Aksaray: Hasan Dağı

Aksaray il sınırları içerisinde yer alan Hasan Dağı güvenli parkurlarıyla dağcılığa meraklı zirve tutkunlarının ilgisini çekiyor. Dağ eteğinde bulunan Nora Antik Kenti önemli bir kültür hazinesine ev sahipliği yaparken, Helvadere Göleti yanında bulunan balık lokantaları ise farklı lezzetleri doğa tutkunlarına sunuyor.

3268 metre zirvesiyle volkanik bir dağ olan Hasan Dağı, heybetli duruşuyla dört mevsim zirve tutkunlarını kendisine çekiyor. Dağa tırmanış yapmak için Aksaray üzerinden Helvadere Kasabası’na ulaşıp, dağ eteğinde kamp kurarak farklı parkurlar üzerinden zirve tırmanışı yapılabilir. Hasan Dağı, nereden zirve çıkışı yapacağınızı bilirseniz en güvenli zirve yürüyüşü yapılacak dağlardan birisidir. Otel yönünden veya dağ evinden çıkış yapmak uygundur ancak güvenli ve rahat bir parkur için en iyi seçenek dağ evinden çıkış yapılmasıdır.

Ortalama 6 saatte zirvesine ulaşılan Hasan Dağı’na zirve tırmanışı yapmak için dağ evi parkurunu kullananlar ilk olarak Süt Kilisesi ile karşılaşırlar. Buradan vadi içinde küçük bir yürüyüşün ardından dağın sırt kısmına çıkılır ve keçi yolu takip edilerek zirve yürüyüşüne devam edilir. Parkurda ilerlerken, artık ayaklarınızın altında uçsuz bucaksız bir arazi ve Erciyes, Ekecik dağları ile Tuz Gölü kendisini gösterir. Doğada bulunan ve yeni açan çiçekler ile kekik kokusu her adımda kendisini hissettirir.

Kelebekler çiçekten çiçeğe uçarken, fotoğraf tutkunlarını da peşinden koşturur. Hasan Dağı’nın zirvesi göründüğünde artık farklı duygular içindesinizdir. Mevsime göre kar örtüsü üzerinde gitmek heyecan yaratır. Zirveye ulaştığınızda ise sizi içerisinde su bulunmayan eski bir krater gölü karşılar. Burada zirve yürüyüşünün belgesi fotoğraflar çekilirken, molanın ardından dönüşe geçilir.

Dönüşte günün getirdiği yorgunlukla bir daha çıkmayacağınızı söyleseniz de tüm haşmetiyle dağ, yine sizi kendisine çekecektir. Hasan Dağı kış sporları potansiyeliyle de ilgi görmektedir. Özellikle Aralık ve Nisan ayları arasında kayak yapılabilmektedir. Ayrıca yamaç paraşütü için uygun koşullara sahip olan Hasan Dağı’na gelen amatör ve profesyonel sporcular, yamaçtan atlayıp gökyüzüne süzülmektedirler.

Paylaşın

Aksaray: Sultanhan

Sultanhan; Akaray’ın Sultanhanı İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Han 1229 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. 1278 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından genişletilmiştir. Yazlık kısmının geometrik şekillerle süslenmiş muhteşem bir portali vardır. Han içinde bulunan tüm yapı, özellikleri itibariyle Sivas’taki Gök Medrese’ye benzemektedir.

Sivri kemerin hemen altında “Elminnetül Lillah” yani “Kudret Allah’ındır” duası yazılıdır. Kervansarayın ilk kitabesinde mukarnaslı dış portal nişini çeviren süs kemerinin iki tarafında altıgen madalyonlar içinde sağda ve solda yer almaktadır. Uzun bir dehlizden geçtikten sonra avluya varılır. Burada arabalara mahsus revak şeklinde yerler, sol tarafında ise kemerli ve yolculara mahsus odalar, salonlar, iki hamam ve ambarlar vardır. Avlunun ortasında dört kemer üzerine dayanmış bir mescit bulunmaktadır.

Bu mescit Selçuklu süsleme sanatını en güzel örneğini sergilemektedir. Yazlık kısmın sonunda, batı duvarında tezyinat bakımından giriş portalinden geri kalmayan bir portali vardır. Bunun da dış portalde olduğu gibi sağında solunda birer niş bulunmaktadır. Kitabe kemer ve nişlerin üzerindedir. Basık kemerli bir kapıdan girilince kışlık kısma geçilir. Üstü tonozla örtülü bu kısımı kare kasetli dört kısa, sekizer ayak dizisi, beş sahana ayırmaktadır.

Ortadaki sahan diğerlerinden daha büyük ve geniştir. Tam ortadaki yerin yukarısı pandantiflerle sekiz kenarlı kasnağa oturan bir kubbe ile örtülmüştür. İçeriyi kubbe feneri ile duvarının sağına ve soluna dörder, dip deki duvarda ise, üç olmak üzere yukarılara açılmış mazgal biçiminde iki pencere aydınlatmaktadır. Bunlardan başka ışık ve hava alacak yeri yoktur.

Çok sağlam durumda iç portal da kuvvetli rölyefler halinde geometrik yıldız geçmeler ve rozetlerle işlenmiştir. Karatayhan’ın iç portali bunu örnek alarak aynen tekrarlanmıştır. Bu iki portalin Alaaddin Keykubat zamanında, hol kısımlarıyla birlikte tamamlandığına bir işarettir. Mukarnaslı tromplar üzerine oturan kubbe, süslemeleriyle holdeki sade taş minareyi canlandırır. Kubbenin külahı yıkılmıştır.

Paylaşın

Aksaray: Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi; Akaray’ın Güzelyurt İlçesi, Ihlara Kasabası sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Tarihi kaynaklardaki adı Peristremma olan Ihlara Vadisi bitki örtüsü, kilise ve şapelleriyle; doğa, tarih, sanat ve kültür olgusunun bir araya geldiği nadir alanlardandır. Ihlara Vadisi dünya üzerindeki kanyonlar arasında önemli bir yere sahiptir. 18 kilometre uzunluğunda, ortalama 150 metre derinliğinde ve 200 metre genişliğinde, bünyesinde binlerce yaşam alanı bulunan Ihlara Vadisi, diğer kanyonlardan farklı olarak geçmiş dönemlerde içerisinde insanların yaşadığı dünyanın en büyük kanyonu olma özelliğini taşımaktadır. Ihlara Vadisini şekillendiren ve vadiye hayat veren Melendiz Nehri buradaki yaşamın ana kaynağıdır. Vadiyi çevreleyen kayaçların kolay yontulmasıyla oluşturulmuş yüzlerce kilise ve kaya oyma mekan, vadiyi dünyanın en önemli kültür ve medeniyet merkezlerinden biri haline getirmiştir.

Ihlara Vadisi, tektonik yükselmeler ve Hasandağı volkanının püskürmesinin ardından çöküntüye uğrayan alan üzerinde ilerleyen Melendiz Çayı’nın binlerce yılık aşındırması sonucunda oluşmuştur. Melendiz Çayı, Ihlara Vadisi boyunca araziyi derin ve sarp bir biçimde yarmak suretiyle, vadi boyunca görkemli ve çarpıcı güzellikler meydana getirir. Melendiz Dağları’ndan kaynaklarını alan küçük akarsular birleşerek, güneydoğu-kuzeybatı yönünde akar ve Mamasın Barajı’na ulaşır. Melendiz Çayı, vadi boyunca otuza yakın menderes çizer. Ilısu ile Selime arasındaki uzaklık kuş uçuşu 10 kilometre olmasına karşılık, akarsuyun menderesler çizerek akması nedeniyle gerçek uzaklık 18 kilometreyi bulmaktadır.

Ihlara Vadisi’nin dikkat çeken bir başka özelliği ise doğasıdır. Duvar gibi dik, derin ve dar vadinin tabanındaki suyun kenarında, bağlar ve bahçelerden oluşan yoğun bir yeşillik şeridi yer alır. Sanki doğa kendini vadi içine gizlemiştir. Vadi çevresinde bozkır görünüşlü ve cılız bitki örtüsü hâkimdir. Vadinin yamaçlarına geldiğinizde ise zengin ve yeşil bir doğa parçasının vadi içinde saklandığını görürsünüz. İşte bu gizlenmiş olma durumu, vadinin özel yerini de belirlemiştir. Vadi tabanında bölgedeki karasal iklimden farklı olarak, Akdeniz iklimine yakın bir iklim görülmektedir. Vadi tabanı bu özelliği ile doğal bir mikroklima alanıdır. Buna bağlı olarak vadi tabanında başta Antep fıstığı olmak üzere çok çeşitli bitkiler yetişmektedir.

Ihlara Vadisi’ndeki kayalara oyulmuş freskli kiliseler korunarak, eşine rastlanmayan bir tarih hazinesi olarak günümüze ulaşmıştır. Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren kayaların rahatlıkla kazılmasıyla meydana getirilen bu freskli kiliseler ve iskân yerleri 14 kilometre boyunca Ihlara’dan Selime’ye kadar devam eden Ihlara Vadisi içerisinde yer alırlar. İlk çağlarda Kapadokya Irmağı’nın (Patamos Kapadokus) ortasında tabiatla tarihin bir arada bulunduğu Ihlara Vadisi’ndeki bu kiliselerin ilk örnekleri MS IV. yüzyıla kadar görülmektedir. Kiliselerin resim tekniği iki kısma ayrılabilir. Ihlara civarındaki kiliseler “Kapadokya Tipi” olarak bilinen özellikler gösterirler. Bunlara örnek olarak: Eğritaş, Ağaçaltı, Kokar, Pürenliseki ve Yılanlı Kiliseleri verilebilir. Belisırma bölümünde bulunanlar ise “Bizans Tipi” resimlerle süslüdür.

Paylaşın

Aksaray: Eğri Minare

Eğri Minare; Akaray’ın Merkez İlçesi, Sofular Mahallesi, Nevşehir Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Eğri Minare, İtalya’da bulunan Dünyaca ünlü Pisa Kulesi’ne benzerliği ile dikkat çekmektedir. Eğri Minare, Selçuklu Dönemi’nden günümüze ulaşan önemli tarihi eserlerinden birisidir.

Minareye eğriliğinden dolayı halk tarafından Eğri Minare ismi verilirken, tuğlalarının kırmızı olmasından dolayı Kızıl Minare olarak da bilinmektedir.

Eğri Minare üzerinde üç farklı eğiklik tespit edilmiştir. Zeminden itibaren 2° 28′ 14.16” eğik olan Eğri Minarenin üzerine oturduğu tablanın üstünden 3° 11′ 18.08” eğik olduğu tespit edilirken, üzerine oturduğu tabla ise 44′ 48.59” eğiktir.

Eğri Minarenin eğik mi yapıldığı yoksa sonradan mı eğildiği hep merak edilmiştir. Araştırmalara göre Eğri Minare, ustası tarafından eğik yapıldığı genel görüş olarak kabul edilmiştir.  Yaklaşık 800 yıldan beri ayakta kalan Eğri Minare, Selçuklu mimarisinin eşsiz örneklerinden biridir.

Paylaşın

Aksaray: Aziz Gregorius Kilisesi

Aziz Gregorius Kilisesi; Akaray’ın Güzelyurt İlçesi, Yeni Mahallesi, Cevizli Soka üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Kapadokya’daki en erken Hıristiyanlık Dönemi eserlerinden birisi olup, Ortodoks dünyası için büyük önem taşımaktadır.  Kilise İmparator Theodosius tarafından, Nenezili din bilgini Aziz Gregorius Theologos adına 385 yılında kapalı haç planında inşa edildi.

Daha sonra çeşitli değişikliklere uğrayan kilisenin çan kulesi minare haline getirilerek camiye çevrildi. Kilise Cami’nin apsisinde bulunan ahşaptan yapılmış ve üzeri kök boyayla boyanmış ikonastasis, kilisenin camiye çevrilmesiyle yerinden taşınarak mihrap olarak düzenlendi.

Ahşap oymacılığının en güzel örneklerinden biri olan bu eserin yanı sıra Rus Çarı II. Nikola tarafından gönderilen ahşap anbon, ikonastasisi tamamlar niteliktedir. Bahçenin kuzeyinde ibadethanenin misafirhanesi bulunmaktadır. Kilise Cami’nin yanında otuz beş basamak merdivenle inilen yer altı suyu, ayazma, bulunmaktadır.

Paylaşın

Aksaray: Zinciriye Medresesi

Zinciriye Medresesi; Akaray’ın Merkez İlçesi, Zinciriye Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Zinciriye Medresesi, Karamanoğullarından Yahşi Bey tarafından 1336 yılında yaptırılmıştır. Yerel (tüf) kesme taş ve tuğla kullanılarak yapılan medrese dört eyvanlı ve açık avlulu medrese planı düzenindedir.

Portali Selçuklu geleneğini devam ettiren plastik Selçuklu motifleriyle işlenmiş, eyvanlar bitkisel ve geometrik biçimlerle tezyin edilmiştir. Medresenin diğer bir özelliği de dış duvarları üzerinde yer alan dendanelerden dolayı bir kale görünümü sergilemesidir.

Zinciriye Medresesi plan itibarıyla, dört eyvanlı, revaklı, üzeri tonoz ve kubbe ile örtülü 8 bölmeli, üstü açık avluludur. Giriş doğudaki Taç kapıdan sağlanmakta olup bu kapı istalaktit ve mihrapçıklarla süslü, basık kemerlidir. Eyvanlar tonoz örtülü olup bitkisel ve geometrik motiflerle bezemelidir. Üstü açık avlunun etrafında revaklardan sonra tonoz örtülü, değişik büyüklükte 6 oda, batıdaki ana eyvanın kuzey ve güneyinde ise üzeri kubbe ile kapatılmış iki büyük oda mevcuttur.

Zinciriye Medresesi, tarihte iz bırakan önemli eğitim kurumlarından birisidir. Bu medresede yetişen pek çok ilim-irfan erbabı şahsiyetler, Anadolu’ya ışık saçmış ve Türk-İslam tarihine yön veren gelişmelere vesile olmuşlardır. Bunlardan en önemlisi olan ve Muhammed Fahr-üd-din Razi’nin soyundan geldiği muhtemel olan; hadis, tefsir, fıkıh, ahlak, edebiyat ve tıp dallarında bir çok eseri bulunan Cemaleddin Aksaray-i’ bu medresenin ilk Müderrislerindendir.

Medrese, Osmanlı Devleti’nin son zamanında hapishane olarak kullanılırken, 1985 yılında ise Aksaray Müzesi olarak işlev görmeye başladı. Müzenin taşınmasının ardından restore edilen medrese günümüzde Aksaray Belediyesi tarafından sosyal ve kültürel etkinliklerde değerlendirilmektedir.

Paylaşın

Aksaray: Narlıgöl

Narlıgöl; Akaray’ın Gülağaç İlçesi, Sofular Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Sofular Köyü’ne günün belirli saatlerinde toplu taşıma araçları ile ulaşmak mümkündür.

Kalsiyum, sodyum ve bikarbonat açısından çok zengin olduğu için çeşitli hastalıklara iyi geldiği belirtilen Narlıgöl (Acıgöl) termal suyu, yerli ve yabancı turistler tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Dört mevsim farklı doğal güzellikleri ile ziyaretçilerini büyüleyen krater gölü Narlıgöl, 65 derece sıcaklıktaki suyu sayesinde termal turizm potansiyeliyle de dikkat çekiyor.

Özellikle sedef başta olmak üzere romatizmal ve cilt hastalıklarının tedavisine uygun olan şifalı suyun kan dolaşımı, kalp, damar, tansiyon ve nörolojik hastalıklara da iyi geldiği düşünülüyor. Ayrıca uygun dozda kullanılması helyoterapi imkânı da sunuyor. Son yıllarda Narlıgöl, su seviyesinin azalmasına bağlı olarak kalp şeklini alırken, eşsiz ve romantik görüntüsüyle ziyaretçilerini kendisine hayran bırakmaktadır.

 

Paylaşın

Aksaray: Aşıklı Höyük

Aşıklı Höyük; Akaray’ın Gülağaç İlçesi, Kızılkaya Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Aşıklı Höyük avcı, toplayıcı ve göçerlerin yerleşik hayata geçtiği Orta Anadolu’da bilinen ilk köydür. Aşıklı halkı, esas olarak avcı ve toplayıcı bir topluluk olmanın yanı sıra ilk tarım topluluklarındandır.

Mimarlık tarihi açısından Anadolu’nun geleneksel bitişik düzendeki dörtgen planlı kerpiç mimarisinin en eski örneği Aşıklı Höyük’te izlenir. Tıp tarihi açısından bir ilk de burada gerçekleşmiş ve genç bir kadına dünyadaki ilk beyin ameliyatı yapılmıştır. Ameliyat izlerinin bulunduğu kafatası ve Aşıklı Höyük’ten çıkarılan diğer buluntular Aksaray Müzesi’nde sergilenmektedir.

Araştırmalar, Aşıklı halkının yerleşik hayata geçtikten sonra tarımla uğraşmaya başladığını göstermektedir. Daha önce yabani halde toplanan tahıllar ve bitkiler, Aşıklı sakinleri tarafından ilk kez tarıma alınmıştır. Arpa, buğday, mercimekgillerin hem yabani hem tarıma alınmış türleri karbonlaşmış tabakalar halinde kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır.

Kazılarda bulunan hayvan kalıntıları, yoğun ve bilinçli avcılık yapan yerleşiklerin en sık avladıkları hayvanların koyun, keçi, yaban sığırı, domuz, kızıl geyik, alageyik ve karaca olduğunu göstermektedir. Bölgenin jeolojik oluşumundan kaynaklanan ve volkanik cam adıyla bilinen obsidyen, Aşıklı halkının avcılık, kasaplık, post ve deri işçiliği gibi her türlü günlük faaliyetlerini yürütmelerini sağlayan aletlerin ve silahların hammaddesi olmuştur.

Paylaşın

Aksaray: Acemhöyük

Acemhöyük; Aksaray’ın Merkez İlçesi, Yeşilova Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Acemhöyük Anadolu’nun 4 bin yıl önce en gözde maden üretim merkezi olarak bilinmektedir. Akad ve Hitit  yazıtlarında adı geçen ünlü Asur kenti Puruşhattum… Bugünkü ismiyle Acemhöyük. Anadolu’nun en büyük höyüklerinden olan Acemhöyük, 700x600x20 metreküp hacimdeki höyük ve onu çevreleyen Aşağı Şehir’den oluşuyor.

Yeşilova Beldesi’ndeki Acemhöyük, Aksaray’ın kazı çalışması yapılan ilk ören yeridir. 1962 yılında Prof. Dr. Nimet Özgüç başkanlığında başlayan kazı çalışmaları 1989 yılından itibaren Prof. Dr. Aliye Öztan tarafından sürdürülmektedir. Kazılar 46 yıldır devam etmektedir. Prof. Dr. Nimet Özgüç yaptığı kazılarda, höyükte Eski Tunç ve Asur Ticaret Kolonileri Çağları’na ait en az 12 katın varlığını, Aşağı Şehrin ise sadece Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda iskan edildiğini saptadı.

Kent, Eski Tunç II (M.Ö. 2500) döneminden itibaren giderek gelişirken, en parlak dönemini Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda yaşadı. Bugün için nedeni bilinmeyen şiddetli bir yangın M.Ö. 18. yüzyılda, kentin tamamını sardı ve bu parlak döneme son verdi. Kent, bu felaketten kurtulanlar tarafından iki kez daha inşa edilirken, M.Ö. 17’nci yüzyılda tamamen terk edildi. Uzun bir aradan sonra, höyüğün batı ve güney yükseltilerinde yoğunlaşan son yerleşmeler, M.Ö. 6’ncı yüzyıldan başlayarak Roma Devri başlarına kadar sürdü.

Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi sonrasında, İran Azerbaycanı’ndan bölgeye getirilen gruplardan üç oba höyüğün eteklerine yerleşirken, Acemhöyük adı da bu son yerleşenlerden ismini almıştır. Kazılarda Asur ticaret kolonilerine ilişkin önemli yapılar saptandı. Anadolu’nun en büyük höyüklerinden Acemhöyük’te, Sarıkaya Sarayı, Hatipler Sarayı, evler, damga ve silindir mühürler, çeşitli bezeme ve biçimlerde çanak çömlek, kumaş izleri ve boncuklar, altın süs eşyası, fildişi yapıtlar ve oyun tahtası gibi buluntular ortaya çıkarıldı.

Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda yerli krallar tarafından yönetilen ve ticaretin de başkenti olan Kaniş-Neša’da ele geçen çivi yazılı belgelerde sözü edilen çok sayıdaki kentten sadece üçü ”Büyük Kral” tarafından yönetilir. Acemhöyük’ün de bunlardan biri olduğu şüphesizdir. Büyük Kral, höyüğün güney kısmında yer alan Sarıkaya Sarayı’nda oturuyordu. 3 bin 600 metrekarelik bir alana oturan, iki katlı, günümüze kalmış alt katında 50 odası bulunan bu saray; çağının Anadolu’daki en iyi korunmuş ve en zengin buluntulara sahip yapısıdır.

Sarıkaya Sarayı’na çok benzeyen ikinci anıtsal yapı ise Hatipler Sarayı’dır. Acemhöyük’ün Asur Ticaret Kolonileri Çağı’ndaki ilişkileri ve zenginliği şüphesiz saraylarındaki buluntularla anlaşılmaktadır. Büyük kısmı Sarıkaya Sarayı’nın üç odasında depolanmış bullalar (mühürlü kil topaklar) Acemhöyük’ün politik ve ticari ilişkilerinin olduğu bölge ve kişileri tanıtır. Baskıların çoğu Anadolu/Yerli stildeki damga mühürlere, diğerleri Eski Asur, Eski Babil ve Eski Suriye stillerine aittir.

Mezopotamya’da kurulan ilk merkezi devlet olan Akad Devleti ile Acemhöyük arasında bir bağ vardır. Akadlar zamanına ait bir yazılı belgede Akad Kralı’nın, ticaret yapan bazı tüccarların Puruşhattum kentinden bahsetmesi üzerine bu kente sefer yaptığı yazılıdır. Filologlar, bu kentin Acemhöyük olduğu konusunda hemfikirlerdir. Acemhöyük’ün önemli maden yatakları ve ticaret yollarının üzerinde bulunması nedeniyle Anadolu’nun önemli bir maden üretim merkezi haline gelmiştir.

Kent, 4 bin yıl öncesinde Anadolu’nun en gözde maden üretim merkezidir. Sarıkaya Sarayı ve onunla çağdaş konutlarda ele geçmiş gümüş ve bakır külçeler gerektiğinde para yerine kullanılmak ve bazı alaşımlarla madeni eserlerin üretilmesi için depolanmıştı. Altın, gümüş, tunç, bakır, kurşun gibi çeşitli metallerden yapılmış süs eşyaları, silahlar, tanrı/tanrıça figürinleri kentte ele geçen madeni eserlerin çeşitliliğini gösterir. Aksaray’da bu kazı alanları dışında çok sayıda höyük ve yerleşim alanı bulunmaktadır.

Paylaşın

Aksaray: Ziga Kaplıcaları

Ziga Kaplıcaları; Akaray’ın Güzelyurt İlçesi, Yaprakhisar Köyü, Ziga Mevkii’nde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Ihlara Vadisi sınırında yer alan Yaprakhisar Köyü’ndeki Ziga Kaplıcaları, özel çevre koruma bölgesi ilan edilmiş ve bölge, doğa harikası vadiyle birlikte bir termal turizm bölgesi haline gelmiştir. Ihlara Vadisi’ne panoramik bakış açısına sahip Ziga Kaplıcaları’nda termal suyun sıcaklığı 47 derecedir.

Mineral açısından oldukça zengin olan Ziga Kaplıcaları; banyo uygulamaları şeklinde romatizmal hastalıkların kronik dönemlerinde yardımcı, tamamlayıcı tedavisinde, helioterapi/UV ile birlikte kullanılarak kaşıntılı ve döküntülü hastalıkların tedavisinde yardımcı, tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak, ortopedik ve nörolojik rahatsızlıkların rehabilitasyonunda kullanılabilir. Ayrıca metabolizma bozuklukları, göz rahatsızlıkları ve kadın hastalıklarına da iyi gelmektedir.

Ziga travertenleri ve Ziga sıcak suları birçok mineralin birleşiminden oluşurken, içerisinde bol miktarda kalsiyum, sodyum klorür ve hidrokarbonat iyonu bulunması sebebi ile tortu bırakmaktadır. Suyun içinde bulunan katyon ve anyonların traverten oluşumuna uygun olması dolayısıyla bölge traverten alanı olarak planlanmış ve travertenlerle ilgili bir proje yapılmıştır. Ziga bölgesinde sarı renkte geniş bir traverten alanı oluşturularak kalsiyum, sodyum ve kükürtlü su tortuları muhteşem bir görüntü oluşturarak Ziga Termal Havzası’na ayrı bir görsellik katmıştır.

Paylaşın