Serkan Engin kimdir? Hayatı, Eserleri

Şair, yazar, çevirmen Serkan Engin, 1975 yılında İzmit’te dünyaya gelmiştir. Serkan Engin’in 2001 yılından bu yana ulusal, 2010 yılından itibaren uluslararası edebiyat dergilerinde şiirleri ve poetik yazıları yayımlanmakta. 

Haber Merkezi / Şiir teorisi üzerine şiirleri ve makaleleri Türkiye’de elliden fazla edebiyat dergisinde yayınlandı. 2004 yılında Imagist Socialist Poetry adlı bir şiir manifestosu yayınladı. Türk şiirinde yeni bir akım başlatmaya çalışmış ve bu amaçla edebiyat kuramına ilişkin çok sayıda makale yayınlamıştır.

Şiir teorisi üzerine şiirleri ve makaleleri, The Tower Journal, Poetry’z Own, Belleville Park Pages, Far Enough East, Spilled Infinitive Lit Magazine, Empty Mirror, The Writer’s Drawer gibi dünyanın birçok uluslararası edebiyat dergisinde İngilizce olarak yayınlandı.

Şiir Süper Otoyolu, Mucize E-zine, Industry Night Lit Magazine, Open Road Review, Shot Glass Journal, The Criterion ve Mediterranean Poetry. Şiirlerinden bazıları, önde gelen Japon felsefe ve şiir dergisi Shi to Shisou’da Japonca yayınlandı. Ayrıca şiir teorisi üzerine şiirleri ve makaleleri İtalyanca, İspanyolca, İsveççe, Ermenice, Azerice, Farsça, Bengalce, Kürtçe, Zazaki, Rumca ve Lazca’ya çevrildi. İngilizce şiirlerinden bazıları uluslararası tematik şiir antolojilerine kabul edildi.

“Genelev Travması”

çürümüş düş kokulu odalarda
ıslak bir hayal kırıklığına açılır
kapıların köhneliği
duvarlara sinmiş sahte orgazm senfonileri
arabesk sloganlar hecelenir aynalarda
pencereler sımsıkı gizler yüzünü utancından
perdelerin ardına
buruşuk yatakta akan kirli bir nehir

kadın ki acının asi cambazı
dikenli teller üzerinde
dirimle ölüm arasına gerili
yırtık hevesleri diker kasıklarında
içinden geçer kezzaplı gecelerin
yaslayarak başını umudun omzuna
kirli banknotlar istila eder
hoyrat coğrafyasını şehvetin

“Kentin Aşk Gerillası”

bir gelincik tarlasıyla bir molotof
kokteylini karıştırırsak aynı cezvede
fincana dökülen ben oluyorum
öfke’ye yaslanarak dik
durabiliyor hayatın ortasında kalbim
parmaklarımın arasından dökülen uçurtma
gölgeleri,mor bir düğme
gibiyim yalnızlığa ilikli

bu gece kadehlere bölüştürdüğüm
Güzel şarabın Marmara’lı Nilgün’ü
Ömer Hayyam ve ben şarâbi
rubailer okuyoruz hüznün yüzüne karşı
Aşk yakamızdan düşsün için

( aslında her Aşk yanmaya bir bahanedir
kendine dönen bir pervaneyim
nârım özümdedir )

bu gece dalgın gemiler
geçiyor yine kıyılarından gözlerimin
gene de tek başıma Çin
ordusuyum karşısında kederin
keder ki acı’nın ağır abisi
kim hesaplayabilir ki hayal kırıklığımın hacmini

( yüklemi hep aynı nesnesi çok
bir cümle Aşk dediğin
aslında ben nâra aşıkım
Aşk bana nâr )

bu gece buruk bir anons
olup geçiyorum
haber ajanslarının sarhoşluğundan :
dikkat ! kederden kanayan ağır
bir yalnız için acele Aşk aranıyor…

( aslında her Aşk ‘görülmüş’
eski bir mektuptur,kalbimin
köhne çekmecelerinin dibinde
hangi birinize ağlayayım
ne çok terk ettiniz beni be ! )

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir