ABD Ve Avrupa Birliği’nden İran’a Yeni Yaptırımlar

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB), geçen hafta sonunda İsrail’e saldırıda bulunan İran’a karşı yeni yaptırımları devreye sokmaya hazırlanıyor.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan yeni yaptırımların İran’ın füze ve insansız hava aracı programı ile birlikte, Devrim Muhafızları ve İran Savunma Bakanlığını da hedef alacağını söyledi. Sullivan, “Müttefiklerimiz ve ortaklarımızın da yakında kendi yaptırımlarını uygulamaya koyacaklarını tahmin ediyoruz” diye ekledi.

AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, bazı üye ülkelerin İran’a yönelik yaptırımların genişletilmesini talep ettiklerini söyledi. Josep Borrell, AB’nin yetkili mercilerine “yaptırımlarla ilgili gerekli çalışmaları başlatması” için bir talep göndereceğini ifade etti.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB), İsrail’e yönelik saldırısının ardından İran’a daha fazla yaptırım uygulamayı düşündüklerini açıkladı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Washington’un yaptırımlarının İran’ın füze ve insansız hava aracı (İHA) programını, İran Devrim Muhafızları’nı ve İran Savunma Bakanlığı’nı hedef alacağını duyurdu.

Açıklamasında, “Yeni yaptırımlar ve diğer önlemler, İran’ın askeri kapasitesini ve etkinliğini zayıflatmak ve sorunlu davranışlarının tamamınına engel olmak için aralıksız baskıyı devam ettirecek” diyen Sullivan, ABD’nin müttefikleri ve ortaklarının da benzer önlemler alacağını düşündüğünü dile getirdi.

ABD Hazine Bakanı Yellen, “Önümüzdeki günlerde İran’a karşı ek yaptırım önlemleri alacağımızı umuyorum” dedi. Yellen, “Yaptığım görüşmelerde, İran’ın terör finansmanını engellemeye yönelik tüm seçenekler masada olmaya devam ediyor” diye konuştu.

İran’ın petrol ihracatının da söz konusu yaptırımlar arasında olabileceğini kaydeden Yellen, bu konuyla ilgili olarak, “İran bir miktar petrol ihraç etmeye devam ediyor. Yapabileceğimiz daha fazla şey olabilir” ifadelerini kullandı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de İran’a yönelik yaptırımları genişletmek için çalışmalara başladıklarını kamuoyu ile paylaştı. Brüksel’de yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Borrell, hazırlanan yeni yaptırım paketinin, İran’ın Rusya’ya insansız hava aracı tedariğini de kapsayan silah ihracatına yönelik olacağını bildirdi.

Kendine bağlı yetkili kurumları, yeni yaptırımlarla ilgili çalışmalara başlamaları için görevlendireceğini ifade eden Josep Borrell, AB’ye üye ülkelerin İran’ın saldırısını bir kez daha kınadığını ve İsrail’in kendini savunma hakkını desteklediğini vurgulayarak, “Uçurumun kenarından uzaklaşmalıyız” dedi.

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, sosyal medya hesabında yaptığı bir paylaşımda yaptırımlarla ilgili mesajları memnuniyetle karşıladıklarını yazdı. İsrail, bazı ülkelere mektup göndererek İran’a yaptırım uygulamalarını ve Devrim Muhafızları’nı “terör örgütü” ilan etmelerini istemişti.

Mevcut yaptırımlar

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları nükleer kapasitesini, enerji ve savunma sektörlerini, hükümet yetkililerini, bankaları ve İran ekonomisini hedef alıyor. ABD, İran Atom Enerjisi Örgütü ve İran’ın nükleer programıyla bağlantılı olduğunu söylediği diğer şirketlerin yanı sıra İran Merkez Bankası da dahil olmak üzere düzinelerce bankaya yaptırım uyguluyor.

Washington ayrıca İran’ın enerji sektöründen elde ettiği geliri engellemek amacıyla Ulusal İran Petrol Şirketi ve Petrol Bakanlığı’nın yanısıra İran hükümet yetkililerini de hedef alıyor.

Paylaşın

“Biden, Netanyahu’ya “G.tün Teki” Dedi” İddiası

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan “g.tün teki” olarak bahsettiği ileri sürülürdü. Söz konusu iddialar yalanlandı:

“Başkan, Netanyahu ile hangi noktalarda aynı fikirde olmadığı konusunda netti ancak bu, kamuoyunda ve özelde onlarca yıldır devam eden saygılı bir ilişki.”

ABD Başkanı Biden’ın İsrail’e karşı söylemlerini artırmasına rağmen ‘önemli bir politika değişikliğine gitmeyi planlamadığını’ aktardı:

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; ABD Başkanı Joe Biden’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze’de aldığı kararlar nedeniyle ‘hayal kırıklığına uğradığı’ ve çevresi ile yaptığı görüşmelerde Netanyahu’dan ‘g.tün teki’ olarak bahsettiği ileri sürüldü.

Biden’ın, Tel Aviv yönetimine Gazze’de ateşkesi kabul etmesi için baskı uyguladığını söyleyen kaynaklara göre ABD Başkanı, ‘Netanyahu ile başa çıkmanın imkansız olduğunu’ da dile getirdi. NBC’ye konuşan kaynaklar, Biden’ın yakın zamanda en az üç kez Netanyahu’yu ‘g.tün teki’ olarak nitelendirdiğini söyledi.

Netanyahu’nun kalıcı ateşkese yanaşma konusundaki isteksizliğinin ‘hayal kırıklığı yarattığını’ belirten kaynaklar, iki lider arasındaki dinamiğin ‘bir dönüm noktasının eşiğinde’ olabileceğini de dile getirdi. ABD Başkanı’na yakın isimler, Biden’ın Netanyahu’ya kamuoyu önünde fazla sert davranmasının ‘ters etki yaratacağına inandığını’ da bildirdi.

İsmi açıklanmayan yetkililer, Biden’ın İsrail’e karşı söylemlerini artırmasına rağmen ‘önemli bir politika değişikliğine gitmeyi planlamadığını’ aktardı.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi ise söz konusu iddiaları reddetti. NBC’ye açıklama yapan konsey sözcüsü, “Başkan, Netanyahu ile hangi noktalarda aynı fikirde olmadığı konusunda netti ancak bu, kamuoyunda ve özelde onlarca yıldır devam eden saygılı bir ilişki” dedi.

Paylaşın

ABD, Suriye’nin Doğusunda İran Devrim Muhafızları’nı Vurdu

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanı Lloyd Austin, Suriye’nin doğusunda İran Devrim Muhafızları ve onların müttefiklerinin kullandığı bir silah deposunun vurulduğunu açıkladı.

Saldırının F-15 tipi iki savaş jetiyle düzenlendiğini ve bölgedeki ABD güçlerine düzenlenen son saldırılara yanıt niteliği taşıdığını belirten Bakan Austin “Eğer İran’ın vekillerinin ABD güçlerine saldırıları sürerse, vatandaşlarımızı korumak için ek adımlar atmakta tereddüt etmeyeceğiz” dedi.

Ayrıca ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada, ABD güçlerinin Suriye’de İran Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) ve bağlı gruplar tarafından kullanılan bir tesise hava saldırısı düzenlediğini açıkladı.

Açıklamada, “Saldırılardan sorumlu olanlara karşı halkımızı savunmak için gerekli tüm tedbirleri alacağız ve kendi seçtiğimiz yer ve zamanda karşılık vereceğiz” ifadeleri yer aldı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi saldırının Deyrezzor’da gerçekleştiğini ve İran destekli gruplar için faaliyet gösteren 9 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Pentagon (ABD Savunma Bakanlığı) Basın Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, 6 Kasım’daki günlük basın toplantısında,  Irak ve Suriye’de bulunan ABD ve koalisyon güçlerine yapılan saldırıların, hafta sonu yapılan son saldırılarla birlikte toplamının da 38’e çıktığı bilgisini vermişti.

ABD Ekim ayı sonlarında Suriye’nin doğusunda benzer hedeflere hava saldırısı düzenlemişti. Geçen haftalarda Irak ve Suriye’deki ABD güçlerine saldırılar yoğunlaşmıştı. ABD Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarına göre Ekim ayı ortası itibarı ile İran yanlısı milisler ABD üstlerine en az 40 saldırıda bulundu.

Bunların 22’sinin Irak’ta 18’i ise gerçekleşirken saldırılarda 45 ABD askeri yaralandı. İnsansız hava araçları ve roketlerle düzenlenen saldırıların başarılı olamadığı ve ABD askerlerindeki yaralanmaların ciddi olmadığı kaydedildi. ABD’nin Suriye’de 900, Irak’ta ise 2 bin 500 askeri konuşlu bulunuyor.

Irak’taki İran destekli grupların şemsiye örgütü “Irak’taki İslami Direniş” (El-Mukavemet’ul İslamiyye fi Irak),Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarına tepki olarak bölgedeki ABD üslerini hedef alacağını açıklamıştı.

Örgüt, 17 Ekim’de yaptığı bu açıklamanın ardından Irak, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Suriye’deki ABD üslerine yönelik roket ve kamikaze dron saldırıları yapmaya başlamıştı.

Paylaşın

ABD’den Türkiye, Çin Ve BAE Merkezli 130 Firma Ve Kişiyi Rusya Yaptırımı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Türkiye, Çin ve BAE merkezli 130 firma ve kişiyi Rusya yaptırımları listesine aldığını açıkladı. Türkiye merkezli Berk Türken ve firmaları yer alıyor.

ABD Hazine Bakanlığı, Türken’in yaptırımların arkasından dolanarak malları Türkiye’den Rusya’ya taşımak için ödemeleri ve nakliyeleri ayarladığını söyledi.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre; Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Ukrayna işgali  sonrası Rusya’nın askeri araç ve ekipmanlara erişimini engellemek amacıyla Türkiye, Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli 130 firma ve kişiyi yaptırım listesine aldığını açıkladı.

Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi tarafından uygulanan yaptırımlar, savaş alanında ihtiyaç duyulan ekipmanın tedarikinde Moskova’ya yardım ettiği iddia edilen tedarikçi ve nakliyeciler gibi üçüncü taraf firmalar ve kişileri hedef alıyor.

Buna ek olarak Dışişleri Bakanlığı da, Rusya’nın enerji üretimi ile metal ve madencilik sektörünü hedef alan diplomatik yaptırımlar uyguladı.

Perşembe günü açıklanan yaptırımların hedefinde Rus istihbaratıyla bağlantılı olduğu iddia edilen Türk uyruklu Berk Türken ve firmaları yer alıyor.

ABD Hazine Bakanlığı, Türken’in yaptırımların arkasından dolanarak malları Türkiye’den Rusya’ya taşımak için ödemeleri ve nakliyeleri ayarladığını söyledi.

Havacılık ekipmanı, veri aktarımı için makineler sevk ettiği iddia edilen bir dizi Birleşik Arap Emirlikleri firmasına da yaptırım uygulandı.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli ARX Financial Engineering adlı şirket ise, yaptırım altındaki Rus bankası VTB Bank’tan Rus rublesi gönderilip ABD dolarına çevrilmesinde rol oynadığı gerekçesiyle yaptırıma uğradı.

Paylaşın

Altı Ülkeden İsrail’e Destek: Meşru Müdafaa Hakkı

Her geçen gün daha da şiddetlenen ve bölgesel bir çatışmaya dönüşme ihtimalinin tartışıldığı Filistin – İsrail savaşının 17. gününde Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere liderleri ortak açıklama yaparak bir kez daha İsrail’e ve İsrail’in meşru müdafaa hakkına desteklerini bildirdiler.

Haber Merkezi / ABD Başkanı Joe Biden, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak imzalarıyla yayımlanan ortak açıklamada, iki rehinenin serbest bırakılmasının memnuniyetle karşılandığı, diğer rehinelerin de derhal serbest bırakılması istendi. Açıklamada İsrail’den de uluslararası hukuka saygı göstermesi istendi, İsrail sivilleri korumaya davet edildi.

Beyaz Saray’ın internet sayfasında yer alan ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Liderler İsrail’e ve terörizme karşı kendini savunma hakkına desteklerini yinelerken sivillerin korunması da dâhil olmak üzere uluslararası insan hukukuna saygı gösterilmesi çağrısında bulundu.

Liderler iki rehinenin serbest bırakılmasını memnuniyetle karşıladı ve kalan tüm rehinelerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Başta Gazze’den ayrılmak isteyenler olmak üzere bölgedeki vatandaşlarına yardım konusunda yakın koordinasyon içinde olacaklarını taahhüt ettiler.

Liderler Gazze Şeridi’nde ihtiyaç sahibi Filistinlilere ilk insani yardım konvoylarının ulaşmasını memnuniyetle karşıladı ve insani ihtiyaçların karşılanması için gerekli gıda, su, tıbbi malzeme ve diğer yardımlara sürekli ve güvenli erişimin sağlanması amacıyla bölgedeki ortaklarıyla koordinasyonu sürdürme taahhüdünde bulundular.

Liderler, çatışmanın yayılmasını önlemek, Ortadoğu’da istikrarı korumak, siyasi bir çözüm ve kalıcı barış için çalışmak üzere bölgedeki kilit ortaklar da dâhil olmak üzere yakın diplomatik koordinasyonu sürdürme taahhüdünde bulundu.”

Gazze’de 320 nokta vuruldu

Öte yandan İsrail ordusunun yaptığı açıklamaya göre son bir günde Gazze’deki 320 nokta vuruldu. İsrail, Hamas altyapısının hedef alındığını, tünel ve operasyon merkezlerinin vurulduğunu iddia etti. Gece boyunca ve sabah erken saatlerde devam eden saldırılarda uyarı yapılmadan evlerin de vurulduğu öne sürüldü.

Hamas’ın liderlik yaptığı Gazze’deki içişleri bakanlığı ise gece düzenlenen saldırılarda çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini ve yaralandığını aktardı. Hamas daha sonra yaptığı açıklamada 60 kişinin öldüğünü belirtti.

Sabah erken saatlerde Gazze’deki hastanelerin yakınlarında da patlamaların yaşandığı kaydedildi. Filistin İçişleri Bakanlığı ise İsrail’in Gazze’de düzenlediği iki ayrı hava saldırısında 27 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İsrail, Gazze’nin etrafına tank ve asker yığdı

İsrail, Hamas’ı “yok etmeyi” amaçlayan kara harekâtı için Gazze’nin etrafına tanklar ve askerler yığdı.

Hafta sonu Washington, bölgedeki ABD çıkarları için önemli bir risk uyarısı yaptı ve gelişmiş hava savunma sistemlerinin yeni bir konuşlandırmasını duyurdu. Bu adım İsrail-Hamas savaşının daha geniş bir Orta Doğu çatışmasına dönüşebileceği korkusuna neden oldu.

Pentagon, İran’a bağlı güçlerin saldırılarını caydırmaya yardımcı olmak için iki uçak gemisi, destek gemileri ve yaklaşık 2,000 deniz piyadesi de dahil olmak üzere önemli miktarda deniz gücünü Orta Doğu’ya gönderdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Gördüğümüz şey bölgedeki birliklerimize ve halkımıza yönelik saldırıların önemli ölçüde artma ihtimalidir” dedi.

Bölgeyi ziyaret eden Çin’in Orta Doğu özel temsilcisi Zhai Jun, geniş çaplı bir kara çatışması riskinin arttığını ve bölgedeki çatışmaların yayılmasının “endişe verici” olduğu kaydetti.

Reuters’a konuşan İranlı güvenlik yetkilileri İran’ın stratejisinin Tahran’ı da içine çekecek büyük bir tırmanıştan kaçınmak olduğunu söyledi.

Suriye devlet medyası, İsrail füzelerinin pazar günü Şam ve Halep uluslararası havaalanlarını vurduğunu, her ikisinin de hizmet dışı kaldığını ve iki çalışanın öldüğünü duyurdu.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Gazze harekatıyla ilgili “Bir ay, iki ay ya da üç ay sürebilir ama sonunda Hamas kalmayacak” dedi. Kara harekatına “yakında” başlayacaklarını belirten Gallant, “Bu Gazze içindeki son harekatımız olacak, sonrasında Hamas olmayacak” diye konuştu.

Paylaşın

BM, AB Ve ABD’den İsrail’in Gazze Çağrısına Tepki

Birleşmiş Milletler (BM), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’nden (AB), Tel Aviv yönetimi, “tüm sivillerin” 24 saat içinde Gazze Şeridi’nden güneye tahliye edilmesi emrine tepki geldi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, İsrail’in çağrısını yerine getirmenin “çok güç bir iş olacağını” belirterek bölgenin halihazırda çatışmaların sürdüğü yoğun nüfuslu bir yerleşim alanı olduğunu kaydetti.

“Çok kısa bir süre içinde yer değiştirmesi gereken çok fazla kişi” bulunduğunu ifade eden Kirby, “Yapmaya çalıştıkları şeyi ve bunu niye yapmaya çalıştıklarını anlıyoruz. Sivil halkı Hamas’tan ayırmaya çalışıyorlar. Gerçek hedefleri Hamas… Tahliyenin gerçekleştirilmesinin zorluklarını kimsenin hafife aldığını sanmıyorum” ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler’den yapılan açıklamada da İsrail’in talebinin yerine getirilmesinin imkansız olduğu belirtilerek bunun insani açıdan korkunç sonuçlara yol açabileceği uyarısı yapılmıştı.

BM açıklamasında İsrail’in tahliye talimatının çok geç iletildiği belirtilerek Gazze’nin kuzeyinde tahliye edilmesi istenen 1 milyon 100 bin kişinin, bölgede yaşayan 2 milyon 300 bin kişinin neredeyse yarısı olduğuna dikkat çekilmişti.

AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de İsrail’in talebini “gerçekçi değil” diye değerlendirdi.

Pekin’de Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ile görüşmesi sonrasında düzenlenen basın toplantısında konuşan Borrell, “Tabii ki sivillerin gerçekleştirilecek askeri operasyonlarla ilgili uyarılması gerekir. Ama bir milyon kişinin 24 saat içinde yer değiştirmesi hiç gerçekçi değil” dedi.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ise İsrail-Filistin anlaşmazlığını çözmek için doğru yolun “iki devletli çözüm”den ve barış müzakerelerinin derhal yeniden başlatılmasından geçtiğini kaydetti. Vang, BM’yi, Filistin sorununun çözümü için üzerine düşen rolü oynamaya çağırdı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu uyarıyı, olası insani sonuçları açısından eleştirdi. İsrail ordusu kentin boşaltılmasının verilen süreden daha uzun sürebileceğini anladığını açıkladı. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini “savaş suçu” olarak nitelendirdi.

İsrail’den BM’ye tepki

İsrail, tahliye emrini savunduğu ve BM’nin açıklamasının “utanç verici” olduğunu söylediği bir açıklama yaptı. Ülkenin BM Büyükelçisi Gilad Erdan, İsrail’in Gazze halkına erken uyarıda bulunduğunu ve Hamas’a yönelik askeri operasyonuna “dahil olmayanlara verilen zararı en aza indirmeye” çalıştığını söyledi.

“BM, Hamas’ın silahlandırılmasına ve Gazze Şeridi’ndeki sivil nüfusu ve sivil altyapıyı silahları ve cinayetleri için saklanma yeri olarak kullanmasına uzun yıllardır göz yumuyor” dedi. Erdan, “Şimdi de, vatandaşları Hamas teröristleri tarafından katledilen İsrail’in yanında durmak yerine İsrail’e vaaz veriyor” dedi.

“BM’nin artık rehineleri geri getirmeye, Hamas’ı kınamaya ve İsrail’in kendisini savunma hakkını desteklemeye odaklanması daha iyi olur” diye ekledi.

Filistin’e destek mitingleri:

Irak, İran, Ürdün, Afganistan, Endonezya, Türkiye ve daha birçok ülkede insanlar Filistinlilere destek mitingleri düzenledi. Protestoların beklendiği Mescid-i Aksa’da geniş güvenlik önlemleri alındı.

İsrial askerlerinin çok sayıda Filistinlinin Cuma namazı için buraya girişini engellediği bildiriliyor. Filistin Sağlık Bakanlığı Batı Şeria’da düzenlenen mitinglerde İsrail polisinin dokuz Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı.

Gazze’de 583’ü çocuk, bin 799 kişi öldü

Hamas saldırılarında İsrail’de bin 300 kişi hayatını kaybederken, hava saldırılarının hedefi olan Gazze’de ölenlerin sayısı bin 799’a çıktı. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail saldırılarından öldürülenlerin 583’nün çocuk olduğunu kaydetti.

Paylaşın

SDG İle Arap Aşiretler Arasında Tırmanan Gerilimde ABD Araya Girdi

Suriye’nin doğusundaki petrol zengini bölgede Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Arap aşiretler arasında tırmanan gerilimde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) araya girdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “şiddetin mümkün olan en kısa sürede yatışması ve kayıpların önlenmesinde” mutabık kalındığı kaydedildi.

SDG, Fırat Nehri’nin batısındaki bölgede kontrolü elinde bulunduran İran ve Rusya destekli milislerin, etki alanlarını genişletmek için SDG bölgelerinde iç ayrılıkları kışkırttığı suçlamasında bulunuyor. SDG sözcüsü, Arap aşiretleriyle yaşanan son çatışmalardan İran ve Şam yönetimini sorumlu tutarak, karışıklık çıkarmak için bölgeye aşiret milisleri gönderildiğini iddia etti.

Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Amerikas Birleşik Devletleri (ABD) destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yerel Arap aşiretler arasında tırmanan gerilimde Washington araya girdi. Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ile IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri Komutanı Joel B. Vowell’ın, Deyrizor kentinde Arap aşiretleri ve SDG komutanlarıyla görüşmeler yaptığı bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki üst düzey ABD’li yetkilinin Pazar günkü görüşmelerinde yerel anlaşmazlıkların ele alındığı ve “şiddetin mümkün olan en kısa sürede yatışması ve kayıpların önlenmesinde” mutabık kalındığı kaydedildi. Reuters haber ajansına konuşan Batılı diplomatlar, Washington’ın bölgede gerilimi yatıştırmak üzere Araplara daha fazla söz hakkı verilmesi için bastırdığını kaydetti.

ABD ordusundan yapılan açıklamada da Suriye’nin kuzeydoğusunda IŞİD tehdidine karşı barış ve istikrarın devamının büyük önem taşıdığı vurgulandı.

Suriye’nin doğusundaki petrol zengini bölgede gerilim, SDG’nin 27 Ağustos’ta Deyrizor Askeri Meclisi Grubu lideri Ahmet el Habil’i tutuklamasının ardından patlak vermiş, Arap aşiretleri bir süreliğine 24 köyün kontrolünü ele geçirmişti. Fırat Nehri’nin doğusunda Arap aşiretlerin yoğun olduğu bölgede YPG hakimiyetine karşı aşiretlerin ayaklanmasında şimdiye kadar 150 kişinin öldüğü belirtiliyor.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevinden yapılan açıklamada ise Pazar günü 45 kişinin öldüğü, son çatışmaların Conocco doğalgaz sahası yakınında meydana geldiği bildirildi.

Arap aşiretlerin ayaklanması, ABD desteğiyle 2019’da IŞİD’i püskürterek Suriye’nin kuzeyi ve doğusunda kontrolü ele geçiren ve yarı özerk bir yönetim kuran YPG’nin şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi tehdit anlamına geliyor. SDG’nin kontrolündeki bölgelerde yaklaşık 900 Amerikan askeri bulunuyor.

SDG, Fırat Nehri’nin batısındaki bölgede kontrolü elinde bulunduran İran ve Rusya destekli milislerin, etki alanlarını genişletmek için SDG bölgelerinde iç ayrılıkları kışkırttığı suçlamasında bulunuyor. SDG sözcüsü, Arap aşiretleriyle yaşanan son çatışmalardan İran ve Şam yönetimini sorumlu tutarak, karışıklık çıkarmak için bölgeye aşiret milisleri gönderildiğini iddia etti.

Arap aşiret reisleri ise IŞİD’in bölgeden çıkması sonrasında SDG’yi ülkenin en büyük petrol kuyularının bulunduğu bölgeye el koymak ve Arapları petrol gelirlerinden mahrum bırakmakla suçluyor. Arap aşiretler, Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelere göre Arap bölgelerinin ihmal edildiği şikayetinde bulunuyor.

Arap aşiret liderlerinden Şeyh Mahmud el Carallah, SDG’nin Deyrizor’dan tamamen çıkmasını ve bölge yönetiminin Arap yerlilerin elinde olmasını istediklerini belirtti.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklama

Suriye’deki gelişmeler Ankara’da da yakından takip ediliyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan Cuma günü yapılan açıklamada bir süredir yaşanan çatışmaların yakından ve kaygıyla takip edildiği belirtilerek, “Bu gelişme, terör örgütünün, Suriye’nin kadim halklarını, üzerlerinde şiddet ve baskı uygulamak ve temel insan haklarını ihlal etmek suretiyle tahakküm altına alma girişimlerinin yeni bir tezahürüdür.

Bu amaç ve niyetini DEAŞ’la mücadelede aktör olduğu savıyla perdelemek isteyen terör örgütünün gerçek mahiyetini, daha fazla gecikmeden ve bölgenin Suriyeli Kürtler de dahil kadim unsurlarının daha fazla acı çekmesine yol açmadan, destekçilerinin de görmesini umuyoruz” ifadelerine yer verildi.

Türkiye’nin PKK’nın Suriye uzantısı ve terör örgütü olarak gördüğü YPG ile ABD arasındaki yakın ilişki, Ankara-Washington hattındaki en pürüzlü konulardan birini oluşturuyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

ABD Savunma Bakanlığı Duyurdu: Çin’e Karşı Robot Ordusu Kuruluyor

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Çin’in artan gücüne karşı koymak amacıyla iki yıl içinde binlerce otonom silah sistemini kullanmaya başlamayı planladığı duyuruldu. Replicator adı verilen programının 18 ila 24 ay içinde birden fazla alanda, binlerce otonom sistemi sahaya çıkaracağı ilan edildi.

Diğer bir deyişle geliştirilen robotik silahlar karada, denizde, havada ve uzayda görev alabilecek. Proje kapsamında geliştirilen robotların, öncelikli görevler uğruna riske atılabilecek kadar uygun maliyetli olması planlanıyor.

Replicator programı, hızla binlerce robot üreterek ABD’ye gelecekteki olası savaşları kazanmak için gerekli olduğu düşünülen sayıda mühimmat sağlayacak. Bunun yanı sıra ABD’li yetkililer, uzun vadede robotların seri üretimini kurumsallaştırmayı hedefliyor.

ABD Savunma Bakan Yardımcısı Kathleen Hicks, ABD ordusunun Çin’in artan gücüne karşı koymak amacıyla iki yıl içinde binlerce otonom silah sistemini kullanmaya başlamayı planladığını duyurdu.

Replicator adı verilen yeni proje, ordunun tüm birimleri için uygun fiyatlı sistemler üretmek amacıyla savunma ve diğer teknoloji şirketleriyle birlikte çalışmayı amaçlıyor.

Çeşitli derecelerde bağımsız çalışabilen askeri sistemler son 10 yılda giderek daha yaygın hale geldi. Ancak yorumculara göre ABD’den gelen bu son açıklama, “savaşan robotların çağının yaklaştığını” düşündürüyor.

Nitekim Hicks, pazartesi günkü konuşmasında, savaşların yürütülme biçiminin değiştirilmesine yönelik “acil ihtiyaçtan” bahsederek, Replicator programının 18 ila 24 ay içinde birden fazla alanda, binlerce otonom sistemi sahaya çıkaracağını ilan etti.

Diğer bir deyişle geliştirilen robotik silahlar karada, denizde, havada ve uzayda görev alabilecek. Proje kapsamında geliştirilen robotların, öncelikli görevler uğruna riske atılabilecek kadar uygun maliyetli olması planlanıyor.

Yetkililer program kapsamındaki cihazların tek kullanımlık olacak şekilde tasarlanmadığını ama birçoğunun kaybolması veya hasar alması durumunda maddi kaybın çok büyük olmayacağını söylüyor.

Projenin özellikle Çin’le rekabet amacıyla tasarlandığı düşünülüyor. Zira Çin’in insan gücünün yanı sıra daha fazla tankı, daha fazla gemisi ve füzesi mevcut.

Replicator programı, hızla binlerce robot üreterek ABD’ye gelecekteki olası savaşları kazanmak için gerekli olduğu düşünülen sayıda mühimmat sağlayacak. Bunun yanı sıra ABD’li yetkililer, uzun vadede robotların seri üretimini kurumsallaştırmayı hedefliyor.

Hicks, “Çin liderliğinin saldırganlığın risklerini dikkate almasını ve olası savaşlar söz konusu olduğunda ‘O gün bugün değil’ demesini sağlamalıyız” diye konuştu: Sadece bugün değil. 2027’de, 2035’de, 2049’da ve sonrasında da bu geçerli olmalı.

Hicks ayrıca, Pentagon’un Çin tehdidine karşı binlerce drone satın alacağını da ifade ediyor. Hicks, “Çin ordusunun kalabalığına kendi kalabalığımızla karşılık vereceğiz. Ancak bizimkine hazır olmak, onu vurmak ve yenmek zor olacak” diyor.

ABD bu hamleyle çok sayıda otonom sistemini birlikte sahaya süren ilk ülke olabilir. Ancak diğer ülkelerin de onu yakından takip etmesi bekleniyor. Hem yapay zeka hem de savaş uçağı üretiminde büyük güce sahip olan Çin ve Birleşik Krallık (BK) da önemli birer aday.

Nitekim yakın zamanda yapay zekanın tehlikelerini özgürce tartışabilmek için Google’daki görevinden ayrılan Geoffrey Hinton, “korkutucu” robot askerlerin savaş tehdidini artıracağını öne sürmüştü.

ABD Savunma Bakanlığı’nın “robot askerler yapmayı seveceğini” iddia eden Hinton, gerçek insan birliklerini kaybetme tehlikesi olmayan droidlerin daha küçük ulusların güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu vurgulamıştı.

The New York Times Daily podcast’inde konuşan 72 yaşındaki teknoloji gurusu, “ABD Savunma Bakanlığı robot askerler yapmak istiyor. Bu robot askerler oldukça korkutucu olacak” demişti.

Robot bilimindeki hızlı ilerlemelerle birlikte yapay zekanın yakında dünya çapındaki modern ordulara büyük avantajlar sağlayabileceği, askeri personelin, pilot ve mühendislerin yerini alacağı düşünülüyor.

Bu alandaki en iddialı atılımlardan biri BK ordusunda yaşanıyor. Britanyalı general Nick Carter, 2030’a kadar BK ordusunun dörtte birinin robotlardan oluşacağı görüşünde: 30 bini robot olmak üzere 120 bin kişilik bir ordumuz olabileceğini düşünüyorum, kim bilir?

ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley de martta yaptığı açıklamada 15 yıl içinde orduların, donanmaların ve hava kuvvetlerinin önemli bölümlerinin robotik olacağına inandığını söylemişti.

“Savaşın karakteri sık sık değişir” diyen Milley, şöyle eklemişti: Bu teknolojilerin tümü aynı anda birleşiyor ve hepsi önümüzdeki 10 veya 15 yıl içinde meyvelerini verecek.

Avustralya’daki Griffith Üniversitesi’nden Peter Layton, The Conversation’daki yazısında robot silahlar alanındaki son atılımları değerlendirdi. “Her türlü görev için her yerde robotlar kullanılıyor” diyen araştırmacı, “Askeri robotlar artık zamanı gelmiş bir fikir” diyor.

Ancak araştırmacının aktarımına göre, yakın gelecekte piyasaya sürülecek robot silahların hemen hepsi insanların kontrolünde olacak.

Son gelişmeleri takiben, uluslararası örgütler ve düzenleyici kurumlar da gözlerini robotik silahlara çevirdi. Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), bu alanda çalışmalar yapan kurumlardan.

15-19 Mayıs 2023’te ICRC bünyesindeki Ölümcül Otonom Silah Sistemlerine ilişkin Hükümet Uzmanları Grubu, son gelişmeleri değerlendirmek üzere toplanmıştı.

Grup, otonom silah sistemleriyle ilgili bağlayıcı olmayan sınırlamalardan oluşan bir taslak hazırlamıştı. Bu taslağın yeni uluslararası kuralların temelini oluşturabileceği düşünülüyor. Ancak otonom silahların yol açtığı insani, hukuki, etik ve güvenlik kaygılarını etkin biçimde ele almak için daha spesifik ve pratik düzenlemelere ihtiyaç duyulacak.

BM Güvenlik Konseyi de yapay zekanın uluslararası barış ve güvenliğe yönelik potansiyel tehditlerine ilişkin ilk toplantıyı 18 Temmuz’da gerçekleştirilmişti. Toplantıda otonom silahlar önemli bir başlıktı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu ay BM’nin konuyla ilgili olası girişimlerini hazırlamak üzere yapay zeka alanında uzman bir danışma kurulu atamayı planlıyor.

Guterres, temmuzda yaptığı açıklamada, “Bilim insanları ve uzmanlar, yapay zekanın insanlık için nükleer savaş riskiyle aynı düzeyde varoluşsal bir tehdit olduğunu ilan ederek dünyayı harekete geçmeye çağırıyor” demişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

ABD’de 181 Günde 28 Toplu Saldırı: 140 Ölü

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 1 Ocak ve 30 Haziran tarihleri arasında, yani 181 günde yaşanan 28 toplu saldırıda 140 kişi hayatını kaybetti. 24 saat içinde, saldırgan hariç dört ya da daha fazla kişinin öldürüldüğü saldırılar, toplu katliam olarak değerlendiriliyor.

Bazı uzmanlar toplu katliamlardaki artışı silah sahibi olanların sayısındaki artışa bağlıyor. Toplu silahlı katliamlar, Amerika’da bireysel silahlanma yasalarında bazı reform girişimlerine yol açsa da bu çabalar her zaman başarılı olmuyor.

Daha önce görülmemiş düzeyde silah şiddetine rağmen, ABD’de silah lobisinin en önemli temsilcisi sayılan Ulusal Tüfek Birliği ise (NRA) AR-15 dahil, ateşli silahlarda yasal düzenlemelere şiddetle karşı çıkıyor.

Bireysel silahlanma sorunun kronikleştiği Amerika, 2006’dan bu yana an kanlı altı ayını geride bıraktı. 1 Ocak-30 Haziran arasında 28 toplu katliam yaşandı.

Associated Press ve USA Today’in Northeastern Üniversitesi ile birlikte oluşturduğu ve silah şiddetini 2006’dan bu yana takip eden veri tabanına göre, Amerika o zamandan bu yana en kanlı altı ayını yaşadı.

Veri tabanına göre 1 Ocak ve 30 Haziran tarihleri arasında, yani 181 günde yaşanan 28 toplu saldırıdan biri hariç hepsinde silah kullanıldı. Altı ay içinde düzenlenen saldırılarda 140 kişi hayatını kaybetti.

24 saat içinde, saldırgan hariç dört ya da daha fazla kişinin öldürüldüğü saldırılar, toplu katliam olarak değerlendiriliyor.

Northeastern Üniversitesi’nden kriminoloji uzmanı James Alan Fox, “Eskiden bir yıl içinde 20-30 silahlı saldırı oldu derdik. Yılın yarısında 28 saldırı sarsıcı bir istatistik” diyor.

27 Mart’ta Tennessee eyaletinin Nashville kentinde özel bir okulda eski bir öğrencinin düzenlediği saldırı sırasında üç çocuğu sınıfta bulunan Brent Leatherwood, “Ailenizin bu şekilde bir istatistiğin parçası olacağı insanın aklına hiç gelmiyor” sözleriyle hislerini anlatıyor.

Silahlanmaya ilişkin yasaları güçlendirmeyen Tennessee eyaletinde yaşayan Cumhuriyetçi Leatherwood, yakın çevresini etkileyen saldırının şokunun ardından, şiddet eğilimi olan kişilerin elinden silahların alınması için bir şeylerin yapılması gerektiğini düşünüyor.

Saldırılardaki artışın sebebi ne?

Bazı uzmanlar toplu katliamlardaki artışı silah sahibi olanların sayısındaki artışa bağlıyor. Toplu silahlı katliamlar, Amerika’da bireysel silahlanma yasalarında bazı reform girişimlerine yol açsa da bu çabalar her zaman başarılı olmuyor.

Cumhuriyetçi Partili Tennessee Valisi Bill Lee, Nashville’deki okul saldırısının ardından eyalet meclisine ateşli silahların kendilerine ya da başkalarına zarar verme eğilimi olan kişilerden uzak tutulması için bir yasa çıkarılması çağrısında bulundu.

Ancak Tennessee eyaletinde böyle bir yasayı meclisten geçirmek çok zor. Cumhuriyetçiler’in çoğunlukta olduğu eyalet meclisi silah denetimi konusunu ele almadan tatile girdi. Vali Lee, Ağustos ayı için özel bir oturum planlamak zorunda kaldı.

Tennessee Cumhuriyetçi Partisi’nin eski icra direktörlerinden olan Brent Leatherwood, eyalet meclisi temsilcilerine mektup yazarak Vali Lee’nin yasa teklifini kabul etmeleri çağrısında bulundu.

Nashville saldırısını zanlısı saldırıda AR-15 tipi saldırı tüfeği dahil üç silah kullanmıştı.

Daha önce görülmemiş düzeyde silah şiddetine rağmen, ABD’de silah lobisinin en önemli temsilcisi sayılan Ulusal Tüfek Birliği ise (NRA) AR-15 dahil, ateşli silahlarda yasal düzenlemelere şiddetle karşı çıkıyor.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

G7’den Ukrayna’ya Güvenlik Garantisi; Rusya Ve İran’dan Tepki

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Almanya, Japonya, Fransa, Kanada, İtalya ve İngiltere’den oluşan G7, Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik garantileri öngören bir ortak deklarasyon yayınladı.

Haber Merkezi / Deklarasyona Rusya ve İran’dan tepki geldi. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyururken, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı.

G7 deklarasyonunda, “Her birimiz, Ukrayna ile uzun vadeli güvenlik taahhütleri üzerinde çalışacağız” denilerek Ukrayna’nın NATO müttefikleriyle ihtiyaçları konusunda ikili görüşmeler yürütmesinin önü açıldı.

Bunlar arasında kara, hava ve deniz alanlarında güvenlik yardımı ve modern askeri teçhizat sağlanması, hava savunması, topçu ve uzun menzilli silahlar, zırhlı araçlar ve hava muharebesi gibi diğer temel yeteneklerin arttırılması yer aldı.

Ayrıca Ukrayna’nın endüstriyel altyapısının kalkınmasına destek, Ukrayna güçlerinin eğitimi ve eğitim tatbikatları, istihbarat paylaşımı ve işbirliği, siber savunma, güvenlik, güçlenme girişimleri, hibrid tehditlerle mücadele, yeniden yapılandırma ve ayağa kaldırma çalışmalarıyla Ukrayna’nın ekonomik istikrarını ve dayanıklılığını arttırma, Ukrayna ekonomisinin refahını ve enerji güvenliğini sağlayacak koşulları oluşturma yer alıyor.

Rusya’nın açtığı savaştan kaynaklanan ihtiyaçları karşılayacak teknik ve mali desteğin sağlanması, Kiev’in Avrupa-Atlantik hedeflerine ulaşması için gerekli yönetim reformlarının etkili şekilde uygulanmasını sağlamak için destek sözü de verildi.

Metinde, “Gelecekte Rusya tarafından düzenlenecek bir silahlı saldırıda derhal Ukrayna ile görüşülerek uygun adımlar belirlenecek” denildi. Ayrıca deklarasyonda Rusya’ya ekonomik ve diğer yaptırımların uygulanması ve Ukrayna ile BM Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi çerçevesinde kendini savunma hakkını kullanırken doğacak ihtiyaçları için görüşmeler yapılması yer aldı.

Bu kapsamda, “Ukrayna ile topraklarını bir kez daha savunma zorunda kalması durumunda güvenlik garantileri ve düzenlemeleri paketi üzerinde çalışacağız” denildi. Bunlara ek olarak Rusya’dan yaptırımlar ve ihracat kısıtlamalarıyla hesap sorulmaya devam edeceği belirtildi, savaş suçlularının ve Ukrayna’ya karşı işlenen hassas sivil altyapıya saldırı gibi uluslararası suçların hesabının sorulmaya devam edeceği kaydedildi.

“Savaş suçları cezasız kalamaz” denilen deklarasyonda “Sorumluların uluslararası hukuka uygun şekilde cezalandırılmasına olan bağlılığımızı yineliyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mekanizmaların çalışmalarına desteği sürdüreceğiz” ifadeleri kullanıldı.

Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’da neden olduğu zararı karşılayıncaya kadar mal varlıkları üstündeki kısıtlamaların süreceği belirtildi. Rus saldırganlığının neden olduğu zarar, kayıp veya yaralanmaların tazminine yönelik uluslararası bir mekanizmanın kurulması gereğine vurgu yapılan açıklamada uygun mekanizmaların geliştirilmesi için çalışılacağı belirtildi.

Ukrayna’dan beklentiler

Deklarasyonda Ukrayna’dan beklentiler de yer aldı.

Bunlar, “Ortakların güvenliğine pozitif katkı sağlamak ve ortakların desteğiyle şeffaflıkla hesapverirlik ölçütlerini güçlendirmek, ordunun demokratik sivil kontrolunu güçlendirmek ve Ukrayna’nın savunma kurumları ve sanayisinde verimliliği ve şeffaflığı arttıracak savunma reformları ve modernizasyonda ilerleme sağlamak” olarak sıralandı.

Metinde “Bu çaba, Ukrayna gelecekte Avrupa-Atlantik topluluğuna üyelik yolunda ilerlemeye devam ederken ileriye götürülecektir” denildi.

“Rusya’nın güvenliği ihlal ediliyor”

Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyurdu. Peskov, “Ukrayna’ya güvenlik garantileri vererek Rusya’nın güvenliğini ihlal etmiş oluyorlar” dedi. Batı’nın “bilgelik göstereceğine” dair umutlarını koruduklarını belirten Peskov, bunun olmaması halinde Avrupa ülkelerinin “çok uzun yıllar boyunca daha da tehlikeli” hale geleceğini söyledi.

“Silah şirketleri ceplerini dolduruyor”

G7 ülkelerine bir tepki de İran’dan geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı. Batılı ülkelerin “Ukrayna halkını cepheye sürerek Amerikan silah şirketlerinin ceplerini doldurduğunu” belirten Hamaney, Batı ülkelerinin “yağmacı” ve “sömürgeci” güdülerinin Ukraynalıları savaşmaya ve Batı silah üretim ve satış şirketlerinin çıkarlarına hizmet için ölmeye ittiğini ileri sürdü.

“Güvenlik zaferiyle dönüyoruz”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise deklarasyonu ülkesi açısından “anlamlı bir güvenlik zaferi” olarak niteledi. Zelenskiy, “Ukrayna delegasyonu evine Ukrayna için, ülkemiz için, halkımız için, çocuklarımız için anlamlı bir güvenlik zaferi götürüyor” ifadelerini kullandı.

“Varlığımızı sürdüreceğiz”

ABD Başkanı Joe Biden da G7 deklarasyonuyla ilgili olarak, “Bunun, Ukrayna’ya olan bağlılığımızı ifade eden güçlü bir açıklama olduğunu düşünüyorum. (Ukrayna) bugün özgürlüğünü savunurken geleceğini de yeniden kuruyor. Ne kadar sürerse sürsün yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Batılı ülkeler şimdiye kadar Ukrayna kara kuvvetlerini modern silahlarla teçhizatlandırmış ancak Rusya ile savaş halindeki ülkeye savaş jeti ya da savaş gemisi tedariğinde bulunmamıştı.

Paylaşın