Ali Babacan: Seçimden Bu Yana 4 Kez Faiz Arttı, Erdoğan Susuyor

Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararına ilişkin değerlendirmede bulunan DEVA Lideri Ali Babacan, “Seçimden bu yana 4 kez faiz arttı, Sayın Erdoğan susuyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Merkez Bankası’nın politika faizi bir kenarda dursun, bu milletin Hazinesi’nden her yıl ne kadar faiz ödettiğini kendisinden hiç duydunuz mu? Ekonomi yönetimini devrettiğimden bu yana tam 46 kat arttı.”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, bugünkü toplantısında politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 25’ten yüzde 30’a çıkardı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Merkez Bankası’nın kararına ilişkin sosyal medya hesabından değerlendirmede bulundu. Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“Seçimden bu yana 4 kez faiz arttı, Sayın Erdoğan susuyor. Merkez Bankası’nın politika faizi bir kenarda dursun, bu milletin Hazinesi’nden her yıl ne kadar faiz ödettiğini kendisinden hiç duydunuz mu? Ekonomi yönetimini devrettiğimden bu yana tam 46 kat arttı.”

Merkez’den parasal sıkılaştırma sürecinin devamı vurgusu

Öte yandan Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, Kurul’un “dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına” verdiği vurgulandı.

Enflasyonun Temmuz ve Ağustos aylarında öngörülenin üzerinde gerçekleştiği belirtilen açıklamada, “Yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam ederken, petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır” denildi. Bu unsurların enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki tahminlerin üzerinde olacağına işaret edildi. Merkez Bankası, Temmuz ayında 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 58’e yükseltmiş, 2024 yıl sonu tahminini ise yüzde 33 olarak güncellemişti.

“Son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin ise enflasyona önemli ölçüde yansıdığı ve aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün başlayacağı değerlendirilmiştir” denilen açıklamada, Para Politikası Kurulu “parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonu 2024 yılında Rapor’daki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıdır” ifadesine yer verildi.

Faiz indirme sürecine 27 ay sonra son verilmişti

Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan’ın göreve atanması sonrası faiz indirimi sürecine 27 ay sonra son vermiş, son 3 PPK toplantısında politika faizini yüzde 16,5 artırmıştı.

Politika faizi, Haziran ayında 650 baz puan artışla yüzde 15’e, Temmuz ayında ise 250 baz puan artışla yüzde 17,50’ye yükseltmişti. 24 Ağustos’ta yapılan toplantıda ise politika faizi, piyasa beklentilerinin üzerinde 750 baz puanlık artışla yüzde 17,5’ten yüzde 25’e çıkartılmıştı.

Anadolu Ajansı (AA) Finans’ın 19 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankette 500 baz puan artış beklentisi öne çıkmıştı. Anket sonuçlarına göre, 250 ile 600 baz puanlık bir artırım öngören ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 27,50 ile yüzde 31, yıl sonu politika faizi beklentileri ise yüzde 35 ile 45 arasında yer alıyordu.

Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36 olmuştu. Reuters anketine katılan 16 ekonomist de Merkez Bankası’ndan 500 baz puanlık artış bekliyordu. Tahminler yüzde 27,5 ile yüzde 31 bandında yer alıyordu.

Bloomberg HT’nin anketine katılan 19 kurumun medyan beklentisi de, politika faizinin bugün 500 baz puan artırılarak yüzde 30’a yükseltilmesi yönündeydi. Eylül ayı faiz anketinde; maksimum beklenti yüzde 30, minimum beklenti ise yüzde 27,5 olmuştu.

Paylaşın

Babacan’dan “Kur Korumalı Mevduat” Tepkisi: Asrın Ekonomik Felaketi

Partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında hükümetin ilk 100 gününü değerlendiren DEVA Lideri Babacan, “Bakın deprem olmuş. Asrın felaketi 104 milyar dolar. Son dönemde yapılan vergi artışlarına gerekçi olarak da hep o deprem gösteriliyor değil mi? ‘Ne yapalım. Bu yükü paylaşacağız. Herkes fedakârlık yapsın’ diyorlar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu 104 milyar doların maliyetini karşılamak için âdeta ‘bu vergileri saldık’ diyorlar. Evet. Bu deprem asrın doğal felaketi olabilir. Ama bu 125 milyar dolarlık Kur Korumalı Mevduat (KKM) da asrın ekonomik felaketidir. Ve bu felaket bizzat Sayın Erdoğan tarafından bu memleketin başına getirilmiştir.”

Ali Babacan sözlerine şöyle devam etti: Seçimden sonra kur korumalı mevduat için kur farklarının tamamını ödemeye başlayan Merkez Bankası, bunun için karşılıksız para basmaktadır. Kur korumalı mevduatın büyüklüğü 125 milyar dolara ulaştı” diyerek ekonomi yönetimine sordu, “Karşılıksız para basarak ödenen bu kur farkları enflasyonu ne kadar azdırmaktadır?”

Hükûmetin ilk üç ayında üç kere faiz artıran Merkez Bankasına da değinen Babacan, “ ‘Bu kardeşiniz iş başında oldukça faiz yükselemez’ dedi. Seçimden hemen sonra da Merkez Bankası 3 ayda 3 kere faiz arttırdı ve 3 ayda faiz tam 3 katını çıktı. Seçime giderken politika faizi yüzde 8,5. Seçimden sonra yüzde 25. Rakamlar ortada. Kredi faizlerine de şöyle bakalım. Seçimden önce kredi faizleri belli noktalarda tutulmaya çalışıyor. Seçimden sonra fırlayıp gidiyor” ifadelerini kullandı.

Babacan, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında hükümetin ilk 100 gününü değerlendirdi. Babacan, şunları söyledi:

“Merkez Bankası’na yapılan kadro değişiklikleri olumlu yönde atılmış bir adımdır. Kabine üyelerinde bazılarıyla ilgili de bizim değerlendirmelerimiz olumludur. Sadece üst düzeyde yapılan birkaç atama yeterli değildir. Seçimden sonra Kur Korumalı Mevduat için kur farklarının tamamı Merkez Bankası’na ödettirilmeye başlandı.

Merkez Bankası bunu ödeyebilmek için harıl harıl para basıyor. Para basıldığında ülkede enflasyon artıyor, herkesin cebinden alınıyor, bankada parası olanın hesabına ekleniyor, özeti bu. Bu ödenen kur farkı tutarı hala gizleniyor. Kur Korumalı Mevduatın büyüklüğü yaklaşık 125 milyar dolara ulaştı. Bu kadar büyük bir rakamla ilgili siz gerçekleri niye gizliyorsunuz?

Cumhurbaşkanı’nın ifadelerine göre 6 Şubat depremlerinin maliyeti ülke ekonomisine 104 milyar dolar. Son dönemde vergi artışlarına gerekçe olarak deprem gösteriliyor. Evet, deprem asrın doğal felaketi olabilir ama bu 125 milyar dolarlık Kur Korumalı Mevduat da asrın ekonomik felaketidir. Bu felaket de bizzat sayın Erdoğan tarafından bu memleketin başına getirilmiştir.

Kur Korumalı Mevduat ile ilgili varsayımınız nedir? Kur Korumalı Mevduata karşılıksız basılacak para ne kadar olacaktır? Bunları bilmek istiyoruz. Orta Vadeli Program’da bunlardan bahsedilmemiş. Buradan ekonomi yönetimine sesleniyorum; rasyonel politikalara dönme konusunda samimiyseniz önce şeffaf olun, kimseyi aldatmayın çünkü doğru hesaptan kaçmaz.

Seçimden evvel bana ekonomiyi sorduklarında en çok hangi kelimeyi açıklamıştım hatırlıyor musunuz? Güven. Hala aynı noktadayım. Sayın Erdoğan, zamanında benim yakın çalıştığım bazı ekonomi kurmaylarını iş başına getirerek 2015’ten beri kendi yarattığı güven bunalımını çözebileceğini düşünüyor.

Bu güven bunalımı bir iki atamayla düzelmez. Son bir ayda enflasyonu biraz yüksek açıkladı diye herkes diyor ki ‘acaba TÜİK bundan sonra değişecek mi? Eğer şeffaflık diyorsanız, rasyonalite diyorsanız, güven diyorsanız TÜİK yönetimini tamamen değiştirin. Etkin ve bağımsız bir yönetim yapısı oluşturun. Yeniden kredibilite kazanana kadar TÜİK’in mutlaka dış denetime tabi tutulması lazım.

Sayın Erdoğan seçimlerden hemen sonra zam üstüne zam yağdırdı vergi üstüne vergi ekledi. Vatandaşlara yaptığı maaş artışları hızla eriyip buharlaşıp gidiyor. Bu ilk 100 günde yoksulluk daha da arttı. Kapı kapı borç dilenmeye devam ediliyor. Seçimden önce kuru düşük gösterdiler seçimden sonra patlattılar, dolar rakamları mayıs sonunda 20 lira bugün 27 liraya çıkmış. Aynı şey benzin ve mazot fiyatları için de geçerli.

Seçim için sandığa giderken çiftçi mazota 20 lira ödüyordu bugün 40 lira ödüyor. Bir başka örnek faiz. ‘Bu kardeşiniz iş başında oldukça faiz yükselemez’ dedi. Seçimden hemen sonra da Merkez Bankası üç ayda üç kez faiz arttırdı… Merkez Bankası ve hükümete buradan çağrı yapıyorum, tüketici kredisiymiş, şuymuş buymuş bunları anlıyorum ama ihracat reaksiyon kredisinde kısıtlama yapmayın.

“2026’da tek haneli enflasyon öngörüyorlar”

Hükümetinizin ilk üç ayında Merkez Bankası tam üç kez faiz arttırdı. Söyleyecek hiçbir sözünüz yok mu? Sayın Erdoğan bu millete bir açıklama borcunuz var. Her konuda konuşuyorsunuz faiz konusunda niye 100 gündür susuyorsunuz? Seçimden önce, ‘Vatandaşlarımız müsterih olsun, enflasyonu yine tek haneye indireceğiz’ diyen Sayın Erdoğan, bu yıl sonu için enflasyon öngörüsünü önce yüzde 58’e, yeni açıklanan Orta Vadeli Program’da ise yüzde 65’e çıkardı.

Bu arada, yüzde 65 rakamının da gerçekler karşısında iyimser kaldığını, piyasa beklentisinin yüzde 70-75 aralığına çıktığını hatırlatalım. 5 yıldır enflasyonun tek haneye ineceğini yüzleri kızarmadan tekrar edenler, şimdi kağıt üstünde bile ancak 2026’da tek haneli enflasyon öngörüyorlar.

Unutmayalım, OVP’de tek haneli enflasyon için koydukları hedef ta 2026’nın sonu. Ölme eşeğim ölme. Şu anda Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en önemli sorun enflasyondur. Sayın Erdoğan artık enflasyonla yönetmeye alıştı. Merkez Bankası’nın kontrolünü eline geçirdiği andan itibaren Türkiye’de enflasyon yükselmeye başladı ve bir türlü düşmüyor. Düşmeyecek de… Orta Vadeli Program’da, kur ile enflasyon arasında, büyüme ile enflasyon arasında ve diğer önemli makro iç hedef, tahmin ve çalışma varsayımlarında içsel tutarlılık göremiyoruz.

Çıplak gözle gördüğümüz kadarıyla kamuda israf tam gaz devam ediyor. Lüksten de şatafattan da vazgeçilmiyor. Koskoca Türkiye’nin maliye politikası tamamıyla vergi ve zamlara dayanmış durumda. Bu uygulamaların bedelini yine, her zamanki gibi çalışan nüfus ve geniş halk kesimleri ödüyor, ödeyecek. Gerçek enflasyonu geçtim, kendi öngördükleri iyimser orana göre bile memura, emekliye zam yapmaya niyetleri yok. Bu hak mı? Reva mı?

Geçen hafta Sayın Erdoğan yeni anayasadan söz etti. Uzun zamandır dillendiriyor. İyi de mevcut anayasaya uymayan, kanunları tanımayan, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir iktidar; yeni anayasa yapsa ne olur, yapmasa ne olur? Hâlâ AİHM kararlarına uyulmuyor. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmuyor. Hükümet seçimlerden evvel kamuda işe alımlarda mülakatları kaldıracağını söylemişti. Ne oldu? Kaldırmadı. Bugün mülakat uygulamasıyla beraber haksızlıkların, kayırmacılığın devam ettiğini üzülerek görüyoruz.

İlk 100 günde kadına yönelik şiddetle ilgili veya kadın istihdamıyla ilgili önemli bir adım görmedik. Sürekli olarak kadın meselelerinde ülkeyi geriye götürebilecek adımların tedirginliği yaşanmakta. Çevre konusunda yapılanlar, yapılabileceklerin yanında çok çok zayıf kaldı. Sağlıkta mevcut sorunlar devam ederken, bazı hastanelerde ve branşlarda randevu kuyruklarının gittikçe uzadığını görüyoruz.

Türkiye’nin en iyi dönemlerinde çok sık vurgu yaptığım iki konu eğitim ve hukuk. Dünyada eğitim sistemlerinin sorgulandığı, yeni arayışlar içine girildiği bir zamandan geçiyoruz. İktidar biliyorsunuz seçimden evvel gençlere çok güzel bir vaat verdi. ‘Bir defaya mahsus gençlere cep telefonu ve bilgisayar alımlarında vergi muafiyeti sağlanacak’ dediler. Sonra baktık, muafiyet sağlanan ürünlerle ilgili kısıtlamalar getirildi.

“Çiftçinin kullandığı mazotun ÖTV’sini iade edin”

Seçimlerden önce mazotun litre fiyatı 20 lira iken bugün itibarıyla 40 liranın üzerinde. Bu ne demek biliyor musunuz? 100 günde yüzde 100’den fazla artış demek. Mazot yüzde 100 arttı, hükümet mısırın fiyatını sadece yüzde 5 artırdı. 5,70’den 6 liraya çıkardı. TMO’da randevu kuyruğu olduğu için çiftçimiz piyasada mısırı 5 liraya satmak zorunda kalıyor. Buradan iktidara derhal yapması gerekenleri söylüyorum, çiftçinin kullandığı mazotun ÖTV’sini iade edin. Çiftçiye elektriği, normal tarifeden değil, daha ucuza verin. Kredilerin geri ödenme zamanını ürün hasat dönemine göre belirleyin.

Zamlara Merkez Bankası karar vermiyor. Zamlara bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan karar veriyor. Hiç kimse bu ülkede bir akaryakıt fiyatını, vergi artışının Cumhurbaşkanı’ndan habersiz olabileceğini düşünmesin. Dolayısıyla Merkez Bankası zam yapmıyor, zammı yapan Cumhurbaşkanı. Ya kendi yapıyor bizzat ya da kendi bilgisi dahilinde yapılıyor.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ancak ‘Merkez Bankası Başkanı 5 yıllığına atanır ve Cumhurbaşkanı bile görevden alamaz’ diye bir kanun düzenlemesi olursa biz Merkez Bankası’nın gerçekten bağımsız olduğuna inanırız. Aksi halde, her an tek bir imzayla görevden alınabileceğini bilen bir Merkez Bankası Başkanı, Para Politikası Kurulu üyeleri asla bağımsız çalışamaz.”

Paylaşın

Davutoğlu Ve Babacan’dan ‘Orta Vadeli Program’a Sert Tepki

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları açıklama ile bugün açıklanan yeni Orta Vadeli Program’a tepki gösterdiler.

Haber Merkezi / Ali Babacan, “Bu yıl sonunda tek hane enflasyon vadeden Erdoğan, tek haneyi kâğıt üstünde bile ancak 2026 sonunda öngörüyor” derken, Ahmet Davutoğlu, “OVP ‘Kaybedilen 10 yılın belgesi’ olmuş” yorumunu yaptı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Orta Vadeli Program’a sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Şimdi bize kaybolan yıllarımızı kim verecek? Orta Vadeli Programda 2014’te sahip olduğumuz kişi başına düşen milli gelire ancak 2024’te, tek haneli enflasyona da ancak 2026’da ulaşabileceğimiz öngörülmüş. En son tek haneli enflasyon 2016 yılında gerçekleşmişti. OVP ‘Kaybedilen 10 yılın belgesi’ olmuş.

2021 yılında açıklanan OVP’de 2023 enflasyonu yüzde 8 olarak vaat etmiştiniz. Bu hatalarla yüzleşmeden milletin size nasıl inanmasını bekliyorsunuz? Sayın Erdoğan; Madem ‘Kur Korumalı Mevduat görevini yerine getirdi’, bugüne dek ne kadar kamu kaynağı aktarıldığını da açıklayın da milletimizin cebinden yaptığınız israfın bilançosu ortaya çıksın.

OVP’de milletten toplayacağınız vergilerin enflasyonun çok üstünde olacağı görülüyor. Siz kamuda herhangi bir tasarruf yapmayı düşünüyor musunuz?”

“Erdoğan, kendisi dışında herkesi sorumlu görmeye devam ediyor”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise, Orta Vadeli Program’a sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Bugünkü Orta Vadeli Program (OVP) konuşması gösterdi ki sayın Erdoğan yüksek enflasyon konusunda hâlâ kendisi dışında herkesi sorumlu görmeye devam ediyor.

Devleti batırma projesi olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) konusunda samimi bir itiraf yapmak yerine kelime oyunlarıyla KKM’yi savunuyor. Bu yıl sonunda tek hane enflasyon vadeden Erdoğan, tek haneyi kâğıt üstünde bile ancak 2026 sonunda öngörüyor.

OVP’de Merkez Bankası bağımsızlığını güçlendirecek, şeffaflığı artıracak hiçbir somut adım yer almıyor. Programda rant gelirlerinin vergilendirilmesiyle ilgili hiçbir adım yok. Yük yine dar ve sabit gelirliler üzerine yıkılıyor.

OVP yapısal adımlar konusunda bugüne kadar tekrarlanan soyut ve genel ifadeleri tekrarlamaktan öteye gitmiyor. Özetle, yapılan yanlışlardan bahsetmeyen, içsel tutarlılığı zayıf, somut adımlar yerine soyut ve genel ifadeler içeren bir programla güven tesis edilemez, öngörülebilirlik sağlanamaz.”

Paylaşın

Ahmet Faruk Ünsal, DEVA Partisi’nden İstifa Etti; Babacan’a Yönelik Eleştirilerini Sıraladı

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin de 90 kişilik kurucu üyesi arasında yer alan Ahmet Faruk Ünsal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a yönelik eleştirilerini sıralayarak, partisinden istifa ettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Partisini tüzüğe aykırı davranmakla suçlayan Ahmet Faruk Ünsal, sosyal medya hesabından yaptığı istifa açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Sayın Kamuoyuna;

Başkanlık sisteminin ülkemizi getirdiği, güçleri tek elde toplayan, hukuku ayak bağı gören, kurumları işlevsiz hale getiren şeffaf, katılımcı ve öngörülebilir olmayan, hesap vermeyen liyakati önemsizleştiren, haksız zenginleşmeye yol açan ve sonuçta hem hepimizin fakirleşmesine hem de ülke ve bölge barışının ciddi tehlikeye girmesine sebep olan açmazdan çıkmamızı sağlamak niyetiyle yaklaşık 3,5 yıl önce Deva Partisi’nin kurucuları arasında yer aldım.

Kuruluşundan bu yana geçen süre içinde, zaman zaman hayatın olağan akışının gereği olarak kadrolaşma, siyasal üslup tonlama, zamanlama vs. konularında parti yönetimiyle ayrışmalarımız olduysa da, bunlar yönetilebilecek boyutları aşmadı.

Seçim sürecinde ve sonrasında partinin yetkili kurullarıyla yaptığım görüşmeler sonrası:

Bizzat Sn. Genel Başkan tarafından söz verilmiş ve kamuoyuna deklare edilmiş olmasına rağmen, şeffaf olmayan bir karar alma süreciyle partinin seçimlere sokulmayışı

Sayın Genel Başkan’ın, tüm milletvekili adaylarını ve sıralamalarını Genel Merkez Yürütme Kurulu’na getirdiği teklif ile, “tek belirleyici” yetkisi alarak tek başına tespit etmesi,

Sn. Cumhurbaşkanı’nı Anayasa’ya uymamakla itham eden Sn. Genel Başkan’ın Milletvekili listelerini hazırlarken parti anayasası niteliğindeki tüzüğün amir hükmü olan cinsiyet, genç ve engelli kotalarına uymayarak, yani kendi partisinin anayasasını açıktan çiğneyerek henüz yolun çok başında tüm siyasi iddialarımızla çelişmesi ve Partinin en üst karar alma organı Genel Merkez Yönetim Kurulu’nun konuyu geçiştirmesi,

Sn. Genel Başkan’ın, 16 Nisan 2017 Referandum sürecinde tek adam rejimi kampanyasında EVET için canhıraş çalışan veya ülkenin en kritik oylamasında hiç bir şey olmamış gibi sessiz kalanları, kamuoyu önünde ciddi bir özeleştiri dahi vermemelerine rağmen, siyasi olarak önde tutması, Parti’nin ve Millet İttifakı’nın en önemli siyasi iddiası olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem konusunda Parti’nin samimiyetinin sorgulanmasına yol açması

Yukarıda maddeler halinde paylaşılan konular hakkında Parti yönetiminin bir türlü ikna edici izahta bulunamayışı ve kendi küçük İktidar alanlarında hukuku, katılımcılığı, şeffaflığı, liyakati adaleti hesap verebilirliği öngörülebilirliği, kural bazlı yönetimi inşa edemeyenlerin ülke genelinde bunu başaramayacaklarına olan inancım ve ayrışan siyasi pozisyonlarımızın Parti yönetimiyle uzlaşılamayacak noktaya ulaşması nedeniyle kuruluş aşamasında %12-13lerde teveccüh gören ama tüm ikazlara rağmen işlenen hatalar nedeniyle vatandaşlarımızın umudunu tüketen teşkilatları boşalan ve pratikleriyle geleceğe dair yeni bir hikaye yazma umut ve takati kalmayan Deva Partisi’nden istifa ediyorum.

Adaleti bilgeliği liyakati, cesareti, fedakarlığı isabetli öngörüyü, yani yürek ve beyin emeğini ortak akılla buluşturarak, adil, barışçı ve müreffeh bir Dünya’ya ulaşma mücadelesinin başarılabileceğine inanan yol arkadaşlarıyla arayışa devam edeceğimi kamuoyunun bilgisine saygıyla arz ederim.”

Ahmet Faruk Ünsal kimdir?

Ahmet Faruk Ünsal, 1963 yılında Diyarbakır’da dünyaya geldi. Ünsal’ın babası Milli Selamet Partisi’nden (MSP) 15. ve 16. dönem Adıyaman milletvekilliği yapmış olan Abdurrahman Ünsal’dır.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Sakarya Mühendislik Fakültesi makine mühendisliği bölümünden 1986 yılında mezun oldu. 2002 yılına kadar çeşitli kurumlarda mesleği ile ilgili faaliyetlerde bulundu. Örneğin, Türk Havacılık (TAİ) uçak sanayinde makine mühendisi olarak görev yaptı.

2002 yılında yapılan Türkiye genel seçimlerinde AK Parti’den 22. dönem Adıyaman milletvekili seçildi. 2002-2007 arası AKP’den Adıyaman milletvekilliği yaptı.

Paylaşın

CHP’den Ali Babacan Açıklaması: Çok Aldırmamak Lazım

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan’ın “CHP tek başına seçim kazanamaz” şeklindeki sözlerin yanıt veren CHP’li Gökhan Günaydın, “Yüzde 2‘lik olup olmadığı belli olmayan insanların atıp tutmalarına çok aldırmamak lazım” dedi ve ekledi:

“Sandık sonuçlarını bilemiyoruz. Sandık çıkış anketlerini biliyoruz ama onları da kimse mahcup olmasın diye söylemiyoruz. ‘Tek başınıza seçim mi kazanabilirsiniz?’ sorusuna ‘Kazanacağımız yerler var, kazanamayacağımız yerler var’ şeklinde cevap veririz. Peki aynı soruyu biz sorsak yanıtı var mı bu sorunun?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “CHP tek başına seçim kazanamaz” şeklindeki sözlerin yanıt verdi.

Halk TV’deki ‘Kayda Geçsin’ programında gazeteciler Şule Aydın, Timur Soykan ve Murat Ağırel’in sorularını yanıtlayan Günaydın, DEVA Partisi lideri Babacan’ı CHP’ye ilişkin sözleri nedeniyle isim vermeden eleştirdi.

Günaydın, “Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, belki İYİ Parti onlara katılır katılmaz bilmem, belki Demokrat Parti… Onlar milletvekilliği seçimlerinde kendi aralarında bir ittifakla girselerdi de, cumhurbaşkanlığı seçiminde tıpkı İYİ Parti’nin yaptığı gibi tek adaya ortak oy verselerdi, kim kaybederdi?” ifadelerini kullandı.

“Yüzde 2‘lik olup olmadığı belli olmayan insanların atıp tutmalarına çok aldırmamak lazım” diyen Günaydın, sözlerine şöyle devam etti:

“Sandık sonuçlarını bilemiyoruz. Sandık çıkış anketlerini biliyoruz ama onları da kimse mahcup olmasın diye söylemiyoruz. ‘Tek başınıza seçim mi kazanabilirsiniz?’ sorusuna ‘Kazanacağımız yerler var, kazanamayacağımız yerler var’ şeklinde cevap veririz. Peki aynı soruyu biz sorsak yanıtı var mı bu sorunun?”

Ali Babacan ne demişti?

Mayıs ayında yapılan seçimlerde CHP listelerinden 15 milletvekilini Meclis’e sokan DEVA Partisi’nin lideri Ali Babacan, geçen günlerde konuk olduğu Habertürk yayınında CHP’ye yönelik eleştirel değerlendirmelerde bulunmuştu.

“Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP’yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde ‘CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi’ dediler” diyen Babacan, şu yorumu dile getirmişti:

“Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP’nin kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye’nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var.

AK Parti’ye oy veren seçmen şu anda ‘Allah bizi korumuş’ diyor. ‘Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan’a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan’a bunu söyleyenler, CHP’nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz.”

Paylaşın

Ali Babacan’dan CHP’ye Salvolar

Genel seçimleri değerlendiren DEVA Partisi lideri Babacan, “Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP’yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde ‘CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi’ dediler. Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye’nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var.” dedi ve ekledi:

“AK Parti’ye oy veren seçmen şu anda ‘Allah bizi korumuş’ diyor. ‘Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan’a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan’a bunu söyleyenler, CHP’nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz.”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV’de Hülya Hökenek ve Faruk Aksoy’un sorularını yanıtladı. Babacan, hükümetin ekonomi yönetiminin yanı sıra seçim sonuçlarını ve seçime yönelik muhalefetin yaptığı iş birliği hakkında devam eden tartışmaları değerlendirdi.

Ekonomi yönetiminde yapılan değişikliklerin ekonomiyi düzeltmeye yetmeyeceğinin altını çizen Babacan, “Türkiye’nin ekonomisi sadece ekonomi yönetimiyle düzelmez. Çünkü hukuk, adalet eğer düzgün değilse bir ülkede gelir ekonomiyi vurur. Eğer eğitim sistemi düzgün çalışmıyorsa gelip ekonomiyi vurur. Mesela enflasyonun patladığı dönemde Merkez Bankası Başkanı olan insanı tuttular, BDDK’nın başına da atadılar. Merkez Bankası burada ne kadar çaba gösterirse göstersin, eğer BDDK onunla aynı çizgide destekleyici adımlar atmazsa bu iş olmaz, enflasyon falan düşmez bu ülkede. Bunların hepsi bir bütün. Eğer TÜİK, şeffaf bir şekilde enflasyonu ölçmezse, ne yaparsanız yapın zaten söylenenler bir yalan dünyası” diye konuştu:

“Şu anda Türkiye’nin bir ekonomi programı yok.  ‘Orta vadeli program üzerinde çalışıyoruz’ dediler. Demek ki neymiş? Yeni yeni bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Program açıklanınca bakacağız, gerçekçi mi, tutarlı mı?

Benim ekonomi yönetiminin başında olduğum dönemde hazinenin borcu nasıl gidiyor? 2018’de alanı ekonomi olan Erdoğan’ın tek imza ile ülkeyi yönetmeye başladığı dönemden itibaren nasıl gidiyor? Ülkenin borcunu makul seviyede tutmak mı yerlilik millilik, yoksa Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi içeriye dışarıya borçlandırarak, gidip kapı kapı Suudi Arabistan’dan, Katar’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden kredi dilenerek ülke ekonomisini yönetmeye çalışması mı yerlilik millilik?

Bizim bu iddialarımız devam ediyor, değişmeyecek ve inşallah biz bir gün bu ülkeyi yöneteceğiz. İktidara talibiz biz. Onun için çalışıyoruz. Biz bir düşünce kuruluşu değiliz. Biz bir vakıf değiliz, dernek değiliz. Biz STK da değiliz, biz bir siyasi partiyiz. Ve bu ülkeyi yönetme iddiasıyla ortaya çıkmış bir siyasi partiyiz.

Demokrasi talebi daha çok orta sınıflardan gelir biliyorsunuz, şimdi orta direği çökertiyorlar. Bugün asgari ücretle geçinen herkes aşırı yoksulluk içerisinde yaşıyor. Bugün asgari emekli maaşı alan 7500 lira alan emeklilerimizin hepsi aşırı yoksulluk içerisinde yaşıyor. Onlara ne yapıyorlar? Özellikle maaş almayan yoksul kesime koliler, paketler, destekler, yani diyorlar ki ‘Sen AK Parti’ye üyeysen bu yardımı alırsın.’ Zenginler iktidardan bir şekilde nemalanıyor. Yoksullar da mecbur kalıyor iktidara. Dolayısıyla demokrasi talebi ülkede azalıyor. İşte biz, o demokrasi talebini hep canlı tutacağız. İnadına inadına canlı tutacağız ve orta direği yeniden ayağa kaldırmak için, orta sınıfı yeniden ayağa kaldırmak için de her türlü çabayı sonuna kadar göstereceğiz.”

‘Sonradan ortaya çıkan protokole üzüldüm’

Millet İttifakı’nın ortak Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ arasında protokol yapıldığının ortaya çıkması hakkında konuşan Babacan, “14 Mayıs ile 28 Mayıs arasındaki o duruş ve söylem değişikliğini biz kaygıyla takip ettik. Bir tarafta da iki seçim arasında ‘Acaba birinci turda böyle oldu ama ikinci turda değiştirebilir miyiz dengeyi’ diye bir gayret. Biraz kaygıyla izledik. Ümit Özdağ ile sonradan ortaya çıkan protokolün var oluşuna ben tabii üzüldüm. Çünkü şeffaflık, açıklık önemli. Hele hele bu ortak hareket eden, ortaklık akdi üzerinde yürüyen partiler ve şahıslar için bu çok daha önemlidir” dedi.

Babacan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP’yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde ‘CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi’ dediler. Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye’nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var.

AK Parti’ye oy veren seçmen şu anda ‘Allah bizi korumuş’ diyor. ‘Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan’a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan’a bunu söyleyenler, CHP’nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz.

Tek başımıza kalsak da demokrasi için mücadele edeceğiz. Çünkü Türkiye’de gerçek anlamda demokrasi hakim olmadan, insanların fert fert kendini güçlü hissettiği bir Türkiye’ye ulaşmadan bu ülkenin ekonomisi düzelmez; hukuk, adaleti de düzelmez, eğitim de düzelmez. ‘Önce insan’ demek zorundayız ve bu da ancak ve ancak demokrasiyle mümkün.“

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Markete Gitmeye Korkuyoruz

Gıda fiyatlarının dünya genelinde sürekli düşeş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de ise sürekli yükselmesini eleştiren DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, “Dünyada gıda ucuzlarken, biz pazara, markete gitmeye korkuyoruz. Gıda enflasyonuyla mücadele bu kadar zor mu? Değil” dedi.

Ali Babacan, ayrıca, “Temel gıda ürünlerinin fiyatını Türkiye’de kim belirliyor? Sayın Erdoğan belirliyor. Etin fiyatını belirleyen o. Sütün fiyatını belirleyen o. Buğdayın fiyatını belirleyen o. Enflasyon olunca, maliyetler artında suçlu kim?” ifadelerini kullandı.

Küresel gıda fiyatları son 15 ayda sadece Nisan 2023’te yükselirken diğer tüm aylarda düşüş gösterdi. Gıda fiyatları Türkiye’de ise Eylül 2020’den bu yana, yani 34 aydır devam ediyor.

“Dünyada gıda ucuzlarken, biz pazara, markete gitmeye korkuyoruz. Gıda enflasyonuyla mücadele bu kadar zor mu? Değil” diyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabından paylaştığı videoda şu ifadelere yer verdi:

“Temel gıda ürünlerinin fiyatını Türkiye’de kim belirliyor? Sayın Erdoğan belirliyor. Etin fiyatını belirleyen o. Sütün fiyatını belirleyen o. Buğdayın fiyatını belirleyen o. Enflasyon olunca, maliyetler artında suçlu kim?

‘Maliyeti aşağı çekelim’ diyoruz. ‘Gübrenin yarısını devlet ödesin’ diyoruz. ‘Yemin yarısını devlet ödesin’ diyoruz. ‘Elektriği, mazotu çiftçimize düşük fiyata verelim’ diyoruz. Enflasyonu düşürmenin yolu bu. Çünkü maliyetten aşağı çektiğinizde, maliyete diyelim ki 10 liralık devlet kaynağı ayırdığınızda nihai tüketici fiyatı 30 lira aşağıya iniyor.

Gıda fiyatlarındaki düşüşü dışarıdan ithalatla sağlayamazsınız. Çiftçimizin maliyetini düşürdüğümüz anda gıda fiyatlarını aşağı doğru çekmiş olacağız. Bu desteği en başta maliyetle verdiğiniz zaman daha ucuza mâl ediyor. Çünkü bitmiş ürüne destek daha pahalı, fiyat şişe şişe gidiyor. Ama hammaddede desteği verdiğiniz zaman bütün maliyeti aşağıya doğru çekiyorsunuz.”

Türkiye’de 34 aydır aralıksız yükseliyor

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi son 15 ayda sadece bir kez yükseldi. Türkiye’de resmi yıllık enflasyon mart ayında yüzde 38, gıda fiyatlarındaki yıllık artış ise yüzde 54 oldu.

Dünyada gıda fiyatları aynı dönemde yüzde 21 düşerken Avrupa Birliği genelinde yüzde 15 artış gösterdi. Türkiye’de ise gıda fiyatları 34 aydan bu yana aralıksız artıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi son 15 ayda bir kez yükseldi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık tüketici enflasyonu (TÜFE) Haziran 2023’te ayında yüzde 38 oldu. On iki aylık ortalamalara göre ise enflasyon yüzde 60 gerçekleşti.

TÜİK’e göre gıda fiyatları son bir yılda yüzde 54 artış gösterdi. FAO’nun Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise aynı dönemde yüzde 21 düştü. AB’de ise yıllık gıda enflasyonu mayıs ayı itibarıyla yüzde 15. Küresel gıda fiyatları son 15 ayda sadece Nisan 2023’te yükselirken diğer tüm aylarda düşüş gösterdi. Gıda fiyatları Türkiye’de Eylül 2020’den bu yana 34 aydan bu yana artmaya devam ediyor.

FAO ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyat endeksleri arasındaki fark Türkiye’nin “yeni ekonomik modele” geçtiği Kasım 2022’den itibaren giderek büyüyen bir makasa dönüştü. Kasım 2021’de küresel gıda fiyat endeksi 141; Türkiye’de ise 138. Türkiye’nin Kur Korumalı Mevduatı (KKM) ilan ettiği Aralık 2021’de ise radikal bir değişim başlıyor.

Paylaşın

DEVA Partisi’nde İstifa Depremi: Parti Yönetimine Zehir Zemberek Suçlamalar

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin kurucuları arasında yer alan Ramiz Ongun, partisinden istifa ettiğini açıkladı. Ongun, açıklamasında, parti içinde milli hassasiyetlerin önemsenmediğine dikkat çekerek, parti yönetimine zehir zemberek suçlamalarda bulundu.

Haber Merkezi / Ramiz Ongun, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Kıymetli yol arkadaşlarım; 1. olağan kongremizde Divan Başkanı olarak yaptığım konuşmada “Biz yeni bir hareketiz, bizi de bekleyen bazı tuzaklar olabilir” sözüyle teşkilatlarımıza dikkatli olmaları hususunda telkinde bulunmuş… Maalesef o tuzakları kuranlar dışardan değil, Deva Partisinin tam merkezinden çıkmıştır. Büyük ümitlerle kurulan Deva Partisinin ise enkaza dönüşmesine sebebiyet vermiştir.

Milli hassasiyetlerin önemsenmediği, istişare kültürünün yok sayıldığı, liyakat anlayışının dışına çıkıldığı, “vesayet” altında olduğu izlenimini üstünden atamayan bir yönetim anlayışının hakim olması nedeniyle, arzu ettiğimiz siyaset anlayışını gerçekleştirme imkanı kalmadığına olan inancım kesinlik kazandığı için kurucusu olduğum Deva Partisinden istifa ediyorum.”

DEVA Partisi

9 Mart 2020 tarihinde Ali Babacan liderliğinde kurulan Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, dünya görüşünü “politikalarını gerçekleştirerek kuvvetler ayrılığı prensibine ve hukukun üstünlüğüne dayanan, tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemiyle hukuk güvenliğini en üst düzeyde sağlayan, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye önem veren olarak” tanımlar.

Üçüncü taraf kaynaklar genellikle partiyi liberal muhafazakârlık, Pro-Avrupacılık ve sosyal liberalizm ideolojilerini benimseyen ve merkez sağa yaslanan bir parti olarak tanımlamıştır. Parti siyasi yelpazede kendisini yelpazenin tam ortasında her ideolojiden insanı barındırmayı amaçlayan ‘ana akım’ parti olarak tanımlamaktadır.

Bazı yorumcular, partinin 2002’deki Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) anımsattığını belirtmektedir. Eleştirmenlere göre, parti stratejisini AK Parti tabanı içindeki iki gruptan destek almaya dayandırdı: orta sınıf ve dindar Kürt seçmenler.

Eleştirmenler AK Parti’nin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile ittifak halinde olması ve Kürtlere güvenlikçi bir yaklaşım benimsemesi nedeniyle, dindar Kürt seçmenlerin gerçekten yeni bir parti arayışı içinde olduğunu belirterek partinin bu seçmenlere alternatif oluşturduğunu düşünmektedir. Ayrıca Anavatan Partisi’nin (ANAP) devamı olduğu da iddia edilmiştir.

Parti gireceği ilk seçimler olan 2023 genel seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden 24 adayla, İYİ Parti listelerinden 1 adayla seçimlere katıldı ve bu adaylardan 15’i seçildi.

Paylaşın

AK Parti, Anayasa İçin Saadet, Gelecek Ve DEVA Partisi’nin Kapısını Çalacak

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Anayasa’nın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik için Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin desteği için kapısını çalacak.

Cumhur İttifakı’nda AKP’nin 263, MHP’nin 50, Yeniden Refah Partisi’nin beş, HÜDA PAR’ın dört ve DSP’nin bir milletvekili bulunuyor. Toplam 323 sandalyeye ulaşan Cumhur İttifakı, öncelikle teklifi referanduma götürmek için destek turuna çıkacak.

İktidarın Anayasa değişikliği teklifi için bir sonraki hamlesinin muhalefete çift sandık önerecek. Buna göre, iki oya daha ulaşılması durumunda 360 oyla referandumun kapısını aralayacak iktidar, CHP, YSP ve İyi Parti ile kuracakları temaslarda, “Destek verilmezse yerel seçimlerde referandum sandığının kurulacağını” ima edecek. Bu aşamadan sonra muhalefetin destek vermesi beklenecek.

Seçimlerden önce burka ve peçe gibi tartışmalı kıyafetlere anayasal özgürlük getirecek düzenlemeyle gündemi meşgul eden iktidar, yerel seçim öncesinde de aynı taktiği izleyecek. Cumhur İttifakı, yerel seçimlerden önce iki maddelik değişikliği dayatacak, muhalefetin gözünü, “Yerel seçimlerde çift sandıkla” korkutacak. Yerel seçimlerden sonra ise yeni ve gerici bir Anayasa için partilerin kapısını çalacak.

AKP’nin “Başörtüsüne Anayasal güvence” sözleriyle duyurduğu, iki maddeden oluşan teklif, 1 Ekim’de başlayacak 28’inci dönem 2’nci yasama yılında Meclis’in önemli gündem maddesi olacak. Anayasa’nın 24’üncü ve 41’inci maddesinde değişiklik öngören teklifin ilk maddesi ile tartışmalı çok sayıda kıyafete anayasal güvence getiriliyor.

İlk madde özetle şu şekilde: “Hiçbir kadın, dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamayacak.”

Teklifin 2’nci maddesiyle de LGBTİ bireyler, “Ailenin birliği” adı altında hedef alınıyor. Anayasa’ya, “Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” hükmü ekleniyor.

BirGün gazetesinden Hüseyin Şimşek’in haberine göre, Genel seçimlerden önce teklifi gündeme getirmek isteyen ancak depremin ardından vazgeçen Cumhur İttifakı, TBMM’nin yeniden yasama faaliyetlerine başlamasının ardından yeniden bu hedefe odaklandı.

Edinilen bilgiye göre, ittifak ortaklarıyla teklifi yeniden Meclis’e sunacak iktidar, daha sonra yeni muhalefet partileri ile destek görüşmelerine başlayacak. Teklifin TBMM’de doğrudan kabul edilmesi için 400, referanduma götürülmesi için 360 oya ihtiyaç bulunuyor. Cumhur İttifakı’nda AKP’nin 263, MHP’nin 50, Yeniden Refah Partisi’nin 5, HÜDAPAR’ın 4 ve DSP’nin bir milletvekili bulunuyor. Toplam 323 sandalyeye ulaşan Cumhur İttifakı, öncelikle teklifi referanduma götürmek için destek turuna çıkacak.

Bu kapsamda Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ne güvenen iktidar kurmayları, Meclis kulisinde gazetecilere de aynı yönde açıklamalarda bulundu. “Üç partiye güveniyoruz” diyen iktidarın önceliği, bu partilerle temas olacak. DEVA Partisi’nin 15, Saadet Partisi çatısı altında toplanan iki partinin ise 20 milletvekili bulunuyor. İktidarın bu partilerden destek almasıyla sayı, referandum sınırı olan 358’e ulaşacak.

Sona bırakılacak

İktidarın Anayasa değişikliği teklifi için bir sonraki hamlesinin muhalefeti çift sandıkla tehdit etmek olacağı öğrenildi. Buna göre, iki oya daha ulaşılması durumunda 360 oyla referandumun kapısını aralayacak iktidar, CHP, YSP ve İYİ Parti ile kuracakları temaslarda, “Destek verilmezse yerel seçimlerde referandum sandığının kurulacağını” ima edecek. Bu aşamadan sonra muhalefetin destek vermesi beklenecek.

Paylaşın

ÖTV Zamları: DEVA Partisi Yargıya Taşıyor

Partisinin akaryakıttan alınan ÖTV’deki artışı Danıştay’a taşıyacağını duyuran DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, “Akaryakıt ÖTV’sindeki artışla ilgili Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali için Danıştay’a dilekçemizi vereceğiz. Çünkü Cumhurbaşkanı açıkça Anayasa’ya aykırı bir yetki kullanıyor” dedi ve ekledi:

“Anayasa’nın 73. maddesinin 3. fıkrası ‘Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır’ dedikten sonra 73. maddesinin 4. fıkrası ‘Kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir’ demiştir.”

Şahin, açıklamasının devamında, “Anayasanın açık amir hükmünden anlaşılacağı üzere Cumhurbaşkanı, maktu olarak belirlenen vergi türlerinde artırım yapamayacak; şayet vergiyi ihdas eden kanun, oransal olarak yukarı aşağı sınırlar belirlemiş ve bu sınırlar içerisinde yürütmeye değişiklik yapma yetkisi vermişse bu durumda Cumhurbaşkanı kararıyla kanuna uygun olarak değişiklik yapılabilecektir. Oransal olarak artışın fahiş bir biçimde yüksek olması yönüyle de ‘vergi yükünün adaletli ve dengeli’ yapılması zorunluluğu itibarıyla da ölçülülük ilkesi açısından açıkça Anayasaya aykırıdır.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Sözcüsü ve Ankara Milletvekili İdris Şahin, partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulundu.

Şahin, “İktidarın ülkemizin karşı karşıya olduğu ekonomik sıkıntılarla ilgili hiçbir hazırlığının olmadığını görüyoruz. Sadece rastgele adımlar var. Para bitti; Merkez Bankasına dön ‘Para bas’. Bütçe tutmuyor; ‘Vergi sal’… İktidarın ekonomi politikası tümüyle vergi ve zamlara dayanmış durumda. Maliye politikası tarafında tasarrufa yönelik hiçbir adım yok” dedi.

Şahin, akaryakıttan alınan ÖTV’nin Cumhurbaşkanı Kararı’yla toplamda 6 lira artırılmasını “Bu, mevcut ÖTV’nin 3 katına çıkması demektir. Bu ölçüsüz artış iğneden ipliğe tüm fiyatları etkileyecek, dar ve sabit gelirlilerin üzerine yıkılacaktır” diye eleştirdi.

DEVA Partisi’nin akaryakıttan alınan ÖTV’deki artışı Danıştay’a taşıyacağını duyuran Şahin, “Akaryakıt ÖTV’sindeki artışla ilgili Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali için Danıştay’a dilekçemizi vereceğiz. Çünkü Cumhurbaşkanı açıkça Anayasa’ya aykırı bir yetki kullanıyor. Anayasa’nın 73. maddesinin 3. fıkrası ‘Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır’ dedikten sonra 73. maddesinin 4. fıkrası ‘Kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir’ demiştir.

Anayasanın açık amir hükmünden anlaşılacağı üzere Cumhurbaşkanı, maktu olarak belirlenen vergi türlerinde artırım yapamayacak; şayet vergiyi ihdas eden kanun, oransal olarak yukarı aşağı sınırlar belirlemiş ve bu sınırlar içerisinde yürütmeye değişiklik yapma yetkisi vermişse bu durumda Cumhurbaşkanı kararıyla kanuna uygun olarak değişiklik yapılabilecektir. Oransal olarak artışın fahiş bir biçimde yüksek olması yönüyle de ‘vergi yükünün adaletli ve dengeli’ yapılması zorunluluğu itibarıyla da ölçülülük ilkesi açısından açıkça Anayasaya aykırıdır” ifadelerini kullandı.

Zamları görmeyen medyaya tepki

Öte yandan Şahin’in gündeminde akaryakıt ve doğalgaza ÖTV zammını görmeyen ve sayfanın alt köşelerde haberleştiren iktidara yakın basın kuruluşları da vardı.

Sabah, Yeni Şafak, Posta, Hürriyet ve Milliyet gazetelerini gösteren Şahin şöyle devam etti: “Ülkede olgularla uğraşan ne medya ne de iktidar var. Tamamen algıyla ülke yönetmek gibi bir durum içindeler. Sabah, ana sayfasında her şeye yer vermiş ama 85 milyonu ilgilendiren zamlarla alakalı en küçük bir habere dahi dokunmamış. Yeni Şafak’ın ilk sayfasında da bu zamlarla alakalı en küçük haber söz konusu değil.

“Bizlerin ödediği vergiyle alınan Posta, Hürriyet, Milliyet… Posta’da en ufak bir zam haberi söz konusu değil. Bir dönemlerin saygın gazetesi olarak adlandırılan Milliyet’te şuracıkta bir haber… Bu medya gruplarının kendine göre lokomotifi sayılan, ödediğimiz vergilerle Ziraat Bankası’ndan kredilerle alınan Hürriyet’te, ‘Doğal gazda ÖTV arttı’ haberi, değerli Burcu Esmersoy’un düğün haberinin üçte biri oranında ana sayfada yer bulmuş. ‘85 milyonun evlatları’ manşetiyle çıkıyor ama 85 milyonu yakan zam haberlerini görmezlikten geliyor.”

Paylaşın