HDP’li Günay: İktidar Açlığa Yoksulluğa Alışmamızı Bekliyor

HDP Sözcüsü Günay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlere “fırsat buldukça yurtdışına gidip gezin” sözlerine tepki göstererek, “Zannediyor ki herkes kendi çocukları gibi Amerika’da özel okul okudu, yatlar katlar alabildi. Bırakın gezme hayalini ülke içerisinde bile gezme hayali kuramıyorken açlığa, yoksulluğa ve sefalete alışmamızı bekliyor iktidar” dedi.

Haber Merkezi / Asgari ücretlinin alım gücündeki düşüşe de değinen Ebru Günay, “Asgari ücret 2.825 TL iken 535 kilo toz şeker alabiliyorduk şimdi asgari 4253 TL oldu ama sadece 235 kilo toz şeker alınabiliyor. Yani asgari ücretteki yüzde 60’a yakın kaybın sorumlusu asgari ücretli emekçi mi yoksa ‘şahlanıyoruz’ diyen AKP mi?” ifadelerini kullandı.

Günay, konuşmasının devamında ise, “AKP Genel Başkanı ‘yeni ekonomik modeli ile dünyaya örnek olacağız’ dedi, bunun temelinde daha çok ihracat vardı. Aradan çok değil 3-4 ay geçti, bir baktık ki Ocak ve Şubat ayları için 2021 yılında 6,4 milyar dolar olan dış ticaret açığı 2022 yılının ilk 2 ayında 18,1 milyar dolara çıkmış. Yani, model çöktü açık 3 kat arttı” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Sözcüsü Ebru Günay, parti genel merkezinde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Günay’ın açıklamaları şöyle;

“Türkiye’nin toplumsal sorunları ve ekonomik kriz derinleşiyor, sorunlar derinleştikçe iktidarın da topluma karşı saldırıları artıyor. Nerede bir bir çözüm önerisi, iradesi varsa oraya saldırıyor, orayı bastırıyor ve çözüm imkanını ortadan kaldırmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bunun en bariz örneğini bizler AKP’nin İmralı politikalarında yıllardır görüyoruz. Sayın Öcalan devreye girdiğinde çözümün, barış ihtimalinin güçlendiğini herkes çok iyi biliyor. AKP-MHP iktidarı da barış ihtimalini, çözümü kendi iktidarları için tehdit olarak görüyorlar.

Bu çözüm iradesine ise tecritte ve savaş politikalarında ısrar ederek cevap veriyorlar. Tek dertleri iktidarlarını korumaktır, bunun için de ülke batarsa batsın havasındalar. Savaş politikalarını derinleştirerek çözümsüzlüğü kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar. Fakat halkımız iktidarın bütün çözümsüzlük politikalarına karşı her yerde her fırsatta çözüm ve barış sesini yükselterek Newroz’da da barışa ve çözüme desteğini yineledi. İmralı kapılarının açılmasını istedi. Kürt sorununun çözümünde de tek adresin Sayın Öcalan olduğunu milyonlar Newroz alanında dile getirdi. İktidar ne yaptı? İktidar, milyonların taleplerin duymak ve buna cevap vermek yerine tecrit ve savaş politikalarında ısrar ediyor.

Kürt halkı İmralı kapıları açılıncaya kadar mücadeleye devam edecektir

Son olarak ailesinin görüş için yaptığı başvurusu disiplin gerekçesiyle reddedildi. 4 Nisan dolayısıyla Amara’ya gitmek isteyen yüzlerce kişi engellendi. Derinleşen tecrit politikaları Türkiye’yi çözümden uzaklaştırdığı gibi yaşanan krizleri de derinleştiriyor, yoksulluğu, emek sömürüsü başta olmak bütün sorunları derinleştiriyor. Sayın Öcalan’ın devreye girmesiyle sadece Kürt sorununun çözüm ihtimali büyümeyecek, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşme ihtimali de büyüyecek.

Bu nedenle tecrit karşıtı mücadele Türkiye’nin demokratik geleceği için de mücadelesidir. Kürt halkı her koşulda çözüm ve barış politikaları için mücadele ediyor, barış gelinceye ve İmralı kapıları açılıncaya kadar mücadele etmeye elbette devam edecektir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemli bir süreçtir ve bunun için mücadele edilecektir. Bizler de onlarla birlikte Türkiye’nin demokratikleşmesi barış ve çözüm için mücadeleye devam edeceğiz.

Kobanî Kumpas Davasının sürdürülmesi bir çeteye ihale edilmiş

Kobanî Kumpas Davası devam ediyor, her oturumda yeni yalanlar, yeni kumpaslar ortaya çıkıyor. Şuana kadar 11 duruşma yapılsa da her duruşmada onlarca oturum gerçekleştirdi, her oturumda yeniden kumpaslar ve hukuksuzlar ortaya çıktı. Büyük bir kısmı da Atadedeler çetesi operasyonunda gözaltına alınan ve şimdi ev hapsinde olan Bahtiyar Çolak başkanlığında yürütülen oturumlardı. Çete üyesi olmakla suçlanan Bahtiyar Çolak rehin arkadaşlarımız hakkında onlarca kez tutuk devam kararı verdi.

Duruşmaları yönetirken asıp kesiyordu, arkadaşlarımıza parmak sallıyordu, işte gücünü hangi çeteden ve karanlık güçten aldığı ortaya çıktı. Duruşma salonlarındaki pervasızlığın ve kendini bilmezliğin sebebi çetelerle kurduğu bağlarmış. Şimdi anlıyoruz ki kumpasın sürdürülmesi bir çeteye ihale edilmiş, şimdi de mahkeme heyeti aynı yöntemlerle duruşmayı yönetmeye çalışıyor. Çünkü Bahtiyar Çolak’la çalıştılar ve diğer üyeler de aynı yöntemlerle ve kumpaslarla devam ettirmeye çalışıyorlar.

Kobanî Kumpas Davasının bir siyasi rant meyvesine dönüştürülmesine müsaade etmeyeceğiz 

Duruşmalar esnasında sevgili Figen Yüksekdağ’ın da dediği gibi “sizin karşınızda siyasi iktidarın alt etmeye çalıştığı siyasi rakipler var, biz sadece mahkeme salonlarında değiliz, milyonların içerisindeyiz. Bir siyasi rant meyvesine dönüştüremezsiniz bu davayı”. Bizler de arkadaşlarımız gibi bu davanın bir siyasi rant meyvesine dönüştürülmesine müsaade etmeyeceğiz, kumpaslarını her koşullarda ifade etmeye ve yargılamaya devam edeceğiz. Günlerdir davayı dayandırdıkları tanıklar, arkadaşlarımızın savunmaları alınmadan dinlenmeye devam ediliyor, olmayan deliller üretilmeye çalışılıyor. Yalanlarla oluşturulmaya çalışılıyor.

Kumpasın dayanağı haline getirilen ifadelerden biri Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde nasıl kumpaslarla belge oluşturulduğunu anlattı. Bir kez daha kumpasın emniyet koridorlarında organize edildiği belgelendi. Heyet kumpası araştırmak yerine kumpas belgelerinin altında imzası olan memurlar hakkında suç duyurusunda bulunmak yerine tanıkları yönlendirmeye çalışarak kumpaslara ortak olmaya devam ediyor ve kumpaslarla yargılama yapmaya çalışıyor. Sevgili Gültan Kışanak’ın söylediği gibi “bu dosya da tamamen belli odakların talimatlarıyla yalan beyanlar üzerine kurulu bir kumpas davasıdır. Emniyet teşkilatının hasta ve yaşlı bir insanı kullandığı trajedilerine ve o insanın söylemediği şeylerin dosyaya konulduğuna şahit olunmuştur bu salonda.”

Dava, tarihe kara leke olarak geçerken, arkadaşlarımızın direnişleriyle tarih yazıyor

Tutukluluk devam kararlarında sürekli atıf yapılan ve iddia makamının en önemli tanıklarından biri de bu duruşmada dinlendi. Bu tanık hiçbir somut bilgisi olmadığını kimi beyanlarının sadece ikincil duyumlar olduğunu kimi beyanlarının ise kendisine ait yorumlar olduğunu söyledi. Her duruşmada demokratik yollarla baş edemedikleri partimize emniyet ve yargı yoluyla nasıl kumpas kurduklarının acziyetinin belgesine dönüştürüldü.

Öyle bir çaresizlik ki Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş için tutuklama gerekçesi yapılan tuzak kurularak alınan ifadeleri sormaya dahi utandılar duruşma salonunda. İşte, böyle bir ortamda adil yargılama ilkesinden bahsetmek mümkün değil, böyle bir ortamda ancak ve ancak kumpastan, tuzaktan, çetevari yöntemlerle yürütülen duruşmalardan söz edilebilir. Bu koşullarda yapılan yargılamadan, çete üyeleriyle ilişkileri olan mahkeme heyetinden adil bir yargılama beklemiyoruz. Bu yargılama sistemine elbette güvenmiyoruz. Dava tarihi bir hukuk lekesi ve kara leke olarak geçti. Ama arkadaşlarımızın duruşma salonlarındaki tavrı da bir direniş tarihi olarak yazılmaya devam ediliyor.

AKP’liler fahiş kazanç sağlıyor, yandaşları vatandaşın aşına göz koyuyor 

Değerli basın emekçileri, partili cumhurbaşkanlığı sistemindeki absürt trajedileri de yaşamaya devam ediyoruz bir taraftan da. Her gün bu trajedilerin bir yeni örneğine şahit oluyoruz. Bu sistem devletin yönetimi değil toplumun akli melekelerini artık hedef alıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen gün yaptığı açıklamada ‘‘fahiş kazanç peşinde koşanlarla mücadelemizi sürdürüyoruz, fiyatlar konusunda vatandaşımızın aşına, ekmeğine göz dikenlere acımayacağız’’ dedi. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan “faiz sebeptir enflasyon neticedir” söylemiyle girdiği ekonomiyi çökertme yolundaki AKP Genel Başkanı’na acımayacağını söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan faizi düşürdükçe hem reel faizi hem de enflasyonu artıran AKP Genel Başkanı’na kızıyor. Çünkü bu ülkede fahiş kazanç sağlayan AKP’lilerdir. Vatandaşın aşına göz koyan ise AKP yandaşlarıdır.

Ramazan pidesi 10 yılda 70 gram küçülürken, fiyatı 5 kat arttı

AKP Genel Başkanı’na soruyoruz. Erdoğan’a soruyoruz. İstanbul’da 2012’de 400 gramı 1,5 liradan satılan ramazan pidesi bugün 330 gram ve 6 lira oldu. Yani sadece 10 yılda ramazan pidesi 70 gram küçüldü fiyatı ise 5 kat arttı. Bunun sorumlusu buğday temin edemeyen uncu mu, un temin edemeyen fırıncı mı, yoksa ben ekonomistim diyen AKP Genel Başkanı Erdoğan mı? Asgari ücret 2.825 TL iken 535 kilo toz şeker alabiliyorduk şimdi asgari 4253 TL oldu ama sadece 235 kilo toz şeker alınabiliyor.

Yani asgari ücretteki yüzde 60’a yakın kaybın sorumlusu asgari ücretli emekçi mi yoksa “şahlanıyoruz” diyen AKP mi? AKP Genel Başkanı “yeni ekonomik modeli ile dünyaya örnek olacağız” dedi, bunun temelinde daha çok ihracat vardı. Aradan çok değil 3-4 ay geçti, bir baktık ki Ocak ve Şubat ayları için 2021 yılında 6,4 milyar dolar olan dış ticaret açığa 2022 yılının ilk 2 ayında 18,1 milyar dolara çıkmış. Yani, model çöktü açık 3 kat arttı. Buradan Türkiye’ye soruyoruz, modeli üreten mi suçlu, üretici mi suçlu? Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, atanmasının üzerinden 4 ay geçmesine rağmen hissedarı olduğu şirkette görev almaya devam ediyor. Ticari sicil gazetesine göre Nebati’nin halihazırda İstanbul’da kurulu olan BM mağazacılık şirketinde hisseleri var. Şimdi soruyoruz kim çalıp çırpıyor kim haksız kazanç sağlıyor?

Yoksulluğun sorumlusunu uzakta arama Erdoğan, aynaya bakman yeterli

Geçtiğimiz gün 77 yaşında çalışmak zorunda olan ve inşaat bekçiliği yapan Hikmet Sungur Kayseri Melikgazi’de inşaatın asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti. OHAL’i bile sermaye için ilan ettik diyen AKP Genel Başkanı Erdoğan mı suçlu, işçi cinayetlerine son verelim diyen milyonlar mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan eğer birilerine acımayacak ise ona adres gösterelim. Saray’da mesai yürüttüğü kişilere sorsun, kaç maaş alıyorsunuz diye. O zaman acımaması gereken insanlar ortaya çıkar.

Birden fazla maaş alana yetim hakkı için acımasın. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce AKP Genel Başkanı Erdoğan’a acımasın çünkü onun politikası neticesinde bugün Türkiye’de işçiler Avrupa’nın en ucuz alın terini döküyor. Avrupa’da emeğin saat ücreti 28,6 Euro iken Türkiye’de 3,7 Euro oldu. Bin bir masraf ve emekle yetişen gençler adil bir sistemde okuyor emek harcıyor ve üniversite kazanıyor, üniversiteleri bittiğinde eğer şanslı iseler iş bulabiliyor ve sonra da Avrupa’nın en ucuz iş gücü oluyorlar. Erdoğan gençlere diyor ki “fırsat buldukça yurtdışına gidip gezin”. Zannediyor ki herkes kendi çocukları gibi Amerika’da özel okul okudu, yatlar katlar alabildi.

Bırakın gezme hayalini ülke içerisinde bile gezme hayali kuramıyorken açlığa, yoksulluğa ve sefalete alışmamızı bekliyor iktidar. Bu da yetmiyor, bu kötü durumdan utanmadan, sıkılmadan, herkesi sorumlu tutmaya, hayali suçlular bulmaya çalışıyorlar. Suçluyu ve sorumluyu uzakta aramasınlar, Erdoğan ve ekibinin aynaya bakması yeterlidir. Siz suçluyu uzakta aramaya devam etseniz de bizler de size ayna tutmaya ve her fırsatta suçlu ve sorumlu olduğunuzu söylemekten geri durmayacağız.

İlaç gibi temel ihtiyaçlardaki KDV ÖTV kaldırılmalı

Bu hayat pahalılığı devam ederken, bunun her alanda yansıması var. Son olarak Eczacılar Odası çağrı yaptı, ilaçlar üzerindeki KDV’nin kaldırılması için. Ben de buradan bir kez daha çağrılarını tekrar ediyorum. Meclis bir an önce toplanarak ilaç gibi temel ihtiyaçlarda KDV’yi kaldırmalı ve ÖTV’yi hayatımızdan çıkarmak için çalışmaya başlamalıdır. Herkes yakından takip etti, enflasyon sonuçları da açıklandı. TÜİK verilerine göre 2022 Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 5,46, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 61,14 olarak hesapladı.

Ama bağımsız kuruluş olan ENAG’a göre ise tüketici fiyat endeksinin son 12 aylık artışı ise yüzde 142,60 olarak gerçekleşti. Bugüne kadar enflasyonun en yüksek olduğu dönem yüzde 65 ile Mart 2002 idi, bu rakamlara göre yıllık enflasyon son 20 yılın en yüksek noktasına ulaştı. AKP’nin vesayeti ile halkın gerçekleri arasındaki bu fark yüzde 81 yani domatesin, patatesin tane ile çift haneli rakamlarla satıldığı bir çöküş ve kriz halini yaşayan iktidar miadını doldurmuştur. AKP iktidarı istihdam yerine işsizlik, büyüme yerine ekonomide daralma yaratıyor. Refah yerine geçim derdi, maaş zamları yerine bütün tüketim mallarına sürekli neredeyse günlük, saatlik zamlarla, işçi ve emekçinin boğazına göz dikmeye devam ediyor.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir