BBC: Erdoğan, İstanbul’u Geri İstiyor

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere sayılı günler kalırken, seçimlere ilişkin değerlendirmeler dış basında da kendine yer buluyor. Birleşik Krallık merkezli BBC, milyonlarca seçmenin pazar günü sandığa gideceğini hatırlatırken, İstanbul’daki oylamanın kritik bir öneme sahip olduğunu aktarıyor.

Sözcü’nün BBC’nin internet sitesinden aktardığı haberde, “Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gücü İstanbul’u 5 yıl önce birlik içindeki bir muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu ile kazanmıştı. Şimdi 16 milyon kişinin yaşadığı bu megakentte doğan Erdoğan, başabaş giden bu seçimde İstanbul’u geri istiyor” denildi.

Haberde, “İstanbul’dan çıkacak sonuç, muhalefetin dört yıl sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan ve AK Parti’ye ciddi bir tehdit oluşturup oluşturamayacağına dair önemli bir sınav olarak görülüyor” denilirken İmamoğlu ve Ankara’nın mevcut belediye başkanı Mansur Yavaş’ın zafer kazanmasının 2028’de cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığını sağlamlaştırabileceğine dikkat çekildi.

BBC’nin haberinde Murat Kurum’un kentsel dönüşüm vaadine dikkat çekilirken, “İmamoğlu, görevde olduğu beş yıl boyunca Türkiye ekonomik krizin pençesinde olsa da, belediye başkanı şehrin raylı sisteminin genişletilmesi, daha fazla yeşil alan ve büyük bir konut inşa programının altını çiziyor. Ancak İstanbulluları kaygılandıran bir başka önemli konu daha var.

Geçen yıl Türkiye’nin güneyinde meydana gelen çifte depremde 53.000’den fazla kişi hayatını kaybetti ve sismologlar İstanbul’u her an yıkıcı bir depremin vurabileceği konusunda uyarıyor. Eski, harap binaları yıkıp yerlerine depreme dayanıklı binalar inşa etme planları AKP’nin gündeminde ilk sıralarda yer alıyor” ifadesi kullanıldı.

“Erdoğan, düşmanını yenmek istiyor”

Öte yandan ABD’nin önde gelen medya kuruluşlarından Bloomberg, “Erdoğan İstanbul’u Yeniden Kazanmak ve Düşmanını Yenmek İstiyor” başlıklı haberde seçimleri değerlendirdi.

Haberde, “Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi İstanbul’da iktidarı kaybettiğinde, bu nihai hedefi Türkiye Cumhurbaşkanı’nı devirmek olan muhalefet için dönüm noktası niteliğinde bir zaferdi. Beş yıl sonra, cesaretlenmiş bir Erdoğan bu yenilginin intikamını almaya ve ülkenin ekonomik dinamosunun kontrolünü yeniden ele geçirmeye çalışıyor” ifadesine yer verdi.

İstanbul’daki seçim yarışının iki siyasi kanat arasındaki büyük bir mücadele olarak yorumlandığına dikkat çeken Bloomberg, “Söz konusu olan, yıllık bütçesi 6,6 milyar dolar olan ve sosyal yardım ödemeleri Türkiye’deki hayat pahalılığı krizi sırasında seçmenler için kritik önem taşıyan yaklaşık 16 milyon nüfuslu bir şehrin kontrolü” hatırlatmasını yaptı.

Haberde, İmamoğlu’nun yeni bir seçim zaferi kazanması halinde, Erdoğan’ın baş rakibi olma konumunu pekiştireceği belirtilirken, “2019’daki mağlubiyet, kendi siyasi kariyeri 1990’larda İstanbul belediye başkanlığı yaptığı dönemde ivme kazanan Erdoğan için son derece kişiseldi” yorumu yapıldı.

AKP’nin karşısındaki engelin, yükselen enflasyona duyulan kızgınlık ve seçmenlerin ilgisizliği olabileceği belirtildi. Bloomberg, Erdoğan’ın hafta sonu yaptığı en büyük seçim mitinglerinden birinde İstanbul’da azalan kalabalığa dikkat çekerek, “Biz burada 1,5 milyon kişiye alışkınız ama bugün 650.000 kişi var” sözleri de hatırlatıldı.

Öte yandan Yeniden Refah Partisi’nin de AKP’den oy alabileceği belirtildi.

İstanbul’da yaşam maliyetlerinin arttığı belirtilirken Bloomberg’e konuşan 25 yaşındaki Alparslan isimli bir seçmen eskiden AKP’ye oy verdiğini fakat bu seçimde Yeniden Refah Partisi’ne oy vereceğini söyledi. Alparslan, “Mayıs ayında Erdoğan’a oy verdim fakat fiyat artışları yüzünden Erdoğan’ı protesto ediyorum. Bu şehrin keyfine sadece yabancılar varıyor” dedi.

İsmail Sarı isimli bir diğer seçmen de, “İnsanlar aç, aç. Her gün fiyat etiketleri artıyor. AKP şu an beni ikna edemedi” yorumunu yaptı.

Paylaşın

Ukrayna, Rusya’ya Kuzey Kore Yapımı Füzelerle Saldırdı

Birleşik Krallık merkezli uluslararası iş gazetesi Financial Times, Ukrayna güçlerinin cephe hattındaki Rusya mevzilerine Kuzey Kore yapımı füzelerle saldırdığını iddia etti.

Ukraynalılar füzelerin “çok güvenilmez” olduğunu ve bazen “çılgınca şeyler” yapabildiğini ancak mühimmat eksikliği nedeniyle ellerindeki her füzeyi kullandıklarını söyledi.

Ukrayna askerleri füzelerin “dost bir ülke” tarafından bir gemiden ele geçirildiğini ve Ukrayna’ya teslim edildiğini öne sürdü.

Ukrayna güçlerinin cephe hattındaki Rus mevzilerine Kuzey Kore yapımı füzelerle saldırdığı iddia edildi.

Financial Times’ta yer alan habere göre, Kiev’e bağlı güçler Rusya’nın kontrolündeki Bahmut’a düzenlediği saldırılarda Kuzey Kore üretimi füzeler kullandı.

Haberde füzelerin Sovyet döneminden kalma Grad füze rampalarıyla fırlatıldığı ve Financial Times muhabirinin füzelerin üzerindeki işaretleri inceleme fırsatı bulduğu belirtildi.

Üzerindeki işaretlerin, füzelerin 1980’ler ve 90’larda Kuzey Kore’de üretildiğini gösterdiği bildirildi.

Gazeteye konuşan Ukraynalılar füzelerin “çok güvenilmez” olduğunu ve bazen “çılgınca şeyler” yapabildiğini ancak mühimmat eksikliği nedeniyle ellerindeki her füzeyi kullandıklarını söyledi.

Ukrayna askerleri füzelerin “dost bir ülke” tarafından bir gemiden ele geçirildiğini ve Ukrayna’ya teslim edildiğini öne sürdü.

Ukrayna Savunma Bakanlığı’nda danışman olarak görev yapan Yuri Sak ise füzelerin Rus mevzilerinden ele geçirilmiş olabileceğini söyledi.

“Yakında Kırım’a gireceğiz”

Ukrayna askeri istihbarat servisinin başındaki Kirilo Budanov, kendi ülkesinin medyasına verdiği röportajda ordularının yakında Kırım’a gireceğini öne sürdü.

Budanov konuyla ilgili belirli bir tarih aralığı ve ek detay vermedi.

Geçen haftalarda Kırım’ı Rusya’ya bağlayan Kerç Köprüsü Ukrayna ordusu tarafından vurulmuş ve Kiev’in Kırım yarımadasının lojistik bağlantısını kesmek istediği yönünde haberler Batı medyasında kendine yer bulmuştu.

2014’te Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’ın Kiev için önemli savaş hedeflerinden biri olduğu biliniyor. Ancak Ukrayna’nın karşı taarruz harekatında sınırlı kazanımlar elde ettiği bir dönemde Budanov’dan gelen açıklamalar “iyimser” olarak değerlendirilebilir.

Budanov son olarak Eylül 2022’de yaptığı açıklamada da, Ukrayna’nın 2023 baharında Kırım’a döneceğini iddia etmişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Guardian Duyurdu: İngiltere, Göçmenleri Durdurması İçin Türkiye’ye Ödeme Yaptı

Birleşik Krallık merkezli The Guardian Gazetesi, Londra yönetiminin düzensiz göçmenlerin geçişini engellemesi için  Türkiye’ye fon verdiği iddia etti. Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye aktarılan ödemenin resmi kalkınma yardımı bütçesinden harcandığı ve İstihbarat Direktörlüğü’ne bağlı Uluslararası Operasyonlar ofisi aracılığıyla ödemenin yapıldığı belirtildi.

Polise yapılan ödemenin dışında, Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı’nın Haziran 2022’de İran sınırında görev yapan emniyet güçlerine 9 araç teslim ettiği bilgisi de haberde yer aldı. Araçlar, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği tarafından Van Valiliği’ne resmi törenle verilmişti.

Guardian’a konuşan Uluslararası Operasyonlar biriminden bir kaynak, Türkiye’nin son 2-3 yılda Birleşik Krallık hükümeti için öneminin arttığını ve artık sınır güvenliği için stratejik önem taşıdığını söyledi.

Birleşik Krallık hükümetinin, Türk sınır güçlerine düzensiz göçmenlerin geçişini engellemeleri için 3 milyon sterlin (87 milyon 384 bin lira) fon verdiği iddia edildi.

Guardian’ın bilgi edinme hakkın yasası çerçevesinde elde ettiği resmi belgelere göre, 2019’dan bu yana Londra yönetimininin Türkiye’ye yaptığı ödeme miktarı düzenli olarak artış gösterdi.

2019’da Türk polisi ve sahil güvenlik birimlerinin sınır güvenliği eğitimi için 14 bin sterlin (407 bin lira) ödeyen Birleşik Krallık makamları, 2021-2022’de eğitim ve ekipman desteği için 425 bin sterlinlik (12 milyon 374 bin lira) fon sağladı.

Bu rakamın bu yıl, göçmenlerin geri dönüşü ve entregrasyonu masraflarını da içerek şekilde 3 milyon sterline yükseltildiği ifade edildi.

Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye aktarılan ödemenin resmi kalkınma yardımı bütçesinden harcandığı ve İstihbarat Direktörlüğü’ne bağlı Uluslararası Operasyonlar ofisi aracılığıyla ödemenin yapıldığı belirtildi.

Polise yapılan ödemenin dışında, Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı’nın Haziran 2022’de İran sınırında görev yapan emniyet güçlerine 9 araç teslim ettiği bilgisi de haberde yer aldı. Araçlar, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği tarafından Van Valiliği’ne resmi törenle verilmişti.

Guardian’a konuşan Uluslararası Operasyonlar biriminden bir kaynak, Türkiye’nin son 2-3 yılda Birleşik Krallık hükümeti için öneminin arttığını ve artık sınır güvenliği için stratejik önem taşıdığını söyledi.

Kaynak, “Yerel yetkililere uzmanlığımızı sunuyor ve yasadışı göçmenlerle kaçakçıların birlikte hareket ettiğini düşündüğümüz rotaları kanıtlarıyla birlikte gösteriyoruz. Biz onlara, ‘Bu kaçakçıların ve yasadışı göçmenlerin Birleşik Krallık’a gelmek için kullandıkları rota, durdurmak için daha fazlasını yapmamız gerekir” diyoruz. Türk hükümeti de bize, ‘Bunu yapabilmek için şunlara ihtiyacımız var’ diyor. Biz de fonluyoruz” diye konuştu.

Kaynak ayrıca, “Yerel güçlere herhangi bir hedef koyma eğiliminde değiliz ancak onlara, ‘X bölgesinde sınır güvenliğini artırmaya ihtiyacımız var’ dediğimizde Türkiye, ‘Sınırdaki güvenlik güçlerini artırmak için Y’ye ihtiyacımız var’ diye yanıt verebiliyor. Biz de bunu yapmaları için yardımcı oluyoruz” ifadelerini kullandı.

“Bu hükümet pis işlerini yapması için başkalarını fonluyor”

Göçmen hakları kurumu JCWI’in kampanya direktörü Mary Atkinson konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Türkiye-İran sınırı, Fransa sınırı veya Belçika sınırında, bu hükümet pis işlerini yapmasını için el altından başkalarını fonluyor. Aynı zamanda, buraya ulaşabilen az sayıda kişi için de yabancı düşmanı söyleminin dozunu artırıyor” diye konuştu.

Guardian’ın haberinde geçen yıl Türkiye-İran sınırında 238 bin 448 göçmeninin geri gönderildiği bilgisi paylaşıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Zengin Türklerin, Londra’daki Elit Muhitlerde Ev Satın Alımı Arttı

The Times’a göre zengin Türklerin Londra’daki elit muhitlerde ev satın almalarında bu yıl artış yaşanıyor. The Times’ın haberinde, isim verilmeden Londra’da bazı Türk zenginlerine son olarak yapılan on milyonlarca sterlinlik emlak satışlarından örnekler de verildi.

Gazeteye konuşan emlak şirketi Blue Book’un kurucusu Lindsay Cuthill Türk zenginlerin özellikle seçimlerin yapıldığı dönemlerde Londra’nın pahalı muhitlerinden nakitle emlak satın aldığını ifade ederek “İstikrarsızlık genellikle finansal olarak hızlı düşünmeyi teşvik ediyor” dedi.

Birleşik Krallık merkezli The Times gazetesinin haberine göre zengin Türklerin Londra’daki elit muhitlerde ev satın almalarında bu yıl artış yaşanıyor.

Gazeteye konuşan bir emlak şirketi yöneticisi Becky Fatemi “Londra’da tipik olarak Ortadoğu, Asya ve ABD’li yatırımcıları görüyoruz ama bu yıl bir ulus alışılmadık derecede aktif olarak öne çıkıyor: Türkiye’den alıcılar…” dedi.

The Times’a göre Londra’nın kuzeyi ve güneydoğusunda on yıllardır gelişen Türk, Kürt ve Kıbrıslı topluluklarına son iki-üç yılda, “servetlerini yatıracakları istikrarlı bir yer arayan İstanbul’un paralı seçkinleri” de katıldı.

Gazeteye konuşan emlak şirketi Black Brick’ın kurucusu Camilla Dell, TL’deki değer kaybı nedeniyle bazı Türklerin Londra’da sadece ev kiralamaya gücünün yettiğini ancak zenginlerin paralarını ülke dışına çıkarmaya hevesli olduğunu söyledi. Dell “Birçok Türk Erdoğan ne kadar uzun süre iktidarda kalırsa ülke ekonomisinin o kadar kötüye gideceğinden korkuyor. Onun bu durumu tersine çevirebileceğine ilişkin umutlarını kaybettiler” dedi.

Zengin Türklerin Londra’da genellikle Birleşik Arap Emirlikleri, Güneydoğu Asya ve son zamanlarda Rusya’dan alıcıların tercih ettiği prestijli semtlere rağbet ettiği belirtilen haberde “Geçen yıl Knightsbridge, Mayfair, South Kensington ve Belgravia’daki en büyük emlak anlaşmalarından bazılarının arkasında Türk girişimciler vardı” ifadelerine yer verildi.

Hepsiburada’nın kurucusu Hanzade Doğan Boyner’in Belgravia’da geçen yaz 27 milyon sterline altı yatak odalı Viktorya tarzı bir malikane satın aldığı da kaydedilen haberde, isim verilmeden Londra’da bazı Türk zenginlerine son olarak yapılan on milyonlarca sterlinlik emlak satışlarından örnekler de verildi.

Gazeteye konuşan emlak şirketi Blue Book’un kurucusu Lindsay Cuthill Türk zenginlerin özellikle seçimlerin yapıldığı dönemlerde Londra’nın pahalı muhitlerinden nakitle emlak satın aldığını ifade ederek “İstikrarsızlık genellikle finansal olarak hızlı düşünmeyi teşvik ediyor” dedi.

Paylaşın

The Times’dan Dikkat Çeken “Kemal Kılıçdaroğlu” Analizi

Dünya basını, 14 Mayıs Pazar günü yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor.

Son olarak Birleşik Krallık’ın en önemli yayın kuruluşlarından The Times, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ilişkin bir analiz yayınladı. The Times gazetesi Nevşehir Hacıbektaş’a giderek nabız yokladı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ başlığıyla geçtiğimiz hafta paylaştığı videonun ardından Hacıbektaş’a giden Hannah Lucinda Smith, “Kılıçdaroğlu bir tabuyu yıktı” diye yazdı.

“Sünni seçmen artık Erdoğan’ı daha seküler bir vizyon sunan rakibi karşısında kurtarmaya yetmeyecektir” ifadelerine yer verilen analizde, şöyle devam edildi: “Kılıçdaroğlu, sosyal medya videosunda bu konuyu gündeme getirdi. Ana akım medya bunu görmezden gelirken, video Twitter’da 30 milyon görüntülendi.”

“Son 20 yılda Erdoğan, kendisini Anadolu toplumunun dokusuna yerleştirmek için tarikatları ve refah bölüşümünü kullandı” denilen “Rakip hacı, Erdoğan’ın muhafazakarlar üzerindeki hakimiyetini azaltıyor” başlıklı analizde, ‘Alevi mahallelerin ihmal edildiği’ belirtildi: “Yardımlar, AK Parti’ye oy veren, büyük ölçüde nüfusun muhafazakar Sünni olduğu bölgelere yönlendiriliyor. Muhalefete oy verme eğilimindeki Alevi mahalleleri ihmal ediliyor.”

‘Zorlu  bir mücadele ile karşı karşıya olduklarını’ söyleyen CHP Nevşehir İl Başkanı Tayfun Ceyhan, “Vatandaş korkuyor, çok korkuyor. Sokağa çıktığımızda bizimle konuşmaya çekiniyorlar” dedi ve şöyle devam etti: “İşlerini kaybedeceklerini veya bulamayacaklarını düşünüyorlar. İnsanların hapse girdiğini görüyorlar. Gazeteciler, politikacılar… Son on yıldır bu tek parti devletine dönüşüyor.”

Gazeteye konuşan Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Nezir Akyesilmen de, Erdoğan’ın ‘Sünni seçmene güvendiğini’ söyledi: “Birçoğunu kamuda üst düzey pozisyonlara yerleştiriyor. Ve bu döngü tekerrür ediyor.”

Adana Üniversitesi’nden Volkan Ertit ise şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan, özellikle 2010’lu yıllardan itibaren daha dindar bir nesil ve toplum yetiştirmek için aktif bir politika izledi. Bu politikalardan bazıları kesinlikle ona oy veren dini grupları memnun etmek içindi. Ancak geldiğimiz noktada yeni neslin Erdoğan’ın istediği gibi dönüşmediğini düşünüyorum.”

“Tek liderle yirmi yıl çok fazla” diyen Hacıbektaş’ta çalışan bir taksici, “Ekonomi kötü. Yeni fikirleri olan birine ihtiyacımız var” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

G7’de Moskova’ya Yardım Edenlere “Yüksek Bir Bedel” Ödetme Sözü

Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada’dan oluşan G7, Rusya’ya yönelik sert yaptırımların arttırılması ve uygulanması konusunda kararlı olduklarını duyurdu.

G7’i oluşturan ülkelerin liderlerinin gelecek ay Japonya’nın Hiroşima kentinde düzenlenecek zirvede bir araya gelmesi bekleniyor.

Japonya’da yapılan dışişleri bakanları toplantısında, Moskova’ya yardım edenlere “yüksek bir bedel” ödetme sözü verildi.

G7’nin uyarısı, Çin Savunma Bakanı’nın Rusya ile ilişkilerde “yeni bir dönemi” işaret ederek siyasi ve güvenlik işbirliğini derinleştirme sözü vermesinden bir gün sonra geldi.

Birçok ülkenin Rusya ile ticari bağlarını korumak istemesi ve Batı’nın eylemlerine şüpheyle yaklaşması nedeniyle Moskova’ya karşı uygulanan yaptırımların etkisiz kaldığı eleştirisi yapılıyor.

Dışişleri Bakanları yayınladıkları bildiride, üçüncü ülkelerin yaptırımları delmesini engellemek için çabalarını iki katına çıkarma sözünü verdiğini duyurdu.

Açıklamada,”Rusya’ya yönelik yaptırımların yoğunlaştırılması, koordine edilmesi ve tam olarak uygulanması konusundaki kararlılığımızı sürdürüyoruz” denildi. Ayrıca Ukrayna’nın kendini savunması için “ne kadar sürerse sürsün” destek verileceği belirtildi.

Bildiride, “Rusya’nın sivillere ve kritik sivil altyapıya yönelik saldırıları gibi savaş suçları ve diğer zulümlerin cezasız kalması söz konusu değil” ifadesine yer verildi.

Uzmanlar, yaptırımların Rusya ekonomisini felce uğrattığını ifade ederken, IMF Şubat ayında, Rusya’nın 2023 yılında resesyona girmeyeceğini öngörmüştü.

Toplantıda Rusya’nın Belarus’a nükleer silah yerleştirme tehdidi “kabul edilemez” ve “sorumsuz nükleer retorik” olarak değerlendirildi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın taktik nükleer silahlarının Belarus’ta konuşlandırılacağını söylemişti. AB’nin dış politika şefi Joserp Borrel, Moskova’nın bu hamlesini “Avrupa güvenliğine yönelik bir tehdit” olduğunu kaydetti.

G7’nin toplantısında, Tayvan’a yönelik tehditlere devam eden Çin ve nükleer denemelere devam eden Kuzey Kore eleştirildi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Birleşik Krallık’ta Yaklaşık Yarım Milyon Kişi İş Bıraktı

İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ta kamu işçilerinin de aralarında bulunduğu yarım milyon kişi, iyileştirilmiş çalışma şartları için greve gitti. Grev en az son 10 yılın en büyük ve kapsamlı grevi olma özelliği taşıyor.

Öğretmen, devlet memuru, demiryolu ve otobüs görevlisi ve üniversite çalışanı yüzbinlerce kişi seslerini duyurmak için Parlamento meydanına yürüdü. Ülkede, birçok sendika grev hareketlerini birleştirme kararı almıştı.

azı sendikaların tarihlerinde ilk defa ya da onlarca yıldır ilk kez iş bırakma kararı aldığı ülkede, 300 bin öğretmen, 100 bin devlet memuru, 70 bin üniversite çalışanı ve 100 bin makinist bugün iş bıraktı. Bugün greve katılanlar şu şekilde:

– İngiltere ve Galler’de yaklaşık 100 bin öğretmenin ve okullardaki yardımcı personelin bugün greve çıkması bekleniyor. Grevin 26 bin okuldan 23 binini etkilemesi öngörülüyor.

– İskoçya’da çok sayıda öğretmen işi bırakıyor

– Birleşik Krallık çapında 150 üniversitede binlerce kişinin greve katılması bekleniyor.

– Toplamda 124 bakanlık ve hükümet departmanında çalışan yaklaşık 100 bin devlet memuru da ücret ve çalışma koşulları sebebiyle grevde.

– İngiltere’de çok sayıda makinist işi bırakıyor.

– Başkent Londra’da bazı otobüs şoförleri de grevde.

Yetersiz ücret artışları, artan fiyatlar

Yıllık tüketici enflasyonunun Eylül 2022’de yüzde 11,1 ile son 41 yılın en yüksek seviyesini gördüğü ülkede son aylarda devam eden grevlerin en önemli nedenlerinden biri, ücret artışı tekliflerinin tüketici fiyatlarında görülen bu artışın gerisinde kalması olarak gösteriliyor.

Mali Çalışmalar Enstitüsüne’ne göre öğretmenlerin maaşları 2010-2022 yılları arasında reel olarak ortalama yüzde 11 azaldı. Sendikaların hesaplamalarına göre ise bu oran gerçekte yüzde 23.

İngiltere ve Galler’de 2022 yılında öğretmenler yalnızca yüzde 5 zam alırken Kuzey İrlanda’da bu oran yüzde 3,2’de kalmıştı.

İngiltere’de, demiryolu çalışanlarının ücret, iş güvenliği ve çalışma koşulları sebebiyle katıldığı grev, ülke genelinde büyük ulaşım sıkıntılarına neden olmaya devam ediyor.

İngiltere’nin başkenti Londra’da grev sonucunda raylı sistem ulaşım servislerinin bir kısmı askıya alınırken bir kısmı aralıklı olarak hizmet veriyor.

İngiltere’nin başkenti Londra’nın simgelerinden olan Big Ben saat kulesinin önünde toplanan Kamu ve Ticari Hizmetler Sendikası (PCS) üyeleri de ücretler, emekli maaşı ödemeleri, iş güvenliği ve işten çıkarma süreçlerinde yaşanan mağduriyetleri protesto etti.

Hükümet, grev hakkını kısıtlamaya hazırlanıyor

Öte yandan, Birleşik Krallık’ta grevleri kısıtlayan yasa tasarısı dün (31 Ocak) Avam Kamarası’ndan geçmişti.

Bazı sektörlerdeki grevler sırasında minimum düzeyde hizmet sağlanmasını öngören ve Avam Kamarası’nda 246’ya karşı 315 oyla kabul edilen tasarı, Lordlar Kamarası’nın da onayı halinde yasalaşacak.

Tasarı, aralarında demiryolları ve acil durum hizmetleri gibi alanlarda grevler sırasında bazı çalışanların işbaşı yapmalarını, bunu reddedenlerin işten atılabilmelerini öngörüyor. İngiltere, İskoçya ve Galler’de geçerli olması öngörülen tasarıda, bakanlara itfaiye, ambulans ve demiryolu hizmetlerinde minimum düzeyde hizmet verilmesini zorunlu kılma yetkisi veriliyor.

Birleşik Krallık’ta enflasyon ve grevler

İngiltere’de enflasyon, enerji ve gıda fiyatları öncülüğünde yükselişini sürdürerek Eylül 2022’de yıllık yüzde 11,1 ile son 41 yılın zirvesine ulaşmıştı. Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) verilerine göre, yıllık tüketici enflasyonu Aralık 2022’de gerileyerek yüzde 9,2 oranında ölçüldü.

Enflasyonun son yılların en yüksek seviyelerde izlediği ülkede, enflasyon altında teklif edilen maaş zamları nedeniyle son aylarda farklı sektörlerde çok sayıda işçi sendikası toplu grev kararları aldı.

Grev kararı alanlar arasında metro çalışanları, otobüs şoförleri ve UBER sürücüleri, öğretmenler, liman işçileri, ceza avukatları, sağlık çalışanları, temizlik işçileri, havacılık ve posta servisi çalışanları yer alıyor.

Ülkede hemşireler 15 Aralık 2022’de sendika tarihinde ilk kez greve giderken, grev kararlarının yanı sıra hayat pahalılığı ve kemer sıkma politikalarını protesto eden binlerce kişi de başkent Londra başta olmak üzere ülke genelinde sıklıkla gösteriler düzenliyor.

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Krizler Zenginlere Yaradı

Birleşik Krallık merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, iki yılda dünyada yaratılan 26 trilyon dolarlık yeni zenginliğin yüzde 63’ünün dünyanın “süper zengin” yüzde 1’lik kesimine gittiğini açıkladı.

Oxfam, dünyadaki milyarderlerin servetinin her gün ortalama 2,7 milyar dolar arttığını ortaya koydu. Oxfam, bu bağlamda dünyadaki en zenginlere yönelik yeni vergiler getirilmesi çağrısında bulundu.

Oxfam, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) İsviçre’nin Davos kasabasında bugün başlayacak zirvesi öncesinde, “En Zenginlerin Hayatta Kalması” başlıklı bir politika belgesi yayınladı.

Oxfam’ın politika belgesi, dünyanın en zengin yüzde birinin 2 sene içinde dünyada yaratılan tüm yeni zenginliğin üçte ikisine sahip olduğunu gösterdi.

Buna göre, COVID-19’un pandemi ilan edildiği 2020’den 2021 yılının sonuna kadar dünyada 26 trilyon ABD doları değerinde yeni zenginlik yaratıldı. Bu zenginliğin yüzde 63’ü dünyanın en zengin yüzde birine gitti.

Oxfam verileri ayrıca dünyadaki milyarderlerin servetinin her gün ortalama 2,7 milyar dolar arttığını ortaya koydu.

Oxfam’ın politika belgesine göre, dünyanın en az kazanan yüzde 90’ına mensup bir kişinin küresel yeni servetten elde ettiği her 1 ABD dolarına karşılık her bir milyarder yaklaşık 1,7 milyon dolar servet elde etti.

“Zenginlerden daha çok vergi alın” çağrısı

Politika belgesinde dünyadaki durumla ilgili değerlendirmelerini de paylaşan Oxfam, ilk defa bir çeyrek yüzyılda hem aşırı servette hem de aşırı yoksullukta dünya çapında bir artış yaşandığı uyarısını yaptı.

Oxfam, bu bağlamda dünyadaki en zenginlere yönelik yeni vergiler getirilmesi çağrısında bulundu.

The Guardian’ın aktardığına göre, Oxfam Büyük Britanya Genel Müdürü Danny Sriskandarajah, “Mevcut ekonomik gerçeklik, temel insan hakları değerlerine bir hakaret. Aşırı yoksulluk, 25 yılda ilk defa artıyor ve bir milyara yakın kişi açlık çekiyor. Ancak, milyarderler için her gün bir bolluk” dedi:

“Çoklu krizler, milyonlarca insanı uçurumun kenarına iterken liderlerimiz problemlere çözüm bulmakta başarısız oluyor. Hükümetler, azınlığın kazanılmış hakları için hareket etmeyi bırakmalı.

“Pek çok ülkede en fakir insanların süper zenginlerden çok daha fazla vergi verdiği bir sistemi nasıl kabul edebiliriz? Hükümetlerin süper zenginlerden artık daha fazla vergi alması gerekiyor.”

Davos zirvesi öncesi iklim protestoları

Öte yandan, Davos’ta bugün başlayacak zirve öncesinde dün (15 Ocak) Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve iklim krizi protestoları vardı.

Davos’taki Postane Meydanı’nda düzenlenen protestolarda ellerinde WEF ve iklim krizine yönelik farklı dillerde eleştirel pankart ve dövizler taşıyan aktivistler, bu konuda adım atmayan hükümetleri eleştirdi.

Davos zirvesini eleştiren “Strike WEF” isimli oluşumun üyesi Gianna Catrina, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine yaptığı açıklamada, WEF’i son iki yıldır olduğu gibi bu yıl da protesto ettiklerini anlattı:

“Biz, küresel ekonominin elitlerini protesto etmek için buradayız. Çünkü şu anda bir ekolojik kriz yaşanıyor ve bu da mevcut ekonomik sistem tarafından körükleniyor.”

Strike WEF oluşumunun bir diğer üyesi Claudio Bernard da dünkü protestoyu WEF ile ilgili sorunları ortaya koymak ve bu organizasyona neden karşı olduklarını göstermek için düzenlediklerini aktardı.

Bernard, “WEF, güçlü ve zengin insanlarca oluşturulmuş bir yapı. Geri kalan insanlar dışarıda kalıyor” dedi.

“Parçalanmış Bir Dünyada İşbirliği”

Bu yıl “Parçalanmış Bir Dünyada İşbirliği” temasıyla 53.’sü düzenlenecek WEF’te liderlere “dünyanın karşı karşıya olduğu krizleri birlikte ele alma ve koordineli eylem planı geliştirme” çağrısı yapılacak.

İsviçre’nin Davos kasabasında bugün başlayıp 20 Ocak’a kadar sürecek olan, birçok ülkenin ve uluslararası organizasyonun lideri ile iş dünyası temsilcilerinin yer alacağı forum, 130 ülkeden 50’si devlet/hükümet başkanı olmak üzere 2 bin 700’den fazla katılımcıyı bir araya getirecek.

Forum kapsamında ekonomi başta olmak üzere Rusya-Ukrayna Savaşı, COVID-19 salgını, teknoloji, enerji, iklim değişikliği, sağlık, göç ve uluslararası kriz konuları oturumlarda öne çıkacak başlıklar olacak.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

İskoçya’nın ‘Bağımsızlık Referandumu’ Reddedildi

Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi, İskoçya Özerk Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuna ilişkin başvurusunu karara bağladı. İskoçya’nın Birleşik Krallık parlamentosunun izni olmadan ikinci bir bağımsızlık referandumu düzenleme talebini değerlendiren Yüksek Mahkeme, talebi oybirliğiyle reddetti.

Mahkeme Başkanı Robert Reed, yaptığı açıklamada, “İskoçya’nın, ikinci bir referandumun Birleşik Krallık parlamentosu ile ilgili olmadığı yönündeki iddiası”nı reddetti ve referandumun sadece “hukuki etkisinin değil, maddi etkisinin” de dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Reed, İskoçya’ya öz yönetim hakkı veren Anayasal düzenlemeye göre İskoçya parlamentosunun yetkilerinin sınırları olduğunu ve iki ülke arasındaki birliğin kaderine ilişkin konularda Londra’daki Birleşik Krallık parlamentosuna verilmiş olan yetkileri kullanamayacağına hükmetti:

“İskoçya parlamentosu, İskoçya’nın bağımsızlığı konusunda bir referandum için yasama yetkisine sahip değil.”

“Mahkeme kararına saygı duyuyorum”

İskoçya Özerk Yönetimi Başbakanı Nicola Sturgeon karardan sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hayal kırıklığına uğramış olsam da Yüksek Mahkeme kararına saygılıyım. Mahkeme yasa yapmaz, sadece yorumlar” dedi:

“İskoçya’ya Londra’nın onayı olmadan kendi geleceğini belirleme hakkı vermeyen bir yasa, Birleşik Krallık’ın gönüllü bir ortaklık olduğu fikrinin gerçek dışı olduğunu ortaya koyuyor ve bağımsızlık talebini güçlendiriyor.”

Ne olmuştu?

Nicola Sturgeon, 10 Ekim’de yaptığı açıklamada, İskoçya’nın bağımsızlığını kazanması için ikinci bir referandumun, Yüksek Mahkemenin lehte karar vermesi halinde 19 Ekim 2023’te yapılabileceğini duyurmuştu.

Birleşik Krallık parlamentosundan izin alınmasını zorunlu kılan yasaya karşı mahkemeye başvuran Sturgeon, Yüksek Mahkemenin İskoçya parlamentosunun referandum düzenlemeye yönelik yetkisinin olup olmadığını değerlendireceğini aktarmıştı.

2014 yılındaki referandumdan ret kararı çıkmıştı

İskoç Ulusal Partisi, 18 Eylül 2014’te yapılan referandumda İskoçya halkı yüzde 55’le bağımsızlığı reddetmiş olsa da Brexit’in durumu değiştirdiğini ve yeni bir referanduma ihtiyaç olduğunu savunuyor.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkma kararı aldığı Brexit referandumunda İngiltereli yurttaşların aksine yüzde 62 ile karşı oy kullanan İskoçya halkı, istemedikleri halde AB’den çıkarıldıklarını söylüyor.

Ancak, yeni bir bağımsızlık referandumu düzenlemek için Birleşik Krallık Parlamentosundan izin alınması gerekiyor. Öte yandan, Muhafazakar Partinin çoğunluğu elinde bulundurduğu 650 üyeli parlamentodan böyle bir izinin çıkmasının imkan dahilinde olmadığı tahmin ediliyor.

Bu nedenle bağımsızlık yanlılarının alternatif yollar deneyebileceği değerlendiriliyor. Bu seçeneklerden birini, Birleşik Krallık Parlamentosundan izin alınmasını zorunlu kılan yasaya karşı mahkemeye gitmek oluşturuyor. Diğer bir yol ise merkezi hükümete rağmen referanduma gitmek ve olumlu sonuç çıkması halinde tek taraflı bağımsızlık ilan etmek.

Brexit’e karşı oy

İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya’dan oluşan Birleşik Krallık’ta, Haziran 2016’da yapılan AB referandumunda yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile AB’den çıkma kararı alınmıştı. Referandumda İngiltere ve Galler “evet”, İskoçya ve Kuzey İrlanda ise “hayır” oyu vermişti.

İngiltere’nin AB ile vardığı Brexit anlaşmasıyla Kuzey İrlanda’ya ayrıcalıklı bir konum verilerek, fiili AB üyesi olarak kalmasına yol açan düzenleme yapılmış fakat İskoçya, İngiltere ile aynı koşullarda 31 Ocak’ta AB’den resmen ayrılmıştı.

(Kaynaak: Bianet)

Paylaşın

Kraliçe 2. Elizabeth, Resmi Törenle Toprağa Verildi

Kraliçe 2. Elizabeth, İngiltere’nin başkenti Londra’da gerçekleştirilen resmi cenaze töreninin ardından toprağa verildi. Törene kraliyet ailesinin yanı sıra çok sayıda devlet başkanı ve hükümet temsilcisi de katıldı. Törende Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu temsil etti.

14 Eylül’den bu yana Westminster Salonu’nda halkın ziyaretine açık olan cenaze, bu sabah erken saatlerde ziyaretlere kapatıldı. Kraliçe’nin tabutu, Westminster Salonu’ndan top arabası üzerine cenaze töreninin yapılacağı Westminster Kilisesi’ne götürüldü.

Tabuta Kraliçe’nin çocukları eşlik ederken onların ardında ise Prens William, Harry ve 2. Elizabeth’in diğer torunları vardı. Westminster Kilisesi’ndeki tören başladı. Töreni kilisenin rahibi David Hoyle yürüttü.

Kraliçe’nin tabutu, Westminster Salonu’ndan top arabası üzerine cenaze töreninin yapılacağı Westminster Kilisesi’ne götürüldü. Tabuta Kraliçe’nin çocukları eşlik ederken onların ardında ise Prens William, Harry ve 2. Elizabeth’in diğer torunları vardı.

Aynı zamanda 2. Elizabeth’in 1953 yılındaki taç giyme törenine ev sahipliği yapmış olan ve Kraliçe’nin Prens Philip ile evlendiği kilise olan Westminster Kilisesi’ndeki devlet törenine 2 bin kişi katıldı.

İngiltere Başbakanı Liz Truss, törendeki kısa konuşmasında, İncil’den alıntı yaptı. Canterbury Başpiskoposu da konuşmasında, “dünyada çok az liderin, Kraliçe’ye duyulduğunu gördükleri sevgiyle karşılandığını” ifade etti.

Westminster Kilisesi’ndeki cenaze töreni Türkiye saatiyle 14:00’te sona erdi. Ardından ülke genelinde 2 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ulusal marşın okunmasının ardından buradaki tören Kraliçe’ye bağlı gayda çalan bir müzisyenin yaktığı ağıtla sona erdi.

Törenin ardından Kraliçe 2. Elizabeth’in üzerinde tacının yanı sıra çiçeklerin bulunduğu tabutu, Hyde Park’ın girişindeki Wellington Arch’a, oradan da defnedileceği Windsor’a götürdü.

Buradaki geçit törenin ardından ise Windsor Kalesi’ne getirilecek olan Kraliçe 2. Elizabeth, kaledeki St. George Şapeli’ne nakledilecek ve özel aile töreniyle defin işlemi burada gerçekleşti.

Kraliçe’nin cenazesi için düzenlenen dini tören sırasında Avrupa’nın en uzun süre tahtta kalan hükümdarı Danimarka Kraliçesi II. Margrethe, kıtanın en yeni hükümdarı Kral Charles’ın tam karşısında oturuyordu.

Kraliçe Margrethe ve II. Elizabeth birbirlerine çok düşkündüler. Danimarka Kraliçesi bu yıl tahtta 50’inci yılını kutluyor ancak arkadaşının ölümü nedeniyle geçen hafta sonu kutlama planlarını değiştirdi.

Törendeki diğer yabancı kraliyet üyeleri arasında Bhutan Kralı ve Kraliçesi, Japonya İmparatoru ve İmparatoriçesi, Belçika Kralı Philippe ve Kraliçesi Mathilde, Hollanda Kralı Willem-Alexander ve Kraliçesi Maxima ve İspanya Kralı Felipe ve Kraliçesi Letizia yer alıyordu.

Kraliçe 2. Elizabeth’in cenaze törenin 500 devlet ve hükümet başkanı davet edilmişti. Törene katılmak isteyen liderlerden özel uçak kullanmayarak ticari uçakla Londra’ya gelmeleri istendi. Liderlere ayrıca ülkelerine ait resmi araçları kullanamayacakları ve cenaze töreninin gerçekleşeceği Westminster Kilisesi’ne toplu olarak otobüsle götürülecekleri söylendi.

İngiltere’nin diplomatik ilişki kurmadığı Suriye, Venezuela ve Afganistan, askeri junta yönetimindeki Myanmar, Rusya ve Belarus liderleri 2. Elizabeth’in cenaze törenine davet edilmedi.

Paylaşın