IMF Avrupa Direktörü Kammer: Türkiye İle Bir Görüşme Yok

IMF Avrupa Dairesi Direktörü Alfred Kammer, “Biz de Türkiye’deki ekonomi ekibinin uyguladığı programı tavsiye ederdik. Hayır, Türkiye’yi desteklemeye yönelik herhangi bir IMF programı konusunda bir görüşme yok” dedi.

Alfred Kammer ayrıca, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le görüştüğünü ve Şimşek’in, “reformların devreye sokulduğunu, bunun uzun vadeli bir program olduğunu ve kendisiyle Merkez Bankası’nın bu programı icra edeceğini” söylediğini aktardı.

Uluslararası Para Fonu (IMF) – Dünya Bankası Bahar Toplantıları kapsamında Avrupa ekonomileri konulu bir basın brifingi düzenlendi.

Brifingde IMF Avrupa Dairesi Direktörü Alfred Kammer, “Türkiye’de yeni bir IMF programına ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz? Bu konuda Türk yetkililerle görüşmeler yapılıyor mu?” sorusunu yanıtladı.

VOA Türkçe’den Mehmet Toroğlu‘nun aktardığına göre; Türkiye’de hayata geçirilen reform programını çok desteklediklerini ifade eden Kammer, “Biz de Türkiye’deki ekonomi ekibinin uyguladığı programı tavsiye ederdik. Hayır, Türkiye’yi desteklemeye yönelik herhangi bir IMF programı konusunda bir görüşme yok” dedi.

Kammer, “Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ekonomi politikasında yapılan değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu politikanın kalıcı olacağına inanıyor musunuz?” şeklindeki bir başka soru üzerine, Türkiye’de uygulanan programın kırılganlığı daha da azaltmasının, enflasyonu zaman içerisinde kalıcı olarak düşürmesinin ve yatırımlar için uygun ortamı yaratmasının beklendiğini söyledi.

Türkiye’de 2023 yılı ortalarında ekonomi politikasında değişikliğe gidildiğine ve parasal alanda ciddi boyutta sıkılaşmayla yeni politikaların hayata geçirildiğine dikkat çeken Kammer, mali alanda da, depremden kaynaklı artan harcamaları karşılamak dahil mali konsolidasyonun başlatıldığını belirtti.

“Bu alanda bazı başarıları zaten görüyoruz” diyen Kammer, dezenflasyon tarafında başarıların tam olarak görülmesinin daha uzun zaman alacağını, ancak bu politika ortamı sayesinde Türkiye’deki kırılganlıkların azaldığını kaydetti.

Kammer, dün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le görüştüğünü ve Şimşek’in, “reformların devreye sokulduğunu, bunun uzun vadeli bir program olduğunu ve kendisiyle Merkez Bankası’nın bu programı icra edeceğini” söylediğini aktardı.

Alfred Kammer, “Bu programın kırılganlığı daha da azaltması, enflasyonu zaman içinde kalıcı olarak düşürmesi ve yatırımlar için uygun ortamı yaratması bekleniyor, ki böylece büyüme modelinde değişim olur ve büyüme yeniden dengelenir” diye konuştu.

Öte yandan IMF, toplantıda sunduğu Avrupa için görünüm raporunda İtalya ve Fransa’nın borçlarını kontrol altında tutmak için harcamalarını planladıklarından daha hızlı kısmaları gerektiğini belirtti. Almanya içinse büyümeyi canlandırmak için harcamaları arttırması tavsiyesinde bulundu.

IMF’nin raporunda Belçika, Fransa ve İtalya örnekleri verilerek “Nispeten yüksek borç seviyelerine sahip gelişmiş Avrupa ekonomileri, yetkililerin mevcut politikaları kapsamında öngörülenden daha önemli ve önden yüklemeli mali düzenlemeler uygulamalı.” denildi.

IMF’nin Avrupa direktörü Alfred Kammer, “piyasaya güçlü bir sinyal” göndermek ve yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve artan askeri harcamalar gibi uzun vadeli zorluklar için kaynakları serbest bırakmak amacıyla kemer sıkma politikasının öne çekilmesini tavsiye etti.

Uluslararası Para Fonu, orta ve uzun vadeli finansman baskılarının 2050 yılına kadar Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerinin GSYH’sinin yüzde 5,5’ine ulaşacağını öngörüyor.

Paylaşın

Beşiktaş, Galibiyet Hasretine Son Verdi

Süper Lig’in 33. hafta karşılaşmasında Beşiktaş ile MKE Ankaragücü, İnönü Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Bahattin Şimşek’in yönettiği karşılaşmadan Beşiktaş, 2-0 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / Beşiktaş’a galibiyeti getiren golleri 18. dakikada Ernest Muçi ve 67. dakikada Muleka kaydetti. Beşiktaş, bu galibiyet ile puanını 51’e yükseltti. MKE Ankaragücü ise 37 puanda kaldı.

Karşılaşmadan dakikalar

10. dakikada Muçi’nin pasında Milot Rashica’nın ceza sahasına girdikten sonra sol çaprazdan yaptığı vuruşta top uzak kale direğinin dibinden auta gitti. 13. dakikada Rashica’nın sol taraftan ortasında Ankaragücü savunmasında Kazımcan’ın ters kafa vuruşunda meşin yuvarlak kale direğine çarparak kornere gitti.

18. dakikada sol kanattan gelişen atakta Gedson, ceza yayı önünde boş pozisyondaki Muçi’ye pasını attı. Muçi sol ayakla gelişine yaptığı vuruşla meşin yuvarlağı köşeden ağlara yolladı: 1-0.

22. dakikada kaleyi cepheden gören Gedson Fernandes, çok sert vurdu, kaleci Bahadır sağına uzanıp topu kornere çeldi. 39. dakikada sağ kanattan Beşiktaş ceza sahasına giren Morutan’ın arka direğe yaptığı ortada top yan direğe çarptı ve altıpas önüne açıldı. Boşta kalan topa Efkan kafayı vurdu, kale çizgisi önünde Svensson golü önledi.

52. dakikada Sowe’un pasında topla buluşan Kitsiou’nun sağ çaprazda altı pas üzerinden sert vuruşu üstten auta gitti. 57. dakikada Ghezzal’ın ceza yayının hemen gerisinden sağ çaprazdan kullandığı serbest vuruşta meşin yuvarlak üst kale direğine çarparak oyun alanına geri döndü.

67. dakikada sol taraftan kullandığı köşe vuruşunda ceza sahası içinde iyi yükselen Muleka’nın kafa vuruşunda top direğe çarparak ağlara gitti: 2-0

72. dakikada sol kanattan hızlı gelişen Ankaragücü atağında Sowe, ceza yayı önündeki Morutan’a pasını attı. Morutan’ın gelişene sert şutunda kaleci Ersin iki hamlede topu kontrol etti.

Stat: İnönü

Hakemler: Bahattin Şimşek, Esat Sancaktar, Yusuf Bozdoğan

Beşiktaş: Ersin Destanoğlu, Svensson, Worrall, Necip Uysal, Emrecan Terzi (Tayyip Talha Sanuç dk. 44), Gedson (Demir Ege Tıknaz dk. 90), Al Musrati, Ghezzall (Alex Chamberlain dk. 76), Muçi, Rashica (Vincent Aboubakar dk. 76), Muleka (Mustafa Hekimoğlu dk. 90)

MKE Ankaragücü: Bahadır Han Güngördü, Kitsiou, Radakovic, Mujakic, Kazımcan Karataş, Kaan Güneren (Pedrinho dk. 58), Tolga Ciğerci, Morutan (Chatzigiovanis dk. 76), Efkan Bekiroğlu (Saponara dk. 76), Bassogog (Flips dk. 90+1), Sowe (Macheda dk. 90+1)

Goller: Ernest Muçi (dk. 18), Jackson Muleka (dk. 67) (Beşiktaş)

Paylaşın

Kartlı Ödemeler Yüzde 126 Arttı

Mart ayında kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlarla yapılan ödemelerin toplam tutarı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 126 artarak 1 trilyon 181,4 milyar lira oldu.

Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre, kredi kartı sayısında yüzde 17, banka kartı sayısında yüzde 10 ve ön ödemeli kart sayısında yüzde 23 artış gerçekleşti.

İnternetten kartla yapılan ödemelerin tutarı, mart ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 135 artarak 355 milyar liraya çıktı.

Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre, mart itibarıyla Türkiye’de kredi kartı sayısı 121,4 milyon, banka kartı sayısı 192 milyon ve ön ödemeli kart sayısı 93,3 milyon olarak belirlendi.

2023 yılının mart ayıyla kıyaslandığında kredi kartı sayısında yüzde 17, banka kartı sayısında yüzde 10 ve ön ödemeli kart sayısında yüzde 23 artış gerçekleşti. Toplam kart sayısı ise yıllık bazda yüzde 15 artışla 406,7 milyona ulaştı.

Kartlı ödemelerin 991,8 milyar lirası kredi kartlarıyla yapıldı. Kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlarla mart ayında yapılan ödemelerin toplam tutarı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 126 artarak 1 trilyon 181,4 milyar lira oldu.

Kartlı ödemelerin 991,8 milyar lirası kredi kartlarıyla 167,8 milyar lirası banka kartlarıyla, 21,8 milyar lirası ön ödemeli kartlarla yapıldı.

Yıllık bazda kredi kartıyla ödemelerde yüzde 138, banka kartıyla ödemelerde yüzde 71, ön ödemeli kartlarla ödemelerde yüzde 157 artış oldu. İnternetten kartlı ödemelerin tutarı yüzde 135 artışla 355 milyar liraya yükseldi

Kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlarla mart ayında yapılan toplam ödeme sayısı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25 artarak 1,45 milyara ulaştı.

Sayısal olarak kartlı ödemelerin 817,7 milyonu kredi kartlarıyla yapılırken 518,2 milyon ödemede banka kartları, 116,9 milyon ödemede ise ön ödemeli kartlar kullanıldı.

Kredi kartlarıyla yapılan ödeme sayısında yüzde 27, banka kartlarıyla ödeme sayısında yüzde 15, ön ödemeli kartlarla yapılan ödemelerin sayısında ise yüzde 59 artış oldu.

İnternetten kartla yapılan ödemelerin tutarı, martta geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 135 artarak 355 milyar liraya çıktı. Tutar bakımından internetten yapılan kartlı ödemelerin toplam içindeki payı yüzde 30 oldu.

İnternetten kartlı ödeme sayısı ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20 artarak 219,6 milyona yükseldi. İnternetten yapılan kartlı ödeme sayısının toplam ödeme sayısı içindeki payı yüzde 16 olarak kayıtlara geçti.

Kartlarla yapılan temassız ödeme sayısı yıllık bazda yüzde 38 artarak 916 milyon oldu. Temassız ödeme tutarı ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 155 artışla 327,2 milyar lira olarak hesaplandı. Mart ayında mağaza içi her 5 kartlı ödemeden yaklaşık 4’ü temassız yapıldı.

(Kaynak: Cumhuriyet)

Paylaşın

DEM Partili Tülay Hatimoğulları: Seçim Sonuçları Umudumuzu Büyüttü

DEM Parti Kadın Meclisi toplantısı öncesi konuşan Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğlları, “Ortaya çıkan sonuçlar bize büyük moral kattı, umudumuzu büyüttü. Biz bu seçimlere eşit olmayan koşullarda girdik. Bu seçimlerde özellikle AKP ve ortakları devletin bütün olanaklarını kullanarak bir seçim faaliyeti yürüttüler” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Oysa biz DEM Parti olarak, başta basında gördüğümüz sansür olmak üzere büyük bir olanaksızlık içerisinde ama bu olanakları kendimiz yaratarak çalışmalarımızı yürüttük. Karşılaştığımız zorluklar sadece bunlar değildi. Özellikle Kürdistan’da az farkla kaybettiğimiz ya da belli oranlarda oy kaydırılırsa denklemin değişeceği daha az seçmeni olan toplam 32 merkeze AKP iktidarı ince bir mühendislik çalışması yürüterek çok ciddi seçmen kaydırdı.”

1 Mayıs’a ilişkinde konuşan Tülay Hatimoğlları, “8 Mart’tan, Newroz’dan, 31 Mart’tan ortaya çıkan o özgürlükçü ve mücadeleci ruhla 1 Mayıs hazırlıklarımıza başlıyoruz. 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz. 1 Mayıs’ta kadınlar olarak meydanlarda olacağız. Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine, emek sömürüsüne karşı 1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, seçim sonuçlarını değerlendirmek ve politik mücadele hattını belirlemek üzere partinin genel merkezinde toplandı. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, toplantı öncesi güncel gelişmelere dair konuştu:

“Seçimlerden sonra ilk Kadın Meclisi toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Bugün bizler bir yandan seçim değerlendirmemizi yapacağız, bir yandan da Türkiye’deki ve dünyadaki siyasal gelişmeleri kadın cephesi açısından değerlendireceğiz. Seçimlerin yeni dönemde kadın mücadelesi açısından yaratmış olduğu olanakları hep birlikte değerlendirecek, yol haritamızı çizeceğiz. Bu nedenle bugünkü toplantımız çok anlamlı ve kıymetli. Çünkü bu dönemde mücadelemizi daha da büyütecek yol haritamızı hep birlikte değerlendirecek ve bunu Türkiye kamuoyuyla paylaşacağız.

Uzun bir aradan sonra yine beraberiz. Yoğun ve yorucu bir süreci hep birlikte geçirdik. Ancak gittiğimiz her yerde kadınlarla gerçekleştirdiğimiz buluşmalarla, kadınlarla birlikte yaptığımız güçlü çalışmalarla büyük bir moral depoladık. Ortaya çıkan sonuçlar bize büyük moral kattı, umudumuzu büyüttü. Biz bu seçimlere eşit olmayan koşullarda girdik. Bu seçimlerde özellikle AKP ve ortakları devletin bütün olanaklarını kullanarak bir seçim faaliyeti yürüttüler. Oysa biz DEM Parti olarak, başta basında gördüğümüz sansür olmak üzere büyük bir olanaksızlık içerisinde ama bu olanakları kendimiz yaratarak çalışmalarımızı yürüttük. Karşılaştığımız zorluklar sadece bunlar değildi. Özellikle Kürdistan’da az farkla kaybettiğimiz ya da belli oranlarda oy kaydırılırsa denklemin değişeceği daha az seçmeni olan toplam 32 merkeze AKP iktidarı ince bir mühendislik çalışması yürüterek çok ciddi seçmen kaydırdı.

Seçmen kaydırmayı, kayyım rejiminin başka bir versiyonu olarak gördük. O seçmenleri aynı zamanda kayyım seçmen olarak değerlendirdik. AKP bütün bu çabalarına rağmen bölgede istediği sonucu yine alamadı. Halklarımızla yürüttüğümüz aktif bir çalışmayla bunu ters yüz etmeyi başardık. 10 merkezi bu şekilde tırnak içinde kaybettik. Bu 10 merkez seçmen kaydırma ve kayyım seçmenle AKP tarafından kazanılmış gibi görünse de halkın vicdanında ve seçmenin gerçek listesinde AKP asla o belediyeleri kazanmadı. AKP’nin bu 10 merkezi bizden gaspla aldığını buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Gelen belediye başkanları, gelen yönetim meşru değildir.

Sadece Şırnak’a 8500’ün üzerinde asker kaydırmışlar. Şırnak’ta sadece bir okuldaki 6940 seçmenin -erkek seçmen, özellikle altını çiziyorum- hepsi asker ve AKP’ye oy kullanmışlar. Okulda silme 6940 oy AKP’ye çıkmıştır. Bu adeta bir gasptır, bir işgal politikasıdır. Bunu asla kabul etmedik, etmiyoruz. Şırnak halkının bu mücadeleyi en güçlü şekilde yürüttüğünü biliyoruz. “Konuş, sen kimsin?” diyen abimiz şahsında sembolleşen mücadele de aslında uygulanan özel politikaya Şırnak’ta başta kadınlar tarafından olmak üzere verilen en güçlü yanıtlardan biriydi. Şırnak halkına bu güçlü mücadeleyi yürüttükleri için, bu kayyım seçmeni bütün kamuoyu ve dünya nezdinde teşhir ettikleri için teşekkür ediyoruz.

“Seçim çalışmalarımızın lokomotif gücü kadınlardı”

Seçim çalışması çok yoğun bir tempoyla geçti. DEM Parti olarak yürüttüğümüz çalışmanın lokomotif gücü de Kadın Meclisimiz başta olmak üzere değerli kadınlardı. Analarımız gece gündüz çalıştı, yüreğini kattı bu çalışmaya. Analarımız Kürt halkının demokrasi ve hak mücadelesi için bütün duygusunu ve düşüncesini çözüm odaklı bir fikriyatla yürüttü. Kayyımcı rejime karşı başta Kürdistan’da olmak üzere Türkiye’nin tamamında kadınlar gece gündüz demeden çalıştı, her biri birer gizli kahraman gibi çalıştı. Gece gündüz yüreğini, umudunu ve duygusunu çalışmalara katan değerli analarımıza, tüm kadınlara buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz. Türkiye toplumuna ve Kürt halkına bu başarıyı hediye ettikleri için kendilerine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ülkede artan baskılar, otoriterleşme ve erkek egemen anlayışın hayatımızın her alanında yoğun bir biçimde olumsuz etkiler yarattığını görüyoruz. İktidarın İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinden sonra kadın cinayetlerindeki artışı hepimiz biliyoruz. İktidarın kadınların yaşam tarzlarına müdahale etmeye başlamış olması kadınlarda büyük bir rahatsızlık yaratmıştır. Bizler her daim söyledik; etek boyumuz, baş örtümüz üzerinden hiç kimse siyaset yapmaya kalkmasın, kadınların kılık kıyafeti üzerinden toplumu şekillendirmeye hiç kimse kalkmasın. Biz buradan bir kez daha uyarımızı yapıyoruz. Kadınlar dün tek adam rejimine biat etmedi ve mücadele etti. Ve bu tek adam rejimine, otoriter rejime, yaşam tarzımıza müdahale edenlere en güçlü yanıtı biz kadınlar bu seçimlerde verdik.

Daha önceki gün, 24 saat içinde 4 kadın katledildi. İstanbul Sancaktepe’de Çiğdem, Ağrı’da Esma, Balıkesir Manyas’ta Kübra, Antalya Manavgat’ta Türkan eşleri tarafından katledildi. 2024 yılının ilk 3 ayında 91 kadın erkekler tarafından katledildi. Ülkede kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve katliam tablosu bu şekilde devam ederken, aynı zamanda Kürt kadınları üzerinde yürütülen özel savaş politikalarını da çok yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Savaşın merkezi haline getirilmek istenen Şırnak’ta bir uzman çavuşun kadınları taciz etmesi de bu politikalardan bağımsız değildir.

Seçim kampanyası çerçevesinde Şırnak’a gittiğimizde gördük ki oradaki her iki kişiden biri asker. Bir kısmı zaten Şırnak’ta oturmadığı halde dışarıdan getirilmişti. Zaten yürütülen özel savaş politikaları kapsamında Şırnak’ta kadınlara dönük çok yoğun bir taciz var. Mardin Derik’te 22 yaşında bir kadına 1,5 yıl boyunca şantajla sistematik olarak tecavüz eden biri korucu 3 erkek, bu taciz ve tecavüzden hiçbir şekilde ceza almadan çıktı.

Kolluk eliyle yürütülen bu politikalarla kadın özgürlük mücadelemizi hedef alanlar şunu çok iyi bilsin ki Türkiye kadın hareketi, Kürt kadın özgürlük hareketi bunlara asla prim vermeyecek, bunların karşısında en güçlü şekilde politika üretmeye devam edecek. Kadın katillerinin, tacizcilerin, istismarcıların elini kolunu sallayarak dolaşmalarına artık yeter diyoruz. Bu cezasızlığın kadın katliamlarının ve çocuk istismarının önünü çok ciddi bir biçimde açtığının altını bir kez daha çiziyoruz. Buradan erkek yargıya uyarımızı bir kez daha yapıyoruz: Bu cezasızlık sisteminiz sonucunda kadınlar tacize tecavüze uğruyor, erkek egemen sistemin ekmeğine yağ sürmeniz sonucunda kadın katliamları devam ediyor.

Kadınların 100 yıldır verdikleri mücadele sonucu elde ettiği hakları tek tek ellerinden almaya çalışan bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kadınların nafaka hakkının ellerinden alınmaya çalışılması, Medeni Kanunda elde edilmiş kazanımların tek tek elimizden alınmaya çalışılması, İstanbul Sözleşmesinden çekildikten sonra bunu da gündeme getirmeleri kabul edilebilir değildir. Kadınları ve çocukları şiddetten korumak amacıyla yapılan 6284 Sayılı Kanunu bile tartışmaya açmalarını asla kabul etmiyoruz.

Bütün bu tablo içerisinde kadınlar bu seçimlerde bu erkek otoriter rejime, bu iktidara “İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını geri çek ve sözleşmeyi uygula. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelenin kanunu olan 6284’ün bütün maddelerini tek tek uygula” dedi. Katledilen her kadın isyanımızdır, onurumuzdur dedi. Kürt kadınları üzerinde uygulanan özel harp politikalarına karşı daha güçlü bir mücadeleyi hep birlikte yürüteceğiz dedi. Bu mesajı hep birlikte verdi kadınlar. Buradan selam olsun şiddetsiz, özgür, eşit, adil bir yaşam için mücadele veren kadınlara, selam olsun bu tavrı ortaya koyan Kürt ve Türkiyeli bütün kadınlara!

Gençlik Meclisimiz, 1566 gündür kayıp olan Gülistan Doku’ya atfederek bir futbol turnuvası başlattı. Bu turnuvayı hem gençlik üzerinde hem de genç kadınlar üzerinde uygulanan politikalara karşı bir tavır olarak ortaya koydular. Şovenist, cinsiyetçi, endüstriyel futbola karşı alternatif spor diye tanımladıkları kampanyayı destekliyoruz. “Gülistan Doku nerede?” kampanyasına destek veren DEM Parti gençliğine buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz. Turnuvada beraber olacağız.

“İşçi aç, emekçi aç, yoksulluk diz boyu”

Seçime giderken ülke çok derin bir açlık ve yoksullukla karşı karşıyaydı. Bu süreç gittikçe derinleşerek devam ediyor. Birleşik Metal İş Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin yaptığı araştırmalara göre Türkiye’deki açlık sınırı 16 bin 646, yoksulluk sınırı 57 bin 578 TL. Açlık ve yoksulluk sınırlarının rakamları böyleyken asgari ücret 17 bin TL. Seçim kampanyamız boyunca nereye gittiysek bir dokunduk bin ah işittik. Türkiye ve Kürdistan’daki en temel gündemlerden biri ülkenin içinde bulunduğu yoksulluktur, derin ekonomik krizdir.

Açlık ve yoksulluk artık gerçekten dayanılmaz bir seviyeye gelmiştir. Zaten bu seçim sonuçlarını belirleyen en önemli etmenlerden biri de buydu. Halkın, işçinin, emekçinin, esnafın, gencin, kadının en çok dile getirdiği noktalar bunlardı. “Türkiye yüzyılında Türkiye’yi uçuruyoruz” diyenler, Türkiye’yi uçurumdan aşağı attı. İşçi aç, emekçi aç, yoksulluk diz boyu. Esnafın durumu ortada. 16 milyon emeklinin durumu ortada.

Yoksulun yoksulu olan kadınlar, mevsimlik işçi kadınlar, merdiven altı atölyelerde çalışmak zorunda kalan kadınlar, güvencesiz çalışmak zorunda olan kadınlar ve bütün bu koşullara rağmen hane içinde tencere kaynatmaları, çocuklarının karnını doyurmaları beklenen kadınlar… Bu kadınlar gerçekten en güçlü şekilde seçimlerde tavrını ortaya koymuştur ve artık yeter demiştir.

Özellikle Kürdistan’da yürüttüğümüz seçim çalışmalarında Kürt halkına dönük uzun zamandır başlatılan ve kayyımcı rejimle yoğrulmuş olan Çöktürme Planının çöktüğüne tanıklık ettik. Kayyımcı rejime rağmen, devletin bütün olanaklarını seferber etmelerine rağmen Kürdistan’da elde ettiğimiz başarı çok önemli ve tarihidir. Yürüttüğümüz mücadeleyi daha da büyütme konusunda kararlı çıktık bu seçimlerden. Bu seçim döneminde kadın politikalarımıza, özellikle de eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimize karşı sistematik saldırıların çok ciddi bir biçimde açığa çıktığını gördük.

Ama çok güçlü bir kadın dayanışmasıyla, Kadın Meclisimizin öncülüğünde ve Türkiye ve Kürt kadın hareketinin ortak yürüttüğü mücadeleyle bu saldırıları bir kez daha boşa düşürdük. Kadın politikalarımızı, eş başkanlık ve eşit temsiliyet konusunda güncelleyerek ve güçlendirerek yolumuza devam ettik. Bu mücadeleyi yürüten bütün kadın arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza buradan teşekkürlerimizi sunuyorum. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet ilkesi bu tavırdan sonra öyle kolayca saldırıya uğramayacak. Bu seçimde kadınlar buna yönelik çok güçlü bir bariyer oluşturdu. Bu iradelerinden dolayı Kadın Meclisimizi ve bütün kadınları kutluyorum.

Kobanî Kumpas Davasında karar verilecekti ama 16 Mayıs’a ertelendi. 16 Mayıs’ta karar duruşması olmasını bekliyoruz. Bütün dünya ve Türkiye kamuoyu biliyor ki Kobanî Kumpas Davası IŞİD’in Sincan’daki yansımasının ürünüdür. Kobanî direnişi; Ortadoğu’da ve bütün dünyada IŞİD’in yenilebileceğine, geriletilebileceğine dair umutları yeşerten bir direnişti. IŞİD Kobanî’de yenildi ve bu sadece Suriye açısından, Kuzey ve Doğu Suriye açısından değil bütün dünya açısından çok önemliydi.

Kobanî direnişi bütün dünyada takdirle karşılanırken, Türkiye’de AKP iktidarının bir tweeti gerekçe göstererek yüzlerce klasörlük mesnetsiz suç iddiaları ortaya sürmesini bizler kabul etmedik, etmeyeceğiz. Arkadaşlarımız yıllardır devam eden bu davada ortaya koydukları savunmalarla erkek egemen zihniyete karşı, IŞİD zihniyetine karşı kadın özgürlükçü anlayışın, demokratik anlayışın nasıl zuhur etmesi gerektiğini, demokrasinin nasıl tesis edileceğini ders gibi anlattı. Bütün Türkiye ve dünyaya bu demokrasi dersini verdikleri için arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Biliyorsunuz Gültan Kışanak’ın tutukluluğu devam ediyor. Yasalara göre 7 yıllık tutukluluk süresi bittiği halde hala 6 aydır fuzuli bir şekilde cezaevinde esir tutuluyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayımız Kışanak için kadınlarla birlikte güçlü bir kampanya yürüttük. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu mesajlar bu kampanyada kadınlar tarafından verildi. Sevgili Gültan Kışanak’ın da özetlediği gibi Diyarbakır’dan Ankara’ya ortak yaşamı talep etmenin mesajıydı, kadın siyasetinin merkeze taşınmasının mesajıydı. Bu çalışmayı yürüten, gece gündüz demeden emek veren kadınlara teşekkür ediyoruz. Sevgili Gültan Kışanak şahsında Kobanî Kumpas Davasında esir tutulan bütün arkadaşlarımıza sevgilerimizi iletiyoruz.

Bugün sabaha karşı İsrail İran’ı bombaladı, füze attı. Bir süredir devam eden bu gerilimlerde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın savaşa sürüklendiği bu dönemde, savaşın etrafında oluşturulmak istenen bu kaosa karşı Türkiye, Kürdistan ve bölgedeki tüm kadınlar karşı durduk. Bugün bölge çok ciddi ve büyük bir savaşa sürüklenmek üzeredir. Kızıldeniz’de savaş gemileri konumlanmış. İsrail’in İran’a, İran’ın İsrail’e yaptığı saldırılar ve İsrail’in Filistin’e gerçekleştirdiği işgal ortada. Burada büyütülmek istenen savaşa karşı biz kadınlar barış istiyoruz, bunun altını çiziyoruz. Her daim ifade ettik, buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bölgenin iki temel kanayan yarası Kürt sorunu ve Filistin sorunudur. Kürt ve Filistin sorunu halkların kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde çözülmesi gereken sorunlardır. Bu sorunlar çözülmediği sürece, savaş silsileleri bunların etrafında kümelenerek devam edecek. Biliyoruz ki küresel sermayenin bir savaşı var. Küresel sermaye, emperyalist güçler bölgede ve dünyada yeniden konumlanmak için Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı adete bir savaş üssü haline getirmek istiyor. Ortadoğulu kadınlar olarak, bu topraklarda yaşayan bütün farklı halklardan ve inançlardan kadınlar olarak bizler hep birlikte “Büyük Ortadoğu Barışı” için çalışacağımızın altını bir kez daha çiziyoruz.

Seçimlerde elde ettiğimiz başarılar görev ve sorumluluklarımızı daha da artırdı. Yerel yönetimler modelimizi hayata geçireceğiz. Şeffaf, ilkeli ve kadın özgürlükçü yönetim anlayışımızla kendimizi ve kentimizi halkla birlikte yöneteceğiz. Her bir arkadaşımız büyük bir sorumlulukla ve yoğun emek harcayarak bu sorumluluğu yerine getirecektir. Batıda kent uzlaşısı kapsamında önemli başarılara imza attık. Türkiye’de kadınlarla beraber rejimin sistematik baskılarına hep birlikte dur dedik. Biz kadınlar; özgürlükçü, ekolojik, demokratik anlayışımızı Kürdistan’da da batıda da yaşamın her alanında etkin bir biçimde ortaya koyacağız.

Yeri geldiği zaman yönetimlerle -batı için özellikle söylüyorum- birlikte çalışacağız, yeri geldiği zaman da toplumun ve kadınların yararına olan etkin muhalefeti hep birlikte yürüteceğiz. Siyasete hep birlikte kadının mor rengini vermek üzere çalışacağız. Yeni siyasal iklimin açabileceği mücadele olanaklarını hep birlikte bugün de değerlendireceğiz. Bu yeni dönemde demokratik cumhuriyetin inşası konusunda kapıları örgütlü bir mücadeleyle zorlamak ve demokratik cumhuriyetin inşası konusunda adım atmak gibi görev ve sorumluluklarımız var. Tecrit, savaş ve şiddet politikalarına karşı onurlu barışı ve bir arada ortak yaşamı hep beraber öreceğiz.

Kadın cinayetlerini tırmandıran erkek devlet şiddetine karşı kadın mücadelemizi hep beraber büyüteceğiz. Emine Şenyaşar’ın adalet arayışının sesi olmaya devam edeceğiz. Sedyeyle cezaevine götürülen 75 yaşındaki Hatice Yıldız’ın ve tüm hasta tutsakların serbest bırakılması için mücadele edeceğiz. Baskı ve zulüm politikalarına karşı direndikleri için, “eş başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir” diyerek mücadele yürüttükleri için rehin alınan arkadaşlarımızın özgür yarınlara ulaşması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı kadın örgütlülüğünü daha fazla büyüteceğiz.

Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine karşı çıkan kadın isyanının başarıya ulaşması için çaba harcayacağız. Nafaka hakkı başta olmak üzere Medeni Kanun’da gerçekleştirilmek istenen hiçbir değişikliğe izin vermeyeceğiz. “Engelsiz bir yaşam mümkün” diyerek yola çıkan kadınlarla ortak mücadelemizi büyüteceğiz. İçinde kadının adının dahi olmadığı bir anayasal düzenlemeye hayır diyeceğiz. 31 Mart seçimlerinde kadınların ortaya koyduğu iradeye güvenerek gündemlerimizi tartışacak ve yol haritamızı belirleyeceğiz.

“1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz”

8 Mart’tan, Newroz’dan, 31 Mart’tan ortaya çıkan o özgürlükçü ve mücadeleci ruhla 1 Mayıs hazırlıklarımıza başlıyoruz. 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz. 1 Mayıs’ta kadınlar olarak meydanlarda olacağız. Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine, emek sömürüsüne karşı 1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz. Şairin dediği gibi, “1 Mayıs’ta yan yana yürüyeceğiz güzel günler için. Herkes çalışsın, bölüşsün kardeşçe yaşamın sunduklarını. İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizde ekmek ve gül türküleri.” Ekmek ve gül demek için; bedenimiz, emeğimiz ve kimliğimiz için; özgürlük, eşitlik ve adalet için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız. 1 Mayıs’ta alanlarda dayanışmayı daha da büyütmek üzere hep beraber buradan mesajımızı güçlü bir şekilde veriyoruz. Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın kadın örgütlülüğümüz!”

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 34 Bini Aştı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 196. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 42 artarak 34 bin 012’ye yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 63 artarak 76 bin 833’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından veto edildi. Tasarının ABD tarafından veto edebileceği öne sürülmüştü.

Öte yandan Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Arap Grubu adına Cezayir tarafından hazırlanmıştı. İsrail ise, Filistin Yönetimi’nin devlet olmak için gerekli kriterleri karşılamadığını söylemişti.

15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Cezayir tarafından Filistin’in BM’ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD’nin “hayır” oyu kullandığı tasarı, 12 “evet” ve 2 “çekimser” oy aldı.

İngiltere ve İsviçre “çekimser” kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya “evet” oyu verdi.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin “hayır” oyu kullanmaması ve toplamda 9 “evet” oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kuruluna Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir.” ifadesi yer alıyordu.

BM’ye üye olan 193 ülkenin çoğunluğu, Filistin Özerk Yönetimi’nin açıklamasına göre 137’si, Filistin’i devlet olarak resmen tanıyor. Almanya, Filistin’i devlet olarak tanımayan ülkeler arasında yer almasına rağmen Filistinlilerle diplomatik ilişkilerde bulunuyor.

Oylamanın ardından Filistin Özerk Yönetimi, ABD’nin tavrını kınadı. Filistin lideri Mahmud Abbas’ın ofisinden yapılan açıklamada, “Amerika’nın Filistin’e, onun halkına ve meşru haklarına karşı bu agresif tavrı, uluslararası hukuka karşı da açık bir şekilde saldırganlığını ortaya koyarken, halkımıza karşı sürdürülen ve bölgeyi daha da uçurumun kenarına sürükleyen soykırımvari savaşın devam ettirilmesi için cesaret veriyor” ifadeleri kullanıldı.

Filistin Özerk Yönetimi’nin BM Temsilcisi Riyad Mansur da ABD vetosunun, Filistin halkının “iradesini kıramayacağını ve kararlılığını durduramayacağını” dile getirerek, “Çabalarımızı durdurmayacağız. Filistin devleti kaçınılmaz ve gerçektir” dedi.

Riyad Mansur, Nisan ayı başında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e yazdığı mektupla, Filistin’in tam üyelik sürecinin yeniden başlatılması yönündeki isteğini dile getirmişti. 2012 yılından bu yana BM’de gözlemci statüsünde yer alan Filistin, yıllardan bu yana tam üye olmayı talep ediyor.

Rusya ve Çin

Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, Gazze’de savaşın başlangıcından beri ABD’nin beşinci kez veto hakkını kullandığını belirerek, “Şu anda küresel toplumun çoğunluğunun Filistin’in BM’ye tam üye olma başvurusunu desteklediğini ancak ABD’nin Filistinliler hakkında gerçekte ne düşündüğünü bir kez daha gösterdi. ABD’nin bugün veto hakkını yeniden kullanması, tarihin kaçınılmaz akışını durdurmaya yönelik umutsuz bir girişimdir’’ dedi.

Filistin’in BM Temsilcisi Riyad Mansur, “Bugün hem bölgesel hem de tarihi bir gün için Güvenlik Konseyi’ne geldik. Konseyin çoğunluğu da bu tarihi günde bizimleydi. Bizi destekleyerek evet oyu verenlere teşekkür ediyorum. Filistin halkı adına sizleri selamlıyorum’’ dedi.

Çin BM Daimi Temsilcisi Fu Cong, Filistin halkının onlarca yıllık hayalinin, Filistin’in BM’ye tam üye olarak kabul edilmesinin her zamankinden daha acil olduğu bir dönemde suya düştüğünü, bağımsız bir devletin kurulmasının sorgulanamayacak devredilemez bir hak olduğunu kaydetti.

Cong, “Filistin BM’ye tam üye olarak kabul edilseydi, İsrail ile iki devletli çözüme ilişkin müzakerelere gerçekten yardımcı olacaktı Filistin ile İsrail bir gün barış içinde, yan yana yaşayacaklar o günün gerçekleşmesi için Çin gereken tüm desteği verecek’’ dedi.

ABD’nin BM Büyükelçi Yardımcısı Robert Wood, oylamadan sonra yaptığı açıklamada, ülkesinin “iki devletli bir çözümü ısrarla desteklemeye devam ettiğini” dile getirdi. Söz konusu iki devletli çözüm, İsrail ile birlikte var olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor.

Wood, ABD’nin oylamadaki tavrının Filistin devletine karşı olmak anlamına gelmediğini, sadece böyle bir devletin ancak “iki taraf arasında doğrudan müzakerelerle” kurulabileceği gerçeğinin kabulü olduğunu ifade etti.

Paylaşın

AK Parti Seçmeninin Yüzde 13’ü CHP’ye Oy Verdi

31 Mart’ta yapılan ve büyük sürprizlerin yaşandığı yerel seçimlerde, AK Parti seçmeninin yüzde 13.3’ü, İYİ Parti seçmeninin yüzde 42.6’sı, MHP seçmeninin yüzde 20.4’ü, CHP’ye oy verdi.

AK Parti, MHP ve İYİ Parti’den oy geçişlerinin en fazla olduğu bir diğer partide Yeniden Refah Partisi (YRP) oldu.

IPSOS Araştırma Şirketi, 31 Mart seçim sonuçlarından sonra yaptığı araştırmanın sonucunu paylaştı.

Seçimlerden hemen sonra 1-2 Nisan tarihlerinde yapılan araştırmada toplamda 2 bin 29 kişiyle görüşüldü. Görüşmecilerin 1521’i seçime katılanlar (yüzde 78,5 seçime katılım oranı, 431 kişi de oy kullanmayanlardan (seçimde nüfusun yüzde 21,5’i oy kullanmadı) seçildi. Yüzde 95 güven aralığında olan araştırmanın hata payı ise; +-2,2 aralığında.

Oy geçişlerinin ölçüldüğü araştırmada, en yüksek geçiş MHP’de oldu. MHP seçmeninin sadece yüzde 17’si MHP’ye oy kullandığını, yüzde 17,8’i oy kullanmadığını, yüzde 1,4’ü de geçersiz oy kullandığını belirtti. Yüzde 26,5’i AK Parti’ye, yüzde 20,4’ü CHP’ye yüzde, 0,5’i DEM Parti’ye, 3,2’si İYİ Parti’ye, 9,5’i Yeniden Refah Partisi’ne oy verdi.

AK Parti’de en yüksek geçiş CHP’ye oldu. AK Parti seçmeninin yüzde 13’ü CHP’ye, 3,7’si MHP’ye, 1,4’ü DEM Parti’ye, 1,9’u İYİ Parti’ye, 5,9’u ise Yeniden Refah Partisine oy verdi. AK Parti seçmeninin yüzde 16,3’ü oy kullanmadığını söyledi. Geçersiz oy kullandığını söyleyenlerin oranı ise 0,4 oldu.

Araştırmaya göre; diğer partilere geçişin en az olduğu parti CHP. CHP’lilerin yüzde 76,7’si kendi partisine oy verdi. Yüzde 10,3’ü ise sandığa gitmedi. 31 Mart seçimlerinde üçüncü olan Yeniden Refah Partisi’ne geçişin en az olduğu parti de CHP oldu. CHP’lilerin sadece 0,5’i Yeniden Refah Partisi’ne oy verdi.

Seçimlerde büyük bir ivme kaybeden İYİ Parti’den geçişler ise oldukça fazla oldu. İYİ Partililerin yüzde 42,6’sı CHP’ye oy verdi. İYİ Parti seçmeninin sadece yüzde 29,5’i kendi partisine oy kullandığını söyledi. Araştırmaya göre; İYİ Parti’den AK Parti’ye geçiş ise hiç olmadı.

MHP’ye oy verenlerin oranı 3,4, Yeniden Refah Partisi’ne oy verenlerin oranı 2,5, DEM Parti’ye oy verenlerin oranı yüzde 1 oldu.  İYİ Parti’de oy kullanmayanların oranı ise yüzde 11, 2.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Tahmini Yüzde 44.16

Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu enflasyon beklentisini yatay bir seyirle yüzde 44.16 olarak belirledi. Banka yıl sonu dolar kuru tahminini 40.53 liradan, 40.01 liraya çekti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu büyüme beklentisini yüzde 3.3, yıl sonu politika faizini de yüzde 50 olarak belirledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Nisan ayı Piyasa Katılımcıları Anketini yayımladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,19 iken, bu anket döneminde yüzde 44,16 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 36,70 iken, bu anket döneminde yüzde 35,17 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 22,67 ve yüzde 22,05 oldu.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 45,82 iken, bu anket döneminde yüzde 51,43 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 45,00 iken, bu anket döneminde yüzde 50,00 oldu.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 40,53 TL iken, bu anket döneminde 40,01 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 42,79 TL iken, bu anket döneminde 42,47 TL oldu.

Katılımcıların GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde ve bu anket döneminde yüzde 3,3 oldu. GSYH 2025 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 3,8 iken, bu anket döneminde yüzde 3,7 oldu.

Paylaşın

İsrail, İran’ın Nükleer Tesislerini Hedef Aldı

İsrail, İran’ın nükleer tesislerinin bulunduğu İsfahan kentini hedef alırken, nükleer tesislerin zarar görmediği aktarıldı. İran’ın uranyum zenginleştirme programının merkezi olan Natanz nükleer tesisi İsfahan’da bulunuyor.

Haber Merkezi / İsrail ayrıca, Suriye’nin güneyindeki hava savunma birimini hedef alan ve maddi hasara yol açan bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Suriye’nin bu bölgesi, İsfahan’ın hemen batısında, yaklaşık 1,500 kilometre uzaklıkta ve İsrail’in doğusunda yer alıyor.

İran medya kuruluşları, ülkenin merkezinde yer alan İsfahan’a yönelik bir hava saldırısının, üç insansız hava aracının (İHA) düşürülmesi suretiyle önlendiğini duyurdu.

Devletin üst düzey bir temsilcisi de, ülkeye “dışarıdan bir saldırı” olmadığını ifade ederek, İHA’ların ülke içindeki kişiler tarafından yönlendirilmiş olabileceğini ve dikkatlerin “bir saldırıdan çok bir sızma hareketine odaklandığını” dile getirdi. Temsilci ayrıca, Tahran’ın söz konusu olayla ilgili doğrudan bir misillemede bulunmayı planlamadığını vurguladı.

İran ordusunda görev yapan üst düzey bir komutan da, gece saatlerinde herhangi bir zarara neden olmayan bir saldırıya maruz kalındığını, nükleer tesislerde de bir hasar olmadığını bildirdi.

Tasnim’de yer alan haberlerde, “İsrail medyasındaki söylenti ve iddialara karşın İsfahan’a veya İran’ın başka bir bölgesine ülke dışından saldırı olduğuna dair bilgi bulunmuyor” denildi.

İran devlet televizyonu, İsfahan’daki askeri hava üssü yakınlarında “üç patlama” duyulduğunu aktardı. İran Uzay Ajansı sözcüsü de çok sayıda insansız hava aracının (İHA) “başarıyla vurulduğunu” belirtti. Sözcü, füze saldırısı olduğunu dair şimdilik bir bilgi bulunmadığı aktardı.

İran ordusunda görevli bir general, İsfahan’da herhangi bir hasar bildirilmediğini söyledi. General, “İsfahan’da duyulan güçlü ses, hava savunmasının şüpheli cisimlere ateş açmasından kaynaklandı. Herhangi bir hasar meydana gelmedi” dedi.

İran medya kuruluşları, İsfahan’daki saldırının ‘küçük çaplı’ olduğu yönünde yayınlar yaparak ‘gerilimi düşürücü’ yönde yayınlar yapıyor.

İran Uzay Ajansı yetkilisi Hüseyin Dalirian, İsfahan’da askeri üslere herhangi bir füze saldırısı gerçekleşmediğini, ancak ‘birkaç insansız hava aracının vurulduğunu’ belirtti.

Hüseyin Dalirian, “Şu ana kadar İsfahan’a ya da ülkenin diğer bölgelerine sınır dışından herhangi bir hava saldırısı yok, sadece quadcopter (küçük insansız hava araçları) uçurma girişiminde bulunmuşlar ve bunlarda da düşürüldü. Amerikan medyasının haberleri doğru değil.” dedi.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın nükleer tesislerinde herhangi bir hasar meydana gelmediğini doğruladı. Birleşmiş Milletler’a bağlı kurumun Genel Müdürü Rafael Mariano Grossi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada nükleer tesislerin askeri çatışmalarda hedef olmaması gerektiğini vurguladı ve itidal çağrısında bulundu.

“İsrail, Suriye’deki hava savunma sistemini hedef aldı”

Bu arada, Suriye’nin devlet haber ajansı SANA’nın askeri bir açıklamadan aktardığına göre İsrail, güneyindeki hava savunma birimini hedef alan ve maddi hasara yol açan bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Suriye’nin bu bölgesi, İsfahan’ın hemen batısında, yaklaşık 1,500 kilometre uzaklıkta ve İsrail’in doğusunda yer alıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu sabah İtalya’nın Capri kentinde düzenlenen G7 Dışişleri Bakanları toplantısının son oturumuna katılırken, Ortadoğu’daki son gelişmeler hakkında yorum yapmadı. Biden yönetimi dün, İran’a karşı insansız hava aracı üretimini ve balistik füze programını hedef alan yeni yaptırımlar açıklamıştı.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Guterres: Ortadoğu uçurumun eşiğinde

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres Ortadoğu’nun “tam ölçekli bölgesel çatışmanın” eşiğinde olduğu uyarısında bulundu.

BM Güvenlik Konseyi’nde Ürdün ve İran’ın dışişleri bakanlarının da katıldığı üst düzey toplantıda konuşan Guterres, “Ortadoğu bir uçurumun eşiğinde. Son günlerde sözde ve eylemde tehlikeli bir tırmanış yaşanıyor. Bir yanlış hesap, bir iletişimsizlik, bir hata, akla gelmeyecek bir şey, ilgili herkes için yıkıcı olacak tam ölçekli bir bölgesel çatışmaya yol açabilir” ifadelerini kullandı.

Her iki saldırıyı da kınayarak İran’ın saldırısının gerilimi “ciddi şekilde tırmandırdığını” söyleyen Guterres, “Kanlı misilleme döngüsünü sona erdirmenin tam zamanı. Artık durmanın zamanı geldi” dedi.

Guterres sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası toplum, siviller üzerinde yıkıcı bir etki yaratarak tüm Ortadoğu’yu uçuruma sürükleyebilecek her türlü eylemi önlemek için birlikte çalışmalı. Açık konuşayım, riskler pek çok cephede artıyor.”

Tüm tarafları “azami itidal” göstermeye davet eden Guterres, İsrail’in 7 Ekim’deki Hamas saldırıları sonrası başlattığı Gazze operasyonunun bölgede mahsur kalan siviller için “insani bir cehennem manzarası” yarattığını kaydetti. Derhal insani ateşkes yapılması ve Hamas’a da bütün rehineleri serbest bırakması çağrısını yineleyen Guterres, yardım operasyonlarının sekteye uğradığını kaydetti.

Paylaşın

Özel Sektörün Yurt Dışı Kredi Borcu 163,4 Milyar Dolar

Şubat sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu 163,4 milyar ABD doları olurken, borcun 153,9 milyar doları uzun vadeli; 9,5 milyar doları (ticari krediler hariç) kısa vadeli.

Haber Merkezi / 153,9 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli kredi borcunun yüzde 58,5’inin dolar, yüzde 35,4’ünün euro, yüzde 2,2’sinin lira ve yüzde 3,9’unun ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu ve 9,5 milyar dolar tutarındaki kısa vadeli kredi borcunun ise yüzde 45,3’ünün dolar, yüzde 28’nin euro, yüzde 21,8’inin lira ve yüzde 4,9’unun diğer döviz cinslerinden oluştuğu görüldü.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcu Gelişmeleri Şubat 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Şubat sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 2023 yıl sonuna göre 394 milyon doları azalarak 163,4 milyar dolar oldu. Vadeye göre incelendiğinde, 2023 yıl sonuna göre, uzun vadeli kredi borcunun 782 milyon dolar azalarak 153,9 milyar dolar; kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 389 milyon dolar artarak 9,5 milyar doları düzeyinde gerçekleşti.

Borçluya göre dağılıma bakıldığında, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, bir önceki yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmalarının 126 milyon doları arttığı, tahvil ihracı biçimindeki borçlanmalarının ise 1,0 milyar dolar artışla 15,8 milyar doları seviyesinde gerçekleşti.

Aynı dönemde, bankacılık dışı finansal kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları 152 milyon dolar azalmış, tahvil stoku ise 27 milyon doları azalarak 1,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu dönemde, finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmalarının 1,4 milyar dolar azaldığı, tahvil stokunun ise 18 milyon doları azalarak 10,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, 2023 yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmaları 16 milyon dolar azalışla 4,5 milyar dolar; finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları ise 313 milyon dolar azalışla 1,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Alacaklıya göre dağılım incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, Şubat sonu itibarıyla tahvil hariç özel alacaklılara olan borç, bir önceki yıl sonuna göre 1,3 milyar dolar azalarak 106,1 milyar doları olarak gerçekleşti. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, tahvil hariç özel alacaklılara olan borcun bir önceki yıl sonuna göre 354 milyon dolar azalarak 7,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Döviz kompozisyonuna bakıldığında, 153,9 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli kredi borcunun yüzde 58,5’inin doları, yüzde 35,4’ünün euro, yüzde 2,2’sinin lira ve yüzde 3,9’unun ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu ve 9,5 milyar doları tutarındaki kısa vadeli kredi borcunun ise yüzde 45,3’ünün dolar, yüzde 28,0’ının euro, yüzde 21,8’inin lira ve yüzde 4,9’unun diğer döviz cinslerinden oluştu.

Sektör dağılımı incelendiğinde, şubat sonu itibarıyla, 153,9 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli toplam kredi borcunun yüzde 37,8’ini finansal kuruluşların, yüzde 62,2’sini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu. Aynı dönemde, 9,5 milyar dolar tutarındaki kısa vadeli toplam kredi borcunun yüzde 73,1’ini finansal kuruluşların, yüzde 26,9’unu ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu.

Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, şubat sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 49,7 milyar  doları tutarında oldu.

Paylaşın

Filistin’in Birleşmiş Milletler Üyeliğine ABD’den Veto

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından veto edildi. Tasarının ABD tarafından veto edebileceği öne sürülmüştü.

Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Arap Grubu adına Cezayir tarafından hazırlanmıştı. İsrail ise, Filistin Yönetimi’nin devlet olmak için gerekli kriterleri karşılamadığını söylemişti.

Bianet’te yer alan habere göre; 15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Cezayir tarafından Filistin’in BM’ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD’nin “hayır” oyu kullandığı tasarı, 12 “evet” ve 2 “çekimser” oy aldı.

İngiltere ve İsviçre “çekimser” kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya “evet” oyu verdi.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin “hayır” oyu kullanmaması ve toplamda 9 “evet” oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kuruluna Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir.” ifadesi yer alıyordu.

Filistin’in üyelik başvurusu

Filistin, 2011’de de BM’ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK’da gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM “daimi gözlemci statüsü”ne kavuştu.

Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan’da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan’da BMGK’ya mektup yazarak, Filistin’in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı. BMGK ise 8 Nisan’da Filistin’in talebini “Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi’ne” iletmişti.

BMGK’ya üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu. Bunun ardından Cezayir, Filistin’in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.

Paylaşın