Celal Sılay Kimdir? Hayatı, Eserleri

1914 yılında Bursa’da dünyaya gelen Celal Sılay’ın tam adı Mehmet Celal Sılay’dır. Babası öğretmen Ahmet Hamdi Bey, annesi Fahriye Hanım’dır. Şairin çocukluk hayatı Bursa’nın Namazgâh Mahallesi’nde geçmiştir. Bu mahalle, şairin doya doya yaşadığı çocukluk hayatında önemli bir yere sahiptir. Almış olduğu dinî terbiyede bu mahallenin etkisi çok büyüktür.

Haber Merkezi / On bir yaşına kadar Bursa’da Hoca İlyas İptidai Mektebi’nde okumuş, daha sonra Işıklar Lisesi’nde ilk ve orta öğrenimine devam etmiştir. Fakat disiplinsiz ve psikolojik rahatsızlığı olduğu gerekçesiyle okuldan uzaklaştırılarak Kuleli Askeri Lisesi’ne nakledilmiştir. Aynı sorunlar, Kuleli Askeri Lisesi’nde de devam ettiği için oradan da ayrılan Sılay, lise eğitimini 1934 yılında İstanbul Hayriye ve İstiklâl liselerinde tamamlamıştır.

Lise yıllarında arkadaşları ona “Atlı Napolyon” lakabını takmıştır. Liseden sonra bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne dışarıdan devam etmiş; fakat eğitimi tamamlamamıştır. 1935 yılında İstanbul’a gelen Sılay, hayatı boyunca devlet memurluğu yapmamış, kendisine gazeteciliği ve dergiciliği meslek olarak seçmiştir. Celal Sılay, gazeteciliğe 1940 yılında Vatan gazetesinde başlamıştır.

1944 yılında Tasvir-i Efkar’da yazarken aynı zamanda İşte adında bir dergi çıkarmaya başlamıştır. Bu dergi sadece 4 sayı devam edebilmiştir. 1951 yılında Ticaret Postası adlı gazetede çalışmıştır. 1952 yılından 1956 yılına kadar Yeni Memleket gazetesinde hem yazı işleri müdürlüğü hem de Ahmet Selami Sel takma adıyla fıkra yazarlığı yapmıştır. 1957-1958 yılları arasında Yeni Gazete’de fıkra yazarlığı yapmıştır. 1959-1960 yılları arasında yine Ahmet Selami Sel takma adıyla Her Gün gazetesinde günlük konularla ilgili yazılar yazmıştır.

Dergilerde de yazan Sılay’ın şiirleri, 1939-1940 yılları arasında Yücel dergisinde, 1941 yılında İnkılâpçı Gençlik dergisinde, 1943 yılında Demet dergisinde yayımlanmıştır. 1949-1950 yılları arasında Her Hafta dergisinde Paris hayatıyla ilgili yazılar yazmıştır. 1950’de Büyük Doğu dergisinde şiirleri ve yazıları yayımlanmıştır. 1954’ten sonra 1966’ya kadar aralıklarla 28 sayı yayımlanan Doğu-Batı dergisini çıkarmıştır. 1956 yılında Esi dergisinde şiirleri yayımlanmıştır. 1963’ten 1971’e kadar 105 sayı Yeni İnsan dergisini çıkarmıştır. Mesleğinden hiçbir zaman düzenli bir geliri olmadığı için ekonomik olarak zor bir hayat geçirmiştir. 7 Eylül 1974 tarihinde kalp krizi sonucu vefat etmiş, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Celal Sılay kısa boylu, güler yüzlü, kilolu ve hareketli biridir. Fiziksel özelliğinden ziyade karakteriyle dikkat çekmiştir. “Atlı Napolyon”dan sonraki ikinci lakabı “deli”dir. Deli dolu bir karaktere sahiptir. Bakıldığında neşeli, hayat dolu, hayatı umursamayan biri olarak görünürken özünde alıngan ve kırılgan bir yapıya sahiptir. 1961 yılında edebiyat öğretmeni Nermin Duru ile evlenmiştir.

Celal Sılay, şair kimliğinin yanı sıra edebiyat, sanat gibi birçok alanda görüşlerini ortaya koyan bir düşünce adamıdır. Sılay için hayat, sanatla anlam kazanır. Onun şiir sanatı üzerine yazdığı yazılarda verdiği bilgilerden poetikasını çıkarmak mümkündür. Ona göre şiirde duygu ve fikir bir arada olmalı, şiir hem kalbe hem de zekâya hitap etmelidir. Kelimelerin basit bir ahenkle bir araya getirilmesinin şiir olamayacağını, şiirin söyleyecek sözü olanlar için bir araç olduğunu savunur.

Ona göre şiirdeki ahenk ve musikinin yarattığı güzellik tek başına yeterli değildir, şiiri sadece musikiden ibaret görmek büyük bir hatadır. Çünkü kalbe işleyen musiki değil, şiirdeki anlamdır. Sılay, şiirin geleneğe bağlı olarak gelişmesi gerektiğine inanır. Gelenekle bağı olmayan şiirin temelsiz olduğu görüşündedir. Sılay’a göre şiir, gelenek unsurlarını içinde barındırarak gelişmeli ve yenilenmelidir.

Şiirde kullanılan kelimelerin özenle seçilmesi ve bir anlam ifade etmesi, ruhu karartan kelimelerin tercih edilmemesi gerektiğini düşünür. Ona göre kelimeler mutluluğu, sevgiyi, iyimserliği çağrıştırmalıdır. Bu bağlamda şiirde şeklin önemli olduğunu düşünür. Şiiri bir kelime sanatı olarak gören Sılay, her kelimede bir kuyumcu titizliği gösterilmesi gerektiğini savunur. Çünkü kelimeler şiirin dış yapısını oluşturur ve bu yapı ne kadar mükemmel olursa sanatkârlık da o kadar kuvvetli olur.

Sılay’ın şiirlerini çeşitli şekillerde yazdığı görülür. Birçok şiirini hece ölçüsü ve belli bir kafiye düzeniyle yazdığı gibi bazı şiirlerini serbest tarzda, bazılarını da rubai tarzında kaleme almıştır. Şiirde ve bütün sanat eserlerinde kullanılan dilin basit, berrak ve açık olması gerektiğini savunur ve hikâyelerinde, fıkralarında, denemelerinde ve şiirlerinde basit, akıcı ve berrak bir Türkçe kullanır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir