Son On Yılda 63 Binden Fazla İnsan Göç Yollarında Öldü Ya Da Kayboldu

2014’den bu yana 63 binden fazla düzensiz göçmen, göç yollarında öldü ya da kayboldu. Veriler son on yılda düzensiz göçmenler için en ölümcül yılın 2023 yılı olduğunu ortaya koyuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2014 ile 2023 yılları arasında dünya genelinde 62 bin 285 düzensiz göçmenin öldüğü ya da kaybolduğu bilgisini paylaştı.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; OIM yıllık raporunda, ölen düzensiz göçmenlerin önemli bir kısmının boğularak hayatını kaybettiği bildirildi.

Merkezi Cenevre’de bulunan kuruluşun yıllık raporunda, söz konusu tarihlerde öldüğü veya kaybolduğu düşünülen 28 bin 854 düzensiz göçmenin Afrika veya Asya’dan geldiği belirtilerek, bu kişilerin Akdeniz’i geçmeye çalışırken yaşamlarını kaybettiği tahmininde bulunuldu.

Rapora göre, kimliği belirlenebilenlerin üçte birinden fazlasının Afganistan, Burma, Suriye ve Etiyopya gibi silahlı çatışmaların yaşandığı ülkelerin vatandaşları.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verileri, son on yılda düzensiz göçmenler için en ölümcül yılın 2023 yılı olduğunu ortaya koyuyor.

Özellikle Akdeniz’deki ölüm sayısında yaşanan keskin artış nedeniyle geçen yıl 8 bin 541 düzensiz göçmen hayatını kaybetti.

Geçen yılki ölümlerdeki artışın en önemli nedenlerden birinin başta Tunus açıkları olmak üzere Akdeniz’de teknelerin batmasından kaynakladığı kaydedilen raporda, buna örnek olarak 2022’de 462 iken 2023’te Tunus kıyılarında en az 729 düzensiz göçmenin can verdiği aktarıldı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), daha önceki yıllarda Orta Akdeniz’deki ölümlerin önemli bir kısmını ise Libya kıyılarında yaşandığı bildirdi.

Paylaşın

BM Ve AB’den Gazze Şeridi’ne İnsani Yardım Çağrısı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 167. günü geride kalırken, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği’nden (AB) Gazze Şeridi’ne insani yardım çağrısı geldi.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında ölü sayısı son 24 saatte 104 artarak 31 bin 923’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 74 bin 96’ya ulaştı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, AB Liderler Zirvesi öncesi dün Brüksel’de bir araya geldi. Von der Leyen ve Guterres, ikili görüşmeleri öncesinde basına ortak açıklama yaptı.

Bianet’in aktardığına göre; Gazze ve Ukrayna’daki durumu ele alacaklarını belirten von der Leyen, Guterres’e hayatını kaybeden BM personeli için taziyelerini iletti, “Gazze’deki savaştan ve ortaya çıkan felaket niteliğindeki insani durumdan son derece kaygılıyız. Gazze kıtlıkla karşı karşıya. Bu kabul edilemez” dedi.

“Rehineleri serbest bırakacak ve Gazze’ye daha fazla insani yardımın ulaşmasını sağlayacak bir ateşkes konusunda şimdi hızla anlaşmaya varmak kritik önem taşıyor” diyen von der Leyen, Refah’a yönelik geniş çaplı bir saldırının savunmasız sivil nüfusa yönelik risklerinden de büyük endişe duyduğunu bir kez daha vurguladı.

Von der Leyen, AB’nin Gazze’ye daha fazla yardım ulaştırılması için elinden geleni yaptığını belirterek, bu esnada iki devletli çözüme yönelik hazırlıklar da yapılması gerektiğine işaret etti.

Guterres de Avrupa’nın küresel sahnedeki rolünün her zamankinden daha önemli olduğu karanlık bir dönemden geçildiğini söyledi. Ukrayna’da iki seneyi aşkın süredir devam eden savaşta uluslararası hukukun ve BM Şartı’nın yok sayıldığını vurgulayan Guterres, Gazze’deki durumla ilgili şunları söyledi:

“Gazze’de savaş devam ederken hiçbir şey Hamas’ın 7 Ekim’deki iğrenç eylemlerini haklı gösteremez. Hiçbir şey Filistin halkının kolektif olarak cezalandırılmasını da haklı gösteremez. Bugün nüfusun yarısından fazlası, yani 1 milyondan fazla insan felaket düzeyinde bir açlıkla karşı karşıya.

Çok geç olmadan, şimdi harekete geçmeliyiz. İsrailli yetkililere, Gazze genelinde insani yardım malzemelerine tam ve sınırsız erişim sağlamaları, uluslararası topluma da insani çabalarımıza tam destek vermeleri çağrısında bulunuyorum.”

“1 milyondan fazla kişi açlıkla karşı karşıya”

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP’nin başkanı Achim Steiner İsrail’in operasyonlarını sürdürdürdüğü Gazze’ye ilişkin uyarılarda bulundu. Alman Phoenix kanalına konuşan Steiner, Gazze Şeridi’ndeki insani krizin giderek derinleştiğine dikkat çekerek “Gazze’de ciddi bir kıtlığın yaşandığı bir noktadayız” dedi. Steiner, bölgenin altyapsının yüzde 70’inin çökertildiğini söyledi.

Gazze’deki kıtlığın “felaket boyutuna” geldiğini ve bu durumun sadece savaşın bir sonucu olmadığını, aynı zamanda bir silah olarak da kullanıldığını belirten Steiner, “En feci krizlerin ve savaşların ortasında dahi gıdaya erişim silah olmamalı” dedi. BM Yetkilisi, yardım görevlileri için insanlara erişimin ve insani yardım sağlamanın giderek zorlaştığını ifade etti.

Dünya genelindeki kriz ve savaşların artışından duyduğu tedirginliği de dile getiren Steiner, 1945 yılından bu yana dünya üzerinde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan insanların sayısının geçen yıl rekor kırdığını söyledi. BM yetkilisi, uluslararası toplumun ülkeler arasındaki eşitsizliği gidermek ve uzun dönemli olarak güvenlik ve istikrarı sağlamak için üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, Gazze’de bir milyondan fazla insan kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya. BM Gıda Programı, hafta başında Roma’da yaptığı açıklamada, Gazze’de 1 milyon 100 bin dolayında kişinin gıda stoklarını kullandığını ve ağır bir açlık felaketi ile karşı karşıya olduğunu duyurmuştu.

ABD’den Gazze’de acil ateşkes adımı

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, BM Güvenlik Konseyi’ne Hamas’ın elinde tuttuğu rehinelerin serbest bırakılmasıyla bağlantılı olarak acil ateşkes çağrısında bulunulan bir karar taslağı sunduklarını açıkladı.

Blinken Çarşamba gecesi Suudi medya kuruluşu Al-Hadath’a verdiği demeçte, “Rehinelerin serbest bırakılmasıyla birlikte acil ateşkes çağrısında bulunan ve şu anda Güvenlik Konseyi’nin önünde bulunan bir karar tasarısı sunduk” ifadelerini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı bu adımın ateşkese yönelik “güçlü bir sinyal” göndereceğini umduğunu söyledi. ABD daha önce İsrail ve Hamas arasındaki savaşa yönelik acil ateşkes çağrısında bulunulan karar tasarılarını veto etmişti.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Gazze İçin Kıtlık Uyarısı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 164. günü geride kalırken, Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP), Kuzey Gazze’de çok yakında kıtlık yaşanacağını açıkladı.

WFP’den yapılan açıklamada, açlık krizlerinin ölçeğini tahmin etmeye yönelik uluslararası bir süreç olan Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) analizinin son bulgularını yayınladı.

Buna göre, Gazze’de neredeyse herkesin yeterli gıda bulmakta zorlandığı sonucuna varılırken, Gazze’nin kuzeyinde bulunan yaklaşık 210 bin kişinin açlık durumunun en yüksek noktası olan 5. aşamada olduğu kaydedildi.

Yapılan açıklamada İsrail’in saldırılarını Refah kentine doğru genişletmesi halinde, çatışmaların Gazze’nin 2,3 milyonluk toplam nüfusunun yaklaşık yarısını felaket boyutunda açlığa sürükleyebileceği uyarısında bulunuldu.

IPC Aralık ayında Gazze’nin toplam nüfusunun dörtte birinin açlık çektiğini yönünde tahminini açıklamıştı.

Yardım kuruluşları Gazze’ye, özellikle de Gazze’nin kuzeyine insani yardımların ulaştırılması ve dağıtılmasının İsrail’in kısıtlamaları, çatışmalar ve toplum düzeninin bozulması nedeniyle neredeyse imkansız olduğunu belirtiyor.

Öte yandan Gazze’de İsrail saldırılarında can kaybı son 24 saatte 81 artarak 31 bin 726’ya yükseldi. İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 73 bin 792’ye ulaştı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Gazze’de 13 binden fazla çocuğun hayatını kaybettiğini açıkladı. UNICEF’in açıklamasında birçok bebeğin dengesiz beslenmeyle karşı karşıya olduğu hatta ağlayacak enerjilerinin bile olmadığı kaydedildi.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell Amerikan CBS televizyonuna yaptığı açıklamada, “Binlercesi de yaralandı ya da nerede olduklarını belirleyemiyoruz. Enkaz altında da olabilirler. Bu kadar fazla çocuk ölümünü dünyada diğer çatışmalarda görmedik” dedi.

Bebeklerin ağlayacak enerjilerinin bile olmadığını vurgulayan UNICEF İcra Direktörü Russell, yardım için kamyonların Gazze’ye girişiyle ilgili olarak çok büyük bürokratik zorluklar olduğunu da kaydetti.

Uluslararası toplumdan İsrail’e, Gazze’deki can kaybı, açlık krizi ve yardımların bölgeye girişinin engellenmesi konusunda tepkiler artıyor. Bir Birleşmiş Milletler uzmanı bu ay başında İsrail’in “açlık kampanyası” çerçevesinde Gazze’nin gıda sistemini yok etmekte olduğunu belirtmiş, İsrail bunu reddetmişti.

Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İsrail’i Gazze’de kıtlığı kışkırtmakla ve açlığı bir savaş silahı olarak kullandığını söyledi.

Borrell, “Gazze’de artık kıtlığın eşiğinde değiliz, binlerce insanı etkileyen bir kıtlık halindeyiz. Bu kabul edilemez. Açlık bir savaş silahı olarak kullanılıyor. İsrail kıtlığı kışkırtıyor.” dedi.

Borrell geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada açlığın silah olarak kullanılması konusunda “Biz Ukrayna’da yaşananları kınarken, Gazze’de yaşananlar için de aynı kelimeleri kullanmak zorundayız.” sözleriyle tepkisini ortaya koymuştu.

Gazze’deki kıtlığa karşı deniz yoluyla insani yardım gönderilmesi için Kıbrıs üzerinden yardım koridoru açılması girişimleri kapsamında ilk geminin gönderilmesinin ardından ikinci sevkiyatı da yola çıkmak için hazır bekliyor.

İsrail de geçtiğimiz günlerde Dünya Gıda Örgütü’nden gelen malzemeleri taşıyan yardım kamyonlarının Gazze Şeridi’nin kuzey kesiminden giriş yaptığını duyurdu ve İsrailli üst düzey askeri bir yetkili ülkesinin, Gazze Şeridi’ni çeşitli giriş noktalarından insani “yardım seline” tutmak için çalışacağını ifade etti.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: Gazze’de Açlık Çeken Bebeklerin Oranı İki Katına Çıktı

Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Gazze Şeridi’nde iki yaşın altındaki her üç çocuktan birinin (yüzde 31) akut yetersiz beslenme sorunu yaşadığını ve bu oranın Ocak ayındakinin iki katı olduğunu duyurdu.

UNICEF, savaş ve devam eden tedarik kısıtlamaları nedeniyle açlıktan ölen çocukların oranının çok sert bir şekilde arttığı ve daha önce görülmemiş seviyelere ulaştığı uyarısında bulundu.

UNICEF’in açıklamasında, son haftalarda abluka altındaki Gazze Şeridi’nin kuzeyinde en az 23 çocuğun yetersiz beslenme ve susuzluktan öldüğüne dair haberlere dikkat çekildi. UNICEF ayrıca, Gazze’deki Sağlık Bakanlığı verilerine göre, çatışmaların başladığı günden bu yana yaklaşık 13 bin 450 çocuk ve gencin hayatını kaybettiğini belirtti.

UNICEF Direktörü Catherine Russell gelişmeyi şoke edici olarak nitelendirdi ve yardım malzemeleri sadece birkaç kilometre uzaktayken, çocukların durumunun her geçen gün daha da kötüye gittiğini kaydetti. Russell, “Hayat kurtaran yardım sağlama çabalarımız gereksiz kısıtlamalarla engelleniyor ve bunlar çocukların hayatlarına mal oluyor” dedi.

BM kuruluşları Aralık ayından bu yana Gazze Şeridi’nde kıtlık uyarısında bulunuyor. UNICEF’e göre, çocuklar için akut bir beslenme acil durumunun tanımlanabileceği koşullar Ocak ayından itibaren hakim oldu. Çocukların hayatını kurtarmak için tek şansın acil bir insanî ateşkesin olduğunu söyleyen Russell bölgede daha fazla sınır kapısından geçişlere izin verilmesi çağrısında bulundu.

Öte yandan İsrail, Gazze’de ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için yeni görüşmeler yapmak üzere Katar’a bir heyet göndereceğini açıklayarak, Hamas’ın uzun zamandır beklenen karşı teklifini reddetmesine rağmen ateşkes umutlarını canlı tuttu.

Müzakereciler, Müslümanlar’ın kutsal ayı Ramazan’a yetişecek bir ateşkes anlaşmasına varamadılar. Ancak ABD ve Arap arabulucular, İsrail’in Refah’a saldırısını engellemek ve kitlesel açlığı önlemek için insani yardımın girmesine izin verecek bir anlaşmaya varmaya hala kararlılar.

Paylaşın

BM’den Ramazan’ın İlk Gününde Gazze’de Ateşkes Çağrısı

Filistin – İsrail savaşının 157. günü geride kalırken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Ramazan ayına girilmiş olması sebebiyle Gazze’de “silahların susması” gerektiğini söyledi.

Gazze’de İsrail saldırılarında yaşamını yitirenlerin sayısı son 24 saatte 67 artarak 31 bin 112’ye yükseldi. Yaralananların sayısı ise 72 bin 760’a çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki insanların ciddi bir gıda yetersizliği ve açlıktan ölme tehdidi altında yaşadığını vurgulayan uluslararası insani yardım örgütleri, bir süredir acil bir şekilde harekete geçilmesi çağrısında bulunuyor.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Antonio Guterres, “Bugün, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların barış, uzlaşma ve dayanışma değerlerini kutladığı ve yaydığı bir dönem olan mukaddes Ramazan ayının başlangıcı. Ancak Ramazan başlamış olsa da Gazze’de ölümler, bombalamalar ve kan dökülmeye devam ediyor” dedi.

BM Genel Sekreteri Guterres “Bugün en güçlü çağrım, silahları susturarak Ramazan ruhunu onurlandırmak ve hayat kurtaran yardımların gereken hızda ve ölçekte ulaştırılmasını sağlamak için tüm engelleri ortadan kaldırmaktır” ifadelerini kullandı. Hamas’a yönelik de “Aynı zamanda Ramazan’ın merhamet ruhuyla tüm rehinelerin serbest bırakılması için çağrıda bulunuyorum” dedi.

“Daha fazla önlenebilir ölümden kaçınmak için harekete geçmeliyiz” diyen Guterres “Gazze’deki Filistinliler için hayat kurtaran yardımlar, eğer gelirse, damla damla geliyor. Uluslararası insani hukuk paramparça halde. Ve İsrail’in tehdidinde bulunduğu Refah’a saldırısı Gazze halkını daha da derin bir cehennem çemberinin içine düşürebilir” şeklinde konuştu.

Hamas’ın elindeki rehinelerin ailelerinin de insani ateşkes çağrısı yaptığını hatırlatan Guterres “İsrailli rehine aileleri çektikleri eziyet ve ıstırabı paylaştılar ve sevdiklerinin derhal serbest bırakılması için yalvardılar. Ve İsrail bombardımanlarında öldürülen yakınlarının yürek burkan tanıklıklarını paylaşan ve derhal ateşkes talep eden Filistinli aileler… Bu aile üyelerinden birinin dediği gibi, ‘Buraya taziye için gelmedik. Özür dilemek için de burada değiliz. Acil eylem için buradayız.’ Bunu istemek çok mu fazla? Bu sesleri duymalı ve kulak vermeliyiz” dedi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres konuşmasında Sudan’daki çatışmalara da dikkat çekerek Ramazan ayında Sudan’da da silahların susmasını istedi.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: Çocuklar Nesneleştiriliyor

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Raportör Singhateh, “Kötü çalışma koşulları ve çeşitli eğlence platformlarında çocukların cinsel istismarı ve sömürüsünün tasvir edilmesi yalnızca çizgiyi aşma eğiliminde olmakla kalmıyor, aynı zamanda çocukları nesneleştiriyor ve araçsallaştırıyor” dedi ve ekledi:

“Mağdurlar sessizlikle, soruşturma eksikliğiyle, baskıyla, gözdağıyla ya da tazminat tedbirlerinin mevcut olmamasıyla karşı karşıya kalıyor. Bu tür çabaların, çocukların katılımının ve sektördeki bireylerin veya işletmelerin davranışlarının uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına uygun olmasının sağlanması gerekiyor. Çocuklara yönelik istismarcı ortamları sömüren ve teşvik edenlere yönelik yasal çerçeveler dahilinde sıfır tolerans politikasının titizlikle uygulanması gerekiyor.’’

Birleşmiş Milletler, yayımladığı son raporunda, eğlence sektöründe çocuklara yönelik sömürü ve istismarların arttığını açıkladı. BM raporunda, eğlence sektöründe çalışan çocukların sömürülmesi ve cinsel istismar riskleri araştırıldı. Çocuk oyuncuların maruz kaldığı sömürü, istismar ve korunmasına yönelik yeni toplumsal gözlem ve adli öneriler getirildi.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun aktardığına göre; BM Çocuk İstismarı Özel Raportörü Mama Fatima Singhateh tarafından hazırlanan son raporda, eğlence endüstrisinde cinsel istismar ve çocukların sömürülmesinin giderek yaygınlaştığı ancak bunun aksine işlenen suçlarla mücadele için yeterince adli kavuşturmanın farklı gerekçelerle yapılmadığı vurgulandı. BM Özel Rapörtörü, ‘’Çocuklara yönelik istismarcı ortamları sömüren ve teşvik edenlere yönelik yasal çerçeveler dahilinde sıfır tolerans politikasının titizlikle uygulanması gerekiyor’’ dedi.

Eğlence sektöründe, sanatçı ya da şovmen olarak çalıştırılan çocukların büyük bir çoğunluğunun zorunlu bırakılarak sömürü ve istismarlara sessiz kalmalarının sağlandığı belirtildi. Dijital ortamın artık çocuklar için adeta bir tuzağa dönüştüğü, çocukların internette porno endüstrisinin ağına düşüp sömürüldüğü, bazen de çocukların kendi yaşadıkları ülkenin sınırları dışına fiziksel olarak kaçırılmasına kadar vardığı kaydedildi.

Raporda, eğlence sektöründeki mevcut önleme, koruma tedbirlerinin, hesap verebilirlik sistemlerinin ve adalete erişim yeterince sağlanamadığı, bu sektördeki önemli sayıda istismar vakasının misilleme korkusu, kariyer fırsatlarının kaybı nedeniyle rapor edilmediği, savunmasız çocukların sömürüldüğü bir ortamın yaratıldığı kaydedildi.

Raporda, dünya çapında milyonlarca insan çatışma ve şiddetten ya da giderek yerinden edilmeye ve göçe yol açan diğer durumlardan kaçarken pek çok çocuğun, ailelerinden ayrıldığı, hayatta kalabilmek için eğlence sektöründe çalışmak zorunda kaldığı kaydedildi. Raporda, çocukların sahte teklifler, yanıltıcı vaatler, umut ve hayallerinin sömürülmesi yoluyla insan tüccarlarının eline düştüğü kaydedildi.

Raporda, elde edilen bulgu ve yapılan araştırmalara göre, tacirlerin genellikle çocuklarla bağlantı kurmak için sosyal medya platformlarını, karşılıklı mesajlaşma ve görüntülü konuşma gibi internet hizmetlerinden yararlanıp bu hizmetlerde yer alan bilgileri, kötüye kullandıklarının saptandığı kaydedildi. Raporda, çocukların cinsel istismarı materyalleri, yalnızca karanlık internet ağlarında değil aynı zamanda yasal medyada da yer aldığı, bazı web siteleri ve sosyal medya platformlarının içeriklerinin cinsel suçların normalleştirilmesine yardımcı olduğu kaydedildi.

Raporda, eğlence sektörünün çocuklara karşı orantısız güç kullandığı, bu sektörde çalışan çocukların yaş ve çalışma koşullarına ilişkin sınırlı kurallar ve sözleşmeye dayalı uygulamalardan orantısız bir şekilde etkilendiği kaydedildi.
Eğlence sektörünün, çocukların ve vasilerinin güvenini sağladıktan sonra çocuk mağdurları vasi desteğinden ayırdıkları ve kendilerine bağımlı kıldıkları belirtildi.

Eğlence sektöründe çalışan çocuk mağdurların bazen bu güçlü şirket ve kişiler tarafından tehdit edildikleri sıklıkla sessizliklerini korumaya zorlandıkları kaydedildi. Çocuk mağdurların çoğunluğunun, ekonomik gerekçeler, kariyerleri veya kişisel güvenlikleri için daha çok eğlence sektöründeki iş verenlerinin sözlerini dinledikleri belirtildi.

Raporda, eğlence endüstrisindeki çocuk sanatçıların cinselliğinin öne çıkartıldığı ve bu nedenle şiddet içeren, saldırgan ortamlara maruz kaldıkları belirtildi. Raporda, tecavüz, cinsel saldırı ve ilgili suçlamalardan 2020 yılında 23 yıl hapis cezasına çarptırılan Harvey Weinstein, eğlence sektöründeki istismarları nedeniyle kötü bir örnek olarak gösterildi.

‘’Çocuklar nesneleştiriliyor ‘’

BM Özel Raportörü Singhateh, çocukların film, televizyon, müzik, tiyatro, modellik, sirkler, korolar, konserler, gece kulüpleri, barlar, spor, turizm, şovlar turizm ve konaklama alanlarında, sömürü ve istismar riskleriyle karşı karşıya kaldığını kaydetti.

Singhateh, ‘’Me Too‘’ gibi hareketlerin özellikle Hollywood’da ayrıca diğer eğlence merkezi sayılan büyük kentlerde, cinsel istismar ve sömürüye ilişkin farkındalığı artırdığını, cesur kurbanların, hayatta kalanların ifadelerinin çocuklar ve gençlerin acil olarak daha iyi korumaya ihtiyaç duyulduğuna işaret ettiğini vurguladı.

İnsan Hakları Konseyi tarafından atanan Özel Raportör Singhateh, çocukların çeşitli medya ve eğlence endüstrisi alanlarındaki cinsel istismarı ve sömürüsüyle mücadele etmek için hem toplu olarak hem de bireyler tarafından acilen harekete geçilmesi gerektiğini belirtti.

Eğlence sektöründe çalışan çocukların sağlığını, güvenliğini, mahremiyetini ve refahını sağlamanın birçok yolu olduğunu belirten Özel Raportör Singhateh, “Kötü çalışma koşulları ve çeşitli eğlence platformlarında çocukların cinsel istismarı ve sömürüsünün tasvir edilmesi yalnızca çizgiyi aşma eğiliminde olmakla kalmıyor, aynı zamanda çocukları nesneleştiriyor ve araçsallaştırıyor.

Mağdurlar sessizlikle, soruşturma eksikliğiyle, baskıyla, gözdağıyla ya da tazminat tedbirlerinin mevcut olmamasıyla karşı karşıya kalıyor. Bu tür çabaların, çocukların katılımının ve sektördeki bireylerin veya işletmelerin davranışlarının uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına uygun olmasının sağlanması gerekiyor. Çocuklara yönelik istismarcı ortamları sömüren ve teşvik edenlere yönelik yasal çerçeveler dahilinde sıfır tolerans politikasının titizlikle uygulanması gerekiyor’’ dedi.

Paylaşın

BM’den Gazze’de ‘Kıtlık’ Uyarısı

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Müdür Yardımcısı Maurizio Martina, “Bugün Gazze halkı, çatışma nedeniyle korkunç boyutta gıda güvensizliği ve yüksek kıtlık riskiyle karşı karşıya” uyarısında bulundu.

Bunun temel nedenlerini yoğun çatışmalarda artış, gıdaya, temel hizmetlere ve hayat kurtarıcı yardımlara erişimde azalma ve insanların temel hizmetlerden yoksun bir şekilde yetersiz tesislere izole edilmesi olarak sıralayan Martina, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) ölçeğine göre Gazze’de 378 bin kişinin “felaket” olarak adlandırılan 5. seviyede yer aldığına dikkati çekti.

Bianet’in aktardığına göre; Martina, bunun 5 evden birine tekabül ettiğini belirterek, Gazze’de sivil altyapı, gıda üretim ve dağıtım tesisleri ile sulama tesislerinin bir kısmının yok edildiğini, diğerlerinin ise çok ağır hasar aldığını ya da erişim bulunmadığını dile getirdi.

İsrail’in 9 Ekim’den bu yana uyguladığı kuşatmanın gıda ürünleri, elektrik ve yakıtı ya tamamen kestiğini ya da kısıtladığını kaydeden Martina, aynı zamanda su kısıtlamasının da sürdüğünü bildirdi.

Martina, 7 Ekim öncesine göre Gazze’deki su tedarikinin yüzde 7 düzeyine gerilediğini vurgulayarak, “Gazze’deki yeraltı suyunun yüzde 97’si insan tüketimine uygun değil” diye konuştu. Çatışma öncesinde Gazze’nin gıda üretiminde kendine yettiğini ifade eden Martina, mevcut durumun bunu çok ciddi düzeyde yok ettiğini söyledi.

Gazze’nin kuzeyinde tarım üretiminin en iyi ihtimalle mayısta çökeceğini öngördüklerini aktaran Martina, “15 Şubat itibarıyla Gazze’deki mahsul alanlarının yüzde 54.8’i hasar görmüş durumda” dedi. Martina, çatışmaların durması ve insani yardımın ulaşımının sağlanmasının kıtlığı engellemek için gerekli adımlar olduğunun altını çizdi.

Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü Yardımcısı Carl Skau, “Bugün Gazze’de neredeyse 2,2 milyonluk nüfusun tümü gıda yardımına muhtaç” dedi. Skau, ateşkes anlaşması olması halinde WFP’nin operasyonlarını genişletmeye hazır olduğunu belirterek, “Kıtlık riski, Gazze’ye temel gıda ürünlerinin yeterli düzeyde sağlanamamasıyla artıyor” şeklinde konuştu.

WFP’nin 18-19 Şubat’ta yardım konvoylarının saldırıya uğradığını ve bunun ardından Gazze’nin kuzeyine yönelik operasyonlarını koşullar elverene kadar askıya almayı kararlaştırdığını belirten Skau, “Gazze’nin kuzeyine giden çalışanlarımız, koşulların felaket olduğunu bildirdi. Gıda ve temiz su çok sınırlı, gıdasızlık artıyor ve hastalık yaygın” değerlendirmesinde bulundu.

Skau, Gazze’nin kuzeyine gıda ve diğer insani yardım malzemelerinin yeterli düzeyde ulaştırılması için acilen adım atılması gerektiğini kaydetti.

Bunun için ise insani yardım çalışanları için güvenli çalışma ortamı sağlanmasının şart olduğuna işaret eden Skau, aynı zamanda İsrailli yetkililerle yürütülen uyarı sisteminin uygulanması ve iletişim ağının istikrarlı olması gerektiğini söyledi. Skau, kıtlığı engellemek için çok daha fazla gıda tedarikine ihtiyaç olduğunun altını çizerek, sağlık dahil temel hizmetlerin tekrar inşa edilmesi gerektiğini bildirdi.

Bunları sadece BM Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNRWA) yapabileceğine işaret eden Skau, BM Güvenlik Konseyi’nin 2018’de kabul ettiği 2417 sayılı kararın çatışma ve gıda güvensizliği arasındaki kısır döngüyü kırmayı amaçladığını hatırlattı. Skau, “Konsey’e bugün bu kararı uygulama çağrısında bulunuyoruz” dedi.

BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) Cenevre Temsilcisi ve Koordinasyon Birimi Direktörü Ramesh Rajasingham ise “Gazze’de bugün nüfusun dörtte biri kıtlığın eşiğinde” dedi. Rajasingham, Gazze’nin kuzeyinde iki yaş altı çocuklardan 6’sından birinin şiddetli gıdasızlıkla mücadele ettiğini belirtti.

Gazze’de çocuklar, kadınlar ve emziren anneler arasında gıdasızlığın hızla arttığına işaret eden Rajasingham, barınaklardaki aşırı kalabalık, soğuk hava, yetersiz beslenmenin salgın hastalıklar için elverişli bir ortam oluşturduğunu söyledi. Rajasingham, insani yardım çalışanlarının Gazze’ye erişim konusunda çok büyük engellerle karşılaştığını aktardı.

Gazze’de can kaybı 30 bine dayandı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 144. günü geride kalırken, Gazze Şeridi’ndeki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in saldırılarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Son saldırılarda 76 kişinin yaşamını yitirdiği ve bölgedeki can kaybının 29 bin 954’e çıktığını bildiren Bakanlık, İsrail güçlerinin 110 Filistinliyi daha yaraladığı ve toplam yaralı sayısının 70 bin 325’e ulaştığı kaydedildi.

Sağlık Bakanlığının açıklamasında halen enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı vurgulandı.

Paylaşın

Taliban, Kelimenin Tam Anlamıyla Kadınları Yaşamdan Siliyor

Bugün yayımlanan bir rapora göre Taliban, doğum kontrol hapı satın alan kadınları tutukladı ve kadınlar, gelecekte bu eylemin tekrarlanmayacağına dair bir garanti belgesi imzaladıktan sonra serbest bırakıldı.

Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, BM raporunun çoğunlukla yanlış anlamalara dayandığını söyledi ve BM’nin İslam hukukunu ve Şeriatı görmezden gelmek veya eleştirmekle suçladı.

Birleşmiş Milletler Afganistan’a Yardım Misyonu (UNAMA) tarafından hazırlanan ve 2023 yılının ekim ile aralık ayları arasındaki dönemi kapsayan raporda, Taliban’ın bekar veya yanında bir erkek vasi ya da mahrem bulunmayan Afgan kadınlara baskı uyguladığı yer aldı. BM raporuna göre ayrıca Taliban, doğum kontrol hapı satın alan kadınları tutukladı.

Afganistan’da erkek vasilikle ilgili resmi bir yasa bulunmamakla birlikte Taliban, kadınların yanlarında kan veya evlilik bağı olan bir erkek olmadan hareket edemeyeceklerini veya belirli bir mesafeyi tek başlarına kat edemeyecekleri şartını koşuyor.

Ekim 2023’te üç kadın sağlık çalışanının mahremleri olmadan işe gittikleri gerekçesiyle gözaltına alındığı belirtilen raporda, kadınların ailelerinin bu eylemi tekrarlamayacaklarına dair yazılı bir belge imzalamalarının ardından serbest bırakıldıkları bilgisi verildi.

Rapora göre, bir başka olayda, İyiliği Emretme Bakanlığı (Emri bil Maruf) yetkilileri, sağlık kuruluşundaki işini kaybetmek istemeyen bir kadına evlenmesini ‘tavsiye’ ederek, evli olmayan bir kadının çalışmasının uygun olmadığını tebliğ etti.

Ülkenin doğusundaki Paktia vilayetinde İyiliği Emretme Bakanlığı görevlilerinin aralık ayından bu yana mahremi olmayan kadınların sağlık tesislerine erişimini engellediği belirtilen raporda, yasağa uyulmasını sağlamak için de bakanlık yetkililerinin kentteki sağlık tesislerini sık sık ziyaret ettiği kaydedildi.

Örgüt, ülkenin kontrolünü ele geçirdiği 2021’in ilk dönemlerinde daha ılımlı bir yönetim vaat etmesine rağmen, şimdilerde pratiğe döktüğü sert uygulamalar kapsamında kadınları kamusal yaşamın hemen her alanından men etti.

Kız çocuklarının altıncı sınıftan sonra okula gitmesini de engelledi. Güzellik salonlarının kapısına kilit vuran Taliban, tesettüre ya da ‘İslami örtünme şekline’ uymayan kadınları gözaltına alarak kendi yorumladığı kıyafet yönetmeliğini uygulamaya mecbur bıraktı.

Taliban, Mayıs 2022’de kadınların sadece gözlerini göstermelerini emreden daha önceki yönetimi (1996-2001 yılları arası) sırasındaki kısıtlamalarına benzer şekilde yine tepeden tırnağa burka giymelerini öngören bir kararname yayınladı.

Taliban’ın “ahlak polisi” olarak faaliyet gösteren Emri bil Maruf Bakanlığı, kontrol noktaları ve denetimler yoluyla kadınların kamuya açık alanları, iş yerlerini ve eğitim kurumlarını ziyaretlerinde başörtüsü ve mahremiyet şartlarını da kontrol ediyor. Kurallara uymadığı anlaşılan kişiler ağır cezalara tabi tutuluyor.

BM, bakanlık yetkililerinin aralık ayında Kandahar vilayetinde otobüs terminalini ziyaret ederek kadınların uzun mesafelere mahremsiz seyahat etmediklerinden emin olduklarını ve otobüs şoförlerine de kadınların mahremsiz binmelerine izin vermemesi talimatını verdiklerini aktardı.

Ayrıca raporda kadınların Taliban tarafından resmi olarak yasaklamamış olmasına rağmen doğum kontrol haplarını satın aldıkları için de tutuklandıkları ifade edildi. Rapora göre kadınlar, gelecekte bu eylemin tekrarlanmayacağına dair bir garanti belgesi imzaladıktan sonra serbest bırakıldı.

Eueonews Türkçe’nin aktardığına göre; Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, BM raporunun çoğunlukla yanlış anlamalara dayandığını söyledi ve UNAMA’yı İslam hukukunu ve Şeriatı görmezden gelmek veya eleştirmekle suçladı. Mücahid, Afganistan’da İslami bir hükümetin iktidara gelmesiyle “Şeriatın tüm kurallarının hem erkekler hem de kadınlar için tam olarak uygulaması gerektiğini” dile getirdi.

Taliban Sözcüsü’ne göre bu başörtüsü, erkek vesayeti, eğitim ve istihdamda kadınlar için cinsiyet ayrımı kurallarının uygulanması anlamına geliyor. Mücahid, “UNAMA’nın bu durumları eleştirmesi ya da açık İslami hükümleri insan haklarına aykırı bir eylem olarak görmesi, halkın inançlarına hakarettir” iddiasında bulundu.

Paylaşın

BM’den Filistin’i Tanıma Çağrısı

Filistin – İsrail savaşının 107. günü geride kalırken Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “İsrail ve Filistinliler için iki devletli çözümü ve Filistin halkının bir devlet kurma hakkını reddetmek kabul edilemez” dedi.

Haber Merkezi / Guterres, Uganda’da Bağlantısızlar Hareketi zirvesinde dün yaptığı konuşmada, Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hakkının tanınması gerektiğine vurgu yaptı. BM Genel Sekreteri, bu hakkı reddeden bir tutumun “Dünya barışı ve istikrarı için büyük bir tehdit olan bir çatışmayı belirsiz bir süre için uzatacağı” uyarısında bulundu.

Ortadoğu’da bir Filistin devletinin kurulmasını reddeden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu üzerinde iki devletli çözüme destek vermesi yönünde uluslararası baskı artıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, yaklaşık bir ay aradan sonra İsraiI Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaptığı telefon konuşmasında bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik olası çözümler hakkındaki görüşlerini yinelerken, ‘ordusu olmayan’ bir Filistin devleti fikrini de olası seçenekler arasında gösterdi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, görüşmede İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılar, rehinelerin durumu ve bölgeye insani yardım gönderilmesi ele alındı.

Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby basına yaptığı açıklamada, Biden’ın bu çağrıyı (iki devletli çözüm) “uzun süredir” yapmayı planladığını söyledi. Kirby, bu çağrının Netanyahu’nun perşembe günü İsrail’in güvenliğini garanti etmeyen Filistin devletine karşı oldukları yolundaki açıklamasına yanıt olmadığını söyledi.

Biden, basına yaptığı açıklamada iki devletli çözüme Netanyahu’nun iktidarda olmasının engel olmadığını söyledi. Netanyahu’nun bir açıklamasında, “iki devletli çözüme karşıyım” demesinin ardından bir muhabirin “Netenyahu iktidardayken iki devletli çözüm imkansız mı?” sorusuna Biden “hayır değil” yanıtını verdi.

Basının, “Netanyahu’nun tek devletle ilgili söyledikleri dikkate alındığında, İsrail’e verilen yardımlara ilişkin koşulları yeniden değerlendirecek misiniz? sorusuna Biden, şu yanıtı verdi: Bir şeyleri çözebileceğimizi düşünüyorum. İki devletli çözümlerin çeşitli türleri var. BM’ye üye olup hala kendi orduları olmayan birçok ülke var. Bazı eyaletlerde sınırlamalar var ve bence bunun işe yarayabileceği yollar var.

Kirby, “Başbakan Netanyahu bu konudaki endişelerini açıkça dile getirdi. Başkan Biden, iki devletli çözümün hala doğru yol olduğuna dair güçlü inancını açıkça ortaya koydu. Ve bu inancı sürdürmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

İki devletli çözüm neydi?

İki devletli çözüm anlaşmasının taslağı, İsrail ve Yaser Arafat’ın El Fetih örgütü liderliğindeki FKÖ’nün, Norveç’in arka planda aracılık ettiği müzakerelerin ardından 1993 yılında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanımasını kabul etmesinden sonra oluşturuldu.

Oslo süreci olarak adlandırılan süreçte, hiçbir zamansona gelinemedi ve geride çözülmesi eskisinden çok daha zor olan sorunlar kaldı.

Barış için toprak anlaşmaları, Filistin Yönetimi’nin İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ele geçirip işgal ettiği topraklarda özyönetim kurmasını sağladı.

Ancak askeri işgal ve Yahudi yerleşim faaliyetleri devam etti ve “kalıcı statü sorunları” adı verilen meseleler daha sonraki müzakerelere bırakıldı.

Bunlar arasında, 1948’deki ilk Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler’in 1947’de bölünme yönünde oy kullanmasıyla İsrail’in kurulduğu topraklardaki Filistinli mültecilerin durumu da vardı.

İsrail, 1967’de Doğu Kudüs’ü ilhak etmişti ve bu da bir başka muammaydı çünkü kutsal mekanlar her iki taraf için de taviz vermeyi kabul etmeyecek kadar önemliydi.

Yıllar süren diplomatik tartışmalardan sonra, sorunlar nihayet 2000 yılında Camp David’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliği yaptığı basına kapalı zirvede ele alındı, ancak İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat arasındaki uçurum kapanmadı.

Başarısızlıkla ilgili herkes birbirini suçladı. İsrailli ve ABD’li yetkililer Arafat’ın o güne kadar elde edebileceği en cömert anlaşmayı geri çevirdiğini söyledi. Filistinlilerse anlaşmayı, Doğu Kudüs’te bir başkent kurulması gibi şartların çok altında kalan bir sahtekarlık olarak nitelendirdi.

İsrail’in ana düşmanını etkisiz hale getirme hedefine çoktan ulaştığını savunan eleştiriler yapıldı. Peki, Filistin nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde güvenlik kontrolü Filistin Yönetimi’ne devredilirken, bu kadar çok yatırım yaptığı yerden neden vazgeçiyordu?

Arafat, müzakereleri zayıf bir pozisyonda yürütürken, ABD’li arabulucu İsrail ile tarihteki tüm devletlerden tartışmasız daha yakın bir ilişki içindeydi. İki devletli çözüme giden yolda aşılamaz olduğu ortaya çıkan başka önemli faktörler de vardı.

1987’de Gazze’de kurulan İslami Direniş Hareketi (Hamas), rakibi El Fetih’in barış konusundaki tavizlerine karşı çıktı ve 1994’ten itibaren görüşmeleri intihar saldırılarıyla sabote etmek için çok sayıda fırsat buldu.

Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Gazze Çağrısı: Acilen İnsani Ateşkese İhtiyaç Var

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, hayat kurtarıcı yardımın, gerekli düzeyde muhtaç kişilere ulaşamadığına dikkati çekerek, “Hastalık, gıdasızlık ve başka sağlık riskleriyle beraber açlığın gölgesi Gazze halkına korku salıyor. Gazze’de uluslararası insancıl hukukun açık bir şekilde ihlal edilmesinden derin endişe duyuyorum” dedi.

BM Genel Sekreteri Guterres, etkili insani yardım ulaştırılması için güvenliğin sağlanmasının ön koşul olduğunun altını çizerek, aynı zamanda ticari faaliyetlerinin tekrar başlatılmasının önemine işaret etti. Guterres, ayrıca, işgal altındaki Batı Şeria’da gerginliğin arttığına dikkati çekerek, aynı zamanda Kızıldeniz ve ötesinde de gerginliğin yüksek seyrettiğini dile getirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze’de 7 Ekim’den bu yana geçen 100 gündeki gelişmeler hakkında basın açıklaması yaptı. Tüm rehinelerin serbest bırakılmasını talep eden Guterres, aynı zamanda Hamas’ın gerçekleştirdiği iddia edilen cinsel şiddet olaylarının soruşturulması gerektiğini belirtti.

Guterres, “Hiçbir şey sivillerin öldürülmesi, yaralanması, kaçırılması ya da sivillere yönelik roket fırlatılmasını meşru kılamaz” diye konuştu. Gazze’ye yönelik İsrail güçlerinin saldırılarının 100 gündür devam ettiğine dikkati çeken Guterres, “Saldırıların meydana getirdiği yıkım ve öldürülen sivil sayısı, benim Genel Sekreter olarak görev yaptığım dönemde görülmemiş boyutta” dedi.

Guterres, “Hiçbir şey Filistin halkının toplu olarak cezalandırmasını meşru kılamaz” vurgusunda bulunarak Gazze’deki durumun kelimelerle ifade edilemeyecek kadar kötü olduğunu söyledi. Gazze’de hiçbir yerin güvenli olmadığını ve hiç kimsenin güvende olmadığını ifade eden Guterres, “Travmatize edilen insanlar, güneyde tehlikeli bir boyutta kalabalıklaşan kısıtlı alanlara itiliyor” uyarısında bulundu.

“Uluslararası insancıl hukukun açık şekilde ihlali”

Hayat kurtarıcı yardımın, gerekli düzeyde muhtaç kişilere ulaşamadığına dikkati çeken Guterres, “Hastalık, gıdasızlık ve başka sağlık riskleriyle beraber açlığın gölgesi Gazze halkına korku salıyor. Gazze’de uluslararası insancıl hukukun açık bir şekilde ihlal edilmesinden derin endişe duyuyorum” dedi.

Guterres, etkili insani yardım ulaştırılması için güvenliğin sağlanmasının ön koşul olduğunun altını çizerek, aynı zamanda ticari faaliyetlerinin tekrar başlatılmasının önemine işaret etti. BM personeli ve ortaklarının, “yoğun, yaygın ve acımasız bombalama” devam ederken etkili bir şekilde insani yardım sağlamayacağını kaydeden Guterres, çalışanların da hayatının riske girdiğini ifade etti.

Guterres, “7 Ekim’den bu yana Gazze’de 152 BM personeli öldürüldü. Bu, tek bir olayda örgüt tarihimizin en büyük kaybı” bilgisini paylaştı. İnsani yardım operasyonlarının Gazze sınırında da büyük engellere takıldığını aktaran Guterres, hayati öneme sahip malzeme ve teçhizatın girişinin açıklama yapılmadan engellendiğini dile getirdi.

Guterres, tek bir malzeme reddedilince tüm kargonun onay sürecinin baştan başladığını ve temel ihtiyaç ve servislerin girişinin engellendiğini söyledi. Gazze içinde insani yardımların dağıtımlarının önemli engellerle karşılaştığını aktaran Guterres, yüz binlerce insanın bulunduğu Gazze’nin kuzeyine erişime izin verilmediğine dikkati çekti.

Guterres, “İnsani yardım operasyonlarının güvenliğini sağlamak için kullanılan insani bildirimlere saygı duyulmuyor” diyerek, aynı zamanda iletişim ve elektrik kesintilerinin, dağıtım esnasında sorun yarattığını ifade etti.

BM’nin insani yardımları artırmak istediğini ve bunun için de bazı temel koşulların sağlanması gerektiğini kaydeden Guterres, “Taraflar uluslararası insancıl hukuka saygı göstermeli, sivilleri korumalı ve ihtiyaçlarının giderilmesini güvence altına almalı” mesajını verdi.

Guterres, işgal altındaki Batı Şeria’da gerginliğin arttığına dikkati çekerek, aynı zamanda Kızıldeniz ve ötesinde de gerginliğin yüksek seyrettiğini dile getirdi. İsrail ve Lübnan arasındaki Mavi Hat’ta çatışmadan derin endişe duyduğunun altını çizen Guterres, “İsrail ve Lübnan arasında gerginliğin daha geniş bir alana yayılma riski, bölgesel istikrarı derinden etkiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Guterres, söz konusu çatışma nedeniyle İsrail ve Lübnan’da çok sayıda insanın yerinden edildiğini belirterek, “Gelişmelerden derin endişe duyuyorum” dedi. Genel Sekreter olarak tüm taraflara bir mesaj vermesi gerektiğini söyleyen Guterres, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Mavi Hat’ta ateşle oymaya son verin. Gerginliği azaltın ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı uyarınca çatışmaya son verin.”

Tüm bu sorunların üstesinden gelmek için tek bir çözüm olduğunu kaydeden Guterres, “Acilen insani ateşkese ihtiyacımız var; yardımları ihtiyacı olanlara ulaştırmak için, rehinelerin serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için, daha geniş savaş ateşini söndürmek için. Gazze’de çatışma ne kadar uzun sürerse gerginliğin artması ve yanlış hesap yapma riski o kadar artar. Gazze’de gördüklerimizin Lübnan’da tekrarlanmasına, Gazze’de mevcut durumun sürmesine izin veremeyiz” dedi.

“1948’den bu yana en büyük yerinden edilme”

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA), X sosyal medya hesabından, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırılarında oluşan yıkımı anlatan “100 saniyede 100 gün” başlıklı bir video paylaştı. Videoda, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin, 1948’den bu yana en büyük yerinden edilmeye maruz kaldığını belirtti.

Görüntülerde, İsrail’in hava saldırıları, yıkılan binalar, evlerini terk etmek zorunda kalan aile ve çocukların okullara ve derme çatma çadırlara sığınması ve zorlu yaşam şartlarını yansıtan karelere yer verildi. Açıklamada, bir nesil çocuğun travmaya uğradığı, binlercesinin öldürüldüğü, sakat bırakıldığı ve ailesiz kaldığı vurgulanarak, insanların “yaşanmaz” bir hayat sürdüğüne işaret edildi.

İsrail’in saldırılar nedeniyle 1 milyon 900 bin kişinin yerinden edildiğini belirten UNRWA, “Gazze’de 280 bin nüfusu olan Refah, şu anda 1 milyondan fazla yerinden edilmiş insanı ağırlıyor” açıklamasında bulunmuştu. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Gazze Şeridi’nde yerinden edilenlerin kaldığı çadırlardaki yoğunluğun bulaşıcı hastalıklara yol açtığını belirtmişti.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarında en az 10 bin 300 çocuk olmak üzere, 24 bin 100 Filistinli öldürüldü, 60 bin 834 kişi yaralandı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın