Oscar Ödülleri Sahiplerini Buldu: Gazze’de Ateşkes Çağrısı

Bu yıl 96’ncısı düzenlenen Oscar Ödülleri ABD’nin Los Angeles kentinde bulunan Dolby Theatre’da yapılan törenle sahiplerini buldu. Geceye 13 dalda aday olan ve bunlardan yedisini kazanan Oppenheimer filmi damgasını vurdu.

Filmin yönetmeni Christopher Nolan en iyi yönetmen ödülünü alırken, başroldeki Cillian Murphy de en iyi aktör ödülünü kazandı.

En iyi kadın aktris ödülünü ise Poor Things’deki performansıyla Emma Stone aldı. Film en iyi makyaj ve saç tarzı, en iyi kostüm ve en iyi prodüksiyon tasarımı ödülünü de aldı.

En iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü Oppenheimer’daki rolüyle Robert Downey Jr., en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü ise The Holdovers’taki rolüyle Da’Vine Joy Randolph kazandı.

Geçen yıl gişede büyük başarı elde eden Barbie filmi ise geceden sadece bir ödülle ayrıldı. Film en iyi orijinal müzik Oscar ödülünü kazandı.

“Bu gece burada bulunmaktan gurur duyan bir İrlandalıyım” diyen Murphy şöyle konuştu: “İyi ya da kötü, Oppenheimer’ın dünyasında yaşıyoruz. Bunu dışarıdaki tüm barış yanlılarına ithaf etmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.

Nolan, daha önce Dunkirk ile aday gösterildiği En İyi Yönetmen Oscar’ını Martin Scorsese ve Jonathan Glazer’ı geride bırakarak aldı.

Nolan, gecede yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu inanılmaz yolculuğun bundan sonra nereye gideceğini bilmiyoruz ama bunun anlamlı bir parçası olduğumu düşündüğünüzü bilmek benim için dünyalara bedel.”

Ödüller:

En İyi Film: Oppenheimer
En İyi Yönetmen: Chistopher Nolan – Oppenheimer
En İyi Kadın Oyuncu: Emma Stone – Poor Things
En İyi Erkek Oyuncu: Cillian Murphy – Oppenheimer
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Da’Vine Joy Randolph – The Holdovers
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Robert Downey Jr. – Oppenheimer

En İyi Özgün Şarkı: What Was I Made For? – Barbie
En İyi Film Müziği: Oppenheimer
En İyi Sinematografi: Oppenheimer
En İyi Görsel Efekt: Godzilla Minus One
En İyi Belgesel : Mariupol’de 20 Gün

“Çocukları öldürmeyi bırakın”

Ödül töreninden önce Dolby Theatre önünde toplanan Filistin destekçisi göstericiler Gazze’de acil ateşkes için gösteri yaptı ve yolu kapadı.

Gazze’ye destek gösterisi nedeniyle ödül töreni bir süre geç başlarken, Gazze’de acil ateşkes talebinde bulunan Hollywood oyuncuları da kırmızı halıda yakalarında “ateşkesi” sembolize eden broşlarla poz verdi.

Aralarında Ramy Youssef, Mark Ruffalo ve Billie Eilish gibi Hollywood yıldızlarının bulunduğu birçok oyuncunun salona “Gazze’de ateşkes” talebini sembolize eden kırmızı broşlarla geldi.

Oyuncu Ramy Youssef ödül töreni öncesinde medyaya yaptığı açıklamada, “Gazze’de acil ve kalıcı ateşkes çağrısında bulunuyoruz. Filistin halkı için barış ve kalıcı adalet için çağrıda bulunuyoruz. Bu aslında evrensel bir mesaj: Çocukları öldürmeyi bırakın” dedi.

“Yabancı Dilde En İyi Film” dalında Holokost’u anlatan “Zone of Interest” filmiyle ödül kazanan Jonathan Glazer, ödülünü kabul ederken yaptığı konuşmada Gazze’deki işgale tepki gösterdi:

“Şu an burada (Gazze’deki) bir işgal ile gasp edilen Holokost’u ve Yahudiliklerini reddeden kişiler olarak karşınızda duruyoruz. Bu işgal pek çok masum insan için çatışma getirdi, ister İsrail’deki 7 Ekim kurbanları olsun, isterse halen Gazze’de devam eden saldırılar olsun, hepsi bu insanlıktan çıkarma eylemlerinin kurbanları.”

Paylaşın

74. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu

Dünyanın en prestijli film festivallerinden biri olarak anılan Berlin Film Festivali’nin (Berlinale) en büyük ödülü olan Altın Ayı’yı, Mati Diop’un “Dahomey” adlı belgesel yapımı kazandı. Berlinale’de geçen yıl da büyük ödül bir belgesel filme layık görülmüştü.

Film, günümüzde Benin adını alan eski Dahomey Krallığı’na ait 26 tarihi eserin Fransa’dan Benin’e iade sürecini anlatıyor. Söz konusu tarihi eserler, 1892 yılında Fransız Koloni Birlikleri tarafından çalınarak, Paris’e götürülmüştü.

Diop törende yaptığı konuşmada, çalınan tarihi eserlerin iadesini “adaletin sağlanması” olarak değerlendirdi. Herkesin geçmişi bir yük olarak üzerinden atma veya sorumluluğu üstlenme arasında bir seçim yapabileceğini belirten Diop, “Biz unutmak istemeyenler arasında yer alıyoruz” şeklinde konuştu.

Dünyanın en prestijli film festivallerinden biri olarak Venedik ve Cannes’la birlikte “Üç Büyük” arasında sayılan Uluslararası Berlin Film Festivali’nde ödüller dün akşam düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Berlinale olarak bilinen festivalde, En İyi Film dalında Altın Ayı’yı, yönetmenliğini Fransa doğumlu Senegal kökenli Mati Diop’un yaptığı belgesel “Dahomey” kazandı.

Film, günümüzde Benin adını alan eski Dahomey Krallığı’na ait 26 tarihi eserin Fransa’dan Benin’e iade sürecini anlatıyor. Söz konusu tarihi eserler, 1892 yılında Fransız Koloni Birlikleri tarafından çalınarak, Paris’e götürülmüştü.

Diop törende yaptığı konuşmada, çalınan tarihi eserlerin iadesini “adaletin sağlanması” olarak değerlendirdi. Herkesin geçmişi bir yük olarak üzerinden atma veya sorumluluğu üstlenme arasında bir seçim yapabileceğini belirten Diop, “Biz unutmak istemeyenler arasında yer alıyoruz” şeklinde konuştu.

Berlinale’de geçen yıl da büyük ödül bir belgesel filme layık görülmüş, Nicolas Philibert imzalı “Sur l’Adamant” En İyi Film dalında Altın Ayı’nın sahibi olmuştu.

Jüri Büyük Ödülü dalında Gümüş Ayı’ya Güney Koreli Hong Sang-soo imzalı “A Traveler’s Needs” adlı film layık görüldü. Isabelle Huppert’in başrolünde oynadığı film, Güney Kore’de yaşayan bir Fransızca öğretmeninin hikayesini ele alıyor.

Jüri Ödülü dalında Gümüş Ayı Fransız Bruno Dumont’un yönetmenlik koltuğunda oturduğu bilim kurgu filmi “L’Empire”ın oldu. Film, Normandiya kıyılarındaki bir balıkçı köyünde, uzaylıların köylülerin bedenlerini ele geçirmesini konu ediyor.

Kenyalı aktris Lupita Nyong’o’nun başkanlığını yaptığı jüri, En İyi Yönetmen dalında Gümüş Ayı ödünü “Pepe”nin yönetmeni Nelson Carlo de los Santos Arias’ın oldu. Dominik Cumhuriyeti doğumlu yönetmen filmde, Kolombiyalı ölmüş bir su aygırının hikayesini anlatıyor.

Berlinale’de, Başroldeki En İyi Oyunculuk Performansı dalında Gümüş Ayı ABD yapımı “A Different Man”deki rolü ile Sebastian Stan’in oldu.

En İyi Yardımcı Oyunculuk Performansı dalında ise Gümüş Ayı’yı İngiliz kadın oyuncu Emily Watson kazandı. Emily Watson, festivalin açılış filmi olan, yönetmenliğini Tim Mielant’ın yaptığı “Small Things Like These”de Cillian Murphy ile birlikte rol alıyor.

Alman yönetmen ve senarist Matthias Glasner’in imzasını taşıyan “Sterben” ise En İyi Senaryo dalında Gümüş Ayı’ya layık görüldü. Mükemmel Sanatsal Performans dalında Gümüş Ayı’nın sahibi Veronika Franz ile Severin Fiala’nın yönetmenliğini yaptığı “Des Teufels Bad” adlı filmin kameramanı Martin Gschlacht oldu.

15-25 Şubat tarihleri arasında düzenlenen Berlinale’de bu yıl 20 film Altın ve Gümüş Ayı için yarışmıştı.

Berlinale’de resmi jürinin dışında çok sayıda bağımsız kuruluş tarafından da ödül verildi. Aslı Özge imzalı “Faruk” Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonunun (FIPRESCI) ödüle layık gördüğü yapımlar arasında yer aldı.

Dünya sinemasından örneklerin yer aldığı Panorama bölümünde gösterilen “Faruk” kentsel dönüşümde evini kaybetmek istemeyen bir baba ile kızının hikayesini anlatıyor. İstanbul doğumlu, Berlin’de yaşayan yönetmen Aslı Özge, daha önce de festivale konuk olmuştu.

FIPRESCI, “Yaşlanma ve değişim gibi küresel konuların kişisel hikayelerle derinlemesine, özgün bir şekilde anlatarak, sanatsal mükemmeliyet ve toplumsal iç görü elde etmeyi” başaran filmin övgüyü hak ettiğini ifade etti.

Cannes ve Venedik ile birlikte dünyanın üç önemli film festivali arasında sayılan Berlinale’ye bu yıl yine siyaset de damgasını vurdu. Festivalin açılış töreninde birçok davetli aşırı sağa karşı mesajlar verirken, İsrail ile Hamas arasında Gazze’de yaşanan savaş da gündemdeydi. Ödül töreninde de sahneye çıkanlar “ateşkes şimdi” yazılı notlarla Gazze’de ateşkes çağrısı yaptı.

74’üncü Berlinale, Mariette Rissenbeek ve Carlo Chatrian’ın yönetiminde düzenlenen beşinci ve son festival oldu. Festivalin yönetimini Nisan ayından itibaren Tricia Tuttle üstlenecek.

Paylaşın

Her Gün 20 Dakika Kitap Okumanın 5 Avantajı

Okumak harika bir zaman geçirme etkinliği veya kişisel gelişim için harika bir araç olabilir. İster eğlence amaçlı okuyor olun, ister yeni bir beceri edinmek veya belirli bir konu hakkında bilgi toplamak için…

Haber Merkezi / Daha fazla kitap okumakla ilgileniyorsanız ama biraz motivasyona ihtiyacınız varsa, bu içerik tam size göre.

Beyni uyarır: Düzenli kitap okumak beyni uyarır ve aktif kalmasını sağlar. İster büyüleyici bir romana dalıyor olun, ister kurgu olmayan, düşündürücü bir kitabı keşfediyor olun, ister bir kişisel gelişim rehberinin sayfalarını karıştırıyor olun, okumak beyni yeni fikirlere, bakış açılarına ve bilgilere maruz bırakır.

Stres azaltır: Bir kitabın sayfalarının arasına karışmak, günlük yaşamın stresinden hoş bir soluklanma sağlayabilir. Okumanın stresle ilişkili hormon olan kortizol düzeyini düşürdüğü, böylece rahatlamayı sağladığı ve gerginliği azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Kelime haznesini arttırma: Düzenli olarak okumak, yeni kelime ve ifadelerle tanışmanızı sağlar ve bu da kelime dağarcığınızın gelişmesine katkıda bulunur. İster edebi kurguda alışılmadık terimlerle, ister kurgu dışı eserlerde teknik jargonla, ister akademik metinlerde özel terminolojiyle karşılaşın, her yeni kelime dil dağarcığınızı zenginleştirir.

Geniş bir kelime dağarcığı yalnızca iletişim becerilerini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda kendinizi hem yazılı hem de sözlü olarak etkili bir şekilde ifade etme konusunda katkıda bulunur.

Odaklanma ve konsantrasyon: Dikkat dağıtıcı unsurların bol olduğu günümüzün dijital çağında, odaklanma her zamankinden daha önemli. Okumak, sürekli dikkat ve konsantrasyon gerektirir. Her gün 20 dakika okuma, beyninizi, dikkatinizi daha uzun süre koruyacak şekilde eğitebilir.

Kişisel gelişme: Kitapların hayatları dönüştürme gücü vardır. Okumak sizi farklı bakış açıları, deneyimler ve içgörülerle tanıştırarak dünyaya ve kendinize dair anlayışınızı genişletir. Her okuma deneyimi kişisel gelişmeyi tetikleme potansiyeline sahiptir.

Paylaşın

77. Kez Dağıtılan BAFTA Ödülleri Sahiplerini Buldu

İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi (BAFTA) Ödülleri, Londra’daki Royal Albert Hall’de David Tennant’ın sunduğu törenle sahiplerini buldu. Oppenheimer filmi geceye damgasını vurdu.

13 adaylığı olan Oppenheimer filmi gecede “En İyi Film” dahil 7 dalda ödül kazandı. Filmin yönetmeni Christopher Nolan en iyi yönetmen, başrol oyuncusu Cillian Murphy en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görüldü. Yine filmin yıldız isimlerinden Robert Downey Jr. da en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülüne layık görüldü.

11 dalda aday gösterilen Poor Things de 5 ödül kazandı. En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ise “Poor Things” filmindeki beğenilen performansıyla Emma Stone’a gitti.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi komutan Rudolf Höss’ün Auschwitz toplama kampının yanındaki eve yerleşmesini konu edinen The Zone Of Interest filmi ise En İyi Yabancı Dilde Film ve En İyi Britanya Yapımı Film kategorilerinde ödül aldı.

Uzun süre Rus kuşatmasında kalan Ukrayna’nın Mariupol kentini konu alan “Mariupol’de 20 Gün” ise en iyi belgesel dalında ödül kazandı.

En İyi Film: Oppenheimer
En İyi Yönetmen: Christopher Nolan, Oppenheimer
En İyi Özgün Senaryo: Anatomy of a Fall
En İyi Uyarlama Senaryo: American Fiction
En İyi İngiliz Filmi: The Zone of Interest

En İyi Kadın Oyuncu: Emma Stone, Poor Things
En İyi Erkek Oyuncu: Cillian Murphy, Oppenheimer
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Da’Vine Joy Randolph, The Holdovers
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Robert Downey Jr., Oppenheimer

İngiliz Yazar, Yönetmen veya Yapımcıdan En İyi İlk Film: Earth Mama
Yabancı Dilde En İyi Film: The Zone of Interest
En İyi Belgesel: 20 Days In Mariupol
En İyi Animasyon Filmi: Çocuk ve Balıkçıl (The Boy and the Heron)

En İyi Oyuncu Kadrosu: The Holdovers
En İyi Sinematografi: Oppenheimer
En İyi Kostüm Tasarımı: Poor Things
En İyi Kurgu: Oppenheimer
En İyi Saç ve Makyaj: Poor Things

En İyi Orijinal Müzik: Oppenheimer
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: Poor Things
En İyi Görsel Efekt: Poor Things
En İyi Ses: The Zone of Interest

Paylaşın

75. Emmy Ödülleri Sahipleriyle Buluştu

ABD televizyon endüstrisinin en prestijli ödüllerinden Emmy Ödülleri, grevler nedeniyle yaşanan gecikmenin ardından 75. kez sahipleriyle buluştu. Ödül törenine Succession dizisi damga vurdu.

Eylül ayında yapılması planlanırken Hollywood’daki grev nedeniyle ertelenen 75. Emmy Ödül Töreni, Los Angeles’taki Peacock Tiyatrosu’nda gerçekleşti.

Medya patronun bir ailenin hikayesini konu alan Succession dizisi geceye damga vurdu. Succession, Beef ve The Bear en iyi yapımlar olarak öne çıktı.

Succession’ın başrolleri Sarah Snook, Kieran Culkin ve Matthew Macfadyen büyük ödülleri kazanırken, dizi de En İyi Drama Dizisi Ödülü’nü aldı.

Ödülleri kazananların listesi şöyle:

Drama

En İyi Dizi: Succession
En İyi Erkek Oyuncu: Kieran Culkin, Succession
En İyi Kadın Oyuncu: Sarah Snook, Sucession
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Matthew Macfadyen, Succession
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Jennifer Coolidge, The White Lotus
En İyi Yönetmen: Mark Mylod – Succession, “Connor’s Wedding”
En İyi Senaryo: Succession, “Connor’s Wedding” – Jesse Armstrong

Komedi

En İyi Dizi: The Bear
En İyi Erkek Oyuncu: Jeremy Allen White, The Bear
En İyi Kadın Oyuncu: Quinta Brunson, Abbott Elementary
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ebon Moss-Bachrach, The Bear
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Ayo Edebiri, The Bear
En İyi Yönetmen: Christopher Storer – The Bear, “Review”
En İyi Senaryo: The Bear, “System” – Christopher Storer

Mini dizi / TV filmi

En İyi Mini Dizi: Beef
En İyi TV Filmi: Weird: The Al Yankovic Story
En İyi Erkek Oyuncu: Steven Yeun, Beef
En İyi Kadın Oyuncu: Ali Wong, Beef
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Paul Walter Hauser, Black Bird
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Niecy Nash-Betts, Dahmer – Monster: The Jeffrey Dahmer Story
En İyi Yönetmen: Lee Sung Jin – Beef, “Figures of Light”
En İyi Senaryo: Beef, “The Birds Don’t Sing, They Screech In Pain” – Lee Sung Jin

Paylaşın

Altın Küre Ödülleri Sahiplerini Buldu: Oppenheimer Ve Succession

Senarist ve oyuncular grevi nedeniyle geçen yıl ertelenen ve “Oscarların habercisi” olarak nitelendirilen Altın Küre ödülleri Los Angeles’ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Ödül töreninin sunucusu komedyen ve aktör Jo Koy’du.

