Yüksek Seçim Kurulu’ndan “Yenileme Seçimi” Kararı

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 31 Mart Pazar günü yapılacak yerel seçimlerin bazı yerlerde iptal edilmesi durumunda, yenileme seçimlerinin 2 Haziran Pazar günü yapılması kararını aldı.

Kararda, yeniden yapılması gereken seçimlerin, bu seçimin tekrarı ve seçimin devamı niteliğinde olduğu, bu nedenle sadece oy verme işlemlerinin tekrarlanması gerektiği belirtildi.

31 Mart 2019’da gerçekleştirilen ve Ekrem İmamoğlu’nun yaklaşık 14 bin oy farkla kazandığı İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı seçimi AKP’nin itirazı üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından sandık kurullarının usulsüz oluşturulduğu gerekçesiyle iptal edilmişti. 23 Haziran’da yenilenen seçimlerdeyse İmamoğlu bu kez 800 binden fazla oy farkıyla İBB Başkanı seçilmişti.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 31 Mart 2024 Pazar günü gerçekleştirilecek Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nin bazı yerlerde iptal edilmesi durumunda, yenileme seçimlerinin 2 Haziran Pazar günü yapılmasına karar verdi.

YSK’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararında, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetler Seçimi Hakkında Kanun gereği, bir seçim çevresindeki seçimin, seçim işlemleri sebebiyle iptaline karar verildiği takdirde, o seçim çevresinde yeniden seçim yapılacağı, bunun da 2024 yılının haziran ayının ilk pazar günü olması gerektiği belirtildi.

Kararda bu nedenle, 31 Mart 2024 günü herhangi bir sebeple yapılamamış belediye seçimleri, muhtar ve ihtiyar meclisi/heyeti üyeliği seçimleri ile 1 Ocak 2024’ten bu yana oluşan mahalli idare birimlerinden olan köylerin muhtar ve ihtiyar meclisi üyeliği seçimleri”nin 2 Haziran Pazar günü yapılmasının gerektiği kaydedildi.

Kararda, yeniden yapılması gereken seçimlerin, bu seçimin tekrarı ve seçimin devamı niteliğinde olduğu, bu nedenle sadece oy verme işlemlerinin tekrarlanması gerektiği belirtildi.

Paylaşın

Demirtaş’ın Avukatlarından “Mektup” İddialarına Yalanlama: Tümüyle Uydurma

Demirtaş Savunma Grubu, “Selahattin Demirtaş’ın, DEM Parti Genel Merkezi’ne seçime ilişkin mektup ilettiği” iddialarını yalanlayarak, “Haberler tümüyle uydurmadır” açıklamasında bulundu.

Haber Merkezi / Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere ilişkin bir süredir konuşulan açıklamasını avukatları aracılığıyla DEM Parti (Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi) Genel Merkezi’ne ilettiği iddia edildi.

İddialara ilişkin açıklama yapan Demirtaş Savunma Grubu, açıklamada, “Müvekkilimiz Sayın Selahattin Demirtaş’ın, DEM Parti Genel Merkezine seçime ilişkin mektup ilettiği haberleri tümüyle uydurmadır” ifadelerine yer verildi. Açıklamanın devamında, “Avukatları ve DEM Parti Genel Merkezini zan altında bırakan bu tür uydurma haberlere itibar edilmemesini rica ediyoruz” denildi.

Öte yandan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Selahattin Demirtaş’ın yerel seçimlere birkaç gün kala açıklama yapacağı iddialarına ilişkin açıklama yapmıştı. Hatimoğulları, “Selahattin Başkan bir açıklama yapacak olsa bile partimizin almış olduğu kararların paralelinde olacağı kanaatindeyim” demişti.

Paylaşın

Dış Basında 31 Mart Seçimleri: Kesinlikle Sıkı Bir Yarış Olacak

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere ilişkin değerlendirme yapan Brüksel merkezli Uluslararası Kriz Grubu’ndan Berkay Mandıracı, “Kesinlikle sıkı bir yarış olacak” dedi ve ekledi:

“Genel seçimlerdeki yenilginin ardından muhalefet destekçileri arasında bir ilgisizlik hissi oluştu. Muhalefetin bölünmüşlüğü, değişim ihtimalinin her zamankinden daha az olduğuna dair algıyı güçlendirdi.”

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlere sayılı günler kalırken, seçimlere ilişkin değerlendirmeler dış basında da kendine yer buluyor.

Birleşik Krallık’ın önde gelen gazetelerinden Guardian, pazar günü yapılacak yerel seçimlerde İstanbul’da yaşanacak mücadeleyi yazdı.

Haberde, Cumhuriyet Halk Partili (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2019’daki seçimleri kazanmasının “Türkiye’de muhalefet için bir dönüm noktası olduğu” ifade edildi.

İmamoğlu’nun seçim galibiyetiyle “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi rakibi haline geldiği ve onun yönetimine meydan okumak isteyenlere yeni bir umut verdiği” değerlendirmesi yapıldı.

Erdoğan’ın sayılı günler kalan seçimlerde İstanbul’u tekrar Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) kontrolü altına almayı hedeflediği belirtildi.

Diğer yandan analizde, muhalefetin coşku ve değişim umudunun geçen yılki genel seçimlerde Erdoğan’ın zaferiyle azaldığı ve seçmen tabanında karamsar bir ruh halinin hakim olduğu değerlendirmesi yapıldı.

Ayrıca İmamoğlu’nun 2019’dakinin aksine İYİ Parti’nin desteğini almadan AK Partili rakibi Murat Kurum’a karşı kampanyasını tek başına yürüttüğüne işaret edildi.

Haberde, Brüksel merkezli Uluslararası Kriz Grubu’ndan Berkay Mandıracı’nın şu yorumları da paylaşıldı:

Kesinlikle sıkı bir yarış olacak. Genel seçimlerdeki yenilginin ardından muhalefet destekçileri arasında bir ilgisizlik hissi oluştu. Muhalefetin bölünmüşlüğü, değişim ihtimalinin her zamankinden daha az olduğuna dair algıyı güçlendirdi.

Guardian, İstanbul’daki seçmenlerle de görüştü. Fatih ilçesindeki Balat’tan esnaf Maşallah İlçin, yüksek enflasyon ve ekonomik sorunlara dikkat çekerek “Erdoğan zenginlerin tarafında duruyor” dedi.

Bir önceki yerel seçimde AK Parti’nin adayına oy verdiğini ama bu kez sandığa gitmeyeceğini söyleyen Recep Salman ise “Artık hepsine öfkeliyim. Emekliyim, maaşım 10 bin 500 lira. Ev kiramsa 12 bin lira. İmamoğlu’nun ekibi geldiğinde onun şovmen olduğunu söyledim” ifadelerini kullandı.

Diğer yandan Fransız haber ajansı AFP de Behzat Ç. dizisiyle tanınan oyuncu Erdal Beşikçioğlu’nun Ankara’da CHP’den adaylığını yazdı.

Milliyetçi Halk Partisi’nin (MHP) kontrolündeki Etimesgut Belediyesi’nin başkanlığını kazanmak için yarışan Beşikçioğlu, ajansa “Ekrandayken liderleri olması gerektiği gibi göstermeye çalışıyorum. Şimdi bu fikirleri hayata geçirme zamanı geldi” dedi.

Haberde, Etimesgut sakinlerinden 56 yaşındaki Derya Ergin, MHP’li Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel için “Erdoğan gibi iktidara yapışmış durumda. Değişime ihtiyacımız var” ifadelerini kullandığı aktarıldı.

Fakat 54 yaşındaki tiyatro oyuncusunun net bir siyasi planı olmadığı gerekçesiyle eleştirildiği de aktarıldı. Kimliğini paylaşmayan bir seçmen, Beşikçioğlu için “Seçilirse öncelikle kültürel etkinliklere ağırlık vereceğini söylüyor. Güzel ama yeterli değil” dedi.

Ünlü aktörse anket çalışmalarını takip etmediğini “Ben her şeyden önce buradaki insanlar için bir sanatçıyım. Allah’ın izniyle onların belediye başkanı da olacağım” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan, Batman’dan Murat Kurum Ve Turgut Altınok’a Oy İstedi

Batman’da halka seslenen Erdoğan, “Batmanlı İstanbul’u arayacak, oradaki kardeşine ne diyecek? Oylar Murat Kurum’a. Ankara’yı arayacak, oylar Turgut Altınok’a diyecek. Herkesin sandığa gitmesini sağlayacağız” dedi.

Konuşmasında, CHP ve DEM Parti’ye de yüklenen Erdoğan, “CHP’li ve DEM’li bir avuç komprador dışında ne olup bittiğinden kimsenin haberi yok. Her iki partiye gönül verenlerin ne düşündüğünü ne istediğini zaten kimse umursamıyor.

Bizim belirlediğimiz adaylara gidip tıpış tıpış oy vereceksiniz dediler, verdiler mi? Vermediler… Milletimizin bu çirkin dayatmayı kabul etmeyeceğine inanıyorum. 31 Mart’ın Türkiye’nin bu işportacı siyaset anlayışından kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimler kapsamında partisinin Batman mitinginde yurttaşlara seslendi. Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan noktalar şu şekilde:

“Meydana gelmeden önce sorun katılım ne kadar diye, 50 bin. Meydanlara sığmayan sevdamız için her birinize teşekkür ediyorum… Millete ballandırarak anlattıkları ittifakın ve adayının temelinin çürük olduğu böylece ortaya çıktı. Altılı masa dediler, şu anda hiçbirisi parlamentoda değil. Masanın altına birilerini soktular, ne çıktı? Hiç

Bugün siyaset arenasına baktığınızda Cumhur İttifakı yoluna kararlı bir şekilde devam ederken altılı masanın yerinde yeller esiyor. Siyaset mühendisliklerinin ürünü olarak kuruldular, sonra da aynı siyaset mühendisleri tarafından tek hamleyle yıkıldılar.

Şimdi birbirleri hakkında söylediklerini, birbirlerine kurdukları kumpasları gördükçe onlar adına inanın biz de hicap duyuyoruz. Milletimizin verilmiş sadakası varmış. Allah Türkiye’nin yüzüne bakmış da bunlar iktidara gelmemiş.

Biz seçim sürecindeki dirayetli duruşumuzla milletimizin hançerlenmesinin önüne geçtik. Aslında altılı masa denilen yamalı bohçayı millete umut diye pazarlayanlar, bunların içlerinin boş olduğunu çok iyi biliyorlar. Benim Kürt kardeşlerim dahil seçmenlerine, masaya ve adayına oy verdirdiler. Sırf kendi ihtirasları için tapulu mülkü olarak gördükleri seçmenlerinin iradesini sağa sola peşkeş çektiler. Aynı nobranlığı, aynı küstahlığı, aynı milli irade simsarlığını bu seçimlerde de sürdürüyorlar.

CHP’li ve DEM’li bir avuç komprador dışında ne olup bittiğinden kimsenin haberi yok. Her iki partiye gönül verenlerin ne düşündüğünü ne istediğini zaten kimse umursamıyor. Bizim belirlediğimiz adaylara gidip tıpış tıpış oy vereceksiniz dediler, verdiler mi? Vermediler… Milletimizin bu çirkin dayatmayı kabul etmeyeceğine inanıyorum. 31 Mart’ın Türkiye’nin bu işportacı siyaset anlayışından kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum.

Bizi çatışmaların tarafı yapmak, huzurumuzu bozmak için çok çalıştılar. Türkiye’yi birçok yangından uzak tuttuk. Tüm terör örgütlerine karşı başarılı bir mücadele yürüttük. Bölücü örgütün topraklarımızdaki varlığı bitme noktasına geldi. Bu yaz itibari ile Irak sınırımızın güvenliğini de temin etmiş olacağız.

Batman’dan Turgut Altınok ve Murat Kurum’a oy istedi

Batmanlı İstanbul’u arayacak, oradaki kardeşine ne diyecek? Oylar Murat Kurum’a. Ankara’yı arayacak, oylar Turgut Altınok’a diyecek. Herkesin sandığa gitmesini sağlayacağız. Tüm Türkiye için güzel netice alacağımıza inanıyorum.

Batman’ın evladı olan Mehmet Şimşek’e güvenim tam. İnşallah yılın ikinci yarısından itibaren uyguladığımız ekonomi programının olumlu yansımalarını daha net göreceğiz. Hayat pahalılığından en fazla etkilenen emeklilerimizin sıkıntılarının farkındayız. Tüm emeklilerimize bir defalık 5’er bin TL ödeme yaptık. Yılın ilk 6 ayı için maaşlara yüzde 50 oranında yani enflasyonun üstünde zam yaptık. Bayram ikramiyelerinde yüzde 50 artışa gittik.

Ramazan Bayramı ikramiyesi 2 Nisan’da hesaplara yatacak. Geçen hafta banka promosyonlarının güncellenmesini sağladık. Kamu bankaları emeklilere 8 bin TL ile 12 bin TL arasında promosyon yatıracak. İnşallah emeklilere desteğimiz sürecek. Muhalefet yalan yanlış söyleyerek emeklileri kışkırtmaya çalışıyor.”

Paylaşın

Dünya Sağlık Örgütü’nden Çocuklar İçin ‘Siber Mobbing’ Alarmı

DSÖ’nün araştırmasına göre, 11-15 yaş grubundaki altı çocuktan biri internet ortamında mobbing’e maruz kaldı. Araştırmada mobbing mağdurlarının baş ve karın ağrısından korku ve depresyona çeşitli semptomlar yaşadığı belirtildi.

Raporda mobbing mağdurlarının intihara varabilecek kadar kendine zarar verme davranışları da geliştirdiğine dikkat çekilerek, pek çok mağdurun mobbingin etkilerini yıllar sonra hissedebildiğine işaret edildi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Klugge’nin açıkladığı araştırma sonuçlarına göre 11-15 yaş grubundaki altı çocuktan biri internet ortamında mobbing’e maruz kaldı. Bu, dört yıl önceki araştırma sonuçlarına göre yüzde 3’lük bir artış anlamına geliyor. Raporda, sanal şiddetin korona pandemisinin başlangıcından itibaren güçlü bir şekilde arttığına işaret edildi.

Mobbing; “iş yeri, okul gibi topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir şekilde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme” olarak tanımlanıyor.

Araştırmada sanal ortamdaki mobbing vakalarında artış gözlenirken fiziksel şiddet ise yüzde 11 ile dört yıl öncesine göre sadece yüzde 1 oranında arttı. Araştırmada baz alınan erkek çocukların yüzde 15’i ve kız çocuklarının yüzde 16’sı son aylarda en az bir kez internet ortamında tacize maruz kaldığını belirtirken sekiz çocuktan biri bizzat bir başkasına sanal ortamda tacizde bulunduğunu itiraf etti.

Avrupa, Orta Asya ve Kanada’yı kapsayan DSÖ Avrupa bölgesindeki 44 ülkede 280 bin çocukla yapılan araştırmaya göre, mobbing’den en çok etkilenenler 11 yaşındaki erkek çocukları ile 13 yaşındaki kız çocukları oldu. En fazla mobbing vakasına Bulgaristan, Litvanya, Polonya ve Moldova’da erkek çocukları arasında rastlanırken en düşük oran İspanya’da kaydedildi. Son araştırmada Türkiye, Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan’dan veri yer almadı.

DSÖ Avrupa Direktörü Kluge, gençlerin günde altı saate varan bir süreyi bilgisayar başında geçirdiğine işaret ederek oranlardaki küçük değişikliklerin bile binlerce çocuğun sağlığı ve huzuru üzerinde derin etkileri olabileceği uyarısı yaptı. Araştırma sonuçlarının alarm anlamına geldiğini vurgulayan Kluge, “her nerede ve ne zaman gerçekleşirse gerçekleşsin zorbalık ve şiddete karşı harekete geçilmesi gerektiğini” kaydetti.

Raporda pandemideki kapanma döneminde çocukların bilgisayar karşısında geçirdiği sürenin arttığına işaret edilerek yaşıtlar arasındaki çeşitli şiddet formlarının daha derinlemesine incelenmesi gerektiği vurgulandı. Raporda çocukların yanı sıra aile ve okulların da siber mobbing ve etkileri konusunda daha iyi aydınlatılması gerektiğine işaret edildi.

Araştırmada mobbing mağdurlarının baş ve karın ağrısından korku ve depresyona çeşitli semptomlar yaşadığı, hatta intihara varabilecek kendine zarar verme davranışlarının geliştiğine dikkat çekildi. Pek çok mağdurun mobbingin etkilerini yıllar sonra hissedebildiğine de işaret edildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Özel’den, 17 Bakana ‘Murat Kurum’ Tepkisi

İstanbul Esenyurt’ta halka seslenen CHP Lideri Özgür Özel, Murat Kurum için oy isteyen 17 bakana sert tepki göstererek, “İstanbul’da taraf tutuyorsun, Murat Kurum için oy istiyorsun. Yazıklar olsun böyle adalete, böyle devlet yönetimine” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçimler kapsamında partisinin İstanbul Esenyurt’ta düzenlediği halk buluşmasında konuştu. Özel, şunları söyledi:

“Esenyurt, 5 yıl önce iki kararı birden verdi. 15 yıldır Esenyurt’u yöneten AKP iktidarını değiştirdi, 25 yıldır İstanbul’u yöneten İstanbul Büyükşehir Belediyesini değiştirdi. O kararından bu kararına Esenyurt’u hiç pişman etmedik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Esenyurt’a, Bahçekent Haramidere otobüs hattından açılmasından tutun, Esenyurt Teknoloji Atölyesine, Yaşar Kemal Meydanından, Kıraç Esenyurt arası kavşak çalışmalarına, Gülten Akın Kütüphanesinden yükseköğretim öğrenci yurduna kadar, Esenyurt’a inanılmaz hizmetler verdi. An itibariyle Esenyurt’ta 10 bin 414 üniversite öğrencisine burs veriyoruz.

29 bin haneye nakdi destekte bulunuyoruz. Ayrıca 9 bin 706 aile doğrudan sağlık hizmeti alıyor. 1196 aileye yeni doğan paketi verildi ve 30 bin 718 haneye İstanbul Kart ile sosyal destek sağlıyoruz. Ekrem Başkan 5 yılda İstanbul ve Esenyurt’a çok önemli hizmetler yaptı. Sadece 65 kilometre mi metro yaptı, daha az mı yaptı diye polemik yaratanlar, kendileri bıraktığında 7 metronun inşaatı durmuşken, 10 metronun 15 bin kişi ile toprak altında her gün arı gibi, karınca gibi çalışanlar var.

11 kent lokantasıyla, 4 çeşit yemeğin 40 liraya verildiği kent lokantalarıyla, bir tane kreş yokken, kadını sosyal hayata, çalışma hayatına dahil eden tam 100 kreş açtık. Bir tane öğrenci yurdu yoktu. Çünkü öğrenci yurdunu yapmamayı, öğrencileri barıma sorunları ile baş başa bırakmayı, onları kendi cemaatlerine, tarikatlarına itmek olarak görenlere karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi 80 ilden gelen evlatlarımıza, özellikle doğudan, güneydoğundan gelen, Karadeniz’den gelen yoksul ailenin çocuklarına yapmış olduğu 14 yurt ile sahip çıktı.

Esenyurt’ta geçen seçim kampanyasının en önemli iddiası şuydu, CHP gelirse sosyal yardımları kesecek. Bunun yalan olduğunu söylemiştik, sizler de bize inanmıştınız. CHP geldi, sosyal yardımlar kesilmedi aksine 2 katına, 3 katına değil tam 6 katına çıktı. Bugün İstanbul’da Ekrem Başkana karşı artık adaylarının mücadeleyi tek başına yürütemediğini kabul edenler, 17 bakan ile İstanbul’a çıkartma, kuşatma yapıyorlar. Ancak bu tavır sizin gibi AKP’ye oy veren seçmeni de çıldırtıyor. Maliye Bakanı, Murat Kurum yerine oy peşine koşacağına emeklinin sorununa çare bulsun. Emeklinin sıkıntısını çözsün diyorlar. Çalışma Bakanı, Murat Kurum için oy toplayacağına, işsizlik sorununu çözsün diyorlar. Yargıya güven yüzde 30’un altına düşmüşken Adalet Bakanının İstanbul’da ne işi var diyorlar.

Bizim işimiz gücümüz Esenyurt, Ekrem Başkanın işi gücü İstanbul. Peki işi gücü yoksulluğu ortadan kaldırmak, işsizliğe çare bulmak, adalet getirmek, kadınları korumak, gençlerin umutlarını artırmak olan iktidarın bakanları güya tarafsız kalacaklardı. Güya bürokrat, teknokrat olacaklardı. İşlerine bakacaklardı. Siyaseti siyasetçiler yapacaktı. İçişleri Bakanı seçim güvenliğinden sorumlu olan sensin, polis, jandarma sana bağlı, seçim güvenliği senin için, sen gelmişsin İstanbul’da taraf tutuyorsun, Murat Kurum için oy istiyorsun. Yazıklar olsun böyle adalete. Yazıklar olsun böyle devlet yönetimine.

Geçen seçimi kumpas videolarla kazananlar, bir büyük yalanın arkasına sığınanlar. Efendim, açsın, yoksulsun, işsizsin ama tehlike büyük oyu bana vermelisin, yoksa ezanı susturacaklar, yoksa bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler yalanı ile insanları korkutan, korku ittifakına cevabımızı bir kez daha veriyoruz. Esenyurt, birlik, beraberlik, kardeşlik demektir. Barış demektir. Esenyurt ittifakı ve Türkiye ittifakı hepinizi mahcup edecektir. Buna inanıyor ve güveniyoruz.

“Hep beraber başaracağız”

Bizim birlikteliğimiz birilerini rahatsız etmiş. Bir sürü yalan atıyorlar. Adaylarımızı büyükşehir belediye meclis üyelerimizi karalıyorlar. Ahmet Özer bizim yol arkadaşımız, kardeşimiz. 10 yıldır birlikte siyaset yaptığımız, birlikte iddia koyduğumuz. Birlikte milletvekili adayı olduğumuz Ahmet Özer’i sanki partiden değilmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Hapırsanız da köpürseniz de çıldırsanız da Ahmet Özer Esenyurt’un, CHP’nin evladıdır. Hepimizin başkanıdır. Hep beraber başaracağız. Biz insan ayırmıyoruz. Biz Esenyurt’ta, evet sosyal demokratlardan oy istiyoruz. Oy alıyoruz. Milliyetçi, muhafazakar demokratlardan. Kürt demokratlardan. Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkes’i ile Esenyurt’taki herkesten, benim Esenyurt’taki göçmen akrabalarımdan, Selaniklilerden, Bulgaristan Türklerinden hepsinden oy istiyor ve oy alıyoruz.

Biz hep birlikte Esenyurt’uz, hep birlikte İstanbul’uz, hep birlikte Türkiye’yiz. Şimdi Esenyurt’ta bir büyük vazifeyi yapmaya devam edelim. Bayraklar değil sadece eller kalksın. Meydandaki emekliler bir ellerini kaldırsın. Sallayın şöyle. Bundan 1,5 ay önce ben emeklilerle aramda bir diyalog kurdum. Dedim ki emekliler, evde oturarak, susarak, üzülerek bu süreci götüremezsiniz. Size büyük bir haksızlık yapılıyor. Gelin meydanlara çıkalım. Benim sesime kulak verin. Sesime ses olun. Benimle birlikte olun. Söz veriyorum sizin sesinizi Türkiye’ye duyuracağız dedim. Sağ olun sizler de o günden beri adım adım bütün Türkiye’de bizimle birlikte oldunuz.

Şu gerçeği artık bütün Türkiye öğrendi. AKP, ilk geldiğinde 3 Kasım 2002’de en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Yani hiç ellemese, size hiç dokunmasa, hiç ilişmese bugün 1,5 asgari ücret 26 bin lira maaş alacaktınız. Ama dedi ki ben emekli zammını TÜİK’e göre yapacağım, enflasyona onları ezdirmeyeceğim. TÜİK ne demek, Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumu. Tayyip Erdoğan’ı üzmedi ama sizi üzdü. Emeklileri üzdü. Emeklileri perişan etti. O gün 1,5 asgari ücret olan emekli maaşı bugün 0,59. Yani asgari ücretin yüzde 60’ının da altında. O gün en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün en düşük emekli maaşı 2,5 çeyrek altın alıyor. Yani her emekli 5,5 çeyrek altın kaybetti, emekli maaşından.

Bir emekli, bir çeyrek altını düşürse, bütün gün onu arar. Öyle değil mi? Şimdi her emekli, bir kez değil. Her ay. Bir çeyrek altın değil 5,5 çeyrek altın kaybetti. Nerede kaybettiniz, bir seçim sandığında. Nerede arayıp bulacağız, yine bir seçim sandığında. 4 gün sonra önümüze gelen seçim sandığında bunun hesabını soracağız. Ayrıca Ramazan mübarek gündeyiz. Allah oruçlarınızı kabul etsin. Bakın, bundan sadece 6 yıl önce, 2018 yılında emekli olan birisi bin lira bayram ikramiyesi alıyordu. Bunu 2015’te Sayın Genel Başkanımız, buradan bir selam yollayalım. Kim söyledi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söyledi. Dedi ki ben 2 bayramda birer ikramiye vereceğim. Önce veremezsin dediler, sonra biz de vereceğiz dediler, sonra 3 Ramazan, 3 Kurban, 6 bayram sözleri olduğu halde hakkınızı yediler.

2018’de bir maaş değil bin lira verdiler. O beğenmediğimiz bin lira tam 24 kilo dana kıyma alıyordu. 24 kilo. Bugün Nisan’ın 2’sinde yatacak olan 3 bin liralık emekli ikramiyesi, emekli bayram ikramiyesi 6 kilo dana kıyma zor alıyor. 24 kilo nerede, 6 kilo nerede? Bayram sofranızdan, dolabınızdan, mutfağınızdan, evladınızın, torununuzun kursağından 18 kilo dana kıymayı çalmış durumdalar. Emekliler bunun hesabını sormaya hazır mıyız? Bunun hesabını hep beraber sandıkta soracağız. Esenyurt genç nüfusun yüksek olduğu ve genç işsizliğin çok yüksek olduğu bir kent.

Şimdi Esenyurt’un gençlerine sesleniyorum. Biliyorum, üzgünsünüz, küskünsünüz, 14 ve 28 Mayıs’ta bu yasakçı, baskıcı hükümeti değiştirmek istiyordunuz. Hep birlikte çok istedik ancak başaramadık. Şimdi gençler sakın enseyi karartmayın. Sakın başınızı öne eğmeyin. Sakın umudunuzu kaybetmeyin. Bütün hesapları bu. Gençler umudunu kaybederse, gençler küserse, gençler sandığa gelmezse, gücümüzü koruruz diye hesap yapıyorlar. Sizin umudunuzu bunun için kırmak istiyorlar.

Konserleri yasaklayanlara, festivalleri yasaklayanlara, gençleri barınma sorununu çözmeyenlere, özgürlük yerine gençlere baskı vaat edenlere karşı hep beraber bu ülkeyi savunacağız ve gençlerin umutlarını yeniden yükselteceğiz. Bunun için Esenyurt’taki tüm genç kardeşlerimi 31 Mart günü kendi geleceklerine, Esenyurt’a, İstanbul’a ve Türkiye’ye sahip çıkmaya çağırıyorum. Sandık başına davet ediyorum. Şu kadarını söyleyeyim. Biz Esenyurt’ta, bütün gençler baba evine davet ediyoruz. Biz CHP’yi baba evi olarak görüyoruz. Herkes doğduğunda baba evine doğar. Günü gelir kimi uzakta bir eve taşınır, ırakta oturur, kimi yakında oturur. Kimi büyüğünü arar, kimi küçüğünde razı olur. Günü gelince herkes bilir ki baba evinin çorbası kaynamaktadır, bacası tütmektedir.

Başım sıkışırsa, ihtiyaç duyarsam, orada yerim hazırdır. Partinin Genel Başkanı, bir abiniz, kardeşiniz olarak diyorum ki bu baba evinin kapıları sonuna kadar açıktır, bu baba evi size aittir. Hepimize aittir. Tapusu ne bendedir, ne Kemal Beydedir. Ne Bülent Ecevit’te vardı, ne rahmetli İsmet Paşa’da. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır. O da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Peki, bu baba evini kurarken, Gazi Paşa’nın yanında kim vardı. Vallahi herkes vardı. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i oradaydı. Alevi’si, Sünni’si oradaydı. Yan yanaydı. Omuz omuzaydı.”

“Tayyip Erdoğan merak etmesin”

Şimdi bir beka sorunundan bahsediyorlar. Bu memleket bir beka sorunu yaşadı. Yabancılar bilim ve fenle uğraşırken, hurafe ile uğraşanlar, yükselme dönemindeki Fatih Sultan Mehmet’in, 6 dil yabancı dil bilen, mühendisliğe önem veren, İstanbul fetih edilsin diye en iyi top ustalarını dünyanın öbür ucundan getiren, gemileri karadan yürüten anlayış bir yana, son dönemde 200 yıl matbaayı geri bıraktılar. Biz hurafe ile uğraşırken, yabancılar bilim ve fenle uğraştılar.

Gün oldu, en kuvvetli gemilerle geldiler, oysa biz korkudan donanmayı 33 yıl Haliç’te çürütmüştük. O gün bir beka sorunu ortaya çıktı. O beka sorunu ortaya çıktığında birileri işgal donanmasına kırmızı halı sererken, birisi yanındaki yaverine baktı. ‘Korkma çocuk, geldikleri gibi gidecekler.’ Birileri İngiliz zırhlısına binip kaçarken, bizimkisi Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıktı. Oradan Kurtuluş Savaşını başlattı. O Kurtuluş Savaşında Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si ile bu ülkeyi tek yumruk yaptı. Biz o gün Çanakkale’de, biz o gün Dumlupınar’da, Sakarya’da hep beraberdik. Tayyip Erdoğan merak etmesin.

Bir gün yeniden beka sorunu olursa, o çağırdı diye havaalanına ciplerle giden, cipten inen, altındaki pahalı ayakkabı, lüks kot pantolon, markalı sweatshirtlerle durup da Tayyip Bey gelince perdelik kumaştan yalandan kefen giyen 7 zibidi beka sorununu çözmez. O gün bir beka sorunu ortaya çıkarsa kot üstüne perdelik kumaştan kefen çekenler değil, dedesi Çanakkale’de koyun koyuna kefensiz yatanlar, Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si ile bu memleketi yine birlikte kurtarırlar.

İşte Esenyurt o birlikteliğin kentidir, işte CHP birlikteliğin adayını, Ahmet Özer’i aday gösterdi. Gel Ahmet Başkanım, dosta güven dost olmayana endişe verelim. Esenyurt’un 1 Nisan belediye başkanı, hepimizin belediye başkanı, kardeşliğimizin, birlikteliğimizin simgesi, çalışkan bilim insanı. Ahmet Özer’i sizlere emanet ediyorum. Onu seviyor musunuz, ona güveniyor musunuz, 1 Nisan günü Ahmet Özer’i Esenyurt Belediye Başkanı yapıyor musunuz? Ben de hem ona hem de size güveniyorum.

Diyorum ki Esenyurt’ta Esenyurt ittifakı, İstanbul’da İstanbul ittifakı, bütün Türkiye’de Türkiye ittifakı. Ahmet Özer kazanacak Esenyurt kazanacak. Ekrem İmamoğlu kazanacak İstanbul kazanacak. Türkiye ittifakı kazanacak Türkiye kazanacak. Türkiye ittifakı gücünü milletimizden, halkımızdan, renklerini bayrağımızdan alır. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Kimseyi ayırmadan, herkesi birlikte kucaklayarak, Esenyurt’u saygı ile selamlıyoruz. Ahmet Özer, Ekrem İmamoğlu için en kuvvetli alkışlarınızı duyayım. Hepinizi seviyorum. Ahmet Özer’i Esenyurt’a, Ekrem İmamoğlu’nu Esenyurt’a, Esenyurt’u da Allah’a emanet ediyorum.”

Paylaşın

1 Milyonu Aşkın Çocuk Eğitim Alamıyor!

MEB’in verilerine göre ilkokulda çağ nüfusu 5 milyon 247 bin 982 olmasına rağmen okullaşan çocuk sayısı 4 milyon 925 bin 73. Okulda olmayan çocuk sayısı ise 322 bin 909. Çağ nüfusu ortaokulda 5 milyon 33 bin 669, lisede 5 milyon 91 bin 669 oldu.

Buna karşın eğitimde olan sayısı ortaokulda 4 milyon 591 bin 366, lisede 4 milyon 668 bin 499 oldu. Lisede 442 bin 702, ortaokulda 442 bin 303 çocuk okula kayıtlı olması gerekirken eğitimin dışında. Üç kademenin toplamında ise 1 milyon 187 bin 914 çocuk zorunlu eğitimde olması gerekirken okullara kayıtlı değil.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) “Geçmişten günümüze sayılarla eğitim” başlığıyla ülkedeki okullaşma oranlarını övgüyle paylaştı. Bakanlığın övgüyle paylaştığı verilerde okulda olmayan öğrencilerin sayısı ise dikkat çekti. Buna göre 1 milyonu aşkın çocuk okul çağında olması gerekirken eğitim alamıyor.

Birgün’den Mustafa Kömüş‘ün aktardığı verilere göre, okullaşma oranları ilkokulda 93,8, ortaokulda 91,2, lisede ise 91,7 oldu. Kademe yükseldikçe okullaşma oranındaki düşüş dikkat çekerken diğer taraftan okulda olmayan çocuk sayısı da öne çıktı. MEB’in verilerine göre ilkokulda çağ nüfusu 5 milyon 247 bin 982 olmasına rağmen okullaşan çocuk sayısı 4 milyon 925 bin 73. Okulda olmayan çocuk sayısı ise 322 bin 909.

Çağ nüfusu ortaokulda 5 milyon 33 bin 669, lisede 5 milyon 91 bin 669 oldu. Buna karşın eğitimde olan sayısı ortaokulda 4 milyon 591 bin 366, lisede 4 milyon 668 bin 499 oldu. Lisede 442 bin 702, ortaokulda 442 bin 303 çocuk okula kayıtlı olması gerekirken eğitimin dışında. Üç kademenin toplamında ise 1 milyon 187 bin 914 çocuk zorunlu eğitimde olması gerekirken okullara kayıtlı değil. Diğer bir deyişle MEB bu kadar çocuğun ne yaptığını bilmiyor.

Tabloyu “Her yaş ve tüm kademelerde okullaşma oranlarımızı artan bir ivmeyle yükselterek evlatlarımızın müreffeh yarınlarının inşası için gayretle çalışmaya devam edeceğiz” diyerek açıklayan MEB çocukların durumuna ilişkin ise herhangi bir ifade kullanmadı.

Üstelik bu veriye mesleki eğitim merkezlerinde ve açıköğretimde okuyan öğrenciler dahil değil. Bu ikisinde ‘eğitim gören’ çocuklar da eklenince sayı içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bütün bunlara karşın devlet ise tarikatların önünü açıyor, çocuk işçiliği ile mücadelenin bütçesinden kısıyor. Sokakta çalıştırılan çocuklara ilişkin herhangi bir önlem alınmıyor.

“İstanbul’da kaçak kurslarda okuyan çocuk sayısı 10 bine yakın”

Örneğin sadece İstanbul’da başta İsmailağa Cemaati olmak üzere birçok tarikat ya da cemaatin medrese adı altında kaçak Kuran kursu bulunuyor. Bu kursların bazılarının internet sitelerinde çocukların okula gönderilmediği yazıyor. Yine Urfa adeta bir kaçak kurs cennetine dönüşmüş durumda. Sadece İstanbul’daki kaçak kurslarda okuyan çocuk sayısının 10 bine yakın olduğu tahmin ediliyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ise çocuk işçiliği sorunu her geçen gün büyürken bu alana yönelik ayırdığı bütçede kesintiye gitti. Tüm kalemlerde bütçesini artıran bakanlık 2023’te 41 milyon TL olan “Çocuk İşçiliği ile Mücadele” bütçesini bu yıl 28 milyon 678 bin TL’ye düşürdü.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı mobil ekiplerin, tarama çalışmasına göre ise 46 bin 754 çocuk sokakta çalıştırılıyor. Yine resmi verilere göre, 15-17 yaş arasında çalışan çocuk sayısı 2011’e göre tam 110 bin arttı. 620 bine ulaşan çocuk işçi sayısındaki artış oranı yüzde 20 oldu.

Paylaşın

Yerel Seçimler: İttifaklar Dağılsa Da “Kötü Ekonomi” CHP’ye Yarıyor

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere ilişkin değerlendirme yapan Avrasya Araştırma Genel Müdürü Kemal Özkiraz, “CHP ve İYİ Parti ittifakının bittiği, DEM’in aday çıkardığı halde CHP elindeki şehirleri koruyabiliyor durumda görünüyor” dedi ve ekledi:

“Hemen hemen tüm firmaların anketlerine de yansıyor. Medyada konuşulan da bu. Sahada da gerçekten görünen bir şey var, dar gelirli milliyetçi muhafazakar seçmenin sandığa gitmeme eğilimi mevcut. Seçmen aslında muhalefetten de şikayetçi. Ancak ekonomi o kadar kötü noktada ki seçim sonuçları yine CHP’nin daha fazla büyükşehir kazanma ihtimalini güçlendiriyor.”

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere kalırken, seçimlere ilişkin değerlendirmeler gelmeye devam ediyor. Avrasya Araştırma Genel Müdürü Kemal Özkiraz ve Siyaset Bilimci Pınar Uyan Semerci Gazete Duvar’dan Osman Çaklı‘ya seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Siyasetten bir kopuş var”

Kamuoyu araştırmacısı Kemal Özkiraz, bu seçimde ekonominin ‘belirleyici’ olacağını gözlediklerini söyledi. Özellikle bordrolu ve emeklilerin iktidar partisine tepkili olduğunu anlatan Özkiraz, tepkinin seçmeni nereye sevk ettiğine ilişkin şöyle konuştu:

“CHP ve İYİ Parti ittifakının bittiği, DEM’in aday çıkardığı halde CHP elindeki şehirleri koruyabiliyor durumda görünüyor. Hemen hemen tüm firmaların anketlerine de yansıyor. Medyada konuşulan da bu. Sahada da gerçekten görünen bir şey var, dar gelirli milliyetçi muhafazakar seçmenin sandığa gitmeme eğilimi mevcut. Seçmen aslında muhalefetten de şikayetçi. Ancak ekonomi o kadar kötü noktada ki seçim sonuçları yine CHP’nin daha fazla büyükşehir kazanma ihtimalini güçlendiriyor.”

Adayların kendi görev ve yetkisinde olmamasına rağmen ekonomiyle ilgili vaatlerinin olduğuna değinen Özkiraz, seçmenin ekonomik vaatlerle ilgilendiğini belirtti: “Emekliler birçok yerde belediyenin eline bakar hale geldi. Bunun dışında Mehmet Şimşek politikası denilen şey var; sıkılaştırma. Krediye erişimde zorluk, faizin artması vs. gibi nedenlerden dolayı iş dünyası ve esnaf da zor durumda. Bir kısım seçmen sandığa gitmeyecek, bir kısım seçmen iktidara tepki olarak oyunu değiştirecek ya da iktidara yakın partilere oy verecek. Siyasetten bir kopuş var. CHP’ye İYİ Parti’ye oy verecek olanlar da onun daha iyi olduğuna inanarak oy vermiyor. Bu seçim herkes için kerhen seçimi. Muhalefet için de geçerli iktidar için de.”

Özkiraz, son olarak sonucu en çok merak edilen İstanbul için kendi yaptıkları anketlerde görünen tabloyu şu ifadelerle anlattı: “İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun rahat kazanacağı görülüyor. Bizim anketimize göre İmamoğlu 47,5 civarında. AKP seçmeninin bir kısmı sandığa gitmek istemiyor. MHP seçmeni pusulada partisinin olmaması nedeniyle diğer partilere gidebilir. Bir de Yeniden Refah gerçeği var, onlar da ciddi oranda sandığı etkiliyor. CHP’de mevcut yönetimi beğenmeyenler bile Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı beğeniyor. Oy vermeme eğilimi olanlar da AKP kazanmasın diye oy vermeye gidecek.”

“Sosyal politikalar geliştirmek zorunluluk”

Siyaset Bilimci Pınar Uyan Semerci de ekonominin günlük hayata olan etkilerinin seçmeni etkileyen en temel başlıklardan biri olduğunu ifade etti. Semerci, “Oy verme davranışlarına dair çalışmalara baktığımızda da bu noktanın en başta gelen açıklamalardan biri olduğunu görüyoruz” diyerek, ekonominin kötüleştiği durumlarda iktidar partisinin oy kaybettiğini, iyi olduğu durumlarda da arttığını söyledi.

Sunulan hizmetlerin doğrudan ya da dolaylı da olsa ekonomiye etki ettiğini ve bunun da belirleyici olabileceğini sözlerine ekleyen Semerci, şöyle devam etti: “Yerelde sunulan kütüphane, kreş gibi birçok imkan tercihleri belirleyebilir. Bu noktada Türkiye’nin içinde bulunduğu kutuplaşmış siyasetin tüm bu belirttiğimiz noktaları aşan ve seçmen davranışı açısından da çoğu seçmenin aslında bir seçim yapmadan, kendi kimliği haline gelmiş parti aidiyetleri ile seçim yapacağını söylemek mümkün.

Son seçimde de olduğu gibi seçmenlerin büyük bir kısmı adaylar ve adayların politikaları, programlarından daha ziyade içinde bulunulan medya ekosisteminin de etkisi ile oy vereceği adaydan çok, oy vermeyeceği adayın, partinin net olması sebebi ile tercihinin en çok istediği adaydan çok, en fazla istemediği üzerinden belirlenmesi. Yine belirtmek gerekir ki ekonomik olarak da içinde yaşanan koşulların zorluğu herkes tarafından kabul edilse de bu ekonomik duruma kimin yol açtığı, müsebbibinin kimin olduğu yine partizan gözlüklerle bakılarak, içinde bulunulan fanuslarla çok farklı yanıtlanabilir.”

Semerci, seçim sonucunu belirleyebilecek kitlenin kararsızlar olduğuna işaret ederek, seçmen davranışının ‘kemikleştiğine’ dikkati çekti: “Bu sebeple de asıl sonucu belirleyen nokta kararsız olan seçmenlerin sandıktaki tercihi. Yine bu bağlamda sandıkta kime oy verileceği kadar, sandığa gidip gitmemek de belirleyici olacak. Özellikle bu partizan aidiyetleri çok güçlü hissetmeyenler için adayların inandırıcılıkları, seçmenlere sundukları projeler ve geleceğe dair yarattıkları umut onları sandığa götürmeye yetecek mi göreceğiz.”

Ekonomik zorlukların oluşma sebepleri, sorumlularının kim olduğu ve buna bağlı olarak da çözüm yolları düşünüldüğünde; çok sayıda seçmen için parti aidiyetlerinin önemli olduğuna değinen Semerci, yanıtların çoğunlukla partizanlıkla üretildiğini söyledi:

“Günlük yaşamımızı derinden etkileyen sosyal politika alanları ülkedeki diğer siyasi gündemlerle kıyaslandığında arka planda kalabiliyor. Ayrıca yine belirtmek gerekir ki bu bir yerel seçim, bu yerel seçimin sonucunda yoksullukla mücadele de makro politikalar açısından hareket alanı daha kısıtlı. Ancak bir açıdan da yoksullukla mücadele, yereldeki uygulamalar, günlük yaşamamızla, haklara ve hizmetlere erişimimiz açısından da çok hayati. Oysa şu an tüm dünyada içinde olduğumuz döneme ‘çoklu krizler’ dönemi, çağı deniyor. Bu çoklu, üst üste binen krizler döneminde sahada gördüğümüz birçok acil ihtiyacı sürdürülebilir biçimde çözebilmek için sosyal politikalar geliştirmek zorunluluk.”

Böylesi bir dönemde kapsayıcı belediyeciliğin önemli olduğuna vurgu yapan Siyaset Bilimci Semerci, “Kapsayıcılık çok hayati, kadınlar başta olmak üzere katılımı arttıracak, farklı ihtiyaçları görünür kılacak ‘kapsayıcı bir belediyecilik’. Bu seçim döneminde yoksullukla mücadeleye dair politikalar belli ölçüde ifade buldu ama açıkçası seçmenlere verilen vaatlerin yarışmasından çok daha temel, kapsayıcı bir bakış açısı ile ele alınması seçmenlerin davranışları da farklılaştırabilir” diye konuştu.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Yaşlı Nüfusun Yüzde 21,7’si Yoksul

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2019 yılında Türkiye geneli için yüzde 21,3 iken 2023 yılında yüzde 21,7 oldu.

Haber Merkezi / Bu oran, yaşlı nüfus için 2019 yılında yüzde 14,2 iken 2023 yılında yüzde 21,7 oldu. Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde yoksulluk oranı 2019 yılında yüzde 12,1 iken 2023 yılında yüzde 20,7 oldu. Yaşlı kadınlarda yoksulluk oranı ise 2019 yılında yüzde 15,9 iken 2023 yılında yüzde 22,4 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstatistiklerle Yaşlılar 2023 verilerini açıkladı. Buna göre; Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2018 yılında 7 milyon 186 bin 204 kişi iken son beş yılda yüzde 21,4 artarak 2023 yılında 8 milyon 722 bin 806 kişi oldu.

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2018 yılında yüzde 8,8 iken, 2023 yılında yüzde 10,2’ye yükseldi. Yaşlı nüfusun 2023 yılında yüzde 44,5’ini erkek nüfus, yüzde 55,5’ini kadın nüfus oluşturdu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında yüzde 25,6 olacağı öngörüldü.

Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2018 yılında yaşlı nüfusun yüzde 62,2’sinin 65-74 yaş grubunda, yüzde 28,6’sının 75-84 yaş grubunda ve yüzde 9,2’sinin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2023 yılında yüzde 64,0’ının 65-74 yaş grubunda, yüzde 28,1’inin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 7,9’unun 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü. Yaşlı nüfusun yüzde 0,1’ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı, 2023 yılında 6 bin 609 oldu.

Türkiye nüfusunun yaş yapısı değişti

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10,0’ı geçmesi nüfusun yaşlanmasının bir göstergesidir. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış gösterdi.

Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan “demografik dönüşüm” sürecinde olan Türkiye’de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ile birlikte sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi. Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazladır.

Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2018 yılında 32,0 iken 2023 yılında 34,0 oldu. Ortanca yaş 2023 yılında erkeklerde 33,2, kadınlarda 34,7 olarak gerçekleşti.

Nüfus projeksiyonlarına göre, 2030 yılında 35,6, 2040 yılında 38,5, 2060 yılında 42,3 ve 2080 yılında 45,0 olacağı öngörüldü.

Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2018 yılında yüzde 12,9 iken bu oran 2023 yılında yüzde 15,0’a yükseldi. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,6, 2040 yılında yüzde 25,3, 2060 yılında yüzde 37,5 ve 2080 yılında yüzde 43,6 olacağı öngörüldü.

Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre 2023 yılı için dünya nüfusunun 8 milyar 45 milyon 311 bin 448 kişi, yaşlı nüfusun ise 807 milyon 790 bin 294 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 10,0’ını yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 30,1 ile Japonya, yüzde 24,5 ile İtalya ve yüzde 23,6 ile Finlandiya oldu. Türkiye, 184 ülke arasında 67. sırada yer aldı.

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2023 yılında yüzde 20,0 ile Sinop oldu. Bu ili yüzde 19,5 ile Kastamonu, yüzde 18,3 ile Giresun izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,5 ile Şırnak oldu. Bu ili yüzde 4,0 ile Hakkari, yüzde 4,2 ile Şanlıurfa izledi. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10,0 ve üzerinde olduğu il sayısı 2023 yılında 54 oldu.

Hayat Tabloları, 2020-2022 sonuçlarına göre, doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 77,5 yıl, erkekler için 74,8 yıl ve kadınlar için 80,3 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,5 yıl oldu.

Türkiye’de 65 yaşına ulaşan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 17,1 yıl oldu. Erkekler için bu sürenin 15,3 yıl, kadınlar için 18,8 yıl olduğu gözlendi. Diğer bir ifade ile 65 yaşına ulaşan kadınların erkeklerden ortalama 3,5 yıl daha fazla yaşayacağı tahmin edildi. Beklenen yaşam süresi 75 yaşında 10,3 yıl iken 85 yaşında 5,5 yıl oldu.

Türkiye’de 2023 yılında toplam 26 milyon 309 bin 332 haneden 6 milyon 458 bin 465’inde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 24,5’inde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.

En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 458 bin 465 hanenin 1 milyon 669 bin 270’ini tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,4’ünü yaşlı kadınlar, yüzde 25,6’sını ise yaşlı erkekler oluşturdu.

En az bir yaşlı fert bulunan haneler içinde tek kişilik yaşlı hanehalkı oranının en yüksek olduğu il, 2023 yılında yüzde 34,4 ile Balıkesir oldu. Bu ili yüzde 34,3 ile Burdur, yüzde 34,0 ile Çanakkale izledi. Bu oranın en düşük olduğu il ise yüzde 7,8 ile Hakkari oldu. Bu ili yüzde 13,5 ile Batman, yüzde 14,9 ile Van izledi.

Okuma yazma bilen yaşlı nüfus oranı 2022 yılında yüzde 86,5

Yaşlı nüfus içinde okuma yazma bilenlerin oranı 2018 yılında yüzde 81,7 iken 2022 yılında yüzde 86,5 oldu. Okuma yazma bilmeyen yaşlı nüfus oranı 2018 yılında yüzde 18,3 iken 2022 yılında yüzde 13,5 oldu. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranının, 2022 yılında yaşlı erkeklerin oranından 5,7 kat fazla olduğu görüldü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı yüzde 21,2 iken yaşlı erkeklerin oranı yüzde 3,7 oldu.

Yaşlı nüfus eğitim durumuna göre incelendiğinde, 2018 yılında yaşlı nüfusun yüzde 45,0’ı ilkokul mezunu, yüzde 6,5’i ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu, yüzde 6,8’i lise veya dengi okul mezunu, yüzde 6,6’sı yükseköğretim mezunu iken 2022 yılında ilkokul mezunu olanların oranı yüzde 46,6, ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu olanların oranı yüzde 9,1, lise veya dengi okul mezunu olanların oranı yüzde 9,1, yükseköğretim mezunu olanların oranı ise yüzde 8,3 oldu.

Yaşlı nüfusun eğitim durumu cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Bitirilen tüm eğitim düzeylerinde yaşlı erkek nüfus oranının yaşlı kadın nüfus oranından daha yüksek olduğu görüldü.

Yetişkin eğitimi araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında yaygın eğitim faaliyetlerine katılan yaşlı nüfusun yüzde 28,9’u sanat ve beşeri bilimler, yüzde 28,6’sı sağlık ve refah, yüzde 12,4’ü mühendislik, imalat ve inşaat alanlarında yaygın eğitim faaliyetlerine katıldı.

Yetişkin eğitimi araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında yaygın eğitim faaliyetlerine katılan yaşlı nüfusun yüzde 86,3’ü ilgisini çeken bir konuda bilgi sahibi olmak için, yüzde 33,2’si işini daha iyi yapmak için, yüzde 24,2’si yeni insanlarla tanışmak/eğlence için yaygın eğitim faaliyetlerine katıldı.

Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Yaşlı erkek nüfusun 2023 yılında yüzde 1,4’ünün hiç evlenmemiş, yüzde 83,7’sinin resmi nikahla evli, yüzde 3,9’unun boşanmış, yüzde 11,1’inin eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun yüzde 2,8’inin hiç evlenmemiş, yüzde 46,4’ünün resmi nikahla evli, yüzde 4,4’ünün boşanmış, yüzde 46,4’ünün ise eşi ölmüş olduğu görüldü.

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2019 yılında Türkiye geneli için yüzde 21,3 iken 2023 yılında yüzde 21,7 oldu. Bu oran, yaşlı nüfus için 2019 yılında yüzde 14,2 iken 2023 yılında yüzde 21,7 oldu.

Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde yoksulluk oranı 2019 yılında yüzde 12,1 iken 2023 yılında yüzde 20,7 oldu. Yaşlı kadınlarda yoksulluk oranı ise 2019 yılında yüzde 15,9 iken 2023 yılında yüzde 22,4 oldu.

Yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı 2023 yılında yüzde 12,2

İşgücü istatistiklerine göre, işgücüne katılma oranı 2019 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için yüzde 53,0 iken 2023 yılında yüzde 53,3 oldu. Bu oran yaşlı nüfus için 2019 yılında yüzde 12,0 iken 2023 yılında yüzde 12,2 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oran yaşlı erkek nüfusta 2023 yılında yüzde 20,0 iken yaşlı kadın nüfusta yüzde 6,1 oldu. Yaşlı nüfustaki işsizlik oranının 2019 yılında yüzde 3,1 iken 2023 yılında yüzde 2,7 olduğu görüldü.

İşgücü istatistiklerine göre, istihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2023 yılında yaşlı nüfusun yüzde 57,7’sinin tarım, yüzde 32,1’inin hizmetler, yüzde 7,3’ünün sanayi, yüzde 2,8’inin ise inşaat sektöründe yer aldığı görüldü.

Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde, 2012 yılında 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusta obezite oranı yüzde 25,0 iken bu oran 2022 yılında yüzde 28,4 oldu. Yaşlı nüfusun obezite oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2012 yılında yüzde 16,2 iken bu oran 2022 yılında yüzde 18,3, yaşlı kadınlarda 2012 yılında yüzde 33,1 iken 2022 yılında yüzde 36,4 oldu.

Diğer taraftan, 2012 yılında yaşlı nüfusta normal kilolu olanların oranı yüzde 34,9 iken bu oran 2022 yılında yüzde 28,8 oldu. Normal kilolu yaşlı nüfus oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2012 yılında yüzde 39,6 iken bu oran 2022 yılında yüzde 35,8, yaşlı kadınlarda 2012 yılında yüzde 30,5 iken 2022 yılında yüzde 23,3 oldu.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, 2022 yılında ölen yaşlıların yüzde 39,1’i dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetti. Bu hastalığı ikinci sırada yüzde 15,5 ile solunum sistemi hastalıkları, üçüncü sırada yüzde 12,7 ile iyi huylu ve kötü huylu tümörler takip etti.

Ölüm nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arası en büyük farkın iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde olduğu görüldü. İyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı yüzde 16,3 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 9,0 oldu.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, Alzheimer hastalığından hayatını kaybeden yaşlıların sayısı, 2018 yılında 13 bin 859 iken 2022 yılında 11 bin 880 oldu. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2018 yılında yüzde 4,6 iken bu oran 2022 yılında yüzde 3,2 oldu.

Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı cinsiyete göre incelendiğinde, 2022 yılında Alzheimer hastalığından ölen yaşlı erkeklerin oranı yüzde 2,3 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 4,1 oldu.

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2018 yılında yüzde 17,0 iken bu oran 2023 yılında yüzde 40,7’ye yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2023 yılında yüzde 49,8 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 32,7 oldu.

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Erdoğan’ın Enflasyon Açıklamasına Yanıt: Trajikomik Bir Durum

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyon açıklamalarına ilişkin yaptığı açıklamada, “Trajikomik bir durum. Yakında sebep sonuç meselesi üzerinden suçluyu enflasyon ilan ederse şaşırmam. Bütün olanların sorumlusu enflasyon diyip enflasyonu kendisine bir rakip kabul edebilir, onunla kavga etmeye başlayıp bunu birilerine yutturmaya çalışabilir” dedi.

İktidarın başarısız ekonomi yönetimine vurgu yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bunun sebebi en az 8 yıldır çok kötü yönetilen ekonomi biçimi” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin başkan adayı Ekrem İmamoğlu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Gazete Pencere’nin aktardığına göre; Cumhur İttifakı’nın İstanbul adayı Murat Kurum’un kendisi için kullandığı “Bakanlıkların kapısından içeri bile giremezsin öyle bir liyakat yok. Seni ancak bakanlıkların içinden köfteci olarak alırlar” sözleri sorulan İmamoğlu, “Belli ki esnafla, esnaf olmakla sorunu var. 31 Mart’tan sonra her yediği köftede İstanbul seçimini hatırlayacak” diye konuştu.

Bakanların sahada AKP adayları için seçim çalışması yürütmesine tepki gösteren İmamoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk kez böyle bir zafiyet içinde. Umarım kendilerine çeki düzen verip görevlerinin başına gelirler. Umuyorum bir an önce akılları başlarına gelir. Bunun için seçimlerde büyük bir fark lazım” diye konuştu.

Kabine’nin ilk defa işlerini bu kadar boşlamış bir duruma evrildiğini belirten İmamoğlu, Dışişleri Bakanı’na, İçişleri Bakanı’na bakıyorum… Bir kere her şeyden önce sandık güvenliği İçişleri Bakanı’na ait. Sen seçim propagandası yaparsan bu devlet sana nasıl güvenecek?” diye sordu.

Bakanları, milletin aklıyla dalga geçmekle eleştiren İmamoğlu, “Her makamın ağırlığı var. Bakan olmanın da ağırlı var. Bu ağırlığı taşıyabilmelerini diliyorum. Çok yanlış yapıyorlar” dedi. “Seçim yasağı var hala propaganda yapıyorlar” diyen İmamoğlu, “Gerçek bir ders verilmeli” ifadesini kullandı.

Murat Kurum’un “Muhalefet ülke gündemini yerel seçime taşıyor” sözleri de sorulan İmamoğlu, şunları söyledi: “Ülke gündemi ne? Yoksulluk, enflasyon, işsizlik… Bunları anlamayan bir akıl İstanbul’a belediye başkanlığı yapamaz.”

Seçim güvenliğine yönelik sorulara yanıt veren İmamoğlu, “İnsanlarımız uzun zamandır tedirgin, kaygılı. O bakımdan sandıkta görev alma meselesini en üst seviyeye taşımama sebebimiz bu zaten. Çünkü büyük bir sorun var. Buna fırsat veren iktidar ama biz 2019’da bunu İstanbul’da başardık. Görevlilerimiz son derece donanımlı” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, sandıkta görev almak isteyenlerin İstanbul Gönüllüleri’ne başvurabileceğini de yineledi.

Erdoğan’a enflasyon yanıtı

Erdoğan’ın enflasyon açıklamalarını da değerlendiren İmamoğlu, “Trajikomik bir durum. Yakında sebep sonuç meselesi üzerinden suçluyu enflasyon ilan ederse şaşırmam. Bütün olanların sorumlusu enflasyon diyip enflasyonu kendisine bir rakip kabul edebilir, onunla kavga etmeye başlayıp bunu birilerine yutturmaya çalışabilir” dedi.

İktidarın başarısız ekonomi yönetimine vurgu yapan İmamoğlu, “Bunun sebebi en az 8 yıldır çok kötü yönetilen ekonomi biçimi” ifadesini kullandı.

İmamoğlu, AKP adayı Murat Kurum’un “Sen o bakanlıkların kapısından geçemezsin. Seni bakanlığa alsalar alsalar bakanlığın kantinine köfteci olarak alırlar” sözlerine yanıt verdi. İmamoğlu, “Sayın Kurum’un köfteciyle ilgili sorunu var. Ben ona bakan olamazsın demedim, köfteci olamazsın dedim. Bu söylemlerine bakılırsa esnaf olamaz. Esnaflığın ne anlama geldiğini bilmeyen bir insan, yüzde 30’a yakını esnaf olan İstanbul’a nasıl hizmet edecek? Köfte ile köfteciyle, esnaflıkla sorunu var. Ama bu seçim, 31 Mart’ta esnafın, köftecilerin zaferi olacak. Çok kötü bir sınav verdi ama umarım ona hayat dersi verir bu seçimin sonucu” dedi.

Paylaşın