CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Kaçaklar Ve Sığınmacılar Konusunda Netim, Gidecekler

Göçmenler konusunda hükümeti sert sözlerle eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son olarak, sosyal medya hesabından eski açıklamalarının yer aldığı bir video paylaşarak, göçmenlerin geri gönderileceğini belirtti.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, açıklamasında, “Kaçaklar ve sığınmacılar konusunda netim. Gidecekler. Bu konunun suçluları Recep Tayyip Erdoğan ve Avrupa Ülkeleridir. Onların alavere dalavereleridir. Biz, muhalefete muhalefet olmayız. Bizim mücadelemizin muhatapları çok nettir” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında da Suriyelilerin geri gönderilmesi konusuna değinerek şunları söylemişti;

Suriye konusu ve sığınmacılar. Bu konuda iddialıyım. Partimiz çok iddialı. En ciddi çalışan, en tutarlı söylemde bulunan 2011 tarihinden bu yana en tutarlı söylemleri dillendiren tek partinin adı CHP’dir. Biz, komşumuzda olan bir savaşın bize yansımalarının tehlikeli boyutlarını her ortamda dile getirdik. Egemen güçlerin talebi üzerine bizi suçladılar. Bugün tarih ‘CHP doğruları söylemiş’ diyor. Şimdi kısa bir tarihsel süreç vereceğim. Hep unutuyoruz.

Suriye yönetimi ile savaştan hemen sonra Eylül 2011’de temasa geçtik. ‘Yanlış yapıyorsunuz. İç savaş tehlikeli’ dedik. Aralık 2011 ile muhalefet ile temasa geçtik ‘uzlaşın’ dedik. Bunları iktidar sahipleri yapmazken biz ülkemizi düşündük. Oradaki çocukları, kadınları düşündük. Savaşın acımasızlığını düşündük. Nisan 2012’de TBMM’ye bir genel görüşme önergesi verdik. Bunların tamamını reddettiler.

2011’den Mayıs 2022’ye kadar 91 Meclis araştırma önergesi verdi CHP. Beyler parlamentoya gelip bilgi dahi vermiyorlardı. Bu kadar kibirle devlet yönetilmez. 336 soru önergesi verildi. 432 soru önergesine bugüne kadar hala cevap verilmedi. Ne diyorlardı? ‘Tek adam rejimi olursa her şey çok hızlı olacak’ diyorlardı. 432 soru önergesine bugüne kadar cevap dahi verilmemiştir. Ne söyleyeceklerini bilmiyorlar. Böyle bir devlet yönetimi hiç olmadı Türkiye’de.

24 Ağustos 2012’de Erdoğan’a bir mektup yazdım. Mektupta, ‘Sayın başbakan, komşu Suriye’deki gelişmeler ülkemizin başta güvenliği olmak üzere ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dahil çok geniş kapsamda artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Lütfen hükümet olarak uluslararası bir Suriye Konferansı toplayın’ diyorum. Olmadı. Olmadı ama Erdoğan 5 Eylül 2012’de ‘Emevi Camisinde namazımızı kılacağız’ dedi. Devlet yönetimindeki şahsileşmeyi görüyor musunuz? Bu anlayış Türkiye’yi bugünkü hale getirdi. Beyefendi Emevi Camisi’nde namaz kılacaktı 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye’ye geldi. Şu yanlışa bakar mısınız? Utanır insan biraz.

2013’de ‘Kabahat Suriyeli de değil sınırı kontrol edemeyen hükümettedir’ dedim. Kabahat sınır kavramını yok edende. Onlar yönetiyor ülkeyi ben yönetmiyorum ki. Şubat 2013’de Sosyalist Enternasyonal üyesiyiz malum. Dedik ki mutlaka bir Suriye Çalışma Grubu oluşturun dedik. Bunların yapamadığını yapmaya çalıştık. Ana muhalefet olduğumuz halde yapmaya çalıştık. Biz ülkemizi seviyoruz. Yetmedi ben Mart 2013’de BM Genel Sekreteri’ne ayrıca bir mektup göndererek olaylara dikkatini çektim. Savaşın bitmesi gerektiğini söyledim. Erdoğan yapamıyor bakın ama biz söylüyoruz. Yeri gelince üfürüyorsun ‘Dünya beşten büyüktür’ diye. Bir mektup yazamadın mı sen? BM’ye gidemedin mi sen? Orada Suriye’yi masaya yatıramadın mı sen? Yatıramadı. Niçin? Patrondan izin alamadığı için. Emperyal güçten izin alamadığı için.

“Akdeniz sığınmacı mezarlığına döndü”

Eylül 2013’de ‘Sınırlar bir ülkenin namusudur’ diyorum. Sınırdan kimin girip çıktığı belli değil. 900 km sınır kontrolsüz vaziyette. İnsanlar geliyorlar ellerinde silahlarla, terör estiriyorlar Türkiye’de. Göç dalgası geldi. Akdeniz bir sığınmacı mezarlığına döndü. Bir çocuk bedeninin dalgalarla kıyıya vurduğu fotoğrafı hiçbirimiz unutmadık. O fotoğrafın sorumlusu Erdoğan’dır. Geri Kabul Anlaşmasını yapmayın, yanlış dedik.

16 Aralık 2013’den bir süre sonra bu anlaşmayı AB ile imzaladılar. Sığınmacılar için Türkiye artık Avrupa’nın hapishanesi olacak, o hale getirdiler. İçişleri Bakanı geçen gün açıklama yapıyor. ‘AB Türkiye’nin göçmen deposu olmasını istiyor’ diyor. Günaydın beyefendi günaydın. Geri Kabul Anlaşması başımıza bela oldu diye neden söyleyemiyorsun?

2016 Haziran’da Göç ve göçmen sorunlarını inceleme komisyonu ve mülteciler konusunda bir komisyon kurduk. Akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla bu konuyu masaya yatırdık. Tutarlı bir rapor hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık.

Bir süre sonra ABD desteğini Türkiye’den çekti. 5 Aralık 2017’de Erdoğan, ‘Ya biz Özgür Suriye Ordusu’nu ey Amerika seninle birlikte kurduk ya. Bunun adımını senden önceki Obama yönetimiyle beraber kurduk’ diyor. Emperyal güçler ateşi elleriyle tutmazlar maşa kullanırlar. Emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşası Recep Tayyip Erdoğan’dır.

“Son sırada bile lider olamazsın sen”

“15 Şubat 2018 dönemin başbakanı Binali Yıldırım tweet atıyor. ‘3.5 milyon Suriyeliyi ağırlıyor, ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa’ya gelmesinin önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyoruz’ diyor. Bu ülkenin başbakanı biz sizin korumalığınıza soyunduk diyor. Akıl var mı? Aklın, vicdanın kabul edeceği bir olay mı bu? 11 Mayıs 2013 Reyhanlı’da bir patlama oldu. 53 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sorumlusu kim? Günahı kimin boynuna? Suriye’yi bu hale getirenler kim? Anne babalara bu sivil şehitler nedeniyle ne kadar ödeniyor biliyor musunuz? 270 lira ödeniyor. ‘Ben dünya lideriyim’ diyor ya en son sırada bile lider olamazsın sen.

2019’da Suriyeliler ile ilgili 2 rapor hazırladık. Suriyeliler bugün emeği sömürülen insanlar olarak aramızda duruyor. Bunu da itiraf ediyorlar. Acı olanı bu zaten. Devleti yönetenler itiraf ediyorlar. İçişleri Bakanı işverenlere kızıyor. ‘Fabrikanda çalıştır, sömür, sigortasını yatırma. Sonra ne olacak bu Suriyeliler’ diyor. Vicdanlı iş sahibi ile vicdansızı ayırmak lazım. Sen açıkça diyorsun ki Suriyelileri kaçak çalıştırıyoruz, emeklerini sömürüyoruz diyorsun. Bunu İçişleri Bakanı olarak dünyaya ilan ediyorsun. Kaçak çalışmayı engellemesi gereken iktidar kaçak çalışıyorlar diyor.

16 Eylül 2021’de bir rapor daha paylaştık. 8 Ekim 2021 bunların yapamadığını yaptık. Ben ‘2 yıl içinde davulla zurnayla kendi ülkelerine gidecekler’ diyordum. Defalarca söyleyince nasıl göndereceksin gel bize anlat dediler. Hangi önlemleri alacağımızı, Suriye ile ilişkileri düzelteceğimizi, BM’yi de davet edeceğimizi, yollarınızı, kreşlerini, okullarını yapacağımızı anlattık. Bunlar olursa biz gideriz dediler. Biz ana muhalefet partisiyiz, iktidar değiliz. Hala uslanmış değiller, yalan söylüyorlar. ‘İstanbul’a sığınmacı almıyoruz’ diyorlar. 5 Mayıs’ta diyorlar. A Haber dahil medyada 1-6 Mayıs arası İstanbul’da 2 bin 117 kaçak göçmen yakalandı. E hani almıyordunuz?

‘Sınırlarımız Cumhuriyet tarihinin en güvenli dönemini yaşıyor’ diyorlar. Lafa bakın. 7 Mayıs 2022 Van Gölü’nde 61 kaçak göçmen boğularak öldü. Van Gölü de göçmen mezarlığına dönmüş durumda. E hani sınırlarımız güvenliydi? Temel sorun ne? Devleti şahsileştirmek demek Dışişleri Bakanlığını tamamen devre dışı bırakmak demektir. Eğer dış politikada siz devletin bürokratlarını tamamen devre dışı bırakıp sarayda oturup bir avuç kişiyle dış politikayı oluştursanız ve sadece emperyal güçlerin talimatlarla görev yaparsanız ülke bu hale gelir. Ülkeyi bu halden kurtaracak olan partinin adı CHP’dir”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir