Zenginleştirilmiş Gıda Nedir, Faydaları Nelerdir?

Mikro besinler ve vitaminler, insan vücudunun büyümesi ve gelişmesi için çok önemlidir. Mikro besinler ve vitaminler, beslenmenin küçük bir bölümünü oluşturmalarına rağmen, eksiklikleri az gelişmişliğe ve çeşitli rahatsızlıklara neden olurlar.

Haber Merkezi / Dünya genelinde, her on kişiden en az üçünde vitamin ve mikro besin eksikliği görülmektedir. Ayrıca, çok sayıda istatistiğe göre, dünya genelinde tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 0,5’inden beslenme yetersizliği sorumludur. Önlenebilir mikro besin eksikliği başlıca halk sağlığı sorunudur. En yaygın beslenme eksiklikleri A vitamini, B12 vitamini, D vitamini, iyot, demir ve folik asittir.

Zenginleştirilmiş gıda nedir?

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre, gıda zenginleştirme, gıdaya temel mikro besinleri ve vitaminleri ekleyerek gıdanın besin kalitesini artıran süreçtir.

Gıda takviyesi veya zenginleştirme ile, gıda işleme veya depolama sırasında kaybolan besinleri geri kazanır. Zenginleştirilmiş gıdalar, vitamin, mineral ve temel besinler gibi mikro besinler içerir.

Gıda zenginleştirme türleri nelerdir?

Gıda zenginleştirme, gıda üreticilerinin mikro besinleri hangi aşamada eklediğine bağlı olarak aşağıdaki türlerdendir:

Endüstriyel veya ticari zenginleştirme: Gıdalara toplu seviyede besin eklemek için yapılan ekonomik bir süreçtir. En yaygın ticarileştirilmiş gıdalar şunlardır:

  • Buğday unu
  • Hububat
  • Yemeklik yağ
  • Mısır unu
  • İyotlu tuz
  • Süt
  • Meyve suları
  • Pirinç

Biyozenginleştirme: Bu süreç, besin değerlerini artırmak için bitkilerin üremesini ve genetik modifikasyonunu içerir.

Ev: Ticari tahkimattan daha maliyetlidir ve şunları içerir:

  • Mikrobesin tozu
  • D vitamini damlaları
  • Çözünür tabletler

Çoğu insan yeterli miktarda meyve ve sebze tüketmez, bu da temel besin eksikliklerine yol açar. Demir, iyot, A, B12, D vitaminleri ve çinko en yaygın besin eksiklikleridir. Gıda üreticileri çoğunlukla gıda ürünlerine aşağıdaki besinleri ekler:

  • Diyet lifleri
  • A vitamini
  • D vitamini
  • Kalsiyum
  • Magnezyum
  • İyotlu tuz
  • Folat

Aşağıda bazı zenginleştirilmiş gıda maddeleri verilmiştir:

  • Kalsiyum ve D vitamini ile güçlendirilmiş süt ve süt ürünleri
  • Sebze yağları
  • Kepekli tahıllar
  • Kahvaltı gevrekleri ve granolalar
  • Buğday unu, pirinç, mısır ve manyok dahil olmak üzere temel gıda
  • Badem sütü
  • Soya sütü
  • Meyve suyu
  • Şekersiz yulaf ezmesi
  • Şeker
  • İyotlu veya çift takviyeli tuz
  • Yumurtalar
  • Dondurmalar
  • Tatlandırılmamış yoğurt

Zenginleştirilmiş gıdaların faydaları nelerdir?

  • Beslenme eksikliği kaynaklı rahatsızlıkları önler: Örneğin, vücut, D vitamini eksikliğinde, anemi (demir eksikliği), osteoporoz (kalsiyum ve D vitamini eksikliği) veya üreme ve sinir sistemi kaynaklı raşitizm gibi hastalıklar geliştirir. Zenginleştirilmiş gıdalar, besin eksikliğine bağlı hastalık oranlarını azaltmaya yardımcı olurlar
  • Hamilelikte faydalıdır: Çinko eksikliği ile anne ve yenidoğanlarda yüksek mortalite ve morbidite oranları arasında bağlantı bulunmaktadır. Folat eksikliği, anne karnındaki bebeklerde hatalı nöral gelişime neden olabilmektedir. Hamilelik sırasında yeterli miktarda yemek yenilse bile, yine de besin eksikliği yaşanma ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle, hamilelik sırasında zenginleştirilmiş gıda tüketmek, bebeklerde çok sayıda doğuştan deformite riskini azaltabilir ve anne ve bebeğin sağlığını iyileştirebilir.
  • Çocukların büyüme ve gelişmelerine yardımcı olur: Demir, çinko, A ve D vitaminlerinin eksikliğinin büyüme sorunlarına yol açtığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, büyüme aşamasında zenginleştirilmiş gıdalar veya mikro besin takviyeleri dahil etmek, çocuklar arasında olumlu bir fiziksel ve zihinsel büyüme tepkisine sahiptir.
  • Beslenme gereksinimlerini karşılayın: Katı vejetaryenler, veganlar, laktoz intoleransı olan veya beslenmeyle ilgili diğer koşullardaki kişiler, çeşitli rahatsızlıklara neden olan zayıf mikro besin seviyelerine sahiptir. Beslenmeye zenginleştirilmiş gıdalar eklemek, besin ihtiyacını karşılayabilir ve genel sağlığı iyileştirebilir.
  • Yaşlılar için yararlıdır: Yaşlanmayla birlikte sindirim sistemi daha az besini emerek besin eksikliğine neden olmaktadır. Beslenmeye zenginleştirilmiş gıdalar eklemek, daha güçlü kemik, daha iyi sindirim ve daha sağlıklı organ işleyişine yardımcı olur.

Zenginleştirilmiş gıdaların dezavantajları nelerdir?

  • Zenginleştirilmiş gıdaları işlenmemiş gıdalarla tüketmek, aşırı dozda besin alma riskini artırabilir.
  • Sadece zenginleştirilmiş yiyecekler yemek, meyve ve sebzeleri göz ardı etmek, yetersiz beslenmeye neden olabilir. İşlenmemiş gıdalar, çeşitli kronik hastalıklardan ve enflamatuar durumlardan koruyan antioksidanlar ve bitki bazlı biyoaktif bileşikler içerir.
  • Zenginleştirilmiş gıdalar, bütün gıdalardan daha yüksek kalori içerir. Bu nedenle, işlenmiş ve zenginleştirilmiş yiyecekler aşırı yemeye ve kademeli olarak kilo almaya neden olabilir.

Zenginleştirilmiş gıdalar, sağlıklı esenlik için vücudumuzun besin talebini karşılayabilir. Ancak meyve, kuruyemiş, sebze ve tohum gibi sağlıklı gıdalardan ödün vermeden bu gıdaları beslenmenize dahil etmelisiniz.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Diyabet İçin Vegan Diyeti: Avantajları Ve Dezavantajları

Sağlıklı bir diyet diyabetin yönetiminde önemli bir rol oynar. Diyebetiniz varsa, vegan bir diyetin bu rahatsızlığı yönetmenize yardımcı olup olmayacağını merak ediyor olabilirsiniz. Eğer vegan diyetiyle ilgileniyorsanız, başarılı olmak için nasıl yemek planlayacağınızı, alışveriş yapacağınızı ve kendi kendinizi nasıl izleyeceğiniz çok önemlidir.

Haber Merkezi / Vegan diyeti, diyabeti kontrol altına almada yardımcı olabilecek tek diyet olmasa da, durumu kontrol altında tutmak için iyi bir diyettir. İşte, diyabet için vegan diyeti, avantajları ve dezavantajları ve diyette nasıl başarılı olunacağı konusunda 3 günlük örnek bir yemek planı.

Vegan diyeti nedir ve nasıl yapılır?

Vegan diyeti, et, süt ve hayvansal ürünlerden tamamen arındırılmış bir diyet türüdür. Onun için, tüm beslenme ihtiyaçlarınızı karşıladığınızdan emin olmak için dikkatli bir planlama gerektirir.

Genel olarak, karbonhidratlar kan şekeri düzeylerini protein ve yağdan daha fazla etkilediğinden, diyabetli kişilerin karbonhidrat alımlarını gün boyunca tutarlı tutmaları gerekir.

Yemekler ve atıştırmalıklar, karbonhidrat, protein ve sağlıklı yağ ile dengelenmelidir, çünkü öğününüze karbonhidrat olmayan yiyecekleri dahil etmek, karbonhidratların kan şekeriniz üzerindeki etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir.

Diyabet için vegan bir diyet uyguluyorsanız, yemek ve atıştırmalık hazırlamak için kullanabileceğiniz bazı karbonhidrat, protein ve yağ örnekleri;

  • Karbonhidratlar; Tam tahıllı un (ekmek, makarna), pirinç, patates, yulaf, irmik, kinoa, meyve (taze, dondurulmuş veya şekersiz konserve), mısır
  • Proteinler; Soya fasulyesi ve soya fasulyesi ürünleri, fasulye, mercimek, bezelye, yer fıstığı, ağaç kuruyemişleri, fındık ezmesi, tohumlar
  • Yağlar; Zeytinyağı, avokado yağı, avokado, fındık ve tohumlar, hindistancevizi, bitki bazlı sürülebilir ürünler

Ek olarak, bir tür sindirilemeyen karbonhidrat olan lif, çoğu bitki bazlı gıdada bulunur. Lif, bu gıdaların daha doyurucu olmasına ve ayrıca kan şekeri etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir.

Sahip olduğunuz diyabet tipine, fiziksel aktivite seviyenize, yaşınıza, cinsiyetinize ve diğer bazı faktörlere bağlı olarak, bir diyetisyen, her öğünde ihtiyacınız olan en uygun karbonhidrat miktarını belirlemenize yardımcı olabilir.

Avantajları;

Bir vegan diyetinin diyabet için potansiyel avantajları, kan şekeri yönetimi, insülin duyarlılığı ve kilo yönetimini içerir.

  • Kan şekeri yönetimi; Araştırmalar, vegan bir diyetin geleneksel bir diyete göre biraz daha iyi kan şekeri yönetimi ile sonuçlandığını ortaya koymaktadır
  • İnsülin hassasiyeti; İnsülin, normal glikoz seviyelerini korumaya yardımcı olan anahtar hormondur. Araştırmalar, hayvan proteinlerinin insülin direncinin gelişimine bitki proteinlerinden daha güçlü bir şekilde katkıda bulunabileceğini öne sürüyor
  • Kilo yönetimi; Vegan beslenme, tip 2 diyabetli kişilerin kilolarını kontrol etmelerine yardımcı olarak faydalı olabilir. Kilo vermek, insülin duyarlılığını artırmaya yardımcı olabilir ve vegan diyetler, yağ ve kalorilerde omnivor diyetlerden daha düşük olma eğilimindedir, bu da kilo vermeyi kolaylaştırabilir

Dezavantajları;

Genel olarak vegan diyetinin diyabetli insanlar içi bazı potansiyel dezavantajları vardır. Dikkatli bir planlama ile bu olumsuzluklar önlenebilir.

Besin eksiklikleri; Vegan diyeti yapanlar, özellikle B12 vitamini, B6 vitamini, demir, kalsiyum, omega-3 yağları, iyot ve çinko eksiklikleri olmak üzere diğer insanlara göre belirli besin eksiklikleri riski altındadır. Bununla birlikte, tüm bu besin maddelerini, diyetinize bu besinlerin iyi kaynakları olan bitki bazlı gıdaları takviye ederek aşabilirsiniz.

İşte bu besinlerin vegan kaynaklarına bazı örnekler;

  • B12 Vitamini; Güçlendirilmiş besin mayası, güçlendirilmiş tahıllar
  • B6 Vitamini; Nohut, patates, muz, güçlendirilmiş tahıllar
  • Demir; Zenginleştirilmiş tahıllar, beyaz fasulye, bitter çikolata, mercimek, ıspanak, tofu
  • Kalsiyum; Zenginleştirilmiş portakal suyu, tofu, güçlendirilmiş tahıllar, şalgam yeşillikleri, lahana
  • Omega-3 yağları; Chia tohumları, keten tohumları, kanola yağı, soya fasulyesi yağı
  • İyot; Deniz yosunu, iyotlu tuz, soya sütü, badem sütü
  • Çinko; Güçlendirilmiş tahıl, kabak çekirdeği, kaju fıstığı, nohut, badem, barbunya fasulyesi

Yetersiz protein; Vegan diyeti yapanların optimal sağlığı korumak için yeterli protein ve doğru amino asit çeşitliliğini almaları da zor olabilir. Protein, yeni vücut dokuları oluşturmak için gereklidir ve amino asitler sağlığınızda çeşitli roller oynar.

Vegan protein kaynakları şunlardır;

  • Soya; Tofu, tempeh, soya fıstığı, siyah soya fasulyesi, soya sütü
  • Baklagiller; Nohut, siyah fasulye, barbunya, yer fıstığı, fıstık ezmesi, mercimek, bezelye
  • Kuruyemişler; Badem, fındık, macadamia fıstığı, fındık yağı, fındık sütü
  • Tohumlar: Chia tohumu, keten tohumu, ayçiçeği çekirdeği, kabak çekirdeği, ayçiçek yağı
  • Tahıllar: Kinoa, yulaf, teff, amaranth
  • Protein tozları; Bezelye proteini, soya proteini

Aşırı karbonhidrat; Özellikle diyabetli insanları etkileyebilecek vegan diyetinin son bir dezavantajı, kan şekeri seviyenizi etkileyebilecek karbonhidratlarda aşırıya kaçmanın kolay olmasıdır. Bitkisel gıdalar hayvansal gıdalardan daha fazla karbonhidrat içerir, bu nedenle vegan beslenme doğal olarak omnivor beslenmeye göre daha fazla karbonhidrat içerir. Karbonhidratlar bir bütün olarak sağlıksız değildir ve kesinlikle diyabet için sağlıklı bir diyetin parçası olabilir, ancak sağlıklı kan şekeri seviyelerini korumak için alımınızı sınırlı hale getirmek önemlidir. Sizin için en uygun karbonhidrat miktarı hakkında sağlık danışmanınızla konuşun.

İşte diyabet için üç günlük vegan yemek planı;

1.gün

  • Kahvaltı; Taze meyveli yumurtasız Fransız tostu
  • Atıştırmalık; Havuç ve kereviz ile humus
  • Öğle yemeği; Pirinç, tempeh ve sebze kasesi
  • Atıştırmalık; Fırında pişmiş çıtır lahana cipsleri ve kavrulmuş badem
  • Akşam yemeği; Nohut ve patates
  • Atıştırmalık; Çikolatalı badem ezmesi protein topları

2. gün

  • Kahvaltı; Vişne çikolatalı hindistan cevizi sütü chia pudingi
  • Atıştırmalık; Taze meyve ve ayçiçeği tohumu ile hindistan cevizi yoğurdu
  • Öğle yemeği; Fıstık miso soslu gökkuşağı kinoa salatası
  • Atıştırmalık; Çıtır kavrulmuş nohut
  • Akşam Yemeği: İtalyan usulü siyah fasulye köftesi
  • Atıştırmalık; Fıstık ezmesi proteinli kupa kek

3 gün

  • Kahvaltı; Nihai yüksek proteinli kahvaltı burritoları
  • Atıştırmalık; Vanilyalı chai latte smoothie
  • Öğle yemeği; En iyi vegan simit sandviçi
  • Atıştırmalık; Guacamole ve mini tatlı biber
  • Akşam yemeği; Brokoli ve edamame ile spagetti, tavada kızartma kabak
  • Atıştırmalık; Fıstık ezmeli muzlu kek
Paylaşın

Makrobiyotik diyet nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Makrobiyotik diyet, hafif egzersiz ve davranış değişiklikleri ile doğal ve sakin bir yaşam tarzı elde etme durumudur. Makrobiyotiklerle ilgili sağlık iddialarını hiçbir bilimsel kanıt desteklemese de, birçok kişi ilkelerini takip ederken daha iyi sağlık ve daha iyi olma hali rapor etmektedir.

Bazı insanlar daha sağlıklı bir yaşam için makrobiyotik diyetlere yönelirler. Makrobiyotik beslenme, doğal, organik yiyeceklere odaklanırken, kimyasalların ve yapay besinlerin tamamen ortadan kaldırılmasını savunur. Kimyasa kural, kişisel hijyen ürünlerinin yanı sıra evde kullanılan diğer ürünleri de kapsar.

İzin verilen yiyecek türleri kişiye göre değişir. Ne yediğinizi birkaç faktör belirler:

  • Mevcut sağlık sorunları
  • Cinsiyet
  • Yaş
  • Coğrafi konum

Makrobiyotik diyetten kimler yararlanabilir?

Makrobiyotik beslenme, tamamlayıcı bir terapi olarak kullanıldığında bazı insanlara sağlık yararları sağlayabilir. Makrobiyotik diyet büyük ölçüde vejeteryandır. Hayvansal yağı önemli ölçüde sınırlar. Bu nedenle kalp hastalığı ve yüksek kolesterol ile uğraşan kişiler için faydalı olabilir.

Sebzeler üzerindeki vurgusu, fitoöstrojen bakımından yüksek olmasını sağlar. Bunlar bitkilerde bulunan doğal olarak oluşan kimyasal bileşiklerdir. Fitoöstrojenler, bazı kadınlarda dolaşımdaki östrojen seviyelerini azaltmaya yardımcı olabilir. Bu, meme kanseri riskini azaltabilir.

Makrobiyotik beslenme diyabet sorunu olan insanlar için iyi olabilir. Bunun nedeni, şekerli yiyecekleri ve sodayı diyetten tamamen çıkarmasıdır. Bu diyet aynı zamanda yüksek karbonhidratlı tam tahıllara güçlü bir odaklanma sağlar. Kepekli tahılların kan şekeri üzerinde işlenmiş karbonhidratlardan daha az etkisi olmasına rağmen, bu diyabetli tüm insanlar için tavsiye edilmeyebilir. Ancak, makrobiyotik bir diyetin diyabetli insanlar için standart bir diyetten daha faydalı olduğunu doğrulayan çalışmalar mevcuttur.

Hangi yiyecekler dahildir?

Makrobiyotik beslenme, büyük ölçüde bütün organik tahılların tüketimine dayanır. Tam tahıllar genellikle her bir kişinin günlük besin alımının yaklaşık yüzde 50’sini oluşturur.

  • Bulgur
  • Kara buğday
  • Esmer pirinç
  • Kinoa
  • Yabani pirinç

Tam tahıllı tahıllar, tam tahıllı makarna ve ekmeklere göre tercih edilir. Bununla birlikte, bu tür işlenmiş yiyeceklere küçük miktarlarda izin verilir.

Mevsiminde ve yerel olarak yetiştirilen bazı sebzeler, günlük gıda alımınızın yaklaşık üçte birini oluşturmalıdır. Her gün yiyebileceğiniz sebzeler şunları içerir:

  • Karnıbahar
  • Brokoli
  • Kabak
  • Çin lahanası
  • Soğan
  • Turp
  • Havuç
  • Maydanoz
  • Yeşil lahana

Günlük yiyecek alımınızın geri kalanı şunları içerebilir:

  • Turşu
  • Fasulye
  • Miso gibi soya ürünleri
  • Deniz yosunu gibi deniz sebzeleri
  • Sebze yağı
  • Doğal olarak işlenmiş deniz tuzu gibi doğal baharatlar

Makrobiyotik beslenmede buharlama veya soteleme teknikleri tavsiye edilir. Aşağıdaki malzemelerden yapılan çorba örnek olabilir;

  • Sebzeler
  • Mercimek
  • Deniz yosunu
  • Deniz tuzu
  • Tofu ve miso gibi soya ürünleri

Hangi yiyecekler sınırlandırılmalı veya hangi yiyeceklerden kaçınılmalıdır?

Bazı yiyecekler ara sıra veya haftada birkaç kez yenebilir.

  • Organik ağaç meyvesi ve meyveleri
  • Tohumlar
  • Fındık
  • Salatalıklar
  • Kereviz
  • Marul

Aşağıdaki organik yiyeceklerin çok seyrek olarak veya her ay sadece birkaç kez yenebilir.

  • Balık
  • Deniz ürünleri
  • Mandıra ürünleri
  • Yumurta
  • Kümes hayvanları
  • Et

Kesinlikle yenmeyecek yiyecekler şunları içerir:

  • Patates, biber ve domates gibi bazı sebzeler
  • Kafeinli içecekler
  • Alkollü içecekler
  • Beyaz ekmek ve mağazadan satın alınan kekler ve kurabiyeler gibi işlenmiş gıdalar
  • Yapay içerikli herhangi bir yiyecek
  • Gazlı içecekler, hem diyet hem de normal
  • Şeker ve şeker veya mısır şurubu içeren ürünler
  • Şeker kamışı
  • Vanilya
  • Ananas ve mango gibi tropikal meyveler
  • Sıcak, baharatlı yemek
  • Sarımsak ve kekik gibi baharatlar

Yiyecekleri yalnızca açlığı gidermek için yemelisiniz ve neredeyse sıvılaşana kadar birçok kez çiğnemelisiniz. Sadece susuzluğu gidermek için su veya karahindiba kökü çayı, kahverengi pirinç çayı ve tahıl kahvesi gibi diğer içecekler içmelisiniz.

Makrobiyotik diyetin olumsuz yanları nelerdir?

Potansiyel faydalarına rağmen, makrobiyotik beslenme herkes için doğru değildir. Baharatlı yiyecekleri seviyorsanız veya o ilk fincan kahve ya da ara sıra margarita olmadan yaşayamıyorsanız, makrobiyotik diyeti çok kısıtlayıcı bulabilirsiniz. Ayrıca tuz oranı yüksek yiyecekler açısından da çok ağırdır. Bu genellikle yüksek tansiyon veya böbrek hastalığı olanlar için ideal değildir.

Bazı insanlar için makrobiyotik beslenme vücut yağında çok yüksek bir azalmaya neden olur. Diyet, hayvansal yağ, meyve ve süt ürünleri bakımından düşük olduğundan, çok az şey sağlayabilir:

  • Protein
  • Demir
  • Magnezyum
  • Kalsiyum
  • B-12 dahil vitaminler

Makrobiyotik beslenmeye sıkı sıkıya bağlı olan insanlar, bu besin kaybını desteklemek için multivitaminler aldıklarında genellikle kaşlarını çatarlar. Makrobiyotikler, kalp hastalığı, diyabet veya kanser gibi bir tanı ile ilgilenen herkes için tıbbi bakımın veya geleneksel tedavinin yerini alması önerilmemektedir.

Makrobiyotik diyete nasıl başlanır?

Makrobiyotik diyete başlamadan önce, doktorunuza veya diyetisyeninize danışmanız iyi bir fikirdir. Denemeye karar verirseniz, mutfağınızda buzdolabınız dahil bazı değişiklikler yapmanız gerekebilir.

Yiyeceklerin pişirilme ve hazırlanış şekli ve kullanılan mutfak gereçleri önemlidir. Mikrodalga fırınlarda veya elektrikle yemek pişirmek genellikle tavsiye edilmez. Makrobiyotik pişirme, sakin ve yatıştırıcı bir deneyim anlamına gelir.

  • Ddoğal, işlenmemiş ahşap
  • Paslanmaz çelik
  • Emaye ve seramik kaplar, tavalar ve mutfak aletleri
  • Plastikleri mutfaktan çıkarmalı ve yerine cam veya paslanmaz çelik kullanmalısınız.

Paylaşın

Magnetik Rezonans (RM) nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Vücudun kemikli olmayan kısımlarını veya yumuşak dokularını görüntülemek için kullanılan Magnetik Rezonans (MR), hastalık tespiti, teşhisi ve tedavi takibi için kullanılır. MR en etkileyici ve en zararsız görüntüleme yöntemlerinden biridir. MR sonrasında herhangi bir ağrı ile karşılaşmamak ve görüntüleme sırasında alerjiye neden olacak bir ilaç kullanımı zorunluğunun olmaması EM’ın en önemli avantajlarından biridir. 

Röntgen filmleri ve bilgisayarlı tomografi (BT) taramalarının aksine MR sağlığa zararlı iyonlaştırıcı radyasyon kullanmaz. Taranan alanın boyutuna ve çekilen görüntü sayısına bağlı olarak 15 ila 90 dakika süren ağrısız bir işlemdir.

Emar (MR) Neden Çekilir?

Emar vücudun değişik bölgeleri için değişik amaçlarla uygulanabilir. Migren, baş ağrılarında, nörolojik rahatsızlıklarda, beyin tümöründen şüphelenilen hastalarda, epileptik nöbet geçiren hastalarda, göz, kulak, çene eklemi problemi olan hastalarda, omurga problemi, disk kaymaları ve disk fıtıklarında, omuz, diz gibi eklemler ve bağların değerlendirilmesinde, spor yaralanmalarında, kalp hastalıklarında, göğüs ve karın iç organ rahatsızlıklarında, kemik yapı rahatsızlıklarında MRG değerlendirme yapılabilir.

  • Beyin, göz, iç kulak ve kulak yapıları, hipofiz, çene eklemi, beyin atardamar ve toplardamar sistemleri gibi kafa bölgesine yönelik incelemeler
  • Boyun yapısı, gırtlar, yutak, tükürük bezleri, dil ve çevre yapıları
  • Akciğerler, kalp ve kalple ilişkili büyük damarlar
  • Karın içi organlar, alt karın bölgesi
  • Boyun, sırt ve bel bölgesi omurga patolojileri
  • Omuz, kol, dirsek, el bileği, el, kalça, uyluk, diz, bacak, ayak bileği ve ayak gibi uzuvların ve eklemlerin incelemeleri
  • Tüm vücut anjiografi
  • MR spektroskopi
  • Kranial ve abdominal diffüzyon görüntüleme
  • Perfüzyon MRG
  • MRCP, MR pyelografi ve MR myelografi
  • BOS akım çalışması
  • Kinematik incelemeler
  • Tüm vücut metastaz tarama
  • Dinamik doku ( karaciğer, meme, tümör ) MR
  • Bölgesel MR anjiografik incelemeleri

Emar (MR) nasıl çekilir? 

MR taramasının yapıldığı gün, aksi belirtilmediği sürece kişi her zamanki gibi yiyip içmeye ve rutin ilaçlarını almaya devam edebilir. Bazı durumlarda, tarama işleminden 4 saat öncesine kadar hiçbir şey yiyip içilmesi istenebilir. Bazen görüntüleme öncesi fazla miktarda su içilmesi istenebilir. Tüm bunlar taranan alana göre değişiklik gösterir. MR öncesi dikkat edilmesi gerekenler;

  • Takı ve mücevherler evde bırakılmalı ve bol ve rahat kıyafetler giyilmelidir.
  • Bazen çekimden önce bir elbise veya önlük giyilmesi istenebilir.
  • Önlük giyilmesi gerekmiyorsa, metal fermuar, bağlantı elemanları, düğmeler, balenli sütyen, kemer veya toka içermeyen giysiler tercih edilmelidir.
  • Kapalı alan korkusu olan hastalar işlemden önce doktorlarından hafif bir yatıştırıcı ilaç isteyebilirler. Bu tür hastalara açık MR taraması da önerilebilir, ancak açık emar düşük mıknatıs gücüne sahiptir.

MR çok güçlü bir manyetik alan oluşturduğu için kişinin üzerinde hiçbir metal bulunmamalıdır. Bunlar şunları içerir:

  • Saat
  • Küpe, bilezik, kolye gibi takılar
  • Kulak, meme ucu ve burun halkaları gibi piercingler
  • Protez dişler
  • İşitme cihazları
  • Peruk (Bazı peruklar metal kalıntıları içerir)

Vücudunda kalıcı metal protez bulunan hastalara Emar çekilmesi mümkün değildir. Çünkü manyetik alan vücuttaki metalleri çekerek hastada şiddetli yaralanmalara neden olur.

Bazı MRG taramaları kontrast boya enjeksiyonu yapmayı gerektirir. Bu, bazı dokuların ve kan damarlarının daha net ve daha ayrıntılı görünmesini sağlar. Bazen kullanılan kontrast madde bulantı, deri döküntüsü, baş ağrısı, baş dönmesi gibi yan etkilere neden olur. Bu yan etkiler genellikle hafif ve kısa sürelidir. Kontrast boyanın böbrek hastalığı olan kişilerde doku ve organ hasarına ve böbrekteki hasarın ilerlemesine neden olması da mümkündür. Böbrek hastalığı olan bireylerde. böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını ve taramaya devam etmenin güvenli olup olmadığını belirlemek için kan testi yapılabilir. Ayrıca enjeksiyondan önce alerjik reaksiyon öyküsü veya kanama ya da pıhtılaşması sorunları olup olmadığı mutlaka doktora söylenmelidir. MRI taramasından önce hareketsiz bir şekilde duramayan bebeklere ve küçük çocuklara genel anestezik madde verilebilir.

MR aleti her iki ucu açık olan kısa bir silindirdir. Hasta çekim için aletin içindeki hareketli yatağa yatar. Vücudun taranan kısmına bağlı olarak yatış pozisyonu değişir. Bazı durumlarda, taranan vücut parçası üzerine bir çerçeve yerleştirilebilir. Bu çerçeve, tarama sırasında vücut tarafından gönderilen sinyalleri alan alıcılar içerir ve daha iyi kalitede bir görüntü oluşturulmasına yardımcı olur. Tarayıcı tarafından oluşturulan manyetik alan nedeniyle MRI tarayıcısının çalıştırılması için farklı odada bulunan bir bilgisayar kullanılır.

Kaliteli ve bulanık olmayan görüntüler elde edilebilmesi için hastanın çekim süresince hareketsiz yatması istenir. Çekimin yapıldığı bölgeye göre işlem 15 ila 90 dakika sürer.

Manyetik rezonans spektroskopi (MRS) 

MRS beyin veya omurilik yerleşimli şüpheli bir tümörün kimyasal metabolizmasını ölçmek için kullanılan bir testtir. Hidrojen iyonları veya protonlar gibi parçacıkları analiz eder. Proton spektroskopisi daha yaygın olarak kullanılır.

MR anjiyografi 

MR anjiyografi (MRA) kan damarlarını değerlendirmek, anormalliklerini tespit etmek veya aterosklerotik damar hastalığını teşhis etmek için için kullanılan MR görüntüleme yöntemidir. Kontrastlı ya da kontrastsız yapılabilir.

Beyin MR

MR, beyin ve omuriliği görüntülemek için en sık kullanılan yöntemdir. Genellikle şunların teşhisine yardımcı olmak için yapılır:

  • Beyin damarlarındaki anevrizma adı verilen keseleşmeler
  • Göz ve iç kulak hastalıkları
  • Multipl skleroz (MS)
  • Omurilik yaralanmaları
  • İnme
  • Merkezi sinir sistemi tümörleri
  • Travma nedeniyle gelişen beyin hasarı

Fonksiyonel MR

Fonksiyonel Emar (fMR) olarak adlandırılan özel MRG türü, beyin aktivitesini haritalar ve beyinde oluşan metabolik değişiklikleri ölçer. Beynin anatomisini incelemek ve beynin hangi kısımlarının kritik fonksiyonları yerine getirdiğini belirlemek için kullanılabilir.

Bu görüntüleme yönteminde, belirli görevleri yaparken beyinde hangi alanların aktif hale geldiğini görmek için kan akışı kullanılır. Fonksiyonel MR, epilepsi veya tümörler için beyin ameliyatına ihtiyaç duyulduğunda beynin haritalaması için kullanılabilir. Bu, beyin ameliyatı planlanan insanların beyninde bulunan önemli merkezleri, dil ve hareket kontrol alanlarını tespit etmeye yardımcı olur.

İnmenin beyindeki etkileri fMR ile gösterilebilir. Kafa travması veya Alzheimer hastalığı gibi bozukluklardan kaynaklanan hasarı değerlendirmek için de kullanılabilir. Fonksiyonel MR çeşitli hastalıkların tedavi planını hazırlamaya yardımcı olabilir.

Difüzyon MR

Difüzyon emarı, su moleküllerinin rastgele hareketini ölçmeye dayanan bir fonksiyonel MR şeklidir. Özellikle tümörlerin karakterini tespit etmede ve akut beyin iskemisinde faydalıdır.

Perfüzyon MR

Kontrast madde kullanılarak yapılan ve beynin perfüzyonu yani kanlanmasını ölçen bir fonksiyonel MR türüdür.

Kalp ve damar sistemi MR 

Kalp veya kan damarlarınının görüntülenmesi için çekilen MR şunları değerlendirebilir:

  • Kalbin karıncık ve kulakçık olarak adlandırılan odacıklarının büyüklük ve işlevleri
  • Kalp duvarlarının kalınlık ve hareketi
  • Kalp krizinden veya kalp hastalığından kaynaklanan hasarın derecesi
  • Kalpten çıkan ve ana atardamar olan aorttaki anevrizmalar veya diseksiyonlar gibi yapısal problemler
  • Kan damarlarında iltihaplanma veya tıkanma

Meme MR

MR, meme kanserini tespit etmek için, özellikle yoğun meme dokusuna sahip olan veya hastalık riski yüksek olan kadınlarda, ultrason ve mamografiye ilave olarak kullanılabilir. Meme emarının kullanım alanları şunlardır:

  • Meme kanseri için yüksek risk altındaki kadınlarda tarama
  • Meme kanseri teşhisi konduktan sonra kanserin boyutunun belirlenmesi
  • Mamografide görülen, değerlendirilmesi zor anormalliklerin daha ileri değerlendirilmesi
  • Meme kanseri tedavisinden sonraki yıllarda kitlelerin çıkarıldığı alanlarının değerlendirilmesi
  • Cerrahi öncesi kemoterapi alan hastalarda kemoterapi tedavisinin ardından kitle boyutunu değerlendirmek için
  • Memeye takılan implantların durumunu değerlendirmek için

Prostat MR

Prostat emarı öncelikle prostat kanserini değerlendirmek ve kanserin prostatla sınırlı olup olmadığını veya prostat bezinin dışına yayılıp yayılmadığını belirlemek için kullanılır. Bazen aşağıdakiler dahil diğer prostat sorunlarını değerlendirmek için kullanılır:

  • Prostat enfeksiyonu (prostatit) veya apsesi
  • Benign prostat hiperplazisi (BPH) olarak adlandırılan prostat büyümesi
  • Prostatta doğuştan olan anormallikler
  • Prostat cerrahisinden sonra komplikasyonları değerlendirmek

Kas iskelet sistemi MR

Kas ve iskelet sistemi emarı kemik, kas ve eklemlere ait çeşitli rahatsızlıkların değerlendirilmesinde kullanılır. Bu rahatsızlıklardan bazıları şunlardır:

  • Yırtık kıkırdak veya ligamentler gibi travmatik veya tekrarlayan yaralanmaların neden olduğu eklem anormallikleri
  • Omurgada bel ve boyun fıtığı gibi disk anormallikleri
  • Kemik enfeksiyonları
  • Kemik ve yumuşak doku tümörleri
  • Uyuşma, karıncalanma, kuvvet kaybı gibi nörolojik belirtilere neden olan boyun veya bel ağrısı

Tüm vücut MR

Tüm vücut emarı; kanserleri, iltihapları, tıkanıklıkları ve diğer sorunları bulmak için baştan ayağa tüm vücudun MR ile taranmasıdır. İnceleme yaklaşık olarak bir saat sürer ve görüntüler hastaya kontrast madde verilmeden elde edilir. Rutin olarak yapılan bir tarama değildir; fakat herhangi bir belirti vermeyen gizli kanserleri acısız olarak tespit etmek ve kansere bağlı ölümleri önlemek için yararlı olabilir.

MR’ın avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Avantajlar;

  • MR’de radyasyon yoktur, o yüzden radyasyonun yan etkilerine maruz kalınmaz
  • Vücuttaki beyin, kalp, karaciğer, omurilik, kas gibi yumuşak dokular diğer görüntüleme yöntemlerine göre daha detaylı olarak değerlendirilir
  • MR ile organların anatomik yapılarının yanında fonksiyonları da incelenir
  • MR’de kullanılan kontrast maddelerin (yani vücuda damar yolu ile verilen ve hastalıkların daha net olarak değerlendirilmesine olanak tanıyan ilaçların) alerjik yan etkisi riski, röntgen ve bilgisayarlı tomografide kullanılan kontrast maddelerin yan etkisi riskine göre daha azdır
  • MR, kalp ve kardiovasküler sistem hastalıklarının tanısında hızlı, yan etkisiz bir seçenek oluşturmaktadır
  • MR, kanser tanısında çok etkili bir inceleme yöntemidir

Dezavantajlar;

  • Kalp pili, manyetik alana duyarlı metal tıbbi yardımcı araç bulunan kişilere MR işlemi mutlaka gerekmedikçe yapılmamalı ve bu hastalar alternatif görüntü yöntemleri ile değerlendirilmelidir
  • Vücutta fark edilmemiş bir metal cisim, güçlü manyetik alandan etkilenerek hastaya zarar verebilir
  • MR güvenli bir yöntemdir; ancak gebe ve fetus için ne kadar güvenli olduğu konusunda yeteri kadar bilgi olmadığından, gebeliğin ilk 12 haftasında çok gerekmediği sürece kullanılamaz. İkinci ve üçüncü üç aylık dönemde doktorunuz gerekli görürse MR yapılabilir.

MR Güvenliği

Yüksek manyetik alan bulunduğundan, bazı durumlarda MRG yapılması uygun değildir. Aşağıda belirtilen bu durumlardan herhangi birine sahipseniz, bunu çekim öncesi MRG teknikerine bildirmeniz gerekmektedir. Bu durumda MRG çekimi yapılmayabilir veya durumunuza özel teknik kullanılarak yapılabilir.

  • Kalp pili
  • Nörostimulatörler
  • Anevrizma klipsleri
  • Yapay kalp kapakları
  • Damar grefti veya stenti
  • İnsülin pompası gibi ilaç infüzyon seti
  • Kohlear implant (İç kulak protezi)
  • Metalik implant veya protez
  • Bu durumlar dışında kapalı yerde kalma korkunuz (klostrofobi) varsa, metal işlerinde çalıştıysanız , önceden vücudunuza şarapnel ya da kurşun yaralanması olduysa, böbrek hastalığınız varsa, hamileyseniz veya hamilelik şüphesi varsa ve emziriyorsanız bu durumunuzu güvenliğiniz açısından teknikere bildirmelisiniz
  • Daha önceden yaptırdığınız tetkik sırasında gadolinyum içeren MR kontrast maddesine allerjiniz olduysa da belirtmelisiniz.

Bazı hastalarda işlem sırasında kapalı yer korkusu (klostrofobi) gelişebilir. Bu durumda sakinleştirici ilaç uygulaması yararlı olabilir. Metal, şarapnel ve kurşun parçalarının manyetik alan içinde hareket etmesi ve hastaya zarar vermesi ihtimali vardır. Böbrek hastalığı normalde MR tetkikinin yapılmasına engel değildir, ancak kontrast madde verilmesi gerekli olduğunda, kan testleri ile hastanın böbrek fonksiyonunun kontrast maddenin atılımını sağlayacak kadar yeterli olduğundan emin olmak gerekir.

MR’ın gebe ve fetus için ne kadar güvenli olduğu konusunda yeteri kadar bilgi olmadığından, gebeliğin ilk 12 haftasında çok gerekmediği sürece kullanılmaz. İkinci ve üçüncü üç aylık dönemde doktorunuz gerekli görürse MG yapılabilir. Gebe hastalara paramanyetik kontrast madde verilmemelidir.

Emziren kadınlarda kontrastsız MR incelemesi yapılmasında sakınca yoktur. Kontrastlı inceleme yapılmış olan emziren kadınlara, ilaç süt ile bebeğe geçtiği için, incelemeden sonraki 24-48 saat süt vermemeleri istenir.

Dövme ve kalıcı makyaj MR görüntülerini bozabilir. Göz farı gibi makyaj malzemeleri metal parçacıkları içerdiği için işlem günü makyaj yapılmamalıdır. İşlem öncesi MR görüntülerini bozabilecek saç tokası, mücevher, gözlük, işitme cihazı, çıkarılabilir diş protezi gibi tüm objeleri çıkarmanız istenecektir. Anahtar, bozuk para, cüzdan ve kredi kartları da soyunma odasında bırakılmalıdır. Üzerinizde görüntü kalitesini bozacak cisimlerin kalmadığından emin olmak için giysilerinizi çıkarıp önlük giymeniz istenebilir.

MR’dan önce ne yapmanız gerekir?

Genel olarak MR çekimi özel bir hazırlık gerektirmez. Ancak abdomen MR için 6-8 saat açlık sonrası gelmeniz tavsiye edilir. Aksi söylenmediği takdirde devamlı kullandığınız ilaçları almanızda sakınca yoktur. Gelmeden önce yukarıda belirtildiği üzere metal kısımlar içeren giysileri tercih etmemeniz önerilir çünkü bu durumda hastane önlüğü giymeniz istenebilir.

MRG incelemesi ne şekilde yapılacak ve neler hissedeceksiniz?

MR teknisyeni sizi MR odasına aldıktan sonra hareketli bir masaya teknikerin belirttiği şekilde uzanmanız istenecektir. İncelenmesi istenen vücut bölgesi silindir şeklindeki cihazın orta kısmına gelecek şekilde pozisyon verildikten sonra gerekli durumlarda sinyali almak için geliştirilmiş, sargı şeklindeki anten üzerinize yerleştirilebilir. Bu sargı sizi rahatsız etmeyecek şekilde tasarlanmıştır. İnceleme sırasında takırtı tarzında gürültü duyacaksınız. Bu gürültüyü azaltmak için, müzik yayını da verilebilen kulaklıkları takabilirsiniz. Çekim sırasında tekniker konsoldan sizi izler ve herhangi birşey söylediğinizde sizi duyabilir, yani dışarısı ile iletişim sağlanmaktadır. İncelenen vücut bölgesinde bir ısı hissetmeniz normaldir, ancak rahatsız edici boyutta olursa teknikere bildirilmelidir.

Sizden istenen hareketsiz bir şekilde kalmanızdır. Bazı hastalar bunu rahatsız edici bulurlar ancak çekimin tamamlanabilmesi için görüntülerin hiç hareket yok iken alınması şarttır. Bazı özel çekimlerde nefes tutmanız istenebilir. İstenen inceleme türüne göre MR çekimi süresi değişebilir. Yaklaşık olarak ne kadar süreceği çekim öncesinde tahmin edilebilmekle birlikte bu süre hastadan hastaya da değişebilir. Bazı çekimler direkt olarak, bazı çekimler de ihtiyaç duyulduğu anda kontrastlı olarak yapılmaktadır. Bu durumda kolunuzdan açılan damar yolundan gadolinyum içeren kontrast madde verilir ve bu şekilde görüntüler elde edilir.

MR çekiminden sonra ne yapacağım?

Kontrast madde verilmesi halinde su içerek kontrast maddenin vücudunuzdan atılımını kolaylaştırabilirsiniz.

Kontrasta bağlı allerjik reaksiyon son derece nadir görülür. Ancak, deride kızarıklık, kaşıntı, nefes darlığı gibi belirtiler görüldüğü takdirde hemen teknikere bildirmeli, hastaneden çıktıktan sonra bu belirtiler ortaya çıkarsa en yakın hastaneye başvurmanız gerekmektedir.

Klostrofobi nedeniyle sakinleştirici ilaç yapıldıysa araba kullanmamalısınız. Bu durumlar dışında MRG sonrası dikkat etmeniz gereken özel bir durum yoktur, normal aktivitelerinize dönebilirsiniz. Tetkik raporunuz sizin rahatlamanız ve gerekli olduğu hallerde tedavinizin bir an önce yapılması için mümkün olduğunca erken doktorunuza ulaştırılacaktır.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın