Serdar Koçak kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Ağustos 1961 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Serdar Koçak, kalamış İlkokulu ve İstanbul Maarif Kolejinde okudu ve babasının yanında çalışmaya başladı. Bir süre rahatsızlığından ötürü zihinsel tedavi gördü. Zamanla sadece edebiyata vakit ayırmaya başladı ve 1999’da Erenköy’deki evine çekildi.

Haber Merkezi / Serdar Koçak’ın şiirlerinde askerlik, hastane dönemleri, underground edebiyat kültürünün etkileri görülür. Ege, Akdeniz ve İç Anadolu gezilerinden etkiler taşır. İlk şiiri 1986’da “Rick’in Yeni Yerinden” ismiyle Şiir Atı dergisinde yayınlanmıştır. Bundan sonra Şizofrengi, Sombahar, Gösteri, Varlık, Ludingirra, Göçebe, Şiir Oku gibi dergileri çeşitli şiirleri yer almıştır. Şiirlerinin yanında Radikal Kitap’ta kitap incelemeleri yazmıştır. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi olan Koçak’ın şiirleri Şeref Birsel’e göre gelenekten uzak, deneyselliğe açıktır.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim, Âsaf Hâlet ve Turgut Uyar’a yakındır. Pervazda, Barışmalar, Avare Şiirler şiir kitaplarından bazılarıdır. Şiir dışında deneme ve anlatıları da bulunan Serdar Koçak’ın şiirleri 2018 yılında Kırmızı Yıllara ve Veda isimleriyle iki cilt olarak yayınlanmıştır. Ayrıca Son Yaz Sokaklarında ismi altında dokuz kitabı toplamıştır. Bunlar; Pervazda, Ben Napoli Radyosu, Barışmalar, Gemi Zamanları, Kırmızı Yıllar, Gezgin Aklın Günlüğü, Tika Lima Tu, Zem Şehri, Erenköyü’nde Bahar kitaplarıdır.

“Ben Manolya Olarak”

gömüldüm ben içime şaştım dünyaya
ağzımı kapadım parmaklarımla avcuma
zifir doldurdum doğmayacağım bir daha hiç
gezdim kötülüğü dilimi dişlerimle tıslattım
ten gezer şimdi kötülükte dirilikte bu berzâh
ta sen varsın tüylü çukur allı çukur sen var
Sın gül de erguvana gömÜlsÜn erguvan yaza bu-
ruşsun meraklarda tiril tiril talebeler ölmedi mi
yaslarda şimâl düşsün şarka şark bir geyiğe.

arsız ten deli durur ruh solar da ölür uyku
beniz dirsek güzel türkü düşsün ruhum dirilsin
bir daha gömülecektir oraya ruhun öldüğü yere
sararır tenim kat kat gül de vardı artik yoktur
kırk kere konak bulur kırk kere ayrılır yola
çıkar yol da yoktur yol gömülür içime orada
kırmızı ağaçlar çekip giden bir istasyon sarı
sapsan benizde gülünce uyku sıçrar taşlardan
yeni gülüm kertenkele bir yekinir kaybolur

orada Todori’nin maltızında ince kütük bir Manolya

“Koyu Sabah”

erkenden kalk, evin içinde ses olsun
musluğu aç, çay koy, tıkırda
gizlice bir sigara yakayım, içeyim
kağıdı önüme çekerken, kalem aranayım.
bir şarkı mırıldan, bölünmüş olsun.
Buzdolabını aç, ara, kapa buzdolabını.

Erkenden kalk, aynada yüzünün gürültüsü
saçlarını hoyratça topla iki kaşının arasında
komodinin üzerinde bir firkete bulayım
rüyamın arasında bir sahilde
başağrım benim olsun sakallarım benim
burnumda ellerimi arayayım burnum tıkansın
erkenden kalk benim hallerimi anla

“Söz ve Tesadüf”

Söz eksiltilmiş zamandır
onlarla aşk anlatılır
akasyalar yorulmuş deriz
bluza dönüşür kuşku
saçtan eksilen bir toka
ve tesadüfler annesiz kalır

göçmen sarışınlığı tülün
şeyleri değiştiririz söyleyerek
içimize tökezler eski sözler
güzeldir, kör kanadında pencerenin
yazarız yazılan aşkları
bizi hüzne tüller götürür

çünkü yüzlere gömülüyüz
gülümseyen kavsinde kaşların
bakışımlı zamanında ağzın
aynaya baktı bakarken biri
doğurur kar mevsiminde bizi
tülde ve tesadüfte aşk söyleriz

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir