HDP’li Mithat Sancar: Nüfus Mühendisliğinin Temelinde Irkçılık Yatıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Çocuk önemli. Bak PKK’nın 5 tane 10 tane 15 tane var” sözlerini eleştiren HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “O sözler anlık bir ifade, boş bulunmanın sonucu dile gelmiş birkaç cümleden ibaret görülemez. Bu, devletin inkarcı, asimilasyoncu politikalarının temelinde yatan bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu anlayış en teknik ve hafif tabirle nüfus mühendisliği olarak adlandırılabilir. Nüfus mühendisliği ülkede asimilasyoncu politikaları inkarı ve imhayı yerleştirmenin bir aracı olarak kullanılagelmiştir. Bu politikaların temelinde yatan da ırkçılıktır.” dedi ve ekledi:

“Buduncuları hatırlayın. Kürtleri nüfus olarak, kitle olarak, toplum olarak nasıl ırkçı bir anlayışla hedef aldılarsa, bugün AK Parti Genel Başkanı’nın ağzından dökülen cümleler de aynı anlama gelmektedir. Bizim mücadelemizin çok boyutlu olduğunu bu anlayışı tüm Türkiye’deki bütün demokrasi güçleriyle birlikte gözler önüne serip aşmayı sorumluluğuyla karşı karşıya olduğumuzu iyi bilmemiz gerekiyor.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin il eşbaşkanları toplantısının açılışında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Partilileri Kürtçe selamladıktan sonra konuşmasına başlayan Sancar, daha önce 2022 yılının final yılı olacağını söylediklerini hatırlatarak, bu dönemin bir yol ayrımı olduğunu vurguladı. “Özgürlüğe, demokrasiye, barışa giden yolu mu inşa edeceğiz? Yoksa otoriter, despotik yönetimin daha da güçlenmesinin zeminimi güçlenecek?” diyen Sancar, bunu belirleyecek olanın toplumsal ve siyasi mücadele olduğunu söyledi.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre, seçim gündemine de değinen Sancar, “Seçimler gündemde ve önemli. Hayati nitelikte ve kritik önemde. Seçim sadece oy kullanmaktan ibaret değildir. Seçimler aynı zamanda toplumsal ve siyasal mücadelelerin önemli bir mecrasıdır. Bizler seçimi toplumsal mücadelenin bir zemini ve mecrası olarak görüyoruz ama aynı zamanda halkla buluşmanın, örgütlülüğümüzü güçlendirmenin önemli bir imkanı olarak değerlendiriyoruz” dedi.

AK Parti’nin tekçi, yasakçı, sömürücü bir iktidar düzeni olduğunu kaydeden Sancar’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Bu düzenin inşa etmekte olduğu bir rejim gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bu rejimi istersiniz otoriteliği yerleştirme hedefiyle hareket eden bir rejim olarak tanımlayın, isterseniz faşizmi yerleştirme planının hedefi olarak tanımlayın, fark etmiyor sonuçta rejimi Türkiye’nin bütün halklarına baskı, zulüm, talan, sömürü dışında vadettiği hiçbir şey yoktur. Bu düzenin ve rejimin tepesindeki iktidarı ayakta tutan en önemli sütun hep vurguladığımız gibi çatışma ve savaş politikalarıdır. Sömürüyü de baskıyı ve zulmü de bu politikalar üzerine kurmaktadır. Savaş politikalarına karşı çıkmak önümüzde demokrasiyi, barışı, emeği ve özgürlüğü savunmanın temel şartıdır.

“Savaş politikaları bir kara delik gibidir”

Savaş politikalarının bu ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere bütün toplumsal alanlarda nasıl büyük yaralar açtığına on yıllardır tanıklık ediyoruz. Bu yaralar savaş politikaları derinleştikçe büyüyor, acılar yaygınlaşıyor, yoksulluk ülkenin her tarafını sarıyor. Savaşla sömürü, savaşla acı, savaşla yara arasında doğrudan bağlantıyı göremezsek bu bütünlüğü esas alan bir mücadele hattı kuramazsak, bu iktidarı değiştirmek de kolay olmayacak, bu rejimden kurtulmak da kolay olmayacaktır. Savaş politikaları bir kara delik gibidir.

Kara delik insan canını, insanların enerjisini ülkenin kaynaklarını ve geleceğini yutan büyük bir tuzaktır. Aynı zamanda ülkenin devlet eliyle çeteleşmelere teslim edilmesinin zeminini güçlendiren bir alandır. Bu yüzden savaşa politikalarına karşı çıkmayı demokrasi ve barış, emek ve demokrasi mücadelesinin temeli olarak görüyoruz. Savaş politikaları yaygınlaştıkça her türlü kötülüğün yaygınlaştığını dünya tarihi bize sayısız örnekle göstermektedir. Savaş politikaları aynı zamanda ırkçılığı aynı zamanda suçları da beraberinde getirir. Ayrışmayı, kutuplaşmayı, sömürüyü derinleştirir. Son zamanlarda yaşadığımız birkaç olay bunu açıkça gözler önüne sermektir.

AK Parti Genel Başkanı’nın geçen gün çocuk sayısıyla ilgili söylediği sözler bunun çarpıcı bir örneğidir. O sözler anlık bir ifade, boş bulunmanın sonucu dile gelmiş birkaç cümleden ibaret görülemez. Bu, devletin inkarcı, asimilasyoncu politikalarının temelinde yatan bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu anlayış en teknik ve hafif tabirle nüfus mühendisliği olarak adlandırılabilir.

Nüfus mühendisliği ülkede asimilasyoncu politikaları inkarı ve imhayı yerleştirmenin bir aracı olarak kullanılagelmiştir. Bu politikaların temelinde yatan da ırkçılıktır. Buduncuları hatırlayın. Kürtleri nüfus olarak, kitle olarak, toplum olarak nasıl ırkçı bir anlayışla hedef aldılarsa, bugün AK Parti Genel Başkanı’nın ağzından dökülen cümleler de aynı anlama gelmektedir. Bizim mücadelemizin çok boyutlu olduğunu bu anlayışı tüm Türkiye’deki bütün demokrasi güçleriyle birlikte gözler önüne serip aşmayı sorumluluğuyla karşı karşıya olduğumuzu iyi bilmemiz gerekiyor.

Aynı zamanda savaş politikalarıyla oluşan kara deliğin yarattığı vahim sonuçlar başka bir tartışmada da gündem geliyor. Bu da kimyasal silah kullanımı iddialarıdır. Ortada haberler ve önemli iddialar var. Bu iddialar yüzeysel açıklamalarla, tehditlerle geçiştirilemez. Bunların mutlaka bağımsız heyetlerce incelenmesi ve bu konudaki hakikatin ortaya çıkarılması gerekir.

Eğer bunların da üstü örtülür, geçiştirilirse bu ülkede savaş politikaları daha da derinleşecek, toplumsal yaralar daha da büyüyecek, sömürü düzeni daha da kökleşecektir. Bu düzenin değiştirmenin en önemli mücadele araçlarından biri hakikatin peşinde koşmaktır. Bütün bunlar için Türkiye halklarını bu belalardan kurtarmak için ısrarla Kürt sorununda demokratik çözümü savunuyoruz. Demokratik çözümün yolu da müzakere ve diyalogdan geçer.

“İktidar, İmralı üzerinden çeşitli manipülasyonlar yapmak istiyor”

Diyalog ve müzakere siyaset zemininden işleyecek en doğru çözüm yöntemidir. Bunu başarabilirsek ülkeyi bu beladan kurtarmayı başaracağız. HDP olarak üzerimize düşen sorumluluğu her alanda yerine getirmeye hazır olduğumuzu defalarca söyledik. Mücadelemizi de, politikalarımızı da bu hedefe göre belirliyoruz.

Yakın zamanda Eşbaşkanım Pervin Buldan’la beraber İmralı’ya açık ziyaret ve görüşme talebinde bulunduk. Talebimiz açık arkadaşlar, bizler barışın ve çözümün yolunu açacak böyle bir görüşmenin savaş politikalarını durdurmak bakımından büyük önem taşıdığını düşünüyoruz, buna inanıyoruz. Bu talebimizin bir sebebi daha var. İktidar İmralı üzerinden çeşitli manipülasyonlar yapmak istiyor.  Bu manipülasyonların çeşitli çevrelerde spekülasyon döngüsü yarattığını da görüyoruz.

HDP şeffaf politika yürütmeyi esas almış bir partidir. Bizler diyoruz ki bütün bu manipülasyonların ve spekülasyonların önünü almanın temel yolu tecridin sona ermesidir. Ayrıca bu hem evrensel hem iç hukukun bir gereğidir. Bizler çözüm için, barışın yolunu açmak için bu dönemde her türlü manipülasyon ve spekülasyonun önüne geçmek için bu görüşme talebinde bulunduk. Şimdi Adalet Bakanlığı’ndan cevap bekliyoruz.

Hatırlayacaksınız, bundan birkaç hafta önce bütün muhalefet partilerine heyetler oluşturarak İmralı’da görüşme yapma talebinde bulunmalarının en doğru yol olduğunu belirtmiştik. Şimdi bizler bu talebi kendi kurullarımızda tartışarak bir başvuruya dönüştürdük. Savaş politikalarına karşı barışın ve çözümün yolunu açmak HDP’nin varoluş sebebidir.

“Bu ittifakı genişletmemiz ve büyütmemiz gerekiyor”

Seçimler yaklaşıyor ve seçimlerin hangi çerçevede önem taşıdığını da belirttim. Bizler parlamento seçimlerine ‘ittifaklarımızla gireceğiz’ dedik. En geniş demokrasi ittifakını kurmak bizim kongre kararımızdır, partimizin en yüksek karar organının bize verdiği bir talimattır. Biz bu talimatın gereğini yerine getirmek için çalışmaları 2020’den beri sürdürüyoruz. Şimdi bunu Emek ve Özgürlük İttifakı’yla somutlaştırdık. Bu ittifak demokrasi ittifakımızın önemli bir adımı ve çok değerli bir sonucudur. Bununla yetinemeyiz. Bu ittifakı genişletmemiz ve büyütmemiz gerekiyor.

Türkiye’nin çözüm gücü haline getirmemiz gerekiyor. Bu ittifakı diğer bütün ezilenlerin, sömürülenlerin, dışlananların, mazlum ve mağdur edilenlerin birlikteliğine dönüşmek gibi bir yükümlülük ve sorumlulukla karşı karşıyayız. Bunu yapabilmemiz için de mahallelerden başlayarak her alanda bütün demokrasi güçleriyle ilişkilerimizi güçlendirmek ve bu ilişkileri geliştirecek yeni yöntemler yaratmak gibi bir görevimiz de var. Bu görev en çok sizlere düşüyor. İttifakları demokrasi mücadele ortaklığını ancak yerelde titiz ve yoğun bir çalışmayla etkili bir güç haline getirebiliriz. Bunu başarabilirsek geleceği, önümüzdeki dönemi yani geleceği, demokrasi ve barış emek ve özgürlük üzerine inşa edecek en önemli güç merkezini en etkili aktörü de yaratmış olacağız.

“Her alanda mücadeleyi en geniş birlikteliklerle yürütmek en önemli görevdir”

HDP bu hedefin başlıca aktörü olma görevinin sorumluluğunun bilincindedir. Kürt sorununda demokratik çözüm, Türkiye’nin bütününde demokrasi, emek, özgürlük ve barış mücadelesi bizlerin hiçbir şart altında taviz vermeyeceği asla savsaklamayacağı bir hedeftir. Baskılar devam ediyor. Devam edecek. Bu iktidar zayıfladıkça güç kaybettikçe, baskı ve zulüm yöntemlerini yoğunlaştıracaktır. Tarihteki bütün örnekler bize bunu anlatıyor. Hangi iktidar halk desteğini yitirmeye başlamışsa, baskıyı ve zulmü arttırır. Baskıyı ve zorbalığı yükseltmek güçlülüğün değil, zayıflığın göstergesidir. Ama iktidar zayıflıyor diye oturup bekleyecek kendi kendine kaybetmesini bir şekilde varsayacak naifliğe de hiç sahip değiliz. Güçlü bir tecrübemiz, büyük bir birikimimiz mücadeleden acılardan bedellerden yoğrulmuş bir emelimiz var. O nedenle her alanda mücadeleyi en geniş birlikteliklerle yürütmek en önemli görevdir diyoruz. Bugün bu başlıkların hepsini sizlerle tartışacağız.

Altını çizmek istediğim bir husus daha var. Parti mekanizmalarımız işliyor. Eksiklerimiz olabilir ama bu parti kendi hukukunu iç işleyişini titizlikle gözeten, bu hukuku çoğulculuk, katılımcılık üzerine kurmuş bir partidir. Farklı bileşenler ve bireylerden oluşan dünyada örneği az görülecek bir partiyiz. Görüş farklılıklarımız olabilir, farklı fikirler taşıyabiliriz belirli konularda ama tartışmalarla bunu bir mutabakata dönüştürmeyi becerecek birikime ve tecrübeye sahibiz. Bu kadar farklı kesimi, bileşeni, fikri bir araya getiren bir parti, bu kadar büyük saldırılara rağmen ayakta durmakla kalmayıp güçleniyor ise bu yöntemler sayesindedir.

Yani her türlü tartışmayı yürütürüz kendi içimizde ve bu tartışmalardan bir mutabakat ortaya çıkarırız. Bu mutabakata sadakat partimizi bir arada tutan, büyüten ve şimdi çözüm adresi haline getiren en önemli erdemimiz ve özelliğimizdir. Mutabakata bağlılık kadar, mekanizmaların işleyişini gözetmek mekanizmaları, partinin seçilmiş organlarını ve temsili iradesini her şart altında sahiplenmek partimizin en önemli özelliğidir. Bu konularda sizlerin yerel de yapacağı çalışmalar bu özelliklerimizi bu avantajlı ve erdemli yanımızı daha da görünür kılacak ve güçlendirecektir. Birliğimiz en büyük servetimizdir. Farklılıklarımız ise zenginliğimizdir. Bu ikisini bir arada yürüttüğümüz taktirde gelecek dönemi inşa edecek temel güç haline gelmemiz önünde hiçbir engel yoktur.

“Cegerxwîn emek ve özgürlük şairidir”

Konuşmamın sonunda Kürt dilinin büyük emekçisi, emek ve özgürlük mücadelesinin sembol isimlerinden enternasyonalizmi şiar edinmiş büyük bir ismi anacağım. Cegerxwîn’in bugün 38’inci ölüm yıldönümü. Pek çok şiiri var bunlar şarkı da yapıldı. Bana sorarsanız mesela onun divanları ve onun şiirlerinden yapılan şarkılar anadilim Arapça’nın yanı sıra Kürtçe’yi çocukken öğrenmeme çok büyük katkı sağlamıştır. Ama Cegerxwîn aynı zamanda emek ve özgürlük şairidir. Kısaca kimlik ve haysiyet, emek ve özgürlük barış ve birlik mücadelesinin büyük sembolü çok değerli bir ozandır. Ondan sadece bir dize aktaracağım.

Bi çepik û lûlandin

Bi devken û xweditî

Hemû bijên bi hev re

Bijî bijî yekitî.

Alkış ve sevinç sesleriyle hep beraber haykırın deyin yaşasın birlik. Bu olursa olsun mutlaka kazanacağız. Kazanacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Bu inancı bütün yerellere yaymak ve yerleştirmek en başta siz emekçi kardeşlerimizin görevidir.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir