Karamollaoğlu: Türkiye’de Giderek Artan Bir Baskı Rejimi Uygulanıyor

Haftalık basın toplantısında gündemi değerlendiren Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, konuşmasında, “Türkiye’de giderek artan bir baskı rejimi uygulanıyor, bu mantığı bir politika olarak benimseyenler ülkeye fayda sağlayamazlar” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği ‘siyasi cinayetler’ iddiasına da değinen SP Lideri Karamollaoğlu, “Sayın Kılıçdaroğlu’na geçmişte cenazede saldırı olmuştu. ‘Bu daha ne ki?’ diyorsanız bu tehdittir. Bu kışkırtmadır aynı zamanda. Siz yapın, biz arkanızdayız anlamına gelir. Allah’tan korkan böyle bir tavırda bulunamaz” dedi.

Karamollaoğlu, son dönemin önemli başlıklarından biri olan 3600 ek gösterge hakkında ise, “Seçime 1.5 sene kaldı, 3600 ek gösterge gündeme geliyor. Gelecek sene çözeceğiz diyorlar, ümide bağlıyorlar. Şimdi neden çözmüyorsunuz. Biz iktidar geldiğimiz zaman şeflerin altında arabalar olmayacak. Araba şatafat ve hava atmak için değil ihtiyaç için temin edilir. Devletin gücünü kullanılan lüks arabalar göstermez. 19 yıl iktidarda bulunan bir parti hala nasıl muhalefeti suçlu görebilir” ifadelerini kullandı.

SP Lideri Karamollaoğlu’nun haftalık basın toplantısında yaptığı konuşmadan öne çıkanlar bölümler şöyle:

“Afyon’da bir okul servisinin yaptığı kaza sonucu vefat eden 5 yavrumuza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Artık terör bitti’ derken her hafta şehit haberleri almaya devam ediyoruz maalesef. Bu terörle mücadelede başarısız olduğumuzun bir göstergesidir.

Paris İklim Anlaşması

Çevre bizim için kalkınma kadar önemli bir hadisedir. İçinde rahat yaşayacağımız bir dünya sağlıklı bir çevre koşulları ile hayata geçer. Paris İklim Anlaşması dünyada bazı yankılar getirdi. Anlaşmalar o konularda derinlemesine tedbir alındığı manasına gelmiyor. Bizleri endişelendiren bazı hususların izale edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bugün atmosferdeki sıcaklık arttıysa, buzullar eriyorsa bu; kalkınmakta olan ya da bilerek geride bırakılan ülkelerin kabahati değil. Tam tersi dünyayı sömüren ve tedbir almayan ülkelerin kabahatidir. Üzülerek ifade ediyorum ama ben kalkınmış, gelişmiş ülkelerin bu anlaşmada üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getireceğine inanmıyorum.

Türkiye’nin kalkınması için üretim bir numaraları meseledir. Bunu yaparken de çevreyi asla tahrip etmemeliyiz! Devlet, yatırımcının çevreyi koruma tedbirlerinde gerekli olan maddi külfetlerine destek olmalıdır. Sadece sanayiciler ve yatırımcılar çevre kirliliğinden suçlu değil, devlet de gerekli tedbirleri almak mecburiyetindedir.

Yapılan yanlış tarım politikalarından dolayı topraklarımız, akarsu kaynaklarımız tehdit altındadır. Ben iklim anlaşmasının imzalanmasını önemsiyorum ama geri kalmış ülkelerin havasını da suyunu da kirleten kalkınmış ülkeler bu bölgelerde üzerlerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirmelidir.

Bu anlaşmanın biraz daha enine boyuna tartışmasının yapılmasına, incelenmesine ve kalkınmış ülkelerin üzerlerindeki mükellefiyetlerin mutlaka yerine getirildiğinin takibine ihtiyaç var. BM’nin birçok kurumu var; bütçeleri milyarları buluyor ama ben inanıyorum ki Türkiye’de bizim halk olarak Afrika’daki açlıkla mücadeleye ayırdığımız kaynaklar daha fazladır.

Bir insanın aldığı ücret o insanın ihtiyaçlarını mutlaka karşılamadır. Tekrar tekrar söyledik; hedefimiz açlık sınırı değil, yoksulluk sınırı olmalıdır. Asgari ücret 19 yılda 10 misli arttı demekle bu iş çözülmüyor ki. Ekmek ne kadar arttı? Domatesin fiyatı ne kadar arttı? Siz kalkınmayı gösterişle, israfı ve yolsuzluğu artıracak yatırımlarla sağlamaya kalkarsanız; bu ülke güçlenmez.

Biz her yıl asgari ücretin en az yüzde 5-7-10 oranında iktidarın becerisine göre reel manada artırılması gerektiğine inanıyoruz. Enflasyon yüzde 50’yi bulmuşsa siz de al sana %49 zam derseniz bir kuruş zam yapmamış olursunuz. Dışarıyı göstererek “Ya, bakın şunların haline; Avrupa’da, Amerika’da kuyruklar arttı.” demek insanımızı artık tatmin etmiyor.

TÜİKe göre zam gören bazı ürünler şöyle: Salatalık %128 Tavuk eti %63,9 Ayçiçek yağı %60,9 Margarin %53,8 Domates %49,6 Yumurta %49,3 Bunlar hükümeti üzmemek için belirtilen rakamlar. TÜIK’e göre 2020 yılının sonunda 1 kilovatsaat başına 73,5 kuruş olan konut elektrik fiyatı bu yıl içinde bulunduğumuz ayda 91,56 kuruş olmuştur. Sadece on aylık artış %25 oranındadır.

Cumhuriyet tarihinde bir ilkin gerçekleştiğini ve kişi başına gelirin ilk kez 7 yıl arka arkaya düştüğüne şahit olduk! 2013-2020 yılları arasında kişi başına gelirin üçte biri yok oldu. Türkiye’de en zengin %20’nin milli gelirden aldığı pay %46,3’ten %47,5’e yükseldi. En yoksul %20’nin milli gelirden aldığı pay ise %6,2’den %5,9’a düştü.

Olması gereken bunun tam tersi. Maalesef sürekli olarak fakirleşen bir ülkede yaşıyoruz. Birilerinin porsiyonları büyürken büyük bir kesimin porsiyonları küçülmektedir. İnsanımızın 3000 liraya hem kira ödemeye hem faturalarını ödemeye hem mutfak ihtiyaçlarını karşılamaya hem de çocuğunu okutmaya çabaladığını görmek bizi derinden yaralıyor.

“Türkiye’de giderek artan bir baskı rejimi uygulanıyor”

Türk Lirası sadece Dolar’ın, Euro’nun, Sterlin’in karşısında değil maalesef Rus Rublesi’nin, Bulgar Levası’nın, Şili Pesosu’nun, Arjantin Pesosu’nun karşısısında da değer kaybediyor. Seçime 1.5 sene kaldı, 3600 ek gösterge gündeme geliyor. Gelecek sene çözeceğiz diyorlar, ümide bağlıyorlar. Şimdi neden çözmüyorsunuz.

Biz iktidar geldiğimiz zaman şeflerin altında arabalar olmayacak. Araba şatafat ve hava atmak için değil ihtiyaç için temin edilir. Devletin gücünü kullanılan lüks arabalar göstermez. 19 yıl iktidarda bulunan bir parti hala nasıl muhalefeti suçlu görebilir. Türkiye’de giderek artan bir baskı rejimi uygulanıyor, bu mantığı bir politika olarak benimseyenler ülkeye fayda sağlayamazlar.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir