HDP’li Sancar’dan Dikkat Çeken ‘İttifak’ Açıklaması

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, HDP’nin bir ittifak arayışı olmadığını belirterek, “Amacımız bütün ezilenlerin, her kesimden insanın, vicdanlı, iyi insanın, inançların, hakların ortak iradesini bu ülkenin çözüm gücü haline getirmektir” dedi.

Haber Merkezi / Partisinin 27 Eylül’de açıkladığı deklarasyona ilişkin ise Sancar, deklarasyondaki amacın ‘ne birileriyle pazarlık ne de birilerine ayar verme derdi’ olduğunu, herkese demokratik ortak yaşamı birlikte kurmaya davet anlamına geldiğini dile getirdi.

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” açıklaması için de “Kürt sorunu çözüldüyse demokrasi ve barış için mücadele eden siyasetçileri neden rehin alıyorsunuz? Türkiye’nin üçte birinde seçim sonuçlarını yok sayan bir anlayış Kürt sorununu çözmüş olabilir mi? Madem çözdünüz neden hala panzerler Kürt çocukları ezerek öldürüyor? İnkâr siyaseti uzun süre Kürt yoktur laflarıyla yürütüldü. Hayat ve mecburiyet bir yere kadar izin verebiliyor buna. Kürt yoktur demeye cesaret edemiyor kimse artık. Bu sefer Kürt sorunu yok demeye başladı. Kürt sorunu vardır noktasına gelindi.” ifadelerini kullandı.

Sancar, Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun çözümü için “HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz” sözü üzerine başlayan tartışmayı ilişkin ise, partilerinin Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne talip olduğunu belirterek, HDP’nin muhatap olduğunu söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sancar, şunları söyledi:

“Yoğun bir yaz sürecini geride bıraktık. Umutluyuz, kararlıyız, cesaretliyiz, ısrarlıyız. HDP’nin fikriyat, hareket, bir değişim gücü olduğunu bilmeyenler kapatma davası açarak bizleri yıldıracaklarını sanarak, baskı ve zor politikalarıyla bizi yolumuzdan alıkoymaya çalıştılar.

“HDP’ye olan inanç ve güven de artıyor”

Halk acil değişim istiyor. Bu soygun ve talan düzeninden bıkmış, usanmış, üç kuruşa muhtaç hale getirilmiş insanların ortak talebi bu gidişatı durdurmak. Halk adalet, refah, demokrasi, iş, güvenle bakabileceği ortak bir gelecek, eşitlik, insanlık onuruna yakışır yaşam istiyor. HDP’ye olan inanç ve güven de artıyor, Türkiye’nin dört bir yanında hem de. Bu inanç ve destek büyüyor, güçleniyor.

Her bir sese ses ve umuda adres olmaya devam edeceğiz. Halklara ve demokrasiye en güçlü nefes olacağız. Barışın inşasında hem amele, hem usta, hem mimar olacağız. Hukuksuzluk kararını dağıtan ışık olacağız. Herkes için gerçek adaletin yolunu açacağız. Güçlü demokrasiyi hep birlikte inşa edeceğiz. 27 Eylül’de Ankara’da Türkiye siyasetinin önünü açan bir deklarasyon yayınladık. Bu deklarasyonu yayımlama amacımız ne birileriyle pazarlık hesabı ne de birilerine ayar verme derdidir.

Her şeyden önce bütün toplum kesimlerine müzakere ve diyalog teklifidir. Ülkenin bütün sorunlarını çözmede sorumluluk alma iradesidir bu deklarasyon. Türkiye’de yaşayan herkese demokratik ortak yaşamı birlikte kurma davetidir. Otoriterliğe, tekçiliğe, baskıya, her türlü sömürüye karşı çokluk içinde demokratik birlik çağrısıdır.

Milletvekili seçimlerinde tutumumuz demokrasi güçleri, toplumsal muhalefetle, ezinlerle, emekçilerle, ekoloji mücadelesi yürütenlerle, kadınlarla, gençlerle yürüttüğümüz mücadele birliğini demokrasi ittifakını daha da büyütmek ve güçlendirmektir. Bunun dışında bir ittifak arayışımızın olmadığını bir kez daha açıkça ilan ediyoruz. Amacımız bütün ezilenlerin, her kesimden insanın, vicdanlı, iyi insanın, inançların, hakların ortak iradesini bu ülkenin çözüm gücü haline getirmektir.

Bu saydığım bütün kesimlerle yürüyüşümüzü büyüteceğiz, demokrasi ittifakı adı altında milletvekili seçimlerinde ülkenin bütün sorunlarını açacak güce ulaşacağız. Hedefimiz budur, bunun dışında ne konuşulursa konuşulsun boştur, gereksizdir, anlamsızdır. HDP yoluna bu ışıkla ve hedefle yürüyecektir.

Elbette ki siyasal muhalefetle de seçim güvenliğinden geçiş sürecine, demokrasinin yerelden başlayarak güçlü bir biçimde inşasından barışa varıncaya kadar konuşmaktan, müzakere ederek yol bulmaktan yanayız. Çünkü Türkiye’nin ihtiyacı budur. Halkın siyasetten beklentisi budur. Mesele bu çürük düzeni değiştirmek ve halkı bu rezaletten ve sefaletten kurtarma meselesidir. Esas odaklanmamız gereken noktanın da bu olduğunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tutumuz da açıktır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde isimler üzerinden değil deklarasyonda da altını çizdiğimiz temel ilkeler üzerinde ve müzakere anlayışıyla hareket edilmesi gerektiği görüşündeyiz.

“Tutum belgemiz Türkiye’nin deklarasyonudur”

Güçlü demokrasinin temellerini atmaya adaydır bu ilkeler. Bizim çağrımız bu ilkeler sorunları çözmek, ülkeyi birlikte yönetmek, halka onurlu bir gelecek yaratmak için yol gösteriyor. Güçlü demokrasinin temellerini atmaya aday. Bizim çağrımız bu ilkeler etrafında diyalogdur, müzakeredir, mutabakat arayışıdır. Bu çağrılarımızı bir kez daha duyurmayı bir görev sorumluluk olarak görüyorum.

Tutum belgemiz Türkiye’nin deklarasyonudur. Güçlü demokrasiye giden yolun haritasıdır. HDP’nin yarınlara olan sözüdür.

1 Ekim’de yeni yasama yılı açıldı. Bir yanda dağlar kadar sorun var, açlık, işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, kutuplaşma var. Yoksulluk ve yolsuzluk baştan başa sarmış her yeri. Diğer yanda ise bu sorunları yaratan ve yok sayan siyaset var. Bunun karşında ortak tutum geliştirmemiz, ortak adımları güçlendirmemiz gerekiyor.

Biliyorsunuz Meclis aynı zamanda Kürt sorununda inkâr sözleriyle açıldı. Bu ülkenin en önemli sorunlarından birinin Kürt sorunu olduğunu söylüyoruz, aslında bunu herkes biliyor ama iktidarın başı, AKP’nin genel başkanı sorunu inkâr ederek yaptı konuşmasını.

“Kürt sorunu denilen meseleyi hak ve özgürlükten kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük” dedi. Tabii gülebiliriz ama o kadar ciddi bir mesele ki gülerek geçiştirmek lüksümüz yok. Halklarımızın anlayabileceği sadelikte bu sözün nasıl bir çarpıtma anlayışını yansıttığını anlatmaya çalışalım.

Bundan bir yıl önce Meclis kürsüsünde “Kürt sorunu çözdük” diye bir cümle kullanmamıştı AKP Genel Başkanı. Üstüne daha geçenlerde Diyarbakır’da “Çözüm Süreci’ni biz bitirmedik” diyerek hem sorumluğunu hem de bitmemiş bir sürecin getirebileceği çözümü bizzat itiraf etmiş oldu. Yani kendilerinin bitirdiği bir süreçle, ardından yürürlüğe koydukları savaş, inkâr, imha politikalarıyla yola devam ettiler.

“Kürt sorununu çözdük” diyebiliyorlar. Bir yılda sorun nasıl çözüldü de hiç kimsenin bundan haberi olmadı. Binlerce siyasetçi, seçilmiş kişi neden hâlâ cezaevinde? Eğer çözüldüyse Kürt sorunu, çözüm içim mücadele eden siyasetçiler neden cezaevinde? Türkiye’nin üçte birinde seçim sonuçlarını yok sayan anlayış Kürt sorununu çözmüş olabilir mi, kayyım atayan anlayış Kürt sorununu çözmüş olabilir mi?

Kürt sorunu çözmekse eğer derdimiz o panzerler orada gezmeyecek. Panzerler çocukları, yaşlıları eziyor, sonra buna kılıf uydurmak için valiler yalan söylüyor. Kobani kumpas davası, kapatma davası neden var? Bu mu Kürt sorununu çözmek?

İnkâr siyaseti uzun süre Kürt yoktur laflarıyla yürütüldü. Hayat ve mecburiyet bir yere kadar izin verebiliyor buna. Kürt yoktur demeye cesaret edemiyor kimse artık. Bu sefer Kürt sorunu yok demeye başladı. Kürt sorunu vardır noktasına gelindi. HDP, Türkiye’deki bütün sorunları çözmeye taliptir, adaydır, hazırdır. “Çözdük” diyerek sorun inkâr ediliyor.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir