunun sizin de içinize sinmediğine inanıyorum” dedi ve ekledi:

“İşte bu alan onu söylüyor. Diyarbakır’da bu kardeşinize yüzde 28.5, CHP adayına yüzde 71.5 oy çıkmışsa durup üzerinde düşünmemiz lazım. CHP’ adayına yüzde 71 oy çıkmışsa durup üzerinde düşünmek lazım. Diyarbakır’ın iradesini götürüp CHP adayına payanda yapanların neyin projesi açık olduğu belli değil mi?”

AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, pazar günü (31 Mart) yapılacak yerel seçimlere dört gün kala AKP’nin Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlediği seçim mitinginde konuştu. Sözlerine, “‘Ser seran ser çavan’ diyerek bizi bağrınıza bastınız” diye başlayan Erdoğan, daha sonra mitinge katılım oranını açıkladı.

Mitinge 70 bin kişinin katıldığını söyleyen Erdoğan, konuşmasında sık sık DEM Parti ve CHP’yi hedef aldı. Mayıs 2023 seçimlerini hatırlatan Erdoğan, “Diyarbakır’da bu kardeşinize yüzde 28.5, CHP adayına yüzde 71.5 oy çıkmışsa durup üzerinde düşünmemiz lazım” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle: “Bugün 70 bin kişi alanda. Bölgede İslam’a kapılarını ilk açan şehir Diyarbakır ile aynı sevdaya, aynı medeniyete sahip olmaktan dolayı iftihar duyuyorum. Bu kavli bozmaya, kardeşliği yıkmaya kimsenin gücü yetmez.

Mayıs seçimlerinde Diyarbakır’da milletvekilliğinde ve Cumhurbaşkanlığında arzu ettiğimiz oy oranlarına ulaşamadık. Seçim sonuçlarının içinize sinmediğine inanıyorum. Diyarbakır’da bu kardeşinize yüzde 28,5 ve CHP adayına yüzde 71,5 oy çıkmışsa durup düşünmemiz lazım.

Bugün aynı oyunu İstanbul’da, Mersin’de yine oynuyorlar. Kirli bir ittifak kurdular. İki partideki bir avuç siyaset baronu ne olup bittiğini bilmiyor… Bavul bavul dolarlar, eurolar. Bu paralar nereden geliyor, nereye gidiyor. Hangi şirketler bunları paylaşıyor? İlkeli bir ittifaktan söz edilebilir mi?

DEM benim Kürt kardeşlerimin iradesini işporta pazarına çıkarmıştır. Siyasi kazanım, eser ve hizmet derdi yok. Seçmenin fikrini, zikrini merak eden de yok. Kirli pazarlıklar var. Bizim yaptığımız reformları beğenmeyip, ortalığı ayağa kaldıranlar CHP’li yöneticilerin faşizm kokan açıklamaları karşısında süt dökmüş kedi misali seslerini çıkarmıyorlar.

Türkiye geçmişte omurgasızlığın, istismarın, riyakarlığın sembolü zübük siyasetin zulmünü çok çekti. Sizlerin demokratik siyaset palavralarıyla iradenize ipotek koydular. Diyarbakır huzuru da özgürlüğü de yatırımı da hizmeti de refahı da AK Parti döneminde görmedi mi?

Onlar çukur eylemleriyle bu şehrin sembolü olan Sur’u mahvederken, biz meseleyi bitirmenin ve bölgenin inşa etmenin mücadelesini vermedik mi? Onlar Diyarbakır Cezaevi’nin edebiyatını yaparken biz burayı müzeye ve kültür merkezine dönüştürmedik mi?

Onlar esnafımızı, işçimizi, emeklimizi haraca bağlayıp dağa çıkarmak için çocuklarına el koyarken, biz üniversitelerle onlara daha iyi bir gelecek hazırlamak için çalışmadık mı? Onlar yollara mayın döşerken biz yaptığımız yollarla, tesislerle yatırımı hayata geçirmedik mi? Onlar ülke ve millet düşmanı ne kadar marjinal varsa Diyarbakır’da propaganda peşinde koşarken, biz sadece sizlerin kalbini kazanmanın yollarını aramadık mı?

“31 Mart seçimlerinde partiler yarışmıyor”

Bu söylediklerimiz doğruysa gelin yeni dönemin kapılarını birlikte arayalım. El ele, gönül gönüle verip Türkiye Yüzyılı’nı birlikte inşa edelim. Sadece bakmasını bilen göz, işitmesini bilen kulak, sevmesini bilen kalp yeterli.

Bugün de Diyarbakır’a demokrasi ve kalkınma atılımlarının yeni safhasında desteğinizi istemek için geldik. 31 Mart seçimlerinde partiler yarışmıyor. Eser ve hizmet siyasetiyle pazarlık ve istismar siyasetidir. Siyaset millete hizmet etmek, ülkenin sorunlarına çözüm bulmak için yapılır.

Emperyalistlere kuklalık etmeyen herkesle konuşuruz. Teröre mesafe koyan herkesle konuşuruz. Milletimizin birliğine, vatanımızın bütünlüğüne saygı duyan herkesle konuşuruz. Türkiye Yüzyılı’nda bizimle birlikte yol yürümek isteyen herkesle konuşuruz.

Bu ülkede 85 milyonun huzuru için bir şey yapılacaksa şimdi, hemen yapılmalıdır. Türkiye’ye terörle bedel ödetildi, buna tahammülümüz yok. Bu tehdidi bertaraf ettik. Artık ülkemizi bu yükten tamamen kurtarma vaktidir… Kapımız teröristlere de terör örgütleri gölgesinde siyasetçilik oynayanlara da kapalıdır. Listelerini terör örgütünün belirlediği parti, parti olamaz.

Son 21 yılda attığımız her demokratik adımı engellemek için karşımıza dikilen CHP’yi, Kürt kardeşlerimize umut diye pazarlıyorlar. CHP’yi allayıp pullayıp size dayatıyorlar. Bunların hangi çıkarların temsilcisi olduğunu anlatamaya bavullar dolusu paralar yeterlidir. 31 Mart Kürt kardeşlerimizin özgür iradeleriyle kendilerinin ve şehirlerinin geleceğine karar vereceği bir dönüm noktası olacaktır.”

Paylaşın

Diyarbakır Newrozu: İktidar Ve Muhalefete 6 Maddelik Çağrı

Diyarbakır Newrozu’nda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Savaş yerine Türk ve Kürt ittifakını demokratik bir şekilde güncellemeye davet ediyoruz… Bu savaş çığırtkanlığı karşısında doğru yol olan barış ve demokrasi mücadelesini büyütmeye ve yürütmeye çağırıyoruz” dedi.

Haber Merkezi / Tuncer Bakırhan, konuşmasının devamında, “İktidarın baskıcı ve yok sayan tutumunun yanında hizalanmaktan ziyade Kürt meselesini, demokrasi ve özgürlük meselesini daha fazla sahiplenerek muhalefeti büyütelim. Savaş çığırtkanlığı yapanların karşısında büyük bir barış zemini örelim” ifadelerini kullandı.

Diyarbakır’daki Newroz kutlaması yüz binlerce insanın katılımıyla Bağlar ilçesindeki Newroz Parkı’nda gerçekleşti. Newroz kutlaması, 21 Mart 2017’de polislerin Nevruz alanına girerken açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Kemal Kurkut’un anılması ile başladı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin bazı milletvekilleri ve 7 yıl sonra ilk kez kamuoyu karşısına çıkan Kürt siyasetçi Leyla Zana, Kurkut’un vurulduğu yere karanfil bıraktı.

Newroz kutlaması DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, DTK Eş Başkanı Berdan Öztürk, DBP EŞ Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Leyla Zana, TJA temsilcileri ve çok sayıda konuk katıldı.

Newroz kutlamasında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Kürt sorunu başta olmak üzere ülkedeki tüm sorunların çözümü için hem iktidara hem de muhalefete 6 maddelik çağrıda bulundu:

“Birinci çağrımız devlete, iktidaradır. Savaşla, statüsüzlükle, cezaevlerine koyarak bu halkı yolundan çeviremezsiniz. İşte meydan, işte halkın ortaya koyduğu irade görüyor ve duyuyorsanız buradadır. Onun için sizi savaş yerine Türk ve Kürt ittifakını demokratik bir şekilde güncellemeye davet ediyoruz.

İkinci çağrımız toplumsal kesimleredir. Türkiye’nin önünde iki yol var; ya bunların dediği gibi savaş-çatışma ya da demokratik-barışçıl yöntem. Onun için toplumsal kesimleri, bu savaş çığırtkanlığı karşısında doğru yol olan barış ve demokrasi mücadelesini büyütmeye ve yürütmeye çağırıyoruz.

Üç; “bilinmeyen dil”, “teröristan” kavramlarından vazgeçeceksiniz. Bilinmeyen dil dedikleri 13 bin yıldır bu topraklar üzerinde konuştuğumuz Kürtçe’dir. “Teröristan” dedikleri yer dört parçaya ayrılan Kürdistan’dır. Bir an önce bu siyasetinizden vazgeçin. Kürt gerçekliğini, Kürdistan gerçekliğini anlamak ve tanımak zorundasınız.

Dördüncü çağrımız ezilenlere ve muhalefetedir. Kürt meselesinde cesur olalım, doğruları dile getirelim. İktidarın baskıcı ve yok sayan tutumunun yanında hizalanmaktan ziyade Kürt meselesini, demokrasi ve özgürlük meselesini daha fazla sahiplenerek muhalefeti büyütelim. Savaş çığırtkanlığı yapanların karşısında büyük bir barış zemini örelim.

Beşinci çağrımız Kürtleredir. Hewlerden Kobaniye kadar, Urmiye’den Amed’e kadar yaşadığımız her toprak parçasına ne diyorlar? “Teröristan”. Sadece burada Kemal Kurkut katledilmiyor. Süleymaniye’de, Duhok’ta, Kobanî’de, Qamişlo’da her gün Kürtlerin başına top ve mermi yağıyor. Dolayısıyla bunlar sadece DEM Parti’nin düşmanı değil dört parça Kürdistan coğrafyasında yaşayan hepimizin düşmanıdır.

Onun için bütün Kürt partilerine, oluşumlarına; dört parçada yaşayan Kürtlerin oluşumlarına çağrı yapıyorum. Şimdi ulusal birlik zamanı değilse ne zaman? Şimdi ulusal birliğimizi kuramazsak, bu büyük operasyonu, bu Kürt karşıtı savaşı nasıl önleyeceğiz? Bugünden tezi yok Kürtler ulusal birliklerini sağlamalı, ulusal birlikleri önündeki engelleri ortadan kaldırmalıdır.

Son çağrımız Türkiye’deki devrimci sol sosyalist demokrat kesimlere, bu faşizan düzene itiraz eden ezilen ve yoksullaradır. Bizler büyük bir ortak mücadele zemini yakalamak zorundayız. Türkiye’nin yarısı açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Yarısı dilini kullanamıyor, inancını yaşayamıyor. Bütün kesimlerin taleplerinin demokratik bir zeminde karşılık bulması için sol sosyalist güçleri, demokratik ve büyük bir devrimci mücadele zemininde bir araya gelmeye çağırıyoruz.”

Leyla Zana: Seçimden sonra barışın yolunu açacağız

Yıllar sonra kitlesel bir mitinge katılan Leyla Zana alandaki herkesi selamlayarak konuşmasına başladı. Zana, “Bugün Newroz’dur. Newroz bayramdır. Kürdistan’ın 4 parçasında da Newroz kutlu olsun. Bütün Ortadoğu’nun Newroz’u kutlu olsun. Amed Şeyh Said’in memleketidir. Biz Seyit Rıza’ya Qazi Mihemmed’e, Ahmede Xani, Meleyi Cizir’e minnettarız. Bunlar bizim kökümüz. Mazlum Doğan, Rehşan bizler için bedenlerini yaktı.

Bütün bunlar bu felsefe nasıl yükseldi Başkan Abdullah Öcalan ile can buldu. 300 milyon insan bu bayramı kutluyor. Kürtler öyle bir kavim ki her şeylerini paylaştığı gibi bayramlarını da paylaştı. Biliyorsunuz ki seçim geliyor. Bu parti bize diyor ki ‘100 yıldır bize baskı uyguluyorlar.’ Demek ki Kürtler razı gelmemiş onların zulümlerine. Bu yüzden biz de irademizi ortaya koyacağız” ifadelerini kullandı.

Zana, kadınlar üzerinde konuşulduğunu söyleyerek, “Diyorlar ki kadınlar Allah mı? Hayır biz Allah değiliz biz kendi kaderimizi yazıyoruz. Ben bütün genç kadınları ve erkekleri selamlıyorum ve izin vermeyin ki faşizm yükselmesin. Newroz, Newroz’u kutlayan herkesin olsun ama Newroz’u Newroz yapan Mazlum Doğan, Zekiye ve Rehşan’dır. Bu yüzden kim kutlamak isterse kutlu olsun” dedi.

Zana alandaki bütün katılımcıların PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Newroz’unu kutlamasını istedi. Kitle hep bir ağızdan slogan attı. Zana, “Ben umut ediyorum ki seçimlerin ardından barışın ve özgürlüğün yolunu açacağız. Kürt halkının Newroz’u kutlu olsun” diye konuşmasını sonlandırdı.

Siyasi mesajlar öne çıktı

Newroz konuşmalarında vurgulanan noktalar; Kürtler arası birlik, 1999″dan bu yana İmralı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve Orta Doğu’da barış oldu.

DEM Parti Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Serra Bucak ise Kürtçe yaptığı konuşmasında kentin 8 yıldır kayyumlarla yönetildiğini, seçimde “kayyumları Ankara’ya göndereceklerini” söyledi. Bucak, Nevruz’un kalıcı bir barış ve çözüme vesile olmasını dileyerek halka 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde oy kullanmaları çağrısı yaptı.

DEM Parti’nin diğer Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Doğan Hatun da konuşmasında, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı 100 günü aşkın zamandır cezaevlerinde açlık grevinde olan siyasi tutuklulara selam gönderdi. Kayyumların 8 yıldır belediyeleri “gasp ettiğini” söyleyen Hatun, halktan, iradesini sandıklarda göstererek kayyumların bir daha atanmaması için sandığa ve seçimlere sahip çıkmasını istedi.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar da Zazaca yaptığı konuşmasında Nevruz’un vicdan olduğunu söyldedi. Uçar, Öcalan üzerindeki tecridin son bulması çağrısı yaptı.

Paylaşın

DEM Parti’nin Diyarbakır Eş Başkan Adayları Gözaltına Alındı

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayları Serra Bucak Küçük ve Doğan Hatun gözaltına alındı.

DEM Parti’nin adayları Serra Bucak Küçük ile Doğan Hatun, 24 Ocak’ta yapılan önseçim sonrasında aday gösterilmişti.

DEM Parti’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Doğan Hatun, sosyal medya hesabından il ve ilçe belediye eş başkan adayları olarak gözaltına alındıklarını duyurdu.

Hatun, “Şu an Amed Büyükşehir ve ilçe belediye eş başkanları olarak Koşuyolu köprüsünde gözaltına alınıyoruz” ifadelerini kullandı.

Doğan Hatun kimdir?

Doğan Hatun, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde doğdu. Maden mühendisliği eğitimi aldı. 2016-2023 yılları arasında Maden Mühendisleri Odası eş başkanlığı görevini yürüttü.

Bu süreçte, Diyarbakır’daki karayolları arazisindeki yeşil alanın yapılaşmaya açılması ile ilgili yaptığı basın açıklaması nedeniyle TCK 301 maddesi uyarınca 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandı. Ancak, Hatun bu dava sonucunda beraat etti.

Hatun, aynı zamanda 2018-2022 yılları arasında TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreterliği yaptı.

Emek ve Demokrasi Platformu dönem sözcülüğü, Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu Kurulu üyeliği gibi çeşitli sivil toplum örgütlerinde de aktif rol aldı.

Ayşe Serra Bucak kimdir?

1976 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen ve aslen Siverek’li olan Ayşe Serra Bucak, hayatını çocuk ve kadın hakları alanında yapılan çalışmalara adamış deneyimli bir sosyal çalışmacıdır.

İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi mezunu olan Bucak, Almanya’nın Köln Üniversitesi’nde Alman Dili ve Edebiyatı ile Pedagoji bölümlerinden mezun oldu.

Bucak, 2006-2011 yılları arasında Bağlar Belediyesi Eğitim Destek Evi koordinatörlüğü yaparak sosyal alanda ilk adımlarını attı. 2014-2016 yılları arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan danışmanlığı ve meclis üyeliği görevlerinde bulundu.

2016-2022 yılları arasında çocuk ve kadın hakları konularında Sosyal Çalışmacı olarak aktif görev aldı. Ayrıca, ÇocukÇa Derneği ve ZimZim Kreş kurucularından biri olan Ayşe Serra Bucak, DEM Parti Diyarbakır il yönetiminde rol aldı.

Demokratik Toplum Partisi’nden (DEM Parti) büyükşehir belediye eş başkan adayı olarak seçimlere katılacak olan Bucak, Diyarbakır’da kadınların güçlenmesi ve toplumsal sorunların çözümüne yönelik çalışmalarına devam etmektedir.

Paylaşın

AK Partili Ensarioğlu’ndan “DEM Parti” Açıklaması: Görüşüyoruz

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, “DEM Parti milletvekilleriyle dostluğum var, görüşmelerimiz var, oturuyoruz sohbet ediyoruz. Geçenlerde de yetkilileriyle sohbet ettik” dedi ve ekledi:

“Ne yapabiliriz, Türkiye’de yeniden bir yumuşama için nasıl kapı aralanabilir, birlikte yeniden bir huzur ve şey ortamı nasıl sağlanabilir? Bunları doğal olarak kendi aramızda konuşuyoruz ama parti genel merkeziyle resmi bir temasları var mı benim bundan haberim yok. Ben de dışardan birtakım duyumları duyuyorum.”

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, seçim süreci ve ittifaklara ilişkin Rudaw‘a konuştu. “31 Mart’ta yapılacak seçimler için bir ittifak olmasını istiyor musunuz” sorusunu yanıtlayan Ensarioğlu şu yanıtı verdi:

“Tabii benim DEM Parti milletvekilleriyle dostluğum var, görüşmelerimiz var, oturuyoruz sohbet ediyoruz. Geçenlerde de yetkilileriyle sohbet ettik. Ne yapabiliriz, Türkiye’de yeniden bir yumuşama için nasıl kapı aralanabilir, birlikte yeniden bir huzur ve şey ortamı nasıl sağlanabilir? Bunları doğal olarak kendi aramızda konuşuyoruz ama parti genel merkeziyle resmi bir temasları var mı benim bundan haberim yok. Ben de dışardan birtakım duyumları duyuyorum.”

“Demirtaş’ın mahkemedeki açıklamalarını okuyorum”

“HDP bizi sevsin, bizi övsün, bize oy versin gibi bir şeyimiz yok. Hiçbir zaman olmaz da ki zaten siyasete ters. HDP kendisi olsun, başkasına koltuk değneği olmasın diyoruz” şeklinde konuşan Ensarioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanlığı seçimde de kayıtsız şartsız CHP’ye destek verdi. Geçen yerel seçimde de HDP sayesinde İstanbul, Antalya, Adana ve Mersin gibi büyükşehirleri onlar sayesinde aldılar. Peki, ne aldılar da bu kadar destek veriyorlar ve niye veriyorlar? Çözüm sürecini başlatan, demokratikleşme, Kürt dili ve kimliğini öngöründeki engelleri kaldıran, bir sürü yasal demokratik düzenleme yapan, Doğu ve Güneydoğu’ya bu kadar hizmet eden bir partiye elinden gelen bütün düşmanlığı yapacaksın ama gideceksin Kürdün düşmanıyla işbirliği yapacaksın.

Asıl meseleniz Kürd meselesi ise CHP Kürd sorununun anasıdır, babasıdır, varlık sebebidir. Bu Kürd sorununun sebebi olan bir partiye kayıtsız şartsız destek vereceksin! Kürde hizmet eden, Kürd sorunun çözümü için çok önemli süreçler başlatan bir partiye düşmanlık edeceksin. Hayrola derdiniz nedir? Bu günlerde Selahattin Demirtaş’ın mahkemedeki açıklamalarını okuyorum.

Rotayı sol marjinal çizgiden tam 180 derece döndürüp Kürdi çizgiye dönüştürmüş. Sanki geçen seçimlerde “seni başkan yaptırmayacağız” da başlayıp “Kemal yürü” diyen kendisi değilmiş gibi. CHP’ye kayıtsız şartsız destek verip sol marjinal anlayışa parti içindeki o ittifak ortakları olan marjinal solla birlikte Kürdün oyuyla Türk soluna hizmet eden kendileri değilmiş gibi. Çünkü halktan tepki gördüler, yüzde 2-3 oyları düştü.”

Çözüm sürecinin bittiğini ve ölen bir şeyin diriltilemeyeceğini savunan Ensarioğlu; “Ancak PKK silahlı varlığına Türkiye’de son verir, bunun gereğini yapar, HDP’de demokratik siyasetin kuralları içinde siyaset yapar o zaman yeni bir şey belki kurgulanır” şeklinde konuştu.

Ensarioğlu kayyımların devam edip etmeyeceğine dair soruya da şu yanıtı verdi: “Demokratik açıdan baktığınız zaman kayyum meselesi sorunlu bir meseledir. Ancak realiteye baktığınız zaman kayyımlar 17 yıllık HDP yönetiminin 100 misli fazla hizmet etmiştir bu millete. Bu şehirlerin, ilçelerin imajı değişti, hizmet değişti, hizmet gördüğü şehirler, hizmet yapmasını bilmezler. Ama demokratik açıdan kimin hizmet yaptığı değil halkın iradesini nasıl tecelli ettiği önemlidir.

Halkın iradesinin tecellisine baktığınız zaman da burada çok ciddi çelişkiler var. İşin realitesi öyle değil. Halkın realitesi midir Cizre’ye hayatında Cizre’yi görmemiş Almanya’dan bi kızı getirip aday yapmak? Halkın realitesi midir Diyarbakır’da bir üniversite mezunu kızcağızı götürüp Lice’de alakası olmayan bir yere aday yapmak? Halkın realitesi midir ki Diyarbakır’a kadın ve Diyarbakırlı olmayan Diyarbakır’ı tanımayan Diyarbakır’ın kültürüne de aslında biraz uzak birini aday yapmak?”

Kandil’in kayyımıyla devletin kayyımı arasında ne fark var deseniz, devletin kayyımı en azından biraz daha kamu kaynaklarını harcarken daha dikkatli harcıyorlar. Hesap verdikleri bir devlet memuriyetleri vardır. Keşke orda da demokrasi tam işlese yani siyasi partiler yasasına göre veyahut da siz kayyım atanmak için acaba zorladınız mı?

Paylaşın

İYİ Parti Diyarbakır İl Ve İlçe Teşkilatlarında İstifa Depremi

Yerel seçimlere “hür ve müstakil” girme kararı alan İYİ Parti’de Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu, “Siyaset ve bölge büyüğümüz, kıymetlimiz Sayın Salim Ensarioğlu’nun olmadığı bir yerde bizim varlığımız söz konusu olamaz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu vesileyle Diyarbakır il ve ilçe teşkilatlarımızla birlikte ve ayrıca 12 bin 750 üyeyle İYİ Parti’den istifa ettiğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.”

Vejdin Ensarioğlu, açıklamasında ayrıca, “21. yüzyılda yeni bir hikaye yazmak ve milletimize üçüncü bir yol göstermek üzere hür ve müstakil olarak yoluna devam etmek isteyen, ne yazık ki gönül verdiğimiz İYİ Parti, hür ve müstakil görüşlere tahammül edememiştir. Sayın bakanımızın talebine dönük başlayan linç kampanyasının karşısında olduğumuzu tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu’nun partisinden istifa etmesinin ardından, partinin Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu da istifasını açıkladı.

Vejdin Ensarioğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “İl ve İlçe teşkilatlarımla ve 12.750 üyemle birlikte 2018 yılından beri onurla mücadele verdiğimiz İyi Parti Yerel Yönetimler 8.Bölge Koordinatörlüğünden, Diyarbakır İl Başkanlığından ve İYİ Parti’den istifa ediyoruz” dedi.

Ensarioğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “21. yüzyılda yeni bir hikaye yazmak ve milletimize üçüncü bir yol göstermek üzere hür ve müstakil olarak yoluna devam etmek isteyen, ne yazık ki gönül verdiğimiz İYİ Parti, hür ve müstakil görüşlere tahammül edememiştir.

Sayın bakanımızın talebine dönük başlayan linç kampanyasının karşısında olduğumuzu tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz. Bununla birlikte naaşlara bile saygısı ve tahammülü olmayanlara hatırlatmak isteriz, 21. yüzyıldayız. Siyaset ve bölge büyüğümüz, kıymetlimiz sayın Salim Ensarioğlu’nun olmadığı bir yerde bizim varlığımız söz konusu olamaz.”

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “…bölgenin önemli şahsiyetlerinden Şeyh Said’e dönük hadsiz çevrelerin hakaretlerine karşı verdiğim cevapta, İskilipli Atıf Hoca da olduğu gibi naaşlarının ailelerine teslim edilmesini belirttiğim makul ve insani taleplerden sonra kendi partidaşlarım başta olmak faşizan odaklar tarafından sosyal medyada lince uğradım.

Bu çevrelerin linç kampanyasına karşı partinin yetkilileri; şahsıma bırakın destek vermeyi, linç odaklarından daha fevri bir şekilde beni disiplin kuruluna sevk etmişlerdir. Bu konuda da iyi bilinmelidir ki Şeyh Said, Bediüzzaman Said Nursi ve Seyid Rıza bölgemin önemli değerlerindendir” ifadelerini kullanmış ve “İYİ Parti ile kendini bir araya getiren siyasal gerekçelerin ortadan kalktığını” belirterek istifasını duyurmuştu.

Mayıs ayındaki milletvekili seçimlerinden Ensarioğlu ailesinden 3 isim yarıştı. Dün istifa eden Salim Ensarioğlu İYİ Parti’den İstanbul’da, oğlu Vejdin Ensarioğlu İYİ Partiden Diyarbakır’da, yeğeni Galip Ensarioğlu ise AK Parti’den Diyarbakır’da aday oldu. Salim Ensarioğlu ve Yeğen Ensarioğlu seçilirken, Vejdin Ensarioğlu seçilememişti.

Paylaşın

Demirtaş’tan Tahir Elçi Anısına Şarkı: Elçi’ye Ağıt

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Selahattin Demirtaş, öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi anısına “Elçi’ye Ağıt” adli bir şarkı besteledi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre, sözleri de Selahattin Demirtaş’a ait olan ‘Elçi’ye Ağıt’ adlı şarkıyı, aynı zamanda avukat olan Mercan Argunağa seslendirdi.

Elçi’ye Ağıt, ilk olarak 27 Kasım Pazartesi günü 20.30’da Mercan Argunağa’nın, YouTube kanalında yayımlanacak. Şarkı daha sonra Spotify ve Deezer gibi platformlarda da yer alacak.

Tahir Elçi kimdir?

1966 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde dünyaya gelen Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 yılında Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Elçi, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki Yeniköy Mezarlığı’na defnedilmiştir.

İlk, orta ve lise öğrenimini Cizre’de tamamladı. Elçi, 1991 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1992 yılından itibaren Diyarbakır’da serbest avukatlık yapan Elçi, 1998-2006 arasında Diyarbakır Barosu’nda yönetici olarak görev yapmıştır.

Bu süre zarfında Almanya’da bulunan Avrupa Hukuku Akademisi’nde uluslararası ceza hukuku ve ceza yargılaması eğitimi görmüş, birçok ulusal ve uluslararası konferansa konuşmacı olarak katılmıştır. Ayrıca 1998 yılından bu yana staj eğitimi ve meslek içi eğitimlerde ceza ve insan hakları hukuku alanında seminerler vermiştir.

Kasım 2012’de Diyarbakır Barosu Başkanı seçilen Elçi, 2014 yılı olağan genel kurulunda yeniden Baro Başkanlığına seçildi. Aynı zamanda İnsan Hakları Derneği üyesi olan Tahir Elçi, ayrıca Türkiye Barolar Birliği (TBB) İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Kurucular Kurulu üyeliği görevlerini de yürütmekteydi.

Elçi, 14 Ekim 2015 tarihinde CNN Türk kanalında Ahmet Hakan’ın hazırlayıp sunduğu Tarafsız Bölge programında “PKK, terör örgütü değildir. Silahlı, siyasal bir harekettir.” demesi nedeniyle 20 Kasım günü Diyarbakır’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirilmiştir.

Elçi, savcılığın tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etmesine karşın Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Ayrıca Elçi hakkında, “terör örgütü propagandası” iddiasıyla 7,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlanmış ve yurtdışına çıkış yasağı konulmuştu. Bu açıklamanın ardından CNN Türk kanalına 700 bin lira para cezası kesildi.

Evli ve iki çocuk babası olan Elçi, eski Bayındırlık Bakanlarından Şerafettin Elçi’nin de akrabasıdır.

Paylaşın

Diyarbakır’da Konuşan CHP’li Özel: Kürt Sorununu Çözmek İçin Söz Veriyoruz

Partisinin Diyarbakır İl Kongresi’nde konuşan CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel, “Haksızlıklara karşı ses yükseltmek bazen başka şekillerde yorumlanabiliyor. Anaların gözünden yaşların süzülmeyeceği, emekçinin alnının terini alacağı yarınlara birlikte yürüyeceğiz. Gaffar Okan’ı, Apê Musa’yı, Tahir Elçi’yi ve ismini anamadığım nice değerlerimizi saygıyla anıyorum. Barışa, demokrasiye, kardeşliğe, özgürlüğe dair ne varsa hepsi bizimdir ve bu talepler asla suç değildir. Diyarbakır’ın barış ve kardeşlik talebi karşısında saygıyla eğiliyorum” dedi.

“Biz Kürtlerin kimliğine, dillerine, kendilerini ifade etmelerine ve her türlü ayrımcılığa, haksızlığa karşı Kürt sorununu görüyor, biliyor ve gerçekten siyasi istismar konusu yapmaksızın çözmek üzere söz veriyoruz” diyen Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Kayyım demokrasisini, demokrasiye vurulan kayyım hançerini reddediyoruz. Hangi partiye oy verirlerse versinler Diyarbakırlıların verdiği oyların eşit ve özgür oylar olduğunu biliyoruz ve temsilcilerine farklı muamelede bulunulmasını doğru bulmuyoruz. Bu kardeşiniz, partide gözünüzün önünde büyümüş bir evladınız. Süleyman Soylu’ya, Hulusi Akar’a ve Recep Tayyip Erdoğan’a karşı parlamentoda sizi hiç mahcup etmedim. ‘Sen bu partiyi yönetirsin’ derseniz, yol verirseniz ben varım. Hep beraber yürüyelim, partimizi iktidara götürülelim. Güzel günler göreceğiz, hep birlikte başaracağız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır İl Başkanlığı’nın 38. Olağan Kongresi, merkez Yenişehir ilçesindeki bir salonda gerçekleştirildi. CHP’nin Genel Başkan adayları Özgür Özel ile Örsan Öymen, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, milletvekilleri ve siyasi parti temsilcilerinin katıldığı kongrede seçime blok liste ile gidildi. Kongrede tek aday olan mevcut il başkanı Abdullah Atik, yeniden il başkanı seçildi.

Kongrenin açılışı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mesajının okunmasıyla başladı. Gazete Duvar’dan Ardıl Batmaz’ın aktardığına göre; Kılıçdaroğlu’nun mesajı şöyle:

“Cumhuriyet Halk Partisi’nin cesur üyeleri, değerli yol arkadaşlarım, Cumhuriyetimizin temel değerlerine gönülden bağlı, büyük Atatürk’ün hedeflediği çağdaş uygarlık seviyesini aşma doğrultusunda çalışan, siz değerli yol arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Büyüyen, kalkınan, bilimde ve teknolojide dünyaya meydan okuyan, bir sığınmacı deposuna dönüştürülemeyen, özgür ve adil bir Türkiye için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Çünkü bizler, kişisel çıkarlar peşinde koşanlar değil, güçlü ve mutlu Türkiye davasına inanmış insanlarız.

Bu bağlamda, bu yolda atılan her adım, demokrasi için verilen her oy, sadece çocuklarımızın geleceğini şekillendirmekle kalmayacak, tarihinin en zorlu dönemini geçiren ülkemizin geleceğini de şekillendirecek önemli bir tercih olacaktır.

Hepimiz, Cumhuriyetimizin kurucu partisi olmanın getirdiği büyük tarihi sorumluluğun bilincindeyiz. Bu doğrultuda ülkemiz ve partimiz için çalışan Cumhuriyet Halk Partililer, bugün de demokratik bir olgunlukla iradelerini ortaya koyacaktır. Hedeflerimize ulaşmak, ülkemizi aydınlığa çıkarmak için daha büyük bir güç ve azimle çalışacağınıza yürekten inanıyorum.

Bu vesileyle; şimdiye kadar görev yapan tüm yöneticilerimize emekleri ve çalışmaları için teşekkür ediyor, yeni bir heyecanla görev üstlenecek arkadaşlarıma da başarı dileklerimi iletiyorum. Kongremizin partimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.”

“Partimizi gerçekten halkın partisi yapacağız”

Kılıçdaroğlu’nun mesajının okunmasının ardından divan başkanı Sezgin Tanrıkulu konuşma yaptı. “Hayatımın en büyük onurunu yaşatarak milletvekili sıfatını bana verdiniz. Sizlere binlerce kez minnet ve şükranlarımı sunuyorum” diyen Tanrıkulu, şöyle konuştu: “İnsanın geçmişini test etme fırsatı her zaman karşısına çıkmaz. Diyarbakır milletvekilliği adaylığı ve milletvekilliği sürecinde bütün geçmişimi sorgulama ve test etme imkanım oldu.

Bu süreçte Diyarbakır beni yalnız bırakmadı. Bana en büyük mirası bıraktılar. Hayatım boyunca kimseyi mahcup etmemeye çalıştım, bundan sonra da mahcup etmeyeceğim. Partimizi gerçekten halkın partisi yapacağız. Partimizi emekçilerden, yoksullardan, kadınlardan, ezilenlerden, barış ve dostluktan yana bir çizgiye taşımamız lazım. Bu halkın bizlerden büyük beklentileri var.”

“AKP’nin kurmuş olduğu dikta rejimi…”

Tanrıkulu’nun ardından söz alan CHP Genel Başkan adaylarından Örsan Öymen, 13 yılda tüm seçimlerin kaybedildiğini, belediye seçiminde göreceli olarak başarı kazanıldığını belirtti. Öymen, “Çıtayı yükseltmemiz gerekiyor. Yenilgilere alıştırılmış ruh halinden kurtulmamız gerekiyor. Partimizin oyları yüzde 22 ila 26 arasına sıkışıp kalmış. Bu artık kronikleşmiş bir sorun.

AKP’nin kurmuş olduğu dikta rejiminin baskıları burada önemli bir rol oynamıştır. Adil bir seçim değildir ama ortadan kaldırabileceğimiz şeyler vardır ve bunlardan biri parti içi demokrasinin sağlanmasıdır. Genel merkezdeki oligarşik yapının almış olduğu kararlardan ötürü birçok stratejik ve lojistik hata yapıldı. 39 milletvekilinin hediye edilmiş olması bunlardan birisi” dedi.

Öymen, parti içerisinde yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Parti içi eğitim sağlanmalı, parti içi eğitimden geçen üyeler aktif üye yapılmalı. Tüm milletvekili adayları ön seçimle belirlenmeli ve parti organları çalıştırılmalı. Çarşaf liste daha kolay bir hale getirilmeli, blok liste zorlaştırılmalı. Mahalle kongreleri demokratik hale getirilmeli, iki genel seçim kaybeden genel başkan bir daha aday olmamalı.”

Kürtçe dili ve Kürt kültürü üzerine de bir konuşma yapan Öymen, “Dil, insanın kültürünün en önemli unsurlarından biridir. ‘Kürtçe diye bir dil yok’ denilerek safsatalar uzun yıllar hakim kılındı. Kürtçe ve Kürt kültürü yok sayıldı. Bu, şu anda önemli bir ölçüde kırıldı ama baskılar kısmen de olsa devam ediyor. Kürtçe dili ve kültürünün asimilasyona uğratılması sürecine karşı önlemler alınmalı. Parti programımızda bu var ama uygulamada bir şey yok.

Gece yarısı videolar ile geçiştirilmeye çalışılıyor. Terörizme, şiddete karşı çıkarak bu asimilasyon sürecini önleyebiliriz. Hizbullah terör örgütünün buralarda ne dolaplar çevirdiğini biliyorum. 90’lı yıllarda burada meydana gelen hak ihlalleri gerçektir, inkar edilemez. Devletimizin kurumlarını hedef almak doğru değil ama bu kurumlara sızan yasadışı oluşumlar en az PKK terörü kadar bu bölgeye zarar vermiştir” diye konuştu.

Öymen, kayyım meselesi ile ilgili ise İçişleri Bakanlığının mahkeme olmadığını belirterek belediye başkanlarına kayyım atanmasının kanuna aykırı bir durum olduğunu söyledi. “Ben burada söylediğimi Ankara’da da söylerim” diyen Öymen, “Bana imzalarınızla destek vermeniz durumunda adaylığım resmileşirse kurultayda da Ankara’da da bunu ifade ederim” ifadelerini kullandı.

“Kürt sorununu görüyor, biliyor ve gerçekten…”

Öymen’in ardından söz alan Özgür Özel ise, Sezgin Tanrıkulu ile geçmişlerine dair anekdotlar aktarmasının ardından, “Haksızlıklara karşı ses yükseltmek bazen başka şekillerde yorumlanabiliyor. Anaların gözünden yaşların süzülmeyeceği, emekçinin alnının terini alacağı yarınlara birlikte yürüyeceğiz. Gaffar Okan’ı, Apê Musa’yı, Tahir Elçi’yi ve ismini anamadığım nice değerlerimizi saygıyla anıyorum. Barışa, demokrasiye, kardeşliğe, özgürlüğe dair ne varsa hepsi bizimdir ve bu talepler asla suç değildir. Diyarbakır’ın barış ve kardeşlik talebi karşısında saygıyla eğiliyorum” dedi.

“Biz Kürtlerin kimliğine, dillerine, kendilerini ifade etmelerine ve her türlü ayrımcılığa, haksızlığa karşı Kürt sorununu görüyor, biliyor ve gerçekten siyasi istismar konusu yapmaksızın çözmek üzere söz veriyoruz” diyen Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Kayyım demokrasisini, demokrasiye vurulan kayyım hançerini reddediyoruz. Hangi partiye oy verirlerse versinler Diyarbakırlıların verdiği oyların eşit ve özgür oylar olduğunu biliyoruz ve temsilcilerine farklı muamelede bulunulmasını doğru bulmuyoruz. Bu kardeşiniz, partide gözünüzün önünde büyümüş bir evladınız. Süleyman Soylu’ya, Hulusi Akar’a ve Recep Tayyip Erdoğan’a karşı parlamentoda sizi hiç mahcup etmedim. ‘Sen bu partiyi yönetirsin’ derseniz, yol verirseniz ben varım. Hep beraber yürüyelim, partimizi iktidara götürülelim. Güzel günler göreceğiz, hep birlikte başaracağız.”

“Bu düzeni değiştireceğiz”

Özel’in ardından son olarak Aylin Nazlıaka konuştu. Türkiye’nin AK Parti iktidarıyla ikiye bölündüğünü belirten Nazlıaka, “Bir tarafta saray Türkiye’si, diğer tarafta halkın Türkiye’si var. Sarayda vatandaşın sorunları yok. Sarayda intihar edenlerin çığlığı duyulmuyor. Sarayın Türkiye’si vatandaştan giderek uzaklaşıyor. Sarayda oturanlar halkın elini tutamaz ve ne hissettiğini hissedemez. Biz de ‘Sarayla halk arasındaki duvarı yıkalım’ diyoruz. Sarayda beşli çete, devlete dolarla borç verenler var. İşte bu düzeni değiştireceğiz. Faili meçhuller için 26 önerge verdik ama kabul etmediler” dedi.

“Tahir Elçi’yi ve Gaffar Okkan’ı saygıyla anıyorum” diyen Nazlıaka, halkın sorunlarının giderilmesiyle ilgili sundukları hiçbir şeyin yapılmadığını söyledi. Kadın kollarının çalışmalarıyla ilgili de bilgi veren Nazlıaka, “Kadınsız siyaset olmaz. Listelerin bir erkek ve bir kadın olmasını istiyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.

Paylaşın

CHP Genel Başkan Adayı Öymen: AKP, Padişahlık Düzeni Kurmuş

Partisinin Diyarbakır İl Kongresi’nde konuşan CHP Genel Başkan Adayı Örsan K. Öymen, “Türkiye demokratik bir ülke olmayabilir ama CHP, demokrasiyi hedef haline getirmiş bir parti olarak buna uymak durumundadır. Şu anda bir padişahlık düzeni var. AKP, padişahlık düzeni kurmuş. Osmanlı’da olduğu gibi tek kişi yönetimi ya da Avrupa’da olduğu gibi krallık yönetimi. Yetkiler tek elde toplanmış. Bunun karşıtı cumhuriyetçilik. Halkın egemen olması. AKP’nin bu padişahlık düzenini cumhuriyetçilikle yıkabiliriz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır İl Başkanlığı’nın 38. Olağan Kongresi, merkez Yenişehir ilçesindeki bir salonda gerçekleştirildi. CHP’nin Genel Başkan adayları Özgür Özel ile Örsan Öymen, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, milletvekilleri ve siyasi parti temsilcilerinin katıldığı kongerede seçime blok liste ile gidildi.

Kongrede tek aday olan mevcut il başkanı Abdullah Atik, yeniden il başkanı seçilirken CHP Genel Başkan Adayı Örsan K. Öymen’de kongrede açıklamalarda bulundu. ANKA‘nın aktardığına göre Öymen, konuşmasında şunları ifade etti:

“Bu kongreler iki yılda bir yapılan, uzatma olması durumunda üç yılda bir yapılan bu kongreler aynı zamanda özeleştirilerin ortaya konduğu, eleştirilerin de yapıldığı kongrelerdir ya da öyle olmalıdır. Partimizin sorunlarını doğru bir biçimde tespit edip daha iyi bir noktaya ulaşabilmemiz için çok önemli bir fırsattır. Şunu görmemiz gerekiyor ki mevcut yönetim döneminde 13 yılda girilen tüm seçimler ne yazık ki kaybedilmiştir.  Bir belediye seçiminde göreceli olarak başarı kazanıldı. İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Mersin kazanıldı. Bu önemlidir ama yeterli değildir. Biraz yenilgilere alıştırılmış bir halimiz var. O ruh halinden kurtulmamız gerekiyor. Göreceli başarılarla yetinmek doğru bir şey değil. Partililerimizin de bunla yetinmediğini biliyorum.

Partimizin oyları yüzde 22-26 arasına sıkışıp kalmıştır. Bu sadece mevcut yönetim dönemine özgü bir şey değil. Deniz Baykal döneminde de aynı şekilde aynı sorunları yaşıyorduk. Bu artık kronikleşmiş bir şey. 12 Eylül’den sonra CHP’nin oylarına baktığımız zaman ne yazık ki yüzde 26’nın üzerine çıkamamıştır. Parti içi demokrasi konusunda yapmamız gereken birçok şey var. Parti içi eğitimin mutlaka sağlanması gerekiyor. Parti üyelerinin, partinin tüzüğü, programı, ilkeleri ve ideolojisi konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor.

Bizim partimizin geçmişine baktığımız zaman Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, hepsi idealist bir biçimde siyaseti ilke, dava, ideoloji için yapmışlardır. Bunu biz ancak parti içi eğitimi etkin kılabilirsek tekrar sağlayabiliriz. Davanın, ideolojinin, ilkenin olmadığı yerde sadece kişilerin arasında makam, mevki yarışı olur. Siyaset, koltuk kapmaca oyununa ya da çıkar paylaşımı mücadelesine dönüşür. İlkelerimizin ve davamızın ne olduğunu ortaya koymamız gerekiyor. Bana göre parti içi eğitimden geçmiş üyelerin aktif üye olması gerekiyor.

İki genel seçimi üst üste kaybeden bir genel başkan bir daha aday olmamalı. Tüm demokratik ülkelerde iki seçim kaybeden kişi istifa ediyor veya bir daha aday adayı olmuyor. Türkiye demokratik bir ülke olmayabilir ama CHP, demokrasiyi hedef haline getirmiş bir parti olarak buna uymak durumundadır. Şu anda bir padişahlık düzeni var. AKP, padişahlık düzeni kurmuş. Osmanlı’da olduğu gibi tek kişi yönetimi ya da Avrupa’da olduğu gibi krallık yönetimi. Yetkiler tek elde toplanmış. Bunun karşıtı cumhuriyetçilik. Halkın egemen olması. AKP’nin bu padişahlık düzenini cumhuriyetçilikle yıkabiliriz.

“Asimilasyona son verebiliriz”

Dil, bir insanın kültürünün en önemli unsurlarından birisidir. Kürtçe yıllarca, ‘Kürtçe diye bir dil yok. Bu bir aksandır’ gibi birtakım safsatalar… Uzun yıllar hakir kılındı. Vatandaşlara böyle yalanlar anlatıldı. Dolayısıyla Kürtçe ve Kürt kültürü yok sayıldı. Bu şu anda önemli bir ölçüde kırıldı. Ama halen bu baskıların kısmen de olsa devam ettiği söylenebilir. Bizim Kürtçe’nin, Kürtlerin, Kürt kültürünün asimilasyona uğratılması sürecini engelleyecek önlemleri almamız lazım.

Bizim partimizin programında var fakat uygulamaya gelince somut bir şeyden bahsedilmiyor. Gece yarısı çekilen videolarla, kısa birtakım sözlerle konu geçiştirilmeye çalışılıyor. Bu konuda bizim yapmamız gereken şeyler var. Üniter yapıyı koruyarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesini ve parçalanmasını önleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne sahip çıkarak, terörizme, şiddete sahip çıkarak da biz bu asimilasyon sürecini önleyebiliriz. Ya o ya bu diye bir şey yok. Üniter yapıyı koruyarak asimilasyona son verebiliriz.

ODTÜ’de felsefe bölümünde doktoramı yaparken bir yandan çalışıyordum. Gazetecilik yapıyordum, bu bölgeye çok sık geldim. Katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ile 2-3 saat baş başa görüştüm. Burada, 90’lı yıllarda neler olup bittiğini gayet iyi biliyorum. Hizbullah Terör Örgütü’nün buralarda ne dolaplar çevirdiğini ve onun arkasında neler döndüğünü gayet iyi bilen bir arkadaşınızım. 90’lı yıllarda burada meydana gelen insan hakkı ihlalleri bir gerçektir. Bunlar inkar edilemez.

Elbette ki devletimizin kurumlarını hedef almak doğru değildir. Ama devletin kurumlarının içine sızan yasadışı oluşumlar da en az PKK terörü kadar bu bölgeye zarar vermiştir. Kayyum meselesi… İçişleri Bakanlığı mahkeme değildir. Mahkeme kararı olur. Bir kişinin terör örgütüyle ilişkisi hukuk tarafından kanıtlanır. O zaman zaten gereği yapılır. İçişleri Bakanlığı ortada daha mahkeme kararı yokken belediye başkanını görevden alıyor. Yerine başkasını atıyor. Bu, Cumhuriyetçilik, temsiliyet ilkesine aykırı bir durumdur.”

Paylaşın

CHP’li Tanrıkulu’nun “Dokunulmazlık” Fezlekesi TBMM’de

Aralarında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun da bulunduğu 4 vekilin dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezleke Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) ulaştı.

Haber Merkezi / Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkereleri, Meclis Başkanlığınca Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale edildi.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Deprem Bölgesinde Çalışan Sayısı 136 Bine Düştü

TEPAV’ın İstihdam İzleme Bülteni’ne göre, mayıs ayı itibarıyla deprem bölgesinde yer alan 11 ilin sigortalı ücretli istihdam içindeki payı yüzde 9,3 oldu. Çalışan sayısı yıllık olarak 318 bin 748’e (yüzde 17,7), aylık ise 136 bin 864’e (yüzde 8,4) düştü.

Mayıs’ta afet bölgesindeki 7 il başta olmak üzere 15 ilde istihdam yıllık olarak geriledi. Maraş 65 bin 057 (yüzde 37,3), Hatay 70 bin 839 (yüzde 36,1), Malatya ise 36 bin 735 (yüzde 30,3) çalışan kaybı ile istihdamı en yüksek oranda daralan ilk üç il oldu. Bunları 57 bin 498 ile Antep (yüzde 15,6), 9 bin 735 ile Elazığ (yüzde 11,9) izledi. Urfa (yüzde 11,3) ve Kilis (yüzde 11,1) de deprem bölgesinde olan ve istihdam kaybı yaşayan diğer iller oldu.

Kısa çalışma ödeneğinden faydalananların sayısı deprem sonrasında yaklaşık 100 bin arttı. Buna göre, işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı Mayıs’ta 696 bin 630 iken Haziran’da 826 bin 588’e; faydalananların sayısı ise söz konusu aylarda 302 bin 81’den 362 bin 100’e yükseldi.

Diğer taraftan, kısa çalışma ödeneğinden faydalanan sayısı Ocak’ta bin 261 iken izleyen iki ayda 100 bin 217’ye yükseldi ve Temmuz itibarıyla da 1 bin 879’a geriledi. Bu çerçevede yapılan ödeme miktarı da Mayıs’ta 46 milyon 595 bin TL’den Temmuz’da 1 milyon 971 bin TL’ye düştü.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) her ay yayımladığı verilerden yola çıkartarak hazırladığı İstihdam İzleme Bülteni’nin bir yenisini yayımladı.

31 Temmuz’da yayımlanan ve Mayıs’a ait verilerden yola çıkarak hazırlanan bültene göre depremden etkilenen 7 il başta olmak üzere 15 ilde istihdam yıllık olarak geriledi. Mayıs’ta toplam sigortalı çalışan sayısı yıllık yüzde 2 (765 bin) azalırken aylık yüzde 0,3 (57 bin) arttı ve 22 milyon 475 bin olarak gerçekleşti.

Ocak- Mayıs dönemine ait kayıtlı istihdam verilerinde deprem nedeniyle önemli değişimler gözlendi. Deprem öncesine kıyasla yaklaşık 374 bin 500 istihdam kaybı yaşanırken Maraş, Malatya, Hatay ve Antep’te düşüşler yüksek seviyelerini korudu.

Ocak’ta deprem bölgesine ait istihdam bildirimlerinde yaşanan keskin düşüşler toplam kayıtlı istihdamda aylık olarak yüzde 3,4 gerilemeye neden olurken Şubat ve Mart aylarında ise sırasıyla yüzde 1 ve yüzde 0,4 artışlar kaydedildi. Nisan’da yüzde 3,6 daralırken Mayıs’ta yine artış eylemine başlayarak yüzde 0,3 olarak gerçekleşti.

Beş aylık değişim toplam istihdamda 2022 yılsonuna göre 374 bin 500 (yüzde 13,3) gerilemeye işaret ederken diğer taraftan, yıllık verilere göre Malatya, Maraş ve Hatay’da yüzde 30 ve üzeri, Elazığ, Kilis, Antep ve Urfa’da yüzde 10 ve üzeri işgücü kayıpları yaşandı. Kilis, Adana, Diyarbakır ve Osmaniye’de ise istihdamda yüzde 5 ve üzeri daralmalar gerçekleşti.

İşsizlik ödeneğine başvuranların sayısı 800 bini aştı

Kısa çalışma ödeneğinden faydalananların sayısı deprem sonrasında yaklaşık 100 bin arttı. Buna göre, işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı Mayıs’ta 696 bin 630 iken Haziran’da 826 bin 588’e; faydalananların sayısı ise söz konusu aylarda 302 bin 81’den 362 bin 100’e yükseldi.

Diğer taraftan, kısa çalışma ödeneğinden faydalanan sayısı Ocak’ta bin 261 iken izleyen iki ayda 100 bin 217’ye yükseldi ve Temmuz itibarıyla da 1 bin 879’a geriledi. Bu çerçevede yapılan ödeme miktarı da Mayıs’ta 46 milyon 595 bin TL’den Temmuz’da 1 milyon 971 bin TL’ye düştü.

Mayıs itibarıyla deprem bölgesinde yer alan 11 ilin sigortalı ücretli istihdam içindeki payı yüzde 9,3 oldu. Çalışan sayısı yıllık olarak 318 bin 748’e (yüzde 17,7), aylık ise 136 bin 864’e (yüzde 8,4) düştü.

Mayıs’ta afet bölgesindeki 7 il başta olmak üzere 15 ilde istihdam yıllık olarak geriledi. Maraş 65 bin 057 (yüzde 37,3), Hatay 70 bin 839 (yüzde 36,1), Malatya ise 36 bin 735 (yüzde 30,3) çalışan kaybı ile istihdamı en yüksek oranda daralan ilk üç il oldu. Bunları 57 bin 498 ile Antep (yüzde 15,6), 9 bin 735 ile Elazığ (yüzde 11,9) izledi. Urfa (yüzde 11,3) ve Kilis (yüzde 11,1) de deprem bölgesinde olan ve istihdam kaybı yaşayan diğer iller oldu.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın