Ankara: Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Anadolu Medeniyetleri Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Atpazarı Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Toplu taşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güneydoğu kıyısında yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı binasından oluşmaktadır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han’dır.

Mahmut Paşa Bedesteni’nin Fatih dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kurşunlu Han’ın ise Fatih dönemi baş vezirlerinden Mehmet Paşa’nın İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki imaretine vakıf olarak yaptırılmıştır.1881 yılındaki yangından sonra terk edilen her iki yapı daha sonra Atatürk’ün isteği ile Anadolu’dan toplanan eserleri sergilemek amacıyla uzun yıllar süren yenileme çalışmaları sonucunda müzeye dönüştürülmüştür.

Bedestenin orta bölümünde yer alan kubbeli mekânın büyük bir kısmının onarımının 1940 yılında bitirilmesi ile eserler, yerleştirilmeye başlanmış, 1943 yılında binaların onarımı devam ederken, orta bölüm ziyarete açılmıştır. Müze yapısı 1968 yılında son şeklini almıştır. Bugün idari bina olarak kullanılan Kurşunlu Han’da araştırmacı odaları, kütüphane, konferans salonu, laboratuvar ve iş atölyeleri yer almakta, Mahmut Paşa Bedesteni ise teşhir salonu olarak kullanılmaktadır.

Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde 68 Müze arasında birinci seçilerek “Avrupa’da Yılın Müzesi” unvanını elde etmiştir.

Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Anadolu arkeolojik eserleri Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.

Paleolitik Çağ Bölümü

Anadolu’da günümüzden önce 1.000.000’da başlayıp, 11.000 yıl önce son bulan Paleolitik Çağ; Alt, Orta, Üst ve Epipaleolitik olmak üzere dört döneme ayrılır.

Henüz üretimi bilmeyen Paleolitik Çağ insanları, yaşadıkları ortamda bulunan yabani sebze, meyve ve kökler ile avlandıkları hayvanları tüketerek beslenmişlerdir. Hayvanları avlamada ve bitki köklerini toplamada taştan yaptıkları aletleri kullanmışlardır.

Paleolitik’ten Neolitik’e geçişte yer alan Epi-paleolitik Dönem, mikrolitik aletlerle karakterizedir. Mikrolitik olarak adlandırılan minik taş aletler, silah olarak kullanılmıştır. Kuvars, çakmaktaşı ve radyolaritten yapılmış yontma taş aletleri ve çekirdekleri bu bölümde görebilirsiniz.

Neolitik Çağ Bölümü

MÖ 10.000 ve 5.500 tarihleri arasında Çanak-Çömleksiz ve Çanak-Çömlekli Neolitik olarak iki dönemden oluşan bu çağ, müzede Çatalhöyük ve Hacılar eserleri ile temsil edilmektedir.

Avcılık ve toplayıcılığın yanı sıra ilk üretimci köy hayatının başladığı Neolitik Çağ’da tarım başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiştir. Belirli bir uzmanlık gerektirecek insan ve hayvan figürinleri, süs eşyaları, kemik, çakmaktaşı ve obsidiyen aletlerle birlikte pişmiş toprak ve taş kapları da bu bölümde görebilirsiniz.

Çatalhöyük’te bulunan ve dünyanın ilk şehir planı olma özelliğini taşıyan duvar resminde, birbirine bitişik düzende dörtgen yapılardan oluşan köyün arkasında volkanik Hasan Dağı’nın tasvir edildiği düşünülmektedir.

Kalkolitik Çağ Bölümü

MÖ 5.500-3.000 tarihleri arasında köyden kentleşmeye doğru giden süreci anlatan Kalkolitik Çağ, Anadolu’nun bölgesel farklılık gösteren sosyo-ekonomik yapısını yansıtan kültür çeşitliliğini içermektedir.

Yönetici sınıfı ve zanaatkarların ortaya çıktığı Kalkolitik Çağ için en önemli değişim, maden işçiliğinin başlamasıdır. Köyler giderek kalabalıklaşmış, tarım ve hayvancılığın yanı sıra dokumacılık ve seramik üretimi artmıştır.

Bu bölüm ağırlıkla Hacılar olmak üzere, Canhasan, Tilkitepe, Alacahöyük, Alişar ve Karaz eserlerinden oluşmaktadır. Hacılar’ın iyi pişirilmiş, perdahlı, kırmızı astarlı, zengin geometrik desenli kaplarını, Canhasan’ın bakırdan asa başını, özel mülkiyet düşüncesinin geliştiğini gösteren Alişar’ın metal ve taş mühürlerini Kalkolitik Çağ bölümünde görebilirsiniz.

Erken Tunç Çağı Bölümü

MÖ 3000-1950 yıllarına tarihlenen bu dönem müzede; Alacahöyük, Horoztepe, Eskiyapar, Karaoğlan, Ahlatlıbel, Beycesultan, Karataş-Semayük, Hasanoğlan başta olmak üzere Türkiye’nin bir çok yöresindeki Erken Tunç Çağı merkezinden gelen eserlerle temsil edilmektedir.

Kent devletlerinin kurulması ile köy hayatı kentlere taşınmış, yerel beylikler kurulmuştur. Bakıra kalay katılması ile tuncun elde edilmesi, yüksek ısıdaki ateşte erimesi ve soğuyunca yeniden katılaşmasının fark edilmesi ile madencilik hayatın her alanında etkili olmuştur.

Bu bölümde Alacahöyük ve Horoztepe Kral Mezarları ile Eskiyapar yerleşim alanında tunç, altın, gümüş gibi madenlerden yapılmış dini törensel objeler, kolye, bilezik, taç kemer tokası, iğne gibi takılar ve madeni kapları görebilirsiniz. Horoztepe ve Hasanoğlan heykelcikleri de bu bölümdeki eserler arasında yer almaktadır.

Asur Ticaret Kolonileri Bölümü

MÖ 2. binin başında Anadolu’da Asur Ticaret Kolonileri Dönemi yaşanmıştır. Yaklaşık 200 yıllık bir süreyi kapsayan bu dönem, Anadolu’da Orta Tunç Çağı’nın da başlangıcıdır.

Ticaret yapmak amacıyla Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar, Sümerlerden öğrendikleri ve kullandıkları çivi yazısını da beraberinde getirmişler ve Anadolu’da yazılı tarih başlamıştır.

Kültepe, Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında bulunmuş olan pişmiş toprak ve taş kaplar, mühürler ve mühür baskıları, heykelcikler, kurşun tanrı –tanrıça figürinleri ve taş kalıpları, kozmetik kutuları, altın eşya ve takılar, tunç aletler ve silahlar bu bölümde görülebilir.

Anadolu’nun en eski yazılı belgeleri olan Kültepe tabletleri, riton olarak adlandırılan hayvan biçimli törensel kaplar, Kaniş Kralı Anitta’ya ait çivi yazılı tunç hançer, Acemhöyük’te bulunmuş olan fildişi kutu özellikle görülmesi gereken eserlerdir.

Hitit Bölümü

MÖ 1750-1200 yılları arasında Anadolu’da hüküm süren Hitit Devleti, Anadolu’nun merkezi sistemle idare edilen ilk devletidir.

Temeli Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’ne dayanan Hitit sanatı, büyük bir imparatorluğun kazanımları ile zenginleşmiş ve Anadolu dışındaki uygarlıklarda benzeri bulunmayan özgün bir sanattır.

Başkent Boğazköy, İnandık, Eskiyapar, Alacahöyük, Alişar, Ferzant, Maşathöyük önemli Hitit merkezleridir.

Hitit kabartmalı vazo geleneğinin en güzel örneklerinden olan İnandık vazosu, fildişi, altın ve tunçtan yapılmış tanrı ve tanrıça heykelcikleri, büyük boyutlu hayvan biçimli törensel kaplar, çivi yazılı kil tabletler, Hitit kral ve kraliçelerine ait mühür baskılarının yanı sıra Anadolu’daki tek örnek olan tunç tablet, Mısır kraliçesi Naptera tarafından Hitit kraliçesi Puduhepa’ya yazılmış dostluk mektubu bu bölümde özellikle görülmesi gereken eserlerdir.

Frig Bölümü

Bu bölümde MÖ 1200 yılında Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra hemen hemen tüm kültür öğelerinde köklü değişikliklerin fark edildiği eser grupları sergilenmektedir.

Yüzyıllardır Anadolu’da süregelen eser geleneğinin değişmesi, Anadolu’ya gelen yeni bir topluluğun da işaretidir.

Seramik formlarında ve süsleme sanatındaki farklılığın yanı sıra Friglerin özellikle maden ve ahşap işçiliğinde ne denli ileri bir düzeyde oldukları görülmektedir. Bu bölümde ağırlıklı olarak başkent Gordion Tümülüsleri olmak üzere Alişar, Boğazköy, Kültepe, Pazarlı ve Maşathöyük gibi merkezlerden gelen eserler sergilenmektedir.

Tunç kazanlar, hayvan başı şeklindeki situlalar, Friglere özgü fibulalar, omphaloslu phiale-göbekli taslar, ahşap servis masası ve hayvan biçimli minyatür oyuncaklar ile pişmiş toprak kaz biçimli ritonlar bölümün dikkat çeken eserleridir.

Urartu Bölümü

Bu bölümde MÖ 900-600 tarihleri arasında Doğu Anadolu’da kurulan Urartu Devleti’ne ait Van-Altıntepe, Ağrı-Patnos, Erzincan- Altıntepe, Van-Toprakkale, Muş-Kayalıdere ve Adilcevaz ile Giyimli köyünden bulunan eserler sergilenmektedir.

Urartu Bölümünde; tunçtan ve fildişinden yapılmış mobilya aksamları ve süsleri, tunç kemerler, adak levhaları, gümüş ve tunç iğneler, fibulalar, bilezikler, çeşitli taşlardan yapılmış kolyeler, süs eşyaları, çeşitli kap örnekleri, koşum takımları, savaş aletleri ve demirden yapılan tarım aletlerini görebilirsiniz. Altıntepe kazılarında bulunan ve bu bölümde sergilenen, yüzden fazla fildişi plakanın birleşmesinden oluşmuş yatar vaziyetteki aslan, Ön Asya’nın fildişinden yapılmış en büyük aslan heykelciğidir.

Taş Eserler Salonu

Hitit İmparatorluk Dönemi Alacahöyük kabartmaları (M.Ö. 14. yüzyıl), Geç Hitit Beylikleri Dönemi ortostatları (MÖ 1200-700), Malatya, Kargamış, Sakçagözü, Zincirli gibi beyliklerden gelen eserlerle, Frig kabartmaları (MÖ 1200-700) ise Ankara civarında bulunmuş olanlar ile temsil edilir.

Hitit sanatında heykeltıraşlık mimari ile kaynaşmıştır. Özellikle kapı girişleri yarı heykel biçimli hayvan kabartmaları ve anıtsal yapıların ön cephelerinin alt sıraları “ortostat” olarak adlandırılan kabartmalı taş bloklarla kaplanmıştır.

Friglerde ise kabartmalar mezar girişlerini süslemiştir. Elinde nar tutan ve boynuzlu “Tanrıça Kubaba” ortostatı ile Asur etkisinde yapılmış “Kral Mutallu” heykeli görülmesi gereken Geç Hitit eserlerindendir.

Paylaşın