Televizyon dalında “Succession”, geceden En İyi Drama dizisi dahil, dört ödülle ayrılırken, “The Bear” ve “Beef” üçer ödül aldı. Sinema dalında ise “Oppenheimer”, En İyi Film dahil beş ödüle değer görüldü.

Oppenheimer, yönetmen koltuğundaki Christopher Nolan’a “en iyi yönetmen” ödülünü getirirken, fizikçi Julius Robert Oppenheimer’e hayat veren başrol oyuncusu Cillian Murphy “en iyi erkek oyuncu” dalında ödüle layık görüldü. Robert Downey Jr, aynı filmdeki rolüyle “en iyi yardımcı erkek oyuncu” ödülünü alırken “en iyi özgün film müziği ödülü” de Oppenheimer’e gitti.

“En iyi kadın oyuncu” dalındaki ödülün sahibi Poor Things’teki rolüyle Emma Stone olurken, “en iyi yabancı film” ve “en iyi senaryo” ödüllerine ise Fransa yapımı Anatomy of a Fall’a layık görüldü. The Boy and the Heron ise “en iyi animasyon” ödülünü kazandı.

2023’te Oppenheimer ile birlikte kitleleri sinema salonlarına çeken ve gecenin favorileri arasında olan Barbie geceden iki ödülle ayrıldı. Dokuz dalda aday gösterilen film, “en iyi özgün şarkı” (Billie Eilish O’Connell & Finneas O’Connell  – “What was I made for?”) ve yeni bir kategori olan “sinema ve gişe başarısı” dalında ödüle layık görüldü.

Televizyon dünyasının bu yılki yıldızı ise son sezonuyla rekor dalda aday gösterilen Succession oldu. ABD’de medya imparatorluğu sahini bir ailenin içindeki iktidar mücadelesini anlatan dizi, drama dalında “en iyi dizi” ödülünün sahibi oldu. Succession’un yıldızları Kieran Culkin, Sarah Snook ve Matthew Macfadyen de geceden ödülle ayrıldı.

Komedi kategorisinin kazananı ise The Bear oldu. Dizi, “en iyi komedi dizisi” dalında ödüllendirilirken; dizinin başrol oyuncuları Jeremy Allen White ve Ayo Edebiri de geceden bu kategoride en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu dallarında ödülle ayrıldılar.

Mini dizi dalında ise Netflix yapımı Beef, Altın Küre’nin sahibi oldu. Dizi, başrol oyuncuları Ali Wong ve Steven Yeun’a da bu dalda en iyi kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini kazandırdı.

Sinema ödülleri:

En İyi Film (Drama): Oppenheimer
En İyi Film (Komedi/Müzikal): Poor Things
En İyi Yönetmen: Christopher Nolan – Oppenheimer
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): Cillian Murphy – Oppenheimer

En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Lily Gladstone – Killers of the Flower Moon
En İyi Erkek Oyuncu (Komedi/Müzikal): Paul Giamatti – The Holdovers
En İyi Kadın Oyuncu (Komedi/Müzikal): Emma Stone – Poor Things
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Da’Vine Joy Randolph – The Holdovers
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Robert Downey Jr. – Oppenheimer

En İyi Senaryo: Justine Triet & Arthur Harari – Anatomy of a Fall
En İyi Özgün Müzik: Oppenheimer
En İyi Özgün Şarkı: “What Was I Made For?” Billie Eilish O’Connell & Finneas O’Connell – Barbie
En İyi Yabancı Film: Anatomy of a Fall
En İyi Animasyon Film: The Boy and the Heron

Televizyon ödülleri:

En İyi Dizi (Drama): Succession
En İyi Dizi (Komedi): The Bear
En İyi Mini Dizi / TV Filmi: Beef
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): Kieran Culkin – Succession
En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Sarah Snook – Succession
En İyi Erkek Oyuncu (Komedi): Ayo Edebiri – The Bear

En İyi Kadın Oyuncu (Komedi): Jeremy Allen White – The Bear
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Drama/Komedi): Matthew Macfadyen – Succession
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Drama/Komedi): Elizabeth Debicki – The Crown
En İyi Erkek Oyuncu (Mini Dizi/TV Filmi): Steven Yeun – Beef
En İyi Kadın Oyuncu (Mini Dizi/TV Filmi): Ali Wong – Beef

Paylaşın

Mücadele Ve Zafer: Bir Geyşanın Anıları

Arthur Golden tarafından kaleme alınan “Bir Geyşanın Anıları” romanı, Japonya’nın Kyoto şehrinde yaşayan bir geyşanın, İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası kurgusal hikayesini anlatır.

Haber Merkezi / Romanın açılış cümlesi, “Ne kadar acı çekersek çekelim, hepsi çok çabuk akıp gidiyor, tıpkı kağıt üzerindeki sulu mürekkep gibi.”, hayatta yaşanılan olay ve duyguların sönüp gidebileceğini ya da yoğunluğunu kaybedebileceğini ima eder.

Açılış cümlesi yansıtıcı bir ton taşır ve romanda geçen ana kahramanın hayatındaki bir noktadan, geçmişi anlatılacağını gösterir. Bu, ana kahramanın deneyimlerine ilişkin bakış açısının zaman içinde nasıl geliştiğini görmesine olanak tanıdığından anlatıya derinlik katar.

Geyşa: Geyşa, dans, müzik ve sohbet gibi çeşitli konularda yetenekli geleneksel bir Japon kadın şovmen olarak tanımlanır. Geyşalar zarafetleriyle, güzellikleriyle ve aldıkları titiz eğitimleriyle tanınırlar.

Romanın başlığı: Romanın başlığı, bir geyşanın iç dünyasına dair içgörüler sunan kişisel ve samimi bir anlatım tarzını akla getirir.

Başlıktaki “Anılar” kelimesi, kitabın birinin yaşam deneyimlerinin otobiyografik bir anlatımı olduğunu öne sürer. Bu durum, daha sonra ünlü geyşa Sayuri olacak olan baş kahraman Chiyo’nun hayat hikayesine atıfta bulunulmakta.

Başlığa “Geyşa”nın dahil edilmesi, ana karakterin bir geyşa olarak yolculuğunun ve deneyimlerinin anlatının önemli bir odağı olacağı anlamına gelir.

“Anılar”ın kullanımı kişisel ve samimi bir anlatım tarzını ima eder. Okuyucu, baş kahramanın, hayat öyküsünü paylaşırken düşüncelerini, duygularını ve deneyimlerini derinlemesine anlamasını bekleyebilirler.

“Bir Geyşanın Anıları”, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası kültürel değişimine dair tarihsel içgörü temaları nedeniyle mutlaka okunması gereken romanlar arasında:

Kimlik ve dayanıklılık temaları: Roman, kimlik, dayanıklılık ve kişinin hayallerinin peşinde koşma gibi evrensel temaları araştırır. Chiyo’nun dezavantajlı bir geçmişten ünlü bir geyşa olmaya uzanan yolculuğu, okuyucularda yankı uyandıran bir kararlılık ve kendini keşfetme öyküsüdür.

Tarihsel bilgi: “Bir Geyşanın Anıları”, II. Dünya Savaşı’nın etkisi de dahil olmak üzere, Japonya’daki kültürel değişime dair tarihsel bir bakış açısı sağlar. Okuyuculara dönemin sosyal ve politik bağlamına dair daha derin bir bakış açısı sunar.

Güçlendirici kadın anlatıcı: Roman, ana kahraman Chiyo/Sayuri tarafından anlatılır ve onun hikayesi güçlenme ve eylemlilik üzerine kurulu. Kadınlara yönelik fırsatların sınırlı olduğu bir toplumda başarılı olma kararlılığı, ilham verici ve bağ kurulabilir bir anlatı işlevi görür.

Paylaşın

Geçmiş Ve Şimdiki Zamanın Kendine Özgü Karışımı: Nessebar

Bulgaristan’ın en çok ziyaret edilen sahil kasabalarından biri olan Nessebar, geçmiş ile modern zamanının kendine özgü bir karışımı. Arkeolojik bulgular Nessebar’ın Tunç Çağı’ndan beri yerleşim alanı olduğunu gösteriyor.

Haber Merkezi / Kuruluş aşamasında Mesambria olarak bilinen şehir, kurucusu Melsas’ın Şehri anlamına gelir. Yunanlılar bölgeyi egemenlik altına aldıktan sonra birçok tapınak, okul ve tiyatro inşa ettiler. Bu dönem, sürekli büyüyen şehrin etrafına devasa duvarların örüldüğü zaman.

Romalılar şehri M.Ö. 72’de fethettiler ve şehrin adını Messemvria olarak değiştirdiler. Roma İmparatorluğu Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etikten sonra Messemvria’da birçok kilise inşa edildi.

Şehir, ilk olarak 812 yılında Krum Han’ın yönetimi altında Bulgaristan’ın bir parçası olmuş ve o dönemde adı Nessebar olarak değiştirildi.

Nessebar’ı 14. yüzyılda egemenlik altına alan Osmanlılar döneminde de şehir gelişimini sürdürdü. Şehirde bu dönemde karakteristik ahşap cephelere sahip birçok ev inşa edildi.

Bu ev tipinin güzel örneklerini bugün Eski Nessebar’da ve şehrin simgelerinden biri olan yel değirmenlerinde görebilirsiniz.

Eski Nessebar sokaklarında dolaşırsanız 12. ve 13. yüzyıldan kalma pek çok kilisenin kalıntılarını görebilirsiniz: Aziz Stephan, Aziz, Vaftizci Yahya ve Aziz Paraskeva gibi…

Nessebar, 1956 yılında mimari ve arkeolojik koruma alanı ilan edildi, 1983 yılında ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi.

Paylaşın

İyi Şeylerin Öğrenildiği Yer: Fianarantsoa

Afrika kıtasına bağlı ada konumunda olan Madagaskar’ın tarihi yerleşim yerlerinden Fianarantsoa, ülkenin orta bölümünün güney kesiminde Haute Matsiatra Bölgesi’nde yer almaktadır.

Haber Merkezi / Ülkenin başkenti Antananarivo’nun güneyinde kalan Fianarantsoa, Malgaşça dilinde iyi şeylerin öğrenildiği yer anlamına gelmektedir. Bu isme uygun olarak şehirde bir üniversite bulunmaktadır.

Fianarantsoa, bir zamanlar Merina kraliyet ailesinin kullandığı bir sarayın bulunduğu etkileyici bir tepe üzerinde kurulmuştur. Saray artık orada olmasa da, 1870 ile 1900 yılları arasında kraliyet maiyetine bağlı kişiler tarafından inşa edilen yaklaşık 500 ev hala şehrin pitoresk Arnavut kaldırımlı sokaklarında sıralanıyor.

Fianarantsoa, Madagaskar’da on dokuzuncu yüzyıl binalarının tutarlı bir mimari bütün oluşturduğu tek yerdir. Yerel yönetim, geleneksel mimariyle tutarlı olacak şekilde birçok yapıyı onarmıştır.

Madagaskar ya da resmî adıyla Madagaskar Cumhuriyeti, Afrika kıtasına bağlı bir ada ülke olup, kıtanın doğu kesiminde Hint Okyanusu’nun batı kısmında yer almaktadır. Mozambik Kanalı ülkeyi Afrika ana kıtası ile birbirinden ayırmaktadır.

Madagaskar adası, dünyanın dördüncü büyük adasıdır. Ülke ada ülkesi olması nedeniyle sınır komşusu bulunmamakta olup, en yakın anakara ülkesi adanın batısında yer alan Mozambik’tir.

Bunun haricinde komşu ada ülkeler ise kuzeybatıda Komorlar ve Fransa denizaşırı bölgesi Mayotte, doğuda Mauritius ile yine Fransa denizaşırı bölgesi olan Reunion adalarıdır. Ülkenin başkenti Antananarivo’dur.

Madagaskar’da yaşayan farklı etnik kökene sahip gruplar kendi inanışlarına göre yaşamaktadır ve tarihten gelen kendilerine özgü kimliklerine katkıda bulunmuş yaşam yolları uygulamaktadırlar. Ada genelinde yaygın olan çekirdek kültürel özellikler güçlü ve birleşik bir Madagaskar kültürünün kimliğini oluşturmaktadır.

Ortak bir dil ve geleneksel dini inançların yanı sıra geleneksel Madagaskar dünya görüşünde vurgulayan değerler mevcuttur. Bu değerler fihavanana (dayanışma), vintana (kader), tody (karma) ve hasina (kutsal yaşam gücü) olarak adlandırılmaktadır.

Ülke genelinde kendi ifade etmenin en önemli kültürel yollarından biri de müziktir. Madagaskar’da müzik yelpazesi geleneksel halk müziklerinden, kıyı kesimlerinde salegi olarak adlandırılan müziğe kadar uzanmaktadır. Madagaskar’ın geleneksel müzik aletleri arasında bambustan yapılan ve valiha olarak adlandırılan arp gelmektedir.

Bambus arp valihalar günümüzde de Madagaskar’da hala üretilmekte ve kullanılmaktadır. Madagaskar geleneksel tiyatrosu olan hira gasy ile sanatsal formda stilize edilmiş konuşma türü olan kabary Madagaskar kültürel hayatında günümüzde de önemli bir yer tutmaktadır.

Madagaskar kültüründe fanorona olarak adlandırılan masa oyunu toplum arasında sık bir şekilde oynana bir masa oyunu türüdür. Bu oyun geçmiş yıllarda Madagaskar kralı ve kraliçeleri tarafından da sık bir şekilde oynanmış hatta oynadıkları oyunun sonucuna göre siyasi kararlar vermişlerdir.

Paylaşın

2023’te En Çok Uluslararası Ziyaretçi İstanbul’a Geldi

Euromonitor International ve veri şirketi Lighthouse’un ortaklaşa hazırladığı Seyahat İçin En İyi 100 Şehir Endeksi’ne göre, 2023’te en çok uluslararası ziyaretçi İstanbul’a geldi. İstanbul’u Londra, Dubai ve Antalya takip etti.

Turizm altyapısı, politikaları ve performansı, sürdürülebilirlik, ekonomik performans, sağlık ve güvenlik gibi kriterlere göre sıralanan endekse göre Paris bir kez daha dünyanın en cazip seyahat şehri oldu.

Küresel pazar araştırma şirketi Euromonitor International ve veri şirketi Lighthouse’un ortaklaşa hazırladığı Seyahat İçin En İyi 100 Şehir Endeksi, 2023 yılı için dünyanın dört bir yanından önde gelen şehirleri inceledi.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; Turizm altyapısı, politikaları ve performansı, sürdürülebilirlik, ekonomik performans, sağlık ve güvenlik gibi kriterlere göre sıralanan endekse göre Paris bir kez daha dünyanın en cazip seyahat şehri oldu. 2023’te en çok uluslararası ziyaretçi ise İstanbul’a geldi.

En cazip seyahat şehirlerinde Avrupa, ilk 10 şehirden yedisi ve ilk 100’de yer alan 63 şehir ile üstünlük sağladı. İlk 10’da Avrupa’dan olmayan şehirler ikinci sıradaki Dubai, dördüncü Tokyo ve sekizinci olan New York.

Madrid üçüncü sırada yer alırken, Amsterdam, Berlin ve Roma sırasıyla 5, 6 ve 7 numaralarda yer aldı. Barselona ve ardından Londra ilk 10’u tamamladı. Türkiye’den İstanbul 23’üncü sırada yer alırken, ilk 100’de Antalya 57’inci, Muğla 93’üncü oldu.

İlk 100’e bu yıl turizm performanslarını arttıran dört yeni şehir de girdi. Bu şehirler 48’inci sıradaki Washington, 68’inci sıradaki Montreal, 88’inci sıradaki Santiago ve 92’nci sıradaki Vilnius oldu.

Rapor Avrupa’nın başarısını “hızlı kentleşme ve teknolojinin yaygın olarak benimsenmesine” bağladı. Gezginler artık yüksek hızlı internet, esnek rezervasyon seçenekleri ve uzaktan çalışmaya uygun rahat çalışma ortamları sunan hizmetler istiyor.

Singapur (11), Seul (14), Osaka (16) ve Hong Kong’un (17) listeye girmesiyle Asya, ilk 20’de güçlü bir şekilde temsil edildi.

Tokyo, turizm altyapısındaki gelişmeler sayesinde ilk kez ilk 10’a girdi. COVID-19 ile ilgili düzenlemelerin hafifletilmesine ek olarak, 2022’den bu yana Yen’in zayıflamaya devam etmesi turistleri şehre çekerek otel doluluklarını arttırdı ve çok düşük fiyatlarla tüketici deneyimlerinin tadını çıkardı.

Pandemi sonrası uluslararası seyahatler güçlü şekilde toparlanmayı sürdürdü. İstanbul bir önceki yıla göre yüzde 26’lık artışla, 2023 yılında uluslararası ziyaretçi sayısı açısından listenin başında yer aldı. İstanbul’u Londra, Dubai ve Antalya takip etti.

2023 yılı sonuna kadar seyahat sayısının 1,3 milyara ulaşarak küresel turizm harcamalarında yaklaşık 1,7 trilyon dolar yaratacağı tahmin ediliyor.

Tüketici güvenini düşüren hayat pahalılığı ve dalgalı enflasyonun, özellikle küresel durgunluğun ortaya çıkması halinde, 2024 ve 2025 yıllarında turizm sektörün büyümesinin önündeki en büyük zorluklar olması bekleniyor. Jeopolitik dalgalanmalar da seyahat sektörü için bir başka risk teşkil ediyor.

Aşırı turizmin yarattığı zorluklar

Ancak Euromonitor International’dan yapılan açıklamada, aşırı turizmin yarattığı zorluklara da dikkat çekildi.

Turizmin COVID-19 krizinden toparlanırken yerel toplulukları ve çevreyi etkilediği belirtilen açıklamada, “Bazı destinasyonlar turist akınını sınırlandırmak ve kültürel mirası korumak için kısıtlamalar, yüksek vergilendirme veya otel kapasitesini azaltma yoluna giderken, diğerleri alternatif veya alışılmışın dışındaki destinasyonları teşvik eden stratejileri benimsiyor” denildi.

Paylaşın