Fatih Erbakan’dan ‘TV Yasağı’ Açıklaması: Talimat Yukarıdan

Bingöl’de halka seslenen Yeniden Refah Lideri Fatih Erbakan, “Bütün gazeteciler, anketçiler, televizyoncular hatta rakip siyasi partidekiler dahi gece gündüz bizi konuşuyor. ‘Anadolu’da, sahada en güçlü rüzgar Yeniden Refah Partisi rüzgarıdır’ diyor. Televizyonlar bizi çıkartamıyorlar neden çünkü ambargo var. Talimat var” dedi ve ekledi:

“Yeniden Refah Partisi adayları ve Genel Başkanı televizyonlara çıkamıyor. Yasak konulmuş. Gece gündüz Yeniden Refah’tan konuşuyor, stratejisinden bahsediyor. Yeniden Refah Partisi temsilcisini davet edemiyor, ‘siz ne diyorsunuz sizinle ilgili konuşuyoruz, size cevap hakkı doğdu, sizin adınız geçti’ bunu diyemiyor. Bizzat yukarılardan talimat gitmiş ve bugün gazetelere televizyonlara bugün Yeniden Refah Partisi’nin Genel Başkanı ve adaylarının çıkabilmesi mümkün değil.”

Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, yerel seçim çalışmaları kapsamında gittiği Bingöl’de düzenlenen mitingde halka seslendi. Erbakan, konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Diyorlar ki efendim Yeniden Refah Partisi bize kaybettiriyor. Ya size biz kaybettirmiyoruz, size kaybettiren İsrail’le ticarete devam etmeniz. Size kaybettiren 22 yıldır borç faiz zam vergi ekonomisidir. Size kaybettiren emekli asgari ücretle dar gelirliyi içine düşürdüğünüz durumdur. Size kaybettiren 22 senedir uyguladığınız belediyecilik anlayışınızdır. Biz size kaybettirmiyoruz. Siz bu yanlışlardan dönmediğiniz için milletimiz Yeniden Refah’a koşuyor ve Yeniden Refah inşallah gümbür gümbür iktidara doğru yürüyor.

“Bizzat yukarılardan talimat gitmiş”

Bütün gazeteciler, anketçiler, televizyoncular hatta rakip siyasi partidekiler dahi gece gündüz bizi konuşuyor. ‘Anadolu’da, sahada en güçlü rüzgar Yeniden Refah Partisi rüzgarıdır’ diyor. Televizyonlar bizi çıkartamıyorlar neden çünkü ambargo var. Talimat var. Yeniden Refah Partisi adayları ve Genel Başkanı televizyonlara çıkamıyor. Yasak konulmuş. Gece gündüz Yeniden Refah’tan konuşuyor, stratejisinden bahsediyor.

Yeniden Refah Partisi temsilcisini davet edemiyor, ‘siz ne diyorsunuz sizinle ilgili konuşuyoruz, size cevap hakkı doğdu, sizin adınız geçti’ bunu diyemiyor. Bizzat yukarılardan talimat gitmiş ve bugün gazetelere televizyonlara bugün Yeniden Refah Partisi’nin Genel Başkanı ve adaylarının çıkabilmesi mümkün değil. Buradan Bingöl’den bunu ilan ediyorum. Televizyonlara çıkmamızı engelleyebilirler ancak milletimizin gönlüne girmemizi engelleyemeyecekler.”

Paylaşın

AK Parti’de Kadro Değişimi: 6 İl Başkanlığına Atama

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Adana, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Hakkari ve Şanlıurfa il başkanlıklarına yeni atamalar yapıldı. Seçimler sonrası AK Parti’de farklı tarihlerde 15 yeni il başkanı atanmıştı.

Haber Merkezi / AK Parti Teşkilat Başkanlığının sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Adana İl Başkanlığına Ozan Gülaçtı, Bingöl İl Başkanlığına Yılmaz Seven,

Bitlis İl Başkanlığına Kadir Köstekçi, Çankırı İl Başkanlığına Koray Erdoğan, Hakkari İl Başkanlığına vekaleten görev alan Zeydin Kaya, Şanlıurfa İl Başkanlığı’na vekaleten görev alan Ali İhsan Delioğlu’nun atandığı belirtildi.

Seçimlerden sonra, farklı tarihlerde olmak üzere, Tokat, Osmaniye, Gaziantep, Kilis, Ardahan, Kayseri, Samsun, Malatya, Adıyaman, Erzincan, Kars, Kırıkkale, Muğla, Niğde ve Uşak il başkanlıklarına yeni atamalar yapılmıştı:

Tokat İl Başkanlığına Ali Özer, Osmaniye İl Başkanlığına Servet Alibekiroğlu, Kayseri İl Başkanlığına Fatih Üzüm, Samsun İl Başkanlığına Mehmet Köse, Gaziantep İl Başkanlığına Murat Çetin, Kilis İl Başkanlığına Zihni Serhan Diyarbakırlı, Ardahan İl Başkanlığına Ersin Yılmaz,

Malatya İl Başkanlığına Namık Gören, Adıyaman İl Başkanlığına Emrah Erkan Bulucu, Erzincan İl Başkanlığına Mehmet Cavit Şireci, Kars İl Başkanlığına Muammer Sancar, Kırıkkale İl Başkanlığına Engin Pehlivanlı, Muğla İl Başkanlığına Gültekin Akça, Niğde İl Başkanlığına Mustafa Özdemir, Uşak İl Başkanlığına Himmet Yaşar.

14 ve  28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde başarılı olamayan il ve ilçe başkanlarının değişeceği kulislere yansımıştı.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’nden 24 Yıl Sonra “Yaşam Hakkı İhlali” Kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM), 24 yıl önce “terörist” denilerek öldürülen iki gencin dosyasında “yaşam hakkı ihlali” kararı verdi.  Mahkeme, ayrıca zaman aşımı nedeniyle düşürülen davada başvurucuların ailelerinden her birine 390 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Kararda, soruşturmada yapılan eksikliklere de dikkat çekildi. Savcılığın ölenlerin üzerinde bulunduğu belirtilen silahlarda parmak izi incelemesi yapmadığı, atış artığının tespit edilmesi için ölenlerden ve polislerden el svapları almadığına dikkat çekilen kararda, ölenlerin otopsisinin ve giysileri üzerinde de inceleme yapılmadığı belirtildi.

Cesetlerin karakol bahçesine getirildikten sonra savcıya haber verildiği anlatılan kararda, yine delillerin olaya karışan görevlilerin katılımı olmadan toplanmamasının soruşturmada çok ciddi eksikliklerin ortaya çıkmasına neden olduğu kaydedildi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre; Anayasa Mahkemesi (AYM), Bingöl’ün Genç ilçesinde 1999 yılında “çatışma” adı altında “terörist” denilerek 19 yaşındaki Mehmet Eliveren ile 17 yaşındaki lise öğrencisi yeğeni Yılmaz Eliveren’in öldürülmesine ilişkin olayda “yaşam hakkının ihlal edildiğine” hükmetti. Mahkeme, ayrıca zaman aşımı nedeniyle düşürülen davada başvurucuların ailelerinden her birine 390 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Kararında savcılık soruşturmasına eleştiriler yönelten AYM, “olayın tüm yönleriyle aydınlatılması bakımından gerekli ve yeterli düzeyde, makul sürat ve özende yürütüldüğünden söz edilemeyeceği” görüşüne yer verdi. AYM, yerel mahkemenin olayı “kasten öldürme” değil, “taksirle öldürme” suçu olarak görmesi ve dosyayı zaman aşımı nedeniyle düşürmesine ilişkin ise bir değerlendirme yapmadı.

AYM’ye taşınan olay neydi?

AYM’nin kararında yer alan bilgilere göre, 17 Nisan 1999 tarihinde saat 21:00 sıralarında devriye görevi yapan Bingöl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekât Şube Müdürlüğü ekipleri, Genç ilçesinde “teröristlerin sızdığı” ihbarını aldı. İlçe girişinde korucuların uzun namlulu tüfekle ateş etmesi üzerine polisler, kendilerine yaklaşan ve ellerinde noktalayıcı lazer ışıkları olduğu öne sürülen amca Mehmet Eliveren ve ile yeğeni Yılmaz Eliveren’e ateş ederek iki gencin ölümüne sebep oldu.

Dragon model zırhlı araçtan açılan ateş sonucu Mehmet Eliveren’in bacağı diz altından koptu. Savcıların olay yerinde yaptığı keşif sırasında olay yerinde kalaşnikof tüfeklere ait boş kovan, el bombası pimi, kaleşnikof tüfek ve iki el bombası ele geçirildi.

Polislerin hazırladığı olay yeri inceleme tutanağında ise ihbar üzerine bölgeye hareket edildiği, arama tarama yapılırken mezarlığın yüksek kesimlerinden önce iki adet el bombası atıldığı, ardından uzun namlulu silahlarla ateş edildiği öne sürüldü. Bu sırada bir polisin bacağından hafifçe yaralandığı anlatılan tutanakta, 20 dakika süren çatışmada “iki örgüt mensubunun ölü olarak ele geçirildiği”, yanlarında ise birer adet Rus tipi el bombası bulunduğu kaydedildi.

“Olay yerine polisler silah bıraktı”

2010 yılında Taraf Gazetesi’nde yer alan bir haber üzerine yeniden soruşturma başlatan başsavcılık, olayla ilgili tanıkları dinlendi. Tanık olarak dinlenen G.K. adlı kişi, ölenleri köylüleri olmaları nedeniyle tanığını, Mehmet Eliveren’in asker malzemesi satan bir dükkân işlettiğini, ilçe emniyet amiri A.K. ile Eliveren’in aralarının çok iyi olduğunu anlattı. Ancak olaydan iki gün önce ikili arasında iş yerinde tartışma yaşandığını belirten tanık, tutanaklara göre sanık A.K.’nin Mehmet Eliveren’e olan 8 bin dolarlık borcunu ödemediğini söyledi.

Soruşturma kapsamında 2012 yılında dinlenen güvenlik görevlisi gizli tanık M. ise dikkat çekici bir ifade verdi. İfadesinde 1998 yılı Mayıs-Haziran aylarında Genç ilçesine bağlı Yerlikaya köyünde PKK üyelerine yapılan operasyonda 5 örgüt mensubunun “ölü ele geçirildiğini” kaydeden gizli tanık, burada bir samanlıkta çok sayıda kaleşnikof marka tüfek ve Rus yapımı el bombası bulunduğunu söyledi.

Bunlardan bir kısmının Bingöl Jandarma Alay Komutanlığı’na teslim edildiğini belirten tanık, davanın sanıklarından komiser A.K.Ç’nin talimatıyla bir adet biksi, altı kaleşnikof tüfek, iki adet dürbün, 20’ye yakın Rus yapımı el bombasının “yanlışlıklarda kullanılmak üzere” şube mühimmat deposuna konulduğunu öne sürdü. Gizli tanık M. iki gencin öldürüldüğü operasyonda olay yerinde bulunan bir kaleşnikof tüfek ve iki el bombasının da olaydan sonra depodan alınarak olay mahalline bırakıldığını kaydetti.

Olay sırasında ilk ateşi ellerinde kaleşnikof olan korucuların başlattığını anlatan tanık, bu sırada özel harekât polislerinin karşılarında “terörist unsur varmış gibi” olaya müdahale ettiğini, iki gencin türbeye benzer yerde yanlışlıkla öldürüldüğünü anlattı. Tanık, gençlerden birinin üzerinde hâlâ okul kravatı olduğunu, olay yerine gelen savcının kasıtla “bari şu kravatı alın” dediği söyledi.

Savcılık, Özel Harekât Şube Müdürlüğü’ne yazı yazarak kayıt dışı mühimmat olup olmadığını sordu. Emniyet ise kayıt dışı mühimmat bulunmadığını öne sürdü. Bu arada savcılık, ölen iki gencin örgüt üyesi olduğuna ilişkin bir delil olmadığına karar verdi.

Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı ise 2013 yılında soruşturmayı tamamlayarak özel harekat polisleri A.K. A.K.Ç. M.Y., B.G. ve M.A hakkında tasarlayarak öldürme, tehdit, resmi evrakta sahtecilik suçlarından iddianame düzenleyerek dava açtı.

İddianamede, özel harekât polislerinin devriye görevi yaptığı sırada ilçe girişinde pusu görevi yapan korucuların kaleşnikof tüfekle ateş ettikleri anlatıldı. Bunun üzerine polislerin teyakkuza geçtikleri ifade edilen iddianamede, “maktulleri ellerinde noktalayıcı lazer ışıkla yaklaşmaları üzerine ateş ederek öldürdükleri, bu kişilerin terörist olmadıklarını anlayınca da sorumluluktan kurtulmak için cesetleri yakında bulunan mezarlığa götürdükleri” vurgulandı.

Şüphelilerden K.Ç.’nin daha önce ele geçirilen ancak kayıtlara geçirilmeyen bir kaleşnikof tüfek ve iki adet el bombasını getirerek tüfek ile ateş ettiği, bu tüfek ve el bombalarını maktullerin yanına koydukları, gerçeğe aykırı tutanak hazırladıkları vurgulandı. Olay sırasında sağ kasığından şarapnel parçası nedeniyle yaralandığı öne sürülen polisin hastaneden aldığı raporun da sahte olduğu belirtildi.

2016’da davayı sonlandıran mahkeme, sanıkların suçunu kasten öldürme değil, taksirle öldürme suçu olarak değerlendirdi. Sanıkların gerekli özen ve dikkati göstermeden terörist sanılarak maktulleri öldürdüklerini savunan mahkeme, taksirle öldürme suçundan ise zaman aşımı süresinin dolması nedeniyledavanın düşmesine karar verdi. Yargıtay da bu kararı onadı. Bingöl Emniyet Müdürlüğü Disiplin Kurulu, zamanaşımı nedeniyle polisler hakkındaki dosyası işlemden kaldırdı.

Bunun üzerine 2019 yılında dosya AYM’ye taşındı. Yüksek Mahkeme, yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar vererek 12 başvurucuya 390 biner TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Kararda, sanıklar hakkında zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesi kararının vahim sonuçlar doğuran eylemlerinin kamu makamlarınca hiçbir koşulda hoş görülmeyeceğini göstermediği, cezasızlık açısından yeterli olmadığı vurgulandı.

Soruşturmada eksik yapılan işlemler

Kararda, soruşturmada yapılan eksikliklere dikkat çekildi. Savcılığın ölenlerin üzerinde bulunduğu belirtilen silahlarda parmak izi incelemesi yapmadığı, atış artığının tespit edilmesi için ölenlerden ve polislerden el svapları almadığına dikkat çekilen kararda, ölenlerin otopsisinin ve giysileri üzerinde de inceleme yapılmadığı belirtildi.

Cesetlerin karakol bahçesine getirildikten sonra savcıya haber verildiği anlatılan kararda, yine delillerin olaya karışan görevlilerin katılımı olmadan toplanmamasının soruşturmada çok ciddi eksikliklerin ortaya çıkmasına neden olduğu kaydedildi.

Mahkeme, soruşturma ve kovuşturmanın 20 yıl 5 ay 22 günde tamamlanmasını da makul bulmadı. Kararda, “Tüm bu değerlendirmeler sonucunda soruşturmanın olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız şekilde maddi gerçeğin açığa çıkarılması, ölümle sonuçlanan olayın tüm yönleriyle aydınlatılması bakımından gerekli ve yeterli düzeyde, makul sürat ve özende yürütüldüğünden söz edilmeyecektir” denildi.

Paylaşın

Doğu Ve Güneydoğu’daki 15 Barodan Provokasyonlara Karşı Tedbir Alınması Çağrısı

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, aralarında Diyarbakır, Mardin ve Van barosunun da olduğu 15 baro provokasyonlara karşı tedbir alınması çağrısı yaptı.

15 baro tarafından yapılan açıklamada, “Seçim sürecinin güvenilirliğini ve kamuoyunun sürece duyduğu güveni artırmak için tüm yetkilileri, Anayasa ve yasalarla tanımlanan sınırlar çerçevesinde görevlerinin gereklerini yerine getirmeye davet ediyor; tüm siyasetçileri, toplumsal gerginliğe sebep olacak propaganda dilinden uzak durmaya davet ediyoruz.

Seçimin bir demokrasi şöleni olduğunu hatırlatıyor; tüm yurttaşların, hiçbir ayrımcılığa uğramadan, seçme ve seçilme hakkını daha etkin ve daha eşit kullanabilmesi için ilgili kamu görevlilerinden gerekli önlemleri almasını talep ediyoruz.” ifadelerine yer verildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’da yaptığı konuşma sırasında taşlı saldırıya uğramasının ardından Doğu ve Güneydoğu’daki 15 baro provokasyonlara karşı tedbir alınması çağrısı yaptı.

Ağrı, Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli ve Van Baroları adına yapılan ortak yazılı açıklamada, seçim propagandalarının yoğunlaştığı bir dönemde; dün Erzurum’da yaşananların seçim süreci ve güvenliği açısından endişelere yol açtığı belirtildi.

VOA Türkçe’den Mahmut Bozarslan’ın aktardığına göre, provokasyonlara karşı gerekli önlemlerin alınması çağrısı yapılan açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

“Seçim sürecinin güvenilirliğini ve kamuoyunun sürece duyduğu güveni artırmak için tüm yetkilileri, Anayasa ve yasalarla tanımlanan sınırlar çerçevesinde görevlerinin gereklerini yerine getirmeye davet ediyor; tüm siyasetçileri, toplumsal gerginliğe sebep olacak propaganda dilinden uzak durmaya davet ediyoruz.

Seçimin bir demokrasi şöleni olduğunu hatırlatıyor; tüm yurttaşların, hiçbir ayrımcılığa uğramadan, seçme ve seçilme hakkını daha etkin ve daha eşit kullanabilmesi için ilgili kamu görevlilerinden gerekli önlemleri almasını talep ediyoruz.”

Paylaşın

12 Baro Başkanına ”Pençe -Kılıç” Soruşturması

TSK’nin, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine 20 Kasım’da düzenlediği ve ”Pençe -Kılıç” adı verilen herakatının barış zeminine zarar verdiğini savunan ortak bir yazılı açıklayan 12 baro başkanı hakkında soruşturma açıldı.

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Adalet Bakanlığı’nın izin vermesi halinde baro başkanlarının ifadelerinin alınabileceğini söyledi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Ağrı, Batman, Bingöl, Tunceli, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Şırnak ve Van Baro başkanları hakkında soruşturma açtı.

Haklarında soruşturma açılan 12 baro başkanı TSK’nin, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine 20 Kasım’da düzenlediği ve ”Pençe -Kılıç” adı verilen herakatının barış zeminine zarar verdiğini savunan ortak bir yazılı açıklama yayınlamışlardı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu, ortak açıklamada ismi geçen 12 baro başkanı hakkında “Türk Ceza Kanununun 301. maddesi kapsamında “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını aşağılama” suçu şüphesiyle soruşturma açıldı.

“Her koşulda barışı savunmalıyız” başlığıyla yayınlanan ortak açıklamada barolar, Kürtlerin yoğun yaşadığı alanlara askeri operasyonlar düzenlemenin sorunu derinleştirdiğini belirterek asıl yapılması gerekenin toplumun her kesimiyle barışmak olduğu ifade edilmişti.

Açıklamada, hükümete barışçıl siyasi çözümler araması çağrısı yapılmıştı.

BBC Türkçe’den Hatice Kamer’e soruşturma ile ilgili konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Adalet Bakanlığı’nın izin vermesi halinde baro başkanlarının ifadelerinin alınabileceğini söyledi.

”Kürt sorununun güvenlikçi politikalar ile çözülmeye çalışıldığı dönemlerde barışçıl çözümler için yapılan açıklamalar bu tür soruşturmalar ile neticeleniyor. Daha önce de baromuz hakkında defalarca soruşturma açılmıştı. Açılan bu soruşturmalar da devletin bu dönem izlediği politikalardan bağımsız değil.”

Benzer açıklamalar nedeniyle daha önce başlatılan farklı soruşturmaların Baro yönetimine açıldığını hatırlatan Eren, ”Bu sefer soruşturmayı sadece benim adıma açmışlar” dedi.

Nahit Eren hakkında 301’nci maddeden açılmış devam eden dört ayrı soruşturma var.

Irak’ın kuzeyinde, Duhok vilayetinin Zaho ilçesinde, Perek adındaki tatil beldesine düzenlenen ve 9 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili açılan yapılan açıklamayla ilgili Diyarbakır Barosunun 11 kişilik yönetim kurulu üyelerinin tamamına soruşturma açılmıştı.

Paylaşın

HDP Karlıova İlçe Binasına Silahlı Saldırı: 1 Gözaltı

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Bingöl’ün Karlıova İlçe Örgütü binasına gece saat 02.00 sıralarında silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıyı düzenleyen Tanju Bingöl’ün gözaltına alındığı belirtildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Karlıova İlçe Örgütü binasına gece saat 02.00 civarında silahlı saldırı düzenlendi.

Saldırıda, binaya iki el ateş edildiği ve kurşunların ilçe örgütünün içerisine isabet ettiği belirtildi.

HDP’liler, sabah saatlerinde parti binasına geldi. HDP’lilere aktarılan bilgiye göre saldırıyı düzenleyen Tanju Bingöl’ün gözaltına alındığı belirtildi.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan HDP İlçe Eşbaşkanı Yılmaz Bülbül, İlçe binasına gece yarısı silahlı saldırı olduğunu ve 2 kurşunun içeriye isabet ettiğini söyledi.

Yapılan saldırıyı kınayan Yılmaz Bülbül, olayla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını ifade etti.

HDP Bingöl İl Örgütü, Karlıova ilçe binasına yönelik silahlı saldırıyı yaptığı basın açıklamasıyla kınadı.

HDP Karlıova ilçe binası önünde yapılan açıklamaya il ve ilçe yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı.

Açıklamada konuşan İlçe Eşbaşkanı Yılmaz Bülbül, Türkiye’nin seçim sürecine girmesiyle birlikte HDP’ye yönelik büyük bir provokasyon örgütlendiğini söyledi.

Dün gece saat 00.40’ta gerçekleştirilen silahlı saldırıda doğrudan parti binalarının hedef alındığını söyleyen Bülbül, “Bu saldırı demokrasiye, insan haklarına, halkların kardeşliğine yapılan bir saldırıdır. Bu tür saldırılar partimizi şeffaf siyaset yapma ısrarından asla alıkoyamayacaktır. Bu alçakça saldırıyı ve provokasyonu lanetliyor ve kınıyoruz. Tüm Kanireş halkımızı demokratik siyaset etrafında birlik olmaya davet ediyoruz,” dedi.

Açıklama “Baskılar bizi yıldıramaz”, ” Direne direne kazanacağız” sloganlarıyla sonlandırıldı.

Paylaşın

Cumartesi Anneleri: 12 Eylül’de Kaybettiklerimiz İçin Adalet Sağlanmıyor

Cumartesi Anneleri/İnsanları, adalet arayışlarının 911. haftasında 12 Eylül 1980’de gözaltında kaybedilen ve katledilenleri andı. Haftanın açıklamasını, Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren okudu.

Eren, “12 Eylül Askeri Darbesi yüzleşilmemiş, hesaplaşılmamış, yaraları sarılmamış toplumsal travmalarımızdan biri olarak kalmaya devam etti” dedi ve ekledi:

“Kars’ta Cemil Kırbayır ve Mahmut Kaya, Bingöl’de Hüseyin Morsümbül, Ankara’da Nurettin Öztürk, Yalova’da Zeki Altunbaş, İstanbul’da Hayrettin Eren, Nurettin Yedigöl, Süleyman Cihan, Mustafa Hayrullahoğlu ve Maksut Tepeli 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedildiler.

Süleyman Cihan’ın işkence ile öldürülen bedenine 3 ay sonra, Mustafa Hayrullahoğlu’nun işkence ile öldürülen bedenine 5 ay sonra ‘kimliği meçhul kişi’ olarak gömüldükleri kimsesizler mezarlığında ulaşıldı. Diğerlerinin mezarları ise hala gizleniyor.

“Veysel Güney’in mezarı gizleniyor”

“12 Eylül rejiminde Antep’te Veysel Güney, İzmir’de İlyas Has idam edildi. Onların bedenleri ailelerine teslim edilmedi, mezar yerleri açıklanmadı. İlyas Has’ın mezarına 28 yıl sonra ulaşılabildi. Veysel Güney’in mezarı ise hâlâ gizleniyor.

Tanıklara rağmen, belgelere rağmen, Adli Tıp raporlarına rağmen, TBMM raporuna rağmen tüm hukuki yollarını kullanmamıza rağmen 42 yıldır 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilen insanlarımız için adalet sağlanmıyor. 12 Eylül’ün gözaltında kayıpları inkâr eden ve kaybedenleri cezasız bırakan zihniyeti bugün de sürüyor.

“12 Eylül’ü yaşatanları affetmeyeceğiz”

12 Eylül Askeri Darbe’sinin 42.yılına girerken bir kez daha ’12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilen insanlarımızı unutmadık! Onları kaybedenleri, kaybedenleri cezasızlıkla koruyanları, 12 Eylül zihniyetini yaşatanları affetmeyeceğiz! 12 Eylül’le yüzleşme ve hesaplaşma talebimizden vazgeçmeyeceğiz’ diyoruz.

12 Eylül rejimi anayasası, yasaları, kurumları ve zihniyetiyle bugün de devam eden eşitlik, özgürlük ve demokrasi karşıtı bir düzen yarattı. 12 Eylül’ü aşmak ancak bütün bir 12 Eylül anlayışıyla, anayasası, yasaları ve kurumlarıyla yüzleşmek, hesaplaşmakla mümkündür. Bu yüzden herkesi 12 Eylül’le yüzleşmek ve hesaplaşmak konusunda talepkâr olmaya çağırıyoruz.”

Paylaşın

Bingöl: Azizan Şehitliği

Azizan Şehitliği; Bingöl’ün Karlıova İlçesi Sudurağı Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Köy dolmuşları ile ulaşım mümkündür.

Azizan Şehitliği’nin 1916’da Ruslara karşı verilen muharebede şehit olan askerler anısına yapıldığı bilinmektedir.

1984 yılında Araştırmacı M. Beşir Aşan ve Suha Bulut tarafından incelenen anıt ile ilgili hazırlanan raporda şu bilgiler aktarılmıştır:

Karlıova ilçesine giderken yolun solunda yer almaktadır. Anıtın etrafları koruma duvarları ile çevrili olup, giriş kısmı kuzey yöndendir. Anıt 3 kademeli prizmatik bir kaidenin üzerinde yükselmektedir. Yüksekliği 4 metredir.

Abide kısmı dikdörtgen şeklinde olup, yukarıya doğru konik bir biçim almaktadır. Kesme taştan yapılmıştır. Üstünde de taş bir küre bulunmaktadır. Abidenin ön yüzünde bulunan levhada 1916 şehitlerine saygı ibaresi yer almaktadır.

49. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı sorumluluğunda olan anıt, 1982 ve 2000’li yıllarda onarımdan geçirilmiştir. Bingöl’deki tarihi yapılar içerisinde en iyi korunan yapılardan biridir.

Paylaşın

Bingöl: Kiğı Taş Mektep

Taş Mektep; Bingöl’ün Kiğı İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır. İlçe merkezindeki yapıya ulaşım kolaydır. Merkezden yürüme mesafesindedir.

Ön cephesi düzgün kesmetaş, yan cepheler moloz taşlardan yapılmıştır. Kareye yakın formda olup, kitabesine göre 1911 yılında yapılmıştır.

Bingöl genelindeki Geç Osmanlı-Erken Cumhuriyet Döneminin ender mimari örneklerinden olan bina, bugün konut olarak kullanılmaktadır.

 

 

Paylaşın

Bingöl: Mürsel Paşa Anıtı

Mürsel Paşa Anıtı; Bingöl’ün Kiğı İlçesine bağlı Çukurca Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Köy dolmuşları ile ulaşım mümkündür.

Anıt kitabesinden anlaşıldığına göre 1916 Rus Muharebeleri esnasında ölen şehitlerin anısına dikilmiştir. Anıtın takriben yüksekliği 4 metredir. Zemini beton sıvayla sıvanmıştır. Kaide kısmı dört çıkıntı halinde kademelidir. Ön ve arkasında ileriye doğru iki çıkıntı vardır. Öndeki çıkıntıda güzel bir hatla yazılmış yer yer dökülmüş on beş satırlık bir Osmanlıca yazı vardır.

Kitabenin üstünde etrafında iki defne dalı bulunan Ay-Yıldız motifi yer almaktadır. Üstünde taş küre bulunan dikdörtgen biçimli yekpare kesmetaştan ibaret olan abide kısmı anıtın kaidesi üzerine oturtulmuştur. Abide kısmın ön yüzünde kılıç ve tüfek motifleri çapraz şeklinde işlenmiştir. Arka kısımda beş satırlık Osmanlıca ile yazılmış anıt kitabesi vardır.

Paylaşın