S. Arabistan’da Sosyal Medyada Görüşlerini Açıklayan Kişiye İdam Cezası

Suudi Arabistan’da sosyal medya platformları üzerinden düşüncelerini açıklayan Muhammed bin Nasır al-Hamdi isimli kişi idam cezasına çarptırıldı: “Dine ihanet etmek”, “toplumun güvenliğini bozmak”, “hükümete karşı komplo kurmak” ve “krallığa ve veliaht prense hakaret etmek”.

Suudi Arabistan, geçen yıl Çin’den sonra en fazla idam cezasını uygulandığı ikinci ülke oldu. Uluslararası Af Örgütü verilerine göre, geçen yıl 196 mahkum infaz edildi. Mart ayında sadece bir günde 81 infaz gerçekleşti.

The Associated Press mahkemenin, daha önce Twitter olarak bilinen ve ismini X olarak değiştiren sosyal medya platformuyla, Youtube üzerinde görüşlerini paylaşan Muhammed bin Nasır al-Hamdi isimli Suudi vatandaşının idam cezasına çarptırıldığını duyurdu.

Yine bu yıl içinde Suudi Arabistanlı akademisyen Awad Al-Qarni, X ve WhatsApp kullandığı için idam cezasına çarptırılırken, doktora öğrencisi Salma el-Şehab hakkında bu suçu işlemek suçundan 27 yıl hapis cezası talep edilmişti.

Merkezi Londra’da bulunan insan hakları derneği “ALQST”nin yöneticisi Lina Alhatloul, “al-Hamdi’nin sosyal medyada paylaştığı mesajlar yüzünden verilen idam cezası son derece korkunç ancak Suudi yetkililerin dönemdeki artan baskılarıyla örtüşüyor.” ifadesini kullandı.

Daha önce verilen ağır hapis cezalarına atıfta bulunan Alhatloul, “ifade özgürlüğü nedeniyle Salma el-Şehab’a verilen 27 yıl gibi uzun hapis cezası yeterince tepki görmedi ve yetkililer bunu, baskılarını daha da artırmak için yeşil ışık olarak değerlendirdi. Suudi yönetimi, kimsenin güvende olmadığı ve bir tweetin bile sizi öldürebileceği yolunda açık ve kötü niyetli bir mesaj gönderiyor,” ifadesini kullandı.

AP’nin ulaştığı mahkeme tutanaklarına göre, Mekke’de yaşayan emekli öğretmen al-Hamdi sosyal medyadaki kendi yorumları ve paylaştığı yorumlar yüzünden, “dine ihanet etmek”, “toplumun güvenliğini bozmak”, “hükümete karşı komplo kurmak” ve “krallığa ve veliaht prense hakaret etmek” gibi suçlardan mahkum oldu.

Suudi Arabistan yetkilileri bu mahkumiyetle ilgili bir açıklama yapmazken, al-Hamdi’nin İngiltere’de yaşayan ve Riyad yönetiminin sert muhalefetiyle tanınan erkek kardeşi Said, esas hedefin kendisi olduğunu bildirdi. Suudi Arabistan yönetimi, yurt dışındaki sürgündeki muhaliflerin ailelerini farklı gerekçelerle haksız yere cezaevine göndermekle suçlanıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde görevli Joey Shea, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “Suudi Arabistan’daki baskı, mahkemenin yalnızca barışçıl tweetler için ölüm cezası verebileceği korkunç yeni bir aşamaya ulaştı.” diyerek tepkisini dile getirdi.

Bir günde 81 infaz

Uluslararası Af Örgütü’ne göre, Suudi Arabistan, geçen yıl Çin’den sonra en fazla idam cezasını uygulandığı ikinci ülke oldu. Uluslararası Af Örgütü verilerine göre, geçen yıl 196 mahkum infaz edildi. Mart ayında sadece bir günde 81 infaz gerçekleşti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan İle Bahçeli Görüştü: Cumhur İttifakı Yerel Seçim Çalışmalarına Başlıyor

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan le MHP Lideri Bahçeli bir araya gelerek, 31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlere dair stratejileri ele aldı. İki partinin kurmayları büyükşehirlerde gösterilecek adayları belirleyip liderlerin onayına sunacak.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP) kendi belediye başkanlarının performanslarının değerlendirildiği çalışmalar da başladı. Aynı şekilde Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) de eldeki belediye başkanlarına dair değerlendirme adımları atılıyor.

DW Türkçe’den Kıvanç El‘in haberine göre; Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinde birlikte hareket eden AKP ve MHP, yerel seçimlerde de birlikte yapacağı çalışmaları görüşmeye başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederken, bir saat süren buluşmada yerel seçim süreci ele alındı. Görüşmeler AKP kongresinin ardından, iki liderin yanı sıra kurmaylar tarafından da devam ettirilecek.

AKP’nin Pazartesi günü gerçekleşen Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere adayların ve stratejinin belirlenmesi için yerel seçim çalışmalarının başlatılması talimatını verdi. “Cumhur İttifakı” yönetiminde olmayan belediyelere dair değerlendirmeler yapan Erdoğan’ın bu illerin “Cumhur İttifakı” yönetiminde olan illere göre daha geri planda kaldığını savundu. Erdoğan ayrıca, söz konusu illere yönelik, doğru adayların belirlenmesi adına tüm süreçlerin işletilmesi için çalışmalara başlatılması talimatını da verdi.

MKYK toplantısında AKP 4. Olağanüstü Kongresi’nin 7 Ekim tarihinde yapılması kararı da alındı. Kongrede parti yönetiminde de geniş çerçevede değişiklik yapılması ve partideki bu yeni yönetimin AKP’yi yerel seçimlere hazırlaması öngörülüyor. Kongreye dair hazırlıkları görüşmek üzere “Strateji ekibi” de Perşembe günü bir toplantı yapacak.

Erdoğan-Bahçeli ne konuştu?

MKYK toplantısının ertesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’yi Ankara’daki evinde ziyaret ederek bir saatlik bir görüşme gerçekleştirdi. AKP kurmaylarından edinilen bilgiye göre görüşmenin ana çerçevesini de yerel seçimlere dair çalışmalar oluşturdu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçen hafta sonu Kocatepe’de AKP, CHP, MHP dahil tüm partilere, seçimlere “ayrı ayrı girelim” çağrısı yapmıştı. Pazartesi günü buna yazılı bir açıklama ile yanıt veren Devlet Bahçeli, Akşener’in çağrısının “akıl tutulması” olduğunu ifade ederek, “Ayrı ayrı seçime girme çağrısının bizim nazarımızda ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Seçime ayrı girmek isteyenlerin elinden tutan, önüne geçen de yoktur” demişti.

Erdoğan-Bahçeli zirvesinde Akşener’in bu çağrısı da gündeme geldi. Bahçeli’nin ardından önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın da seçimlere, “Cumhur İttifakı” birlikteliği ile gidileceğine dair vurgu yapan bir açıklama yapması bekleniyor. İki liderin görüşmesinde 7 Ekim’deki kongrenin ardından AKP ve MHP’li kurmayların liderlerin görevlendirmesi ile bir araya gelerek, 30 büyükşehir ve 51 il belediyesi ile ilçelere dair aday belirleme çalışmalarının da başlatılması planlanıyor. Bu konuda AKP ve MHP’nin yanı sıra Cumhur İttifakı ortakları; Yeniden Refah Partisi, Büyük Birlik Partisi ile ittifaka dışarıdan destek veren DSP ve HÜDAPAR ile de görüşmelerin yapılması bekleniyor.

AKP’de kendi belediye başkanlarının performanslarının değerlendirildiği çalışmalar da başladı. Aynı şekilde MHP’de de eldeki belediye başkanlarına dair değerlendirme adımları atılıyor.

AKP’de 2019 yerel seçimlerinde ortak aday gösterilen yerlerde neden kaybedildiğine dair analizler de yapıldı. Bu analizler MHP ile de paylaşılacak ve aday belirleme süreçlerinde bu verilerden de faydalanılarak, hangi ilde nasıl bir iş birliği yapılacağı netleştirilecek. Adayların Kasım ayı itibarıyla açıklanmaya başlanması ve Ocak ayı içinde de büyükşehir adaylarının açıklanarak seçim çalışmalarının resmen başlatılması hedefleniyor.

2019 Yerel Seçimleri’nde 30 büyükşehirden Adana, Mersin ve Manisa’da MHP; diğer 27 ilde de AKP aday göstermişti. AKP ve MHP toplamda 51 ilde iş birliği yaparak seçime girmişti. Büyükşehirlerde MHP adaylarının desteklendiği yerlerden sadece Manisa kazanılırken Adana ve Mersin ise kaybedilmişti. AKP içerisinde, Adana’da “MHP yerine AKP adayı gösterilseydi seçimlerin kaybedilmeyeceğine” dair görüş uzun süre tartışıldı. 2024 seçimlerinde Adana’da AKP’nin mi yoksa MHP’nin mi aday çıkaracağı konusu da yine yapılacak görüşmelerde netleştirilecek. Ancak şu anda AKP’deki görüş Manisa dışındaki büyükşehirlerin MHP’ye bırakılmaması yönünde.

Ana hedef İstanbul ve Ankara

Tüm bu yerel seçime dair çalışmalarda Cumhur İttifakı’nın birincil hedefi ise İstanbul ve Ankara’yı alabilmek. İki büyükşehirde de AKP adayını desteklemesine kesin gözüyle bakılan MHP’nin bir isim önermeyeceği ancak Erdoğan’ın isimlere dair Bahçeli’den fikir alacağı belirtiliyor. Ankara için Mansur Yavaş’ın karşısına ülkücü geçmişi olan bir ismin aday yapılması da konuşulanlar arasında.

AKP kurmayları, muhalefetin “dağınık” ve “karmaşık” görüntüsü içerisinde olduğunu belirtirken çalışmalara erken başlamanın seçmene bir güven vereceğini de düşünüyor. Bu nedenle sistematik çalışma yapılmasının önemine vurgu yapan kurmaylar, yeni yıl ile birlikte ekonomide olumlu bir tablonun da ortaya çıkacağını ve bu durumun seçimlere de etki edeceğini savunuyor.

Paylaşın

TÜRK-İŞ Açıkladı: Açlık Sınırı 12 Bin Lirayı Aştı

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 12 bin 198 liraya, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı ise 39 bin 733 liraya yükseldi.

Haber Merkezi / Ocak’ta açlık sınırı 8 bin 864, yoksulluk sınırı 28 bin 874, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyetini’ ise 11 bin 556 lira olarak ölçülmüştü. Ocak’tan bu yana açlık sınırı 3 bin 334, yoksulluk sınırı da 10 bin 859 TL artmış oldu. Temmuz’da ise açlık sınırı 11 bin 658, yoksulluk sınırı 37 bin 974 lira olarak verilmişti.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) ‘geçim şartlarını’ ortaya koymak için her ay düzenli olarak yaptığı ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın Ağustos sonuçlarını yayımladı.

Araştırmaya göre; açlık sınırının 11 bin 658 liradan 12 bin 198 liraya, yoksulluk sınırı ise 37 bin 974 liradan 39 bin 733 liraya yükseldi. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 15 bin 813 liraya ulaştı. Türk-İş hesaplamasına göre ağustosta gıda enflasyonu aylık bazda yüzde 4,63, yıllık bazda ise yüzde 77,04 oldu.

Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin ağustos ayında sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 12 bin 198 liraya ulaştı. Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı olan yoksulluk sınırı ise 39 bin 733 lira olarak hesaplandı. Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ağustosta 15 bin 813 lirayı aştı.

TÜRK-İŞ hesaplamasında temel alınan ve doğrudan piyasadan derlenen fiyatlara göre, gıda ürünlerinde Ağustos 2023 itibariyle gözlemlenen değişim harcama gruplarına göre şu şekilde oldu:

“Süt, yoğurt, peynir grubunda; Bir ayda süt ortalama yüzde 12, yoğurt yüzde 14, peynir yüzde 26 zamlandı. Market markalı (private label) süt fiyatları 21,5 TL/L, peynir 117,5 TL/kg seviyesine geldi. 1,5 olması gerektiği kabul edilen süt yem paritesi 1,34 seviyesinde kalırken çiğ süt fiyatı resmi olarak hâlâ 11,50 TL seviyesinde.

Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohum ürünlerinin bulunduğu grupta; Et ve Süt Kurumu (ESK), Ankara Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği bünyesinde faaliyet gösteren marketlerin bir kısmına, Nisan sonu itibariyle ithal edilmiş olan karkas etleri düşük fiyattan vermesi sayesinde dana kıyma 190 TL, kuşbaşı 210 TL’den satılmaya başlanmıştı.

Bu ürünler sırasıyla bu ay 269 TL ve 289 TL’den satıldı. Bunun yanında ulusal zincir marketler ve Ankara’nın dernek üyesi olmayan ve olup da yerli et satmaya devam eden yerel marketlerinden pek çoğunda dana kıyma ortalama 303, kuşbaşı ortalama 340 TL’den reyonlardaki yerini aldı. Bir ayda balık (kültür) ve nohut yüzde 4, tavuk yüzde 7, yağlı tohumlar (kuruyemiş) ve yeşil mercimek yüzde 10, kırmızı mercimek ve yumurta yüzde 11 oranında zamlandı.

Önümüzdeki ay avlanma mevsiminin başlamasıyla balık fiyatlarının ne olacağı merakla bekleniyor. Dana etinin fiyatında sınırlı bir düşüş gözlemlendi. Tavuk yumurtasının tanesi 3,60 TL’nin üzerine çıktı. Tavuk üretimi resmi verilere göre düşmeye devam ederken ayrıca hızla artan fiyatları dolayısıyla mercimek ve nohut ihracatına yeni sınırlamalar getirildi.

Ekmek ve tahıllar grubunda; Bir ay içinde pirinç, bulgur ve un yüzde 3’er, irmik ve makarna hafif seviyede zamlandı. Market markalı (private label) makarna fiyatları 20 TL/kg seviyesine yükseldi. Ankara’da 6,5 TL’ye satılan 200 gramlık beyaz ekmek üzerinden hesaplandığında 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek masrafı 682,5 TL oldu.

Taze sebze-meyve grubunda; Semt pazarlarında hem yeşil soğan, maydanoz gibi salata yeşilliklerinin hem de ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları geriledi. Patates ve kuru soğan fiyatları 20 TL’den 16,7 TL’ye düştü. Limon, turp, barbunya, domates, karnabahar fiyatları azaldı. Fasulye, börülce bamya, kabak, patlıcan fiyatları yükseldi. Bu ayın zam şampiyonu yüzde 66’lık artışla pazı oldu. Elma, karpuz, kiraz, muz zamlandı.

Nektarın, çilek, kavun, üzüm fiyatları geriledi. En düşük fiyatlı meyve bu ay 20 TL ile elma oldu. Ortalama sebze (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık vb. salata yeşillikleri dâhil değil) kg fiyatı 25,50 TL, ortalama meyve kg fiyatı 34,69 TL oldu. Hesaplamada 24’ü sebze ve 10’u meyve olmak üzere toplam 34 üründeki fiyat değişimi dikkate alındı. Ortalama meyve-sebze kg fiyatı 27,51 TL olarak tespit edildi (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık gibi salata yeşillikleri bu hesaplamada “Ortalama Meyve-Sebze Fiyatı”na dâhil edilmektedir).

Temel yağ ürünlerinin bulunduğu grupta; Bir ay içinde zeytinyağında yüzde 24, tereyağında yüzde 22, margarinde yüzde 8, ayçiçek yağında yüzde 5 fiyat artışı yaşadı. Market markalı (private label) ayçiçek yağlarının fiyatı 40 TL/L, tereyağlarının 220 TL/kg seviyesine geldi. Hızla artan yurtiçi fiyatları (ortalama 251 TL) sebebiyle zeytinyağı ihracatı 1 Kasım’a kadar durduruldu.

Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden; Tuz yüzde 20, reçel yüzde 15, bal ve şeker yüzde 13, çay yüzde 3 zamlandı. Baharatlar, ıhlamur, zeytin ve salçada fiyat değişimi görülmezken pekmez fiyatı sınırlı seviyede azaldı.”

Paylaşın

İsrail, 2023 Yılında 172 Filistinliyi Öldürdü

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) raporuna göre, İsrail güçleri, 2023’ün başından bu yana 172 Filistinliyi öldürdü. Rapora göre, İsrail, 2022 yılında 155 Filistinliyi öldürdü.

Geçen yılın, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da 2005’ten bu yana en çok Filistinlinin öldürüldüğü yıl olarak kayda geçtiği raporda ifade edildi. Rapora göre, İsrail, yılbaşından bu yana Batı Şeria’da 7 bin 372 Filistinliyi yaraladı.

Raporda, İsrail’in, 2010’dan bu yana Batı Şeria’nın “C” bölgesi ve Doğu Kudüs’te “ruhsatsız olduğu” gerekçesiyle 22 okulun yıkılması veya el konulmasına ilişkin 41 kararı uyguladığı ifade edildi.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Filistin hakkında hazırladığı raporunu yayımladı.

Raporda, İsrail güçlerinin 2023’ün başından bu yana 172 Filistinliyi öldürdüğü, bu rakamın geçen yılın tamamında öldürülen Filistinlilerin sayısını aştığı bilgisi yer aldı. OCHA’nın raporunda, 2022 yılının tamamında 155 Filistinlinin İsrail güçlerince öldürüldüğü belirtildi.

Geçen yılın, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da 2005’ten bu yana en çok Filistinlinin öldürüldüğü yıl olarak kayda geçtiği raporda ifade edildi. Rapora göre, İsrail güçleri yılbaşından bu yana Batı Şeria’da 7 bin 372 Filistinliyi yaraladı.

Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da 780 evi yıkıldı. Raporda, İsrail makamlarının, 2010’dan bu yana Batı Şeria’nın “C” bölgesi ve Doğu Kudüs’te “ruhsatsız olduğu” gerekçesiyle 22 okulun yıkılması veya el konulmasına ilişkin 41 kararı uyguladığı ifade edildi.

Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995’te imzalanan “İkinci Oslo Anlaşması” çerçevesinde Batı Şeria A, B ve C bölgelerine ayrıldı.

Batı Şeria’nın yüzde 18’ini kapsayan “A bölgesi”nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin’e, yüzde 21’lik “B bölgesi”nin idari yönetimi Filistin’e güvenliği ise İsrail’e devredilirken, yüzde 61’ini kapsayan “C bölgesi”nin idare ve güvenliği İsrail’e bırakıldı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Eğitim Masrafları Dört Yılda Yüzde 654 Arttı

Okul masraflarına ilişkin hazırlanan bir raporda, okul öncesi düzeyde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 285,26, 2023 yılında ise yüzde 654,36 oranında arttığı ifade edildi.

Raporda, ilkokul düzeyinde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 316, 2023 yılında ise yüzde 493,8 oranında yükseldiği, ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 304,1, 2023 yılında ise yüzde 450,5 oranında artığı, lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 286,8, 2023 yılında ise yüzde 486,4 oranına çıktığı belirtildi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, 11 Eylül’de başlayacak yeni eğitim-öğretim dönemi öncesinde okul masraflarına ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. Karabıyık, okul masraflarının son dört yılda giderek arttığını söyledi ve piyasadaki 137 ürünün gerçek fiyatları üzerinden yaptıkları araştırmayı paylaştı.

Karabıyık, yaptıkları araştırmaya ilişkin şunları söyledi: “Okul öncesi düzeyde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 285,26, 2023 yılında ise yüzde 654,36 oranında arttı.

İlkokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 316, 2023 yılında ise yüzde 493,8 oranında yükseldi. Ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 304,1, 2023 yılında ise yüzde 450,5 oranında arttı. Lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 286,8, 2023 yılında ise yüzde 486,4 oranına çıktı.

Her yıl olduğu gibi okullarımız yine eğitim öğretim yılına birçok eksik ile başlayacak. Fiziksel eksikliklerin yanı sıra temizlik, güvenlik personeli gibi eksiklikleri hala devam ediyor. Kadrolu yardımcı hizmetli ve güvenlik görevlisi ataması yapılmadı.

Yaklaşık 63 bin güvenlik, 105 bin de temizlik görevlisine ihtiyaç bulunuyor. Yeteri kadar öğretmen ataması yapılmadı. Önceki öğretim yılında 90 binin üzerinde ücretli öğretmen çalıştırıldığı düşünülürse en az 100 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler öğrencisiz kalacağı ortadadır.

Yapılan 45 bin atama, emekli olup sistem dışına çıkanlar düşünüldüğünde ihtiyaç duyulan öğretmenin yarısı bile değildir. Dolayısıyla öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik sistemi ile kapatılmaya çalışılacak.

Öte yandan eğitim iş görenleri ciddi oranda mali zorluk çekiyor. 25 yıllık bir öğretmen 25.154 lira maaş alıyor.  Bu nedenle eğitim öğretime hazırlık ödeneği en az bir maaş tutarında ödenmeli ve en düşük öğretmen maaşı yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır.

Okul bütçeleri oluşturulmadığı sürece velilerden para toplanmaya devam ediliyor. Okula başlama maliyetleri bu kadar artmış iken velilerin üzerinden mali yükün alınabilmesi ancak okul bütçelerinin oluşturulmasıyla mümkün olacak.

Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15.189.878 öğrenci bulunuyor. MEB’in bütçesi 435 milyar liradır. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az 500 lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına 500 lira gönderildiği takdirde MEB’in bütçesinin sadece 7,5 milyar lirası (yüzde 1,72) kullanılmış olacak.

“Bir maaştan fazlası okul masrafına gidiyor”

Yaşanan hayat pahalılığı öğrencilerin kullandıkları malzemelere de yansımış, geçen yıllara oranla bütün malzemelerde büyük bir artış oluştu. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yarısını okul masrafı olarak harcamak zorunda.

Sonuç olarak anayasanın 42’nci maddesine göre, temel eğitim, tüm vatandaşlarımıza eşit ve parasızdır. Bu nedenle devlet, çocuklarımızın eşit koşullarda eğitim almalarını sağlamak zorundadır. Velilerin eğitim harcamaları göstermektedir ki devlet okullarında bu sağlanamamaktadır. Bu nedenle de okullarımız toplumdaki bütün eşitsizlikleri yansıtan kurumlar haline dönüşmüştür.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

YRP’den AK Parti’ye Salvolar Devam Ediyor: Milletin Anasını Ağlattılar

Yeniden Refah Partisi (YRP) Samsun İl Hatibi Lütfi Şenocak, “Partimiz İttifaka 30 madde sundu. Ülke menfaati için bu maddeleri hayata geçirebilirlerse destekleriz, yok geçiremezlerse zaten bizim hedefimiz iktidar olup, bunları uygulayıp milletimizin refahını arttırmaktır. Ama görüyoruz ki, iktidar faizi yükseltmeyeceğini ifade etmesine rağmen, 3 ayda ortalığı mahvettiler, milletin anasını ağlattılar” dedi ve ekledi:

“Şimdi biz nasıl destek vereceğiz? Bizim ülkemizde para politikalarından anlayan bir tane adam yok muydu arkadaşım? Dışarıdan adam getiriyorsun? Yeniden Refah gizli görüşmeler yapıp Amerika ve İngiltere’den icazetle ülke yönetmeye talip değildir. Biz bu ülkenin ekonomisini de düzelteceğiz, eğitimini de, tarımını da düzelteceğiz. Hedefimiz milletimiz ve devletimiz için iktidar olmaktır. Bu amaçla ehliyetli ve liyakatli adaylarımızla mahalli seçimlerde tozu dumana katacağız, iktidara yürüyeceğiz.”

Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) Samsun’da, Derya Düğün Salonu’nda yapılan Ağustos Ayı İl Divan Kurulu Toplantısı’na, 14 Mayıs milletvekili seçimlerinde partinin İstanbul’dan aday olarak gösterdiği Lütfi Şenocak’ın konuşması damga vurdu.

Cumhuriyet’in aktardığına göre; Toplantıda partinin Samsun İl Başkan Yardımcılığı’na seçilen Şenocak, yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Partimiz İttifaka 30 madde sundu. Ülke menfaati için bu maddeleri hayata geçirebilirlerse destekleriz, yok geçiremezlerse zaten bizim hedefimiz iktidar olup, bunları uygulayıp milletimizin refahını arttırmaktır. Ama görüyoruz ki, iktidar faizi yükseltmeyeceğini ifade etmesine rağmen, 3 ayda ortalığı mahvettiler, milletin anasını ağlattılar.

Şimdi biz nasıl destek vereceğiz? Bizim ülkemizde para politikalarından anlayan bir tane adam yok muydu arkadaşım? Dışarıdan adam getiriyorsun? Yeniden Refah gizli görüşmeler yapıp Amerika ve İngiltere’den icazetle ülke yönetmeye talip değildir. Biz bu ülkenin ekonomisini de düzelteceğiz, eğitimini de, tarımını da düzelteceğiz. Hedefimiz milletimiz ve devletimiz için iktidar olmaktır. Bu amaçla ehliyetli ve liyakatli adaylarımızla mahalli seçimlerde tozu dumana katacağız, iktidara yürüyeceğiz.”

İl Başkanı İbrahim Yaşar ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Değişmeyen vizyonumuzu yeni arkadaşlarımızla sürdüreceğiz. Geçmiş dönemlerde elinden geleni yapan teşkilat mensuplarımıza şükranlarımızı sunuyor, her zaman katkılarını bekliyoruz. Bununla birlikte temel ilkemiz şudur: Baş başa, baş genel başkanımıza bağlıdır. Her türlü fikre açık olmakla birlikte istişare sonunda nihai karar verilmesinin ardından yorum yapmanın gereksizliğinin altını çizmek isterim.”

Paylaşın

CHP İçerisinde Yeni Hareket: Sol – Diyalog Kurulu

14 ve 28 Mayıs’ta yapılan seçimler sonrası “değişim” tartışmalarının yaşandığı Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP), partinin emekten ve sol bir anlayıştan yana tavır alması gerektiğini savunanlar, Sol – Diyalog Kurulu’nu oluşturdu.

Oluşuma ilişkin değerlendirmede bulunan eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, “Başlayan ilçe kongre süreçleri biraz toparlanmamızı geciktirse bile diğer gruplarla etkileşim halinde olabildik. Şu an için geldiğimiz aşamada herkese duyuracağımız bir çağrı metni hazırlığındayız. Katılımcı bir anlayışla herkes kendi çevresi ya da grubundaki ile iletişim halinde ve geniş kapsamlı bir yol haritası oluşturmaya çalışıyoruz.

Metnin ana vurgusunun partinin stratejisini ortaya çıkarması gerektiğini saptıyoruz. Kurultay sürecinin sağlıklı yürümesini, hesaplaşmaların yerine doğru politikalarla beraber yerel yönetim seçimlerinde de ittifak konularının nasıl olması gerektiğini konuşuyoruz. İl seçimlerinden önce örgüte çağrı yapmak ve kamuoyunu bilgilendirmek istiyoruz. Örgütün sol vicdanı, sol yanı olarak bu yanı görünür kılacağız” dedi.

CHP’de bir taraftan değişim tartışmaları sürerken bir taraftan da önümüzdeki dönem yerel seçimlerine dair partinin ne yönde hareket edeceği tartışmaları başladı. Sancılı geçen tartışmaların arasında CHP içerisinde yeni bir hareketin oluştuğu öğrenildi.

BirGün’den Öncü Durmuş‘un haberine göre, Parti içerisinde sol siyasetten ve emek yanlısı politikalardan yana tavır alınmasını savunan, kendilerini gruplar-üstü tanımlayan bir Sol-Diyalog Kurulu oluşturuldu. Kurul içerisinde CHP’de bir dönem Ankara İl Başkanlığı yapan Prof.Dr. Tarık Şengül, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, CHP eski İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve CHP eski Ankara Milletvekili Necati Yılmaz bulunuyor.

Oluşturulan Sol-Diyalog kurulu hakkında Prof.Dr. Tarık Şengül ve CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı BirGün’e değerlendirmelerde bulundu.

Partisinde yaşanan tartışmalarda herkesin hemfikir olduğu bir noktaya değinen Prof.Dr. Tarık Şengül, “Yaşanan dramatik yenilgilerden sonra herkes CHP’de bir dönüşüm ihtiyacı olduğunu kabul ediyor. Ancak değişim her kesimin elinde başka bir gerçeklik kazanıyor. Kimi durumda değişim liderin değişmesi demek; bir başka kesim için kadroları yenileme halini alıyor. Gerçek bir değişim çok daha temel bazı tutumları değiştirmemizi gerektiriyor. Örneğin emekten, özgürlüklerden ve demokrasiden yana bir siyasal projeyi uzun süredir cesurca söylemiyoruz. Aydınlanmacı Cumhuriyet Projesi’ni 21 yüzyıla nasıl taşıyacağımız hiç tartışılmıyor.

Böylesi bir proje öne çıkarıldığı zaman o projeyi en iyi biçimde gerçekleştirecek liderlik ve kadroyu da bulursunuz. Benzer biçimde yerel seçime gidiyoruz. Ortada iyi uygulamalar var ama bir yerel yönetimler programı, belediyecilik modeli yok. Ne var ki Kurultay’a böyle giderse belediye başkanlarını kim belirleyecek kaygısı damgasını vuracak. Şunu söylüyoruz, yerel seçime güçlü bir belediyecilik programıyla gidelim. Dahası bu programları gerçekleştirecek kadroları da yerel düzeyde katılımcı mekanizmalar kurarak belirleyelim. Bunları yapmadığımız için kaybediyoruz. Yaparsak kazanacağız. Kısaca gerçek dönüşüm istiyoruz.” dedi.

Solun bir yanıtı olmalı

Şengül, CHP içerisinde kendileri gibi düşünen büyük bir kitlenin olduğu ve sol değerlerin ön plana çıkartılması gerektiğini dile getirdi ve şöyle konuştu: “Uzun süredir sistematik biçimde sol değerler ihmal ediliyor. Bunun büyük bir maliyeti var. CHP ne zaman emekten yana, soldan, aydınlanmadan yana olduysa o derece toplumda karşılık bulmuş, halkın desteğini almıştır. Bu noktadan çıktık ve çalışmalarımız devam ediyor. Biz bir grup değiliz; farklı kesimleri bir araya getirmeyi, ortaklaşmayı hedefleyen biçimde kendimizi gruplar üstü tanımlıyoruz.

Çeşitli grup ve kişilerle görüş alışverişlerimiz devam ediyor. Şu an için kamuoyuna duyuracağımız bir çağrı metni hazırlığımız var. Sol değerleri savunan herkesle birlikte bir metin üzerinde çalışıyoruz. İl kongreleri aşamasına girdiğimizde metnin çağrısını gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Kolektif bir oluşumun ürünü olarak CHP içerisinde gerçekten değişimden yana olan farklı bir alternatifin olduğunu göstermek istiyoruz.”

Sol-Diyalog Kurulu hakkında konuşan CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı bu durağanlık döneminin sol politikalarla aşılacağının altını çizdi. Sarı şu ifadelere yer verdi: “Tarihsel olarak CHP krizden hep kendi içerisinden çıkardığı dinamikle sorunlarını aşmış bir yapı. Şu an da bir kriz içerisindeyiz ve durağanlık dönemi ile karşı karşıyayız. Değişim kavramı etrafında oluşan beklenti gerçekte neyin değişmesini bir miktar geri plana atan bir yere doğru kaydı.

Gruplar parti içerisindeki iktidara dair hareket etmeye başladı. Oluşturduğumuz bu kurul ile esas değişimin ne olduğu tartışmasını yürütebilecek, herkesin enerjilerini tek bir alana yönlendirebileceği bir kanal açma gayretindeyiz. Örgütün somutlaşmış sol bir vicdanı olmayı ve ideolojisini, politikalarını güncelleyecek halkın ihtiyaçlarına göre yol alacak bir parti yapısının doğru olduğunu düşünüyoruz”

Katılımcı bir anlayışın önemini vurgulayan Sarı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Başlayan ilçe kongre süreçleri biraz toparlanmamızı geciktirse bile diğer gruplarla etkileşim halinde olabildik. Şu an için geldiğimiz aşamada herkese duyuracağımız bir çağrı metni hazırlığındayız. Katılımcı bir anlayışla herkes kendi çevresi ya da grubundaki ile iletişim halinde ve geniş kapsamlı bir yol haritası oluşturmaya çalışıyoruz.

Metnin ana vurgusunun partinin stratejisini ortaya çıkarması gerektiğini saptıyoruz. Kurultay sürecinin sağlıklı yürümesini, hesaplaşmaların yerine doğru politikalarla beraber yerel yönetim seçimlerinde de ittifak konularının nasıl olması gerektiğini konuşuyoruz. İl seçimlerinden önce örgüte çağrı yapmak ve kamuoyunu bilgilendirmek istiyoruz. Örgütün sol vicdanı, sol yanı olarak bu yanı görünür kılacağız.”

Paylaşın

Yerel Seçimler: Erdoğan’dan “CHP’li Belediyelerin Kazanılması” Talimatı

AK Parti MKYK toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurmaylarına, “CHP yönetimindeki belediye başkanlıklarının AK Parti yönetimine geçmesi” için gerekli hazırlıkların başlatılması için talimatları verdiği belirtiliyor.

7 Ekim’deki kongre sonrasında da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “AK Parti’nin çekirdek yönetim kadrosu MYK’da, aynı milletvekillerinde olduğu gibi kapsamlı bir değişiklik yapacağı” dile getiriliyor.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu‘nun edindiği bilgiye göre 7 Ekim’deki olağanüstü kongrenin ardından yerel seçimler için takvim de başlayacak. Partinin ön çalışmasına göre belediye başkanlıkları için aday olmak isteyenlerin başvuruları kasım ayı itibarıyla alınmaya başlanacak. Ocak ve şubat ayı başında da parti yönetiminin kesin aday listelerini açıklayacağı belirtiliyor.

Ancak AKP’nin “sahada elini güçlendirmek için aday listelerinin açıklanmasını şubat ayına bırakmayacağı ve adaylardan bir an önce sahada çalışmalarına başlamasını isteyeceği” de dillediriliyor. Ancak AKP MKYK’de de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurmaylarına, “CHP yönetimindeki belediye başkanlıklarının AKP yönetimine geçmesi için gerekli hazırlıkların başlatılması için gerekli talimatları verdiği belirtiliyor.” Toplantıda Erdoğan’ın “bir kez daha Cumhur İttifakı vurgusunu yaptığı ve seçimlerde 2019 yılında olduğu gibi seçimlerde MHP ile işbirliği içinde çalışılacağını ifade ettiği” ileri sürülüyor.

7 Ekim’deki kongre sonrasında da Erdoğan’ın “AKP’nin çekirdek yönetim kadrosu MYK’de, aynı milletvekillerinde olduğu gibi kapsamlı bir değişiklik yapacağı” dile getiriliyor. Toplantıda ayrıca Erdoğan’ın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “Seçimlere ayrı ayrı girelim” çağrısına “doğrudan yanıt vermediği” de belirtiliyor. Ancak Erdoğan’ın, “MHP ile 2019 yılındaki gibi bazı büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyelerindeki gibi Cumhur İttifakı’nın işbirliğinden söz etmesiyle “Akşener’in çağrısına kapıları kapattığı” değerlendirmeleri yapılıyor.

AKP’de 2024 seçimlerinde yalnızca İstanbul için Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu gibi pek çok isim konuşuluyordu. Ancak AKP teşkilatlarının başta İstanbul olmak üzere Ankara ve İzmir, Antalya, Adana ve Mersin gibi büyükşehirleri, “seçmen yapısı bakımından kritik gördüğü ve aday belirleme noktasında ince eleyip sık dokuyacağı” da iddia ediliyor.
Paylaşın

Yeşil Sol Parti: Akşener’in Söylediklerinin Bir Kıymeti Yok

Halkların Demokratik Partisi (HDP) – Yeşil Sol Parti (YSP) İYİ Parti Lideri Akşener’e tepkili. 2019 seçimlerinde aday çıkarmayarak İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bazı büyükşehirlerin muhalefet tarafından kazanılmasına katkı yapan partide seçimlerin kaybedilmesinde en büyük sorumluluğun Akşener’de olduğu söyleniyor.

HDP – YSP’de “Akşener’in gerekli özeleştiriyi vermeden söylediklerinin bir kıymeti yok” deniliyor. Hatta, Akşener’in yaptığı konuşma için, “Gelecek dönem muhalefetin ortaklaşması bu konuşmayla bombalanmıştır” sözleri de sarf ediliyor.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in seçimden sonra “tefekkür sessizliğini bozuyorum” dediği Afyon Kocatepe konuşmasının yankıları sürüyor.

Millet İttifakı’nın tüm ortaklarına sert eleştiriler yönelten Akşener’in nasıl bir yerel seçim stratejisi oluşturacağı merak konusuydu. İYİ Parti olarak kendi kadrolarıyla milletin huzuruna çıkacaklarını söyleyen Akşener iş birliğine ise tamamen kapıları kapatmadı, “Yerel özellikler ve talepler doğrultusunda elbette iş birlikleri olabilir” dedi. İstanbul-Ankara için “Günü geldiğinde bakılır” diyen Akşener’in bir koşulu da “hür ve millî siyaset anlayışı” doğrultusunda HDP-Yeşil Sol’a koyduğu mesafeydi.

Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya‘nın haberine göre; Akşener’in yerel seçimlere yönelik açıklaması partide farklı yorumlara neden oldu. Millet İttifakı’nın 2019 Yerel Seçimleri’nde kazandığına dikkat çeken bazı partililer, önümüzdeki seçimlerde başta İstanbul, Ankara ve Antalya olmak üzere bazı illeri kaybetmemek için iş birliğinin şart olduğu görüşünü dile getirmeye devam etti.

Parti içinde bir başka kesimse 3. yol tartışmalarında da geçen “Hür ve milli İYİ Parti”nin inşası için yerel seçimlerin feda edilebileceği görüşünü savunmayı sürdürüyor. Bu görüşü savunanlar 2019 ve 2023 seçimlerinde kurulmak zorunda kalınan ittifaklar nedeniyle parti kimliğinin oturtulamadığını belirterek “Ayaklarımızın üzerinde durmalıyız. Asıl olan genel seçim, 2028’i kazanmak için gerekirse yerel seçim feda edilebilir” değerlendirmesini sürdürüyor.

Akşener’in açıklaması sonrası gözler CHP ve HDP-Yeşil Sol Parti’ye çevrildi. CHP, Akşener’in açıklamasına temkinli yaklaşırken kongre süreci tamamlanmadan somut bir adım atılmayacağı görüşünde.

Benzer şekilde kongre sürecinde olan HDP-Yeşil Sol Parti ise Akşener’e tepkili. 2019 seçimlerinde aday çıkarmayarak İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bazı büyükşehirlerin muhalefet tarafından kazanılmasına katkı yapan partide seçimlerin kaybedilmesinde en büyük sorumluluğun Akşener’de olduğu söyleniyor, “Akşener’in gerekli özeleştiriyi vermeden söylediklerinin bir kıymeti yok” deniliyor. Hatta, Akşener’in yaptığı konuşma için, “Gelecek dönem muhalefetin ortaklaşması bu konuşmayla bombalanmıştır” sözleri de sarf ediliyor.

HDP’nin seçim değerlendirmesi sonrası başta eş başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın görevini bıraktığına dikkat çekilen partide, “Biz ciddi bir seçim değerlendirmesi yaptık. Bunun bedelini de ödüyoruz. Eş başkanlarımız görevini bıraktı. Parti yönetiminde kapsamlı bir değişim olacak. CHP, İYİ Parti’de gördüğümüz ise koltuklarına yapışmış siyasetçiler” eleştirisi getiriliyor.

Kapatma davası nedeniyle seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında giren HDP hafta sonu yapılan kongreyle tüm çalışmalarını Yeşil Sol Parti’ye devretti. Eylül ayı sonu ya da kasım ayı başında yapılacak Yeşil Sol Parti kongresinde de partinin eş başkanları yenilenecek, kadroları değişecek.

Yeşil Sol Parti’nin HDP fikriyatını devam ettireceği ama yeni dönemin stratejisi gereği daha yerel siyaset yapacağı kaydediliyor. Seçim sonrası partiye gelen en önemli eleştirinin “Ankara siyasetine sıkışmak” olduğunu kaydeden parti kurmaylarına göre Yeşil Sol Parti yeni dönemde “Ankara odaklı siyaset”ten çıkacak, çalışmalarında yerel siyaset belirleyici olacak.

Bu bakış yerel seçimlerde alınacak tutumun da işareti. Hem batı hem de doğuda yerel dinamiklerle karar verilip hareket edilecek. İstanbul ve Ankara gibi iki büyük şehir için de toptancı bir yaklaşım içinde olmayacaklarını söyleyen HDP-Yeşil Sol Partililerin net bir kırmızı çizgisi var, o da “Bizi görmeyen siyasetle hiçbir şekilde ittifak geliştirmeyiz” tutumu. Mayıs seçiminin önemli derslerinden birinin de bu olduğunu kaydeden partililer “Arka kapı tamamen kapalı. Ön kapı ise herkese açık. Kim gelirse dinleriz, konuşuruz” diyor.

İYİ Parti’de olduğu gibi HDP-Yeşil Sol Parti’de de yerel seçimlere kendi adayları ile katılma eğilimi yüksek. İstanbul, Ankara dahil tüm iller için baskı düzeyinde böyle bir talep geldiği ifade ediliyor ama seçim yaklaşırken ortaya çıkacak gelişmelere göre yeni tutumlara da kapı kapatılmıyor.

Ancak HDP-Yeşil Sol’un yerel seçimler açısından en önemli gündemi kayyım atanan belediyelerini geri almak. İktidarın HDP-Yeşil Sol Parti’nin büyükşehirlerdeki tutumuna göre kayyım yaklaşımını esnetebileceğini düşünenler var ama “Dolmabahçe mutabakatını imzalayıp sonra tanımayanlara nasıl güvenilir” deniliyor.

Parti içinde bazı isimlerse iktidarın “kayyım politikası”nı yeni dönem politikaları, uluslararası gelişmeler nedeniyle değiştireceği görüşünde. Bugünkü siyasi konjonktürde iktidarın kayyım atamaları için zemin bulamayacağını düşünen bazı partililer yeni vali ve emniyet müdürü atamalarını, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Barzani ile temaslarını da bunun işaretleri olarak okuyor.

Ancak bu analizlere karşın iktidara güvenmenin zor olduğunu kaydeden HDP-Yeşil Sol Partili siyasetçiler yerel seçim için, “Biz, bizim olanı tescil edelim. Mücadele bitmez. Bu memlekette ne darbeler ne çatışmalar ne gerilimler oldu ama mücadele hiç bırakılmadı” diyor.

Seçimlerin ardından iç muhasebe ile yerel seçim hazırlığını eş zamanlı yürütmeye çalışan muhalefet partilerinin tartışmaları ekim sonu kasım ayı başına kadar sürecek görünüyor.

Paylaşın

Yedi Aylık “Dış Ticaret Açığı” 73 Milyar 539 Milyon Dolar

2023 yılının ilk yedi aylık döneminde dış ticaret açığı yüzde 18,1 artarak 62 milyar 279 milyon dolardan, 73 milyar 539 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde ihracatın ithalatı karşılama oranı, geçen yılın aynı dönemine göre 69,8’den yüzde 66,1’e geriledi.

Haber Merkezi / Temmuz ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 artarak 10 milyar 702 milyon dolardan, 12 milyar 217 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl temmuz ayında yüzde 63,4 iken, bu yılın aynı döneminde yüzde 62,2’ye geriledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Dış Ticaret İstatistikleri Temmuz 2023 verilerini açıkladı. Buna göre; Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2023 yılı Temmuz ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,3 artarak 20 milyar 78 milyon dolar, ithalat yüzde 10,5 artarak 32 milyar 295 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 azalarak 143 milyar 287 milyon dolar, ithalat yüzde 5,0 artarak 216 milyar 827 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2023 Temmuz ayında yüzde 9,9 artarak 16 milyar 821 milyon dolardan, 18 milyar 485 milyon dolara yükseldi. Temmuz ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 24,1 artarak 19 milyar 761 milyon dolardan, 24 milyar 520 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı Temmuz ayında 6 milyar 35 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 17,6 artarak 43 milyar 5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 75,4 oldu.

Temmuz ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 artarak 10 milyar 702 milyon dolardan, 12 milyar 217 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Temmuz ayında yüzde 63,4 iken, 2023 Temmuz ayında yüzde 62,2’ye geriledi.

Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığı yüzde 18,1 artarak 62 milyar 279 milyon dolardan, 73 milyar 539 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 69,8 iken, 2023 yılının aynı döneminde yüzde 66,1’e geriledi.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, 2023 Temmuz ayında imalat sanayinin payı yüzde 92,9, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 5,0, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,6 oldu. Ocak-Temmuz döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,4, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,5, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,5 oldu.

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, 2023 Temmuz ayında ara mallarının payı yüzde 69,5, sermaye mallarının payı yüzde 15,9 ve tüketim mallarının payı yüzde 14,6 oldu. İthalatta, 2023 Ocak-Temmuz döneminde ara mallarının payı yüzde 74,1, sermaye mallarının payı yüzde 13,7 ve tüketim mallarının payı yüzde 12,1 oldu.

Temmuz ayında en fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Temmuz ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 1 milyar 673 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 103 milyon dolar ile İtalya, 1 milyar 101 milyon dolar ile ABD, 978 milyon dolar ile Irak, 962 milyon dolar ile Birleşik Krallık takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın %29,0’ını oluşturdu.

Ocak-Temmuz döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 12 milyar 378 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 8 milyar 489 milyon dolar ile ABD, 7 milyar 265 milyon dolar ile İtalya, 6 milyar 958 milyon dolar ile Birleşik Krallık ve 6 milyar 648 milyon dolar ile Irak takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 29,1’ini oluşturdu.

İthalatta ilk sırayı Çin aldı

İthalatta Çin ilk sırayı aldı. Temmuz ayında Çin’den yapılan ithalat 4 milyar 603 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 650 milyon dolar ile Rusya Federasyonu, 2 milyar 839 milyon dolar ile Almanya, 2 milyar 458 milyon dolar ile İsviçre, 1 milyar 602 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 46,9’unu oluşturdu.

Ocak-Temmuz döneminde ithalatta ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı. Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 28 milyar 384 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 26 milyar 841 milyon dolar ile Çin, 16 milyar 278 milyon dolar ile Almanya, 14 milyar 249 milyon dolar ile İsviçre, 9 milyar 145 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 43,8’ini oluşturdu.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2023 Temmuz ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 4,5 azalırken, ithalat yüzde 11,9 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2023 yılı Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 1,1 azalırken, ithalat yüzde 2,4 arttı.

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.4 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Temmuz ayında ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 92,9’dur. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,4’tür. Ocak-Temmuz döneminde ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,4’tür. Ocak-Temmuz döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,6’dır.

Temmuz ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 84,7’dir. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 10,6’dır. Ocak-Temmuz döneminde imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 79,8’dir. Ocak-Temmuz döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 10,3’tür.

Özel ticaret sistemine göre, 2023 yılı Temmuz ayında, ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,2 artarak 18 milyar 198 milyon dolar, ithalat yüzde 11,6 artarak 29 milyar 686 milyon dolar olarak gerçekleşti. Temmuz ayında dış ticaret açığı yüzde 19,3 artarak 9 milyar 628 milyon dolardan, 11 milyar 488 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Temmuz ayında yüzde 63,8 iken, 2023 Temmuz ayında yüzde 61,3’e geriledi.

Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,2 azalarak 130 milyar 471 milyon dolar, ithalat yüzde 4,2 artarak 202 milyar 858 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığı yüzde 20,9 artarak 59 milyar 888 milyon dolardan, 72 milyar 387 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 69,2 iken, 2023 yılının aynı döneminde yüzde 64,3’e geriledi.

Paylaşın