Fenerbahçe, UEFA Konferans Ligi’ne Veda Etti

UEFA (Avrupa Futbol Federasyonları Birliği) Konferans Ligi çeyrek final rövanş maçında Fenerbahçe ile Olympiakos, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda karşı karşıya geldi.

Haber Merkezi / Hakem Tobias Stieler’in yönettiği karşılaşmada Fenerbahçe, Olympiakos’a penaltı atışları sonunda elendi.

İrfan Can Kahveci, 11. dakikada Fenerbahçe’yi öne geçiren golü kaydetti. Normal süresi 1-0 Fenerbahçe’nin üstünlüğü ile biten maçın ardından turun toplam skoru da 3-3 oldu ve maç uzatmalara gitti. İki uzatma devresinde de gol olmayınca seri penaltı atışlarına gidildi.

Olympiakos’un kalecisi Kostas Tzolakis kurtardığı üç penaltıyla turu takımına getiren isim oldu. Olympiakos yarı finalde İngiltere temsilcisi Aston Villa ile eşleşti.

Olympiakos, Yunanistan’da oynanan ilk karşılaşmada sahadan 3-2 galip ayrılmıştı.

Karşılaşmadan dakikalar

9. dakikada Szymanski’nin ceza sahası dışı sağ çaprazında düşürülmesiyle kazanılan serbest vuruşta topun başına yine bu futbolcu geçti. Szymanski’nin direkt kaleye gönderdiği top az farkla üstten dışarı çıktı.

11. dakikada Tadic’in soldan pasında ceza yayı üzerinde meşin yuvarlağı kontrol eden Szymanski, sağdan atağa katılan İrfan Can Kahveci’yi gördü. Bu futbolcunun ceza sahası içi sağ çaprazından düzeltip yaptığı vuruşta meşin yuvarlak kalecinin solundan filelerle buluştu: 1-0.

30. dakikada ceza sahası içi sağ çaprazında topla buluşan Szymanski, savunmanın arasından kale sahasına hareketlenen Tadic’e pasını aktardı. Bu futbolcudan önce son anda Ntoi araya girerek topu kornere gönderdi.

34. dakikada Olympiakos savunmasının uzaklaştıramadığı top İrfan Can Kahveci’de kaldı. Ceza sahası dışı sağ çaprazında meşin yuvarlağı alan İrfan Can Kahveci, rakibinden sıyrılıp sert vurdu ancak kaleci Tzolakis gole izin vermedi.

50. dakikada sol taraftan Ferdi Kadıoğlu, topla beraber hareketlenerek ceza sahası içine kadar girdi. Savunmanın dokunuşu sonrası topu önünde bulan Dzeko’nun şutunda meşin yuvarlak Olympiakos defansına çarpıp direğin üzerinden kornere çıktı.

80. dakikada savunma arkasına atılan derin pasta ceza sahası içi sağ çaprazına kadar ilerleyen Masouras’ın şutunda kaleci Livakovic topu ayaklarıyla çeldi. 86. dakikada sol taraftan Tadic’in kale önüne çevirdiği topa Szymanski’nin dokunuşunda meşin yuvarlak direğin üstünden dışarıya çıktı.

103. dakikada ceza sahası dışı sağ tarafından uzak direğe ortalanan serbest vuruşta iyi yükselen Iborra’nın kafa vuruşunda kaleci Livakovic’in müdahalesiyle yan direkten oyun alanına döndü. Pozisyonun devamında altıpasın gerisinden Carmo’nun kafa vuruşunda Djiku topu çizgiden çıkardı.

114. dakikada sağ taraftan Zajc’ın ortasında Batshuayi topu arka tarafa indirdi. Ceza sahası içi sol çaprazında topla buluşan Tadic’in şutunda meşin yuvarlak direğin yanından dışarıya çıktı.

120+3. dakikada Andreas Ntoi, orta alanda kafa topuna çıkarken Cengiz Ünder’e yaptığı müdahale sonrası ikinci sarıdan kırmızı kart görerek oyundan ihraç edildi.

Stat: Şükrü Saraçoğlu

Hakemler: Tobias Stieler, Christian Gittelmann, Mark Borsch

Fenerbahçe: Dominik Livakovic, Bright Osayi-Samuel, Becao (Çağlar Söyüncü dk. 100), Alexander Djiku, Ferdi Kadıoğlu, İsmail Yüksek (Leonardo Bonucci dk. 120+2), Fred (Miha Zajc dk. 86), İrfan Can Kahveci (Cengiz Ünder dk. 86), Sebastian Szymanski (Rade Krunic dk. 106), Dusan Tadic, Edin Dzeko (Michy Batshuayi dk. 74)

Olympiakos: Kostas Tzolakis, Rodinel, Andreas Ntoi, David Carmo, Francisco Ortega (Omar Richards dk. 89), Santiago Hezze, Chiquinho (Andre Horta dk. 109), Kostas Fortounis (Youssef El-Arabi dk. 109), Stevan Jovetic (Vicente Iborra dk. 46), Daniel Podence (Giorgos Masouras dk. 64), Ayoub El Kaabi

Gol: İrfan Can Kahveci (dk. 11) (Fenerbahçe)

Penaltılar:

Atanlar: Michy Batshuayi, Alexander Djiku (Fenerbahçe), Ayoub El Kaabi, Andre Horta, Giorgos Masouras (Olympiakos)

Kaçıranlar: Dusan Tadic, Cengiz Ünder, Leonardo Bonucci (Fenerbahçe), Youssef El-Arabi, Rodinel (Olympiakos)

Kırmızı kart: Andreas Ntoi (dk. 120+3) (Olympiakos)

Paylaşın

Bahçeli’nin ‘İttifak’ Çıkışı Ne Anlama Geliyor?

Partisinin grup toplantısında, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlere ilişkin değerlendirme yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘ittifak sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğini’ belirtmişti.

Parti kulislerinde Devlet Bahçeli’nin bu sözlerinin perde arkasında, “ittifakların yerel seçimlerde görünür olmadığının yattığı” ifade ediliyor. Parti kulislerinde, ortak aday gösterilen yerlerde diğer partinin ambleminin pusulada yer almadığına dikkat çekilerek, “bu durumla ilgili bir yasal düzenlemenin zorunlu olduğu” kaydediliyor.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, “İttifak sistemi gözden geçirilerek siyasi ve demokratik istikrarı zaafa uğratan ve uygulamada şahit olunan bazı çarpıklıklar ilerleyen süreçte giderilmelidir” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre; Bahçeli’nin bu sözleri siyaset kulislerinde de tartışılıyor. MHP kulislerinde, yerel seçimler sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan ilk merkez yürütme kurulu (MYK) toplantısı sonrası Erdoğan’ın kurmaylarına yönelik “Amasya, Kütahya ve Kırıkkale gibi illerde, iki parti ayrı ayrı girerek, özellikle CHP’ye kazandırdığımız il ve ilçelerin durumunu da masaya yatıracağız” sözlerine gönderme yapılıyor.

Erdoğan’ın da bu illerde “işbirliği yapılmamış olmasının Cumhur İttifakı’na kaybettirdiğine” dikkat çektiği belirtilirken, “Bahçeli, İttifak kapsamında il, il, ilçe ilçe değerlendirmeler yapılarak, nerede yanlış varsa, o yanlışların düzeltilmesine yönelik bir söylemde bulundu. Bazı illerin detaylı bir şekilde masaya yatırılması gerekiyor. Ayrı aday gösterilen yerlerde sonuç başarısız oluyor. Buna yönelik bir çözümleme yapılabilir. Konuyla ilgili bir çalışma ileride yapılacak” görüşü dile getiriliyor.

“Düzenleme yapılabilir”

MHP kulislerinde, yerelde ittifakların seçmenin oy kullandığı pusulada “görülmediği” değerlendirilmesi de yapılıyor. Örnek olarak da taşradaki il ve ilçe belediye başkanlıkları seçimleri gösteriliyor. Kulislerde, “Bir ilde her iki parti işbirliği kapsamında ortak aday ile seçime giriyorsa, ortak adayın mensubu olduğu partinin amblemi pusulada yer alıyor. Ancak ittifak ortağı partinin amblemi yer almıyor. Böylece seçmen kendi partisinin amblemini pusulada göremiyor. Buna yönelik bir düzenleme de yapılabilir” yorumları yapılıyor.

Paylaşın

İran’dan İsrail’e “Nükleer” Uyarısı

İran Devrim Muhafızları’nın nükleer güvenlikten sorumlu yetkilisi Ahmed Hagtalab, “Siyonist rejimin İran nükleer tesislerine yönelik tehditleri nükleer doktrinimizi gözden geçirmemizi ya da önceki değerlendirmelerimizden sapmamızı mümkün hale getiriyor” dedi.

Haber Merkezi / Yarı resmi Tasnim haber ajansında yer alan demecinde Ahmed Hagtalab “Eğer Siyonist rejim nükleer merkezlerimize ve tesislerimize karşı harekete geçmek isterse, kesinlikle ve kategorik olarak onların nükleer tesislerine karşı gelişmiş füzelerle karşılık vereceğiz” ifadelerini kullandı.

Tahran’ın nükleer programı konusunda son sözü İran’ın dini lideri Ali Hamaney söylüyor. Hamaney önce yaptığı bir çok açıklamada, Tahran’ın hiçbir zaman dinin yasakladığı nükleer silah inşa etme veya kullanma peşinde olmadığı görüşünü dile getirdi.

İsrail, İran’ın Şam’daki konsolosluk binasına 1 Nisan’da hava saldırısı düzenlemişti. Saldırıda, İran Devrim Muhafızları Ordusundan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü. İran, İsrail’in konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve misillemede bulunacaklarını duyurmuştu. İsrail de İran’ın saldırılarına karşılık vereceğini bildirmişti.

İran, 13 Nisan’da İsrail’e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle saldırı başlatmıştı. İran bazı hedeflerin vurulduğunu, İsrail ise saldırıların çoğunun hava savunma sistemlerince önlendiğini ancak güneydeki bir askeri üsse füze isabet ettiğini açıklamıştı.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 34 Bine Dayandı

Filistin – İsrail savaşının 195. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında ölü sayısı sayısı son 24 saatte 71 artarak 33 bin 970’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 106 artarak 76 bin 770’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail’in Refah’a operasyon hazırlığı olarak Gazze Şeridi çevresine ilave birlik konuşlandırdığı bildirildi. İsrailli Ma’ariv gazetesinin dünkü haberinde, İsrail ordusunun Gazze çevresine topçu birlikleri ve zırhlı personel taşıyıcıları yerleştirdiği yazıldı.

Haberde, birliklerin alarm durumuna geçirildiği, Refah operasyonun temel planının Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ve Savunma Bakanı Yoav Gallant tarafından onaylandığı da öne sürüldü. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), iddialarla ilgili yorum yapmayı reddetti.

IDF’den salı günü yapılan açıklamada, İsrail bombardımanları nedeniyle Gazze’nin kuzeyinden kaçıp Mısır sınırındaki Refah şehrine sığınan sivillerin tahliyesi için 40 bin çadır satın alındığı bildirilmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD başta olmak üzere Batılı müttefiklerin itirazlarına rağmen Refah’a kara harekatı düzenleyeceklerini birçok kez söylemişti. ABD Dışişleri Bakanlığı ise İsrail’in kara harekatıyla ilgili henüz kendileriyle bilgi paylaşmadığını aktardı.

Ayrıca Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, ülkesinin Gazze Şeridi’nde İsrail ile Hamas arasında devam eden savaşla ilgili arabuluculuk rolünü gözden geçirdiğini söyledi.

Doha’da temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la dün biraraya gelen Al Sani basın toplantısında, arabuluculuk rolünün suistimal edildiğini dile getirerek, “Şu anda gelinen noktada, arabulucu olarak rolümüzü ve tarafların bu arabuluculuğa nasıl dahil olduklarını yeniden değerlendiriyoruz” dedi.

Al Sani, Hamas’ın üst düzey liderleri ülkede sürgünde yaşıyor olsa da Katar’ın arabulucu olarak yapabileceklerinin sınırlı olduğunu söyledi. Katar Başbakanı, Gazze’de ateşkes için yapılan müzakerelerin “hassas bir aşamada” olduğunu ve bir anlaşmaya varmanın önündeki engelleri ele almak için çaba sarf edildiğini kaydetti.

Katar, Mısır ve ABD, Gazze’de Hamas’ın elindeki bazı rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail’in elindeki Filistinli mahkûmların serbest bırakılmasını ve çatışmaların durdurulmasını sağlamak üzere görüşmeler yürütüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da Katar Başbakanı Al Sani ile yaptığı telefon görüşmesinde konuyu ele aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı iki yetkilinin “Gazze’de tüm rehinelerin serbest bırakılmasını güvence altına alan bir ateşkesin sağlanması için önümüzdeki günlerde de birlikte çalışmaya devam etmenin önemini” bir kez daha teyit ettiklerini açıkladı.

Paylaşın

Et Fiyatlarına Yüzde 25 Zam!

31 Mart yerel seçimler sonrasına ertelenen zamlar, bir bir ürünlere yansıtılmaya devam ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Et ve Süt Kurumu (ESK), et satış fiyatlarına yüzde 25 oranında zam yaptı.

Sözcü’de yer alan habere göre zamlı fiyatlar bu sabahtan itibaren uygulanmaya başlandı. Et ve Süt Kurumu’nda (ESK) kıyma kilogram fiyatı 229 liradan, kuşbaşı kilogram fiyatı 259 liradan satılıyordu.

TÜİK verilerine göre, martta bir önceki aya göre zam şampiyonu yüzde 21,30’luk artışla orta öğretim olurken, kuzu eti yüzde 18,58’lik artışla ikinci, dana eti yüzde 14,65’lik artışla üçüncü, kümes hayvanları eti yüzde 12,19’luk artışla dördüncü olmuştu.

Eurostat’ın Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) aldığı verilere göre Türkiye, sağlıklı beslenme konusunda Avrupa’da son sırada yer alıyor.

Eurostat’ın verilerine göre 27 üyeli AB ülkelerinde iki günde bir et, tavuk veya balık tüketemeyenlerin oranı 2022’de yüzde 8,3 oldu. Avrupa ülkeleri arasında en yüksek oranlar yüzde 22,1 ile Romanya ve yüzde 21,6 ile Bulgaristan’da görüldü.

Türkiye’de iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını karşılayamanların oranı olan yüzde 41,5 ile ikinci sıradaki Romanya’yı ise neredeyse ikiye katladı.

Paylaşın

Erdoğan’la Görüşme Ne Zaman Olacak? Özgür Özel Açıkladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yapılacak görüşme ile ilgili bir soruya yanıt veren CHP Lideri Özel, “Çok gecikmez ama bu hafta zaten yok. Önümüzdeki hafta, ondan sonraki hafta… Sayın Erdoğan’ın da takvimine göre, özel kalemler belirlerler” dedi.

Gündemdeki ıstakoz tartışmasına ilişkin de konuşan CHP Lideri Özel,  “Türkiye’de 16 milyon emekli var. Birileri bu ülkede bir ayını 230 avro ile geçirmek zorunda kalıyor. Balkonda mektup okuyan, grupta masal okuyor. Bu 31 Mart’tan ders almamak demektir. O zaman size daha sandıkta verilecek çok ders var” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen grup başkanvekilliği seçiminin ardından Meclis muhabirlerinin sorularını yanıtladı. Birgün’den Mustafa Bildirici’nin aktardığına göre; Özel, AK Parti’nin yeni Anayasa hazırlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı görüşme ve gündemdeki ıstakoz tartışmasına yönelik konuştu.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Anayasa gündemiyle partilere gerçekleştireceği ziyaretle ilgili Özel, “Sayın Kurtulmuş’a kapımız her zaman açık. Ama Anayasa meselesinde çerçeveyi millet çizer. ‘Gelen gelsin, gelenlerle bu işi yapalım’ günleri geride kaldı” yorumunu yaptı.

Siyasetin, “Müzakerenin ve nezaketin terk edilmemesi gereken bir alan” olduğunu belirten Özel, Anayasa değişikliği konusunda “olmazsa olmaz” görüşleri olduğunu ifade etti. CHP’nin, Anayasa konusunda özel bir çalışma yürüteceğini kaydeden Özel, “Anayasa meselesinde çerçeveyi millet çizer. Anayasa’nın ne şekilde değiştirileceğini özel bir gündem ve titizlikle konuşmak lazım. Bir anda, ‘Anayasa değişiyor koşun. Gelen gelsin, gelenlerle değiştiririm günleri geride kaldı” diye konuştu. CHP Lideri Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre Anayasa yapıldığını söyleyerek, “Ona da uymuyor. Anayasa değiştirmek istiyorsanız bir kere mevcut Anayasaya uyuyor musunuz diye bakarız” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’la yüz yüze görüşme

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yapılacak görüşme ile ilgili bir soruya yanıt veren Özel, randevu isteyeceklerini belirtti.

Programı hakkında bilge veren Özel, şunları anlattı: “Bugün grubumuzla bir toplantı yaptık. Pazartesi MYK yapmıştık, yarın uzun bir MYK’mız daha var. Öğleden sonra Parti Meclisimiz toplanacak. 2 ayda bir toplanan Parti Meclisimizi 2 ayda 13 kez topladık. bundan sonra da sık toplanmaya devam edecek. Cumartesi günü il başkanlarımız, belediye başkanlarımız ayrı ayrı ve birlikte cumartesi ve pazar günü çok özel bir çalışma toplantısıyla bir araya gelecekler. Yılmaz Büyükerşen başkanlığındaki heyetin 5 daimi üyesi toplantıya katılacak ve bundan sonrası için de çalışmaya başlayacağız.

Ve seçim sonuçlarını değerlendirip bundan sonrası için yol haritamızı belirliyoruz ki parti grubumuzla bir uzun toplantı daha yapma niyetindeyim. Ondan sonra sayın Cumhurbaşkanı ile yapacağım toplantının gündemini kendi adıma oluşturup sayın Cumhurbaşkanı’ndan randevu talep edeceğiz. ”

“Bu görüşme bir nezaket ziyareti değil” diyen Özel, şunları kaydetti: “Biz nezaket görüşmesini bayramda, telefonda yaptık. Bu ziyaret Türkiye’nin gelecek dönemi ile ilgili Türkiye ekonomisinin yüzde 80’ine, nüfusunun yüzde 65’ine hizmet veren belediyelerin ve son seçimin birinci partisinin genel başkanının; son seçimin ikinci partisi ama bir önceki seçimde cumhurbaşkanlığına seçilmiş olan ve bir partinin genel başkanı olan sayın Erdoğan’la yapacağı görüşmedir. Nezaket görüşmesi olsa hızla yaparız ama sayın Erdoğan da ‘Konuşacağımız konular var’ dedi. Benim de önemli gündemlerim olacak.”

Özel, şunları söyledi: “Bu konuda Parti Meclisimden, grubumdan, belediye başkanlarımdan görüş alıyorum ve bunu olgunlaştırdıktan sonra öyle kısa bir görüşme için değil gündemleri önceden müzakere ettiğimiz uzun ve yapıcı olmasını ümit ettiğim, sonuçlar alacağımız düşündüğüm ve bundan sonraki Türkiye açısından anlamlı olabilecek bir sürece gireceğiz. O görüşme için önce parti içi kurullarla temasları tamamlamam gerekiyor. Hatta önceki dönem genel başkanlarımızın her birisi ile son aşamada fikirlerini ve önerilerini almam gerekiyor.”

Görüşme ne zaman?

Görüşmenin haftaya olup olmayacağına ilişkin soruya Özel, “Çok gecikmez ama bu hafta zaten yok. Önümüzdeki hafta, ondan sonraki hafta… Sayın Erdoğan’ın da takvimine göre, özel kalemler belirlerler” yanıtını verdi.

CHP Genel Başkanı Özel’in, gündemdeki ıstakoz tartışmasına ilişkin yorumu ise şöyle oldu: “Bu bakış açısına milletimiz 31 Mart’ta bir sarı kart gösterdi. Hakem, bir futbolcuya sarı kart gösterdiğinde uyarır, ‘İkincisi de geliyor’ diyerek. Futbolcu, kusurlu hareketlerine devam ederse ikinci sarı kart geliyor dersiniz izlerken. Ben AKP’nin grup toplantısını izlerken ikinci sarı kart geliyor dedim. Türkiye’de 16 milyon emekli var. Birileri bu ülkede bir ayını 230 avro ile geçirmek zorunda kalıyor. Balkonda mektup okuyan, grupta masal okuyor. Bu 31 Mart’tan ders almamak demektir. O zaman size daha sandıkta verilecek çok ders var.”

CHP Meclis Grubu’yla kapalı çok sayıda kapalı toplantı gerçekleştireceğini kaydeden Özel, şunları kaydetti: “Bir oy ile kazanılacak bir seçimin bilincindeyiz. O bir oy için Türkiye’de gidilmedik il ve ilçe bırakmayacağız. Milletvekilliğinden geliyorum ve milletvekillerinin siyasetteki önemini biliyorum. Milletvekillerimiz ile önümüzdeki siyaseti birlikte kurup birlikte uygulayacağız.

Birileri parlamentoyu yıpratadursun, biz milletvekillerimizi siyasetin odağında görüyoruz. Grup büyük bir birlik ve bütünlük halinde önemli bir başarı elde etti. 31 Mart bizim için bir zafer değil, önemli bir görevdir. Çok büyük bir zafer için görevlendirildik. Bu görev genel seçimi kazanmaktır. Milletvekillerimizin belediye başkan olması ile boşalan illerimize özel görevlendirmelerimiz olacak. Kilis gibi illerimizde, milletvekillerinin olmadığın illerde görevlendirme olacak.”

Paylaşın

Osteonekroz Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Avasküler nekroz (AVN), aseptik nekroz veya iskemik kemik nekrozu olarak da bilinen osteonekroz, kemik hücrelerinin ölümüyle sonuçlanan bir hastalıktır. İşlem eklem yakınındaki kemikleri içeriyorsa, sıklıkla eklem yüzeyinin çökmesine ve ardından düzensiz eklem yüzeyi nedeniyle artrite yol açar. Osteonekrozun kesin nedeni bilinmiyor.

Haber Merkezi / Herhangi bir kemikte olabilmesine rağmen, osteonekroz en sık femur (uyluk kemiği) gibi uzun kemiklerin uçlarını (epifiz) etkiler. Yaygın olarak tutulan kemikler, üst femur (kalça yuvasının top kısmı), alt femur (diz ekleminin bir kısmı), üst humerus (omuz eklemini içeren üst kol kemiği) ve ayak bileği ekleminin kemikleridir. Hastalık tek bir kemiği, aynı anda birden fazla kemiği veya farklı zamanlarda birden fazla kemiği etkileyebilir. Ortopedi cerrahları hastalığı çoğunlukla manyetik rezonans taramasının (MRI) röntgenini kullanarak teşhis eder.

Osteonekrozdan kaynaklanan sakatlığın miktarı, kemiğin hangi bölümünün etkilendiğine, ne kadar geniş bir alanın etkilendiğine, hastalığın ne kadar ilerlediğine ve kemiğin kendini ne kadar etkili bir şekilde yeniden inşa ettiğine bağlıdır. Kemiğin yeniden yapılanma süreci normal büyüme sırasında olduğu gibi yaralanma sonrasında da gerçekleşir. Normalde kemik sürekli olarak parçalanır ve yeniden oluşturulur; eski kemik yeniden emilir ve yerini yeni kemik alır. Süreç iskeleti güçlü tutar ve mineral dengesini korumasına yardımcı olur.

Osteonekrozda iyileşme süreci genellikle etkisizdir ve kemik dokuları vücudun onarabileceğinden daha hızlı bozulur. Tedavi edilmezse hastalık ilerler ve kemikte bir çatlak gelişebilir, böylece kemik birlikte sıkışabilir (çökebilir) (bir kartopunun sıkıştırılmasına benzer şekilde). Bu durum kemiğin ucunda meydana gelirse düzensiz eklem yüzeyi, artritik ağrı ve etkilenen bölgelerde fonksiyon kaybına neden olur.

Osteonekrozun erken evrelerinde hastalarda herhangi bir belirti görülmeyebilir. Ancak hastalık ilerledikçe çoğu hasta eklem ağrısı yaşar; ilk başta sadece etkilenen eklem üzerine ağırlık verirken ve daha sonra dinlenirken bile. Ağrı genellikle yavaş yavaş gelişir ve hafif veya şiddetli olabilir. Osteonekroz ilerlerse ve kemik ve onu çevreleyen eklem yüzeyi çökerse ağrı gelişebilir veya dramatik biçimde artabilir.

Ağrı, etkilenen eklemdeki hareket aralığını sınırlayarak eklem sertliğine neden olacak kadar şiddetli olabilir. Etkilenen eklemde devre dışı bırakıcı osteoartrit gelişebilir. İlk belirtiler ile eklem fonksiyon kaybı arasındaki süre her hasta için farklıdır; birkaç aydan bir yıla kadar değişebilir.

Osteonekrozun birçok farklı nedeni vardır. Kemiğe kan akışının kaybı, kemik hücresi ölümüne yol açabilir ve bir yaralanmadan (kemik kırığı veya eklem çıkığı; travmatik osteonekroz olarak adlandırılır) kaynaklanabilir. Bazen herhangi bir yaralanma öyküsü olmayabilir (travmatik olmayan osteonekroz); ancak bazı ilaçlar (kortikosteroid olarak da bilinen steroidler), alkol kullanımı veya kan pıhtılaşma bozuklukları gibi başka risk faktörleri de hastalıkla ilişkilidir. Kemik içindeki artan basınç da osteonekrozla ilişkilidir.

Bir teori, kemik içindeki basıncın kan damarlarının daralmasına neden olarak kanın kemikte dolaşmasını zorlaştırmasıdır. Osteonekroz diğer bozukluklarla da ilişkili olabilir. Bazı risk faktörleri açısından osteonekrozun gelişmesinin kesin nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Bazen osteonekroz, hiçbir risk faktörü olmayan (idiyopatik) kişilerde de ortaya çıkabilir. Bazı kişilerin birden fazla risk faktörü vardır. Osteonekroz büyük ihtimalle genetik, metabolik, kişinin kendi kendine empoze ettiği (alkol, sigara) ve sahip olabileceğiniz diğer hastalıklar ve bunların tedavisi gibi faktörlerin birleşimi nedeniyle gelişir.

Tam bir fizik muayene yaptıktan ve hastanın tıbbi geçmişini sorduktan sonra (örneğin, hastanın ne tür sağlık sorunları yaşadığı ve ne kadar süredir yaşadığı), doktor osteonekrozu teşhis etmek için bir veya daha fazla görüntüleme tekniğini kullanabilir. Pek çok hastalıkta olduğu gibi erken teşhis tedavinin başarı şansını artırıyor.

Doktorun öncelikle röntgen çekmesini tavsiye etmesi muhtemeldir. X ışınları, kırık veya artrit gibi eklem ağrısının birçok nedeninin belirlenmesine yardımcı olabilir. Röntgen normalse hastanın daha fazla test yaptırması gerekebilir.

Araştırma çalışmaları, manyetik rezonans görüntülemenin (MRI) şu anda osteonekrozun erken evrelerinde teşhis edilmesinde en hassas yöntem olduğunu göstermiştir. Aşağıda açıklanan testler, etkilenen kemik miktarını ve hastalığın ne kadar ilerlediğini belirlemek için kullanılabilir.

Eklemlerin çökmesini önlemek için osteonekrozun uygun tedavisi gereklidir. Tedavi edilmezse çoğu hasta iki yıl içinde şiddetli ağrı ve hareket kısıtlılığı yaşayacaktır. Osteonekrozlu bireyler için üzerinde anlaşmaya varılmış optimal bir tedavi yoktur. Eklemleri korumak için erken müdahale önemlidir, ancak çoğu kişiye hastalık sürecinde geç teşhis konur.

Daha fazla kemik ve eklem hasarını önlemeye ve ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilecek çeşitli tedaviler mevcuttur. En uygun tedaviyi belirlemek için doktor, hastanın hastalığının aşağıdaki yönlerini dikkate alır: hastanın yaşı; hastalığın evresi – erken veya geç; etkilenen kemiğin yeri ve miktarı – küçük veya büyük bir alan. Altta yatan nedenin tedavi sonuçlarını etkilediği gösterilmemiştir.

Osteonekroz tedavisinde amaç, hastanın etkilenen eklemi daha iyi kullanmasını sağlamak, kemiğe daha fazla zarar gelmesini durdurmak ve kemik ve eklemlerin hayatta kalmasını sağlamaktır. Osteonekroz yeterince erken teşhis edilirse çökme ve eklem replasmanı önlenebilir. Bu hedeflere ulaşmak için doktor aşağıdaki tedavilerden bir veya daha fazlasını kullanabilir.

Osteonekrozun bilinen bir farmasötik tedavisi yoktur. Hiperbarik oksijen tedavisi, şok dalgası terapisi, elektriksel stimülasyon, farmasötikler (antikoagülanlar, bifosfonatlar, vazodilatörler, lipit düşürücü ajanlar), fizyoterapi ve kas güçlendirme egzersizleri ve bunların kombinasyonlarını içeren çeşitli ameliyatsız tedaviler incelenmiştir.

Bu tedavilerin bazıları için çelişkili sonuçlar mevcuttur, bu nedenle bu tedavilerin etkinliğini belirlemek için çok sayıda hastayla yapılan titiz, randomize kontrollü çalışmalara hâlâ ihtiyaç vardır. Ameliyatsız tedavi, ölü kemik alanının büyüklüğüne bağlı olarak bekle ve gör yaklaşımının bir parçası olabilir. Ameliyatsız tedaviler konservatif olarak etiketlenemez çünkü bunların çoğu hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaz veya total kalça artroplastisinden kaçınmaya yol açmaz. Çoğu en iyi ihtimalle ağrıyı hafifletir.

Ağırlık vermenin azalması hastalığın seyrini değiştirmez ve bir tedavi değildir. Uygun tedavi başlatılana kadar hastanın ağrıyla daha iyi başa çıkabilmesini sağlamak için kullanılabilir.

Cerrahi tedavi

Çekirdek dekompresyonu: Bu cerrahi prosedür, etkilenen kemik bölgesine bir tünel açar veya kemik içindeki basıncı azaltır. Çekirdek dekompresyonu, ölü kemiğin çökmesinden önce, osteonekrozun en erken evrelerinde olan kişilerde en iyi sonucu verir. Bu prosedür bazen bu hastalarda ağrıyı azaltabilir ve kemik ve eklem yıkımının ilerlemesini yavaşlatabilir.

Osteotomi: Bu cerrahi prosedür, etkilenen bölgedeki stresi azaltmak için kemiği yeniden şekillendirir. Uzun bir iyileşme süresi vardır ve osteotomiden sonraki 3 ila 12 ay boyunca hastanın aktiviteleri çok sınırlıdır. Bu prosedür, ilerlemiş osteonekrozu olan ve küçük bir kemik alanı etkilenen hastalar için en etkilidir.

Kemik grefti: Kemik greftleri osteonekrozun cerrahi tedavisinin bir parçası olarak kullanılabilir. Kemik greftlerinde aynı hastadan veya donörün kemiğinden alınan kemik kullanılabilir. Çekirdek dekompresyonu işlemiyle oluşturulan deliğe kemik grefti veya sentetik kemik grefti yerleştirilebilir. Vaskülarize kemik grefti adı verilen özel bir prosedür, bir kemik parçasının başka bir bölgeden (genellikle baldır kemiklerinden biri olan fibula veya pelvik kemiğin bir kısmı olan iliak krest) vasküler bir bağlantıyla hareket ettirilmesini içerir.

Bu, hastalıklı bölgenin desteklenmesinin yanı sıra yeni bir kan kaynağı kaynağına da olanak tanır. Bu karmaşık bir işlemdir ve özel eğitimli cerrahlar tarafından gerçekleştirilir. Başka bir kemik grefti türü, ölü kemiğin tamamının kazınmasını ve bunun genellikle hastanın iskeletinin diğer kısımlarından alınan daha sağlıklı kemik grefti ile değiştirilmesini içerir.

Benzersiz bir kemik grefti türü, hastanın yeni kemik yapma kapasitesine sahip kendi hücrelerinin kullanılmasını içerir. Çoğunlukla bu hücreler kemik iliğinden veya diğer vücut dokularından alınan bir tür kök hücredir. Kök hücre tedavisinin potansiyeline olan ilgi giderek artıyor. Bu aynı zamanda osteonekrozun tedavisi için de araştırılmaktadır. ‘Yetişkin’ kök hücrenin bir türü olan mezenkimal kök hücreler büyüyüp vücutta birçok farklı hücre tipine dönüşebilir. Doktorlar hastanın kendi mezenkimal kök hücrelerini alır (otolog nakil) ve kemik onarımını ve yenilenmesini teşvik etmek için bunları etkilenen kemiğe yerleştirir.

Artroplasti/total eklem replasmanı – Total eklem replasmanı, eklemin tahrip olduğu geç evre osteonekrozda tercih edilen tedavi yöntemidir. Bu ameliyatta hastalıklı eklem yapay parçalarla değiştirilir. Eklemi korumaya yönelik tekrarlanan girişimlerde başarılı olamayan hastalar gibi diğer tedaviler için iyi aday olmayan kişilere önerilebilir. Çeşitli değiştirme türleri mevcuttur ve insanlar belirli ihtiyaçları doktorlarıyla tartışmalıdır.

Osteonekrozlu çoğu insan için tedavi devam eden bir süreçtir. Doktorlar öncelikle yüksek darbe gerektiren aktiviteleri sınırlandırarak eklemi korumak gibi en az karmaşık ve invaziv prosedürü önerebilir ve hastanın durumu üzerindeki etkisini izleyebilir.

Daha sonra kemik grefti/kök hücre tedavisi ile çekirdek dekompresyonu gibi daha fazla kemik tahribatını önlemek ve ağrıyı azaltmak için başka tedaviler kullanılabilir. Sonunda hastalık kemiğin çökmesine kadar ilerlediyse hastaların eklem replasmanına ihtiyacı olabilir. Hastaların aktivite kısıtlamaları hakkındaki talimatları dikkatlice takip etmeleri ve uygun tedavilerin kullanıldığından emin olmak için doktorlarıyla yakın işbirliği içinde çalışmaları önemlidir.

Paylaşın

Osteopetroz Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi

Osteopetroz, osteoklast adı verilen hücreler tarafından kemiğin yeniden emilmesindeki bir kusur nedeniyle artan kemik yoğunluğu ile belirgindir. Bu, kusurlu mimariye sahip kemik birikmesine yol açarak onları kırılgan hale getirir ve kırılmaya ve iskelet anormalliklerine karşı duyarlı hale getirir.

Haber Merkezi / Bu bozukluğun hafif formlarına sahip kişilerde semptomlar başlangıçta belirgin olmasa da, önemsiz yaralanmalar kemik kırılganlığına bağlı olarak kemik kırıklarına neden olabilir. Bu bozuklukların en ağır formlarında, geri dönüşü olmayan komplikasyonlara yol açması ve hematopoietik kök hücre nakli ile tedavi edilebilmesi nedeniyle erken tanı önemlidir.

Üç tip osteopetroz vardır ve kalıtım tarzlarına göre sınıflandırılırlar: otozomal dominant, otozomal resesif ve X’e bağlı resesif. Otozomal dominant form en yaygın olanıdır: Genellikle hastalarda geç çocukluktan yetişkinliğe kadar başlayan hafif semptomlar görülür.

Malign infantil tip olarak da adlandırılan otozomal resesif form, doğumdan hemen sonra ortaya çıkar ve sıklıkla yaşam beklentisini kısaltır. X’e bağlı osteopetroz formu son derece nadirdir ve yalnızca birkaç vaka rapor edilmiştir. Ayrıca, hem daha hafif otozomal resesif formları hem de erken ve şiddetli prezentasyona sahip baskın formları içeren bir orta tip osteopetroz da vardır.

Osteopetroz, vücutta aşırı yoğun kemiklerle karakterizedir. Semptomlar arasında kırıklar, düşük kan hücresi üretimi ve körlüğe, sağırlığa ve/veya fasiyal sinir felcine neden olan kraniyal sinir fonksiyon kaybı yer alır. Etkilenen bireylerde dişlerde ve çene kemiğinde sık sık enfeksiyonlar görülebilir.

Malign infantil tip osteopetroz, otozomal resesif: Osteopetrozun en şiddetli tipi olan malign infantil tip, doğumdan itibaren belirgindir ve tedavi edilmezse yaşamın ilk on yılında ölüme yol açabilir. Belirtiler gen varyantına (mutasyona) bağlı olarak değişir. Etkilenen bireylerde anormal kemik sertleşmesi (osteoskleroz) görülür; genellikle kaburgalarda ve uzun kemiklerde kırılganlık kırıkları; büyük baş (makrosefali) ve küçük çene (mikrognati); büyümede gecikme ve kraniyal kemiklerin yoğunluğunun artması (kranyal hiperostoz) sinir sıkışmasına neden olur.

Ayrıca, BOS normal akışının engellenmesi ve beyindeki beyin boşluklarının (ventriküller) anormal şekilde genişlemesi (dilatasyon) nedeniyle beyin omurilik sıvısının (BOS) kafatasında birikmesi olan ve beyin dokusu üzerinde artan baskıya neden olan hidrosefali de olabilir. Görmeyi etkileyen semptomlar arasında retinanın erimesi (atrofi), geniş aralıklı gözler (hipertelorizm), gözlerin yörüngelerden dışarı çıkması (ekzoftalmi), çapraz gözler (şaşılık), gözlerin istemsiz ritmik hareketleri (nistagmus) ve körlük sayılabilir.

Malign infantil tipte osteopetroz ile ilişkili diğer semptomlar arasında, her tür kan hücresinin belirgin eksikliği (pansitopeni), dalak ve karaciğerde (ekstramedüller) olduğu gibi kemik iliği dışında kan hücrelerinin oluşumu ve gelişimi gibi kemik iliği alanının azalmasının etkileri yer alır. hematopoez) bu organların anormal büyümesine (hepatosplenomegali) ve ekstramedüller bölgelerde miyeloid doku oluşumuna (miyeloid metaplazi) neden olur.

Bu, zatürre ve idrar yolu enfeksiyonları gibi sık görülen enfeksiyonlara ve burundaki mukoza zarlarının kronik iltihaplanmasına (rinit) yol açabilir. Etkilenen bireylerde, hem kemik iliği alanı ve kırmızı kan hücresi üretiminin azalması hem de dalak büyümesi nedeniyle kırmızı kan hücrelerinin artan tahribatı nedeniyle kırmızı kan hücrelerinde düşük demir seviyeleri (anemi) bulunabilir. Hematolojik problemlerin genellikle nörolojik problemlerden önce ortaya çıktığını belirtmek gerekir.

Etkilenen bazı bireylerde işitme kaybı, yeme güçlükleri, kasların ve istemli hareketlerin koordinasyonunu gerektiren becerilerin kazanılmasında gecikmeler (gecikmiş psikomotor gelişim), diş gelişiminde gecikme ve ciddi diş çürükleri ve bel omurlarında iltihaplanma (osteomiyelit) görülür. Hastalar ayrıca kandaki düşük kalsiyum seviyeleri nedeniyle de nöbet geçirebilirler. Malign infantil osteopetrozun nadir varyantları olan bazı kişilerde şiddetli nörodejenerasyon belirtileri gelişebilir.

Yetişkin tipi osteopetroz, otozomal dominant: Osteopetrozun daha hafif bir formu olan yetişkin tipine genellikle geç çocuklukta veya yetişkinlikte teşhis edilir. Çoğunlukla osteoskleroz, minimal travma sonrası kırıklar (genellikle kaburgalarda ve uzun kemiklerde), diş apsesi, osteomiyelit (özellikle çenede) ve kranyal hiperostoz gibi kemik semptomları vardır. Bu tipteki bazı bireylerde herhangi bir semptom görülmeyebilir (asemptomatik). Etkilenen bireylerde bazen rinit, hepatosplenomegali, anemi ve ekstramedüller hematopoez de görülür.

Otozomal Osteopetroz: Ara tip genellikle çocuklarda bulunur ve otozomal resesif veya otozomal dominant bir model olarak kalıtsal olabilir. Hastalığın şiddeti değişkendir ancak genel olarak “klasik” resesif ve dominant formlardan ayrılır. Semptomlar kemiklerin anormal sertleşmesini içerir; kırıklar; belirgin biçimde birbirinden ayrılan ayak bileklerinin (genu valgum) ve kraniyal hiperostozun varlığında dizlerin anormal derecede yakın olduğu, özellikle mandibuladaki osteomiyelit.

Orta tip osteopetrozisin semptomları ayrıca göz sinirlerinde kademeli bozulma (optik atrofi), görme kaybı, kas zayıflığı ve rinit de içerebilir. Etkilenen bazı bireylerde alt çenede anormal çıkıntı olabilir (mandibular prognatizm); süt dişlerinin tutulması (süt dişlerinin düşmediği bir durum), diş kronunda malformasyon ve diş çürükleri ve yüz felci gibi diş anomalileri. Diğer semptomlar arasında hepatosplenomegali, anemi, dolaşımdaki kan trombosit düzeylerinde azalma (trombositopeni), pansitopeni ve ekstramedüller hematopoez yer alır.

X’e bağlı resesif osteopetroz: X’e bağlı osteopetroz son derece nadir fakat şiddetlidir ve dünya çapında yalnızca birkaç vaka rapor edilmiştir. Osteopetroz ile bağlantılı klasik semptomlara ek olarak, bağışıklık yetersizliği, lokalize sıvı tutulumu ve doku şişmesi (lenfödem) ile saç, cilt, tırnaklar ve ter bezlerinde anormallikler (ektodermal displazi) ile de ilişkilidir.

Osteopetroz, otozomal dominant veya resesif bir şekilde ve çok nadiren X’e bağlı resesif bir şekilde kalıtsal olabilir. Kemik yeniden emilimindeki temel kusur, osteoklast adı verilen hücrelerin yetersiz üretimi veya kusurlu işlevidir. Bu hücreler kemik erimesinden sorumludur ve kemik erimesi (osteoklastlar tarafından) ile kemik oluşumu (osteoblastlar adı verilen diğer özel hücreler tarafından) arasındaki dengeye dayanan sağlıklı kemiğin korunmasına yardımcı olur. İnsan iskeleti her 10 yılda bir tamamen yenilenmektedir. Bu bağlamda, osteoklastlar kemik döngüsü (eski kemiğin yeni kemikle değiştirilmesi), kemiğin yeniden şekillenmesi ve mikro kırık onarımı için gereklidir.

Yetişkin tipi osteopetroz, otozomal dominant bir şekilde kalıtsaldır. Baskın genetik bozukluklar, hastalığa neden olmak için mutasyona uğramış bir genin yalnızca tek bir kopyasının gerekli olduğu durumlarda ortaya çıkar. Mutasyona uğramış gen, ebeveynlerden herhangi birinden miras alınabilir veya etkilenen bireydeki değişen genin sonucu olabilir. Mutasyona uğramış genin etkilenen ebeveynden çocuğa geçme riski her hamilelik için %50’dir. Risk erkekler ve kadınlar için aynıdır.

Malign infantil tip osteopetroz, otozomal resesif bir model olarak kalıtsaldır. Resesif genetik bozukluklar, bir bireyin her bir ebeveynden mutasyona uğramış bir geni miras almasıyla ortaya çıkar. Bir kişi hastalık için bir normal gen ve bir de mutasyona uğramış gen alırsa, kişi hastalığın taşıyıcısı olacaktır, ancak genellikle semptom göstermeyecektir. Taşıyıcı iki ebeveynin mutasyona uğramış geni geçirme ve etkilenmiş bir çocuğa sahip olma riski her hamilelikte %25’tir. Anne-baba gibi taşıyıcı olan bir çocuğa sahip olma riski her gebelikte %50’dir. Çocuğun her iki ebeveynden de normal gen alma şansı %25’tir. Risk erkekler ve kadınlar için aynıdır.

X’e bağlı osteopetroz formu resesiftir ve son derece nadirdir. X’e bağlı genetik bozukluklar, X kromozomu üzerindeki mutasyona uğramış bir genin neden olduğu ve çoğunlukla erkekleri etkileyen durumlardır. X kromozomlarından birinde mutasyona uğramış gen bulunan kadınlar bu hastalığın taşıyıcılarıdır. Taşıyıcı dişilerde genellikle semptom görülmez çünkü dişilerde iki X kromozomu vardır ve yalnızca biri mutasyona uğramış geni taşır. Erkeklerde annelerinden miras alınan bir X kromozomu vardır ve eğer bir erkek mutasyona uğramış bir gen içeren bir X kromozomunu miras alırsa hastalığa yakalanır.

X’e bağlı bir bozukluğun kadın taşıyıcıları, her hamilelikte kendileri gibi taşıyıcı bir kız çocuğuna sahip olma şansına %25, taşıyıcı olmayan bir kız çocuğuna sahip olma şansına %25, hastalıktan etkilenen bir oğula sahip olma şansına ve %25 şansa sahiptir. Etkilenmemiş bir oğul sahibi olma şansı %25. X’e bağlı bozukluğa sahip bir erkek üreyebilirse, mutasyona uğramış geni taşıyıcı olacak tüm kızlarına aktaracaktır. Bir erkek, X’e bağlı bir geni oğullarına aktaramaz çünkü erkekler, erkek çocuklarına her zaman X kromozomu yerine Y kromozomunu aktarır. Orta tip osteopetroz, otozomal resesif veya otozomal dominant bir şekilde kalıtsal olabilir.

Osteopetroz tanısı, kapsamlı bir klinik değerlendirmeye, ayrıntılı hasta geçmişine ve X-ışını görüntüleme ve artan kemik kütle yoğunluğunun (BMD) ölçümü gibi çeşitli özel testlere dayanır. İskelet röntgeni bulguları oldukça spesifiktir ve tanı koymak için yeterli kabul edilir. Kreatinin kinaz BB izoenzimi ve tartrat dirençli asit fosfataz (TRAP) konsantrasyonunun artması gibi biyokimyasal bulgular da tanının konulmasına yardımcı olabilir.

Şu anda, otozomal resesif malign infantil osteopetroz için belirlenmiş tek tedavi, bazı hastalar için hematopoietik kök hücre naklidir (HSCT). Bu, donörden türetilen osteoklastlar tarafından kemik erimesinin onarılmasına olanak tanır. HSCT’nin uygun olup olmadığını belirlemek için genetik çalışmalar önemlidir çünkü bazı gen varyantlarına sahip hastalar ( RANKL geninde olanlar) nakilden fayda görmeyecektir.

Bazı hastalarda ( OSTM1 geninde varyantları olanların tümü ve CLCN7 geninde iki varyantı olanların bazıları ) HSCT ile tedavi edilemeyen ilerleyici nörodejenerasyon gelişir. Hafif osteopetroz formlarında, riskleri ve faydaları tartmak önemlidir; çünkü bunlar, reddedilme, ciddi enfeksiyonlar ve ilk yılda yüksek ölüm riskine yol açan kandaki çok yüksek kalsiyum seviyeleri gibi HSCT ile ilişkili riskleri garanti etmeyebilir. HSCT’nin uygun olmadığı hastalar için kortikosteroidler düşünülebilir ancak bunların rutin kullanımını destekleyecek yeterli kanıt yoktur.

İnterferon gamma-1b (Actimmune), şiddetli malign infantil osteopetrozu olan bireylerde hastalığın ilerlemesini geciktirmek için ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylandı. Kanda düşük düzeyde kalsiyum varsa, kalsiyum ve D vitamini takviyeleri de dahil olmak üzere, osteopetrozlu hastalar için iyi beslenme çok önemlidir. Diğer tedaviler semptomatik ve destekleyicidir.

Paylaşın

Osteosarkom Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Osteosarkom bir kanser türüdür. Kemikleri etkileyen bir tümör türüdür. Osteosarkom her yaştan insanı etkileyebilir ancak en sık ergenlik çağında görülür ve çocukları ve 20 yaşın altındaki ergenleri etkileyen en yaygın kemik kanseridir.

Haber Merkezi / Bacakların uzun kemikleri genellikle dizlere bağlandıkları yerin yakınındadır. ve kolların üst uzun kemiği, bu kemiğin omuzlarla buluştuğu yerin yakınında, osteosarkom oluşumunun en yaygın bölgeleridir. Semptomlar hastalığın tam konumuna ve yaygınlığına bağlı olarak değişecektir. Ağrı, osteosarkomun en sık görülen semptomudur ve sıklıkla hissedilebilen (palpabl) bir kitle veya şişlik vardır.

Bireylerin yüzde 80’i lokalize hastalıkla başvuruyor, bu da kanserin ilk geliştiği bölgede kaldığı anlamına geliyor. Osteosarkom vücudun diğer bölgelerine, büyük olasılıkla akciğerlere yayılabilir (metastaz yapabilir). Çoğu kişide kesin neden bilinmemektedir, ancak osteosarkom radyasyonla tetiklenebilir. Çoğu birey kemoterapi ve cerrahi kombinasyonuyla tedavi edilir. Bazen radyasyon terapisi kullanılabilir.

En sık etkilenen kemikler bacaklardaki uzun kemiklerdir. Bunlar femur ve tibiadır. Uyluk kemiği olarak da adlandırılan femur kalçadan dize kadar uzanır ve tibia veya kaval kemiği dizden ayak bileğine kadar uzanır. Femur ve tibia dizde buluşarak diz ekleminin oluşmasına yardımcı olurlar. Osteosarkomlar, çocuklarda ve ergenlerde bu kemiklerin en hızlı büyüdüğü, büyüme plakası adı verilen yerde oluşabilir.

Bireylerin yaklaşık %50’sinde diz çevresinde osteosarkom gelişir. Bacaklar için bu, dizlerin yakınındadır ve uyluk kemiğinin alt kısmı ile kaval kemiğinin üst kısımlarını içerir. Osteosarkomlar aynı zamanda humerus adı verilen uzun kol kemiğinin üst kısmını da etkileyebilir. Humerus dirsekten omuza kadar uzanır. Humerusun omuza bağlandığı yerin yakınındaki alan, osteosarkomların yaklaşık %15’ini oluşturur.

Daha az sıklıkla femurların veya tibianın orta kısımları etkilenebilir. Osteosarkomlar potansiyel olarak vücudun herhangi bir kemiğinde bulunabilir, ancak bu çok daha az yaygındır. Etkilenebilecek diğer alanlar arasında omurga, omuz, pelvis, kafatası veya çene bulunur.

Tümörün bulunduğu bölgede ağrı yaygındır. Ağrı zamanla artabilir veya azalabilir (artıp azalabilir). Kişi ağırlık kaldırma veya başka bir aktivite gibi efor gerektiren bir şey yaptığında ağrı artabilir. Bir tümör görülebilen veya hissedilebilen (aşikar) bir kitle olarak görünebilir ve dokunulduğunda hassas olabilir. Tümörün yakınında şişlik de yaygındır. Bazen bir tümör, etkilenen kol veya bacakta veya yakındaki eklemde hareketin azalmasına neden olur. Bazı kişiler bacakta veya diz yakınında bulunan bir tümör nedeniyle topallayabilir. Osteosarkomdan etkilenen kemikler zayıflar ve kırılma veya kırılma olasılıkları daha yüksek olabilir, ancak bu sık görülen bir durum değildir.

Osteosarkomlar vücudun diğer bölgelerine, çoğunlukla akciğerlere yayılabilir (metastaz yapabilir). Genellikle kanser başka bölgelere yayılmışsa prognoz daha kötüdür. Araştırmacılar şu anda metastatik osteosarkomu önleme veya tedavi etme yolları üzerinde çalışıyorlar.

Osteosarkomlar yüksek dereceli, orta dereceli ve düşük dereceli olarak sınıflandırılabilir. Bu, kanserin mikroskop altında nasıl göründüğünü ifade eder ve osteosarkomun büyüme ve yayılma olasılığını belirler. Yüksek dereceli osteosarkomlar çocuklarda ve ergenlerde en sık görülen formdur ve en hızlı büyüyen formdur. Ayrıca yayılma (metastaz) konusunda da en büyük eğilime sahiptirler.

Pek çok kanser türünde olduğu gibi, çoğu kişide osteosarkomun altında yatan kesin neden bilinmemektedir. Çoğu çocuk ve ergende bu kanserin rastgele, belirli bir neden olmaksızın (ara sıra) ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kanserin ara sıra ortaya çıkmasının birden fazla faktörün birlikte hareket etmesi nedeniyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Buna genetik ve çevresel faktörler de dahil olabilir.

Osteosarkomlardaki kanserli hücreler genellikle mezenkimal kök hücreler veya osteoblastlardır. Mezenkimal kök hücreler büyüyebilen ve kemik, kıkırdak, kas, yağ veya bağ dokusu gibi farklı hücre türlerine dönüşebilen (farklılaşabilen) “yetişkin” kök hücrelerdir. Osteoblastlar yeni kemik geliştirmek için çalışan hücrelerdir. Kanserli hale geldiklerinde osteoid adı verilen olgunlaşmamış bir kemik formu üretebilirler ve patolog bu şekilde tanı koyar.

Belirli genlerdeki değişikliklerin (varyantlar veya mutasyonlar), osteosarkomlu bireylerde, bu kanser türü olmayan kişilere göre daha sık meydana geldiği kaydedilmiştir. Bu genler , retinoblastoma adı verilen nadir bir çocukluk çağı göz kanseriyle ilişkili olan retinoblastoma 1 (RB1) genini veya yine kanserle ilişkili olan TP53 genini içerir. WWOX genindeki bir varyant da osteosarkomlu bireylerde artan sıklıkta görülmektedir.

Osteosarkomların gelişimine katkıda bulunan genetik faktörler heterojendir; bu, hastalığa yatkınlıkla sonuçlanan farklı genetik anormalliklerin veya mekanizmaların olduğu anlamına gelir. RB1 veya p53 gibi genlerdeki mutasyonlar daha yüksek osteosarkom riskine yol açsa da etkilenen bireylerin çoğunda bu genlerde değişiklik yoktur. Osteosarkomla ilişkili altta yatan genetik faktörler çok karmaşıktır ve doktorların osteosarkom gelişimine katkıda bulunan tüm genetik ve çevresel etkileşimleri anlaması için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Osteosarkomlar ergenlik çağındaki ergenleri etkileme eğiliminde olduğundan ve büyüyen kısımları (büyüme plakaları) orantısız bir şekilde etkilediğinden, birçok araştırmacı kemik kanserinin bu formunun gelişimine katkıda bulunan kemik büyümesinde sorunlar olabileceğine inanmaktadır.

Osteosarkomun nedenleri ve genetik özellikleri tam olarak anlaşılmamasına rağmen çeşitli risk faktörleri tanımlanmıştır. Risk faktörleri, kişinin bir rahatsızlık geliştirme riskini artıran her şeydir. Bir risk faktörüne sahip olmak, kişinin bu durumu mutlaka geliştireceği anlamına gelmez ve herhangi bir risk faktörüne sahip olmayan kişilerde de bu durum gelişebilir.

Radyasyon tedavisi veya alkilleyici ajanlar adı verilen bazı antikanser ilaçları ile tedavi edilen kişilerde osteosarkom gelişme riski daha yüksektir. Erkek cinsiyet, uzun boylu olmak ve Afro-Amerikan veya Hispanik/Latin kökenli insanlar, insanlarda osteosarkom gelişme olasılığını artıran unsurlardır. Osteosarkomlar ayrıca kalıtsal retinoblastoma (RB1), Li-Fraumeni sendromu (p53), Rothmund-Thompson sendromu, Blackfan-Diamond anemisi, Bloom sendromu veya Werner sendromu gibi nadir genetik bozuklukları olan kişilerde veya ailelerde daha sık görülür .

Pek çok yetişkin de dahil olmak üzere bazı kişiler, kemikte Paget hastalığı veya fibröz displazi gibi kanserli olmayan başka bir kemik bozukluğuna sahip olduklarında, kemik döngüsünün artmasına neden olan osteosarkom geliştirir. Kemik döngüsü, kemiğin yavaş yavaş parçalandığı ve daha sonra yeniden oluştuğu normal bir süreçtir.

Karakteristik semptomların tanımlanması, ayrıntılı hasta öyküsü, kapsamlı bir klinik değerlendirme ve çeşitli özel testlerin ardından osteosarkom tanısından şüphelenilir. Fizik muayenede şişlik veya dokunulduğunda hassas olan bir kitle ve yakındaki bir eklemin hareketliliğinin sınırlı olduğu ortaya çıkabilir.

Osteosarkomlu bireylerin terapötik yönetimi, iskelet sistemi bozukluklarının tanı ve tedavisindeki uzmanlar (ortopedistler), ortopedi cerrahları, kanser tedavisinde uzmanlaşmış ortopedi cerrahları (ortopedik) gibi tıp uzmanlarından oluşan bir ekibin koordineli çabalarını gerektirebilir. onkologlar), çocuklarda kanserin teşhis ve tedavisinde uzmanlaşmış doktorlar (pediatrik onkologlar), kanserin teşhis ve tedavisinde uzmanlaşmış doktorlar (onkologlar), kanser tedavisinde radyasyon tedavisinin kullanılması konusunda uzmanlaşmış doktorlar (radyasyon onkologları) ), onkoloji hemşireleri, psikiyatristler, beslenme uzmanları ve diğer sağlık uzmanları. Tüm aile için psikososyal destek de önemlidir.

Spesifik terapötik prosedürler ve müdahaleler, hastalığın evresi gibi çok sayıda faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilir; tümör boyutu; spesifik tümör alt tipi; kanserin yayılıp yayılmadığı; belirli semptomların varlığı veya yokluğu; bireyin yaşı ve genel sağlığı; ve/veya diğer unsurlar.

İlaç rejimlerinin ve/veya diğer tedavilerin kullanımına ilişkin kararlar, hekimler ve sağlık ekibinin diğer üyeleri tarafından, hastanın durumunun özelliklerine dayalı olarak hastaya dikkatli bir şekilde danışılarak verilmelidir; olası yan etkiler ve uzun vadeli etkiler de dahil olmak üzere potansiyel faydalar ve risklerin kapsamlı bir şekilde tartışılması; hasta tercihi; ve diğer uygun faktörler.

Osteosarkomlu bireyler için ana tedavi seçeneği kemoterapi ve ameliyatın birleşimidir. Kemoterapi, kanser hücrelerinin büyümesini durdurmak veya öldürmek için bazı ilaçların kullanılmasıdır. Kanser hücreleri hızla büyür ve bölünür, bu da onları kemoterapi ilaçlarına karşı duyarlı hale getirir. Osteosarkomda kemoterapi, tümörü küçültmek için ameliyattan önce veya kalan kanser hücrelerini ortadan kaldırmak ve tekrarlama riskini azaltmak için ameliyatın ardından verilebilir.

Genellikle kemoterapi ameliyattan önce ve sonra verilir. Farklı ilaç kombinasyonları kullanılabilir; buna kemoterapi rejimi denir. Kemoterapi verildiğinde, kullanılan spesifik kemoterapi rejimi değişebilir. Farklı tıp merkezlerinin tedaviye en iyi yaklaşım şekli ve her birey için hangi kemoterapötik rejimin en iyi olduğu konusunda kendi tercihleri ​​olabilir.

Tümörün cerrahi olarak çıkarılması (rezeksiyon), osteosarkom tedavisinin temel dayanak noktasıdır. İdeal olarak, doktorlar uzuv koruyucu ameliyat yapacaktır. Bu ameliyat, tümörü çıkarmak ama uzvun fiziksel görünümünün yanı sıra uzvun işlevini de korumak için tasarlanmıştır. Bazen bu ameliyat bir uzuvun kırılgan kalmasına neden olabilir ve etkilenen kişilerin yüksek stresli fiziksel aktivitelerden kaçınması gerekebilir.

Doktorlar tümörün tamamını çıkaramıyorsa veya etkilenen uzvun işlevini korumadan bunu yapabiliyorsa amputasyon önerilebilir. Bu, tümörü ortadan kaldırır ve kanserin daha fazla yayılmasını önleyecektir. Bazen doktorlar, tümörün ameliyatla tamamen çıkarılamadığı kişilere radyasyon tedavisi önerebilir. Radyasyon tedavisini takiben yan etki riski vardır.

Osteosarkom tedavisinin geç etkileri: Kanser tedavisinin geç etkileri, çocukluk çağında kanserden kurtulanların, çocukluk döneminde aldıkları tedavi nedeniyle yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde sorunlarla karşılaşabilme riskini ifade eder. Kemoterapi veya radyasyon tedavisi gören çocuklarda, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde kalp sorunları, böbreklerde veya merkezi sinir sisteminde toksisite, kısırlık ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde ikinci, farklı bir kansere yakalanma riskinin artması gibi çeşitli sorunların ortaya çıkma riski vardır.

Paylaşın

Orçun Sonat Kimdir? Hayatı, Filmleri

1 Ocak 1941 yılında Samsun’da dünyaya gelen Orçun Sonat, 24 Şubat 2007 yılında Ankara’da hayatını kaybetti. Asıl adı Orçun Alkan olan Orçun Sonat’ın naaşı Kurtköy Mezarlığı’nda toprağa verildi.

İlkokuldan sonra Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü’ne giren Orçun Sonat, Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu’nu bitirdikten sonra Üsteğmen rütbesiyle görev yaptığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 1969 yılında ayrıldı ve tiyatroya geçti.

Lale Oraloğlu tiyatrosunda profesyonel sanat yaşamına başlayan Orçun Sonat, 4 yıl süreyle aynı tiyatroda oynadı. 1971’de yapımcılığını Lale Oraloğlu’nun yaptığı “Bir Kadın Tuzağı” filmiyle sinemaya geçen Orçun Sonat, ilk önceleri ikinci derecede rollerde gözüktü, sonra baş rollere yükseldi.

Orçun Sonat, 1974’te yapılan Antalya Altın Portakal Film Yarışması’nda Hülya Koçyiğit ile baş rolleri paylaştıkları, Orhan Kemal’in romanından uyarlanan “Sokaklardan Bir kız” adlı filmdeki rolüyle, “En iyi yardımcı erkek oyuncu” ödülünü kazandı.

1980’de tekrar Oraloğlu Tiyatrosu’na ortak olan Orçun Sonat, sonraki yıllarında televizyon dizilerinde rol aldı.

Orçun Sonat’ın rol aldığı film ve dizilerden bazıları: Acı Kader, Ah Koca Dünya, Asi Kalpler, Aşka Selam Kavgaya Devam, Aşkların En Güzeli, Ölüm Bebekleri, Ölümle Sevişenler, Süper Adam Kadınlar Arasında, Süpermen Geliyor, Asiye Nasıl Kurtulur, Hazreti Ömer, Mahpus Sevişmek Bir Dakika, Sokaklardan Bir Kız, Tamam Mı Devam Mı, Yaşamak Daha Zor, Ye Kürküm Ye,

Arabacının Aşkı, Beş Dakikada Beşiktaş, Hayatın Gerçek Tadı, Dolandırıcı Aşıklar, Ölmeyen Şarkı, Onu Kötü Vurdular, Şahit, Uyanış, Baskın, Sekiz Sütuna Manşet, Çöp, Sürgün, Deli Balta, Geceler, Kavak Ailesi, Su Gibi Berrak, Üç Kişilik Dünya, Gizli Aşk, Güzel Günler, Sibel, Mualla, Şampiyon, Bize Ne Oldu, Gurbet Sancısı, Kiralık Kadın.

Paylaşın