Kılıçdaroğlu, İktidara ‘Yerlilik Ve Millilik’ Üzerinden Yüklendi

AK Parti Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın “Biz lider ülkeyiz. Siz bizi ekonomiyle, dolarla terbiye edemeyeceksiniz” sözlerine yanıt veren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “‘Bizi dolarla terbiye edemezler’ diyorsun. Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun. Türk Lirası milli paramız iken dolarla dolarla Euro ile ihale yapıyorlar. Demek ki seni dolarla Euro’yla terbiye ettiler. Sen garantilerin tamamını dolarla yapıyorsun. Biz yerliyiz ve milliyiz diyorsun. Gayri milli ve gayri yerliler. Bunların yerlilik ve millilikle en ufak bir ilgileri yok” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Erdoğan’ın “Ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkacağız” sözlerini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, “20 yıldır sen neredeydin? 1 Türk Lirası 1 dolardı neredeyse başladığında, ne oldu 12 lira oldu? Milli kurtuluş savaşı veriyormuş, millete gaz vermeyi bırak. Ders verdim dersini çalış” dedi.

“Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz” açıklamalarını da yorumlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Söylediği sözün anlamını biliyor mu? İhale yapıyorsun, dolar bazında yapıyorsun. Neresi yetkili, Londra’daki tahkim mahkemeleri. Bu mandacılık değil mi? Mandacılığa karşı mücadele ediyorsan, birileri sana ‘aptal olma’ dediği zaman mektubu alıp yüzüne çarpacaktın. Çarpamadın neden? Ekonomik olarak bağımsızlığımızı birilerine pazarladın” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Sözlerine, hayatını kaybeden Hasan Fehmi Güneş’i anarak başlayan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Az önce oturumu yöneten arkadaşımız acı haberi sizlere de duyurdu. Hasan Fehmi Güneş, Türk siyaset dünyasının önemli aktörlerinden birisiydi. En zor günlerde İçişleri Bakanlığı yaptı. Kendisini en son Keçiören’deki evinde ziyaret etmiştim. Bu sabah haber geldi hayata gözlerini yummuş ama o bizim yüreğimizdeki canlılığını hep koruyacak. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.

22 Kasım Dünya Diş Hekimleri Günü. Hekimlerin pandemi süreci içinde nasıl bir fedakarlıkla çalıştığını hepimiz biliyoruz. Sağlık çalışanları haftalarca eve gitmedi, çocuklarını kucaklayamadılar. Bizim, toplumun sağlığı için mücadele ettiler. Aynı şekilde çalışan diş hekimlerine de yürekten saygılarımızı gönderiyoruz. Öyle bir tablo ile karşı karşıyayız ki kontrolsüz açılan fakülteler ileride atanamayan diş hekimleri sorununu gündeme getirirse kimse şaşmasın. Devlet planlama ile yönetilir. İhtiyaçlar sınırsızdır, kaynaklar sınırlıdır.

“Kendi geleceğiniz için oy kullanın”

Ekonominin temel felsefesi sınırlı kaynaklar ile sınırsız ihtiyaçlar arasında sağlıklı bir dengeyi oluşturmaktır. Almanya’da 31 diş fakültesi var biz de 103 tane var. Üniversitede okuyan bütün genç kardeşlerime sesleniyorum. Sizin sorunlarınızı çözmeyi ah ettik. Sizleri üniversite bitirdikten sonra işsiz bırakan düzeni tepetaklak yıkacağız. Bu düzeni değiştirmenin yolu sizlerden geçiyor. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. Kendi geleceğiniz için oy kullanın.

Yarın öğretmenler günü. Benim eğitim ile ilgili en önemsediğim cümle Gazi Mustafa Kemal’e ait bir cümle. ‘Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da milleti esaret ve sefalete terk eder’ diyor. Öğretmenine değer vermeyen bir toplum sorunlarını çözemez. Buradan bütün öğretmen kardeşlerime sesleniyorum. Sizi bu toplumun en saygın kişisi yapmak konusunda elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. İtibarlı bir meslek haline getireceğiz öğretmenliği.

Ayrı bir yasaları olacak. 3600 Ek Göstergeyi oyalamadan, hemen vereceğiz. Sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen falan yok. Öğretmen öğretmendir. 24 Kasım’da her öğretmenimize bir maaş ikramiye vereceğiz. Okullardaki öğretmen açığını süratle bitireceğiz. Köy okullarını tekrar açacağız. Ferhat ile Şirin’i buluşturur gibi öğrenci ile öğretmeni buluşturacağız. Bunları bütün öğretmen arkadaşlarımın hafızalarının bir yerinde tutmasını istiyorum çünkü geliyor gelmekte olan. Hepsini yapacağız. Hep haksızlıklara karşı durduk. Haksızlık karşısında susmamız gerektiğini öğretmenlerimiz öğretti bize. Adalet duygusunu güçlü tutmanın yolu haksızlığa karşı toplumun direnç göstermesidir. Bunu yapmamız gerekiyor. Bu ülkede çok şey oldu.

Adaleti öğrendik evet. Haksızlığı öğrendik evet ama demokrasiyi de güzelliği de öğrendik. Anneler için evlatlarının ne kadar değerli olduğunu öğrendik. Cumartesi Anneleri tam 26 yıldır haklarını arıyorlar. Evlatlarını arıyorlar. Bari mezar yerini gösterin diyorlar. Çoğu anne bunu görmeden hayata veda etti. Bunlar anneliğe yakışır asalet içinde, sessizce Galatasaray Meydanı’nda her cumartesi oturarak evlatlarını istediler. Tam 699 hafta. 700. hafta baskı kurdular, dövdüler ve gönderdiler. ‘Yasaya aykırı gösteri yaptıkları’ için. Mahkemeye verdiler. Elbette ki Cumartesi Anneleri haklı ama Diyarbakır Anneleri de haklı. O anneleri de anlamamız gerekiyor. Ayrımcılıktan beraberlikten söz ediyorum.

Türkiye’nin ciddi sorunları var ekonomide. Açık söylemek gerekirse mutfaklarda yangın var. Hangi eve giderseniz gidin -Saray’ı ve dolarla ticaret yapanları ayrı bir yere koyuyorum- fiyatlar artıyor ve herkes birbirini suçluyor. İktidar kanadı halcileri suçluyor. Hal esnafına gittim, konuştum. Halci arkadaşları topladım ve onlarca dertleştim. Dediler ki:

1. Tarımsal üretim çok pahalı. Gübre, ilaç, tohum, fide, sera malzemeleri pahalı ve çiftçi dolarla belirlenen bu fiyatlarla almak zorunda.

2. Bütün Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiler desteklenir ama biz de tarım kanunu var uygulanmıyor. Çoğu zaman var olan destekleri de toprak sahibine veriyorlar.

Ankara Hali’nde gösterdiler. Plastik kasayı gösterdiler. Bu kasanın fiyatı içindeki domatesten daha pahalı dedi. Bu çiftçi ne yapacak? Üretici ne yapacak?

‘Biz burada komisyoncuyuz, bizim alacağımız ücreti biz belirlemiyoruz. Yüzde 8 ama bunu da biz belirlemedik. Dolayısıyla bizim fiyatları artırma gibi bir şeyimiz yok. İstesek de yapamayız.’ dediler. ‘Biz suçlanmak istemiyoruz’ dediler. ‘Bizi hedef sektör haline getirdiler oysa biz yüzde 8’den başka bir kar elde etmiyoruz’ dediler.

Sonunda şunu söylediler. ‘Hali kazanan seçimi kazanır’ dediler. Ben de, ‘Başkan hiç endişe etme hem hali hem seçimi kazanacağız’ dedim. Onların bütün sorunlarını çözeceğim.

Sırça köşkte, sarayda oturursanız, oturup hal esnafı ile konuşmazsanız Türkiye’nin sorunlarını çözemediğiniz gibi Türkiye’nin sorunlarını çözemezsiniz. İnşallah bu bize nasip olacak.

Bir de gıda sektörü var. Mutfaklarda yangın var dedik. Her gün zam geliyor. Marketlerde saat başı etiket değiştiren elemanlar işe başladı. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye insanlar satış yaparken zarar ediyor. Çünkü yarım saat sonra fiyat değişecek aldığı fiyata kar koyamayacak. Onların da dertlerini öğrendim. Bizim dertlerimizi aktarın dediler. Diyorlar ki üretici elindeki malı satmaktan tedirgin. Bu tedirginlik felaket bir şey. Satışı yapanlar fiyat artışından sorumlu değildir. Eğer konuyu maliyet ve üretim ekseninde düşünemezseniz zaten fiyat artışı zorunlu olarak gelir. Hükümetin birinci önceliği üreticiyi korumak olmalı dediler. Eğer koruyamazlarsa açlıkla karşı karşıya kalabiliriz. Denetleme ile baskı ile fiyatlar düşmez, malı karaborsaya düşer dediler. Siz üretimi çözeceksiniz, piyasaya mal vereceksiniz. Yine gıda sektöründe eğer tedarik zincirinde bir kopuş olursa fiyatları kontrol edemezsiniz dediler.

Az önce çiftçinin girdilerinin ne kadar pahalı olduğunu ifade etmiştim. Tarım Orman Bakanlığının Kasım 2021 verileri: Üre Gübresinin tonu 8 bin 960 liraya çıkmış. Şimdi daha da arttı. Geçen yıl aynı ayda 2 bin 519 liraydı. Artış yüzde 256. Peki bu çiftçi ne yapacak? Siz kalkıyorsunuz çiftçiyi, marketçiyi, halciyi suçluyorsunuz. Dolar tırmandıkça bunlar artıyor adamlar ne yapsın? Fiyat mecburen artacak. Baskıyla, terörle mi fiyatı düşüreceksin? Hal esnafını terörist mi ilan edeceksin? Önce dönüp kendine bak. Türk Lirasını eriten kim? Sorumluluktan kaçıp sorumluluğu vatandaşa yüklemeye çalışıyorlar. Her şey pahalanırken et fiyatları neden düştü? Çünkü yem fiyatları artınca inekler kesime gitti. Sonrasında bizi farklı bir senaryo bekliyor. 32 milyon dekar alan ekilmiyor. ‘Her gün ürün fiyatı değişirse ortada bir sorun var demektir. İktidarın buna eğilmesi lazım. Soruna eğilmiyor bizi suçluyor’ diyorlar. Birisi, ‘Tarım Bakanlığı kaldırılırsa bu sorun çözülür’ dedi. ‘Et ve Süt Kurumu engel kurumuna dönüşmüş durumda’ dediler.

“Demokratik yollarla Saray sosyetesine dersini vereceğiz ve onları göndereceğiz”

Yoksulluk sınırı 10 bin 335 lira. Asgari ücret komisyonunu toplayın bu insanlar geçinemiyor dedik ama yapmadılar. Yapacağız dediler yılbaşını bekliyorlar, zaman kazanmaya çalışıyorlar. Bir emekli bana bir not göndermiş. ‘Malulen emekli oldum maaşım 1992 TL yakında 100 liraya denk gelecek. Bugün kendi kendime düşündüm acaba ben Uganda da mı yaşıyorum? Ben bu maaşla faturamı ödeyim, ekmek mi alayım, öğrenci mi okutayım yoksa evimi geçindiremiyorum diye intihar mı edeyim? Bana bir akıl ver. Bu nasıl bir sosyal devlet ben anlamadım. Ben seni çok eleştiriyordum, hakkını yemişim, hakkını helal et’ diyor. Senden biraz sabır bekliyorum. O saray gelecek buraya. Demokratik yollarla Saray sosyetesine dersini vereceğiz ve onları göndereceğiz. Saray sosyetesi ayrı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ayrı. Bu kardeşiniz fakirin, fukaranın, garibin, gurebanın, çiftçinin, emekçinin, herkesin yanında olacak.

Gıda sektörünün bütün bileşenleri ile toplantı yaptıktan sonra bu millet daha büyük acılar çekmesin diye çıktım 6 maddelik bir öneri yaptım. Bu düzeni beraber değiştireceğiz. Çiftçinin su ve elektrik borçlarını sil kardeşim. Öyle büyük paralar değil bunlar. Bankalarda, tarım kredi kooperatiflerindeki kredilerin faizlerini sil, anaparayı 6 ay ertele dedik. Tarımsal üretimde kullanılan mazotta 6 ay KDV alma dedik. Tüketicinin nefes alması için de 6 ay boyunca KDV’yi sıfırlayacağım de. Vatandaş bari ucuza alabilsin. Bizim belediyelerimiz kooperatiflerle işbirliği yapıyorlar. Büyük çoğunluğu kadın kooperatifleri. Yetersiz olduğunu biliyorum bütün belediyelerin aynı şekilde davranmasını isterim. Benim ayrıca marketlere de bir çağrım oldu. 10 temel ürün var bunlara zam yapmayın dedim. Zarar edeceksiniz biliyorum ama bunu telafi edeceğiz dedim. Bu ülkenin barışı ve huzuru için bu gereklidir dedik.

Bizim derdimiz ne bunların derdi ne? Bizim derdimiz vatandaş perişan vaziyette. Eşimle birlikte pazara gittik. Başlangıçta tanımadılar maske taktığımız için sonra birisi tanımış geldi. Emin olun ağzımızdan daha bir laf çıkmadan ‘Ne olursunuz bizim kurtarın’ dediler. En çok duyduğum laf bu oldu. ‘Ne olursunuz bizi kurtarın, bıktık bu adamlardan’, ‘Size hiç oy vermedim, oyum size’ diyor. Pazara gidişim bile saray sosyetesinin trolleri tarafından eleştirildi. Giderim arkadaş, giderim gerekirse tezgahın başına otururum.

“Vallahi hırsızları en iyi siz bilirsiniz…”

Ekonominin perişan halini biliyorlar acaba bundan nasıl sıyrılırız diye arayışlar içindeler. Birisi konuşmuş, ‘Siz bizi ekonomiyle, dolarla terbiye edemezsiniz’ diyor. Erdoğan, ‘Bu ekonomik Kurtuluş Savaşı’ndan da milletimizi zaferle çıkaracağız’ diyor. Eski bir AKP’li milletvekili, ’17-25 Aralıkta bu milletin cebinden 50-60 milyar dolarını çaldılar’ dedi. Vallahi hırsızları en iyi siz bilirsiniz… Ben 17-25 Aralık olaylarında 50-60 milyar dolar çalındığını bilmiyordum ama her ay 10 milyon doları cebine indiren adam bu rakamı veriyor. 50-60 milyar doları çaldılarsa çalan adam belli değil mi? ‘Oğlum paraları sıfırladın mı?’ diyen adam kimdi? Allah konuşturuyor… Sözde bize atacak ama itiraf ediyor.

Vallahi seni dolarla terbiye ettiler.. Öyle bir ettiler ki sabah yattın dolar, akşam yattın dolar. Mezara mı götüreceksin o doları? Dolarla kimi terbiye ettiler? Bunlardan eski birisi, ayda 10 bin doları cebine indirirken dolar baronları tarafından terbiye ediliyor. Konuşmayacaksın diyorlar. Terbiye ediyorlar. Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun, seni dolarla terbiye etmişler. Türk Lirası milli paramızken dolarla ihale yaptılar. Demek ki seni dolarla terbiye ettiler. Bunları öyle bir terbiye ettiler ki, Türk Lirası’nı unuttular… Vatandaşlarından dolarla euro ile borçlandılar… Bütün bu rezillikler yaşanırken saray sosyetesinin lideri Erdoğan, ‘Bu ekonomik Kurtuluş Savaşı’ndan milletimizi zaferle çıkaracağız’ diyor. Ne oldu ki Milli Kurtuluş Savaşı vermeye başladın? Bu ülkeyi başkası mı yönetiyordu, 20 yıldır neredeydin? Geçiniz bunları. Millete gaz vermeyi de bırak otur adam gibi görevini yap.

Sana söyledim, ders verdim dersini çalış. Ne yapacağını söyledim sana. ‘Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz’ diyor. Allah aşkına söylediği sözün anlamını biliyor mu? Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerini bıraktın Londra mahkemelerini seçtin. Neden? Çünkü dolarla ihale alanlar yarın iktidar değişirse başına bir iş gelmesin diye. O dolarla ihale alanların başına çok şey gelecek. Milletin hayrına ne geliyorsa gelecek… Bu milletin hakkını ve hukukunu savunacağım. Garanti veriyorsun dolarla bu mandacılık değil mi? Tank Palet Fabrikasını kalktın Katar Ordusuna verdin bu mandacılık değil mi? Sen mandacılığa karşı mücadele ediyorsan.. Birileri sana ‘aptal olma’ dediğinde mektubu alıp yüzüne çarpacaktın… Şimdi efelik yapıyor. Bu millet yutmaz. Sen korkma bu millet senin ne mal olduğunu gayet iyi öğrendi. Sen artık bu saatten sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel bir milli güvenlik sorunusun… ”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir