Demet Duyuler Doğan Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Kasım 1966 yılında Adana’da dünyaya gelen Demet Duyuler Doğan, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalında öğrenim gördü.

Haber Merkezi / Adana Yaşam Sanat Derneği ve Adana Yazarlar Evi Derneği Kurucu Üyesi, Çukurova Sanat Girişimi ve Akdeniz Sanat Oluşumu gönüllüsüdür.

Söylem ve Yaşam Sanat dergilerinin yazı kurulunda çalıştı. Resmi, özel kurum ve kuruluşların kültür sanat etkinliklerinde moderatörlük ve sunuculuk yaptı. 2015-2018 dönemi Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi Yönetim Kurulu üyesi, Kültür Sanat Komisyonu Başkanı olarak da görev yaptı. Yılankale Şahmeran Şiir Ödülünü aldı.

İlk şiiri “Bulutun Öğüdü” Söylem dergisinde yayınlandı. Şiir ve yazıları Tay, Turunç, Eliz Edebiyat,  Bağlaç, Tmolos Edebiyat, Kara Zambak, Patika, Şehir, Yaşam Sanat  gibi dergilerde çıktı. Şiirlerinde hayatın renklerini, kadının iç dünyasını ve umutlarını anlatır.

“Akşam sefası”

Akşamın geceye sabahın gündüze geçişi gibi sancılı günler
o günler ki günleri kovalarken sensiz
içimde tanımadığım bir korku
bezgin kokusuysa havanın
acı ve ayrılığa dair anların muştucusu

Balkonda ben tedirgin ve üzgün
gözlerimdeki bir parça bulut
sağanak olmasın diye
koşar adım indim bahçeye
dilini pek anlamadığım çiçeklerin koynuna sığındım

Güne küskün çiçeğiyle
yaprakları arasında suskun bekleyen
akşamın alacasında gülümseyip
gecenin karanlığını cıvıl cıvıl renklendiren
ana topraklarımda baba mirası
bir kök akşam sefası

Sanki o da mahzundu sanki o da eksik
ve sandım ki bana
bir dosta sorar gibi
‘aradığın nedir? ‘ dedi
aslında cevabı bilir gibi

Özlemlerimdi açmak istediğim ona
eğildim…dokundum….kokladım usulca
biliyordum anlıyordu beni
yarası ortak her bekleyen gibi

Taa yüreğimde hissettiğim
bir ürperti bir hışırtı bir koku
akşamın alacasında günün son ışığı
soluğumdan geçip kanıma karışınca
umut oldu umutsuzlukta
mutluluk oldu mutsuzlukta
içimde anlatılması imkansız bir arınma

Esrik bir mutluluk yaşatsa da
dudaklarımda haziran gülümseyişi
her şey gibi gelip geçici
her şey gibi nefes nefese
bilsek de gidenler gelmez
bilsek de sızılar dinmez
çakır keyif dost muhabbetiyle
minnet şefkat karmaşasında
sarılıp öptüğüm
akşamın hüznü özlemin ezası
bütün bunları bir anlık dindiren
bir anlık dinlendiren
baba yadigarı akşam sefası… akşam sefası

“Çiçekli güz”

Yalnızlığın yorgun elleri
aralıyor yamaçtaki evin perdesini
uzaklarda görünen çocukluğun
sararmış rengi
tüttürüyor yanık ezgileri

Derince bir nefes çekerek
dalıyor sayrılı düş gördüren ateşin içine
bense uzak bakışlarla izliyorum aslında
çocukluğumun terli susamış
başında babası bekleyen kendimi

Onun gözleri yumuk
alnında ıslak tülbent
teninde kızıl kabarcık
içinde acı su
sanki burgulanıyor bedeni
ardından tomurcuk patlaması
aralatıyor gözlerini
a a ne görsün
soldan sağa
yukarıdan aşağıya
ısırgan kahkahalı çiçekler
bir de gizli ısırığı
fink atıyor teninde
dört dönerken kaygıyla annesi

Unutulmazlıkların esrik devşirmesinde
ne baht ne kader
dili yok izi var
kişiye özgü anılar
geçmişin sisli sarkacından
muzip gülüşlerle salınarak
el sallıyor yamaçtaki eve
çocukluğu/mu/n keyifli vadisinden

“Eski bir albüm”

Günler
günler ki çekip gidiyor
çekip gidiyor ya
şöyle bir bakayım dedim
nereye gidiyor

Eski bir albümün
solmuş resimlerinin
en sıcak yerlerine dokundurdum
donuk bakışlarımı

Kapıda gelin arabası
arabada fidan gibi damat
yanında telli duvaklı gelini
başlarında esen kavak yelleri
davullu zurnalı düğün gülüşleri

Bu sevinç paylaşılmaz mı
kadını erkeği genci yaşlısı
avuçlarında buğday para şeker
mutluluk dileyen dualarla
bereket serpmekteler
yüreklerinde imece kıvancı
yarınlara halay çeken yarenler

Bir başka resim
karakış ortasında
çiçekli sabah tazeliği
sepya rengi sessizlikte
mis kokulu bahar sevinci
yeniden dünyaya gelmiş gibi
mutluluğu oynatan çocukluk resimleri

İşte yine aynı mahalle
aynı evler aynı sokak
içinde sevgiler tütse de hala
çoğu dönülmez akşamların
aysız yıldızsız derin uykusunda
alnı ak sözü ak komşularım
özlemle yüreğim paramparça

Eski bir albümün içinde
yitirirken çocukluğumun ayak izlerini
yetim dudağımdan döküldü dualar
saçaklarda içli bir şarkıyı söylerken
gözü yaşlı kumrular
gömütlükte yankılandı sesim

Günler
günler ki çekip gidiyor
çekip gidiyor ya
halbuki geceyle arasında bir arpa boyu yol var
yaşananlarsa ölümsüz anılarda

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir