Serdar Aydın kimdir? Hayatı, Eserleri

1970 yılında Ankara’da dünyaya gelen Serdar Aydın, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunudur. Serdar Aydın, Ankara’daki bir kuruluşta harita mühendisliği yapmaktadır. İlk şiiri 1993 yılında yayımlandı. 1994 yılından itibaren son sayısına kadar İzlek dergisini çıkaran grubun içerisinde yer aldı.

Haber Merkez / Şiirleri İzlek dergisinin yanı sıra Pencere, Promete, Bir Yeni Biçem, Dize, Bir Bilet Gidiş Dönüş, Rüzgar, Mecaz, Şiir Odası, Ağırolbaydüzyazı, Edebiyat ve Eleştiri, Kül, Kül Öykü, Genç Sanat, Yom Sanat, Sanat Dünyamız gibi dergilerde yayımlandı.

İstanbul Fuarları Art – İst 2001/11. İstanbul Sanat Fuarı kapsamında düzenlenen Tüyap Sanat Eleştirmeni Yarışması seçici kurulu, “Gölgeler Kentinde Yitik Bir Ben İçin Adlandırma Denemesi: Şimdi Haberler” adlı yazısını Sanat Eleştirmeni Ödülü ile Sanat Galericileri Derneği Özel Başarı Ödülüne değer buldu. “Değişimin Gücü ya da Akış Sergilemesi” adlı yazısı sergi katalogunda yayımlandı, Yunanca ve İngilizce’ye çevrildi. Başta resim ve heykel olmak üzere plastik sanatlarla ve sinema ile ilgilenerek çeşitli sanatçılar üzerine incelemeler yaptı.

Eserleri; Nilgün Marmara Metinleri ve Fragmanlar, Ay Düşüyor Üstüme

“Unutulanlara Uzanış”

Kimsesiz serinlik hapsindeyim,
Ay çiçeklerine uzanan ellerim
Islak çimen topluyor bugün.
Renksiz bakışlara küskün tebessümler ikram ediyorum
Üzerimde kırık özlemler kuşanmış bezgin bir gezginin umursamazlığı…
Nilüferler giyinmiş yosunlu bir suyun davetkarlığı gibi suskunluğum,
Düşünceme yerleşen çekingen bir sancının sabırsızlığı
Coskusunu yutan ırmağın yatağına kurak çatlaklar çiziyorum.
Şehrin her köşesine düşen kimsesiz yalnızlığım
Beton kokan sokaklardan ürküyorum.
İçimde beslediğim mavi özlemleri alıp
Kaçmak istiyorum gri işgalci renklerden…

Bütün bu arayışların sığınağında,
Kaçışlarımı bir kenara bırakıp susmak geliyor içimden.
Kayıplarımı anımsıyorum
Sonra durup avuçlarımda unutulanları okuyorum:
Kardelen rengi munzur yamaçlarında gezinmeyi,
Taze toprak kokusuna uzanmayı,
Şafağa yazılan ezgiler dinlemeyi
Beyaz dağda Kenger yemeyi,
Yaşlı bir annenin tarih yüzlü duruşunda ağıtlar okumayı…

“Yalnızlık”

April’ in Paris, sonrasında

tersinen anılar öncesi
bir damla gözyaşıydın sen
ürkek kara kırçıl
gidişinle
akrebinden sızan elveda
anlamanı ararken
boktan bir hayat eskizi gibi
kıvranırdım…

çırpınan acının içinde
bir damla gözyaşıydın sen
kirli kara kırçıl
yokluğun irincesi gibi
sevişebilir miydik
tarihin izdüşümüyle lal
aşkların apış arasında kısa
hoşçakalıyla…baharın

öpüşürken kendine soytarı
bilmeliydin
pörsümüş sözlerinden arta kalandı
aşk
yalnızlıktan kudurmuş
bedeninde leşini arayan aşk
hazzın köpeği aşk
utanç senindi
sevgilim
teninin soytarısı kadın…

“Seyrin Ardından”

Gidişine masum yalnızlıklar yerleşecek sevgili
sancılı değişimler doğuracaksın.
Duman rengi kederler giyinecek gözlerin,
sevimsiz aynalar tutan ellerinle vebalı ormanlara koşacaksın.
Yaşlı bir ağaç gövdesine benzeyecek yüzün,
yapraksız duruşunda lanetli acılar besleyeceksin.
Toprağa öfkeyle kök saldığın için
yeşil mutluluklar giyinemeyeceksin,
sussuzluktan kolun kanadın kırılacak,
kuruyan mevsimlere iltica edeceksin.
Sancılı olacak maviye uzanışın, ağlayacaksın…
Ağlayacaksın ama,
yaş düşmeyecek kuru gözlerine
günahkar bakışlarla anılacaksın.
Kabukların bile tutunamayacak gövdende
saramayacak yaranı, kemikleşeceksin.
Günışığı hep üzerinde olacak belki ama gölgesiz yaşayacaksın,
meltem esintisi düşmeyecek tenine
serin sığınaklar arayan yorgun yolcuları ürküteceksin.
Dönüşün olmayacak sevgili
Sadece unutulan gidişinle anılacaksın….

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir