Somon, Mantar Ve Ispanaklı Makarna, Malzemeleri, Hazırlanışı

Bir yemek aynı anda hem doyurucu hem de hafif olabilir mi? Tabi ki olabilir. Somon, mantar ve ıspanaklı makarna, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir.

Haber Merkezi / Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! Ortalama 30 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

  • 200 gram makarna
  • 200 gram ıspanak
  • 100 gram konserve bezelye
  • 200 gram mantar
  • 450 gram somon fileto
  • 240 mililitre az yağlı krema
  • Tuz ve karabiber
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı

Hazırlanışı;

  • Tüm malzemelerinizi hazırlayın, başlayalım,
  • Makarnayı paket talimatlarına göre haşlayın,
  • Somon küp küp kesin ve kızgın yağda 2-3 dakika kızartın, tat vermek için tuz ve karabiber ekleyin,
  • Mantarları yıkayıp dilimleyin, 1-2 dakika yağda kızartın,
  • Ardından bezelye ve ıspanağı tavaya ekleyin,
  • Malzemeler yumuşayana kadar ara sıra karıştırarak 4 dakika birlikte soteleyin,
  • Ardından kremayı dökün, karıştırın, 1,5 dakika kaynatın,
  • Ardından, tavaya makarna ekleyin, karıştırın,
  • Ardından somonu ekleyin, tekrar karıştırın,
  • Taze yeşilliklerle servis yapın,
  • Afiyet olsun…
Paylaşın

Fırında Kiraz Domatesli Baharatlı Somon, Malzemeleri, Hazırlanışı

Somon asil ve lezzetli bir balık türüdür. Bu balığın tadını mükemmel bir şekilde ortaya çıkaracak bu tarifi yapmanızı kesinlikle öneriyorum. Fırında kiraz domatesli baharatlı somon, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir.

Haber Merkezi / Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! Ortalama 60 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

  • 1 adet somon bifteği
  • 2 yemek kaşığı soya sosu
  • 100 gram kiraz domates
  • 100 gram pırasa
  • 1 çay kaşığı kapari
  • 1 yemek kaşığı limon suyu
  • 1 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 3 diş sarımsak
  • 1/4 çay kaşığı mercanköşk
  • 1 tutam biber
  • Tuz

Hazırlanışı;

  • Tüm malzemelerinizi hazırlayın, başlayalım,
  • Somon bifteği bir fırın tepsisine yerleştirin,
  • Marine için soya sosu, limon suyu, biber ve sarımsağı karıştırın,
  • Karışımı bifteğin üzerine dökün ve en az 15 dakika bekletin,
  • Pırasa ve kiraz domatesleri kesin, bir tavada kızartın,
  • Bifteğin üzerine soğanlı domatesleri koyun, kaparileri ekleyin,
  • Mercanköşk ve tuz serpin,
  • Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 40 dakika pişirin,
  • Taze yeşilliklerle servis yapın,
  • Afiyet olsun…
Paylaşın

Bell Felci Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Bell felci, yüzdeki kasların geçici olarak güçsüzleşmesine neden olan bir durumdur. Yüz kaslarınızı kontrol eden sinir iltihaplandığında, şiştiğinde veya sıkıştığında ortaya çıkabilir. Bu durum, yüzünüzün bir tarafının sarkmasına veya sertleşmesine neden olur. 

Haber Merkezi / Etkilenen tarafta gülümsemekte veya gözünüzü kapatmakta zorluk çekebilirsiniz. Çoğu durumda, Bell felci geçicidir ve semptomlar genellikle birkaç hafta veya ay içinde kaybolur.

Bell felci her yaşta ortaya çıkabilmesine rağmen, bu durum 16 ila 60 yaş arasındaki kişilerde daha yaygındır. Bell felci adını, durumu ilk tanımlayan İskoç anatomist Charles Bell’den almıştır.

Bell felcine ne sebep olur?

Bell’in felci, yedinci kafa siniri şiştiğinde veya sıkıştığında ortaya çıkar ve bu da yüz zayıflığı veya felce neden olur . Bu sinir hasarının kesin nedeni bilinmemekle birlikte birçok araştırmacı büyük olasılıkla viral bir enfeksiyon tarafından tetiklendiğine inanıyor.

Bell felcinin gelişimiyle bağlantılı olan virüsler ve bakteriler;

  • Uçuklara ve genital uçuklara neden olan herpes simpleks
  • Bağışıklık sistemine zarar veren HIV
  • Organ iltihabına neden olan sarkoidoz
  • Su çiçeği ve zona hastalığına neden olan herpes zoster virüsü
  • Mononükleozise neden olan Epstein-Barr virüsü
  • Enfekte kenelerin neden olduğu bakteriyel bir enfeksiyon olan Lyme hastalığı

Bell felcinin belirtileri nelerdir?

Bell’in felcinin semptomları, hafif kas zayıflığından tam felce kadar değişebilir. Fasiyal sinir ne kadar fazla iltihaplanma ve baskıya maruz kalırsa felç o kadar şiddetli olur. Sinirin iyileşmesi ve işlevini yeniden kazanması o kadar uzun sürer.

Bell felcinin belirtileri, aşağıdaki belirtilerden 1 ila 2 hafta sonra gelişebilir:

  • Soğuk
  • Kulak enfeksiyonu
  • Göz enfeksiyonu

Belirtiler genellikle aniden ortaya çıkar ve sabah uyandığınızda veya bir şeyler yemeye veya içmeye çalıştığınızda bunları fark edebilirsiniz.

Bell felci, yüzün bir tarafında sarkık bir görünüm ve etkilenen tarafta gözünüzü açamama veya kapatamama ile kendini gösterir. Nadir durumlarda, Bell felci yüzünüzün her iki tarafını da etkileyebilir.

Bell felcinin diğer belirti ve semptomları;

  • Yüz zayıflığı
  • Sarkık ağız
  • Gülümseme veya kaşlarını çatma gibi yüz ifadeleri yapamama
  • Bazı kelimeleri telaffuz etmede zorluk
  • Kuru göz ve ağız
  • Değişmiş tat duyusu
  • Salya akma
  • Sese duyarlılık
  • Yeme ve içme zorluğu
  • Yüzdeki kas seğirmeleri
  • İlgili taraftaki gözün tahrişi
  • Baş ağrısı

Bell felci için risk faktörleri nelerdir?

  • Hamilelik
  • Şeker hastası olmak
  • Akciğer enfeksiyonu olmak
  • Kalıtsal

Bell felci nasıl teşhis edilir?

Doktorunuz önce yüz kaslarınızdaki zayıflığın derecesini belirlemek için fiziki muayene yapacaktır. Ayrıca, belirtileriniz hakkında size sorular soracaktır. Doktorunuz Bell felci teşhisi koymak için çeşitli testler yapabilir.

Bell felci nasıl tedavi edilir?

Çoğu durumda, Bell felci tedavi olmaksızın düzelir. Bununla birlikte, yüzünüzdeki kasların normal güçlerini geri kazanması birkaç hafta veya ay sürebilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Aşırı Geğirme Nedir? Nedenleri

Geğirme fizyolojik bir süreç olmasına rağmen, genellikle mide, duodenum, safra kesesi ve yemek borusunu içeren durumlar olmak üzere çeşitli koşullar geğirmeye veya geğirmeye neden olabilir.

Haber Merkezi / Ayrıca, yenen yemeğin türü ve yeme yöntemi gibi yaşam tarzı ve diyet faktörlerinden de kaynaklanabilir.

Geğirmenin insan davranışının normal bir parçası olduğunu ve yemek yerken yutulan veya sindirim sürecinde üretilen fazla gazın mideyi boşaltmak için gerekli olduğunu belirtmek önemlidir. Bununla birlikte, aşırı geğirme, sürekli olarak ortaya çıkarsa ve karın ağrısı gibi diğer semptomlarla eşleşirse sorunlu hale gelebilir.

Fizyolojik nedenler

Yaşam tarzı ve diyet faktörleri bazı aşırı geğirme vakalarına katkıda bulunabilir. Belirli yiyecek ve içecek türleri geğirmeyi tetikleyebilir.

Aşırı geğirme vakalarının çoğunun hava yutma veya belirli yiyecek ve içeceklerle ilişkili olduğuna yaygın olarak inanılmaktadır. Bununla birlikte, çoğu aşırı geğirme vakası aslında gastrointestinal sistem hastalıklarıyla ilgili olduğundan bu inanış doğru değildir.

Mide fıtığı

Mide fıtığı, midenin bir kısmının yemek borusu boşluğundan göğüs boşluğuna uzanmasını içeren bir durumdur. Bu, yiyeceklerin mideye geçişini değiştirir ve mide asidinin yemek borusuna geri akışını önleyen mekanizmaları bozar. Bu durumda geğirme periyotları midenin değişen pozisyonuna göre azalıp çoğalma eğilimindedir.

İnce bağırsakta bakteri üremesi

İnce bağırsakta aşırı bakteri üremesi (SIBO) genellikle duodenumu etkiler ve bu da gaz üretimine ve geğirmeye neden olabilir.

Mide enfeksiyonları

Helicobacter pylori ( H. pylori ) gibi midenin bakteriyel enfeksiyonları, gaz üretimine ve bu gazın mideden salınmasına neden olabilir. Bununla birlikte, bakteriyel enfeksiyon ayrıca midenin asitliğinde bir artışa yol açar, bu da gaz birikmesine ve dolayısıyla geğirmeye katkıda bulunabilir.

Gıda intoleransı

Bazı yiyeceklerin hazımsızlığı veya intoleransı da aşırı geğirmeye katkıda bulunabilir. Bunun nedeni, besinlerin, yan ürün olarak gaz üreten bakteriler tarafından tüketilmek üzere bağırsakta kalmasıdır. 

Pankreasın yetersizliği

Pankreas, gastrointestinal kanalda gıdaların kimyasal olarak parçalanması için gerekli olan sindirim enzimlerinin üretimi için önemli bir organdır. 

Safra kanalı taşları, pankreatit veya pankreas kanseri nedeniyle pankreasın yetersizliği, gıdaları yeterince sindirememeye, gıda intoleranslarına ve malabsorpsiyona yol açabilir. Besinlerin bakteri tarafından tüketilmesi sonucunda aşırı geğirme meydana gelebilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Avrupa’da Resesyon Kapıda; Türkiye Nasıl Etkilenecek?

Avrupa’da enerji krizi büyürken resesyon endişeleri artıyor. Rusya’nın cuma günü onarım yapma gereğini öne sürerek Kuzey Akım 1 boru hattı üzerinden Avrupa’ya gaz sevkiyatını durdurduğunu açıklaması krizi daha da tırmandırdı.

Ukrayna’yı işgal ettiğinden beri Bulgaristan, Danimarka, Finlandiya, Hollanda ve Polonya’ya gaz arzını tamamen kesen ve diğer boru hatlarından gaz akışını azaltan Rusya’nın son adımı, Avrupa’nın enerji kaynaklarının güvenilirliği konusundaki tedirginliği daha da artırdı.

Kuzey Akım 1 boru hattının kapatılması, Rus doğal gaz sevkiyatını daha da azaltacak ve bu kış arz ve talebi dengelemeyi daha da zorlaştıracak. Bölge, gaz kıtlığı ve ciddi bir ekonomik durgunluğa bir adım daha yakın.

Avrupa’da üretim yavaşlayacak

Enerji kriziyle ilgili gelişmeleri DW Türkçe’ye değerlendiren Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, “Bunun tabii Avrupa’da hem tüketici bakımından enerji faturalarında hane halklarını etkileyen hem de üretimde kullanılan enerji girdisinin maliyeti ve yokluğu bakımından sanayi kesimini, reel kesimi etkileyen sonuçları olacak. Yani bir üretim yavaşlaması söz konusu olacak” diyor.

Rus gazı geçen yıl Avrupa Birliği’nin (AB) yakıt ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını karşılamıştı.

Avrupa’da üretimin yoğun şekilde boru hatlarıyla gelen doğal gaza bağımlı olduğuna işaret eden Erkan, bu nedenle enerji girdisi eksikliğinin üretimin her aşamasını etkileyeceğini vurguluyor.

Kriz enflasyonu tetikliyor

Enerji krizi Avrupa’da enflasyonu da tetikliyor. Avrupa İstatistik Ofisi’ne (Eurostat) göre Euro Bölgesi’nde, Temmuz’da yıllık enflasyon enerji fiyatlarındaki yükselişin etkisiyle yüzde 8,9’a çıkarak rekor seviyeyi gördü. AB’de de Haziran ayında yüzde 9,6 olan yıllık enflasyon, Temmuz’da yüzde 9,8 oldu.

Kısa vadede Avrupa açısından resesyon tehlikesinin hiç olmadığı kadar var olduğunu vurgulayan Erkan, “Enflasyon zaten hiç iyi bir konumda değil ve son yılların en yüksek seviyelerinden de yukarıya doğru gidebilecek görünüyor. Bu ortamda, Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyonla başa çıkabilmek için faiz artırımına gitmesi de ek yavaşlama unsuru olarak gündemde” diyor.

Peki bu durum Türkiye’yi nasıl etkileyecek?

Türkiye’nin ihracatında ilk sırada

Avrupa Birliği, Türkiye’nin toplam ihracatında ilk sırada yer alıyor. Bölge, 2021’de 93 milyar dolar ile Türkiye ihracatından yüzde 41,3 oranında pay aldı.

Ticaret Bakanlığı’na göre Ağustos ayında Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 51 artışla 7 milyar 772 milyon dolar oldu. Bu rakam toplam ihracatın yüzde 41,1’ini oluşturdu.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan Sagam Strateji Danışmanlık Kurucusu Murat Sağman, Avrupa’daki talep yavaşlamasının Türkiye için kötü haber olduğunu vurguluyor. Sağman’a göre tekstil ve otomotiv başta olmak üzere Türkiye’nin ihracat yaptığı önemli sektörler resesyondan olumsuz etkilenecek.

Enver Erkan ise “Resesyondan en çok etkilenmesi beklenen Avrupa, Türkiye’nin ihracatında da aslan payına sahip olan bölge. Dolayısıyla biz duruma şu an Euro Bölgesi’ndeki yok olmakta olan talepten başlamak durumundayız” diyor ve ekliyor:

“Talep olmadığı zaman zaten sizin ihracatçınızın da hareket alanı kısıtlandığından dolayı kur seviyelerinden, faiz seviyelerinden tamamen bağımsız olarak talep yokluğundan bir ihracat potansiyeli kısıtlaması yaşanır.”

Euronun değer kaybı da olumsuz

İhracatını euro, bu ihracat için gerekli olan ithalatı ise dolar üzerinden yapan Türkiye, talep daralmasının yanı sıra euro/dolar paritesindeki düşüşten de etkilenecek.

Avrupa’ya yapılan ihracatın Türkiye’nin toplam ihracatının neredeyse yarısını oluşturduğunu dile getiren Murat Sağman, buradan elde edilen gelirin euro bazlı olduğunu belirtiyor. Ancak bu ihracatı yapmak için gerekli olan üretimin yüzde 70 oranında hammadde ithalatıyla karşılandığını belirten Sağman, bu ithalatın da dolar üzerinden olduğunu ifade ediyor. Sağman, bu nedenle Türkiye ihracatının hem hacim olarak hem de kârlılık bakımından Avrupa’daki resesyondan etkileneceğini, hatta bu etkilerin görülmeye başladığını vurguluyor.

Erkan: İhracat daha düşük performans gösterecek

Değerini kaybeden TL’ye ve düşük tutulan faizlere rağmen Türkiye’nin yüksek maliyetler nedeniyle fiyat indiremez duruma geldiğini ve rekabet avantajını da yitirdiğini vurgulayan Enver Erkan da ihracatın zaten yavaşladığına dikkat çekiyor.

Avrupa’nın yeni bir ekonomik faza girdiği düşünülürse euro/dolar paritesindeki değer kaybının süreceğini bunun da Türkiye ihracatının aleyhine olacağını vurgulayan Erkan, “İhracat daha düşük performans gösterecek, zaten düşük performans gösteriyordu. Yüzde 10-15’ler bandında ihracat artıyordu ama yavaş artıyordu, ithalat yüzde 40’larda artıyor” diyor. Erkan, “Bu durum tabii Türkiye açısından dış ticaret açığı, cari açık, bunların daha fazla genişlemesi demek ve daha fazla tabii ki döviz finansman ihtiyacı demek” diye konuşuyor.

Euro/dolar paritesi Ağustos ayı içerisinde 1’in altına kadar geriledi. Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne göre paritede yaşanan düşüşün ihracata etkisi bu ay negatif yönlü 1,4 milyar dolar oldu. Bu etki, yılın sekiz ayında ise 8 milyar doları aştı.

Düşen talep büyümeyi etkileyecek

Avrupa’daki gelişmelerin ihracat üzerinden Türkiye’de büyümeyi de olumsuz etkilemesi bekleniyor.

Türkiye yılın ikinci çeyreğinde yüzde 7,6 büyürken, ihracat büyümeye 3,87 puan katkı sağlamıştı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne göre ise yılın sekiz ayında Avrupa Birliği ülkelerine 12,6 milyar dolarlık otomotiv, 9,3 milyar dolarlık kimyevi maddeler ve mamulleri, 8,8 milyar dolarlık hazır giyim ve konfeksiyon, 5,5 milyar dolarlık demir ve demir dışı metaller, 5,4 milyar dolarlık çelik, 4,3 milyar dolar elektrik ve elektronik, 2,9 milyar dolarlık tekstil ve hammaddeleri, 2,2 milyar dolarlık makine ve aksamları ihracatı yapıldı.

Yılın sekiz ayında en fazla ihracat 12,6 milyar dolarla Almanya’ya gerçekleşti.

Sagam Strateji Danışmanlık Kurucusu Murat Sağman, Avrupa’daki resesyondan dolayı üçüncü çeyrekte büyümenin yüzde 3-4’e gerileyeceğini öngörürken dördünce çeyrekte ise daha fazla risk olduğunu belirtiyor.

Türkiye’nin yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,5, ikinci çeyrekte ise yüzde 7,6 büyüdüğünü hatırlatan Sağman, son çeyrekte sıfır büyüme olsa dahi Türkiye’nin yıl sonunda 4-5’lik büyümeyi yakalayabileceğine işaret ediyor.

“Amerika-Çin gerilimi fırsat yaratabilir”

Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği (ATİAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Müfit Tarhan ise Almanya ile Türkiye’nin sıkı ticari iş birlikleri olduğuna dikkat çekiyor.

İki ülke arasında özellikle gıda, tekstil, otomotiv, yapı kimyasalları konularında çok yakın iş birlikleri olduğunu ifade eden Tarhan, “Hatta bunların içerisinde sadece Almanya’ya yönelik üretim yapan Türk şirketleri mevcut. Bunlar tabii bu resesyondan kaçınılmaz bir şekilde etkilenecekler” diye devam ediyor.

Ancak Tarhan’a göre Türkiye’nin bir şansı daha var. Tarhan, “Amerika ile Çin arasındaki siyasi-ekonomik gerilim Türkiye’ye yeni bir şans yaratabilir. Yakınlığı, lojistik konumu itibariyle. Buradan belki o krizi bizim bir fırsata çevirme şansımız olabilir diye düşünüyorum” yorumunda bulunuyor.

Paylaşın

Becker Nevüs Sendromu Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Becker nevüs, büyük kahverengi bir yama ile karakterize geç başlangıçlı bir epidermal nevüs veya doğum lekesidir ve çoğunlukla erkeklerde görülür. Becker melanozu veya Becker pigmenter hamartomu olarak da anılır.

Haber Merkezi / Becker nevüs, epidermisin (cildin üst katmanları), pigment hücrelerinin ( melanositler ) ve saç foliküllerinin aşırı büyümesidir. Çocukluk veya ergenlik döneminde, genellikle omuzlarda veya üst gövdede gelişir, ancak bazen başka yerlerde de gelişebilir.

Becker nevüsüne ne sebep olur?

Kesin etiyolojisi bilinmemekle birlikte, şu anda tanımlanamayan bir gen defektinin neden olabileceği düşünülmektedir. Gelişimi, dolaşımdaki androjenler (testosteron gibi) tarafından tetiklenebilir, bu da neden ergenlik döneminde erkeklerde ortaya çıktığını açıklayabilir.

Becker melanozunun kalıtsal olduğu bilinmemektedir. Ancak birden fazla aile üyesinin etkilendiğine dair bazı araştırmalar bulunmakta.

Becker nevüsün klinik özellikleri nelerdir?

  • Büyük, tek taraflı , iyi tanımlanmış kahverengi bir yama
  • Genellikle omuzda veya üst gövdede
  • Bazen üst sırt veya göğsün yarısından fazlası
  • Cilt biraz kalınlaşmış görünebilir
  • Ergenlikten sonra, genellikle daha koyu ve oldukça tüylü hale gelir ( hipertrikoz )
  • Naevusta bazen akne gelişebilir .

Nadiren, diğer doğum lekeleri gibi, aynı embriyonik hücre tipinden, ektodermden türetilen altta yatan dokularda bir miktar anormallik olabilir. Bu, bir tür epidermal nevüs sendromu olan Becker nevüs sendromu olarak bilinir. Bu anormallikler şunları içerir;

  • Düz kas hamartomu
  • Göğüs, pektoral kas, yağ, uzuv, göğüs duvarı ve omurga gibi altta yatan yapıların az gelişmiş olması
  • Adrenal bezler, uzuvlar, parmaklar veya ayak parmakları veya skrotum gibi dokuların aşırı gelişimi.

Klinik özellikler farklı cilt tiplerinde nasıl değişir?

Daha koyu cilt fenotiplerinde, nevüs daha koyu ve kösele görünebilir.

Becker nevüsün komplikasyonları nelerdir?

  • Kozmetik şekil bozukluğu
  • Psikolojik sıkıntı

Becker nevüsü nasıl teşhis edilir?

Ağırlıklı olarak lezyonun incelenmesine dayanan klinik bir tanıdır. Becker nevüsü için biyopsi yapılması gerekebilir.

Becker nevüsünün tedavisi nedir?

Becker nevüslerinin çoğunluğu için etkili bir tedavi yöntemi yoktur. Bununla birlikte, görünümü en aza indirmek ve komplikasyonları tedavi etmek için bazı stratejiler vardır.

Genel önlemler

  • Etkilenen alan güneşten uzak tutulursa koyu kahverengi renk daha az belirgindir.
  • Kamuflaj makyajı kullanılarak pigmentasyon iyileştirilebilir.
  • Becker nevüsündeki tüy alma işlemi ağda, tıraş, diş açma ve epilasyon kremleri gibi teknikler kullanılarak güvenli bir şekilde tamamlanabilir. Bu yöntemler nevüsteki kıllanmayı artırmaz.

Özel önlemler

  • Aşırı tüyler, bir lazer epilasyon kürü kullanılarak veya elektroliz ile azaltılabilir.
  • Pigment lazer tedavisi ile pigmentasyon azaltılabilir. Bu her zaman etkili değildir ve pigmentasyonu kötüleştirebilir.
  • Şiddetli vakalarda, Becker nevüsüyle ilişkili akne, oral izotretinoini içerebilen standart akne tedavileriyle tedavi edilebilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Yüksek Enflasyonlu Büyüme Sürdürülebilir Mi? Ekonomistler Yanıtladı

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Aralık 2021’de Meclis Grup Toplantısı’nda “Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı büyüme stratejisiyle yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir gün önce ise katıldığı bir televizyon programında Türkiye’nin “yeni ekonomi modeline” geçtiğini ilan etmişti.

Yeni model ile düşük maliyete dayalı üretim ve ihracat odaklı büyüme esas alınıyordu. “Nas” vurgusuyla indirilen faiz oranları ve uygulanan yeni program ile ekonomideki denge alt üst oldu.

Enflasyon son 24 yılın zirvesinde

Enflasyon günden güne yükselirken, hayat pahalılığından şikayet edenlerin sayısı arttı. Aralıksız yükselişini sürdüren enflasyon son 24 yılın zirvesini gördü.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre enflasyon yıllık bazda yüzde 80,21’e ulaştı. Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre yüzde 181. İki kurum arasındaki fark 100’ü geçti.

Dış ticaret açığında rekor

Ticaret Bakanlığı verilerine göre ağustosta ihracat rekoru kırılsa da dış ticaret açığı çok yükseldi. Dış ticaret açığında rekor kırıldı. Ağustosta yüzde 162 artan dış ticaret açığı 11 milyar doları aştı.

Bu yılın ağustos ayında geçen senenin aynı ayına göre; ihracat yüzde 13,2 oranında artışla 21 milyar 341 milyon dolar olurken, ithalat ise yüzde 40,8 artışla 32 milyar 618 milyon dolar buldu.

Öte yandan Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde bir önceki yıla göre yüzde 7,6 büyüme kaydetti.

“Ekonomi büyüyorsa yanlış ve hataların görmezden gelineceğine inanılır”

“Kendime Yazılar” başlıklı internet sitesinde makaleler kaleme alan ekonomist Mahfi Eğilmez, “Yüksek enflasyonlu büyüme sürdürülebilir mi?” sorusuyla konuyu tartışmaya açtı.

Büyümenin enflasyonla mücadeleye tercih edilmesi yaklaşımının Türk siyasetinin uzun yıllardır ekonomide uyguladığı temel yaklaşımlardan biri olduğuna dikkati çeken Eğilmez, şu ifadelere yer verdi:

Ekonomi büyüyorsa iktidar partisinin başka alanlarda yaptığı yanlışlar ve hataların görmezden gelineceğine inanılır. Ki bu, geçmiş seçimlerdeki sonuçlarla büyük ölçüde doğrulanmıştır. Ne var ki enflasyonun bu kadar yükseldiği ve yükselmeye devam ettiği, hayat pahalılığının öne çıktığı bir ortamda, büyümenin bir kez daha yanlışları ve hataları sileceği yaklaşımı geçerli olmayabilir.

Bir yandan ekonomi büyürken diğer yandan da enflasyon aylardır aralıksız yükselişini sürdürüyor.

Peki yüksek enflasyonlu büyüme sürdürülebilir mi?

Ekonomistler, konuyu Independent Türkçe’den Abdulhakim Günaydın’a değerlendirdi.

“Yüksek risk primiyle büyüme sürdürülemez”

Eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Özatay, Türkiye’nin şu anki risk priminin çok yüksek olduğunu hatırlattı.

Yüksek risk priminin büyümenin sürdürülebilir olmadığını gösterdiğine işaret ettiğini belirten Özatay, “Potansiyeliniz civarında yüzde 5 gibi bir büyüme olabilir ama bunun çok üzerine çıkıyorsa bu enflasyonun yükselmesi gibi sorunları beraberinde getirir” dedi.

Mevcut durumun sürdürülebilir olmadığını ifade eden Özatay, konunun biraz da koşullara bağlı olduğunu vurguladı.

“Bu şekilde bir süre böyle devam eder” diyen Özata, “Ne kadar devam edeceğini kestiremeyiz ama bunun sürdürülmesi cari işlemler açığı, yüksek enflasyon, bütçe açığı gibi başka dengesizlikleri beraberinde getiriyor. Bir anlamda bunun ne kadar devam edeceği veya sürdürüleceği biraz da iç ve dış gibi koşullara bağlı” diye konuştu.

“Orta ve uzun vadede büyüme sürdürülemez”

Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu da hem tarihsel hem de teorik örneklere bakıldığında kısa dönemde olabileceğini ancak uzun vadede enflasyonlu büyümenin yalnız şekilde sürdürülemeyeceğini söyledi.

Yüksek enflasyonun yatırım iştahını azalttığını ve verimliliği düşürdüğünü dile getiren Aslanoğlu, “Bir anlamda ekonomik faaliyeti azaltıyor ve eninde sonunda yüksek faize yol açıyor. Bu yüzden büyümenin sürdürülmesi pek mümkün olmuyor. Dediğim gibi kısa vadede olabilir ama orta ve uzun vadede olmaz diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“Muhtemelen seçime kadar böyle devam edecek”

Ekonomist Doç. Dr. Atılım Murat da desteklerle mevcut durumun bir süre sürdürülebileceği görüşünde.

Hazirandaki ek bütçeyle beraber Orta Vadeli Program’da da bütçe açığı beklentisinin tekrar artırıldığına dikkati çeken Doç. Dr. Murat, “Görünen o ki kamu maliyesi üzerinden yani bütçe açığı yoluyla ekonomiye destek verilecek. Enflasyon yüksek kalmaya devam edecek ama görünürde rakamsal olarak büyüme oranlarının yüksek olduğunu göreceğiz” şeklinde konuştu.

Doç. Atılım Murat, şunları kaydetti: “Yüksek bütçe açığı üzerinden gelecek büyümeyle beraber enflasyon da yüksek kalmaya devam edecek. Muhtemelen seçime kadar bu böyle devam edecek. Yüksek bütçe açığı, hissedilen değil rakamsal olarak büyümenin güçlü kalması ve yüksek enflasyon ortamı seçime kadar devam edecektir. Seçimden sonra ne olur ne biter, bir politika değişikliği olur mu bilinmez ama seçime kadar süreç bu şekilde devam edecektir.”

Paylaşın

Yunanistan, Sınır Duvarını 140 KM Daha Uzatıyor

Yunanistan Sivil Güvenlik Bakanı Takis Theodorikakos, göçmenlerin ülkeye girmesini önlemek için Türkiye ile kuzey sınırı boyunca uzanan beton ve dikenli tel duvarını uzatmayı planladıklarını söyledi.

Meriç bölgesini ziyaret eden Takis Theodorikakos, 40 kilometrelik çitin 140 kilometre daha uzatılacağını belirtti.

İlk olarak 2012’de kurulmuş olan çitler en son 2021’de, on binlerce sığınmacının Yunanistan’ın kuzey sınırından Avrupa Birliği’ne geçmeye çalıştığı olaydan 1 yıl sonra uzatılmıştı.

NATO müttefikleri Yunanistan ve Türkiye, son yıllarda göç ve enerji kaynakları da dahil olmak üzere bir dizi konuda anlaşmazlığa düştü.

Yunanistan Suriye, Irak ve Afganistan’dan savaş ve yoksulluktan kaçan bir milyon mültecinin esas olarak Türkiye üzerinden geldiği 2015 ve 2016 yıllarında Avrupa’nın göç krizinin ön saflarında yer aldı.

Gelenlerin sayısı o zamandan beri keskin bir şekilde düştü, ancak son aylarda Yunan makamları önemli sayıda insanın girmesini engellemeye devam ettiklerini söylüyor.

Polis verilerine göre yılın ilk yedi ayında yetkililer, 3 bin 554’ü Meriç’te olmak üzere 7 bin 484 mülteci ve göçmeni tutukladı.

Theorodikakos, projenin Yunanistan’ın “gizli çıkarlara hizmet etmek için insan acılarına yatırım yapanlara” ve “Avrupa’ya şantaj yapmak amacıyla göçü silahlandıranlara” karşı kararlılığının açık bir mesajı olacağını söyledi.

Muhafazakar hükümet ayrıca 250 sınır muhafızını daha işe almayı ve bölgedeki gözetim sistemlerini daha gelişmiş teknolojilerle donatmayı planlıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Belçika’yı 78-63’lük Skorla Geçti

FIBA 2022 Avrupa Şampiyonası’nda mücadele eden A Erkek Milli Basketbol Takımı, A Grubu’ndaki dördüncü maçında Belçika’yı 78-63’lük skorla yendi. Milliler grubundaki son maçında İspanya ile karşı karşıya gelecek.

Tiflis Arena’da oynanan müsabakayı Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu, TBF Yönetim Kurulu Üyeleri ve TBF yöneticileri takip etti.

Ay-yıldızlılar müsabakaya Shane Larkin, Furkan Korkmaz, Cedi Osman, Alperen Şengün ve Sertaç Şanlı beşiyle başladı. Karşılaşmanın ilk yarısını millilerimiz 37-30 önde tamamladı.

A Erkek Milli Takımda Alperen Şengün 24, Furkan Korkmaz 16 ve Ercan Osmani 12 sayıyla mücadeleyi noktaladı. Belçika’da ise Haris Bratanovic 15 sayıyla oynadı.

Alperen Şengün, maç sonrası yaptığı açıklamada, “Takım olarak bugün çok iyidik, daha da iyi oluyoruz. Çok önemli bir galibiyet bizim için. Yarın muhtemelen grup liderliği maçına çıkacağız İspanya karşısına. Çok mutluyuz” dedi.

Turnuvanın formatı nasıl?

Turnuvanın ilk turunda A Grubu maçları Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te, B Grubu maçları Almanya’nın Köln kentinde, C Grubu maçları İtalya’nın Milano şehrinde, D Grubu maçları da Çekya’nın başkenti Prag’da oynanacak.

Turnuvada 24 takım altışarlı dört grupta yer alıyor. Gruplarını ilk dört sırada bitiren takımlar bir üst tura yükselmeye hak kazanacak.

Grup aşamasının ardından turnuva, Almanya’nın başkenti Berlin’de oynanacak maçlarla devam edecek.

Turnuvada yer alan takımlar ve grupları şöyle:

  • A Grubu: Türkiye, İspanya, Gürcistan, Karadağ, Belçika, Bulgaristan
  • B Grubu: Almanya, Macaristan, Slovenya, Litvanya, Bosna Hersek, Fransa
  • C Grubu: Yunanistan, Estonya, Ukrayna, Büyük Britanya, İtalya, Hırvatistan
  • D Grubu: Hollanda, Finlandiya, Polonya, Çekya, İsrail, Sırbistan
Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Tek Dil, Tek Millet Hitler’in Sloganıdır

Kobani davasının 16. duruşmasına SEGBİS aracılığıyla bağlanarak savunma yapan Selahattin Demirtaş, “Bir kimlik etrafında bütünleşmeden ortak ulusal değerler yaratılabilir. Devletin ve bizim çok kültürlü ulusun bağımsızlığını simgeleyen bayrak bunlardan biridir” dedi.

Demirtaş, savunmasının devamında, “Hukuk, ulusal birliğin güvencelerinden biridir. Diller de bunlardan biridir. ‘Burası Türk yurdudur. Sevmeyen terk etsin’ diyorlar. Hayır burası hepimizin yurdudur. Kürt olarak benim Ankara’da, Trabzon’da hakkım var. Bölünmeyi engellemenin yolu tekleştirmek değil birleşmektir. Birlik çokluktur. Tek dil, tek millet Hitler’in sloganıdır.” ifadelerini kullandı.

Kobani davasının 16. duruşma periyodunun 6. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.

Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.

Duruşmada mahkeme başkanı, iddia makamının mütalaası ve bu celsede okunan belgelere dair siyasetçilere ve avukatlarına söz verdi.

Söz alan önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, davada yaşanan hukuka aykırılıkları defalarca dile getirdiklerini belirtti:

“Dosyanızda benimle ilgili bir AİHM kararı var. Orada da yargılananların siyasi saiklerle tutuklu bulunduğuna dair bir karar var. O nedenle davanın siyasi amaçlarını es geçerek tartışmak hukuku görmemek olur.

Neden bu davayı biz Türkiye tarihinin önemli bir siyasi davası olarak görüyoruz? Osmanlı çökerken İttihatçıların iki ayrı kanadının çatışması, Cumhuriyet’in kurulmasıyla son bulmadı. Demokrat Parti ve CHP olarak ikiye ayrılan gelenek, dillendirilen devletin bekası gereği laik seküler Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni, bütün kimlikleri inkâr ederek inşa etmeye karar verdiler.

O günden bugüne baktığımızda bu davanın neden siyasi kırım davası olduğu daha iyi anlaşılır. Osmanlı dağılırken milliyetçi akımların Osmanlı’yı böldüğü paranoyası nedeniyle Anadolu’daki millet tanımının tartışmalar sonucu Türklük üzerinden kurulmasına karar verildi. Kimi İslam’a denk bir Türklük, kimi büyük Turan’ın bugünkü ismi olarak tartışıyor. En nihayetinde etnik bir Türklük tanımı bütün Anadolu’da bir çimento olarak ortaya çıkıyor.

İttihat Terakki’nin tartışmaları bu konuda uzlaşma sağlıyor. ‘Milletin bir tek dili olmalıdır. TC’ye bağlı herkes Türk’tür. Bilinci ve tarihi aşılanmalı. Bunun dışına çıkan herkes de rejimin radarına girmelidir’ deniliyor. Kendi aralarında ayırımlar olsa da uzlaşma sağladıkları nokta budur.”

“O yıllarda yapılan hatalar düzeltilebilir”

Kobanî Davası’nda yargılananların da resmî ideolojiye karşı gelen siyasetçiler olduğunu vurgulayan Demirtaş, sonrasında şunları söyledi:

“Resmi ideolojiye uymuyorsa sanatçı da olsa, siyasetçi de olsa terörist kabul ediliyor. Salonda bulunan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin bu resmî ideolojiye inandığını düşünüyorum. ‘Devletin bütünlüğünü nasıl koruyacağız’ diye düşünüyorlar. Kendilerini devlet yanlısı olarak tanımlıyorlar. Tarih 1925’ten 2022’ye aynı kodlarla devam ediyoruz ama yanılıyorsunuz. O yıllarda yapılan hatalar düzeltilebilir.

Devlet parçalanmadan, ulus bütünlüğü bozulmadan yeni tanımlar oluşturulabilir. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyası aynı zamanda Mısır gibi büyük bir medeniyet merkezi, İstanbul gibi medeniyet merkezi var.

Dünyada bu tanımları doğuracak hiçbir kimse olmasa bile biz bu zenginliklerle ve deneyimlerle kendimiz üretebiliriz. Dinlerin bize kazandırdığı muazzam birikimler var. Ayrıca yaşadığımız savaşlar, soykırımlar var. Kürt isyanları var. Buradan çıkarmamız gereken dersler var.

Anadolu coğrafyası halklar ve medeniyetler bileşkesidir. Çok sayıda kültür vardır. Bunlar yok etmek veya tekleştirmek mümkün değildir. Bu bir ihanet olacaktır aynı zamanda gereksizdir. Bir kimlik etrafında bütünleşmeden ortak ulusal değerler yaratılabilir.

Devletin ve bizim çok kültürlü ulusun bağımsızlığını simgeleyen bayrak bunlardan biridir. Hukuk, ulusal birliğin güvencelerinden biridir. Diller de bunlardan biridir. ‘Burası Türk yurdudur. Sevmeyen terk etsin’ diyorlar. Hayır burası hepimizin yurdudur. Kürt olarak benim Ankara’da, Trabzon’da hakkım var. Bölünmeyi engellemenin yolu tekleştirmek değil birleşmektir. Birlik çokluktur. Tek dil, tek millet Hitler’in sloganıdır.

“Mütalaanın temelinde Kürt sorunu var”

Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, Kürtleri, Alevileri ve Çerkesleri savaşa dahil edebilmek için çoğulcu söylemlere yer vermiştir. Anadolu halkları da bu savaşta katkı sağlamıştır. Kürdistan’ın güney bölgesi Misak-ı Milli sınırları içerisinde tartışılıyordu ama Lozan ve 1924 Anayasası’nda bu iş bozuldu ve Türkleştirmenin resmi ideolojisi ortaya konuldu.

Sene 2022’de savcı önümüze bir mütalaa koymuş. Mütalaanın temelinde Kürt sorunu, Kürtçe konuşma ve Kürtlükle ilgili meseleler. Herkes ders çıkarmalı. Yüz yıldır birbirimize çektirdiğimiz acılara son vermemiz lazım. 2012 sonu 2013 başındaki Çözüm Süreci’nde özgürlüklerle ve kansız bir çözüm talebi yükselmişti.

Çözüm Süreci Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin ayakları üzerine oturtulması isteğidir. Türkiye Devleti, kendi Kürt halkına dürüst ve eşit davransın ki Kürt de devletine taş atmasın istiyorduk.

İşin emperyalizm boyutu da var. Emperyalizm Kürt Türk’ü vurmuş Türk Kürt’ü vurmuş buna bakmaz, rantına büyümesine bakar. Bu sorunun çözülmesinde sen ya da ben zarar görmeyiz. Emperyalizm zarar görür. Bu nedenle bu mesele aynı zamanda bir sınıf meselesidir.

Çözmek için birilerinin cesaretli davranması gerekir. Özgürlüğünden feragat etmesi gerekecek. Korkak ve kaypak siyasetçilerle bu iş yürümez. Bize fedai siyasetçiler lazım. Terörist yaftası yemeyi göze almanız lazım. Çözüm için Abdullah Öcalan yetkilidir. Türkiye Cumhuriyeti demokrasi karşılığında Öcalan ile görüşmelidir.

“Artık değişim zamanı”

Irkçılık üzerine kurulan beka çoktan yıkıldı. Artık değişim zamanıdır. Bir kısım muhalefet partisi dahil HDP’yi dışlayan ve kapatmaya çalışanlara karşı biz değişim zamanının geldiğini düşünüyoruz. Savcının mütalaası ile devleti korumaya çalışıyorlar. Başaramayacaksınız.

Ülkeyi bölünme tehdidi ile karşı karşıya bırakanlar biz değil bu mütalaanın arkasındakilerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ne herkesten çok sahip çıkacağız. İtirazı olan var mı? Devletin bekasını tekçilik üzerinden kuranlar, cemaatçiler, emperyalistler itiraz ediyor, evet.

Tam böylesi bir tarihsel kırılma varken, AKP iktidarı, 1400 yıllık İslam medeniyetinin yeni ve en modern temsilcisi olarak 2002 Kasım’da seküler laik Atatürk Cumhuriyeti’nde tek başına iktidar oldu. Çok ilginç bir gelişmedir bu.

Cumhuriyet’in yanlışlarının düzeltilmesi ve Cumhuriyet’in ötekileştirdiği muhafazakarlar, Kürtler ve Alevilerin Cumhuriyet’le barışması açısından önemli bir gelişmeydi. Geldiğimiz gün itibariyle ise yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık, adaletsizlik, İslamın ‘i’si bile olmadan İslam adına hareket ettiler.

Erdoğan-Bahçeli ittifakı tarihi yenilginin hesabı sorulmasın diye şimdi her türlü hukuksuzluğun öncüsü oluyor. Türkiye artık değişim kapılarını aralamıştır. Şimdi kazananın ne olduğunun tartışılmasıdır. Kazanan, özgürlük, demokrasi, İslam, kadınlar, emekçiler olmalıdır. AKP, her şeyi berbat etmiştir. İslam’ın bu şekilde horlanmasından üzüntü duyuyorum.

“Tehdit, Binali Yıldırım’ın Hollanda’daki serveti”

Kobanî davası bu çatışmaların bir sonucudur. Biz silaha bulaşmadık. PKK savaşıyor. Biz HDP’yiz, siyasetçiyiz. Bekacılar ve hırsızlar bir kurgu oluşturdu. HDP’nin oyu ile belirlenecek bir MGK, devlet için bir tehdit olarak görülüyor.

Biz neden tehdit olalım, Binali Yıldırım’ın Hollanda’daki 26 milyar Dolar serveti tehlikedir. Eskiyi savunanlar yenilmiştir. Yenilen Türk halkı değildir.

Bu yenilgiden büyük bir zafer çıkacaktır. Demokratik Cumhuriyet çıkacaktır. Biz de Kürtler olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden inşa etmek için var gücümüzle mücadele edeceğiz.

Yüz yıldır Kürtler kendi devletini kuramadı. Yüz yıldır Türkler, Kürtleri bitiremedi. Bir yerde uzlaşmamız lazım. Bizim evlatlarımız bu ülkede birbirini öldürmesinler. Askerlerin ve Kürt çocuklarının yattığı mezarlarda bir daha kimse ölmeyecek. Herkes eceliyle ölsün. Tarih bizim dediğimiz şekilde gerçekleşecek. Ben halkın istediği şey dışında kimseye tabi değilim.”

Paylaşın