Isparta’nın tarihi ‘Köprüleri’

Köprüler hemen hemen insanlık tarihi kadar eskidir. Özellikle göçler, ticarî faaliyetler ve çeşitli savaşlar dolayısıyla yer değiştirme, istenilen yere ulaşma işlemine imkân hazırlamışlardır.

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Isparta’da tarihi birçok köprüyü sınırları içerisinde barındırmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak bu köprüleri sizler için derledik.

Zindan (Roma) Köprüsü: Aksu ilçesinin 2 km kuzeydoğusundaki Zindan Mağarası önünde akan Eurymedon (Köprüçay) deresi üzerinde yer alır. Tek kemerli yuvarlak köprüde, kilit taşı üzerinde Eurymedon Tanrısının sakallı büst heykeli vardır. Blok taşlardan yapılan köprünün yan tarafında nehire inen bir merdiven vardır.

Gelendost Afşar Köprüsü: Afşar köyünde, Selçuklular dönemine ait olduğu bilinen köprü günümüzde de kullanılmaktadır.

Sütçüler Çandır Köprüsü: Çandır köyü Köprübaşı mevkiinde, Selçuklular Döneminde yapılmış olan 65 m uzunluk ve 5 m genişlikteki kemerli köprü günümüzde Karacaören Barajı sularının altında kalmıştır.

Barla Roma Köprüsü: Barla Deresi üzerinde, yeniyol yakınındaki köprü MS II. yüzyıla tarihlenir. Kemerli olan köprünün yan yüzü kesme taştan yapılmış olup, üst kısmı moloz taşlarla kaplıdır. Zindan Mağarası önündeki köprüye benzer.

Barla Osmanlı Köprüsü I: Barla Deresi üzerinde bulunan köprü sivri kemerlidir. Kemer düzgün kesme bloklarla inşa edilmiştir. Üzeri moloz taşlarla kaplıdır. Taş döşeme yolda da devam eder.

Barla Osmanlı Köprüsü II: Barla Deresi üzerinde bulunan köprü sivri kemerlidir. Kemer düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş, yanları moloz taşlarla doldurulmuş, üstü taş kaplıdır. Bu köprü halen kullanılmaktadır.

Pisidia Antiokheia Çeşme Binası ve Su Kemerleri: Yalvaç ilçesinde yeralan Pisidia Antiokheia kentinin Anıtsal Çeşmesi kuzey-güney caddesinin kuzey ucunda yeralmaktadır. Yapı önünde çeşmelerin bulunduğu sütun mimarisi ile süslü kısım ve arkasında suların toplandığı depo kısmından oluşur.

U planlı yapı 21 x 21 m ölçülerindedir. Depoda toplanan su pişmiş toprak ve kurşundan yapılma borularla kente dağıtılmıştır. Muhtemelen MS I. yüzyıl sonlarında yapılan çeşme binası bugün temel seviyesindedir.

Roma Döneminde gelişen şehrin su ihtiyacını karşılamak için “Su Çıktı” kaynağından kente uzanan yaklaşık l0 km uzunluğunda kesme taşlardan su kemeri inşa edilmiştir. Ayakta duran kısmın uzunluğu yaklaşık 250 m olup, 5-7 m yüksekliktedir. Suyun içinden aktığı Canalis’in yapısı bilinmemektedir. Su kemerleri de çeşme binası gibi MS I. yüzyılın sonunda inşa edilmiştir.

Seleukeia Sidera (Bayat) Su Yolu: Atabey İlçesi bayat köyündeki Seleukeia Sidera antik kentinin su ihtiyacınının Findos (Büyük Gökçeli) Köyü yakınındaki su kaynağından karşılandığı düşünülmektedir. Bu su yolundan ele geçen taş taksimat künkleri Kocakemer denilen mevkide bulunmaktadır.

Cirimbolu Köprüsü ve Su Kemeri: Uluborlu Cirimbolu Su Kemeri ilçenin eski yerleşim yerindedir. 1869-1872 yılları arasında Kapu Dağından kale içine Kavil Pınarının suyunu getirmek için inşa edilmiştir.

Aynı zamanda köprü olarak da kullanılan kemer üst üste iki yuvarlak kemer üzerine inşa edilmiştir. Uzunluğu 4,5 m, genişliği 2,5 m yüksekliği ise 20 m.dir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir